"Wild Women" | Sunni Patterson

Çeviri: Gözde Zülal Solak Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

They wanted her piecemealed, papier-mâchéd,

Paramparça olsun, çiğnenmiş kâğıt gibi olsun istediler,

practically broken, limp-like and loveless,

neredeyse çökmüş, zayıf ve sevgisiz,

a litany of exaggeration.

bir izam duası.

They wanted her low.

Ezilsin istediler.

And high.

Ve yükselsin.

Flat and wide.

Düz ve geniş.

Filled with all of their empty.

Onların tüm boşluğuyla doldurulmuş.

They wanted her to be more like them.

Onu kendilerine benzetmek istediler.

Not knowing her conception was immaculate.

Onun fikrindeki saflığını bilmeden.

That she was birthed in sandalwood-scented river water,

Sandal ağacı kokulu nehir suyunda doğduğunu bilmeden,

sweet sapphire honey-touched tongue,

tatlı safir, bal değmiş dili ile,

she was too much of a mouthful for the greedy.

ağzı açgözlü olamayacak kadar doluydu.

Just a small amount of her was more than they could stand.

Küçük bir miktarına bile dayanamazlardı onun.

Oh, they wanted her bland.

Ah, uysallığını istediler onun.

And barren.

Ve anlamsızlığını.

Unspirited, un-African, uncultured,

Ruhsuz, Afrikalı olmayan, kültürsüz,

under siege in the streets.

sokaklarda kuşatma altında.

They wanted her face down, ass up, hands cuffed and ankles strapped.

Yüz üstü, kıçı yukarıda, elleri kelepçeli, bilekleri bağlı istediler.

They wanted her knowing she could never want them back.

Onlardan asla geri isteyemeyeceğini bilsin istediler.

Oh, they wanted her holy,

Ah, kutsal olsun,

baptized in her divine,

kutsallığında vaftiz edilsin istediler,

they wanted her secrets,

sırlarını istediler,

pearls to swine.

eşek hoş laftan ne anlar.

They wanted to unravel the mystery of her design.

Tasarımındaki gizemi çözmek istediler.

Fascinated by glory, hypnotized by her kind.

Zaferden büyülenmiş, cinsi onu hipnotize etmiş.

Oh, they wanted her complete.

Ah, tam olsun istediler.

They wanted her whole,

Bütün olsun istediler,

though they came fractioned, half-hearted, half-soul,

parçalanmış, yarı kalpli, yarı ruhlu da olsalar,

with no regards and no knowledge as to who she really was.

gerçek kimliğine dair hiçbir şey bilmeden.

Oh, but if they knew.

Ah, ancak bilselerdi.

If they knew her,

Tanısalardı onu,

praise songs would rain from the clouds of their eyes,

göz bulutlarından övgü şarkıları yağardı,

clearing the vision, bathing the heart.

görüşünü düzeltip, kalbi temizleyerek.

They would bow every time they saw her.

Onu her gördüklerinde başlarıyla selamlarlardı.

Be their best selves when she was around.

O ortamdayken iyi yüzlerini gösterirlerdi.

If they knew her,

Onu tanısalardı,

knew she was the glue to their revolution,

devrimlerinin tutkalı olduğunu, damarlarındaki

the life flow of blood through their veins.

kanda akan hayatın o olduğunu bilselerdi.

If they knew her,

Onu tanısalardı,

she would know,

o bilirdi,

she would feel

bedeninin bir savaş alanından fazlası

that her body is more than battlefield.

olduğunu hissederdi.

More than bone break and bleeding bigotry.

Kemik kırılması ve kanayan bağnazlıktan fazlası.

More than bridge over your troubled conscience.

Sizin sorunlu vicdanlarınız üzerine kurulu bir köprüden fazlası.

More than used up, walked on, driven through, shot up.

Kullanılmış, üzerinde yürünmüş, ezilmiş, çenesi kapatılmıştan fazlası.

More than your "Selma, Lord, Selma" Edmund Pettus.

Senin "Selma, Tanrım, Selma'dan" fazlası, Edmund Pettus.

More than your killer Katrina Danziger.

Senin katil Katrina Danziger'inden fazlası.

More than your bust them out of Baltimore "Highway to Nowhere."

Senin atın şunları Baltimore'dan, "bir yere gitmeyen otoyol"undan fazlası.

If they knew her,

Onu tanısalardı,

she would know.

o bilirdi.

(Singing)

(Şarkı söylüyor)

Wild women,

Vahşi kadınlar,

wild women, they walk with buffalo.

vahşi kadınlar, sığırlarla yürürler.

Have lightning on their tongues,

Dilleri şimşek çakar,

fly whisks as weapons.

silahları sinekliktir.

Wild women, they walk with machetes.

Vahşi kadınlar, bıçaklarla yürürler.

With wisdom, with grace, with ease.

Bilgelik, zarafet ve ferahlıkla.

Wild women have hurricanes in their bellies,

Vahşi kadınların karınlarında kasırgalar vardır,

releasing a flood of a lesson.

bir ders selini salıverirler.

Oh, wild women, they fly free.

Ah, vahşi kadınlar, özgürce uçarlar.

Just watch their ways, how they rip and shred.

Yalnızca izleyin onları, nasıl yırtıp parçaladıklarını.

Oh, who can understand her,

Ah, onları kim anlayabilir,

this winding Niger river of a woman

yırtmaktan korkmayan, yalnızca gezen

one who is unafraid to tear away

ve sonra rüzgâra dönüşen bir kadının

only to roam and then become the wind.

bu dönemeçli Nijer nehrini.

She who speaks in gusts and cyclones

Kuvvetli rüzgar ve tufanlar ile konuşan kadın

blasting us back to high ground, high consciousness,

bizi üstünlüğe, yüksek bilinçliliğe geri fırlatıyor,

she turns and so does the world.

o dönüyor ve dünya da dönüyor.

Feel her spinning,

Dönüşünü hissedin,

spanning several lifetimes.

birkaç yaşamı kapsadığını.

Hear her speaking, sparking alarm.

Onun kıvılcım saçan konuşmasını dinleyin.

See her dancing, summoning the dead,

Ölüyü çağırarak, yeni yaşamı dirilterek

resurrecting new life.

dans edişini izleyin.

Heaven hears her knocking on the door,

Cennet onun kapıyı çaldığını duyuyor,

safely transporting the ones who call for her assistance.

ondan yardım isteyenleri güvenli bir şekilde taşıyor.

Wild women, they open portals to new worlds,

Vahşi kadınlar, yeni dünyalara, yeni sözlere, yeni hayallere

new speech, new dreams.

kapılar açıyorlar.

Oh, dearly beloveds,

Ah, samimiyetle sevilenler,

so dearly departed from the ways of the guardian,

koruyucunun yollarından sevgiyle ayrılanlar,

beware.

dikkat.

For wild women are not to be tamed.

Çünkü vahşi kadınlar evcilleştirilemez.

Only admired.

Onlara yalnızca hayran kalınır.

Just let her in and witness her set your days ablaze.

Onu yalnızca çağırın ve günlerinizi ışıldatmasına şahit olun.

(Cheers) (Applause)

(Tebrikler) (Alkış)

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)