10 English Phrases for Unacceptable Behaviour

Did you know that “It’s not on” and “It’s  not on” have completely different meanings?

"Açık değil" ve "Açık değil" ifadelerinin tamamen farklı anlamlara sahip olduğunu biliyor muydunuz?

While “Are you kidding me?”  

"Benimle dalga mı geçiyorsun?"

could be a playful question or an indication  that the speaker is really annoyed.

şakacı bir soru olabilir veya konuşmacının gerçekten sinirlendiğinin bir göstergesi olabilir.

Hello everyone, Anna here, and today  we are exploring different ways to  

Herkese merhaba, Anna burada ve bugün “davranışınız kabul edilemez dostum” demenin

say “you’re behaviour is unacceptable, mate”.

farklı yollarını araştırıyoruz .

Now hang on, see that right there is  also a really weird British thing.

Şimdi bir durun, bakın bir de gerçekten garip bir İngiliz olayı var.

When we're really angry with someone,  

Birine gerçekten kızdığımızda,

we have the word ‘mate’ on the end of a  statement, even though ‘mate’ means friend.

"mate" arkadaş anlamına gelse de, bir ifadenin sonunda "mate" kelimesini kullanırız.

“That's not very friendly. Is it mate?”

"Bu pek samimi değil. Dostum mu?

As always get your pen at  the ready to make some notes.

Her zaman olduğu gibi, bazı notlar almak için kaleminizi hazırlayın.

Or you can pause the video and download the free  notes and worksheet that I've prepared for you.

Ya da videoyu durdurup sizin için hazırladığım ücretsiz notları ve çalışma sayfasını indirebilirsiniz.

Just click on the link in the description.

Açıklamadaki linke tıklamanız yeterli.

Tell me where to send the notes,  and I will forward it to your inbox.

Bana notları nereye göndereceğimi söyleyin, ben de gelen kutunuza ileteyim.

Okay, so let's start with “Are you kidding me?”

Tamam, "Benimle dalga mı geçiyorsun?" ile başlayalım.

‘Kidding’ means joking.

"Kidding" şaka yapmak demektir.

We use this phrase when we cannot  believe what we're seeing, or hearing.

Bu tabiri gördüğümüze veya duyduğumuza inanamadığımız zaman kullanırız.

Or when we don't want it to be true.

Ya da gerçek olmasını istemediğimizde.

“Are you kidding me? I parked in a parking bay and  I paid to park, why have they given me a ticket?”

"Benimle dalga mı geçiyorsun? Bir park yerine park ettim ve park etmek için para ödedim, neden bana bilet verdiler?”

Next, “You’re out of order”  or “That’s out of order.”

Sonra, "Siz bozuksunuz" veya "Bu bozuk."

This phrase means that someone's behavior or  words are unacceptable, offensive or upsetting.

Bu ifade, birinin davranışının veya sözlerinin kabul edilemez, saldırgan veya üzücü olduğu anlamına gelir.

“Look sis, I just wanted to borrow your  lipstick. I didn't ask you because you  

"Bak abla, sadece rujunu ödünç almak istedim. Sana meşgul olduğun için sormadım

were busy, so I just got it out of your bag.”

, o yüzden çantandan aldım."

“You shouldn't ever go into someone's  

"Asla birinin çantasına sormadan

handbag without asking. Besides that  lipstick looks ridiculous on you.”

girmemelisin . Ayrıca ruj sana çok saçma geliyor.”

“Hey, that's out of order... that’s just mean.”

"Hey, bu sıra dışı... bu sadece kaba."

A similar phrase is “You’re out of  line”or “You’re way out of line”

Benzer bir ifade “Çizgiyi aştın” veya “Çizgiyi aştın” şeklindedir.

This means that your behavior is not appropriate.

Bu, davranışınızın uygun olmadığı anlamına gelir.

It's not what's expected.

Beklenen bu değil.

“My supervisor said that I  shouldn’t expect a promotion  

"Amirim işe yaramaz olduğum için yakın zamanda bir terfi beklememem gerektiğini söyledi

anytime soon because I’m useless  - that’s what she said anyway.”

- zaten öyle demişti."

“Really, that is completely out of line,  you should file a complaint about her.”

"Gerçekten, bu tamamen haddi aşıyor, onun hakkında şikayette bulunmalısın."

“What do you think you are doing?”

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

When someone is doing something  that is surprising and unacceptable,  

Birisi şaşırtıcı ve kabul edilemez bir şey yaptığında,

you can say, “What do you think you're doing?”

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diyebilirsin.

This is different to “What are you doing?”

Bu, “Ne yapıyorsun?”dan farklıdır.

Which is a genuine inquiry.

Bu gerçek bir soruşturma.

“Hey, what are you doing?”

"Hey ne yapıyorsun?"

“I am doing my English homework.”

"İngilizce ödevimi yapıyorum."

“What do you think you are doing?” is used when  

"Ne yaptığını sanıyorsun?"

you can see exactly what they're  doing and you do not approve.

tam olarak ne yaptıklarını gördüğünüzde ve onaylamadığınız zaman kullanılır .

“Hey, what do you think you are doing?”

"Hey, sen ne yaptığını sanıyorsun?"

“Ermm my English homework.”

"Ehmm İngilizce ödevim."

“You are suppose to be in class.”

"Sınıfta olmalısın."

“Oh shoot.”

Ah, vur.

If you feel really annoyed by  someone's unacceptable behavior,  

Birinin kabul edilemez davranışından gerçekten rahatsız hissediyorsanız,

then you can add emphasis to the  phrase by adding the word ‘on earth’.

o zaman 'yeryüzünde' kelimesini ekleyerek ifadeye vurgu yapabilirsiniz.

“What on earth do you think you are doing?”

"Tanrı aşkına ne yaptığını sanıyorsun?"

If someone is out of line?

Birisi çizgiyi aşıyorsa?

Like if your teenage daughter starts being  rude to you, then you could remind them of  

Örneğin, ergenlik çağındaki kızınız

their place in the pecking order by  saying, “Who do you think you are?”

size kaba davranmaya başlarsa, o zaman ona "Sen kim olduğunu sanıyorsun?"

It's a way of reminding them that this is not  an acceptable thing for them to say or do.

Onlara bunun söylemeleri veya yapmaları için kabul edilebilir bir şey olmadığını hatırlatmanın bir yolu.

“Ah, morning everyone.”

"Ah, herkese günaydın."

“Jane, it's 9:45”

"Jane, saat 9:45"

“Yes, it is, and I am in  desperate need of a coffee,  

"Evet, öyle ve benim bir kahveye çok ihtiyacım var,

so if you don't mind grabbing me a  cappuccino while I check my emails.”

o yüzden ben e-postalarımı kontrol ederken bana bir kapuçino kapmanda sakıncası yoksa."

“I'm sorry?”

"Üzgünüm?"

“Get me a coffee.”

"Bana bir kahve getir."

“Who do you think you are? I am  your superior, not the intern.”

"Kim olduğunu sanıyorsun? Ben senin amirinim, stajyer değil.”

Very similar to that phrase is “Who  do you think you're talking to?”

Bu ifadeye çok benzeyen "Kiminle konuştuğunu sanıyorsun?"

It's like you're asking them,  

Sanki onlara

“Do you think that you're better than me?  More senior, more experienced than me?”

“Benden daha iyi olduğunu düşünüyor musun? Benden daha kıdemli, daha deneyimli?”

“Mom, I wanna see my mate. So you're  going to drive me to Danny's house and  

"Anne ben eşimi görmek istiyorum. Yani beni Danny'nin evine götüreceksin ve

then you're going to give me 20  quid so I can go to the cinema.”

sonra sinemaya gidebilmem için bana 20 sterlin vereceksin.

“Who do you think you're talking to?”

"Kiminle konuştuğunu sanıyorsun?"

One of my favorite phrases on  this list is “How dare you!”

Bu listedeki en sevdiğim ifadelerden biri “Nasıl cüret edersin!”

This phrase has been around for a very long time,  

Bu tabir çok uzun zamandır ortalıkta dolaşıyor

and I'm sure you would find many examples  of it being used in black and white films.

ve eminim bunun birçok örneğini siyah beyaz filmlerde kullanırsınız.

“I'm sorry, Mary. I don't love  you. I could never love you.”

Üzgünüm Meryem. seni sevmiyorum Seni asla sevemem.”

“How dare you!” (slap)

"Bu ne cüret!" (tokat)

But this phrase is not archaic.

Ama bu deyim arkaik değil.

We do use it in modern English, and it means “I  

Bunu modern İngilizcede kullanıyoruz ve "

can't believe you were brave  enough to do such a thing.”

Böyle bir şeyi yapacak kadar cesur olduğuna inanamıyorum" anlamına geliyor.

How dare you?

Bu ne cüret?

How did you dare to do or say that?

Bunu yapmaya veya söylemeye nasıl cüret ettin?

“Babe, we need more biscuits.”

"Bebeğim, daha fazla bisküviye ihtiyacımız var."

“No, there’s a tin full in the kitchen”

"Hayır, mutfakta dolu bir teneke var"

“Nope, I have eaten them all.”

"Hayır, hepsini yedim."

“You’ve eaten them all, and  you didn’t save any for me?”

"Hepsini yedin ve benim için bir tane ayırmadın mı?"

“Sorry.”

"Afedersiniz."

“How dare you! They were my  special Birthday biscuits.”

"Bu ne cüret! Onlar benim özel Doğum günü bisküvilerimdi.”

And similar to that phrase  is, “You’ve got a nerve.”

Ve bu ifadeye benzer şekilde, "Sende bir sinir var."

Again, you are pointing out how brave someone  is to dare behave in such an unacceptable way.

Yine, birisinin bu kadar kabul edilemez bir şekilde davranmaya cüret etmesinin ne kadar cesur olduğuna dikkat çekiyorsun.

“Knock knock”

"Tak tak"

“Danielle?”

"Danielle?"

“Hi, can we talk?”

"Merhaba. konuşabilir miyiz?"

“You’ve got a nerve coming  in here after what you did.”

"Yaptıklarından sonra buraya gelme cesaretin var."

I hope you found this lesson useful  and my presentation acceptable.

Umarım bu dersi faydalı bulmuşsunuzdur ve sunumumu kabul edilebilir bulmuşsunuzdur.

Until next time, take care and goodbye.

Bir dahaki sefere kadar kendinize iyi bakın ve hoşçakalın.