Learn English with a Short Story: Roller Coaster Day! (British English Podcast)

Hello, and welcome to The English Like a Native Podcast, the listening

Merhaba, orta ve ileri seviyedeki İngilizce öğrencilerine yönelik dinleme

resource for intermediate to advanced level English learners.

kaynağı olan The English Like a Native Podcast'e hoş geldiniz.

My name is Anna and today we are learning English through a short story.

Benim adım Anna ve bugün kısa bir hikaye aracılığıyla İngilizce öğreniyoruz.

We all enjoy a good story.

Hepimiz iyi bir hikayeden keyif alırız.

As children, we often beg our parents to read another book and at bedtime, we

Çocukken ebeveynlerimize sık sık başka bir kitap okumaları için yalvarırız ve yatmadan önce

can't possibly close our eyes and settle down until we've had a bedtime story.

bir uyku öncesi hikâyesi anlatana kadar muhtemelen gözlerimizi kapatıp sakinleşemeyiz.

My children often want three, four, five, six stories at bedtime.

Çocuklarım genellikle yatmadan önce üç, dört, beş, altı hikaye ister.

So, we settle for one story each and then I sometimes will tell them an extra

Yani, her birimiz bir hikayeyle yetiniyoruz ve sonra bazen yataklarına gittiklerinde

story once they're tucked up in bed.

onlara fazladan bir hikaye anlatacağım

But stories don't just stop with children and childhood.

. Ancak hikayeler sadece çocuklarla ve çocuklukla bitmiyor.

We enjoy stories throughout our lives in many different forms.

Hayatımız boyunca birçok farklı biçimdeki hikayelerden keyif alırız.

We enjoy reading books and we enjoy getting little glimpses of people's

Kitap okumaktan keyif alıyoruz ve dergilerde, YouTube'da, sosyal medyada

personal stories in magazines, on YouTube, on social media.

insanların kişisel hikayelerine küçük bir bakış atmaktan keyif alıyoruz

We also enjoy stories in the form of film, or on the radio, or in podcast form.

. Ayrıca film biçimindeki, radyodaki veya podcast biçimindeki hikayelerden de keyif alırız.

We like stories because it takes us on a journey.

Hikayeleri seviyoruz çünkü bizi bir yolculuğa çıkarıyor.

Sometimes, we learn something new.

Bazen yeni bir şeyler öğreniyoruz.

Sometimes, it verifies a thing we already know.

Bazen zaten bildiğimiz bir şeyi doğrular.

Sometimes, it challenges us to consider another point of view or to change

Bazen bizi başka bir bakış açısını düşünmeye veya

our own minds and points of view.

kendi fikrimizi ve bakış açımızı

And often they are heartwarming; they are thought-provoking; they are frightening.

değiştirmeye zorlar . Ve çoğu zaman iç açıcıdırlar; düşündürücüdürler; Korkutuyorlar.

They provide us with some form of outlet or escape from our own lives.

Bize kendi hayatlarımızdan bir çeşit çıkış veya kaçış sağlarlar.

And so, stories can be beneficial in so many ways.

Ve böylece hikayeler pek çok açıdan faydalı olabilir.

We used stories back in the early times, back when we were, you know, making

Eski zamanlarda hikayeleri kullanırdık, bilirsiniz,

fire and wearing loincloths, we were telling stories to one another as a way

ateş yakarken ve peştamal giyerken, birbirimize

to teach, as a way to pass down lessons and story is just as powerful today as

öğretmenin bir yolu olarak, dersleri aktarmanın bir yolu olarak hikayeler anlatırdık ve hikaye bugün de aynı derecede güçlü

it was back then, just as important.

o zamanlar olduğu gibi , aynı derecede önemli.

So, when it comes to learning, especially learning English, it's much more powerful

Dolayısıyla konu öğrenmeye, özellikle de İngilizce öğrenmeye gelince,

to learn structures, vocabulary, within a story than it is out of context.

bir hikayenin içindeki yapıları ve kelimeleri öğrenmek, bağlam dışında öğrenmekten çok daha güçlüdür.

So, if you're trying to onboard lots of professional English vocabulary so that

Dolayısıyla, eğer işyerinde kullanabilmek

you can use it in the workplace, it's much better to learn that vocabulary in context

için çok sayıda mesleki İngilizce kelime dağarcığını öğrenmeye çalışıyorsanız

in the setting of a story than it is to try and just look at the list and onboard

, bu kelimeleri bir hikaye ortamında bağlam içinde öğrenmek, listeye bakmaktan çok daha iyidir. ve

that to remember that list of words.

bu kelime listesini hatırlamak için gemide.

So, with that said, today I'm going to be sharing with you a short story, and

Bununla birlikte, bugün sizinle kısa bir hikaye paylaşacağım ve

this is called "Roller Coaster Day".

buna "Roller Coaster Günü" deniyor.

And I hope you'll enjoy it.

Ve umarım bundan keyif alırsınız.

So, without further ado, let me introduce you to this little story.

Lafı fazla uzatmadan sizi bu küçük hikayeyle tanıştırayım.

What a day it has been!

Ne güzel bir gündü!

You know the ones when everything feels like a roller coaster ride?

Her şeyin bir rollercoaster yolculuğu gibi hissettirdiği anları biliyor musun?

Well, today has been just that, full of ups and downs and surprises.

Bugün tam da böyle oldu; inişler, çıkışlar ve sürprizlerle dolu.

The first couple of hours at work were a piece of cake.

İşteki ilk birkaç saat çocuk oyuncağıydı.

I work for a publishing company, and I have to deal with a lot of

Bir yayıncılık şirketinde çalışıyorum ve birçok

requests, deadlines and demands.

taleple, teslim tarihiyle ve taleple uğraşmak zorunda kalıyorum.

I managed to finish everything ahead of schedule, and it felt great to

Her şeyi planlanandan önce bitirmeyi başardım ve

breeze through my to-do list without too many interruptions or distractions.

yapılacaklar listemi çok fazla kesinti veya dikkat dağıtıcı olmadan hızlıca tamamlamak harika bir duyguydu.

This doesn't happen very often, believe me!

Bu çok sık olmuyor, inanın bana!

Later in the morning though, I received an email that completely changed my day.

Ancak sabahın ilerleyen saatlerinde günümü tamamen değiştiren bir e-posta aldım.

It was from my boss, notifying me that I had been selected to attend a prestigious

Gelecek ay prestijli bir endüstri konferansına katılmak üzere seçildiğimi bana bildiren patronumdu

industry conference next month.

.

This was a golden opportunity to network with professionals, to gain

Bu, profesyonellerle ağ kurmak,

valuable insights, and showcase our publishing company on a larger stage.

değerli bilgiler edinmek ve yayıncılık şirketimizi daha büyük bir sahnede sergilemek için altın bir fırsattı.

She said she had passed on my contact details to the organisers and that I

İletişim bilgilerimi organizatörlere ilettiğini ve

should expect to hear from them soon.

onlardan yakın zamanda haber almayı beklemem gerektiğini söyledi.

Lucky me, eh?

Şanslıyım, değil mi?

However, I soon got a follow-up email from the conference organisers stating that

Ancak çok geçmeden konferans organizatörlerinden

I had only been selected as a reserve; there had been some miscommunication,

yalnızca yedek olarak seçildiğimi belirten bir takip e-postası aldım; bazı yanlış iletişimler olmuştu

and I would only attend in the case that a colleague of mine was unable to.

ve ben yalnızca bir meslektaşımın katılamadığı durumlarda katılabiliyordum.

To add to my frustration, I then found out that a key project I had been working

Hayal kırıklığımı daha da artırmak için, haftalardır özenle üzerinde

on diligently for weeks had hit a major snag; one of our partners had gone back

çalıştığım önemli bir projenin büyük bir engelle karşılaştığını öğrendim ; Ortaklarımızdan biri

on a promise to support us financially, putting the entire project at risk.

bizi finansal olarak destekleme sözünden vazgeçerek tüm projeyi riske atmıştı.

At lunchtime, I seriously considered giving up on the

Öğle yemeği vaktinde ciddi olarak

day and going home to work.

günü bırakıp eve işe gitmeyi

I had the flexibility to be able to do this, but I decided

düşündüm . Bunu yapabilecek esnekliğe sahiptim ama

I would stick things out.

bazı şeyleri ertelemeye karar verdim.

Maybe after a good lunch at the pub around the corner I'd have a change of luck.

Belki köşedeki barda güzel bir öğle yemeğinden sonra şansım değişirdi.

I usually order the same thing, steak and kidney pie, but one of the specials

Genelde aynı şeyi sipariş ediyorum, biftek ve böbrek turtası ama günün

of the day was chicken tikka masala.

spesiyallerinden biri tavuk tikka masalaydı.

Well, I thought to myself,

Kendi kendime şöyle düşündüm:

"If I have a hot curry then I'll have the perfect excuse to order a pint of beer."

"Eğer sıcak bir köri yersem, bir bardak bira sipariş etmek için mükemmel bir bahanem olur."

I don't normally have a drink until the evening, but I needed to put the events

Normalde akşama kadar içki içmem ama

of this morning well and truly behind me!

bu sabahki olayları iyice ve gerçekten arkamda bırakmam gerekiyordu!

The curry was great, the beer too!

Köri harikaydı, bira da!

I started wondering whether I could get away with ordering

Cep telefonum çaldığında bir tane daha

another, when my mobile pinged.

sipariş etmekten kurtulabilir miyim diye merak etmeye başladım

It was my boss again.

. Yine benim patronumdu.

She'd realised that she'd jumped the gun when she told me that I'd be going to the

Bana konferansa gideceğimi söylediğinde acele ettiğini anlamıştı

conference, and she wanted to apologise.

ve özür dilemek istiyordu.

I'd come in here to forget all about that, and now I was

Buraya her şeyi unutmak için gelmiştim ve şimdi

thinking about it all over again.

her şeyi yeniden düşünüyordum.

She was still trying though, and I tried to predict what she would say.

Yine de çabalıyordu ve ben de ne diyeceğini tahmin etmeye çalıştım.

Maybe she would give me a high-profile author to work with, or perhaps she'd

Belki bana birlikte çalışmam için yüksek profilli bir yazar verirdi ya da

find out that I was at the pub and want to join me to discuss the new project.

barda olduğumu öğrenir ve yeni projeyi tartışmak için bana katılmak isterdi.

It was a long message, and as she kept on typing I got fed up of just looking at the

Uzun bir mesajdı ve o yazmaya devam ederken ekrana bakmaktan sıkıldım

screen, and I got up to settle my bill.

ve faturamı ödemek için ayağa kalktım.

I didn't carry a lot of cash with me as I pay for everything with my mobile these

Bugünlerde her şeyin parasını cep telefonumla ödediğim için yanımda çok fazla nakit taşımıyordum

days, but I wanted to leave a tip as the chicken tikka had been a hit with me.

ama tavuk tikka çok hoşuma gittiği için bahşiş bırakmak istedim.

I took out my wallet and scrambled around for a couple of

Cüzdanımı çıkardım ve

quid to stick in the tips jar.

bahşiş kavanozuna koymak için birkaç sterlin bulmaya çabaladım.

My mobile pinged again and, assuming it was my boss, I wanted to see what

Cep telefonum tekrar çaldı ve patronum olduğunu varsayarak, ne

she had been taking so long to type.

yazdığını bu kadar uzun sürdüğünü görmek istedim.

I started juggling the coins and the mobile, and trying to do too

Madeni paralarla ve cep telefonuyla hokkabazlık yapmaya başladım ve aynı anda çok fazla şey yapmaya çalışırken

much at the same time, I ended up knocking the jar off the counter.

sonunda kavanozu tezgahtan düşürdüm.

"Oh!"

As I tried to catch it, I lost control of my mobile, dropped it and everything

"Ah!"

Onu yakalamaya çalışırken cep telefonumun kontrolünü kaybettim, düşürdüm ve her şey

ended up crashing to the floor.

yere düştü.

Obviously, I attracted the attention of everyone in the pub.

Açıkçası bardaki herkesin dikkatini çektim. Personel koşarak geldi ve bozuk paraları

The staff came running over and tidied up the mess, separating the

kırık kavanoz parçalarından ayırarak ortalığı toparladı

coins from the pieces of broken jar.

. Şaka yaparak yemeğimin parasını ödemek için

They jokingly asked me if I was trying to take the tip's money

bahşiş parasını almaya çalışıp çalışmadığımı sordular

in order to pay for my meal!

! Özür diledim ve

I apologised and produced a ten-pound note to cover the

yeni bir kavanozun bahşişini ve fiyatını

tip and the price of a new jar.

karşılamak için on sterlinlik bir banknot çıkardım .

"I'll stick to the steak and kidney pie next time,"

"Bir dahaki sefere biftek ve böbrekli turtayı tercih edeceğim"

I said, and I went back to work.

dedim ve işime geri döndüm.

In the commotion, I'd forgotten about the message, and I was just getting back to

Kargaşanın ortasında mesajı unutmuştum ve telefonum çalmaya başladığında

my office when my phone started ringing.

tam ofisime dönüyordum .

I answered and heard my boss's excited voice,

Cevap verdim ve patronumun heyecanlı sesini duydum:

"Well what do you think?!"

"Peki ne düşünüyorsun?!"

The message!

Mesaj!

I hadn't read it, of course, so I had to ask her what was in it before

Elbette okumamıştım, bu yüzden ona ne

I could tell her what I thought.

düşündüğümü söylemeden önce içinde ne olduğunu sormam gerekiyordu.

She told me that she'd just heard back from the organisers of the

Konferansı düzenleyenlerden yeni haber aldığını

conference and that there would be a place for me there after all.

ve sonuçta benim için de orada bir yer olacağını söyledi.

I think she had pulled a few strings so that I could go, but I didn't ask any

Sanırım benim gidebilmem için birkaç ipucu vermişti ama ben hiçbir

questions; I was just as pleased as punch!

soru sormadım; Ben de yumruk kadar memnun oldum!

The rest of the afternoon was unremarkable.

Öğleden sonranın geri kalanı pek dikkat çekici değildi.

But, on my way home, my car started playing up.

Ama eve dönerken arabam çalmaya başladı.

I had to take it to the garage where the mechanic hit me with the bad news.

Tamircinin bana kötü haberle vurduğu garaja götürmek zorunda kaldım.

It would cost me an arm and a leg to fix the issues.

Sorunları çözmek bana bir kol ve bir bacağa mal olacak.

They gave me a courtesy car to use while they worked on my own.

Kendi başıma çalışırken kullanmam için bana bir hediye araba verdiler.

An automatic!

Bir otomatik!

Oh, it was going to be hard for me to get used to the non-manual system.

Ah, manuel olmayan sisteme alışmak benim için zor olacaktı.

On the way home I pulled over as I got a video call from my friend Morgan.

Eve giderken arkadaşım Morgan'dan görüntülü arama geldiğinde kenara çektim.

He was grinning like a Cheshire cat, and I knew something exciting was coming.

Cheshire kedisi gibi sırıtıyordu ve heyecan verici bir şeyin yaklaştığını biliyordum.

"Come on, Morgan!

"Haydi Morgan!

Spill the beans!"

Fasulyeleri dök!"

I insisted.

Israr etmiyorum.

They'd got the job they'd been after.

Aradıkları işi bulmuşlardı.

I was genuinely chuffed for them, and their good news cheered me

Onlar adına gerçekten çok sevindim ve

up while I tried to remember how to operate the courtesy car.

ikram arabasını nasıl kullanacağımı hatırlamaya çalışırken verdikleri iyi haberler beni neşelendirdi.

When I got home, I thought to myself that life has a funny

Eve geldiğimde, kendi kendime hayatın

way of evening things out.

işleri halletmenin komik bir yolu olduğunu düşündüm.

One minute you're up, the next you're down, then you come back up again.

Bir an yukarıdasınız, bir dakika sonra aşağıdasınız, sonra tekrar yukarı çıkıyorsunuz.

That's the roller coaster of life, like I said.

Dediğim gibi hayatın inişli çıkışlı yolu bu.

And it wasn't over yet!

Ve henüz bitmemişti!

The evening took an unexpected turn when I received a message

En sevdiğim yazardan bir mesaj aldığımda akşam beklenmedik bir hal aldı

from my favourite author.

.

Out of the blue, they were readying a surprise book launch on Sunday!

Pazar günü birdenbire sürpriz bir kitap lansmanına hazırlanıyorlardı!

Would you believe though?

Yine de inanır mısın?

Right after getting this message through, my daughter Taylor called me and

Bu mesajı aldıktan hemen sonra kızım Taylor beni aradı ve

dropped the bombshell; she had finally decided to leave the student flat which

bombayı patlattı; sonunda öğrenci dairesini terk etmeye karar vermişti

she had been sharing with a group of, well, good-for-nothings, I called them.

bir grup işe yaramazla paylaşıyordu, ben onları aradım.

Anyway, she told them and they want her out ASAP!

Neyse, onlara söyledi ve bir an önce çıkmasını istiyorlar!

I would have to get her out of there this weekend.

Bu hafta sonu onu oradan çıkarmam gerekecekti.

Sod's law strikes again!

Sod yasası yine geçerli!

Life keeps you on your toes, alright!

Hayat seni tetikte tutuyor, tamam mı?

I retired to the living room with a beer while I waited for

Akşam yemeğinin fırında pişmesini beklerken bir bira alıp oturma odasına çekildim

dinner to cook in the oven.

.

I needed something to settle me down.

Beni sakinleştirecek bir şeye ihtiyacım vardı.

No sooner had I plonked myself in the armchair than I heard a kerfuffle outside.

Kendimi koltuğa atar atmaz dışarıda bir kargaşa sesi duydum.

I got up and looked out of the window.

Kalktım ve pencereden dışarı baktım. Birinin

There seemed to be a bit of an issue with someone blocking

başka bir sakinin araba yolunu kapatmasıyla ilgili bir sorun var gibi görünüyordu

another resident's driveway.

. Beni daha çok endişelendiren şey

More concerning to me though, was that there was an unfamiliar

park yerimde tanımadığım bir arabanın olmasıydı

car in my parking space.

. "Şimdi ne var?!"

"What now?!"

Ağladım ve

I cried, and I was half-way out of the front door before I remembered

kendi arabamın garajda olduğunu

that my own car was at the garage.

hatırlayana kadar ön kapıdan yarıya kadar çıkmıştım

The strange car was my temporary wheels.

. Garip araba benim geçici tekerleklerimdi.

After dinner, I decided to have an early night and hoped that the day

Akşam yemeğinden sonra geceyi erken geçirmeye karar verdim ve günün

had finished with its surprises.

sürprizlerle bittiğini umuyordum.

I hit the hay at 9 and slept like a baby until my alarm went off the next morning.

Sabah 9'da samanları topladım ve ertesi sabah alarmım çalana kadar bebekler gibi uyudum.

And that rounds up today's episode.

Ve bu, bugünkü bölümü tamamlıyor.

Did you hear any interesting words or phrases that were unfamiliar to you?

Size tanıdık gelmeyen ilginç kelimeler veya ifadeler duydunuz mu?

Well, if you would like to know more about some of those interesting words

Bu ilginç kelimelerin veya ifadelerin bazıları hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız

or phrases, then you can get a full vocabulary list for this podcast by

, açıklamadaki bağlantıya tıklayarak

clicking on the link in the description.

bu podcast'in tam kelime listesini alabilirsiniz

Now, normally vocabulary lists, and transcripts are available to Plus Members.

. Artık normalde kelime listeleri ve transkriptler Plus Üyelerinin kullanımına açıktır.

We send out an email every Monday for Plus Members to get their bonus content, as

Plus Üyelerine bonus içeriklerinin yanı sıra transkriptleri ve kelime listelerini almaları için her Pazartesi bir e-posta gönderiyoruz

well as transcripts and word lists, but today I'm making the word list available

, ancak bugün kelime listesini herkesin kullanımına açık hale getiriyorum

to everyone, so that you can all benefit.

, böylece hepiniz faydalanabilirsiniz.

But in future perhaps you'll consider supporting the podcast

Ancak gelecekte belki Plus Üyesi olarak

by becoming a Plus Member.

podcast'i desteklemeyi düşünebilirsiniz

To get your hands on that vocabulary list, just click on the link in the description.

. Bu kelime listesine ulaşmak için açıklamadaki bağlantıya tıklamanız yeterlidir.

Until next time, take very good care and goodbye.

Bir dahaki sefere kadar kendinize çok iyi bakın ve hoşçakalın.