How surfboards connect us to nature | Small Thing Big Idea, a TED series

Transcriber: TED Translators admin Reviewer: Krystian Aparta

Çeviri: Cihan Ekmekçi Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

Riding a wave is like suddenly gaining speed

Bir dalganın üzerinde gitmek aynı anda hem birden hızlanmak

and gliding at the same time.

hem de kaymak gibi.

Like walking on water, like flying.

Suyun üzerinde yürümek hatta uçmak gibi.

I think it's really about being one with a natural phenomenon.

Bence bu gerçekten de doğal bir fenomenle bütünleşmek.

[Small thing. Big idea.]

[Küçük şey. Büyük fikir.]

The surfboard requires a lot of ergonomic thinking.

Sörf tahtasının ergonomik bir tasarımı olması lazım.

How do I stand on it? How do I not slip off?

Üzerinde nasıl durulur? Nasıl düşülmez?

But at the same time,

Ama aynı zamanda,

it really has to work in that fluid environment.

o akışkan çevreye uyum sağlamalı.

It's really considered for the rider in some areas

Bazı alanlarda sörfçünün kendi düşünülüyor

and for water and physics in others.

ve bazılarında da su ve fizik.

A surfboard is made out of a core element

Sörf tahtası temel bir materyalden yapılıyor,

which tends to be foam, which makes the board float,

genellikle köpük oluyor, sörf tahtasının yüzmesini sağlıyor

and the skin of the board is some kind of resin,

ve tahtanın yüzü de bir tür rezinden yapılıyor;

epoxy, sometimes fiberglass.

epoksi, bazen de fiber cam.

There often is also a stringer,

Genellikle bir omurgası oluyor,

a wood piece down the middle,

ortasında ahşap bir parça,

which makes it stronger.

bu da onu daha sağlam yapıyor.

The rocker is the curvature of the board in the front.

Rocker dediğimiz şey de tahtanın önden eğimi.

That is important because that determines

Bu önemli bir ayrıntı

what kind of wave you will be able to take,

çünkü tahtanın ne tür dalgaları kaldırabileceğine buna bağlı,

how steep the wave is.

dalganın dikliği de tabii.

The tail affects performance.

Tahtanın kuyruğu performans için.

Different tails will make the board react differently,

Farklı kuyruklar, tahtayı farklı şekilde etkiliyor,

so it's a lot about personal preference.

yani aslında daha çok kişisel performansla ilgili.

Our understanding of surfing

Sörfle ilgili anlayışımız

comes from when the Tahitians in 1200 AD brought it to Hawaii.

M.S. 1200'de Tahitiyanların bunu Hawaii'ye getirmesiyle başladı.

So when James Cook arrived around 1780,

1780'de James Cook geldiğinde

he was mesmerized by hundreds of people in the water,

sudaki yüzlerce insan onu çok şaşırtmıştı;

children, women, men, surfing naked.

çocuklar, kadınlar, erkekler, çıplak sörf yapıyorlardı.

Calvinist missionaries arrive

Sonra kalvinist misyonerler geldi

and they're scandalized by it.

ve bunu yaftaladılar.

It becomes an illegal activity.

Sörf yasa dışı bir faaliyete dönüştü.

It becomes counterculture.

Kültür karşıtı bir hâl aldı.

The father of modern surfing is a Hawaiian named Duke Kahanamoku.

Modern sörfün kurucusu Duke Kahanamoku adında bir Hawaiili.

He is an extraordinary swimmer,

Olağanüstü bir yüzücü,

wins gold at the Olympics in 1912.

1912 olimpiyatlarında altın madalya kazandı.

Goes around the world to show his swimming

Dünyayı gezerek yüzme tarzını sergiliyor

but brings surfboards and demonstrates surfing.

ama sörf tahtasını da getiriyor ve sörf yapıyor.

Imagine, people had never seen surfing before.

Düşünün, insanlar daha önce hiç sörf görmemiş.

Suddenly, some person from a faraway place

Birdenbire adamın biri çok uzaklardan geliyor

is standing on water, riding on water.

ve suyun üzerinde gidiyor.

He comes back to Hawaii,

Hawaii'ye geri dönüyor

and they start to make more boards.

ve daha çok sörf tahtası yapmaya başlıyor.

Pre-Second World War,

İkinci Dünya Savaşı öncesi,

you're still looking at big, heavy wood boards.

hâlâ büyük, ağır ahşap tahtalar var.

Post-Second World War,

İkinci Dünya Savaşı sonrası,

new materials and new technologies become available,

yeni materyaller ve yeni teknolojiler gelişiyor

and those make the board lighter, more accessible, cheaper,

ve bunlar sörf tahtasını daha hafif, erişilebilir ve ucuz yapıyor.

but it continues to be a custom object,

Ama özel bir nesne olma özelliğini koruyor,

something that is made specifically for a person

özellikle bir kişi için tasarlanıyor,

or for a certain spot.

veya bir alan için.

It's a very symbiotic relationship

Sörfçü ve ona şekil veren arasında

between surfer and shaper.

oldukça simbiyotik bir ilişki var.

There's so many different criteria

Sörf tahtasının su hareketine dair fizik koşullarını etkileyen

that affect the physics of how that surfboard

o kadar çok farklı kriter var ki.

is moving in water.

A longboard is typically used on smaller waves.

Küçük dalgalar için genellikle uzun bir tahta kullanılıyor.

The riding has a lot of style.

Sörfün pek çok stili var.

You can walk the board,

Tahtayı yürütebilirsiniz,

put your toes over it, do a hang ten.

sadece ayak parmaklarınızı koyabilirsiniz.

A shortboard will be faster.

Kısa bir tahta daha hızlı olur.

They're harder to ride, they sink under the body.

Sörf yapmak daha zor olıuyor, altınızda batıyorlar.

Board design comes at the intersection between those physical factors,

Söef tahtası tasarımı bu fiziksel faktörlerle

and really, how I want to put myself in the water.

kendinizi suda görüş şekliniz arasındaki kesişimden doğuyor.

It's an expression as much as it is a physical activity.

Fiziksel bir aktivite olduğu kadar kişisel bir ifade yanı da var.

The draw may be because water is so elusive.

İlgi çekici olmasının sebebi suyun kestirilemez olması.

You can't fight it, you can't change it.

Karşı koyamazsınız, değiştiremezsiniz.

The best I can do is recognize what it does.

Yapabileceğiniz en iyi şey, ne yaptığını anlamak.

The surf may be big and getting bigger

Sörf gittikçe büyüyebilir,

and surging while you're in the water.

suyun içindeyken iniş çıkışlar olabilir.

The elements are changing.

Elementler değişiyor.

The wind is coming up.

Rüzgar işin içine giriyor.

You have to be in symbiosis with the environment.

Çevreyle ortak olmalısınız.

You need to look and feel for everything

Çevrenizde olan her şeyi görmeli ve hissetmelisiniz.

that's happening around you.

And yet, it's so short.

Ama yine de o kadar kısa ki.

Five, eight, 15 seconds.

Beş, sekiz, 15 saniye.

It's fleeting, but you have to go back to it.

Uçup gidiyor adeta ama yeniden denemek zorundasınız.