Overcoming obstacles - Steven Claunch

Bir engele sahip olmakta utanılacak bir şey yok - Steven Claunch

Çeviri: Esra Nur Gülsün Gözden geçirme: Suleyman Cengiz

As you can see,

Gördüğünüz gibi,

I was born without fingers on my right hand.

sağ elimdeki parmaklarım olmadan doğdum.

And also my right leg was several inches shorter

Ayrıca, sağ bacağım sol bacağıma göre

than my left one.

birkaç santim daha kısa.

They broke the bones in the leg,

Bacağımdaki kemikleri kırdılar

then they screwed metal spikes into the bone.

ve sonra kemiğin içine metal çiviler vidaladılar.

It has not only spikes,

Dengelemek için

but wires that go all the way through the leg

sadece çivileri değil, aynı zamanda

to stabilize it.

bacak boyunca giden telleri var.

I have to walk on it.

Üzerinde yürümek zorundayım.

I have to stretch it out

Üzerinde esnemek zorundayım ki

so that my muscles don't just get all atrophied.

kaslarım zayıflayıp körelmesin.

People always ask me, "Does it hurt?"

Hep "Acıtıyor mu?" diye soruyorlar.

Yes, it does,

Evet, acıtıyor,

but I focus on what I can do,

ama ben ne yapabileceğime odaklanıyorum,

not on what I cannot do.

ne yapamayacağıma değil.

I want to talk with you guys

Sizinle engellerin üstesinden gelmek

about overcoming obstacles.

hakkında konuşmak istiyorum.

Everybody has obstacles,

Herkesin engelleri var,

a disability,

bir güçlüğü,

a hurdle.

bir sorunu.

We face a choice:

Bir seçimle karşı karşıyayız:

Let the obstacle overcome you

Engelin senin hakkından gelmesine izin vermek

or overcome the obstacle.

ya da engelin üstesinden gelmek.

Maybe some of you have heard of Jim Abbott.

Belki bazılarınız Jim Abbott'ı duymuştur.

He was a Major League baseball player.

O bir Major League beyzbol oyuncusuydu.

He won a gold metal in the Olympics.

Olimpiyatlarda altın madalya kazandı.

He played for the Yankees, the Angels.

Yankees ve Angels için oynadı.

But he threw a no-hitter,

Ama o rakipsiz attı

and he only had one arm.

ve yalnızca bir kolu vardı.

When he was a kid,

Çocukken,

he came home mad one time

bir gün eve delirmiş şekilde geldi

and told his dad,

ve babasına dedi ki,

"The kids won't let me play baseball

"Çocuklar beyzbol oynamama izin vermiyor,

because I only have one hand."

çünkü sadece bir elim var."

His dad replied,

Babası cevapladı,

"No, the kids won't let you play baseball

"Çocuklar beyzbol oynamana izin vermiyor,

because you stink at baseball.

çünkü beyzbolda çok kötüsün.

You can't change the fact that you only have one hand,

Bir kolun olduğu gerçeğini değiştiremezsin,

but you can change the fact that you stink."

ama beyzbolda kötü olduğun gerçeğini değiştirebilirsin."

So, his dad began to practice with him,

Böylece, babası onunla pratik yapmaya başladı

and he got good.

ve o iyiye gitti.

He overcame obstacles.

Engelini aştı.

Teams would try to exploit his weak side.

Takımlar onun zayıf yönünü kullanmak istedi.

They would try to bunt to the side

Kolunun olmadığı tarafa

that he had a missing arm.

vurmaya çalıştılar.

But they never succeeded

Ama hiçbir zaman başaramadılar,

because he practiced and practiced

çünkü o, o taraftan atılan topları yakalamak için

fielding bunts to that side.

çalıştı ve daha çok çalıştı.

There's no dishonor in having a disability,

Bir engele sahip olmakta utanılacak bir şey yok

and I won't let anyone diss my ability,

ve ben kimsenin yeteneğime laf etmesine izin vermeyeceğim,

but I don't want anyone's pity either.

ama kimsenin acımasını da istemiyorum.

I will not use the obstacles I face

Yazık olan bir parti için,

as an excuse for having a pity party.

karşılaştığım engelleri mazeret olarak kullanmayacağım.

I will practice harder,

Daha iyi olabilmek için,

play harder,

daha sıkı çalışacağım,

and push myself harder

daha sıkı oynayacağım

to keep getting better.

ve kendimi daha fazla zorlayacağım.

Last season I started

Geçen sezon,

birinci sınıf öğrencisi olarak üniversitenin

on my varsity high school basketball team

basketbol takımında oynamaya başladım

as a freshman,

and I won Rookie of the Year.

ve Yılın Çaylağı ödülünü kazandım.

I was one of the top scorers on the team.

Takımın en iyi skorcularından biriydim.

One of the things that I find funny

Komik bulduğum bir şey ise,

is that people judge me by appearance.

insanların beni görünüşüme göre yargılaması.

They say,

"Oh, look at this one-handed whitey with the limp.

Benim için,

"Ah, şu tek elli beyaz aksağa bak.

I don't want him on my team!"

Onu takımımda istemiyorum!" diyorlar.

But what they don't know

is that I don't just have a disability,

Ama benim sadece bir engele değil,

aynı zamanda bir yeteneğe sahip olduğumu bilmiyorlar.

I have an ability.

One of my favorite moments from this last season

Geçen sezondan en sevdiğim anlardan biri

was we played a team

daha önce hiç oynamadığımız bir takımla

that we had never played before.

oynadığımız zamadı.

And when the game started,

Oyun başladığında,

you could tell that they were dissing my disability.

engelimle ilgili laf ettiklerini söyleyebilirim.

I mean, they double-teamed our tallest player.

Yani kastettiğim, en uzun oyuncumuzu çift grup halinde sıkıştırdılar.

They just were playing really soft on me,

Ama benim üzerime çok hafif oynuyorlardı,

and they just,

ve onların şöyle

you could tell they thought,

düşündüklerini söyleyebilirim,

"What can this guy with one hand do?"

"Bu tek elli adam ne yapabilir?"

So, they left me open for a three.

Böylece, beni bir üçlü atmam için bıraktılar.

I made that one.

They left me open for another one.

İlkini attım.

Bir diğerini atmam için beni bıraktılar.

I made that one.

Then, they started to get frustrated,

Onu da attım.

Sonra hayal kırıklığına uğramaya başladıar

so they actually fouled me.

ve açıkça faul yaptılar.

I made both free throws.

Serbest atışlarımın hepsini attım.

And they called time out.

Ve zamanının bittiğini söylediler.

And as we were in the huddle,

Maç arası, takım konuşmasında olduğumuz sırada

I could hear the other coach

yelling at his players about me.

diğer takımın koçunun oyuncalara

benim hakkımda bağırdığını duydum.

They went from not covering me at all

Üzerime hiç oynamamaktan,

to double-teaming me.

üzerime çift-grup oynamaya geçtiler.

It's all about overcoming obstacles.

Bu sadece engeli aşmakla ilgili.

It's true, I have a disability,

Doğru, benim bir engelim var,

but so do you.

senin de öyle.

I also have an ability,

Ayrıca bir yeteneğim var,

so do you.

senin de öyle.

Everyone has obstacles to overcome.

Herkesin aşması gereken engeller var.

Some are visible like mine.

Bazıları benimki gibi gözle görünür,

Some are less visible.

bazıları ise daha az görünür.

Maybe your obstacle is

Belki senin engelin

that you come from a poor neighborhood.

fakir bir mahalleden geliyor olmandır.

Maybe people say you'll never amount to anything.

Belki insanlar sana hiçbir şeye ulaşamayacağını söylüyor.

Prove them wrong.

Onlara yanlış olduklarını kanıtla.

Maybe your obstacle is that you have a learning disability,

Belki senin engelin öğrenme güçlüğünün olması,

and people think that you're dumb.

ve insanlar senin bir aptal olduğunu düşünüyor.

Prove them wrong.

Yanlış olduklarını kanıtla.

Maybe people judge you

Belki insanlar seni, teninin renginden

because of the color of your skin

or your family background.

ya da aile geçmişinden dolayı yargılayacak.

Prove them wrong.

Yanlış olduklarını kanıtla.

I know a lot of people

Bana sadece bir kez bakan ve yargılayan birçok insan tanıyorum.

who take one look at me and judge me.

They say,

"Oh, that kid can't be any good at basketball.

Bana,

"Ah, bu çocuk basketbolda iyi olamaz.

One leg, one hand."

Bir bacak, bir el." diyorlar.

If someone things you can't overcome the obstacles,

Eğer birileri engelini aşamayacağını düşünüyorsa

prove them wrong.

yanlış olduklarını kanıtla.