Useful English Idioms that Native Speakers Commonly Use

Hello, today, we are learning some water related idioms.

Merhaba, bugün suyla ilgili bazı deyimler öğreniyoruz.

In fact, we're going to cover 10.

Aslında 10 tane işleyeceğiz.

Now, I'm going to start by giving you the idioms and the meanings.

Şimdi size deyimleri ve anlamlarını vererek başlayacağım.

And then I will read you a short story.

Sonra size kısa bir hikaye okuyacağım.

So you can hear those idioms in context.

Böylece bu deyimleri bağlam içinde duyabilirsiniz.

So get your notebooks to the ready.

Öyleyse defterlerinizi hazırlayın.

And give me a second.

Ve bana bir saniye ver.

Just a quick note, you can download the notes for this lesson by clicking on the link in

Kısa bir not, bu dersin notlarını aşağıdaki açıklamada bulunan bağlantıya tıklayarak

the description below.

indirebilirsiniz.

Let's go.

Hadi gidelim.

Number one.

Bir numara.

"To keep one's head above water".

"Başını suyun üstünde tutmak".

"To keep your head above water" means to manage to survive something and usually financially

"Başını suyun üstünde tutmak", bir şeyden hayatta kalmayı başarmak anlamına gelir ve genellikle finansal

or emotionally.

veya duygusal olarak.

So if you're having a hard time financially, maybe you've lost your job.

Yani maddi olarak zor zamanlar geçiriyorsanız, belki de işinizi kaybetmişsinizdir.

Or if you've gone through a breakup, or someone in your family has passed away, then you're

Ya da bir ayrılık yaşadıysanız veya ailenizden biri vefat ettiyse, o zaman

going to have to try to keep your head above the water, you will have to try to survive

başınızı suyun üstünde tutmaya çalışmak zorunda kalacaksınız,

that difficult situation.

bu zor durumda hayatta kalmaya çalışmak zorunda kalacaksınız.

Number two.

İki numaralı.

"To make a splash".

"Bir sıçrama yapmak için".

"To make a splash" means to make a big impression, or to draw attention to yourself.

"Bir sıçrama yapmak", büyük bir izlenim bırakmak veya dikkati kendinize çekmek anlamına gelir.

So if I am going into a new career, perhaps I'm going to go into painting.

Yani eğer yeni bir kariyere giriyorsam, belki de resim yapmaya başlayacağım.

And I take all of my art to an art gallery.

Ve tüm sanatımı bir sanat galerisine götürüyorum.

And all those pieces of art sell and lots of people start talking about my art, then

Ve tüm bu sanat eserleri satılıyor ve birçok insan sanatım hakkında konuşmaya başlıyor, sonra

you could say "Anna is making a splash on the art scene, everyone's talking about her

"Anna sanat sahnesinde bir sıçrama yapıyor, herkes onun işinden bahsediyor" diyebilirsiniz

work".

.

Number three.

Üç numara.

"To be in deep water".

"Derin suda olmak".

If you're in deep water, then you are in trouble.

Derin sudaysanız, başınız belada demektir.

You are in a difficult situation, just like if you were in deep water.

Sanki derin sulardaymışsınız gibi zor bir durumdasınız.

Number four.

Dört numara.

"To be in the same boat".

"Aynı gemide olmak".

If you're in the same boat as someone else, then it means you're in a similar or the same

Bir başkasıyla aynı gemideyseniz, o zaman benzer veya aynı

situation or circumstance.

durumda veya durumdasınız demektir.

So, if I am struggling to get any work done, because I have a new baby.

Yani, yeni bir bebeğim olduğu için herhangi bir işi bitirmekte zorlanıyorsam.

And I complain to the young woman on the bus about my situation, she might say to me, we're

Ben de otobüsteki genç kadına durumumdan şikayet ediyorum, o da bana

in the same boat, I just had a baby three months ago, and I can't get any work done

aynı gemideyiz, daha yeni doğum yaptım 3 ay önce, ben de iş yaptıramıyorum diyebilir

either. Number five.

. Beş numara.

"To be like a fish out of water".

"Sudan çıkmış balık gibi olmak".

If you are a fish out of water, then you are not going to feel very comfortable, you'll

Sudan çıkmış balıksanız, o zaman kendinizi pek rahat hissetmeyeceksiniz,

certainly feel like you're in the wrong place.

kesinlikle yanlış yerdeymişsiniz gibi hissedeceksiniz.

So, if you're ever in a situation that makes you uncomfortable, you just don't feel right.

Yani, sizi rahatsız eden bir durumdaysanız, kendinizi iyi hissetmiyorsunuz.

There doing that thing, then you could say I'm a fish out of water here, I need to be

Orada o şeyi yapıyorum, o zaman burada sudan çıkmış balık olduğumu söyleyebilirsin,

doing something else.

başka bir şey yapmam gerekiyor.

For example, if I asked you to stand on stage and sing a song, most of you would feel like

Örneğin, sizden sahneye çıkıp bir şarkı söylemenizi istesem, çoğunuz kendinizi

a fish out of water.

sudan çıkmış balık gibi hissedersiniz.

Because it's quite a scary thing to do to stand up and sing in front of people, especially

Çünkü insanların önünde ayağa kalkıp şarkı söylemek oldukça korkutucu bir şey, özellikle

if it's unplanned.

de planlanmamışsa.

Number six.

Altı numara.

"To be in hot water".

"Sıcak suda olmak".

If you are in hot water, then you are in trouble.

Sıcak sudaysanız, başınız belada demektir.

In real trouble.

Başım belada.

If you're in deep water is very similar.

Derin suda iseniz çok benzer.

But hot water definitely denotes that someone's angry with you or that you are facing criticism,

Ancak sıcak su kesinlikle birinin size kızdığını veya

for example.

örneğin eleştiriyle karşı karşıya olduğunuzu gösterir.

So, if I am supposed to be home early, because it's my anniversary, and I forget and I stay

Yani, eve erken gelmem gerekiyorsa, çünkü bu benim yıldönümüm ve unutuyorum ve

out really late.

gerçekten geç saatlere kadar dışarıda kalıyorum.

And I'm going to be in hot water when I get home.

Ve eve geldiğimde sıcak suda olacağım.

I'm going to be in big trouble with my partner.

Ortağımla başım büyük belaya girecek.

Number seven.

Yedi Numara.

"To be like water off a duck's back."

"Bir ördeğin sırtından akan su gibi olmak."

If something is like water off a duck's back, then it means that you're unaffected by it.

Bir şey ördeğin sırtından akan su gibiyse, ondan etkilenmediğiniz anlamına gelir.

It's... it's not going to have any impact on you.

Bu... senin üzerinde hiçbir etkisi olmayacak.

And we're usually talking about criticism or insults, or anything that should impact

Ve genellikle eleştiri veya hakaretlerden veya sizi etkilemesi gereken ama etkilemeyen herhangi bir şeyden bahsediyoruz

you, but doesn't.

.

Just imagine water that you pour on a duck's back.

Bir ördeğin sırtına döktüğünüz suyu hayal edin.

Their feathers are kind of waterproof, so the water just flows off their back.

Tüyleri bir nevi su geçirmezdir, bu yüzden su sadece sırtlarından akar.

No problem, the duck doesn't care.

Sorun değil, ördek umursamıyor.

So, if I criticize you, and you say, I don't care, then my criticism is like water off

Yani, eğer seni eleştirirsem ve sen umurumda değil dersen, eleştirim

a duck's back.

Eight.

ördeğin sırtındaki su gibidir.

Sekiz.

"To be wet behind the ears".

"Kulak arkası ıslanmak".

"To be wet behind the ears" means to be naive, which is when you don't know very much.

"Kulak arkası ıslanmak" saf olmak demektir, yani pek bir şey bilmemek demektir.

You have a lot to learn.

öğrenecek çok şeyin var.

Often we make silly decisions when we have no experience and we don't know what to expect.

Çoğu zaman, hiçbir deneyimimiz olmadığında ve ne bekleyeceğimizi bilmediğimizde aptalca kararlar veririz.

So, you might be a little bit behind the years.

Yani yılların biraz gerisinde kalmış olabilirsiniz.

If You're young, particularly.

Özellikle gençsen.

Number nine.

Dokuz numara.

"Blood is thicker than water".

"Kan sudan daha kalındır".

This means that family is more important than anyone else, or anything else.

Bu, ailenin herkesten veya her şeyden daha önemli olduğu anlamına gelir.

Blood is thicker than water.

Kan sudan daha kalındır.

Number ten.

on numara.

"Don’t make waves"

"Dalga yapmayın"

This advice means don't disturb the calm.

Bu tavsiye, sakinliği bozmamak anlamına gelir.

Don't make trouble.

Sorun çıkarma.

Don't do something that's unusual that will stir things up.

Olayları karıştıracak olağandışı bir şey yapmayın.

Just do what everyone else does.

Sadece herkesin yaptığını yap.

Don't make waves.

Dalga yapmayın.

I need more fingers.

Daha fazla parmağa ihtiyacım var.

Number eleven.

On bir numara.

"To be up the creek without a paddle".

"Kürek olmadan derenin yukarısında olmak".

Now there are a few variations of this but basically to be up the creek without a paddle

Şimdi bunun birkaç çeşidi var ama temelde derenin yukarısında küreksiz

means that you're in a difficult or hopeless situation.

olmak, zor veya umutsuz bir durumda olduğunuz anlamına gelir.

Just like if you're sat in a little canoe paddling up the creek, and then you lose your

Tıpkı küçük bir kanonun içinde oturup derede kürek çekmeniz ve sonra

paddle.

küreğinizi kaybetmeniz gibi.

Now you can't steer that or accelerate the boat anywhere you are just being taken by

Artık onu yönlendiremez veya tekneyi hızlandıramazsınız, su tarafından götürülürsünüz

the water wherever the water wants you to go.

, suyun gitmenizi istediği yere.

So, you are up the creek without a paddle in a difficult and hopeless situation.

Yani zor ve umutsuz bir durumda küreksiz derenin yukarısındasınız.

Number twelve.

On iki numara.

"To be like a drowned rat".

"Boğulmuş bir fare gibi olmak".

If you are like a drowned rat, then you basically are soaking wet like soaked wet through and

Eğer boğulmuş bir fare gibiyseniz, o zaman temelde sırılsıklam sırılsıklam sırılsıklam

you look all bedraggled.

olursunuz ve tamamen perişan görünürsünüz.

I call caught in the rain, like a drowned rat.

Boğulan bir fare gibi yağmura yakalanmış diyorum.

Okay, if you're still with me, then please click that like button so that I know you

Tamam, hala benimleysen, lütfen beğen düğmesine tıkla ki

are enjoying this content, and I can make more.

bu içeriği beğendiğini bileyim ve ben de daha fazlasını yapabileyim.

And now let's move on to the short story which includes, I think, all of the phrases we've

Ve şimdi sanırım az önce ele aldığımız tüm cümleleri içeren kısa hikayeye geçelim

just covered, but you'll have to find out by ticking them off the list.

, ama onları listeden işaretleyerek öğrenmeniz gerekecek.

So, listen out for them.

Bu yüzden onları dinleyin.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

A long time ago, in a small coastal town called Freenook, a young man named Jack told his

Uzun zaman önce, Freenook adlı küçük bir sahil kasabasında Jack adında genç bir adam,

mother that he was quitting his job as a postman and setting out to sea.

annesine postacı olduğu işini bırakıp denize açılmak üzere olduğunu söylemiştir.

He had always dreamed of becoming a professional sailor and spent all of his savings on buying

Her zaman profesyonel bir denizci olmayı hayal etmiş ve tüm birikimini

a boat.

bir tekne almaya harcamıştı.

His mother gave him a disapproving look.

Annesi ona onaylamayan bir bakış attı.

“You don’t know the first thing about sailing” she said.

"Yelkenle ilgili ilk şeyi bilmiyorsun" dedi.

These words were like water off a duck’s back.

Bu sözler bir ördeğin sırtından akan su gibiydi.

“I many be a little wet behind the ears, but I’m a sailor at heart and nothing is

"Birçoğunun kulak arkası biraz ıslanmış olabilirim ama özümde bir denizciyim ve hiçbir şey önümde

going to stand in my way” he replied.

duramaz" diye yanıtladı.

His Father did not approve.

Babası onaylamadı.

The family had been struggling financially for many years, and were just about able to

Aile, uzun yıllardır maddi olarak mücadele ediyordu ve neredeyse

keep their heads above water.

başlarını suyun üstünde tutabiliyorlardı.

But without Jack’s contributions they would not be able to survive.

Ancak Jack'in katkıları olmadan hayatta kalamazlardı.

Jack reassured them that he would be able to make a good living at sea and that everything

Jack onlara denizde iyi bir hayat kurabileceğine ve her şeyin yoluna

would be fine.

gireceğine dair güvence verdi.

At first, everything seemed to be going smoothly and, to his family’s surprise, Jack was

İlk başta, her şey yolunda gidiyor gibiydi ve ailesini şaşırtacak şekilde Jack,

even making a splash in the sailing community.

yelken camiasında bir sıçrama bile yapıyordu.

But one day as he ventured further out to sea, a huge storm hit and Jack found himself

Ancak bir gün denizde daha da açılmaya çalışırken büyük bir fırtına çıktı ve Jack kendini

in deep water.

derin sularda buldu.

His little boat were tossed around mercilessly by the waves and Jack felt certain that he

Küçük teknesi dalgalar tarafından acımasızca savruldu ve Jack boğulacağından emindi

was going to drown.

.

Eventually, with the impact of an enormous wave, his boat was smashed to pieces and Jack

Sonunda, muazzam bir dalganın etkisiyle teknesi paramparça oldu ve Jack

was thrown into the sea.

denize atıldı.

Miraculously, Jack survived and was washed up on the beach, looking like a drowned rat.

Mucizevi bir şekilde, Jack hayatta kaldı ve boğulmuş bir fare gibi sahile vurdu.

Many fellow sailors were, metaphorically, in the same boat, caught out by the storm

Birçok denizci, mecazi olarak aynı teknedeydi, fırtınaya yakalandı

and now left boat-less.

ve şimdi teknesiz kaldı.

He returned to his family and his job delivering the post, despite feeling like a fish out

Kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmesine rağmen ailesine ve görevine geri döndü,

of water as this wasn’t were he belonged.

çünkü burası kendisine ait değildi.

His adventure had put him in hot water with his family, who had been worried sick about

Macerası, onun için endişelenen ailesiyle

him.

onu zor durumda bırakmıştı.

Regardless of their criticism he kept quiet, not wanting to make waves, and it wasn’t

Eleştirilerine rağmen sustu, dalga geçmek istemiyordu ve

long before he was planning his return to the sea, because he realised that he could

çok geçmeden denize dönüşünü planlıyordu çünkü

achieve anything he set his mind to.

aklına koyduğu her şeyi başarabileceğini anlamıştı.

He had been up the creek without a paddle, but he had always found a way to navigate

Derede küreksiz çıkmıştı ama her zaman

through the toughest of times.

en zor zamanlarda yolunu bulmanın bir yolunu bulmuştu.

When he left home for a second time, he felt sure that his family would never forgive him,

Evden ikinci kez ayrıldığında, ailesinin onu asla affetmeyeceğinden emindi

but they did, after all, blood is thicker than water.

ama affettiler, ne de olsa kan sudan daha kalındır.

And Jack lived happily ever after, at sea.

Ve Jack denizde sonsuza dek mutlu yaşadı.

Did you spot all the idioms?

Tüm deyimleri fark ettin mi?

I hope so.

Umarım.

Do let me know in the comments if you enjoyed this lesson and let me know which was your

Bu dersten keyif aldıysanız yorumlarda bana bildirin ve en

favourite idiom.

sevdiğiniz deyimin hangisi olduğunu bana bildirin.

If you're not subscribed, then please click the subscribe button, so we have more chance

Abone değilseniz lütfen abone ol butonuna tıklayın, şansımız artsın.

of hanging out again together in the future and until next time, take care!

gelecekte ve bir dahaki sefere kadar tekrar birlikte takılmaktan, kendine iyi bak!

Bye bye.

Güle güle.