"Good" and "bad" are incomplete stories we tell ourselves | Heather Lanier

179,993 views ・ 2018-01-19

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Emel Gul Cakir Bérubé Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
There's an ancient parable about a farmer who lost his horse.
0
12900
4091
Atını kaybeden bir çiftçiyle ilgili eski bir hikâye vardır.
00:17
And neighbors came over to say, "Oh, that's too bad."
1
17015
3374
Komşuları gelir ve
'İşte bu çok kötü.' derler. Çiftçi; 'İyi mi kötü mü söylemek zor' der.
00:20
And the farmer said, "Good or bad, hard to say."
2
20413
3369
00:24
Days later, the horse returns and brings with it seven wild horses.
3
24649
5510
Günler sonra, kaybolan at yedi yabani at ile birlikte geri döner.
00:30
And neighbors come over to say, "Oh, that's so good!"
4
30183
3617
Ve komşular yeniden gelip 'İşte bu çok iyi.' derler.
00:33
And the farmer just shrugs and says, "Good or bad, hard to say."
5
33824
5105
Çiftçi omuz silker ve der ki; 'İyi mi kötü mü, söylemek zor.'
00:39
The next day, the farmer's son rides one of the wild horses,
6
39579
4072
Ertesi gün, çiftçinin oğlu yabani atlardan birine biner,
00:43
is thrown off and breaks his leg.
7
43675
2486
at onu üzerinden atar ve bacağı kırılır.
00:46
And the neighbors say, "Oh, that's terrible luck."
8
46185
3305
Ve komşular 'İşte bu kötü talih.'
00:49
And the farmer says, "Good or bad, hard to say."
9
49514
4107
Ve çiftçi der ki; 'İyi mi kötü mü, söylemek zor.'
00:54
Eventually, officers come knocking on people's doors,
10
54587
2671
Sonunda memurlar gelir ve evlerin kapılarını çalar,
00:57
looking for men to draft for an army,
11
57282
2659
askere almak için erkek ararlar.
00:59
and they see the farmer's son and his leg and they pass him by.
12
59965
3573
Çiftçinin oğlunun kırık bacağını görürler ve onu es geçerler.
01:03
And neighbors say, "Ooh, that's great luck!"
13
63562
2556
Ve komşular der ki; 'İşte bu iyi talih!'
01:06
And the farmer says, "Good or bad, hard to say."
14
66142
4488
Ve çiftçi der ki; 'İyi mi kötü mü, söylemek zor.'
01:11
I first heard this story 20 years ago,
15
71136
2447
Bu hikâyeyi ilk kez 20 yıl önce duydum.
01:13
and I have since applied it 100 times.
16
73607
2587
Ve o günden bugüne 100 kere doğru çıktı.
01:16
Didn't get the job I wanted:
17
76218
1925
İstediğim işe giremedim;
01:18
good or bad, hard to say.
18
78734
1409
iyi mi kötü mü, söylemek zor.
01:20
Got the job I wanted:
19
80905
2369
İstediğim işe girdim;
01:23
good or bad, hard to say.
20
83298
2127
iyi mi kötü mü söylemek zor.
01:25
To me, the story is not about looking on the bright side
21
85972
3254
Benim için, hikâye Polyannacılık oynamakla ilgili değil
01:29
or waiting to see how things turn out.
22
89250
2386
ya da bekleyip işlerin nasıl değiştiğini görmekle.
01:32
It's about how eager we can be to label a situation,
23
92055
3683
Durumu sınıflandırmak için dikkatimizi yargılamaya vermek konusunda
01:35
to put concrete around it by judging it.
24
95762
2782
nasıl da istekli olabileceğimizle ilgili.
01:38
But reality is much more fluid,
25
98901
3067
Ancak gerçek çok daha akıcı
01:41
and good and bad are often incomplete stories that we tell ourselves.
26
101992
4846
ve iyi ya da kötü, sık sık kendimize anlattığımız tamamlanmamış hikâyelerdir.
01:46
The parable has been my warning
27
106862
2390
Bu kıssadan hisse benim için "iyi ya da kötü"nün,
01:49
that by gripping tightly to the story of good or bad,
28
109276
3624
hikâyesine sıkı sıkıya tutunmakla ilgili bir uyarıcı oldu.
01:52
I close down my ability to truly see a situation.
29
112924
3754
Bir olayı gerçek hâliyle görme yeteneğimi kapatıyorum.
01:56
I learn more when I proceed and loosen my grip
30
116702
3610
Yargılamadığımda ve sadece akışına bıraktığımda daha fazla öğreniyorum,
02:00
and proceed openly with curiosity and wonder.
31
120336
3298
merak ve ilgi ile açık bir şekilde devam ettiğimde.
02:04
But seven years ago,
32
124415
2634
Ancak yedi sene önce,
02:07
when I was pregnant with my first child,
33
127073
2099
ilk çocuğuma hamileyken,
02:09
I completely forgot this lesson.
34
129196
2820
bu dersi tamamen unuttum.
02:12
I believed I knew wholeheartedly what was good.
35
132471
3149
Tüm kalbimle neyin iyi olduğuna yürekten inanıyordum.
02:15
When it came to having kids,
36
135644
1709
Konu çocuk sahibi olmaya geldiğinde
02:17
I thought that good was some version of a superbaby,
37
137377
3512
iyi olanın olağanüstü derecede kusursuz bir bebek olduğunu düşünüyordum,
02:20
some ultrahealthy human who possessed not a single flaw
38
140913
3964
ufacık bir noksanlığı dahi olmayan ultra sağlıklı bir insan,
02:24
and would practically wear a cape flying into her superhero future.
39
144901
4749
neredeyse süper ötesi geleceğine peleriniyle uçarak süzülen bir kahraman.
02:29
I took DHA pills to ensure that my baby had a super-high-functioning,
40
149674
4747
Bebeğimin süper ötesi bir gelişime sahip olduğundan emin olmak için, DHA hapı aldım
02:34
supersmart brain,
41
154445
1285
süper zeki beyin,
02:35
and I ate mostly organic food,
42
155754
2673
çoğunlukla organik beslendim,
02:38
and I trained for a medication-free labor,
43
158451
2555
ilaçsız doğum için hazırlandım
02:41
and I did many other things
44
161030
1821
ve daha birçok başka şeyler yaptım,
02:42
because I thought these things would help me make not just a good baby,
45
162875
4226
çünkü düşündüm ki, bu gibi şeyler benim sadece iyi bir bebeğe değil,
02:47
but the best baby possible.
46
167125
2465
mümkün olan en iyi bebeğe sahip olmamı sağlayacak.
02:50
When my daughter Fiona was born, she weighed 4 pounds, 12 ounces,
47
170693
4689
Kızım Fiona doğduğunda kilosu 4 pound, 12 onstu
ya da 2,15 kilogramdı.
02:55
or 2.15 kilograms.
48
175406
2776
02:58
The pediatrician said there were only two possible explanations
49
178514
3892
Doktoru böyle küçük doğmasının
sadece iki açıklaması olacağını söyledi.
03:02
for her tiny size.
50
182430
1618
03:04
"Either," he said, "it's bad seed,"
51
184072
3085
Ya 'kötü tohum'
ya da 'kötü toprak'.
03:07
"or it's bad soil."
52
187744
1619
03:09
And I wasn't so tired from labor to lose the thread of his logic:
53
189773
4843
Ne dediğini anlayamayacak kadar
yorgun değildim, doktora göre yeni doğmuş bebeğim
03:14
my newborn, according to the doctor,
54
194640
2295
03:16
was a bad plant.
55
196959
1694
kötü bir hasattı.
03:19
Eventually, I learned that my daughter had an ultra-rare chromosomal condition
56
199873
4259
Sonunda öğrendim ki, kızım
Wolf-Hirschhorn isminde çok nadir bir kromozomal sendroma sahipti.
03:24
called Wolf-Hirschhorn syndrome.
57
204156
2016
Dördüncü kromozomunda bir parça ekstikti.
03:26
She was missing a chunk of her fourth chromosome.
58
206196
3204
03:29
And although my daughter was good --
59
209830
3185
Buna rağmen kızım iyiydi,
hayattaydı,
03:33
she was alive,
60
213039
1357
03:34
and she had brand new baby skin
61
214420
2057
tazecik bir bebek cildi vardı,
03:36
and the most aware onyx eyes --
62
216501
3443
her şeyin farkında o parlak gözler.
03:39
I also learned that people with her syndrome
63
219968
2120
Onunla aynı sendroma sahip insanların belirgin gelişimsel gecikmelerinin,
03:42
have significant developmental delays and disabilities.
64
222112
3294
engellerinin olduğunu öğrendim.
03:45
Some never learn to walk or talk.
65
225430
2804
Bazıları yürümeyi ve konuşmayı hiç öğrenememişti.
03:48
I did not have the equanimity of the farmer.
66
228747
3405
Bende çiftçinin soğukkanlılığı yoktu.
Durum benim için su götürmez şekilde kötüydü.
03:52
The situation looked unequivocally bad to me.
67
232176
3977
03:56
But here's where the parable is so useful,
68
236177
3227
İşte tam bu hikâyenin çok kullanışlı olduğu bir andaydım.
Çünkü teşhisten haftalar sonra umutsuzluğa kapılmıştım,
03:59
because for weeks after her diagnosis, I felt gripped by despair,
69
239428
5001
04:04
locked in the story that all of this was tragic.
70
244453
3816
hikâyede takılı kalmıştım her şey trajik görünüyordu.
04:08
Reality, though -- thankfully -- is much more fluid,
71
248293
3765
Gerçeğin kendisi ise, neyse ki, çok daha akışkandı
ve alınacak çok ders vardı.
04:12
and it has much more to teach.
72
252082
2590
Benim bebeğim olan bu gizemli varlığı tanımaya
04:15
As I started to get to know this mysterious person who was my kid,
73
255413
4767
başladığım anda, trajedinin ağır havası hafifledi.
04:20
my fixed, tight story of tragedy loosened.
74
260204
4153
04:24
It turned out my girl loved reggae,
75
264381
2369
Kızımın regi sevdiği ortaya çıktı,
04:26
and she would smirk when my husband would bounce her tiny body up and down
76
266774
3912
eşim, minik bedenine müziğe göre
ritim verdiğinde gülümsüyordu.
04:30
to the rhythm.
77
270710
1180
04:31
Her onyx eyes eventually turned the most stunning Lake Tahoe blue,
78
271914
4686
Akik gözleri müthiş bir Tahoe nehri mavisine dönüyordu,
04:36
and she loved using them to gaze intently into other people's eyes.
79
276624
4366
gözleri büyük bir sevinçle diğer insanların gözleriyle buluşuyordu.
04:41
At five months old, she could not hold her head up like other babies,
80
281376
3807
Beş aylık olduğunda başını diğer bebekler gibi tutamıyordu
ama o derin ve tutkulu göz temasını kurabiliyordu.
04:45
but she could hold this deep, intent eye contact.
81
285207
2987
04:48
One friend said, "She's the most aware baby I've ever seen."
82
288568
4308
Bir arkadaşım 'Şu ana dek gördüğüm farkındalığı en yüksek bebek' dedi.
04:53
But where I saw the gift of her calm, attentive presence,
83
293513
3965
Ben onun sakinliğini bir armağan olarak görüyorken
04:57
an occupational therapist who came over to our house to work with Fiona
84
297502
4353
Fiona için çalışmak üzere evimize gelen terapist
05:01
saw a child who was neurologically dull.
85
301879
2762
onu, nörolojik olarak donuk bir çocuk olarak görüyordu.
05:04
This therapist was especially disappointed
86
304665
3276
Fiona henüz yan tarafına dönemediği için bu terapist
05:07
that Fiona wasn't rolling over yet,
87
307965
2380
cidden hayal kırıklığına uğramıştı,
bebeğimizin sinir sistemini uyandırmamız gerektiğini söyledi.
05:10
and so she told me we needed to wake her neurology up.
88
310369
3259
05:13
One day she leaned over my daughter's body,
89
313652
2919
Bir gün kızıma doğru yöneldi,
05:16
took her tiny shoulders,
90
316595
1494
küçücük omuzlarını tuttu,
05:18
jostled her and said, "Wake up! Wake up!"
91
318113
2864
itip kakarak uyansana uyansana dedi.
05:21
We had a few therapists visit our house that first year,
92
321738
3101
İlk yıl evimize birkaç farklı terapist geldi gitti
05:24
and they usually focused on what they thought was bad about my kid.
93
324863
3726
ve genellikle odaklandıkları şey bebeğimde neyin kötü olduğuydu.
05:28
I was really happy when Fiona started using her right hand
94
328613
2930
Bense Fiona sağ elini kullanmaya başladığında gerçekten mutluydum,
05:31
to bully a dangling stuffed sheep,
95
331567
2729
içi doldurulmuş oyuncak bir koyunu eline aldığında
05:34
but the therapist was fixated on my child's left hand.
96
334320
3683
ama terapist çocuğumun sol eline takılıp kalmıştı.
Fiona'nın bu elini pek sık kullanmama eğilimi vardı
05:38
Fiona had a tendency not to use this hand very often,
97
338027
3092
ve bu elindeki parmaklarını çapraz yapıyordu.
05:41
and she would cross the fingers on that hand.
98
341143
2868
Terapist bir atel kullanalım dedi
05:44
So the therapist said we should devise a splint,
99
344035
2900
05:46
which would rob my kid of the ability to actually use those fingers,
100
346959
4145
ancak o zaman da bu parmaklarını kullanmaktan mahrum kalacaktı
ama hiç değilse onları normal bir görüntüye kavuşmaya zorlayacaktı.
05:51
but it would at least force them into some position that looked normal.
101
351128
3587
05:55
In that first year, I was starting to realize a few things.
102
355516
2960
Bu ilk yılda birkaç şey fark ettim.
05:58
One: ancient parables aside, my kid had some bad therapists.
103
358500
3918
Bir, eski hikâye bir yana, çocuğumun terapistleri çok kötüydü.
06:02
(Laughter)
104
362442
1049
(Gülüşmeler)
06:03
Two: I had a choice.
105
363515
1632
İki, bir seçim yapmalıydım.
Kırmızı ya da mavi hapı seçmesi söylenen kişi gibi.
06:05
Like a person offered to swallow a red pill or a blue pill,
106
365171
4094
06:09
I could choose to see my daughter's differences as bad;
107
369289
3609
Kızımın farklılıklarını kötü olarak görmeyi seçebilirdim.
06:12
I could strive toward the goal that her therapists called,
108
372922
3328
Terapistlerinin söylediği şekliyle; 'Asla bilemezdin'
06:16
"You'd never know."
109
376274
1186
06:17
They loved to pat themselves on the back when they could say about a kid,
110
377484
3470
deyip kendimi parçalamaya devam edebilirdim.
06:20
"You'd never know he was 'delayed' or 'autistic' or 'different.'"
111
380978
4602
Terapistler çocuk otistik, farklı veya gelişim geriliği mi
olacak asla bilemezsin dediklerinde kendilerine pay çıkarmaya bayılırlar.
06:25
I could believe that the good path was the path that erased
112
385604
3831
İyi olan yolun, farklılıkları
mümkün olduğunca silen yol olduğuna inanabilirdim.
06:29
as many differences as possible.
113
389459
2189
Tabii ki bu yıkıcı bir bakış açısı olurdu,
06:32
Of course, this would have been a disastrous pursuit,
114
392610
2808
çünkü hücresel düzeyde, kızımın nadir genleri vardı.
06:35
because at the cellular level, my daughter had rare blueprints.
115
395442
4227
06:39
She wasn't designed to be like other people.
116
399693
2535
Diğer insanlar gibi olmak için tasarlanmamıştı.
06:42
She would lead a rare life.
117
402252
1716
Nadir bir hayat sürecekti.
06:44
So, I had another choice: I could drop my story
118
404465
3887
Yani başka bir seçeneğim vardı; nörolojik farklılıkların ve
06:48
that neurological differences and developmental delays and disabilities
119
408376
5282
gelişimsel gecikmelerin ve engelli olmanın kötü olduğunu
söyleyen hikâyemi bırakabilirdim, bu aynı zamanda
06:53
were bad,
120
413682
1159
06:54
which means I could also drop my story that a more able-bodied life was better.
121
414865
5896
sağlam vücudun daha iyi olduğuna dair hikâyemi de bırakmam demekti.
07:00
I could release my cultural biases about what made a life good or bad
122
420785
4903
Bir hayatı iyi veya kötü yapan şeyler hakkındaki kültürel ön yargılarımı bırakıp
basit bir şekilde kızımın hayatını olduğu gibi izlemem demek oluyordu,
07:05
and simply watch my daughter's life as it unfolded
123
425712
3584
07:09
with openness and curiosity.
124
429320
2512
açıklık ve merakla.
Bir öğleden sonra sırt üstü uzanmış
07:12
One afternoon she was lying on her back,
125
432593
2055
halının üstünde sırtını kambur yapmış,
07:14
and she arched her back on the carpet
126
434672
3140
07:17
stuck her tongue out of the side of her mouth
127
437836
2952
dilini ağzından dışarı çıkarmış,
07:20
and managed to torque her body onto her belly.
128
440812
3517
gövdesini göbeği üzerinde çevirebilmişti.
07:24
Then she tipped over and rolled back onto her back,
129
444866
2687
Sonra yere kapaklandı, sırtının üzerinde tekrar döndü
07:27
and once there, she managed to do it all over again,
130
447577
3125
ve tekrar aynı hakereti yapmayı başardı,
07:30
rolling and wiggling her 12-pound self under a coffee table.
131
450726
3864
12 poundluk bedenini bir kahve masasının altına yuvarladı.
07:34
At first, I thought she'd gotten stuck there,
132
454614
2748
Önce orada sıkıştı zannettim
07:37
but then I saw her reaching for something that her eye had been on all along:
133
457386
5113
ama sonra gözünün bir şeye takıldığını gördüm:
07:42
a black electric cord.
134
462523
1646
Siyah bir elektrik kablosu.
Bir yaşına gelmişti.
07:44
She was a year old.
135
464626
1948
07:46
Other babies her age were for sure pulling up to stand and toddling around,
136
466598
5133
Onun yaşındaki diğer bebekler ayağa kalkabiliyor ve emekleyebiliyorlardı
en azından bazıları.
07:51
some of them.
137
471755
1300
Bazılarına bebeğimin durumu kötü gelebilir,
07:53
To some, my kid's situation looked bad:
138
473897
3511
bir yaşında sadece yuvarlanabilen bir bebek.
07:57
a one-year-old who could only roll.
139
477432
1897
07:59
But screw that.
140
479353
1170
Salla gitsin!
08:00
My kid was enjoying the new, limber freedom of mobility.
141
480547
4700
Çocuğum yuvarlanma özgürlüğünün tadını çıkarıyordu.
Bayram ediyordum.
08:05
I rejoiced.
142
485271
1150
08:07
Then again, what I watched that afternoon was a baby yanking on an electric cord,
143
487326
4575
O öğleden sonra gördüğüm, elektrik kablosunu çekiştiren bir bebekti,
bilirsiniz işte,
08:11
so you know,
144
491925
1190
iyi mi kötü mü, söylemek zor.
08:13
good or bad, hard to say.
145
493139
1566
08:14
(Laughter)
146
494729
1150
(Gülüşmeler)
Hayatı neyin iyi ya da kötü yaptığıyla ilgili
08:16
I started seeing that when I released my grip
147
496967
3110
ön yargılarımı bıraktığımda
08:20
about what made a life good or bad,
148
500101
2343
08:22
I could watch my daughter's life unfold and see what it was.
149
502468
3905
kızımın hayatının nasıl geliştiğini izlemeye başladım
ve ne kadar güzel olduğunu,
08:27
It was beautiful,
150
507151
1404
08:28
it was complicated,
151
508579
1536
evet karmaşıktı,
neşe dolu ve zor
08:31
joyful, hard --
152
511176
2099
08:33
in other words: just another expression of the human experience.
153
513299
5729
diğer bir deyişle, insan olma deneyiminin başka bir ifadesiydi.
En sonunda, ailece Amerika'da yeni bir eyalete taşındık.
08:40
Eventually, my family and I moved to a new state in America,
154
520490
3197
08:43
and we got lucky with a brand-new batch of therapists.
155
523711
3893
Ve yeni bir grup terapistle tanışacak kadar da şanslıydık.
Bu seferki terapsitler, çocuğumda neyin eksik olduğuna odaklanmadılar.
08:47
They didn't focus on all that was wrong with my kid.
156
527628
3438
Kızımın farklılıklarını, onarılması gereken problemler olarak görmediler.
08:51
They didn't see her differences as problems to fix.
157
531090
3025
08:54
They acknowledged her limitations,
158
534139
2499
Kızımın sınırlı yanlarının farkındaydılar.
08:56
but they also saw her strengths,
159
536662
2659
Ama aynı zamanda güçlü taraflarını da gördüler
08:59
and they celebrated her for who she was.
160
539345
2831
ve onu olduğu gibi değerlendirdiler ve kabul ettiler.
09:02
Their goal wasn't to make Fiona as normal as possible;
161
542931
3508
Amaçları Fiona'yı mümkün olduğunca normalleştirmek değildi,
09:06
their goal was simply to help her be as independent as possible
162
546463
3555
amaçları onu mümkün olduğunca bağımsız hâle getirmekti,
böylece potansiyelini değerlendirebilecekti.
09:10
so that she could fulfill her potential, however that looked for her.
163
550042
4313
Ancak toplumun geneli engellilerle ilgili bu açık tutuma sahip değil.
09:14
But the culture at large does not take this open attitude about disabilities.
164
554883
5628
09:20
We call congenital differences "birth defects,"
165
560535
3468
Doğuştan gelen farkılıklara 'doğum kusuru' diyoruz,
sanki tüm insanoğlu, tek bir fabrikadan çıkan ürünmüş gibi.
09:24
as though human beings were objects on a factory line.
166
564027
3478
09:27
We might offer pitying expressions
167
567878
2303
Arkadaşımızın down sendromlu bebeği olduğunu öğrendiğimizde
09:30
when we learn that a colleague had a baby with Down syndrome.
168
570205
3298
ona acıyan gözlerle bakabiliriz.
09:33
We hail a blockbuster film about a suicidal wheelchair user,
169
573527
4008
İntihar eden bir tekerlekli sandalye kullanıcısı hakkındaki film gişe rekoru
kırdığında filmi övebiliriz, gerçek bir tekerlekli sandalyeli
09:37
despite the fact that actual wheelchair users tell us
170
577559
3395
filmdeki klişenin haksız ve zararlı olduğunu söylese bile.
09:40
that stereotype is unfair and damaging.
171
580978
3245
Bazen sağlık kurumlarımız hangi hayatın yaşamaya değmez olduğuna karar verir.
09:44
And sometimes our medical institutions decide what lives are not worth living.
172
584247
5115
09:49
Such is the case with Amelia Rivera,
173
589386
2433
Mesela Amelia Rivera konusunda olduğu gibi,
09:51
a girl with my daughter's same syndrome.
174
591843
2209
kızımla aynı sendroma sahip bir kız.
2012 yılında, Amerika'nın ünlü bir çocuk hastanesi
09:54
In 2012, a famous American children's hospital
175
594076
3922
Amelia'nın hayatını kurtaracak olan böbrek nakli hakkını reddetti,
09:58
initially denied Amelia the right to a lifesaving kidney transplant
176
598022
4600
çünkü onların kayıtlarına göre
10:02
because, according to their form,
177
602646
1964
10:04
as it said, she was "mentally retarded."
178
604634
2869
kızda zekâ geriliği vardı.
10:07
This is the way that the story of disabilities as bad manifests
179
607527
3842
İşte bir kültürde engellilerin hikâyelerinin kötü
10:11
in a culture.
180
611393
1426
yazılması böyledir.
10:12
But there's a surprisingly insidious counterstory --
181
612843
3816
Ama şaşırtıcı derecede karşıt bir teori daha var,
10:16
the story, especially, that people with intellectual disabilities are good
182
616683
4647
hikâye, özellikle zihinsel engelli insanlar iyidir,
10:21
because they are here to teach us something magical,
183
621354
3267
çünkü onlar bize sihirli bir şeyler öğretmek için buradalar
10:24
or they are inherently angelic and always sweet.
184
624645
4308
veya her zaman meleksiler ve tatlılar.
10:28
You have heard this ableist trope before:
185
628977
3375
Engellilere karşı ayrımcılık yapan mecazı duymuşsunuzdur:
Down sendromlu çocuk, Tanrı'nın özel çocuğudur
10:32
the boy with Down syndrome who's one of God's special children,
186
632376
3876
veya yürüteçli ve iletişim cihazlı kız
10:36
or the girl with the walker and the communication device
187
636276
3829
küçük ve değerli bir melektir.
10:40
who is a precious little angel.
188
640129
1740
10:42
This story rears its head in my daughter's life
189
642422
2307
Bu hikâye, kızımın hayatında
10:44
around Christmastime,
190
644753
1245
Noel zamanında,
bazı insanlar baş döndürücü şekilde pozitif olduklarında
10:46
when certain people get positively giddy
191
646022
2384
10:48
at the thought of seeing her in angel's wings and a halo
192
648430
3206
kızımda melek kanatları ve hale
10:51
at the pageant.
193
651660
1428
görme düşüncelerinde kendini gösteriyor.
10:53
The insinuation is that these people don't experience the sticky complexities
194
653112
5456
Sözün özü, bu insanlar, insan olma deneyiminin
10:58
of being human.
195
658592
1460
karmaşıklığını yaşamıyorlar.
11:00
And although at times, especially as a baby,
196
660457
2477
Ve bazen de, özellikle bebekken
11:02
my daughter has, in fact, looked angelic,
197
662958
3189
kızım, o melek görünümlü bebek
değişik davranışlar sergilemeye başladı,
11:06
she has grown into the type of kid
198
666171
2334
11:08
who does the rascally things that any other kid does,
199
668529
3285
diğer çocuklar gibi sinsi şeyler yapmaya başladı,
11:11
such as when she, at age four, shoved her two-year-old sister.
200
671838
4982
mesela dört yaşındayken, iki yaşındaki kız kardeşini itip kakmak gibi.
Kızımın canınızı sıkma hakkı var,
11:17
My girl deserves the right to annoy the hell out of you,
201
677643
3251
11:20
like any other kid.
202
680918
1359
herhangi diğer bir çocuk gibi.
Bir insanı, trajik ya da melek, iyi ya da kötü
11:23
When we label a person tragic or angelic,
203
683532
3533
11:27
bad or good,
204
687089
2090
diye etiketlediğimizde,
11:29
we rob them of their humanity,
205
689203
1930
onların insanlıklarını çalarız,
bu etiketle gelen sadece karmaşa ve çözümsüzlük değildir,
11:31
along with not only the messiness and complexity that that title brings,
206
691750
4271
onların haklarını ve haysiyetlerini de çalarız.
11:36
but the rights and dignities as well.
207
696045
2579
Kızım bana bir şeyler öğretmek için gelmedi,
11:40
My girl does not exist to teach me things
208
700228
2562
11:42
or any of us things,
209
702814
1417
hiçbirimize
ama kesinlikle bana öğrettiği şeyler var:
11:44
but she has indeed taught me:
210
704255
2162
11:46
number one, how many mozzarella cheese sticks
211
706441
2982
Bir, 10 kiloluk bir insan evladı günde kaç tane
mozerella peynir çubuğu yiyebilir
11:49
a 22-pound human being can consume in one day --
212
709447
3468
ki kayıtlara geçsin, beş tane
11:52
which is five, for the record;
213
712939
2549
11:55
and two, the gift of questioning my culture's beliefs
214
715512
5191
ve iki, hayatı neyin iyi yaptığıyla ilgili kültürel inançlarımı
12:00
about what makes a life good
215
720727
2219
sorgulama armağanı
12:02
and what makes life bad.
216
722970
1617
ve tabii neyin kötü yaptığıyla ilgili.
12:04
If you had told me six years ago
217
724990
2976
Altı yıl önce bana, kızımın iletişim kurmak için
12:07
that my daughter would sometimes use and iPad app to communicate,
218
727990
3625
bazen iPad uygulaması kullanacağını söyleseydiniz,
12:11
I might have thought that was sad.
219
731639
2270
bunun üzücü olduğunu söyleyebilirdim.
12:14
But now I recall the first day I handed Fiona her iPad,
220
734644
3596
Ama şimdi Fiona'nın eline binlerce kelime ile dolu bir
iPad verdiğim günü hatırlıyorum da
12:18
loaded with a thousand words,
221
738264
2717
her bir kelime minik bir simge veya küçük bir kare ile temsil ediliyordu.
12:21
each represented by a tiny little icon or little square on her iPad app.
222
741005
5138
12:26
And I recall how bold and hopeful it felt,
223
746167
3138
Hatırlıyorum, bazı terapistler beklentimin çok yüksek olduğu,
12:29
even as some of her therapists said that my expectations were way too high,
224
749329
5134
kızımın bu hedefleri tutturamayabileceği ile ilgili beni uyardıklarında bile
12:34
that she would never be able to hit those tiny targets.
225
754487
3336
ne kadar cesur ve umut doluydum
12:38
And I recall watching in awe as she gradually learned
226
758276
4193
ve kızım minicik başparmağını kullanarak sevdiği kelimelerin
tuşlarına bastığında, mesela regi ve peynir gibi
12:42
to flex her little thumb
227
762493
2169
12:44
and hit the buttons to say words she loved,
228
764686
3052
ve ağzının henüz söyleyemediği diğer yüz kelimenin tuşlarına bastığında
12:47
like "reggae" and "cheese"
229
767762
2999
nasıl da hayranlık içinde
12:50
and a hundred other words she loved that her mouth couldn't yet say.
230
770785
3515
onu izlediğimi hatırlıyorum.
Sonra ona daha az eğlenceli kelimeleri öğretmemiz gerekti
12:55
And then we had to teach her less-fun words, prepositions --
231
775216
2897
karşı, üstünde, içinde gibi edatları
12:58
words like "of" and "on" and "in."
232
778137
2885
13:01
And we worked on this for a few weeks.
233
781046
2270
ve bunun üzerinde birkaç hafta çalıştık.
13:03
And then I recall sitting at a dining room table
234
783340
3400
Sonra akrabalarla hep birlikte yemek
13:06
with many relatives,
235
786764
1981
masasına oturduğumuzu
13:08
and, apropos of absolutely nothing,
236
788769
3110
ve öylesine bir anda
13:11
Fiona used her iPad app to say,
237
791903
3425
Fiona iPad'ini aldı ve dedi ki
13:15
"poop in toilet."
238
795352
2818
'kakamız tuvalette'
(Gülüşmeler)
13:18
(Laughter)
239
798194
1234
İyi ya da kötü, söylemek zor.
13:20
Good or bad, hard to say.
240
800168
1856
(Gülüşmeler)
13:22
(Laughter)
241
802048
1150
Çocuğum bir insan, hepsi bu.
13:23
My kid is human, that's all.
242
803584
2377
13:25
And that is a lot.
243
805985
1574
Ve bu çok anlamlı.
Teşekkürler.
13:28
Thank you.
244
808268
1277
(Alkışlar)
13:29
(Applause)
245
809569
3832
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7