The Opposites Game

Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

"The Opposites Game"

"Karşıtlar Oyunu"

For Patricia Maisch

Patricia Maisch için.

This day my students and I play the Opposites Game

Bugün, öğrencilerim ve ben Karşıtlar Oyunu oynuyoruz,

with a line from Emily Dickinson. My life had stood

Emily Dickinson'dan bir satırla.

"Hayatım dolu bir silah gibi" diye devam ediyor ve tahtaya yazıyorum,

a loaded gun, it goes and I write it on the board,

pausing so they can call out the antonyms –

duraksıyorum ki karşıt anlamları bulsunlar --

My Your

Benim, Senin

Life Death

Yaşam, Ölüm

Had stood ? Will sit

Kalktı? Oturacak

A Many

Bir, Birden Çok

Loaded Empty

Dolu, Boş

Gun ?

Silah?

Gun.

Silah.

For a moment, very much like the one between

Şimşek ve çıkardığı ses arasındaki bir an gibi bir anda,

lightning and its sound, the children just stare at me,

çocuklar bana bakıyor

and then it comes, a flurry, a hail storm of answers –

ve sonra geliyor, heyecanlı bir cevap fırtınası --

Flower, says one. No, Book, says another. That's stupid,

Birisi Çiçek diyor. Hayır, Kitap diyor diğeri.

Üçüncüsü bu aptalca diye yakınıyor, silahın karşıtı yastık.

cries a third, the opposite of a gun is a pillow. Or maybe

a hug, but not a book, no way is it a book. With this,

Belki de bir sarılış, fakat kitap değil, kitap olamaz.

Bununla, diğerleri de düşünüyor

the others gather their thoughts

and suddenly it’s a shouting match. No one can agree,

ve birdenbire bir bağırma yarışı oluyor. Kimse kabul edemiyor,

for every student there’s a final answer. It's a song,

Her öğrenci için nihai bir cevap var.

Bir şarkı, bir dua, yani bir söz, evlilik yüzüğü ve sonra bir bebek gibi.

a prayer, I mean a promise, like a wedding ring, and

later a baby. Or what’s that person who delivers babies?

Peki bebekleri getiren o kişi neydi?

A midwife? Yes, a midwife. No, that’s wrong. You're so

Bir ebe? Evet, bir ebe. Hayır, bu yanlış.

wrong you’ll never be right again. It's a whisper, a star,

Öyle yanlışsın ki, bir daha asla doğru olamayacaksın.

O bir fısıltı, bir yıldız, seni ellerinden seviyorum diyor

it's saying I love you into your hand and then touching

someone's ear. Are you crazy? Are you the president

ve sonra birisinin kulağına dokunuyor. Deli misin?

Aptallar Ülkesinin başbakanı mısın? Olmalısın, seçimler ne zaman?

of Stupid-land? You should be, When's the election?

It’s a teddy bear, a sword, a perfect, perfect peach.

O bir oyuncak ayı, bir kılıç, mükemmel, mükemmel bir şeftali.

Go back to the first one, it's a flower, a white rose.

İlkine geri dönün, o bir çiçek, beyaz bir gül.

When the bell rings, I reach for an eraser but a girl

Zil çaldığında silgiye uzanıyorum,

fakat bir kız onu elimden kapıyor. Karar verilmedi diyor,

snatches it from my hand. Nothing's decided, she says,

We’re not done here. I leave all the answers

Henüz işimiz bitmedi.

Bütün cevapları tahtada bırakıyorum.

on the board. The next day some of them have

Sonraki gün bazıları birbirleriyle konuşmuyor, taraf tutuyorlar.

stopped talking to each other, they’ve taken sides.

There's a Flower club. And a Kitten club. And two boys

Bir Çiçek kulübü var. Bir Yavru Kedi kulübü.

İki oğlan kendine Kartopu diyor.

calling themselves The Snowballs. The rest have stuck

with the original game, which was to try to write

Geri kalanı oyunda takılı kalmış, şiir gibi bir şey

something like poetry.

yazma amacı olan oyuna.

It's a diamond, it's a dance,

O bir elmas, o bir dans,

the opposite of a gun is a museum in France.

silahın karşıtı Fransa'da bir müze.

It's the moon, it's a mirror,

O bir ay, o bir ayna,

it's the sound of a bell and the hearer.

bir zilin sesi ve onu duyanın.

The arguing starts again, more shouting, and finally

Tartışma tekrar başlıyor, daha fazla bağırmalar ve sonunda

a new club. For the first time I dare to push them.

yeni bir kulüp. İlk kez onlara sataşmaya cesaret ediyorum.

Maybe all of you are right, I say.

Belki de hepiniz haklısınız, diyorum.

Well, maybe. Maybe it's everything we said. Maybe it’s

Pekala, belki. Belki de söylediğimiz her şeydir.

Belki de söylemediğimiz her şeydir. Kelimeler ve kelime alanları.

everything we didn't say. It's words and the spaces for words.

They're looking at each other now. It's everything in this

Şimdi birbirlerini arıyorlar.

Bu odadaki her şey

room

and outside this room and down the street and in the sky.

ve bu oda dışındaki her şey ve sokaktaki ve gökteki.

It's everyone on campus and at the mall, and all the people

Kampüsteki ve alışveriş merkezindeki herkes ve hastanede bekleyen herkes.

waiting at the hospital. And at the post office. And, yeah,

Postanedeki herkes.

Evet, o aynı zamanda bir çiçek. Bütün çiçekler, bütün bahçe.

it's a flower, too. All the flowers. The whole garden.

The opposite of a gun is wherever you point it.

Silahın karşıtı, onu doğrulttuğumuz şeydir.

Don’t write that on the board, they say. Just say poem.

Bunu tahtaya yazma, diyorlar. Sadece şiiri oku.

Your death will sit through many empty poems.

Ölümün, oturup birçok boş şiiri izleyecek.