Raspyni Brothers: Welcome to Vaudeville 2.0

Raspyni Kardeşler hokkabazlık yaparken eğlendiriyorlar

Çeviri: yasin alp aluç Gözden geçirme: Ahmet Yükseltürk

Dan Holzman: Please throw out the beanbag chairs. Here we go.

Dan Holzman: Lütfen puf minderleri atar mısınız. İşte başlıyoruz.

Barry Friedman: There are all kinds of high-tech chairs here today,

Barry Friedman: Bugün burada her tür yüksek teknoloji sandalye mevcut,

but this is really, I think, when it reached its peak

ama sanırım ergonomi, rahatlık, dizayn,

as far as ergonomics, comfort, design, flexibility ...

esnekliği düşündüğümüzde bunlar en iyileri --

DH: Now obviously, this is not something we do on our regular show;

DH: Açıkçası, bu normal şovumuzda yaptığımız bir şey değil.

it's something we just kind of learned for this,

Bu, buradaki şovumuz için öğrendiğimiz bir numara.

so we're going to try. But can we have some inspirational music for the beanbag chairs?

Şimdi deneyeceğiz. Puf minderler için ilham verici bir müzik alabilir miyiz?

BF: Nice show, Daniel, nice show. You are the man!

BF: Güzel gösteri, Daniel, güzel gösteri. En iyisi sensin.

Nice show. Man, that was good!

Güzel gösteriydi gerçekten.

DH: Thank you.

DH: Teşekkürler.

BF: You know, sometimes when people do those, they go all the way down.

BF: Bazıları şınav çekerken yere kadar eğiliyorlar.

You actually just did that. (Laughter)

Ama sen sadece bu kadar yaptın.

That's the kind of extra effort that's gotten us where we are today ...

Bu fazladan bir efor gerektirir, bizim bugün buraya gelmemizi sağlayan da bu.

DH: All right, let's show them something special.

DH: Tamam, biraz özel bir şeyler sergileyelim şimdi.

BF: ... without a MacArthur grant.

BF: MacArthur ödülü olmadan.

Yeah, look at this. You know, all kinds of different ...

Evet, şunlara bak. Bu farklı aletlere aşinasınız --

TED is about invention, let's be honest. Right? DH: Yeah, it is.

dürüst olmak gerekirse TED icatlar ile ilgili. DH: Evet, öyle.

BF: Last night, Michael Moschen showed some juggling props

BF: Dün akşam, Michael Moschen kendi icat ettiği ve üzerinde

he has invented and working on.

çalıştığı bazı hokkabazlık eşyalarını tanıttı.

Right now, Dan's going to show something he actually invented.

Şimdi, Dan de kendi icat ettiği bir şeyi gösterecek.

DH: A type of juggling I actually invented,

DH: Bir başka hokkabazın bunu yaptığını izledikten

right after I saw another juggler do it.

hemen sonra icat ettim.

BF: Shut up. (Laughter)

BF: Kes sesini.

DH: And this is a small excerpt from a longer piece.

DH: Bu uzun bir numaradan kısa bir parça.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkışlar)

Folks, this is shaker cup juggling. It's not a showstopper

DH: Millet, bu karıştırıcı kupa numarası. Çok alkış alan bir numara değil,

but it certainly slows it down.

ama kesinlikle alkışı azaltır.

BF: Oh yeah, it does. (Drum roll)

BF: Evet, azaltır.

BF: Oh, Daniel.

BF: Oo, Daniel.

(Applause)

(Alkışlar)

DH: One more? (Drum roll)

DH: Bir kez daha.

Perfect. (Drum roll)

Harika.

Perfect. (Drum roll)

Harika.

BF: OK. DH: Oh! All right.

Tamam. BF: Oo! DH: Tamam.

(Applause)

(Alkışlar)

I'm now pushing my luck: I'm skipping right to six cups.

Şimdi şansımı zorluyorum. Altı kupa numarasına geçiyorum.

In order to do six cups, I must have perfect control

Altı kupa için, sağ elimdeki üç kupa üzerinde

over three with my right hand. (Drum roll)

kusursuz hakimiyetim olmalı.

BF: Also three with his left.

BF: Aynı zamanda soldakiler üzerinde de.

DH: Perfect.

DH: Harika.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And now, all six cups. Should I do it on the first try

Ve şimdi altısı birden. İlk denemem de mi yapmalıyım,

or should I miss once on purpose? (Laughter)

yoksa ilkinde kasten kaçırmalı mıyım?

BF: First try? Once on purpose?

BF: İlk denemede, kasten kaçır.

(Audience: Once on purpose!)

Seyirci: Kasten kaçır!

DH: How about if I try first and then decide?

DH: Önce ilkini deneyip sonra karar vermeye ne dersiniz?

BF: Good idea. (Laughter) Let's leave that. We'll leave that door open.

BF: İyi fikir. Bence o kapıyı açık bırakmalısın.

(Laughter) (Applause)

(Gülüşmeler)

DH: He's looking at me.

DH: Bana bakıyor.

BF: That's all right, he does that. All right.

BF: Sorun değil, o bunu yapar. Tamam.

DH: Oh! It's time for Richard's help. (Laughter)

DH: Richard'ın yardım etme vakti geldi.

Oh, good. All right.

Oo, iyi, tamam.

BF: You know, over the years, every year at the conference,

BF: Biliyorsunuz ki, yıllar boyunca, her bu konferansa geldiğimizde,

it's kind of become a tradition for us to do something dangerous

Richard ile birlikte tehlikeli bir numara gerçekleştirmek bir

with Richard. And we've always done something with the bullwhips

gelenek haline geldi. Her zaman numaralarımızda kırbaçla bir şeyler

in our act. It's funny, for years I did it with Daniel holding balloons.

yaptık. Çok eğlenceli, yıllarca Daniel balonları tutarken yaptım.

And then we thought, "How stupid."

Sonra dedik ki, "Ne kadar saçma."

DH: Excuse me, could we work on the design of the microphone?

DH: Afedersiniz, mikrofonunun sesini düzeltebilir miyiz?

BF: I think that's the next session.

BF: Sanırım o bizden sonraki oturum.

DH: Next session?

DH: Sonraki oturum?

BF: Yeah. And so we've actually found a way to incorporate Richard in this.

BF: Evet. Richard'ın burada bizimle ortaklaşa çalışabileceği bir yol bulduk.

He actually assumes more of the danger in this.

Aslında bu öncekilerden daha tehlikeli.

DH: Please stand up, Richard. (Whip cracks)

DH: Lütfen ayağa kalk, Richard.

Oh, sorry. (Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: Now Richard, please ... (Whip cracks)

DH: Şimdi Richard, lütfen --

BF: OK, sorry.

BF: Tamam, afedersin.

DH: Jesus Christ. Richard, please stand in front of me.

DH: Tanrım. Richard, lütfen önümde dur.

Richard Wurman: Can I say something?

Richard Wurman: Bir şey söyleyebilir miyim?

BF: Sure.

DH: Tabi ki.

RW: In all past years I've rehearsed with them,

RW: Geçmiş yıllarda, birlikte yaptığımız

the things that have happened to me --

numaraları hep önceden çalıştık.

I have no idea what's going to happen and that's the truth.

Bu sefer hiç bir fikrim yok gerçekten.

DH: All right, please stand here in front ...

DH: Evet, lütfen önümde dur.

God, I hate that. Put your hands out like this, please.

Tanrım, bundan nefret ediyorum. Ellerini böyle tut, lütfen.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

BF: No, come stay up with him.

BF: Sen de onunla dur.

Dan used to actually hold them but now he's got you for protection.

Eskiden onları Dan tutuyordu, ama bu sefer seni kalkan olarak kullanıyor.

It's kind of neat. OK.

Çok zekice. Tamam.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: Wow, you've been working out.

DH: Vay, ağırlık çalışmışsın bugüne kadar.

BF: No, shut up!

BF: Hayır, kes sesini.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Having a little bit of Richard time. That's nice, that's good.

Richard zamanı geldi, bu çok güzel.

OK, here we go.

Evet, başlıyoruz.

Have him hold your wrist so I can ...

Bileğinden tutsun ki ben de --

DH: Please hold my wrist, will you. BF: Yeah, hold this a minute.

DH: Lütfen bileğimi tut. Bir dakika tut şunu.

There you go.

BF: İşte böyle.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

OK.

Tamam.

OK, hold on.

Tamam, tut şimdi.

RW: Hmmm.

BF: Hmmm.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: First one.

DH: İlkiydi.

BF: All those mid-year phone calls are coming back to me now, Richard.

BF: Tüm o yıl içindeki telefon görüşmeleri aklıma geliyor şimdi Richard.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: So Richard, what were we on the list? Like 1,020?

DH: Ee Richard, biz listede kaç numaraydık? 1020 mi?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

What happened there?

Neler oldu orada?

BF: I think we were just outside.

BF: Bizden vazgeçtin sandım.

DH: I don't get it. (Applause)

(Alkışlar)

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: Sorry. BF: Having some bad flashbacks.

Kötü anılarım canlanıyor.

RW: Do you want me to hold you or not? DH: Don't hold me that hard.

DH: O kadar sıkı tutma beni.

BF: Here we go, I'm taking it. (Balloon pops) (Applause)

BF: Başlıyoruz, şimdi halledeceğim onu.

DH: One more, one more.

DH: Bir kere daha, bir kere daha.

BF: We've got one more we're going to do.

BF: Patlayacağımız bir tane daha var.

RW: Do I get to hold them?

RW: Ben tutabilir miyim?

BF: You don't want to hold these, trust me.

BF: İnan bana, bunları tutmak istemezsin.

DH: Could you spread your legs a little bit?

DH: Bacaklarını biraz ayırabilir misin?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

BF: Gloria, you want to do it? It's very cool.

BF: Gloria, sen yapmak ister misin? Çok zevkli.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkışlar)

(Laughter)

(Gülüşmeler)

One more try. Man, I don't want to get too close.

Bir kez daha. Çok yaklaşmak istemiyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Could you just push that?

Şunu biraz geri çekebilir misin?

(Applause)

(Alkışlar)

DH: Wow! Boy!

DH: Ohh!

BF: That's cool. I always wanted to try that.

BF: Bu çok güzel. Hep denemek istemiştim.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: Let's jump this way, though.

DH: Bu tarafa doğru fırlatalım.

Now, we risked Richard's life, it's only fair we risk our own lives.

Richard'ın hayatını tehlikeye attığımıza göre kendi hayatımızı da riske atmalıyız.

So to do that, I will juggle these three razor-sharp sickles.

Bunu yapmak için, bu üç çok keskin orağı havada çevireceğim.

And if that wasn't enough, and judging by your response, it's not ...

Bu da yetmezmiş gibi, ve de sizlerin "yetmez" cevabınızdan yola çıkarak --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: Wow! BF: Hoping for a little more build.

BF: Uuu! Daha gelişmiş bir numara umuyorsun.

DH: True. Barry ...

DH: Evet. Barry --

BF: I'm going to run up behind him.

BF: Ben koşup kafasının üstünden atlayacağım.

DH: Leap over my shoulder.

DH: Omuzlarım üzerinden atlayacak.

BF: Up and over his shoulders.

BF: Omuzlarının üzerininden.

DH: Grab the blades in mid-air, land right there in a pool of blood ...

DH: Havada orakları yakalayacak. Oraya kan dolu havuza iniş yapacak.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Still juggling. (Laughter)

Hala orakları çevirmeye devam edecek.

Impossible, you say?

İmkansız mı diyorsunuz?

BF: Incredible, you say?

BF: İnanılmaz mı diyorsunuz?

DH: Why bother, you say?

DH: Ne gerek var mı diyorsunuz?

BF: Here we go.

BF: Başlıyoruz.

DH: Just do it juggler boys, you say?

DH: Hadi yapın hokkabazlar mı diyorsunuz?

BF: This guy, this guy invented air.

BF: Bu adam havayı icat etti.

DH: I think so, that's right.

DH: Sanırım evet öyle.

Even the pencil.

Kalemi de değil mi?

BF: He invented the pencil.

BF: Kalemi icat etti.

DH: All right, we'll do this trick, but please remember

DH: Tamam, şimdi numarayı yapacağız, ama lütfen unutmayın ki,

it took us over 10 years to perfect.

kusursuz hale getirmemiz 10 yılımızı aldı.

BF: Ten years to perfect, which you're about to see.

BF: Göreceğiniz hareket 10 yılda kusursuz oldu.

DH: It's not that difficult, we just don't like to practice that much.

DH: Çok zor olduğundan değil, sadece biz çalışmayı sevmiyoruz.

BF: No, it's a hassle. Traveling too much.

BF: Çok fazla seyahat ediyoruz.

Actually, we will take a second to prove --

Aslında orakların gerçekten çok keskin

this could be fake -- that the blades are indeed razor-sharp.

olduğunu göstermek için birkaç saniyenizi rica edeceğiz.

DH: Will someone please throw a small farm animal

DH: Birisi lütfen sahneye küçük tarla

up onto the stage?

hayvanı atabilir mi?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Or a virgin for a sacrifice?

Veya kurban etmek için bir bakire.

BF: Anything?

BF: Ne olursa.

DH: Where's Gloria? (Laughter)

DH: Gloria nerede?

BF: No, she's got ... farm animal.

BF: Hayır.

DH: Do you have a small farm animal?

DH: Küçük tarla hayvanınız mı var?

Just trying to play the odds. All right, here we go.

Sadece şansımı deniyordum. Tamam, başlıyoruz.

BF: Over the top, over the top.

BF: Yukarı, yukarı.

DH: How you feeling, Barry? You feeling all right?

DH: Nasıl hissediyorsun Barry, iyi misin?

BF: Yeah, it's all right.

BF: Evet, iyiyim.

DH: Do you feel everything's OK? The atmosphere, the ...

DH: Her şey iyi mi, atmosfer, .. ---

BF: Yeah, a little sketchy.

BF: Evet, biraz kabataslak.

DH: Everything up here's OK?

DH: Buradaki her şey nasıl gözüküyor?

BF: Yeah.

BF: İyi.

DH: Then here we go.

DH: O zaman başlıyoruz.

BF: This one's a little ... Who's doing the lights? Could you

BF: Işıklarla kim ilgileniyor? Işıkları --

point that a little more directly

şu buraya geleni -- biraz daha göz bebeğime doğru

into my eyeballs? Is that possible? (Laughter) I can still see a little.

tutmanız mümkün mü? Hala biraz görebiliyorum.

DH: And turn up the intensity; we're still pink in the middle.

DH: Ve yoğunluğu da biraz arttır -- hala ortada pembe gözüküyoruz.

We went too far. (Laughter)

Çok sönük kaldık sahnede.

BF: Yeah, it's too far. It's too much of a visual.

BF: Evet, bu çok fazla. Bu görüntü ile ilgili.

The design of the body is a whole different thing.

Vücudumuzun dizaynı -- tamamen farklı bir şey.

DH: Ready, Barry? BF: Over the top.

DH: Barry hazır mısın? BF: Kafanın üstüne.

DH: May we have our jumping music please? (Silence)

DH: Zıplama müziğimizi alabilir miyiz lütfen?

May we have it a bit louder?

Biraz daha sesi açabilir misiniz?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

BF: They're a good crew! Whoa!

BF: Çok iyi bir ekip!

DH: Whoa, sorry. All right.

DH: Ooo, oo, tamam, tamam.

BF: We're going on.

BF: Devam ediyoruz.

DH: All right, we'll try again.

DH: Tamam, tekrar deneyeceğiz.

BF: All right? Oh my gosh. Oh.

BF: Tamam mı? Aman Tanrım, oo.

DH: All right, here we go. Sorry about that.

DH: Onun için özür dilerim.

BF: I thought I had the hard part. OK.

BF: Zor kısım benimki sanıyordum. Tamam.

DH: Whenever you're ready.

DH: Sen hazır olduğunda.

BF: There we go!

BF: İşte oldu.

(Applause)

(Alkışlar)

All right, get up! Come on and dance! DH: Dance, come on. BF: Come on and dance!

Haydi dans edin, haydi, gelin ve dans edin.

Somebody dance! Come on!

Dans edecek olan var mı, hadi ama.

(Applause)

(Alkışlar)

Wow, wow, OK, stop.

Ooo, Ooo, tamam, dur.

Weird, no one dances. We're two guys doing this. (Laughter)

Garip, kimse dans etmiyor -- biz iki erkek böyle yapıyoruz.

I think that's uncomfortable for everyone.

Sanırım herkes için rahatsız edici bir durum.

DH: The French judge ...

DH: Fransız hakem --

BF: One more quick thing.

BF: Hemen bir numara daha.

DH: The French judge gives it a 5.2.

DH: Fransız hakem 5.2 puan veriyor.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

BF: Well, you know ...

BF: Evet, biliyorsunuz ki --

DH: There you go ... BF: Oh, yeah. Another one coming in.

DH: Al bunu da -- BF: Evet, bir tane daha geliyor.

DH: Tell them about our bio and stuff.

DH: Biyografimizden bahset istersen.

BF: Yeah. In our bio, some of you may have read

BF: Evet, belki biyografimizde okumuşsunuzdur,

that we've won two world juggling championships.

iki kere dünya hokkabazlık şampiyonasını kazandık.

And believe it or not, you don't win juggling champions

İster inanın ister inanmayın, kırbaç ve karıştırıcı kap

for doing things with bullwhips or shaker cups.

numaraları ile şampiyonluk kazanamazsınız.

We're going to show you right now

Şimdi yarışmalarda diğer takımları

an excerpt from a routine that we used

saf dışı bırakmak için yaptığımız

to wipe out the other juggling team competition.

numaradan bir parça göstereceğiz.

DH: That's right.

DH: Doğru.

BF: Good.

BF: Güzel.

DH: I know what you're thinking: other juggling teams must really suck.

DH: Ne düşündüğünüzü biliyorum. Diğer takımlar gerçekten iğrenç olmalı.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

BF: Juggling's got a bad rap.

BF: Jonglörlük haksız bir kötü üne sahip.

DH: But wait, Barry, there's still one more club lying there by my foot.

DH: Bir saniye Barry, hala ayağımın yanında duran bir labut var.

And look, it has a twin!

Bak, bir de ikizi var.

BF: Shut up. (Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: There's still one more by my foot.

Ayağımın yanında hala bir tane var.

What do you want me to do with it?

Bununla ne yapmamı istiyorsun?

BF: Richard you tell him, it's your last year. (Laughter)

BF: Richard sen söyle, senin son senen.

DH: That's a pretty good setup, Richard.

DH: Bu güzel bir proje Richard.

BF: Yeah, it's a good setup. That's a big setup.

BF: Evet, güzel bir proje. Büyük bir proje.

DH: You can't get any better than that. All right. What I will do: I will use my panther-like reflexes.

DH: Tamam. Şimdi yapacağım şey, panter gibi reflekslerimi kullanmak.

BF: Nice.

BF: Güzel.

DH: I got that --

DH: Ben aldım bunu.

to reach down and grab that club in my grip of steel.

Eğilip o labutu çelik gibi pençem ile kavramak.

BF: Nice.

BF: Güzel

DH: I touched it, Barry. That should be enough.

DH: Dokundum ona Barry. Bu yeterli olmalı.

BF: It's progress, that's the thing.

BF: Bu bir gelişme, o da bir şey.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

DH: How about that? I'll do it again.

DH: Buna ne dersin? Oo, tekrar yap.

Oh wait, it's on your side, Barry.

Oo, senin yanında Barry.

And it's awfully windy over there.

O tarafta rüzgar gerçekten şiddetli.

BF: It is, it's weird. You wouldn't think

BF: Evet öyle, garip. Sahnenin yarısını

it would affect half the stage, but it is. It's weird.

etkileyeceğini düşünemezdim ama etkiledi. İlginç.

Watch this: what I'm going to do is slide the seventh one onto my foot.

Şuna bak, şimdi yapacağım şey yedinciyi ayağımın üstüne koymak.

DH: Wow! What a great trick, Barry!

DH: Vaay! Ne müthiş bir hareket, Barry.

Oh, look how it lies there.

Oo, nasıl da duruyor orada.

Oh, Barry, is there nothing you can't do?

Oo, Barry, yapamayacağın hiçbir şey yok mu?

(Laughter)

(Gülüşmeler)

You are my hero. You're my Jim Shea, Jr.

Kahramanımsın. Benim Jim Shea Jr.'ımsın.

Too much Olympics.

Çok olimpiyatvari.

BF: From my foot, I'll attempt to kick the seventh club. Here we go.

BF: Ayağımla yedinci labutu atacağım.

DH: Where, Barry? Where? Tell us, Barry.

DH: Nereye Barry? Nereye? Söyle bize, Barry.

[Unclear] eagerly awaits your next syllable. What will it be?

[Anlaşılmıyor] sonraki heceni hevesle bekliyorum. Ne olabilir acaba?

What gem of knowledge?

Ne kadar değerli bir bilgi?

What pearl of wisdom?

Ne kadar önemli bir öğüt?

Do you want to buy a vowel, Barry?

Barry, sesli harf almak istiyor musun?

Is that your final answer?

Son kararın mı?

BF: All right! You have to turn off the TV from time to time.

BF: Yeter! Arada bir televizyonu kapamalısın.

DH: I do, I do.

DH: Evet, evet.

BF: From my foot, the kick up in the seven.

Yedinciyi ayağımdan atacağım.

DH: We will juggle seven.

DH: Yedi tane çevireceğiz.

BF: From six to seven. DH: That's a world's record. BF: Really? DH: For us.

BF: Altıdan yediye. DH: Bu bir dünya rekoru -- bizim için.

BF: Yes.

BF: Evet.

DH: Whenever you're ready there, big guy.

DH: Sen ne zaman hazırsan, koca oğlan.

Put your tongue away, Barry.

Sok dilini içeri Barry.

BF: Oh, oh, whoa.

BF: Oo, oo.

(Applause)

(Alkışlar)

DH: Please, please stay seated. Stay seated. Thank you.

DH: Lütfen, lütfen ayağa kalkmayın. Oturun lütfen. Teşekkürler.

Because now, to make this twice as difficult,

Çünkü şimdi, işi iki kat zorlaştırmak için

we'll juggle the seven clubs back ...

yedi labutu sırt sırta çevireceğiz --

BF: Seven-club juggling.

BF: Yedi labut çevirme.

DH: ... to back.

DH: Sırt sırta.

BF: Thank you, that's it.

BF: Teşekkürler, hepsi bu kadardı.

BF: Thank you guys!

BF: Teşekkürler!

DH: Thank you very much!

DH: Çok teşekkür ederiz!