Hector Ruiz: The power to connect the world

Hektor Ruiz dünya'ya baglanma

Çeviri: SERPİL ÖZSEZGİN ÖCEK Gözden geçirme: Sancak Gülgen

You know, one of the things that I'd like to say upfront is that

Söylemek istediğim olumlu şeylerden birini biliyorsunuz

I'm really here by accident.

Gerçekten de raslantı ile aslında demek istediğm-

And what I mean -- not at TED -- that I'm --

TED de değil kendimden dolayı buradayım-

at this point in my life, truly my set of circumstances

bu noktada yaşamımımdaki koşulları tamamiyle kendim oluşturdum

I would truly consider an accident.

bu raslantıya içtenlikle dikkat çekeceğim.

But what I'd like to talk to you about today

Bugün sizinle konuşmak istediğim konu

is perhaps a way in which we could use technology

belkide biz bu raslantıları sık kullandığımız

to make those accidents happen often.

teknoloji yolu ile gerçekleştiriyoruz.

Because I really think, when I look back at how I actually ended up

Çünkü ben gerçekten de geriye dönüp baktığımda aslında

in this accident, technology played a big role in that.

bu raslantıda, teknolojinin önemli bir rol oynadığını kavradım.

So, what I'd like to do today is tell you a little bit about myself,

bugün size kendimden biraz bahsetmek istiyorum,

because I'd like to put in context what I'm going to tell you.

Çünkü size anlatacağım şeyi bu bağlamda ilişkilendirmek istiyorum.

And I think you will see why the two greatest passions in my life today

ve sanırım çocuklar ve eğitimin yaşamımda neden

are children and education.

en önemli iki tutku olduğunu anlıyacaksınız.

And once I put that in context,

Ve hemen bu konuyu bırakıyorum,

I'd like to tell you a little bit about technology:

size teknolojiden biraz bahsetmek istiyorum:

why I believe technology is a tremendous enabler;

Teknolojinin niçin muazzam bir fırsat olduğuna inanıyorum;

a very powerful tool to help address some of these challenges.

bu zorlukların bazılarına yardım eden çok kuvvetli bir araç.

Then, about the initiative that Chris mentioned,

Daha sonra, 50x15 dediğimiz AMD de lanse etmeye

that we decided to launch at AMD that we call 50x15.

karar verdiğimiz, Chris'in bahsettiği girişim hakkında konuşacağım.

And then I'll come back to the beginning,

ve ben tekrar başlangıca dönüyorum

and tell you a little bit more -- hopefully convince you --

ve biraz anlatacağım umarım bugünün dünyasında

that I believe that in today's world,

sizleri ikna edebilirim.

it is really important for business leaders

İş adamlarının sadece işleri hakkında bir fikir sahibi

not only to have an idea of what their business is all about,

olmalarının yanında anlamlı şeyler için

but to have a passion for something that is meaningful.

bir tutkuya da sahip olmaları çok önemli.

So, with that in mind, first of all let me tell you,

Size ilk bahsetmek istediğim şey,

I'm one of five children. I'm the oldest, the other four are women.

beş çocuktan biriyim ve en büyükleriyim diğer dördü bayan,

So I grew up in a family of women.

anladığınız gibi kadın ağırlıklı bir ailenin içinde büyüdüm.

I learned a lot about how to deal with that part of the world.

Dünyanın o kısmı ile nasıl ilişki kurabilirim bu konuda çok şey öğrendim.

(Laughter)

Gülmeler

And, as you can imagine, if you can picture this:

ve sizler eğer bu resmi hayal edebilirseniz:

I was born in a very small village in Mexico,

Meksika'da çok küçük bir köyde doğdum.

in, unfortunately, very poor surroundings,

maalesef çevre çok fakirdi.

and my parents did not have a college education.

ve benim ailem bir üniversite eğitimi almamıştı.

But I was fortunate to be able to have one, and so were my four sisters.

dört kızkardeşim vardı.Fakat tek şanslı ben olabildim.

That kind of tells you a little bit of an idea of the emphasis

Anne babamın eğitim üzerine ısrarı

that my parents placed on education.

konusunda biraz daha durmak isterim.

My parents were fanatics about learning,

benim ailem öğrenme konusunda fanatikti.

and I'll come back to that a little bit later.

ve bu konuya birazdan tekrar geleceğim.

But one of the things that exposed me early to learning,

Ama benim erken yaşlarda maruz kaldığım şeylerden biri

and a tremendous curiosity that was instilled in me as a child,

Öğrenme ve büyük bir merak bana çocukken aşılandı.

was through a technology which is on the screen -- is a Victrola.

ekranda gördüğünüz gibi bu teknoloji bir Gramafon ile oldu

My father found that in a junkyard,

Babam onu eskiciden buldu.

and was able to repair it and make it work. And somehow --

ve onu onarmayı ve nasıl oldu ise bir şekilde çalıştırmayı başardı.

to this day, I frankly don't know how he was so aware

Bugün bile ,onun nasıl olupta dünyada olup biten tüm şeylerin bu kadar

of what was going on in the world -- but,

çok farkında olduğunu samimiyetle bilmiyorum - fakat,

by inviting me to sit down with him when I was only a few years old,

ben sadece bir kaç yaşında idim o beni kendisi ile oturtmaya davet ederdi

and playing records in this Victrola by Mozart, and he would tell me

ve bu gramafonda Mozartın plaklarını çalardı ve Mozartın bu güne

how Mozart was the most romantic of all the classic composers ever,

kadar klasik müzik bestecilerinin içinde en romantik besteci olduğunu anlatırdı.

and how Claire de Lune, which was one of his favorites,

onun favorilerinden biri Claire de Lune idi,

was a real exposure to me to classical music.

klasik müzik benim için gerçekten bir keşif oldu.

He explained to me about Johann Strauss, and how he created the waltzes

O bana Johann Strauss'un dünyanın en ünlü valslerini

that became so famous in the world.

nasıl yarattığını anlattı.

And would tell me a little bit about history too,

bu hikayeyi biraz daha anlatacağım

when he'd play the 1812 Overture by Tchaikovsky

Bu küçük gramafonda Tchaikovsky'nin

on this little Victrola, and he would tell me about Russia

1812 Uvertürü çaldığı zaman

and all the things that were happening in Russia at those times

Rusyada gelişen tüm olayları anlatırdı.

and why this music,

ve bu müzik bir şekilde

in some way, represented a little bit of that history.

bu tarihide biraz bana temsil etti.

And even as a child, he was able to instill in me a lot of curiosity.

Ve hatta bir çocuk olarak bana bir çok merak konusu aşılamayı başardı.

And perhaps to you this product may not look like high tech,

belki de bu ürün size yüksek teknoloji gibi gelmiyebilir,

but if you can imagine the time when this occurred --

ama gerçekleştiği zamanı hayal edebilrseniz-

it was in the mid '40s -- this was really, in his view, a pretty piece of high tech.

40'lı yılların ortası idi- bu gerçektende onun bakış açısında yüksek teknolojinin güzel bir parçası idi,

Well, one of the things that is really critical to try to

Pekala, buna ilaveten bu deneyimlerden süzmeye çalışmak

distill from that experience is that in addition to that,

hayli kritik şeylerden biri,

people ask me and say, "Well,

İnsanlar bana soruyor peki,

how did your parents treat you when you were a child?"

Aileniz çocukken size nasıl davrandı?

And I always said that they were really tough on me.

ve ben herzaman onların bana karşı gerçekten sert olduklarını söyledim.

And not tough in the sense that most people think of,

ve ailelerinizin size bağırması veya vurması veya her ne ise,

where your parents yell at you or hit you or whatever.

çoğu insanın düşündüğü anlamda sert değil,

They were tough in the sense that, as I grew up,

Büyümem sırasında duygusal olarak oldukça zorlandılar,

both my mother and father would always say to me,

hem annem hem de babam bana hep nasihat ettiler,

it's really important that you always remember two things.

çok önemli olan iki şeyi hatırlıyorum.

First of all, when you go to bed at night,

ilki, gece yatağa gitmeden önce,

you've got to look back on the day and make sure that you felt

güne dönüp baktığında hissettiğin şeyden emin ol

the day was a day which you contributed something, and

o gün bir şeylere katkı yapabildin mi ve

that you did everything you could to do it the best way you could.

en iyi yolla yapabildiğin herşeyin en iyisini yapabildin mi

And the second thing they said: and we trust you,

ve ikinci şey onlar sen nerede olursan ol ya da nereye gidersen git

that no matter where you are or where you go,

sana güveniyoruz derlerdi,

you will always do the right thing.

sen her zaman doğru şeyi yapacaksın.

Now, I don't know how many of you have ever done that with your kids,

Şimdi, içinizde kaç kişi bunu hiç çocuklarına yaptı mı bilmiyorum,

but if you do, please trust me,

ama eğer yaptıysanız, lütfen bana inanın,

it's the most pressure you can put on a child, to say --

bunu söylemek bir çocuğa yapılacak en büyük baskıdır.

(Laughter)

Gülmeler

-- we trust you that you will always do the right thing.

Biz sana güveniyoruz ki sen her zaman doğru olan şeyi yapacaksın

When I was out with my friends drinking beer,

arkadaşlarımla dışarda bira içerken

I always was very aware of those words --

herzaman bu sözleri hatırladım ve çok farkında idim.

(Laughter)

Gülmeler

-- and very careful. One of the things that has happened with technology

ve çok dikkatli oldum, teknoloji ile gelişen şeylerden biri

is that it can only be helpful if it is useful, of course,

şüphesiz ki faydalı ise sadece yardımcı olabilir.

but it can only be helpful too if it's accessible,

ama eğer ulaşılabilirse sadece fayda edebilir.

and it can only be helpful if it's affordable.

ve ekonomik olarak elde edilebilirse fayda edebilir.

And in today's world, being useful, affordable and accessible

ve günümüzde bugün yapılan teknolojilerin

is not necessarily what happens

çoğu faydalı, uygun fiyatlı ve erişilebilir olması

in a lot of the technology that is done today.

gerekli değildir.

So, one of our passions in our company,

yani bizim şirketimizde bizim tutkularımızdan biri,

and now one of my personal passions, is to be able to really work hard

ve şimdi benim kişisel tutkularımdan biri faydalı,erişilebilir ve sağlanabilir

at making the technology useful, accessible and affordable.

teknoloji yapmak, çok çalışmak ile mümkün olacaktır.

And to me, that is very, very critical.

ve bana göre bu çok çok önemli,

Now, technology has changed a lot since the Victrola days.

şimdi teknoloji gramafon günlerinden bu yana çok değişti.

You know, we now have, of course, incredibly powerful computers.

Elbette inanılmaz kuvvetli bilgisayarlara sahibiz.

A tremendous thing that people refer to as a killer app is called the Internet.

insanlar killer app olarak adlandırılan bu muhteşem şeye internet diyor.

Although frankly speaking, we don't believe the Internet is the killer app.

açıkcası biz internetin killer app olduğuna inanmıyoruz.

What we believe is that the Internet, frankly,

Samimiyetle internetin fikir ve insanlar arasında bağlantı

is a connection of people and ideas.

sağladığına inanıyoruz.

The Internet happens to be just the medium

İnternet tam olarak insanları ve fikirleri birleştiren

in which those people and ideas get connected.

bir ortam oluşmasını sağlar.

And the power of connecting people and ideas can be pretty awesome.

İnsanları ve fikirleri bağlamanın gücü oldukça muhteşem olabilir.

And so, we believe that through all the changes that have occurred,

böylece, tüm değişiklikler sayesinde meydana geldiğine inanıyoruz.

that we're faced today with a tremendous opportunity.

Muhteşem bir fırsat ile karşı karşıyayız.

If we can connect people and ideas more intensely -- and although

Biz daha yoğun bir şekilde insanları ve fikirleri bağlayabilirsek-

you've seen a plethora and a myriad of products

ürünlerin binlercesini ve bir bolluk göreceğiz.

that have come to the market today, the key to me is

bugünkü pazar da bana göre anahtar, bu ürünlerin kaç tanesi

how many of these products are able to provide people connectivity, in a useful way,

faydalı bir şekilde insanların bağlanmasını sağlayabilmektedir.

accessibility, in an easy manner,

aynı zamanda insann ekonomik durumu ne olursa olsun

and also affordability, that

kolay bir şekilde erişebilmeli

regardless of the economic status that a person could have,

satın alabilmeli ve de bu teknolojiyi

that they could have the opportunity to afford this technology.

satın alma fırsatına sahip olabilmelidir.

So, when you look at that, we said, well, we would like to, then,

AMD 'de bir kaç yıl önce biz kendimize

enable that a little bit. We would like to create an initiative.

neyi etkinleştirmek istediğimizi sorduk

And a couple of years ago at AMD,

ve bir girişim tasarladık.

we came up with this idea of saying,

Bu fikir aklımıza geldi,

what if we create this initiative we call 50x15,

tasarladığımız bu girişime 50x15 dedik,

where we are going to aim, that by the year 2015,

Bizim amacımız 2015 yılına kadar

half of the world will be connected to the Internet

dünyanın yarısı internete bağlanacak.

so that people and ideas can get connected.

böylece insanlar ve fikirler bağlanabilecek.

We knew we couldn't do it by ourselves, and by no means

biz kendi kendimize bunu başaramayacağımızı biliyorduk

did we ever intend to imply that we at AMD could do it alone.

kesinlikle AMD de bunu tek başına başarmayı hiç hedeflemedik

We always felt that this was something that could be done

Her zaman hükümet, endüstri, eğitim kurumları,

through partnerships with governments, industry,

sayısız diğer şirketler sayesinde ve açıkcası rakipler

educational institutions, a myriad of other companies and, frankly, even competitors.

yoluyla bunun yapılabileceğini hep hissettik.

So, it is really a rather lofty initiative,

yani bu gerçektende büyük bir girişim,

if you want to think that way,

eğer bu şekilde düşünecek olusak,

but we felt that we had to put a real stake up in the years ahead,

önümüzde ki yıllarda hisse senetlerini katlamak zorunda kalacağımızı hissettik

that was bold enough and courageous enough

bu farklı şeyler yapma yoluyla bizi zorlayacak

that it would force us all to think of ways to do things differently.

yeterince cesaretlendirici ve yeterince yüreklendirici oldu.

And I'll come back to that in a minute, because I think

ve bir kaç dakika içinde buraya geri geleceğim çünkü

the results so far have been remarkable,

şimdiye kadar alınan sonuçlar dikkat çekici olmuştur.

and I can only anticipate and get real excited about

biz 2015 girişimini oluştururken

what I think is going to happen in the next eight years,

önümüzdeki sekiz yılda ne olacağını düşündüm,

while we get to the 2015 initiative.

ve sadece bunu tahmin etmek gerçekten beni heyecanlandırdı.

Where are we today?

Biz bugün neredeyiz?

That's year by year. This comes from our friends at Gapminder.com.

Gapminder.com'dan arkadaşlarımızdan gelen sonuçlar yıl, yıl

Those of you who've never looked at their website,

onların websitesine hiç bakmayan sizlerin

you should look at it. It's really impressive. And you can see

bunlara bakması gerekiyor gerçektende etkileyici ve

how the Internet penetration has changed over the years.

internet yayılımının nasıl yıllar içinde değiştiğini görebilirsiniz.

And so when we gave ourselves this scorecard to say

ve şu an kendimizin nerede olduğunu irdeleyebilmek için 2015 hedefi için

well, where are we related to our goal towards 2015,

bir puan kartı ortaya koyduk,

the thing that becomes apparent is three pieces.

açıkca oluşan 3 şey vardı

One is the Western world,

Biri, çoğunlukla batı Avrupa ve Amerika tarafından tanımlanmş olan

defined mostly by Western Europe and the United States,

Batı dünyasıdır.

has made an awful lot of progress.

müthiş ilerlemeler olmuştur.

The connectivity in these parts of the world

dünyanın bu bölümlerine bağlanma

are really truly phenomenal and continue to increase.

gerçekten olağanüstü ve hızla artmaya da devam etmektedir.

As a matter of fact, we think reaching 100 percent is very doable,

işin doğrusu biz %100 ulaşmayı başardığımızı sanıyoruz.

even before the 2015 timeframe. In other parts of emerging countries,

Hatta 2015 den önce bile Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan

such as India and China, the progress has been good --

ülkelerin diğer bölümlerinde progress- iyi gitmektedir-

has been solid, has been good. But in places that are not as developed,

ilerlemeler olmuştur. Fakat aslında Afrika ,Latin Amerika gibi

places like Africa, Latin America and other places in the world,

dünyanın gelişmemiş yerlerinde ilerlemeler

the progress has been rather slow. As a matter of fact,

daha yavaş olmaktadır.

I was just recently visiting South Africa.

son zamanlarda yaptığım Güney Afrika gezimde,

I had the opportunity to have a discussion with President Mbeki,

Başkan Mbeki ile tartışma fırsatım oldu,

and one of the things that we talked about is, what is it

bizim konuştuğumuz şeylerden biri, Bu bağlanma da

that's keeping this connectivity goal from moving ahead faster?

daha hızlı hareket etmeyi sağlayacak nedir?.

And one of the reasons is, in South Africa,

güney Afrika'da bunun nedenlerinden biri, maliyetdir,

it costs 100 dollars a month to have a broadband connectivity.

geniş bant bağlantısına sahip olmak ayda 100 dolara mal olur.

It is impossible, even in the United States, for that cost,

Hepimizin ulaşmaya çalıştığı bağlanabilirliğe olanak sağlayacak olan

to be able to enable the connectivity that we're all trying to reach.

bu maliyet Amerika için bile mümkün değil,

So, we talked about ways in which perhaps one could partner

yani belkide bir ortak bulabilmenin yolları hakkında konuştuk.

to be able to bring the cost of this technology down.

bu teknolojnin fiyatını daha aşağı çekebilir.

So, when you look at this chart,

bu karta baktığınız zaman

you look at the very last -- it's a logarithmic chart on a horizontal scale --

horizontal skala üzerinde bir logoritmik kart

you look at the very end:

sonuna bakınız

we've got quite a long way to go to get to the 2015 goal of 50 percent.

bizim önümüzde 2015 yılında % 50 hedefe ulaşmak için uzun bir yol var.

But we're excited in our company; we're motivated.

Fakat şirketimizde biz heyecanlı ve motiveyiz.

We really think it's a phenomenal driver of things,

bu şeylerin olağanüstü sürüklediğini düşünüyoruz.

to force us to do things differently, and we look forward to being able to actually,

farklı şeyler yapmaya bizi zorlayacak ve aslında dünyada

working with so many partners around the world,

pek çok ortaklıklar ile çalışma olanağı sağlıyacak

to be able to reach that goal.

bu sayede hedefe ulaşabiliriz

Now, one of the things I'd like to explain [about] 50x15,

Şimdi 50x15 hakkında açıklama yapmak istiyorum,

which I think is really critical, is that it is not a charity.

bu bir hayır işi değil, gerçekten bir dönüm noktasıdır .

It is actually a business venture.

Aslında bir iş girişimidir.

Let's take a small segment of this, of this unconnected world,

bu bağlanmamış dünyanın küçük bir segmentini alalım,

and call it the education market.

ve eğitim pazarı diyoruz

When you look at elementary-school children,

ilkokul çocuklarına baktığımızda

we have hundreds and hundreds of millions of children around the world

dünyada internete bağlanabilerek çok fayda

that could benefit tremendously

sağlıyabileceğimiz yüzlerce ve binlerce

from being able to be connected to the Internet.

çocuğa sahibiz.

Therefore, when we see that, we see an opportunity

bu yüzden, onu gördüğümüzde bir fırsat olduğunu anladık.

to have a business that addresses the need of that segment.

bu kesimin ihtiyacını gideren bir işe sahip olmak

And when we embarked in this initiative, from the very beginning

ve başlangıçtan bu yana bir girişime girdiğimizden beri

we said it very clearly: this is not a charity.

çok açıkca bir hayır kurumu olmadığımızı söyledik.

This is really a business venture,

bu gerçekten bir ticari girişim

one that addresses a very challenging segment of the market.

pazarın çok zorlu bir kesimini içeriyor.

Because what we have learned in the last three years

Çünkü son üç yılda biz çok şey öğrendik

is that this segment of the market, whether it's education

Bu eğitim ya da az gelişmiş ülkelerde inanılmaz yüksek kaliteli,

or under-developed nations, either way, it's a segment that demands

inanılmaz yüksek güvenilirliğe sahip, muazzam derecede düşük

incredibly high quality, incredibly high reliability,

maliyetli bir erişim talep eden bir pazar var

tremendous low cost and access, and a lot of challenges

ve açıkca bir çok zorluk içeriyor

that frankly, without actually doing it,

aslında bunu yapmadan anlamak

it would be very difficult to understand, and

oldukça zor olacak ve

I'll explain that in just a minute.

bir dakika içinde açklayacağım.

It is an initiative that is focused on simple, accessible and human-centric solutions.

Bu basit ulaşılabilir insan merkezli çözümlere odaklanan bir girişimdir.

What we mean by that is,

bununla ne demek istiyoruz,

you know, frankly, the PC was invented in 1980, roughly speaking

biliyorsunuz aslında PC 1980 de icat edildi kabaca konuşursak

more or less, and for 20-odd years, it hasn't changed.

daha az veya çok olabilir ama 20 küsur yıldır o değişmedi.

It is still, in most places, a gray or black box, and it looks the same.

hala bir çok yerde gri veya siyah kutuları görüyoruz.

And frankly -- and I know that sometimes I offend some of my customers

ve aslında bazı zamanlar müşterilerime bunu söylediğimde

when I say this, but I truly mean it --

gerçekten de demek istiyorum

if you could take the name of the computer off the top of it,

eğer bilgisayarın adını alabilirse ?

it would be very difficult to judge who made it,

onu yapan kişiyi yargılamak çok zor olacaktır.

because they're all highly commoditized but they're all different.

Çünkü onlar çok yüksek oranda ....fakat hepsi farklıdır.

So, there has not been a human-centric approach

yani, pazarın bu segmentine yönelen

to addressing this segment of the market,

insan merkezli bir yaklaşım olmamıştır.

so we really believe it is critical to think of it.

Bunu düşünmenin önemli olduğuna gerçekten inanıyorum.

It reminded me a lot of the talk we heard this morning, about this

bugün duyduğum konuşmaların çoğu bana Afrika için

operating room machinery that was designed specifically for Africa.

yeni dizayn edilen bu işletim makinasını hatırlattı.

We're talking about something very similar here.

Biz burada çok benzer bir şeyden bahsediyoruz.

And it has to be based on a geo-sensitive approach.

ve coğrafyaya hassas bir yaklaşım temelinde olması gerekli

What I mean by that is that in some parts of the world,

yani dünyanın belirli bölgelerinde teknolojinin gelişmesinde,

the government plays a key role in the development of technology.

hükümetlerin kilit rol oynadıklarını demek istiyorum.

In other parts, it doesn't.

diğer bölgelerinde böyle değil

In other parts of the world, you have an infrastructure

dünyanın diğer bölgelerinde ise siz yer alacak üretim için

that allows for manufacturing to take place.

izin veren bir alt yapıya sahipsiniz.

In other parts, it doesn't. And then we have to be sensitive

diğer bölümlerinde böyle değil. Ve bu teknolojiyi nasıl

about how this technology can be developed

geliştirebilir ve bu bölgelerde işleyişi arttırabiliriz konusunda

and put into action in those regions.

duyarlı olmak zorundayız.

And the last piece, which is really important --

ve gerçekten önemli olan son parçası,

and this is an opinion that we have, not shared by many,

ve bir çok kişi tarafından paylaşılmayan bizim sahip olduğumuz bir fikirdir.

this is one where we seem to stand alone, on this one --

Bu bir yerde yanlız kalmış gibi gözüküyor

is that we really believe that the greatest success of this initiative

Biz gerçekten bu girişimin büyük başarısının uçtan uca ekosistemleri

can come by fostering local, integrated, end-to-end ecosystems.

entegre etme, yerel destekleme ile edinilebileceğine inanıyoruz.

What I mean by that, and let me use this example,

ne demek istediğimi bu örnek ile anlatmama izin verin,

the country of South Africa, because I was just there,

Güney Afrika Çünkü ben sadece burada idim,

therefore I'm a little bit familiar with some of the challenges they have.

bu nedenle onların sahip oldukları zorluklara biraz aşinayım.

It's a country of 45 million people. It's an economy that's emerging.

45 milyon nüfusluk bir ülke gelişmekte olan bir ekonomileri var.

It's beginning to grow tremendously.

çok hızlı bir şekilde büyümeye başlıyor.

They have an objective to lowering the cost of connectivity.

Onlar bağlantı maliyetini düşürmeye hedeflenmişlerdi.

They have a computer company that makes computers in South Africa.

Güney Afrika'da bilgisayarlarını yapan bir bilgisayar şirketleri vardı.

They're developing a software-training environment in their universities.

üniversitelerindeki ortamlarında yazılım-eğitimini geliştiriyorlar.

What a place, what an ideal place

kendi okulları için gerekli olan yazılım ve donanımı inşa edebileceği

to create an ecosystem that could build the hardware and the software

bir ekosistem tasarlamak için ideal bir yer

needed for their schools. And to my surprise, I learned in South Africa

benim için süpriz Güney Afrika'da öğrendim.

they have 18 dialects, I always thought they only had two --

18 lehçeye sahipler, sadece iki tane olduğunu sanıyordum-

English and Afrikaans -- but it turns out they have 18 dialects.

İngilizce ve Afrika dili- fakat 18 lehçe ile katılıyorlar.

And to be able to meet the needs of this rather complex educational system,

ve bu çok karmaşık eğitim sistemlerinin ihtiyaçlarını karşılayabilmek

it could only be done from inside.

sadece içerden yapılabilir.

I don't think this segment of the market can be addressed

pazarın bu segmentinin dünyanın diğer bölgelerinden

by companies parachuting from another place of the world,

paraşütle inen şirketler tarafından yapılabileceğini sanmıyorum.

and just dumping product and selling into the markets.

ve pazarın içinde sadece satış ve ürün dampingi

So, we believe that in those regions of the world

yani dünyann bu bölgelerinde nüfusun fazla olduğu

where the population is large,

yerler olduğuna inanıyoruz.

and there's an infrastructure that can provide it,

ve onun başarısı için yerel entegre olmuş uçtan uça

that a local, integrated, end-to-end system

bir sistemin ve bunu sağlayabilecek bir altyapıya

is really critical for its success.

gereksinim cidden kritik düzeyde önemlidr.

This is a picture of a classroom that we outfitted with computers

Bu benim ülkemde Meksikada bilgisayarlarla dolu

in Mexico, in my home country.

bir sınıftan bir resim.

This particular classroom happens to be in the state of Michoacan.

Bu özel sınıf Michoacan eyaletinde olması gerekiyor

Those of you that might be familiar with Mexico --

Siz bu resimle Meksika'ya aşina olabilirsiniz.

Michoacan is a very colorful state.

Michoacan çok renkli bir eyalet.

Children dress with very colorful, colorful clothes,

Çocukların elbiseleri çok renkli, rengarenk kıyafetler

and it is incredible to see the power that this has in the hands of kids,

ve çocukların ellerinde olan bir bilgisayardaki gücü görmek

in a computer. And I have to tell you that it's

inanılmaz, bu teknolojiye ve bağlanabilirliğe erişim

so easy to appreciate the impact that access to technology

bu çocukların eğitim ve yaşamlarında sahip oabildikleri

and connectivity can have in the lives and education of these kids.

etkiyi takdir etmenin çok kolay olduğunu söylemem gerekiyor.

We just recently opened a learning laboratory in a school

Son zamanlarda güney Afrika'da

in the West Cape in South Africa,

batı Cape de Nelson Mandela adlı okulda

in a school that's called Nelson Mandela School,

bir öğrenme labaratuvarı açtık.

and when you see the faces and activities of these children

Bilgisayara ulaşabilen bu çocukların yüzlerini

being able to access computers, it's just phenomenal.

ve onların aktivitelerini gördüğümüzde bu olağanüstü idi.

And recently, they've written us letters,

ve son zamanlarda bize mektup yazdılar

telling us how excited they are about the impact

eğitim hayalleri ve yetenekleri üzerinde ve yaşamlarında

that this has had on their lives, on their educational dreams,

sahip oldukları bu etkiyi o kadar heyecanlı olarak

on their capabilities, and it's just phenomenal.

bize aktardılar ki, bu olduça olağanüstü idi.

We have now deployed 30 different technologists

Şu anda 18 farklı ülkede 30 farklı teknoloji dağıtmış durumdayız.

in 18 different countries, and we have been able

Ve biz pazarın bu özel segmentinde ihtiyaç ve taleplerin

to connect millions of people in an effort to continue to learn

ne olduğunu öğrenmeye devam etme çabamızla milyonlarca

what this particular segment of the market needs and demands.

insanın bağlanması mümkün olmuştur.

And I have to tell you that although

ve bağlı olması gerekli olan milyon kişiye rağmen

millions doesn't sound like a lot

milyarların daha olduğu kulağa hoş gelmese de

in terms of the billions that need to be connected,

söylemek zorundayım.

it's a start. And we are learning a lot.

Bir başlangıç ve çok şey öğreniyoruz.

And we're learning a tremendous amount about

ve bu segmentin ihtiyaçlarına etki edebilmek için

what we believe this segment needs to be able to be effective.

büyük miktarda öğrenme ihtiyacımız olduğuna inanıyoruz.

One example of this has been the One Laptop per Child.

bunun bir örneği her çocuğa bir dizüstü olmuştur.

Some of you are familiar with this.

bir kısmınız buna aşinasınız.

This is a partnership between MIT and a group of companies --

Bu MIT ve bir grup şirket arasında ortaklık

Google is involved, Red Hat -- and AMD is a key player.

Google ,Red Hat ve AMD anahtar bir oyuncu olarak içindedir.

The electronics behind the One Laptop per Child

Her çocuğa bir dizüstünün arkasında elektronik AMD

are based on AMD technology; it's a microprocessor.

teknolojisi vardır o bir mikroişlemcidir.

But to give you an idea how creative this group of people can be,

Ama sizlere bir fikir verebilmek için,

one of the objectives of the One Laptop per Child

her çocuğa bir dizüstünün amaclarından biri

is to be able to achieve a 10-hour battery life.

10 saatlik bir bataryaya ulaşabilmekti.

Because it was felt that a school day

Çünkü bir okul günü en az 8 saat

would last at least eight hours, and

sürmektedir ve çocuğun laptop'ını sarj etmeden

you wanted the child to have the ability to use the laptop

bir tam gün boyunca kullanması

for at least one full day without having to recharge it.

istenmektedir.

The engineers have done a phenomenal amount of innovation on this part,

Mühendisler bu kısımda muazzam bir yenilik gerçekleştirdiler

and battery life on this product is now 15 hours --

artık pil ömrü şimdi 15 saat-

just through a lot of innovative work people have done

insanlar bu konuda motivasyonlu ve tutku ile

because they're passionate and motivated to be able to do this.

çalıştılar ve icat ettiler.

We expect this to be deployed towards the end of this year,

Bu yılın sonuna doğru bunu dağıtmayı bekliyoruz.

and we're very excited at the opportunities that this is going to offer

eğitim alanında bu sunacağımız fırsattan dolayı

in the field of education.

çok heyecanlıyız.

It's a highly focused product aimed at strictly the education market,

sadece gelişmekte olan ülkelerde değil kuvvetli olarak eğitim

not only in the developing countries, but actually

pazarına da odaklanmış olan bir ürün amaçladık

in the developed regions as well, because

fakat aslında gelişmis bölgelerde de Çünkü

there are parts of the United States where this can have

ABD de bazı yerlerde çok etkili ve eğlenceli eğitim

also a huge impact on the ability to make education more fun and more efficient.

gerçekleştirebilmek için çok büyük etki yaratacak.

We also have partnered with TED

Biz bu projede TED ile ortaklık yaptık,

in this project, with Architecture for Humanity,

insanlık için mimarlık ve TED ödülünü kazanan Cameron

and along with the TED Prize winner Cameron Sinclair,

Sinclair ile beraber çalıştık.

we're having a contest that we have issued to the architectural community

Gelişmekte olan bir bölgede bir bilgisayar lab için

to come up with the best design for a computer lab for an emerging region.

en iyi tasarımı gerçekleştirecek mimarlık konusunda bir yarışma yapıyoruz.

And we're really thrilled about the opportunity to be part of this,

Biz gerçekten de bu konunun bir parçası olduğumuzdan heyecanlıyız.

and can't wait to see what comes out of this exciting, exciting activity.

ve bu heyecanlı aktivitenin başlaması için sabırsızlanıyorum.

Let me come back to the beginning,

Bu sunumu sonlandırabilmem için

to end this presentation.

başa dönmeme izin verin.

I'll tell you that one of the things

size söylemek istediğim şeylerden biri

that I feel is really critical for us in industry, in business,

bizim iş alanımızda bu problemleri çözme konusunda

is to be able to be passionate about solving these problems.

tutkulu olmanın gerçektende çok önemli olduğunu hissetmemdir.

I don't think it's enough to be able to put them on a spreadsheet,

Tablo üzerinde sayılara baktığımda iyi bir iş olduğunu söylemenin

and look at numbers and say, yes, that's a good business.

yeterli olduğunu sanmıyorum.

I really believe that you have to have a passion for it.

Gerçekten de bunun için bir tutkuya sahip olmanız gerektiğine inanıyorum.

And one of the things that I learned, too, from my parents --

benim ailemden öğrendiğim şeylerden biri

and I'll give you a little anecdote -- especially from my father.

size küçük bir anekdot vereceğim özelliklede babamdan

And it took me a while to understand it,

Onu anlamam biraz zamanımı aldı

but he said to me, when I went to college, he said,

fakat üniversiteye giderken bana söyledi

"You're the first person in the family to go to college.

sen üniversiteye giden ailedeki ilk kişisin

And it's really important you understand

Ve ilerlemek için medeniyet için her nesil

that for civilization to make progress,

bir önceki nesilden daha iyisini yapmak zorunda

each generation has to do better than the last one.

olduğunu anlaman gerçekten çok önemli.

And therefore, this is your opportunity to do better than my generation."

Ve bu benim neslimden daha iyisini yapman için sana fırsattır.

Frankly, I don't know that I really understood what he told me at the time.

Açıkcası,o zaman bana ne anlattığını gerçekten anladığımı bilmiyorum.

I was eager to go off to college, and go find girls, and study,

ben üniversiteye kızlarla çıkmak için gitmeye can atıyordum.

and girls, and study, but then I finished college and I fell in love.

çalışmak ve kızlar fakat üniversiteyi bitirdim ve aşık oldum

I graduated. I decided to get married.

mezun oldum evlenmeye karar verdim

And on my wedding day, my father came to me again and said, "You know,

ve evlenme günümde babam tekrar yanıma geldi ve biliyorsun

I'm going to remind you again, that each generation

tekrar sana hatırlatıyorum her nesil

has to do better than the last one.

bir önceki nesilden daha iyisini yapmak zorundadır dedi

You have to be a better husband than I was,

benden daha iyi bir koca olman gerekiyor,

because that's how you make progress." And now he began to make sense.

çünkü sen ilerliyorsun ve şimdi onu hisstemeye başladım.

Because I knew what a great husband he was,

Çünkü ben onun iyi bir eş olduğunu biliyordum,

and now he was once again beginning to put pressure on me,

ve şimdi tekrar benim üzerinde küçük bir çucukken yaptığı gibi baskı

like he did when I was a little kid. And then a few years later, I had a child,

başladı, ve daha sonra bir kaç yıl sonra bir çocuğum oldu.

my first child, and again, my father comes

benim ilk çocuğum, ve tekrar babam

to the hospital, and we're looking at the glass,

hastaneye geldi, biz camdan diğer taraftaki

and see all the children on the other side, and he said,

çocuklara bakarken babam

"I've got to remind you again, that for each generation to do better,

ben sana tekrar hatırlatıyorum her nesil daha iyisini yapmak için

you're going to have to be a better father than I was."

çalışır ve sen benden daha iyi bir baba olmak için çalışacaksın

That's when it dawned on me the tremendous challenge

dedi o anda üzerimde olağanüstü baskı hissettim,

that he was placing on me, because he was a great father.

bu baskı üzerime yerleşti, çünkü o çok iyi bir baba idi.

Fakat anahtar tutkuyu bana aşılamış olmasıdır.

to really get up every day in the morning and want to do better,

gerçektende her sabah uyandığımda daha iyisini yapmaya çalışıyorum

to really get up and think that my role in life

yaşamdaki rolümü her sabah uyandığımda düşünüyorum

is not just to be the CEO of a Fortune 500 company.

sadece Fortune 500 şirketin CEO olmak değil

It's got to be that someday I can look back,

arkama baktığımda bazı günler

and this place is truly better through some small contribution

ve burada birbirimizle küçük katkılar

that perhaps each of us could make.

sayesinde belkide daha iyisini yapabileceğiz.

Thank you very much.

çok teşekkürler

(Applause)

Alkışlar