The Irish myth of Diarmuid’s betrayal - Iseult Gillespie

Çeviri: Gözde Alpçetin Gözden geçirme: Sara Ozturk

Gráinne, daughter of King Cormac mac Airt, princess of Tara, and bride-to-be,

Kral Cormac mac Airt’in kızı, Tara prensesi ve gelin adayı Gráinne

was furious.

küplere binmişti.

Fionn Mac Cumhaill, leader of the Fianna,

İrlanda’nın en meşhur savaşçı grubu Fianna’nın lideri Fionn Mac Cumhaill,

Ireland’s most celebrated band of warriors,

had just arrived at her castle.

kalesine varmıştı.

Gráinne had believed she was betrothed to a young soldier,

Gráinne genç bir askerle nişanlandığını zannediyordu,

bold and brilliant enough to be her equal.

onun dengi olmaya yetecek kadar cesur ve zeki bir askerle tabiri caizse.

Yet upon their arrival, it became clear she was expected to marry Fionn himself;

Fakat vardıklarında Fionn’la evlenmesi beklendiği ortaya çıktı,

who, while once a legend, was far past his prime.

bir zamanlar bir efsane olsa da eski halinden eser kalmamıştı.

Gráinne would not suffer this insult.

Gráinne bu hakarete göz yummayacaktı.

Before the wedding, the King held a great banquet.

Düğünden önce kral büyük bir ziyafet verdi.

As the warriors told tales of Fionn’s strength and magical healing hands,

Savaşçılar Fionn’un gücünü ve sihirli şifalı ellerinin hikayelerini anlatırken

Gráinne waited to enact her revenge.

Gráinne intikamını almayı bekledi.

But while scanning the room, her eyes locked on to one of the guests.

Odaya bir göz atarken gözleri davetlilerden birine takıldı.

Diarmuid, one of Fionn’s bravest soldiers

Fionn’un en cesur askerlerinden biri ve Aşk Tanrısı’nın evlatlığı Diarmuid

and foster child of the God of Love himself,

was renowned for his stunning beauty.

baş döndüren güzelliğiyle bilinirdi.

Perhaps this was the bold warrior the princess had imagined?

Prensesin hayalini kurduğu cesur savaşçı oydu belki de.

Only one way to find out.

Öğrenmenin tek bir yolu var.

Gráinne swept into action,

Gráinne harekete geçti

slipping a sleeping draught into the partygoers’ goblets.

ve davetlilerin kadehlerine uyku ilacı damlattı.

Soon the hall fell silent— save for two unenchanted guests.

Çok geçmeden salon sessizliğe gömüldü, etkilenmemiş iki davetli hariç.

The pair immediately felt a powerful connection.

İkili hemen güçlü bir bağ hissetti.

But Diarmuid hesitated.

Ama Diarmuid tereddüt etti.

He’d never put his interests before the Fianna’s.

Çıkarlarını asla Fianna’dan üstün tutamazdı.

Seeing Diarmuid waver between duty and desire,

Diarmuid’un vazife ve arzu arasında kaldığını gören Gráinne

Gráinne took the decision out of his hands.

onun yerine kararı verdi.

With a light kiss, she placed a geas on his brow—

Ufak bir öpücükle kaşına bir geas yerleştirdi,

an ancient spell that bound them together, for better or worse.

yani ne olursa olsun onları birbirine bağlayan eski bir büyü yaptı.

As the pair escaped, Diarmuid’s heart was racing.

Çift kaçarken Diarmuid’un kalbi güm güm atıyordu.

Had he really betrayed Fionn for a woman he’d just met?

Daha yeni tanıştığı bir kadın için Fionn’a gerçekten de ihanet etmiş miydi?

To answer his son’s questions, Angus Óg appeared beside them.

Oğlunun sorularını yanıtlamak için Angus Óg yanlarında belirdi.

The God of Love blessed their union and eased his son’s concern.

Aşk Tanrısı birlikteliklerini kutsadı ve oğlunun endişelerini yatıştırdı.

But he also warned that endless difficulties lay ahead.

Ama onları bekleyen sayısız zorluk hakkında da uyardı.

At the palace, Fionn awoke full of wrath.

Sarayda ise Fionn’un öfkeden gözü dönmüştü.

He rallied an epic war band that quickly caught up to the lovers.

Çabucak aşıklara yetişen destansı bir savaşçı grubu topladı.

To buy time, Diarmuid and Gráinne conjured a massive enclosure with seven doors.

Zaman kazanmak için Diarmuid ve Gráinne yedi kapılı, devasa bir duvar yarattı.

While Gráinne escaped with Angus Óg, Diarmuid went door to door seeking Fionn.

Gráinne Angus Óg ile kaçarken Diarmuid Fionn’u aramak için kapı kapı dolaştı.

Some of the Fianna sought peaceful surrender, others itched for combat.

Fianna’nın bazı savaşçıları barışçıl bir teslimiyet umarken

diğerleri savaş için can atıyordu.

Diarmuid gave neither.

Diarmuid ikisini de yapmadı.

But when he finally heard his leader’s voice calling for blood,

Ama nihayet liderinin intikam çağrısını duyduğunda

he knew there was no turning back.

artık geri dönüşün olmadığını biliyordu.

Launching himself over the barricade, Diarmuid leapt to Gráinne’s side.

Duvarın üstünden atlayan Diarmuid Gráinne’in tarafına geçti

The chase was on.

ve kovalamaca başladı.

The pair ventured west, where they soon encountered the giant Modan.

Çift, kısa bir süre sonra dev Modan’la karşılaştıkları batıya doğru ilerledi.

Eager to help the lovers, he guarded them at night and carried them by day.

Aşıklara yardım etmeye istekli dev, gece onları korudu ve gündüz ise taşıdı.

And once the pair had crossed countless rivers and hills,

Çift sayısız nehir ve tepeyi geçtiğinde

their fear began to ease.

korkuları hafiflemeye başladı.

They left the forest’s cover, laughing, flirting, and growing bolder each day.

Ormanın emniyetini gülerek, flört ederek

ve her gün daha da cesurlaşarak terk ettiler.

But Fionn saw their contentment was an opportunity.

Fakat Fionn gönül rahatlıklarını bir fırsat olarak gördü.

He enlisted three sea chiefs to capture the wandering lovers.

Üç kaptandan gezinen aşıkları yakalamasını istedi.

Diarmuid scared them off with mystifying sword tricks—

Diarmuid esrarengiz kılıç numaralarıyla onları korkutup kaçırdı,

only for Fionn to send poisonous hounds.

Fionn bu sefer de zehirli tazılar gönderdi.

Diarmuid and Gráinne fled yet again into an even more tangled forest—

Diarmuid ve Gráinne ise daha da karışık bir ormana kaçtılar,

a sight which filled the Fianna with exhaustion.

Fianna’yı bitkinlikle dolduran bir görüntüydü.

They implored Fionn to give up the hunt, and at this, their leader grew quiet.

Fionn’dan avdan vazgeçmelerini istediler ve bu noktada liderleri sessizleşti.

He’d already lost a dear friend—

Kıymetli bir arkadaşını kaybetmişti zaten

now it seemed his wrath had cost him the respect of his men as well.

şimdi de öfkesi adamlarının saygısına mal oluyormuş gibi görünüyordu.

Swallowing his rage, he called off the chase.

Öfkesini bir yana bırakarak takibe son verdi.

For years, Gráinne and Diarmuid lived in peace.

Yıllarca Gráinne ve Diarmuid huzur içinde yaşadı.

In time, Angus Óg even brokered an agreement between the warriors,

Zamanla Angus Óg savaşçılar arasındaki bir anlaşmaya bile aracı oldu

and their conflict faded into memory.

ve aralarındaki kavga unutuldu.

But Gráinne never forgot the love god’s warning.

Ama Gráinne Aşk Tanrısı’nın uyarısını asla unutmadı.

One day, Fionn invited Diarmuid on a boar hunt high in the mountains.

Fionn bir gün dağlardaki bir ayı avına Diarmuid’u davet etti.

While the two were riding, a venomous boar charged them

İkili at sürerken güçlü bir ayı onlara saldırdı

and mortally wounded Diarmuid.

ve Diarmuid’u ölümcül bir şekilde yaraladı.

As he bled, the old warrior begged his friend for water,

Kan kaybederken eski savaşçı arkadaşına su için yalvardı

as all the Fianna knew drinking from the hands of Fionn Mac Cumhaill

çünkü tüm Fianna, Fionn Mac Cumhaill’in elinden su içmenin

could save their lives.

hayatlarını kurtarabileceğini biliyordu.

But as Fionn turned to aid Diarmuid, his old resentments came rushing back.

Fakat Fionn, Diarmuid’a yardım etmeye koyulduğunda eski öfkesi geri döndü.

For just a moment, his fingers parted, letting the water trickle to the ground.

Bir anlığına parmakları aralandı ve suyun yere damlamasına izin verdi.

And by the time Fionn realized his mistake,

Fionn hatasını fark edesiye kadar

it was too late.

iş işten geçmişti.

And the embers of rage that long burned inside him were finally quenched by tears.

Uzun zamandır içini yakan öfkenin korları sonunda göz yaşlarıyla sönmüştü.