A mother and son united by love and art | Deborah Willis and Hank Willis Thomas

42,371 views ・ 2018-01-15

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Ufuk Elif Rodoplu Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:12
Hank Willis Thomas: I'm Deb's son.
0
12960
1696
Hank Willis Thomas: Deb'in oğluyum.
00:14
(Laughter)
1
14680
1576
(Gülüşmeler)
00:16
Deborah Willis: And I'm Hank's mom.
2
16280
2616
Deborah Willis: Ben de Hank'in annesiyim.
00:18
HWT: We've said that so many times,
3
18920
1936
HWT: Bunu defalarca söyledik
00:20
we've made a piece about it.
4
20880
1736
ve hakkında bir eser ürettik.
00:22
It's called "Sometimes I See Myself In You,"
5
22640
2656
Adı "Bazen Sende Kendimi Görüyorum",
00:25
and it speaks to the symbiotic relationship
6
25320
2256
yaşamımız ve iş hayatımız boyunca geliştirdiğimiz
00:27
that we've developed over the years through our life and work.
7
27600
2936
ortak yaşam ilişkisinden bahsediyor.
00:30
And really, it's because everywhere we go,
8
30560
3136
Gerçekten, çünkü gittiğimiz her yerde,
00:33
together or apart,
9
33720
1296
beraber ya da ayrı,
00:35
we carry these monikers.
10
35040
1240
bu isimleri taşıyoruz.
Dünyaya gelmemin bile öncesinden bu yana
00:37
I've been following in my mother's footsteps
11
37000
2096
annemin ayak izlerini takip ediyorum
00:39
since before I was even born
12
39120
1576
00:40
and haven't figured out how to stop.
13
40720
2080
ve nasıl duracağımı hâlen bilmiyorum.
00:43
And as I get older, it does get harder.
14
43600
2320
Büyüdükçe daha da zorlaşıyor.
00:46
No seriously, it gets harder.
15
46680
2256
Gerçekten, zorlaşıyor.
00:48
(Laughter)
16
48960
1536
(Gülüşmeler)
00:50
My mother's taught me many things, though,
17
50520
2376
Ama annem bana birçok şey öğretti,
00:52
most of all that love overrules.
18
52920
2096
en önemlisi sevginin her şeye hükmettiğini öğretti.
00:55
She's taught me that love
19
55040
2176
Annem bana sevginin
00:57
is an action,
20
57240
2200
bir eylem olduğunu öğretti,
01:00
not a feeling.
21
60240
1296
bir his değil.
01:01
Love is a way of being, it's a way of doing,
22
61560
3456
Sevgi bir var olma, bir gerçekleştirme biçimidir,
01:05
it's a way of listening and it's a way of seeing.
23
65040
3200
dinleme ve görme biçimidir.
DW: Ayrıca, sevgiyle ilgili olarak
01:09
DW: And also, the idea about love,
24
69320
2376
01:11
photographers,
25
71720
1520
fotoğrafçılar,
01:14
they're looking for love when they make photographs.
26
74360
2696
fotoğraf çekerken sevgiyi ararlar.
01:17
They're looking and looking and finding love.
27
77080
2776
Ararlar, ararlar ve sevgiyi bulurlar.
01:19
Growing up in North Philadelphia,
28
79880
1616
Kuzey Philadelphia'da büyürken
01:21
I was surrounded by people in my family and friends
29
81520
3856
çevrem, aile ve arkadaşlarımdan fotoğraf çeken insanlarla doluydu,
01:25
who made photographs
30
85400
1536
fotoğraflar çeken
01:26
and used the family camera as a way of telling a story about life,
31
86960
3976
ve aile kamerasını hayatla ilgili hikâyeler anlatmak için kullanan
01:30
about life of joy,
32
90960
1576
yaşama sevincinin
01:32
about what it meant to become a family in North Philadelphia.
33
92560
4736
ve Kuzey Philadelphia'da aile olmanın ne demek olduğunu anlatmak gibi.
01:37
So I spent most of my life searching for pictures
34
97320
3056
Hayatımın çoğunu siyahi sevgi, siyahi sevinç ve aile yaşamım
01:40
that reflect on ideas about black love, black joy
35
100400
3416
hakkında fotoğraflar arayarak geçirdim.
01:43
and about family life.
36
103840
1576
01:45
So it's really important to think about the action of love overrules as a verb.
37
105440
5880
Sevmek eyleminin her şeye hükmettiğini düşünmek gerçekten önemli.
01:52
HWT: Sometimes I wonder if the love of looking is genetic,
38
112120
4336
HWT: Bazen bakma sevgisinin genetik olup olmadığını merak ediyorum
01:56
because, like my mother,
39
116480
2416
çünkü ben de annem gibi
01:58
I've loved photographs since before I can even remember.
40
118920
3296
kendimi bildim bileli fotoğrafları seviyorum.
02:02
I think sometimes that -- after my mother and her mother --
41
122240
3776
Bazen düşünüyorum da -annemden ve onun annesinden sonra-
fotoğrafçılık ve fotoğraflar benim ilk aşklarım.
02:06
that photography and photographs were my first love.
42
126040
3456
02:09
No offense to my father,
43
129520
1776
Babam alınmasın ama
02:11
but that's what you get for calling me a "ham"
44
131320
2696
beni her yerde "jambon" olarak adlandırmanın
02:14
wherever you go.
45
134040
1656
sonucu budur.
02:15
I remember whenever I'd go to my grandmother's house,
46
135720
2477
Ne zaman büyükannemin evine gitsem
02:18
she would hide all the photo albums
47
138221
1675
albümleri sakladığını hatırlıyorum
02:19
because she was afraid of me asking,
48
139920
2255
çünkü soru sormamdan korkuyordu,
02:22
"Well, who is that in that picture?"
49
142199
1737
"Bu fotoğraftaki kim?"
02:23
and "Who are they to you and who are they to me,
50
143960
2256
ve "Senin neyin oluyorlar, benim neyim oluyorlar
ve bu fotoğraf çekildiğinde kaç yaşındaydın?
02:26
and how old were you when that picture was taken?
51
146240
2336
02:28
How old was I when that picture was taken?
52
148600
2056
Bu fotoğraf çekildiğinde yaşım kaçtı?
Neden siyah beyazlar?
02:30
And why were they in black and white?
53
150680
1816
Ben doğmadan önce dünya siyah beyaz mıydı?"
02:32
Was the world in black and white before I was born?"
54
152520
2429
02:34
DW: Well, that's interesting,
55
154973
1403
DW: Bu ilginç,
yani dünyayı siyah beyaz olarak düşünmek.
02:36
just to think about the world in black and white.
56
156400
2336
02:38
I grew up in a beauty shop in North Philadelphia,
57
158760
2336
Ben Kuzey Philadelphia'da bir kozmetik mağazasında büyüdüm
-annemin mağazasında- siyahi kadın dergilerine bakarken,
02:41
my mom's beauty shop, looking at "Ebony Magazine,"
58
161120
2376
02:43
found images that told stories that were often not in the daily news,
59
163520
4936
günlük haberlerde genelde yer almayan
fakat aile albümünden hikâyeler anlatan fotoğraflar buldum.
02:48
but in the family album.
60
168480
1576
02:50
I wanted the family album to be energetic for me,
61
170080
2976
Ve kendi hikâyemi anlatması için
aile albümümün oldukça enerji dolu olmasını istedim.
02:53
a way of telling stories,
62
173080
1656
02:54
and one day I happened upon a book in the Philadelphia Public Library
63
174760
3856
Bir gün, Philadelphia Devlet Kütüphanesi'nde bir kitaba rastladım.
02:58
called "The Sweet Flypaper of Life" by Roy DeCarava and Langston Hughes.
64
178640
4376
"The Sweet Flypaper of Life" adındaki bu kitabı
Roy DeCarava ve Langston Huges yazmıştı.
Düşününce, yedi yaşındayken bu kitapta beni etkileyen adındaki
03:03
I think what attracted me as a seven-year-old,
65
183040
2176
03:05
the title, flypaper and sweet,
66
185240
2936
"sinek kâğıdı" ve "tatlı" sözcükleriydi.
03:08
but to think about that as a seven-year-old,
67
188200
2096
Ama yine de yedi yaşında bir çocuk olarak
03:10
I looked at the beautiful images that Roy DeCarava made
68
190320
3376
Roy DeCarava'nın yaptığı güzel resimlere baktım
03:13
and then looked at ways that I could tell a story about life.
69
193720
3656
ve hayat hikâyemi anlatabilmenin yollarını aramaya başladım.
03:17
And looking for me is the act that basically changed my life.
70
197400
4120
Ve bu arayış benim için hayatımı tamamen değiştiren şey oldu.
03:21
HWT: My friend Chris Johnson told me that every photographer,
71
201920
3576
HWT: Arkadaşım Chris Johnson bana her fotoğrafçının
03:25
every artist, is essentially trying to answer one question,
72
205520
4216
hatta her sanatçının tek bir soruyu cevaplamaya çalıştığını söylemişti.
03:29
and I think your question might have been,
73
209760
2256
Ve bence senin sorun şu; "Dünyanın geri kalanı
03:32
"Why doesn't the rest of the world see how beautiful we are,
74
212040
3336
neden ne kadar güzel olduğumuzu görmüyor?
03:35
and what can I do to help them see our community the way I do?"
75
215400
3896
Ve topluluğumuzu benim gördüğüm gibi görmeleri için ne yapabilirim?"
03:39
DW: While studying in art school --
76
219320
1696
DW: Sanat okulunda okurken
03:41
it's probably true --
77
221040
1416
-bu muhtemelen doğru-
03:42
I had a male professor who told me that I was taking up a good man's space.
78
222480
3920
Bana, iyi bir erkeğin yerini kapladığımı söyleyen erkek bir profesörüm vardı.
Fotoğrafçı olma hayalimi bastırmaya çalışıyordu.
03:47
He tried to stifle my dream of becoming a photographer.
79
227120
3376
03:50
He attempted to shame me in a class full of male photographers.
80
230520
3816
Erkek öğrencilerle dolu bir sınıfta beni aşağılamaya kalkıştı.
03:54
He told me I was out of place and out of order as a woman,
81
234360
3896
Bana, bir kadın olarak münasebetsiz ve yoldan çıkmış olduğumu
03:58
and he went on to say that all you could and would do
82
238280
2976
ve ardından bir kadın olarak en iyi yapacağım şeyin
04:01
was to have a baby when a good man could have had your seat in this class.
83
241280
4296
bir çocuk doğurmak olduğunu,
benim yerimdeyse "iyi bir erkeğin" olması gerektiğini söyledi.
04:05
I was shocked into silence into that experience.
84
245600
3576
Olayın şokuyla sessizliğe büründüm.
04:09
But I had my camera, and I was determined to prove to him
85
249200
2816
Ama hâlâ bir kameram vardı ve ona,
o sınıftaki bir sandalyede oturmayı hak ettiğimi göstermeye kararlıydım.
04:12
that I was worthy for a seat in that class.
86
252040
2496
04:14
But in retrospect, I asked myself: "Why did I need to prove it to him?"
87
254560
3496
Ama geçmişe baktığımda kendime soruyorum,
"Neden ona ispat etmem gerekiyor?"
04:18
You know, I had my camera, and I knew I needed to prove to myself
88
258080
3336
Bilirsiniz, kameram vardı ve kendimi fotoğrafçılıkta bir fark yaratacağıma
04:21
that I would make a difference in photography.
89
261440
2176
inandırmam gerektiğini biliyordum.
04:23
I love photography, and no one is going to stop me from making images.
90
263640
3400
Fotoğrafçılığı seviyordum ve kimse beni imgeler yaratmaktan alıkoyamazdı.
04:27
HWT: But that's when I came in.
91
267760
1495
HWT: Ama o zaman ben geldim.
04:29
DW: Yeah, that year I graduated, I got pregnant.
92
269279
2937
DW: Evet, mezun olduğum yıl sana hamile kaldım.
04:32
Yep, he was right.
93
272240
1440
Evet, o haklıydı.
04:34
And I had you,
94
274600
1216
Artık sana sahiptim
04:35
and I shook off that sexist language that he used against me
95
275840
4936
ve bana karşı kullandığı cinsiyetçi dili silkinip üzerimden attım,
04:40
and picked up my camera and made photographs daily,
96
280800
2976
kameramı alıp her gün fotoğraf çektim.
04:43
and made photographs of my pregnant belly as I prepared for graduate school.
97
283800
4656
Yüksek lisansa hazırlanırken hamilelik göbeğimin fotoğraflarını çekmeye başladım.
04:48
But I thought about also that black photographers were missing
98
288480
3936
Ama fotoğrafçılığın tarihini anlatan kitaplarda
siyahi fotoğrafçıların olmadığını görüyordum
04:52
from the history books of photography,
99
292440
3056
04:55
and I was looking for ways to tell a story.
100
295520
2936
ve bu hikâyeyi anlatmanın yollarını arıyordum.
04:58
And I ran across Gordon Parks' book "A Choice of Weapons,"
101
298480
4616
Bir gün, Gordon Parks'ın "A Choice of Weapons" kitabına rastladım,
ki bu onun otobiyografisiydi.
05:03
which was his autobiography.
102
303120
1696
05:04
I began photographing and making images,
103
304840
2536
Böylece, fotoğraf çekmeye ve imgeler üretmeye başladım
05:07
and I tucked away that contact sheet that I made of my pregnant belly,
104
307400
4296
ve hamilelik göbeğimin fotoğraflarından yaptığım kolajı sakladım
05:11
and then you inspired me to create a new piece,
105
311720
2576
ama sonrasında sen bana başka bir eser üretmem için ilham verdin.
05:14
a piece that said, "A woman taking a place from a good man,"
106
314320
4296
Eserin adı şuydu: "Bir kadın, iyi bir erkeğin yerini alıyor"
05:18
"You took the space from a good man,"
107
318640
1816
"İyi bir erkeğin elinden yerini aldın."
05:20
and then I used that language and reversed it and said,
108
320480
3576
Sonrasında bu söylemi tersine çevirdim ve şöyle dedim:
"Ben, iyi bir erkek için bir yer yarattım, senin için."
05:24
"I made a space for a good man, you."
109
324080
2816
05:26
(Applause)
110
326920
1216
HWT: Teşekkür ederim anne.
05:28
HWT: Thanks, ma.
111
328160
1280
(Alkışlar)
Tıpkı annem gibi ben de fotoğraflarla dolu bir evde büyüdüm.
05:33
Like mother, like son.
112
333040
2176
05:35
I grew up in a house full of photographs.
113
335240
3576
05:38
They were everywhere, and my mother would turn the kitchen into a darkroom.
114
338840
4016
Her yerdeydiler ve annem mutfağı karanlık odaya dönüştürmüştü
05:42
And there weren't just pictures that she took
115
342880
2136
ve evde sadece annemin çektiği ya da aile üyelerimizin olduğu fotoğraflar yoktu.
05:45
and pictures of family members.
116
345040
1536
05:46
But there were pictures on the wall of and by people that we didn't know,
117
346600
4576
Duvarda, yerlerde, bilmediğimiz insanların tanımadığımız kadın ve erkeklerin
fotoğrafları duruyordu.
05:51
men and women that we didn't know.
118
351200
2016
05:53
Thanks, ma.
119
353240
1216
Çok sağ ol, anne.
05:54
(Laughter)
120
354480
1216
05:55
I have my own timing.
121
355720
1216
Kendi zamanlamam var, anne.
05:56
(Laughter)
122
356960
1656
05:58
Did you see her poke me?
123
358640
1216
Beni nasıl dürttüğünü gördünüz mü?
05:59
(Laughter)
124
359880
1216
İplerimi eline aldı.
06:01
Puppet strings.
125
361120
1200
06:06
I grew up in a house full of photographs.
126
366000
2296
Fotoğraflarla dolu bir evde büyüdüm.
06:08
(Applause)
127
368320
3216
06:11
But they weren't just pictures of men and women that we knew,
128
371560
2896
Dediğim gibi, sadece tanıdığımız insanların değil
06:14
but pictures of people that I didn't know,
129
374480
3136
tanımadığım insanların fotoğrafları vardı.
06:17
Pretty much, it was pretty clear from what I learned in school,
130
377640
2976
Açıkçası, okulda öğrendiğim kadarıyla diğer insanların da tanımadığı insanlardı.
06:20
that the rest of the world didn't either.
131
380640
2496
Annemin neyle uğraştığını anlamam biraz zamanımı aldı
06:23
And it took me a long time to figure out what she was up to,
132
383160
3456
06:26
but after a while, I figured it out.
133
386640
3616
ama bir süre sonra çözdüm.
06:30
When I was nine years old, she published this book,
134
390280
2416
Ben dokuz yaşındayken, annem kitabını yayınladı:
06:32
"Black Photographers, 1840-1940: A Bio-Bibliography."
135
392720
3896
"Siyahi Fotoğrafçılar, 1840-1940: Biyobibliografya."
06:36
And it's astounding to me to consider
136
396640
2376
Benim için, Afro Amerikalıların 1840'ta fotoğraf çektiğini bilmek
06:39
that in 1840, African Americans were making photographs.
137
399040
4216
gerçekten müthişti.
06:43
What does it mean for us to think
138
403280
1616
Bizim için bunu düşünmek ne ifade ediyor?
06:44
that at a time that was two, three decades before the end of slavery,
139
404920
4656
Köleliğin sona ermesinden yirmi otuz yıl önce
06:49
that people were learning how to read,
140
409600
3176
okumayı, matematiği öğrenmek zorundaydılar
06:52
they had to learn how to do math,
141
412800
1616
06:54
they had to be on the cutting edge of science and technology,
142
414440
2896
matematik, fizik, kimya, teknoloji ve bilimde ileri olmaları gerekiyordu.
06:57
to do math, physics and chemistry just to make a single photograph.
143
417360
4776
Sadece bir tane fotoğraf yapabilmek için.
07:02
And what compelled them to do that if not love?
144
422160
2560
Onlara bunu yaptıran şey sevgi değilse nedir?
Bu, onu sonraki kitabına yönlendirdi: "Siyahi Fotoğrafçılar, 1940-1988"
07:05
Well, that book led her to her next book, "Black Photographers, 1940-1988,"
145
425200
5056
07:10
and that book led to another book, and another book, and another book,
146
430280
4696
ve bu kitap bir diğerine, diğeri bir başkasına, başka bir kitap diğerine
ve o kitap bir diğerine, diğeri bir başka kitaba, diğeri bir başkasına...
07:15
and another book, and another book,
147
435000
2256
07:17
and another book, and another book,
148
437280
1696
07:19
and another book, and another book, and another book, and another book,
149
439000
3336
07:22
and another book, and another book, and another book, and another book,
150
442360
3336
07:25
and another book, and another book, and another.
151
445720
2256
07:28
(Applause)
152
448000
1736
07:29
And throughout my life,
153
449760
1336
ve hayatım boyunca annem
07:31
she's edited and published dozens of books
154
451120
3536
onlarca kitap düzenledi ve yayınladı
07:34
and curated numerous exhibitions on every continent,
155
454680
4696
ve her kıtada sayısız serginin küratörlüğünü yaptı
bunların hepsi siyahi fotoğrafçılarla ilgili değildi ama hepsi
07:39
not all about black photographers but all inspired by the curiosity
156
459400
3536
Kuzey Philadelphialı küçük siyahi kızın merakından ilham alıyordu.
07:42
of a little black girl from North Philadelphia.
157
462960
2536
07:45
DW: What I found is that black photographers had stories to tell,
158
465520
3416
Ve tüm bunların sonunda ulaştığım şey, siyahi fotoğrafçıların
anlatacak hikâyeleri olduğu
07:48
and we needed to listen.
159
468960
2136
ve bizim onları dinlememiz gerektiğiydi.
07:51
And then I found and I discovered
160
471120
1616
Sonrasında bazı siyahi fotoğrafçıları keşfettim.
07:52
black photographers like Augustus Washington,
161
472760
2936
Bu güzel dagerreyotipi fotoğrafları yapan Agustus Washington gibi fotoğrafçıları.
07:55
who made these beautiful daguerreotypes
162
475720
2216
07:57
of the McGill family in the early 1840s and '50s.
163
477960
4016
Bu fotoğraflar, 1840'lı ve 50'li yıllarda yaşayan, McGill ailesinin fotoğrafları.
08:02
Their stories tended to be different, black photographers,
164
482000
2936
Siyahi fotoğrafçıların çok farklı hikâyeleri var
08:04
and they had a different narrative about black life during slavery,
165
484960
3976
ve kölelik zamanındaki yaşantılarıyla ilgili anlatacak değişik şeyleri var.
08:08
but it was also about family life, beauty and telling stories about community.
166
488960
4656
Hikâyeleri aynı zamanda aile hayatı ve bizlerin güzelliğini anlatmakla da ilgili.
08:13
I didn't know how to link the stories,
167
493640
2616
Tüm bu hikâyeleri nasıl bağlayacağımı bilmiyordum
08:16
but I knew that teachers needed to know this story.
168
496280
3120
ama tüm öğretmenlerin bu hikâyeyi bilmeleri gerektiğini biliyordum.
08:19
HWT: So I think I was my mother's first student.
169
499800
4456
HWT: Düşünüyorum da sanırım annemin ilk öğrencisi bendim
08:24
Unwillingly and unwittingly -- puppet strings --
170
504280
3576
gayriihtiyari, farkında bile olmadan -- iplerim elindeydi--
08:27
I decided to pick up a camera,
171
507880
2536
Bir gün, elime bir kamera aldım
08:30
and thought that I should make my own pictures
172
510440
2176
ve kendi fotoğraflarımı çekmem gerektiğini düşündüm
08:32
about the then and now and the now and then.
173
512640
2376
ve o günden bu güne, o zamandan bu zamana
08:35
I thought about how I could use photography
174
515040
3376
fotoğrafı nasıl kullanabileceğimizi düşünüyorum,
08:38
to talk about how what's going on outside of the frame of the camera
175
518440
3336
kadrajın dışında kalan her şeyin fotoğrafta gördüklerimizi
08:41
can affect what we see inside.
176
521800
2176
nasıl etkilediğini anlatabilmek için.
08:44
The truth is always in the hands of the actual image maker
177
524000
3296
Gerçek her zaman imgeyi yaratan kişinin ellerinde
08:47
and it's up to us to really consider what's being cut out.
178
527320
3056
ve neyin çıkarılacağı, neyin kalacağı gerçekten o kişiye bağlı.
08:50
I thought I could use her research as a jumping-off point
179
530400
2896
Annemin araştırmalarını toplumda gözlemlediğim şeyler için
08:53
of things that I was seeing in society
180
533320
1976
bir başlangıç noktası olarak kullanmayı düşündüm.
08:55
and I wanted to start to think about how I could use historical images
181
535320
3496
Sonrasında tüm bu tarihi imgeleri
geçmişte yaşananları anlatmak için nasıl kullanabileceğimi düşündüm.
08:58
to talk about the past being present
182
538840
3016
09:01
and think about ways that we can speak
183
541880
1856
Ve uzun zamandır verdiğimiz insan hakları ve eşitlik mücadelesinden
09:03
to the perennial struggle for human rights and equal rights
184
543760
3696
fotoğrafa yaklaşımım doğrultusunda
09:07
through my appropriation of photographs
185
547480
3616
09:11
in the form of sculpture, video,
186
551120
3376
ya da heykel, video ya da resim formunda
nasıl bahsedebileceğimizi düşündüm.
09:14
installation and paintings.
187
554520
1336
09:15
But through it all, one piece has affected me the most.
188
555880
4336
Ama tüm bunların yanında, beni en çok etkileyen şu parça oldu
- ki hâlâ bana ilham vermeye devam eder -
09:20
It continues to nourish me.
189
560240
1656
09:21
It's based off of this photograph by Ernest Withers,
190
561920
2456
Bu, Ernest Withers'ın 1968'de çektiği bir fotoğraftan esinlenen bir parça
09:24
who took this picture in 1968
191
564400
2416
09:26
at the Memphis Sanitation Workers March
192
566840
2376
Mephis Sanitasyonu'nun işçi eyleminde
09:29
of men and women standing collectively to affirm their humanity.
193
569240
4656
kadın ve erkeklerin "insan olduklarını bildirmek" için
toplandıkları ve ellerinde "ben insanım" yazan pankartlar tuttukları
09:33
They were holding signs that said "I am a man,"
194
573920
2536
bir fotoğraf bu.
09:36
and I found that astounding, because the phrase I grew up with
195
576480
2936
Bunu şaşırtıcı buluyorum çünkü ben "insan olan benim" mottosuyla büyüdüm,
09:39
wasn't "I am a man," it was "I am the man,"
196
579440
3096
"ben insanım" mottosuyla değil.
09:42
and I was amazed at how it went from this collective statement during segregation
197
582560
4176
Tecrit dönemindeki bu kolektif söylemin tecrit sona erdiği dönemde
nasıl bencil bir söyleme evrildiğini görmek beni çok şaşırtmıştı.
09:46
to this seemingly selfish statement after integration.
198
586760
3696
09:50
And I wanted to ponder that,
199
590480
1976
Bunun üzerine kafa patlatmak istedim
09:52
so I decided to remix that text in as many ways as I could think of,
200
592480
3216
ve bu metni olabildiğince farklı şekillerde karıştırmaya başladım
09:55
and I like to think of the top line as a timeline of American history,
201
595720
5096
ve bunu ilk dizesinden son dizesine kadar Amerika'nın kısa tarihi olarak düşündüm.
10:00
and the last line as a poem,
202
600840
2256
Şiirin son kıtasında şöyle diyordu:
10:03
and it says,
203
603120
1256
10:04
"I am the man. Who's the man. You the man. What a man.
204
604400
2816
"Ben oyum, o kim? Sen osun, o da kim?
10:07
I am man. I am many. I am, am I.
205
607240
2776
Ben oyum, ben çoğum, benim, ben miyim?
10:10
I am, I am. I am, Amen.
206
610040
2896
Benim, benim, benim, amin.
10:12
DW: Wow, so fascinating.
207
612960
1976
DW: Çok etkileyici.
10:14
(Applause)
208
614960
1216
(Alkışlar)
10:16
But what we learn from this experience
209
616200
1856
Ama bu tecrübeden öğrendiğimiz şey,
10:18
is the most powerful two words in the English language is, "I am."
210
618080
3856
İngilizcedeki en önemli iki kelimenin; "ben varım" olduğu
10:21
And we each have the capacity to love.
211
621960
2616
ve hepimizde sevme gücü olduğuydu.
10:24
Thank you.
212
624600
1216
Teşekkürler.
10:25
(Applause)
213
625840
4360
(Alkışlar)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7