25 English Question for an International Couple Living in Korea | Brandon and Sora

Hello, I’m going to ask 25 questions about romance and dating.

Merhaba, romantizm ve flörtle ilgili 25 soru soracağım.

Some of these questions may be direct, rude, or intrusive.

Bu soruların bazıları doğrudan, kaba veya müdahaleci olabilir.

Please answer as honestly and quickly as possible.

Lütfen olabildiğince dürüst ve hızlı bir şekilde cevap verin.

Remember, it's just for fun.

Unutmayın, bu sadece eğlence için.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Where are you from?

Nerelisin

I’m from Mongolia and I’m from the United States of America.

Ben Moğolistanlıyım ve Amerika Birleşik Devletleri'ndenim.

What do you do?

Ne yapıyorsun?

I work in a skin clinic as a foreigners…

Bir cilt kliniğinde yabancılar…

foreign client consultant manager.

yabancı müşteri danışman yöneticisi olarak çalışıyorum .

And I work in entertainment.

Ve eğlence sektöründe çalışıyorum.

I do modeling acting and there are various other stuff related to that industry.

Modellik oyunculuğu yapıyorum ve bu sektörle ilgili başka şeyler de var.

How old are you?

Kaç yaşındasın?

You know you can't ask a woman that question.

Bir kadına bu soruyu soramayacağını biliyorsun.

You know, right?

Biliyorsun, değil mi?

But I’m 30 and she's younger than me.

Ama ben 30 yaşındayım ve o benden daha genç.

Yeah.

And it's really rude to ask woman's age in Mongolia.

Evet.

Moğolistan'da kadınların yaşını sormak gerçekten kabalıktır.

Where do you live now?

Şu anda nerede yaşıyorsun?

We live in South Korea.

Güney Kore'de yaşıyoruz.

In Seoul, Kangnam-gu.

Seul, Kangnam-gu'da.

Yeah.

Evet.

Why do you love each other?

Neden birbirinizi seviyorsunuz?

I mean love's a very strong and powerful word but uh I do love her.

Demek istediğim, aşk çok güçlü ve etkileyici bir kelime ama onu seviyorum.

And I mean she puts up with all my craziness and she's so beautiful.

Yani o benim tüm çılgınlıklarıma katlanıyor ve çok güzel.

And so kind - kind person.

Ve çok nazik - nazik bir insan.

Okay.

Tamam aşkım.

And I love him because he is really positive person and really energetic… energetic…

Ve onu seviyorum çünkü o gerçekten pozitif bir insan ve gerçekten enerjik… enerjik…

energetic…

enerjik…

Oh my god, energetic person, and, yeah, like he works, he work hard.

Aman tanrım, enerjik bir insan ve evet, çalıştığı gibi, çok çalışıyor.

I’m amazing.

Ben muhteşemim.

That's about it.

İşte bu kadar.

Are you married?

Evli misin?

No, not yet.

Hayır henüz değil.

Next question.

Sonraki soru.

Putting me on the spot here.

Beni burada zor durumda bırakıyorsun.

How long have you been dating?

Ne kadar zamandır çıkıyorsunuz?

Four years.

Dört sene.

Yeah, four years.

Evet, dört yıl.

About four years, yeah.

Yaklaşık dört yıl, evet.

Four amazing years.

Dört muhteşem yıl.

Four years and three months.

Dört yıl üç ay.

Where did you first meet?

İlk nerede tanıştınız?

At a bar.

Bir barda.

In Hongdae (Seoul, South Korea).

Hongdae'de (Seul, Güney Kore).

A Halloween party bar, yeah.

Cadılar Bayramı partisi barı, evet.

Who said, “I love you,” first?

İlk kim "Seni seviyorum" dedi?

Her.

O.

No.

What!

Hayır.

Ne!

Why are you lying?

I ain't never lie in my life.

Neden yalan söylüyorsun?

Hayatımda hiç yalan söylemedim.

Of course you.

Tabiki sen.

Why me?

Neden ben?

Nah I never say I love you in my entire life.

Hayır, hayatım boyunca asla seni seviyorum demedim.

Okay, next question.

Tamam, sonraki soru.

No, but… but honestly probably me.

Hayır, ama… ama açıkçası muhtemelen ben.

Most, most like 9 out of 10, probably me.

Çoğu, 10 üzerinden 9'u beğeniyor, muhtemelen ben.

Yeah.

Evet.

How many dates did you have before you first kissed?

İlk öpüşmeden önce kaç randevunuz oldu?

Sora: None. Brandon: No comment.

Sora: Yok. Brandon: Yorum yok.

Okay, I just saw her and I thought she was like a really cool person.

Tamam, onu yeni gördüm ve gerçekten harika bir insana benzediğini düşündüm.

And then the night was going well and I was like “Can I give you a kiss?”

Sonra gece iyi gidiyordu ve ben de "Sana bir öpücük verebilir miyim?" diye düşündüm.

You know, like a… like a… like a romance story.

Bilirsin, sanki... sanki... sanki bir aşk hikayesi gibi.

Do you live together?

Birlikte mi yaşıyorsunuz?

Yeah, we lived together for like three years… four years.

Evet, üç yıl kadar birlikte yaşadık... dört yıl.

Three years.

Üç yıl.

Three years.

Üç yıl.

Do you want to get married?

Evlenmek istiyor musun?

Every day, everyone asks me that question.

Her gün herkes bana bu soruyu soruyor.

Yes, we're gonna get married soon.

Evet, yakında evleneceğiz.

It's just, uh, finances.

Sadece mali durum.

Yeah.

Evet.

We are planning to get married.

Evlenmeyi planlıyoruz.

Weddings are expensive, you guys.

Düğünler pahalıdır arkadaşlar.

Like, oh my gosh, ugh.

Mesela, aman tanrım, of.

Have you proposed yet?

Henüz evlenme teklif ettin mi?

Nope.

Hayır.

It's me with all these big wedding questions.

Bütün bu büyük düğün sorularıyla karşı karşıya olan benim.

Okay, I’m gonna propose.

Tamam, evlenme teklif edeceğim.

I’m gonna propose very soon.

Çok yakında evlenme teklif edeceğim.

It's just, I gotta, you know, save money for the ring and the house and the wedding and

Sadece yüzük, ev, düğün ve uçak biletleri

the plane tickets and…

için para biriktirmem gerekiyor

So much stress.

ve... Çok fazla stres.

The joy of being the man.

Erkek olmanın mutluluğu.

Fighting!

Savaş!

After marriage where do you want to live?

Evlendikten sonra nerede yaşamak istersiniz?

It doesn't matter.

Önemli değil.

For now, I want to move to America to live there.

Şimdilik Amerika'ya gidip orada yaşamak istiyorum.

To try to live there because I've been living in Korea so long.

Orada yaşamaya çalışmak çünkü çok uzun zamandır Kore'de yaşıyorum.

But after marriage, or have a baby, Korea would be, Korea would be the best country

Ama evlendikten veya bebek sahibi olduktan sonra Kore yaşanacak en iyi ülke olurdu

to live, but yeah we don't know… like…

, ama evet bilmiyoruz… mesela…

For me, it's more about finances.

Benim için bu daha çok mali durumla ilgili.

Right now, Korea is paying me quite well, so I will move to wherever who's paying me more.

Şu anda Kore bana oldukça iyi para ödüyor, bu yüzden bana kim daha fazla para ödüyorsa oraya taşınacağım.

So if America's paying me more, I'll move there.

Yani eğer Amerika bana daha fazla para ödüyorsa oraya taşınırım.

If Korea's paying me more, I’m going to stay here.

Eğer Kore bana daha fazla para ödüyorsa burada kalacağım.

So everything's about finances.

Yani her şey finansla ilgili.

How many children do you want?

Kaç çocuk istiyorsunuz?

You're killing me, man, you're killing me – wedding, proposal, ring, kids.

Beni öldürüyorsun dostum, öldürüyorsun – düğün, teklif, yüzük, çocuklar.

At least three.

En az üç.

At least three!?

En az üç!?

Yeah, we're gonna have 25.

Evet, 25 tane olacak.

I’m just kidding.

Şaka yapıyorum.

We're gonna have three.

Üçümüz olacak.

We're gonna have three.

Üçümüz olacak.

Three and then we'll decide later.

Üç, sonra karar vereceğiz.

Yeah, but like we don't know.

Evet ama sanki bilmiyoruz.

We wish three.

Üç diliyoruz.

Hopefully.

Umutla.

What makes a strong relationship?

Bir ilişkiyi güçlü kılan şey nedir?

Uh, I’m going to say communication.

Ben iletişim diyeceğim.

And trust.

Ve güven.

You got to be able to solve your problems by talking, so…

Sorunlarınızı konuşarak çözebilmelisiniz, yani…

Yeah.

Evet.

How often do you argue?

Ne sıklıkla tartışıyorsunuz?

Every day.

Her gün.

Well like, but, for only small stuffs, yeah.

Aynen ama sadece küçük şeyler için evet.

You always nag me for dumb things.

Her zaman aptalca şeyler için beni dırdır ediyorsun.

Because you don't do everything.

Çünkü her şeyi sen yapmıyorsun.

I do every…

Ben her şeyi yapıyorum…

y'all listen, hear me out, she tells me to do ‘A’.

hepiniz dinleyin, beni dinleyin, bana 'A' yapmamı söylüyor.

As I’m on the process of doing ‘A’, she tell me to do ‘B’.

'A'yı yapma sürecindeyken bana 'B'yi yapmamı söyledi.

Then she tell me to do ‘C’.

Sonra bana 'C' yapmamı söyledi.

I’m not Superman.

Ben Süpermen değilim.

I can't do all three at the same time.

Üçünü aynı anda yapamam.

Am I Superman?

Ben Süpermen miyim?

Next question.

Sonraki soru.

I ain't trying to fight on camera, y'all.

Kamera önünde kavga etmeye çalışmıyorum millet.

Oh my god.

Aman Tanrım.

Y'all gonna get me in trouble.

Başımı belaya sokacaksınız.

Who is the boss?

Patron kim?

No comment.

Yorum yok.

Who is the cleanest?

En temiz kim?

No comment.

Yorum yok.

I’m not…

I’m clean, too.

Ben...

Ben de temizim.

What are you talking about?

Neden bahsediyorsun?

I’m clean.

Temizim.

No.

Hayır.

Next question.

Sonraki soru.

Trying to have me look crazy on this camera…

Bu kamerada beni deli gibi göstermeye çalışıyor…

I’m clean y'all.

Hepiniz temizim.

Who's the better cook?

Kim daha iyi aşçı?

Brandon: Me. Sora: Me.

Brandon: Ben. Sora: Ben.

What are you talking about?

Neden bahsediyorsun?

I’m a master chef, y'all.

Ben usta bir aşçıyım millet.

I’m a master chef.

Ben usta bir aşçıyım.

‘A’ rank.

'A' derecesi.

Michelin star.

Michelin yıldızı.

What?

Ne?

That's what I thought.

Bende böyle düşünmüştüm.

You only know one dish.

Sadece bir yemek biliyorsun.

She only use one spice.

Sadece bir baharat kullanıyor.

Okay, no spice - invisible spice.

Tamam, baharat yok; görünmez baharat.

Okay, next question.

Tamam, sonraki soru.

Next.

Sonraki.

Have you met each other's parents?

Birbirinizin ebeveynleriyle tanıştınız mı?

Yeah, I met…

Evet, tanıştım…

I met your mom.

Annenle tanıştım.

Well your mom lived with us for like two months, three months.

Annen iki ay üç ay kadar bizimle yaşadı.

Yeah, I haven't met his parents yet.

Evet, henüz ailesiyle tanışmadım.

At the wedding, you can meet them.

Düğünde onlarla tanışabilirsiniz.

What is your partner's bad habit?

Partnerinizin kötü alışkanlığı nedir?

She has so many.

O kadar çok var ki.

He doesn't focus so long and he distracted so easily and faster - and he's messy.

Çok uzun süre odaklanamıyor ve dikkati çok kolay ve hızlı bir şekilde dağılıyor ve dağınık.

Lies.

Yalanlar.

I’m very clean but she always nags me over small things.

Çok temizim ama o her zaman küçük şeyler yüzünden bana dırdır ediyor.

Because he's messy.

Çünkü o dağınık.

Clean.

Temiz.

Do you have any problems being an international couple?

Uluslararası bir çift olmanın zorlukları var mı?

Not really.

Tam olarak değil.

I mean sometimes we get some haters.

Demek istediğim, bazen bizden nefret edenler oluyor.

Some haters in the comments but we don't let it affect us.

Yorumlarda bazı nefretçiler var ama bunun bizi etkilemesine izin vermiyoruz.

Just, like, keep it moving, keep it pushing.

Aynen, hareket etmeye devam et, itmeye devam et.

Yeah.

As an Asian girl, as a Mongolian girl, it's being in a relationship is like a little bit

Evet.

Asyalı bir kız olarak, bir Moğol kızı olarak bir ilişki içinde olmak biraz

hard because I get so many rumors.

zor çünkü çok fazla dedikodu alıyorum.

But it doesn't affect me at all, yeah.

Ama bu beni hiç etkilemiyor, evet.

Do you have a YouTube channel?

YouTube kanalınız var mı?

Yeah, we do have it.

Evet, elimizde var.

It's called, uh, ‘Brandon and Sora’ so I hope you guys come out and check it out.

İsmi 'Brandon ve Sora', umarım siz de gelip bir bakarsınız.

Subscribe.

Leave a comment because it's the best channel ever.

Abone.

Yorum bırakın çünkü bu şimdiye kadarki en iyi kanal.

Can we see a kiss?

Bir öpücük görebilir miyiz?

Oh, yeah.

Ah evet.

Marriage, proposal, baby come here.

Evlilik, teklif, bebeğim buraya gel.

One more, one more.

Bir tane daha, bir tane daha.

I gotta look at the camera creepily.

Kameraya ürkütücü bir şekilde bakmam gerekiyor.

All right, thank you very much for sharing today.

Pekala, bugün paylaştığınız için çok teşekkür ederim.

Thank you for having us.

Bizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.

Bye.

Hoşçakal.

One more kiss.

Bir öpücük daha.

Oh my gosh.

Aman Tanrım.

One more.

Bir tane daha.

No, you're messing my makeup.

Hayır, makyajımı bozuyorsun.

She doesn't want to kiss me anymore.

Artık beni öpmek istemiyor.

I think yours is because you always nag me over small things, and oh, he's not abc, and

Sanırım seninki, küçük şeyler yüzünden bana sürekli dırdır etmen ve o abc değil ve

then by the time you don't even give me time to finish them so and Nagy McNagarson.

sonra bana bunları bitirmem için zaman bile vermiyorsun ve Nagy McNagarson.

I just made a new word up.

Yeni bir kelime uydurdum.

Robin: Don't make a new word up!

Robin: Yeni bir kelime uydurma!

These poor fans are gonna be like “What's that?”

Bu zavallı hayranlar "Bu da ne?" diye soracaklar.

I’m sorry.

Üzgünüm.

Robin: Don’t make my job difficult here, man.

Robin: Burada işimi zorlaştırma dostum.

Robin: Just give me a clear answer.

Robin: Bana net bir cevap ver.

One more - one more.

Bir tane daha - bir tane daha.

All right, uh…

Pekala...

Robin: All right, and I didn't see the kiss so can we do it again?

Robin: Pekala, öpücüğü de görmedim, tekrar yapabilir miyiz?

Oh my god.

Aman Tanrım.

Okay, you guys, make sure you guys check us out on Only Fans, Patreon.

Tamam arkadaşlar, Only Fans, Patreon'a göz atmayı unutmayın.

Can we see a kiss?

Bir öpücük görebilir miyiz?

Okay.

Tamam aşkım.

Subscribe to see more.

Daha fazlasını görmek için abone olun.

Robin: Sorry, can we see a kiss?

Robin: Pardon, bir öpücük görebilir miyiz?

Let me get a kiss.

Bir öpücük alayım.

One more.

Bir tane daha.

Robin: Oh, something wrong with the audio.

Robin: Ah, seste bir sorun var.

Robin: Can we see a kiss?

Robin: Bir öpücük görebilir miyiz?

Are you just messing with me now?

Şimdi benimle dalga mı geçiyorsun?

Is he being serious or joking?

Ciddi mi yoksa şaka mı yapıyor?

Robin: Cut.

Robin: Kes.

Huh?

Ha?

Oh, you're just messing with me.

Ah, sen sadece benimle dalga geçiyorsun.

It was like…

Şey gibiydi…