Reducing corruption takes a specific kind of investment | Efosa Ojomo

47,994 views ・ 2019-10-28

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Gözde Alpçetin Gözden geçirme: Nevaz Mescioğlu
00:12
So in 2011,
0
12933
1600
2011'de
00:14
someone broke into my sister's office
1
14557
2160
Nijerya'da kardeşimin öğretmenlik yaptığı bir üniversitede
00:16
at the university where she teaches in Nigeria.
2
16741
2894
birisi ofisine zorla girdi.
00:20
Now thankfully, the person was caught, arrested and charged to court.
3
20277
4245
Neyse ki zorla giren kişi yakalandı, tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı.
00:25
When I get into court,
4
25182
1681
Mahkemeye gittiğimde
00:26
the clerks who were assigned to my sister's case informed her
5
26887
3381
kardeşimin davasına atanan kâtipler,
00:30
that they wouldn't be able to process the paperwork
6
30292
2467
rüşvet ödemediği takdirde evrak işlerini işlemden geçirmeyeceklerini söyledi.
00:32
unless she paid a bribe.
7
32783
1646
00:35
Now, at first she thought it was part of a practical joke.
8
35035
3289
İlk önce bunun eşek şakasının bir parçası olduğunu düşündü.
00:38
But then she realized they were serious.
9
38348
2368
Ama daha sonra ciddi olduklarını fark etti
00:40
And then she became furious.
10
40740
1889
ve çok öfkelendi.
00:42
I mean, think about it: here she was, the recent victim of a crime,
11
42653
5088
Yani, bir düşünün: Ona yardım etmesi gereken insanlarla
00:47
with the very people who were supposed to help her,
12
47765
2972
bir suçun kurbanı olan kardeşim var
00:50
and they were demanding a bribe from her.
13
50761
2370
ve ondan rüşvet talep ediyorlar.
00:53
That's just one of the many ways
14
53906
2184
Ülkemdeki milyonlarca insanı etkileyen yolsuzluğun birkaç yolundan sadece biri.
00:56
that corruption impacts millions of people in my country.
15
56114
3418
01:00
You know, growing up in Nigeria,
16
60252
1797
Nijerya'da büyürken şunu anladım ki
01:02
corruption permeated virtually every element of the society.
17
62073
3573
yolsuzluk toplumun neredeyse her bölümüne yayılmış.
01:06
Reports of politicians embezzling millions of dollars were common.
18
66182
4519
Milyonlarca doları zimmetine geçiren siyasetçilerin haberleri çok yaygın.
01:11
Police officers stealing money
19
71463
2548
Para çalmak veya her gün çok çalışan vatandaşların parasını sızdırmak
01:14
or extorting money from everyday hardworking citizens
20
74035
3538
polis memurlarının rutin bir uygulaması.
01:17
was routine practice.
21
77597
1598
01:20
I felt that development could never actually happen,
22
80214
3736
Yolsuzluk sürdüğü sürece
01:23
so long as corruption persisted.
23
83974
2287
gelişimin asla gerçekten gerçekleşmeyeceğini hissettim.
01:27
But over the past several years,
24
87279
1661
Ancak son birkaç senedir
01:28
in my research on innovation and prosperity,
25
88964
3448
yenilik ve refah üzerine yaptığım araştırmayla
01:32
I've learned that corruption is actually not the problem hindering our development.
26
92436
4713
yolsuzluğun aslında gelişimimizi engelleyen bir sorun olmadığını öğrendim.
01:37
In fact,
27
97794
1151
Aslında yolsuzluk, üzerine basmakalıp düşünceler ve gelişimle olan ilişkisi
01:38
conventional thinking on corruption and its relationship to development
28
98969
3891
01:42
is not only wrong, but it's holding many poor countries backwards.
29
102884
5081
sadece yanlış değil, aynı zamanda birçok yoksul ülkeyi geride tutuyor.
01:48
So, the thinking goes like this:
30
108827
1903
Düşünme şöyle gerçekleşiyor:
01:50
in a society that's poor and corrupt,
31
110754
2302
Yoksul ve yolsuzluk olan bir toplumda
01:53
our best shot at reducing corruption is to create good laws,
32
113080
4393
yolsuzluğu azaltmada elimizdeki en iyi fırsat iyi kanunlar yapmak
01:57
enforce them well,
33
117497
1523
ve onları iyi bir şekilde uygulamak,
01:59
and this will make way for development and innovation to flourish.
34
119044
3896
böylece gelişim ve yeniliğin ilerlemesi için yol açılacak.
02:03
Now, it makes sense on paper,
35
123631
1492
Kağıt üzerinde mantıklı,
02:05
which is why many governments and development organizations
36
125147
3172
işte bu yüzden birçok hükümet ve gelişim organizasyonları
02:08
invest billions of dollars annually
37
128343
2725
her yıl milyarlarca doları kurumsal reform
02:11
on institutional reform and anti-corruption programs.
38
131092
3644
ve yolsuzluk karşıtı programlara yatırıyor.
02:15
But many of these programs fail to reduce corruption,
39
135354
3217
Ancak bu programların çoğu yolsuzluğu azaltmada başarısız oluyor
02:18
because we have the equation backwards.
40
138595
2305
çünkü ters bir denklemimiz var.
02:21
You see, societies don't develop because they've reduced corruption.
41
141729
4492
Gördüğünüz üzere toplumlar yolsuzluğu düşürdükleri için gelişmiyor.
02:26
They're able to reduce corruption because they've developed.
42
146965
4395
Geliştikleri için yolsuzluğu düşürebiliyorlar.
02:32
And societies develop through investments in innovation.
43
152034
3806
Toplumlar yenilik üzerine yapılan yatırımlarla gelişiyor.
02:37
Now, at first, I thought this was impossible.
44
157156
2110
İlk başta bunun imkânsız olduğunu düşünmüştüm.
02:39
Why would anyone in their right mind
45
159290
1788
Aklı başında biri neden iş yapmak için
02:41
invest in a society where, at least on the surface,
46
161102
3433
en azından görünürde berbat bir yer gibi görünen bir topluma yatırım yapar ki?
02:44
it seems a terrible place to do business?
47
164559
2511
Anlarsınız ya, siyasetçilerin yozlaşmış ve tüketicilerin de yoksul olduğu
02:47
You know, a society where politicians are corrupt
48
167094
2948
02:50
and consumers are poor?
49
170066
1590
bir toplumda neden yapsınlar ki?
02:52
But then, the more I learned about
50
172390
1695
Ancak daha sonra yenilik ve yolsuzluk arasındaki ilişkiyi daha fazla öğrendikçe
02:54
the relationship between innovation and corruption,
51
174109
3427
02:57
the more I started to see things differently.
52
177560
2319
olayları daha farklı görmeye başladım.
03:01
Here's how this played out in sub-Saharan Africa
53
181073
2975
Bölge telekomünikasyon endüstrisini geliştirdikçe
03:04
as the region developed its telecommunications industry.
54
184072
3214
Sahra Altı Afrika'da işler işte böyle değişti.
03:08
In the late 1990s,
55
188096
1413
1990'ların sonlarında
03:09
fewer than five percent of people in sub-Saharan Africa had phones.
56
189533
4143
Sahra Altı Afrika'daki insanların %5'inden azının telefonları vardı.
03:13
In Nigeria, for example, the country had more than 110 million people
57
193700
4932
Nijerya'da, örneğin, 110 milyondan fazla insan vardı
03:18
but fewer than half a million phones in the whole nation.
58
198656
3404
ama tüm ülkede yarım milyondan daha azının telefonu vardı.
03:22
Now, this scarcity fueled widespread corruption in the industry.
59
202084
3933
Bu azlık, endüstrideki yaygın yolsuzluğu arttırdı.
03:26
I mean, public officials who worked for the state-owned phone companies
60
206600
3376
Demek istiyorum ki devlete ait telefon şirketleri için çalışan kamu görevlileri
03:30
demanded bribes from people who wanted phones.
61
210000
2434
telefon isteyen insanlardan rüşvet talep etti.
03:32
And because most people couldn't afford to pay the bribes,
62
212918
2735
Birçok insan rüşveti ödemeye gücü yetmediği için
03:35
phones were only available to those who were wealthy.
63
215677
2732
telefonlar sadece varlıklı olanlarda mevcuttu.
03:39
Then an entrepreneur named Mo Ibrahim
64
219314
2354
Daha sonra Mo Ibrahim adında bir girişimci
03:41
decided that he would set up a telecommunications company
65
221692
3294
kıtada bir telekomünikasyon şirketi kurmaya karar verdi.
03:45
on the continent.
66
225010
1187
03:46
Now, when he told his colleagues about his idea, they just laughed at him.
67
226721
4182
Meslektaşlarına bu fikrini söylediğinde ona sadece güldüler.
03:50
But Mo Ibrahim was undeterred.
68
230927
1809
Ama Mo Ibrahim kararlıydı.
03:52
And so in 1998, he set up Celtel.
69
232760
3404
1998'de Celtel'i kurdu.
03:57
The company provided affordable mobile phones and cell service
70
237116
3384
Şirket, bölgedeki en yoksul ve en yozlaşmış ülkelerden bazılarında --
04:00
to millions of Africans,
71
240524
1676
Kongo, Malavi, Sierra Leone ve Uganda gibi ülkelerden bahsediyorum --
04:02
in some of the poorest and most corrupt countries in the region --
72
242224
3591
04:05
I mean countries such as Congo, Malawi,
73
245839
2826
milyonlarca Afrikalı için uygun fiyatlı cep telefonu ve iletişim hizmeti sundu.
04:08
Sierra Leone and Uganda.
74
248689
2759
04:12
You see, in our research, we call what Mo Ibrahim built
75
252401
3446
Gördüğünüz üzere araştırmamızda Mo Ibrahim'in kurduğu şeye
04:15
a "market-creating innovation."
76
255871
2622
"piyasa-yaratıcı yenilik" diyoruz.
04:19
Market-creating innovations transform complicated and expensive products
77
259208
4923
Piyasa-yaratıcı yenilikler, karmaşık ve pahalı ürünleri
04:24
into products that are simple and affordable,
78
264155
2140
basit ve uygun fiyatlı ürünlere dönüştürüyor
04:26
so that many more people in society could access them.
79
266319
3774
ki böylece toplumdaki çok daha fazla insan onlara erişebiliyor.
04:30
Now in this case, phones were expensive
80
270775
2116
Bu durumda ise telefonlar,
04:32
before Celtel made them much more affordable.
81
272915
2824
Celtel onları çok daha uygun fiyatlı hâle getirmeden önce pahalıydı.
04:36
As other investors -- some of his colleagues, actually --
82
276855
3005
Diğer yatırımcılar -- aslında meslektaşlarından bazıları --
04:39
saw that it was possible to create a successful mobile phone company
83
279884
3789
kıtada başarılı bir cep telefonu şirketi kurmanın mümkün olduğunu gördükçe
04:43
on the continent,
84
283697
1315
04:45
they flooded in with billions of dollars of investments.
85
285036
3314
milyarca dolarlık yatırımlar yaptılar
04:48
And this led to significant growth in the industry.
86
288374
2988
ve bu, endüstride çok önemli bir büyüme sağladı.
04:52
From barely nothing in 2000,
87
292187
2406
2000 yılında neredeyse hiçbir şey yokken,
04:54
today, virtually every African country now has
88
294617
2790
günümüzde neredeyse her Afrika ülkesinin şimdi
04:57
a vibrant mobile telecommunications industry.
89
297431
2722
canlı bir telekomünikasyon endüstrisi var.
05:00
The sector now supports close to one billion phone connections,
90
300756
4466
Sektör şimdi 1 milyara yakın telefon bağlantısını destekliyor,
05:05
it has created nearly four million jobs
91
305246
3207
yaklaşık olarak 4 milyon istihdam yaratıyor
05:08
and generates billions of dollars in taxes every year.
92
308477
4501
ve her yıl milyarlarca dolar vergi oluşturuyor.
05:13
These are taxes that governments can now reinvest into the economy
93
313002
4134
Bunlar, devletlerin şimdi kendi kurumlarını yaratmak amacıyla
ekonomilerine yeniden yatırım yapmak için kullandıkları vergiler.
05:17
to build their institutions.
94
317160
2125
05:20
And here's the thing:
95
320114
1518
Olay şu:
05:21
because most people no longer have to bribe public officials
96
321656
3136
Çoğu insan artık kamu görevlilerine
sadece bir telefon almak için rüşvet vermediği için
05:24
just to get a phone,
97
324816
1494
05:26
corruption -- at least within this industry -- has reduced.
98
326334
4540
yolsuzluk -- en azından bu endüstride -- azaldı.
05:32
Now, if Mo Ibrahim had waited for corruption to be fixed
99
332469
3238
Eğer Mo Ibrahim yatırım yapmadan önce
05:35
in all of sub-Saharan Africa before he invested,
100
335731
3349
Sahra Altı Afrika'nın tümünde yolsuzluğun düzelmesini bekleseydi
05:39
he would still be waiting today.
101
339104
1883
bugün hâlâ bekliyor olurdu.
05:41
You know, most people who engage in corruption know they shouldn't.
102
341858
4585
Yolsuzluğa kalkışan insanların çoğu yapmamaları gerektiğini biliyor.
05:46
I mean, the public officials who were demanding bribes from people
103
346889
3593
Telefon vermek için insanlardan rüşvet talep eden kamu görevlileri
05:50
to get phones
104
350506
1151
05:51
and the people who were paying the bribes --
105
351681
2055
ve rüşveti ödeyen insanlar
05:53
they knew they were breaking the law.
106
353760
1791
suç işlediklerini biliyorlardı.
05:55
But they did it anyways.
107
355575
1516
Ama yine de yaptılar.
05:57
The question is: Why?
108
357638
1766
Soru ise şu: Neden?
05:59
The answer?
109
359967
1355
Cevap?
06:01
Scarcity.
110
361346
1292
Kıtlık.
06:04
See, whenever people would benefit from gaining access
111
364128
2620
Ne zaman insanlar nadir olan bir şeye erişim sağlamaktan yararlanıyorsa
06:06
to something that scarce,
112
366772
1513
06:08
this makes corruption attractive.
113
368309
2357
bu yolsuzluğu çekici kılıyor.
06:11
You know, in poor countries, we complain a lot about corrupt politicians
114
371642
4026
Bildiğiniz üzere yoksul ülkelerde devlet fonundan para sızdıran
yozlaşmış siyasetçilerden çok şikayet ederiz.
06:15
who embezzle state funds.
115
375692
1497
06:17
But in many of those countries, economic opportunity is scarce,
116
377213
3930
Ama bu ülkelerinden birçoğunda ekonomik fırsat azdır.
06:21
and so corruption becomes an attractive way to gain wealth.
117
381167
3711
Dolayısıyla yolsuzluk servet kazanmanın çekici bir yolu hâline gelir.
06:25
We also complain about civil servants like police officers,
118
385986
3486
Aynı zamanda her gün çok çalışan vatandaşlardan
06:29
who extort money from everyday hardworking citizens.
119
389496
3531
para sızdıran polis memurları gibi devlet memurlarından da şikâyet ederiz.
06:33
But most civil servants are grossly underpaid
120
393860
2831
Ama çoğu devlet memuru oldukça düşük ücret alıyor
06:36
and are leading desperate lives.
121
396715
1991
ve çaresiz hayatları var.
06:38
And so for them, extortion or corruption is a good way to make a living.
122
398730
6471
Dolayısıyla onlar için para sızdırma veya yolsuzluk, geçinmek için iyi bir yol.
06:46
You know, this phenomenon also plays itself out in wealthy countries as well.
123
406241
4194
Bildiğiniz üzere bu olgu varlıklı ülkelerde de rol oynuyor.
06:51
When rich parents bribe university officials --
124
411720
2797
Zengin ebeveynler üniversite memurlarına rüşvet verdiğinde --
06:54
(Laughter)
125
414541
4655
(Gülüşmeler)
06:59
When rich parents bribe university officials
126
419220
2908
Zengin ebeveynler üniversite memurlarına
07:02
so their children can gain admission into elite colleges,
127
422152
4722
çocukları seçkin üniversitelere girebilsin diye rüşvet verdiğinde
07:06
the circumstance is different,
128
426898
2279
durum farklı
07:09
but the principle is the same.
129
429201
1710
ama ilke aynı.
07:11
I mean, admission into elite colleges is scarce,
130
431360
2894
Demek istediğim, seçkin üniversitelere girmek zordur
07:14
and so bribery becomes attractive.
131
434278
3168
dolayısıyla rüşvetçilik çekici hâle gelir.
07:19
The thing is,
132
439938
1178
Mesele şu ki
07:21
I'm not trying to say there shouldn't be things that are scarce in society
133
441140
4032
toplumda nadir veya seçkin olan şeyler olmamalı demeye çalışmıyorum.
07:25
or things that are selective.
134
445196
1540
07:27
What I'm just trying to explain
135
447435
1675
Açıklamaya çalıştığım şey
07:29
is this relationship between corruption and scarcity.
136
449134
3757
yolsuzluk ve nadirlik arasındaki bu ilişki
07:33
And in most poor countries, way too many basic things are scarce.
137
453424
4900
ve çoğu yoksul ülkelerde birçok oldukça temel şeyler nadirdir.
07:38
I mean things like food,
138
458348
1642
Yemek,
07:40
education,
139
460014
1369
eğitim,
07:41
health care,
140
461407
1285
sağlık hizmeti,
07:42
economic opportunity,
141
462716
1549
ekonomik fırsat,
07:44
jobs.
142
464289
1228
iş gibi şeyleren bahsediyorum.
07:46
This creates the perfect breeding ground for corruption to thrive.
143
466522
4155
Bu, yolsuzluğun büyümesi için mükemmel bir üreme alanı.
07:51
Now, in no way does this excuse corrupt behavior.
144
471884
3204
Bu bahane hiçbir şekilde davranışı bozmuyor.
07:55
It just helps us understand it a bit better.
145
475112
2886
Sadece biraz daha iyi anlamamızı sağlıyor.
07:58
Investing in businesses that make things affordable
146
478672
3821
Nesneleri uygun fiyatlı hâle getiren
ve çok daha fazla insana erişilebilir kılan işlere yatırım yapmak
08:02
and accessible to so many more people
147
482517
2482
08:05
attacks this scarcity
148
485023
1717
bu nadirliğe saldırıyor
08:06
and creates the revenues for governments to reinvest in their economies.
149
486764
4533
ve hükûmetlerin ekonomilerine yeniden yatırım yapmaları için gelir yaratıyor.
08:11
Now, when this happens on a countrywide level,
150
491992
3136
Bu, ülke çapında bir düzeyde olduğunda
08:15
it can revolutionize nations.
151
495152
2183
milletleri kökten değiştirebilir.
08:18
Consider the impact in South Korea.
152
498284
2419
Güney Kore'deki etkiyi göz önüne alın.
08:21
Now, in the 1950s,
153
501822
1480
1950'lerde Güney Kore son derece yoksul bir ülkeydi
08:23
South Korea was a desperately poor country,
154
503326
3538
08:26
and it was very corrupt.
155
506888
1669
ve çok yozlaşmıştı.
08:29
The country was ruled by an authoritarian government
156
509513
3162
Ülke, otoriteryen bir hükûmet tarafından yönetiliyordu,
08:32
and engaged in bribery and embezzlement.
157
512699
2797
rüşvetçilik ve yolsuzlukla doluydu.
08:35
In fact, economists at the time said South Korea was trapped in poverty,
158
515858
5668
Aslında o zamanın ekonomistleri
Güney Kore'nin sefalet içinde hapsedildiğini söylüyordu
08:41
and they referred to it as "an economic basket case."
159
521550
3603
ve bunu "ekonomik bir bunalım" olarak tanımlıyordu.
08:46
When you looked at South Korea's institutions,
160
526240
2190
Güney Kore'nin kurumlarına baktığınızda
08:48
even as late as the 1980s,
161
528454
1561
1980'ler kadar geç zamanlarda bile
08:50
they were on par with some of the poorest and most corrupt African countries
162
530039
3900
en yoksul ve en yozlaşmış Afrika ülkeleriyle o zaman eşdeğer tutuluyordu.
08:53
at the time.
163
533963
1247
08:55
But as companies like Samsung, Kia, Hyundai
164
535938
4731
Ama Samsung, Kia ve Hyundai gibi şirketlerin
09:00
invested in innovations that made things much more affordable
165
540693
3732
çok daha fazla insan için nesneleri çok daha uygun fiyatlı hâle getiren
09:04
for so many more people,
166
544449
2184
yeniliklere yatırım yapmasıyla
09:06
South Korea ultimately became prosperous.
167
546657
2616
Güney Kore en sonunda zengin oldu.
09:09
As the country grew prosperous,
168
549925
2757
Ülke daha varlıklı oldukça
09:12
it was able to transition from an authoritarian government
169
552706
3078
otoriteryen bir hükûmetten demokratik bir hükûmete geçebildiler
09:15
to a democratic government
170
555808
2201
09:18
and has been able to reinvest in building its institutions.
171
558033
4396
ve kendi kurumlarını kurmak için yeniden yatırım yapabildiler
09:22
And this has paid off tremendously.
172
562453
2235
ve bu harika bir şekilde sonuç verdi.
09:25
For instance, in 2018,
173
565698
1962
Örneğin 2018'de Güney Kore'nin başkanı yolsuzluğa bağlı suçlamalarla
09:27
South Korea's president was sentenced to 25 years in prison
174
567684
3956
25 yıllık hapis cezasına çarptırıldı.
09:31
on corruption-related charges.
175
571664
1979
09:34
This could never have happened decades ago when the country was poor
176
574259
4061
Bu, ülke yoksul ve otoriteryen bir hükûmet tarafından yürütüldüğü zamanlarda,
09:38
and ruled by an authoritarian government.
177
578344
2794
on yıllar önce asla olamazdı.
09:42
In fact, as we looked at most prosperous countries today, what we found was,
178
582450
4645
Aslında bugün en zengin ülkelere baktığımızda
bulduğumuz şey varlıklı hâle geldikçe yolsuzluğu azaltabilmiş olmalarıydı --
09:47
they were able to reduce corruption as they became prosperous --
179
587119
4053
09:51
not before.
180
591196
1499
daha öncesinde değil.
09:53
And so where does that leave us?
181
593910
1670
O hâlde hangi sonuca varmalıyız?
09:56
I know it may sound like I'm saying we should just ignore corruption.
182
596673
4142
Yolsuzluğu sadece göz ardı etmemiz gerektiğini söylüyorum gibi gelebilir.
10:01
That's not what I'm saying at all.
183
601259
1772
Hiçbir şekilde söylediğim şey bu değil.
10:03
What I'm suggesting, though,
184
603850
1520
Aksine önerdiğim şey,
10:05
is that corruption, especially for most people in poor countries,
185
605394
4777
yolsuzluğun, özellikle de yoksul ülkelerdeki insanlar için,
10:10
is a work-around.
186
610195
1295
geçici bir çözüm olduğu.
10:12
It's a utility
187
612196
1151
Bir sorunu çözmede
10:13
in a place where there are fewer better options to solve a problem.
188
613371
3575
daha az iyi seçeneklerin olduğu bir yerde faydalıdır.
10:17
Investing in innovations that make products much more affordable
189
617770
3586
Birçok insan için ürünleri çok daha uygun fiyatlı hâle getiren
10:21
for many people
190
621380
1759
yeniliklere yatırım yapmak sadece bu nadirliğe saldırmıyor,
10:23
not only attacks this scarcity
191
623163
2213
10:25
but it creates a sustainable source of revenue
192
625400
2717
aynı zamanda devletlerin kurumlarını güçlendirmek için
10:28
for governments to reinvest into the economies
193
628141
3228
ekonomilerine yeniden yatırım yapmaları için
10:31
to strengthen their institutions.
194
631393
2519
sürdürülebilir bir gelir kaynağı yaratıyor.
10:34
This is the critical missing piece in the economic development puzzle
195
634497
3718
Bu, en sonunda yolsuzluğu azaltmamıza yardımcı olacak
10:38
that will ultimately help us reduce corruption.
196
638239
3322
ekonomik gelişim yapbozundaki önemli eksik parça.
10:43
You know, I lost hope in Nigeria when I was 16.
197
643013
2551
16 yaşındayken Nijerya'ya karşı umudumu kaybettim.
10:46
And in some ways, the country has actually gotten worse.
198
646405
2951
Bir bakıma ülke aslında daha da kötüleşti.
10:50
In addition to widespread poverty and endemic corruption,
199
650105
4175
Geniş çaptaki yoksulluğa ve sık görülen yolsuzluğa ek olarak
10:54
Nigeria now actually deals with terrorist organizations
200
654304
2885
Nijerya şimdi de Boko Haram gibi terör örgütleriyle uğraşıyor.
10:57
like Boko Haram.
201
657213
1702
10:59
But somehow, I am more hopeful about Nigeria today
202
659788
3490
Ama bir şekilde bugün Nijerya konusunda daha önce olduğumdan çok daha umutluyum.
11:03
than I have ever been before.
203
663302
1707
11:05
When I see organizations investing in innovations
204
665474
3862
İnsanlar için istihdam yaratan
ve nesneleri daha uygun fiyatlı hâle getiren
11:09
that are creating jobs for people
205
669360
2311
yeniliklere yatırım yapan organizasyonları gördüğümde --
11:11
and making things affordable --
206
671695
2118
11:13
I mean organizations like Lifestores Pharmacy,
207
673837
3012
ilaçları ve tıbbi ürünleri insanlar için daha uygun fiyatlı hâle getiren
11:16
making drugs and pharmaceuticals more affordable for people;
208
676873
4380
Lifestores Pharmacy gibi organizasyonlardan bahsediyorum
11:21
or Metro Africa Xpress,
209
681277
2136
veya birçok küçük işletme için lojistik ve dağıtımın azlığıyla mücadele eden
11:23
tackling the scarcity of distribution and logistics for many small businesses;
210
683437
5014
Metro Africa Xpress gibi
11:28
or Andela, creating economic opportunity for software developers --
211
688475
5127
veya yazılım geliştiriciler için ekonomik fırsat yaratan Andela gibi --
11:33
I am optimistic about the future.
212
693626
2746
geleceğe karşı iyimserim.
11:36
I hope you will be, too.
213
696396
1729
Umarım siz de olursunuz.
11:38
Thank you.
214
698149
1188
Teşekkür ederim.
11:39
(Applause)
215
699361
4924
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7