A love letter to realism in a time of grief | Mark Pollock and Simone George

105,650 views ・ 2018-09-28

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Rasim Yusifov Gözden geçirme: Cihan Ekmekçi
00:13
Simone George: I met Mark when he was just blind.
0
13802
3159
Simone George: Mark'ı ilk gördüğümde görme engelliydi.
00:17
I had returned home to live in Dublin
1
17389
2000
Dublin'e, yaşamak için evime döndüğümde
00:19
after the odyssey that was my 20s,
2
19413
3402
20'lerimde geçirdiğim uzun yolculuktan sonra
00:22
educating my interest in human rights and equality in university,
3
22839
4317
insan hakları ve beraberlikle ilgili üniversitede eğitim aldım.
00:27
traveling the world, like my nomad grandmother.
4
27180
3200
Göçebe büyükannem gibi dünyayı dolaştım.
00:30
And during a two-year stint working in Madrid,
5
30831
3683
Madrid'de iki yıl çalıştığım zamanlarda,
00:34
dancing many nights till morning in salsa clubs.
6
34538
3745
salsa kulüplerinde sabaha kadar dans ederdim.
00:39
When I met Mark, he asked me to teach him to dance.
7
39903
2984
Mark'ı ilk gördüğümde benden ona dans etmeyi öğretmemi istedi.
00:43
And I did.
8
43188
1150
Ben de öğrettim.
00:45
They were wonderful times, long nights talking,
9
45515
2856
Muhteşem zamanlardı -- uzun uzadıya gece sohbetleri,
00:48
becoming friends and eventually falling for each other.
10
48395
3333
arkadaş olmalar ve aslında, birbirimizden hoşlanmalar.
00:53
Mark had lost his sight when he was 22,
11
53203
2715
22 yaşında Mark görme yetisini kaybetti.
00:55
and the man that I met eight years later was rebuilding his identity,
12
55942
4802
Sekiz yıl önce görüştüğüm adam kimliğini yeniden inşa ediyordu
01:00
the cornerstone of which was this incredible spirit
13
60768
3949
ve bu kimliğin temel taşı
01:04
that had taken him to the Gobi Desert, where he ran six marathons in seven days.
14
64741
4675
onu Gobi Sahrası'na götüren ve bir haftada 6 maraton koşturan muhteşem maneviyatıydı.
01:09
And to marathons at the North Pole, and from Everest Base Camp.
15
69918
4195
Everest Ana Kampı'ndan Kuzey Kutbu maratonlarına.
01:15
When I asked him what had led to this high-octane life,
16
75312
3707
Böyle hareketli bir hayat yaşamak için seni etkileyen nedir diye sorduğumda
01:19
he quoted Nietzsche:
17
79043
2118
Nietzsche'den alıntı yaptı:
01:21
"He, who has a Why to live, can bear with almost any How."
18
81185
4367
"Yaşamın bir anlamı varsa acının da bir anlamı olmalı."
01:27
He had come across the quote in a really beautiful book
19
87009
2993
Bu hisseyi Viktor Frankl'ın
01:30
called "Man's Search for Meaning," by Viktor Frankl,
20
90026
3583
"İnsanın Anlam Arayışı" isimli muhteşem bir kitabından okumuştu.
01:33
a neurologist and psychiatrist
21
93633
2206
Viktor Frankl, Nazi toplama kampı'nda
01:35
who survived years in a Nazi concentration camp.
22
95863
3200
uzun yıllar hayatta kalmayı başaran bir nörolog ve psikiyatrist.
01:39
Frankl used this Nietzsche quote to explain to us
23
99561
4231
Frankl Nietzsche'den yaptığı bu alıntıyı
01:43
that when we can no longer change our circumstances,
24
103816
3364
içinde olduğumuz durumu değişmek mümkün olmadığında
01:47
we are challenged to change ourselves.
25
107204
3000
kendimizi değişmeğe mecbur olduğumuzu göstermek için kullanıyor.
01:52
Mark Pollock: Eventually, I did rebuild my identity,
26
112188
3215
Mark Pollock: Aslında, kimliğimi yeniden kurmayı başardım.
01:55
and the Why for me was about competing again,
27
115427
3055
Benim için hayatın anlamı devamlı mücadele etmekti,
01:58
because pursuing success and risking failure
28
118506
3619
çünkü başarı peşinde koşmak ve başarısızlık riski
02:02
was simply how I felt normal.
29
122149
2936
sadece iyi hissettiriyordu.
02:05
And I finished the rebuild
30
125957
2412
Kimliğimi yeniden kurmayı
02:08
on the 10th anniversary of losing my sight.
31
128393
2934
görme yetimi kaybetmenin 10'uncu yıldönümünde tamamladım.
02:11
I took part in a 43-day expedition race
32
131861
4026
Kırk üç günlük sefer gezisine katıldım,
02:15
in the coldest, most remote, most challenging place on earth.
33
135911
4371
hem de dünyanın en soğuk, en uzak ve en büyüleyici yerinde.
02:20
It was the first race to the South Pole
34
140783
2059
Bu, Güney Kutbu'na ilk seyahatti,
02:22
since Shackleton, Scott and Amundsen set foot in Antarctica, 100 years before.
35
142866
6293
tabii, 100 yıl önce Shackleton, Scott ve Amundsenin Antarctica seferinden sonra.
02:30
And putting the demons of blindness behind me
36
150180
2783
Görme kaybının tüm dezavantajlarını göze alarak yola çıktım
02:32
with every step towards the pole,
37
152987
2783
ve kutba doğru her adım
02:35
it offered me a long-lasting sense of contentment.
38
155794
3984
bana uzun süren hoşnutluk hissettiriyordu.
02:41
As it turned out, I would need that in reserve,
39
161736
3238
Aslında ona yedek olarak sonra çok ihtiyacım oldu,
02:44
because one year after my return,
40
164998
4103
çünkü döndükten bir yıl sonra,
02:49
in, arguably, the safest place on earth,
41
169125
3032
belki de dünyanın en güvenli yerinde,
02:52
a bedroom at a friend's house,
42
172181
3332
arkadaşımın evinde
02:55
I fell from a third-story window onto the concrete below.
43
175537
5786
üçüncü kattaki pencereden betonun üzerine düştüm.
03:02
I don't know how it happened.
44
182164
1539
Bu nasıl oldu bilmiyorum.
03:04
I think I must have got up to go to the bathroom.
45
184133
2555
Sanırım banyoya gitmek için kalkmıştım.
03:07
And because I'm blind, I used to run my hand along the wall
46
187005
5437
Göremediğim için ellerimi duvarda gezdiririm,
03:12
to find my way.
47
192466
1150
bu şekilde yolu bulurum.
03:14
That night, my hand found an open space where the closed window should have been.
48
194704
5798
O gün elim kapalı olması gereken pencerenin açık boşluğuna geldi.
03:21
And I cartwheeled out.
49
201252
1467
Dışarı takla attım.
03:23
My friends who found me thought I was dead.
50
203657
2372
Arkadaşlarım beni bulduklarında öldüğümü zannettiler.
03:26
When I got to hospital, the doctors thought I was going to die,
51
206053
3850
Hastaneye götürüldüğümde doktorlar öleceğimi düşündü.
03:29
and when I realized what was happening to me,
52
209927
2334
Ama bana ne yapılacağını öğrendiğimde
03:32
I thought that dying might have been ...
53
212285
3429
düşündüm ki...
03:37
might have been the best outcome.
54
217157
2341
düşündüm ki ölüm en iyisi olur.
03:40
And lying in intensive care,
55
220125
2499
Yoğun bakımda yatarken
03:42
facing the prospect of being blind and paralyzed,
56
222648
4810
hem görme engelli hem de felç olma olasılığı ile yüz yüze,
03:47
high on morphine, I was trying to make sense of what was going on.
57
227482
4720
yüksek morfinden kafam iyi halde daha sonra ne olacağını düşünüyordum.
03:53
And one night, lying flat on my back,
58
233139
2763
Bir gece, sırtüstü yatarken
03:55
I felt for my phone to write a blog,
59
235926
6593
telefondan bir blog yazmak istedim.
04:02
trying to explain how I should respond.
60
242543
2360
Nasıl tepki vermem gerektiğiyle ilgili olacaktı.
04:04
It was called "Optimist, Realist or Something Else?"
61
244927
3912
İsmi böyleydi: "Optimist mi, realist mi, yoksa başka bir şey mi?"
04:08
and it drew on the experiences of Admiral Stockdale,
62
248863
3159
Vietnam Savaşı sırasında savaş esiri olmuş
04:12
who was a POW in the Vietnam war.
63
252046
2542
Amiral Stockdale'in tecrübesine dayandım.
04:16
He was incarcerated, tortured, for over seven years.
64
256092
4905
Hapsedildi, yedi yıl boyunca ona işkence ettiler.
04:21
His circumstances were bleak, but he survived.
65
261021
3769
Durumu umutsuzdu ama hayatta kaldı.
04:25
The ones who didn't survive were the optimists.
66
265513
3023
Hayatta kalamayanlar optimistlerdi.
04:29
They said, "We'll be out by Christmas,"
67
269084
1976
"Noel'e kadar buradan çıkacağız" diyorlardı.
04:31
and Christmas would come and Christmas would go,
68
271084
2808
Noeller geldi ve geçti,
04:33
and then it would be Christmas again,
69
273916
2225
çok sayıda Noel atlattılar
04:36
and when they didn't get out, they became disappointed, demoralized
70
276165
5405
ama kurtulamadıklarında kırıldılar, moralleri bozuldu
04:41
and many of them died in their cells.
71
281594
2975
ve birçok kişi kendi hücresinde öldü.
04:46
Stockdale was a realist.
72
286323
2809
Stockdale realistti.
04:49
He was inspired by the stoic philosophers,
73
289474
3306
Stoacı filozoflardan esinleniyordu,
04:52
and he confronted the brutal facts of his circumstances
74
292804
6456
en sonunda özgür olacağı inancını sürdürürken
04:59
while maintaining a faith that he would prevail in the end.
75
299284
4085
kendi durumunun sert gerçekleriyle yüzleşti.
05:04
And in that blog, I was trying to apply his thinking as a realist
76
304053
3988
Kendi blog'umda, onun gerçekçi düşüncelerini
05:08
to my increasingly bleak circumstances.
77
308065
2600
her gün kötüleşen durumuma uygulamaya çalışıyordum.
05:11
During the many months of heart infections and kidney infections
78
311609
3444
Kalp ve böbrek enfeksiyonunundan yattığım birkaç ay sonunda
05:15
after my fall, at the very edge of survival,
79
315077
4070
hayatta kalmamın neredeyse mümkün olmadığı bir durumda
05:20
Simone and I faced the fundamental question:
80
320172
4214
Simone ve ben temel bir soruyla yüzleştik:
05:25
How do you resolve the tension between acceptance and hope?
81
325891
4913
Kabullenme ve umut arasındaki gergin problemi nasıl çözmeliyiz?
05:30
And it's that that we want to explore with you now.
82
330828
3039
Bugün sizinle birlikte keşfetmek istediğimiz şey bu.
05:35
SG: After I got the call, I caught the first flight to England
83
335228
3167
SG: Telefon geldikten sonra İngiltere'ye giden ilk uçağa bindim
05:38
and arrived into the brightly lit intensive care ward,
84
338419
3809
ve Mark'ın çıplak, sadece bir çarşaf altında yattığı,
05:42
where Mark was lying naked, just under a sheet,
85
342252
3285
hayatta kaldığını gösteren cihazlara bağlı durumda olduğu
05:45
connected to machines that were monitoring if he would live.
86
345561
3886
parlak ve beyaz bir yoğun bakıma yetiştim.
05:50
I said, "I'm here, Mark."
87
350085
2539
"Buradayım, Mark" dedim.
05:53
And he cried tears he seemed to have saved just for me.
88
353180
4273
Gözyaşları uzun zamandır beni bekliyormuş gibi akmaya başladı.
05:58
I wanted to gather him in my arms, but I couldn't move him,
89
358641
4403
Onu bağrıma basmak istedim ama kıpırdama izni yoktu,
06:03
and so I kissed him the way you kiss a newborn baby,
90
363068
4095
bu yüzden sadece yeni doğmuş bebeği öptüğümüz gibi onu öptüm,
06:07
terrified of their fragility.
91
367187
1991
narinliğine zarar vermekten korkarak.
06:10
Later that afternoon, when the bad news had been laid out for us --
92
370673
4166
O öğleden sonra, kötü haber kapımızı çaldığında --
06:14
fractured skull, bleeds on his brain, a possible torn aorta
93
374863
4293
kırılmış kafatası, beyin kanamaları, aort yırtığı olasılığı
06:19
and a spine broken in two places, no movement or feeling below his waist --
94
379180
6008
ve kırık belkemiği, belden aşağıda duygu ve hareket kaybı vardı --
06:25
Mark said to me, "Come here.
95
385212
2968
Mark şöyle dedi: "Buraya gel.
06:29
You need to get yourself as far away from this as possible."
96
389109
4593
Kendini buradan olabildiğince uzak tutmalısın."
06:35
As I tried to process what he was saying,
97
395577
2699
Ne dediğini çözmeye çalıştığımda
06:38
I was thinking, "What the hell is wrong with you?"
98
398300
3515
böyle düşünüyordum: "Ne saçmalıyorsun?"
06:41
(Laughter)
99
401839
1714
(Gülme)
06:43
"We can't do this now."
100
403577
1594
"Bunu şimdi yapamayız."
06:45
So I asked him, "Are you breaking up with me?"
101
405990
3024
Ona bunu sordum: "Benimle ayrılmak mı istiyorsun?"
06:49
(Laughter)
102
409038
3516
(Gülme)
06:52
And he said, "Look, you signed up for the blindness, but not this."
103
412578
4658
O da: "Bak, körlük konusunda anlaştık, ama bunda değil" dedi.
06:58
And I answered, "We don't even know what this is,
104
418477
2841
Benim cevabım buydu: "Bunun ne olduğunu bile bilmiyoruz,
07:01
but what I do know is what I can't handle right now
105
421342
2666
ama kaldıramayacağımı bildiğim tek şey var,
07:04
is a breakup while someone I love is in intensive care."
106
424032
3020
o da yoğun bakımda yatan sevgilimle ayrılmak."
07:07
(Laughter)
107
427076
2363
(Gülme)
07:09
So I called on my negotiation skills and suggested we make a deal.
108
429463
4025
Uzlaşma yeteneğimi kullanarak bir anlaşma yapmayı başardım.
07:14
I said, "I will stay with you as long as you need me,
109
434178
3793
"Bana ihtiyacın olduğu sürece, bir desteğe ihtiyacın olduğu sürece
07:17
as long as your back needs me.
110
437995
2066
hep yanında olacağım.
07:20
And when you no longer need me, then we talk about our relationship."
111
440085
4078
Bana ihtiyacın olmadığı zaman ilişkimizi bir daha gözden geçiririz" dedim.
07:24
Like a contract with the possibility to renew in six months.
112
444577
3738
Altı ay içerisinde yenilenebilir bir anlaşma yaptık sanki.
07:28
(Laughter)
113
448339
1862
(Gülme)
07:31
He agreed and I stayed.
114
451458
2317
Kabul etti ve ben onunla kaldım.
07:34
In fact, I refused to go home even to pack a bag, I slept by his bed,
115
454339
4516
Eve gidip eşyalarımı toplamayı da reddettim, onun yanında uyudum,
07:38
when he could eat, I made all his food,
116
458879
2484
yemek yemesi mümkün olduğunda tüm yemeklerini yaptım.
07:41
and we cried, one or other or both of us together, every day.
117
461387
5503
Ya sadece o ya sadece ben ya da birlikte, her gün ağladık.
07:47
I made all the complicated decisions with the doctors,
118
467482
3413
Doktorlarla birlikte karmakarışık kararlar verdim,
07:50
I climbed right into that raging river over rapids that was sweeping Mark along.
119
470919
6929
Akıntı üzerinden Mark'ı saran öfke dolu nehrin içine atladım.
08:00
And at the first bend in that river, Mark's surgeon told us
120
480371
4373
Nehrin ilk dönemecinde, Mark'ın cerrahı
08:04
what movement and feeling he doesn't get back in the first 12 weeks,
121
484768
4119
"Eğer 12 hafta içerisinde hareket ve duyguları geri dönmezse
08:08
he's unlikely to get back at all.
122
488911
2444
çok büyük ihtimalle hiçbir zaman geri dönmeyecek" dedi.
08:13
So, sitting by his bed, I began to research why,
123
493046
3062
Onun yatağının kenarında oturarak nedenleri araştırmaya başladım.
08:16
after this period they call spinal shock,
124
496132
2914
"Belkemiği şoku" dedikleri şeyden sonra
08:19
there's no recovery, there's no therapy, there's no cure, there's no hope.
125
499070
4026
neden iyileşme, terapi, tedavi veya en azından bir umut yeri yok?
08:25
And the internet became this portal to a magical other world.
126
505111
4388
İnternet bir anda benim için gizemli bir dünyaya dönüştü.
08:29
I emailed scientists,
127
509523
2175
Bilim insanlarına eposta yazdım,
08:31
and they broke through paywalls
128
511722
1506
ödeme duvarlarını aşarak
08:33
and sent me their medical journal and science journal articles directly.
129
513252
3932
bana tıbbi dergilerini ve bilimsel makalelerini gönderdiler.
08:37
I read everything that "Superman" actor Christopher Reeve had achieved,
130
517569
3398
"Süpermen" oyuncusu Christopher Reeve'nin
08:40
after a fall from a horse
131
520991
1364
onu felç ve solunum cihazına bağlı bırakan attan düşüşü sonrasında
08:42
left him paralyzed from the neck down and ventilated.
132
522379
3600
neler yaptığını okudum.
08:46
Christopher had broken this 12-week spell;
133
526553
2533
Christopher bu 12 haftalık süreci atlattı;
08:49
he had regained some movement and feeling years after his accident.
134
529110
4157
geçirdiği kazadan uzun yıllar sonra bazı hareket ve duyguları geri döndü.
08:54
He dreamed of a world of empty wheelchairs.
135
534489
3800
O tekerlekli sandalyelerin boş olduğu bir dünya hayal ediyordu.
08:59
And Christopher and the scientists he worked with fueled us with hope.
136
539117
4712
Christopher ve birlikte çalıştığı bilim insanları bize umut kaynağı oldu.
09:06
MP: You see, spinal cord injury
137
546363
2136
MP: Görüyorsunuz, omurilik hasarı
09:08
strikes at the very heart of what it means to be human.
138
548523
3800
tam olarak insan olmanın anlamını taşıyan noktaya dokunuyor.
09:12
And it had turned me from my upright, standing, running form,
139
552347
4947
Beni dik, ayakta ve hareketli halimden
09:17
into a seated compromise of myself.
140
557318
3500
kendimin oturmuş bir aksine çevirdi.
09:21
And it's not just the lack of feeling and movement.
141
561128
3400
Bu sadece duygu ve hareket kaybı değil.
09:24
Paralysis also interferes with the body's internal systems,
142
564919
3118
Felç ayrıca bedenin bizi canlı saklamak için tasarlanmış
09:28
which are designed to keep us alive.
143
568061
2400
iç sistemlerine müdahele ediyor.
09:31
Multiple infections, nerve pain, spasms, shortened life spans are common.
144
571204
5071
Birçok enfeksiyon, sinir acısı, spazm, kısaltılmış hayat süresi çok yaygın.
09:36
And these are the things that exhaust even the most determined
145
576656
3143
Bunlar öyle şeyler ki dünyadaki 60 milyon felç hastası arasında
09:39
of the 60 million people around the world who are paralyzed.
146
579823
3093
en azimli olanlarını bile tüketiyor.
09:45
Over 16 months in hospital,
147
585710
2445
Hastanedeki 16 aydan sonra,
09:48
Simone and I were presented with the expert view
148
588179
3001
Simone'a ve bana uzman görüşü sunuldu.
09:51
that hoping for a cure had proven to be psychologically damaging.
149
591204
3729
Biz hala bir tedavinin mümkünlüğüne inanıyorduk.
09:55
It was like the formal medical system was canceling hope
150
595434
3738
Resmi tıbbi sistemin, sadece kabulün lehine,
09:59
in favor of acceptance alone.
151
599196
2949
umudu iptal etmesi gibiydi.
10:02
But canceling hope ran contrary to everything that we believed in.
152
602815
4849
Ama umudu iptal etmek, inandığımız her şeye aykırıydı.
10:09
Yes, up to this point in history,
153
609500
3083
Evet, bugüne kadar tarihte,
10:12
it had proven to be impossible to find a cure for paralysis,
154
612607
2814
felç için çare olmadığına inanılıyordu
10:15
but history is filled with the kinds of the impossible made possible
155
615445
4696
ama tarih insan çabasıyla mümküne dönüşen
10:20
through human endeavor.
156
620165
1533
mümkünsüzlerle dolu.
10:22
The kind of human endeavor that took explorers to the South Pole
157
622006
3134
O insan çabası ki geçen yüzyılın başlangıcında
10:25
at the start of the last century.
158
625164
2024
kâşifleri Güney Kutbu'na götürdü.
10:27
And the kind of human endeavor
159
627212
1960
O insan çabası ki
10:29
that will take adventurers to Mars in the early part of this century.
160
629196
4667
maceraperestleri bu yüzyılın erken bölümünde Mars'a götürecek.
10:34
So we started asking,
161
634641
2063
Böylece, şunu sorgulamaya başladık:
10:36
"Why can't that same human endeavor cure paralysis in our lifetime?"
162
636728
4555
"Neden o insan çabası hayatımız boyunca felç hastalığına tedavi bulamıyor?"
10:42
SG: Well, we really believed that it can.
163
642528
3198
SG: Peki, biz bunun olacağına gerçekten inandık.
10:45
My research taught us
164
645750
1255
Araştırmam bize öğretti ki
10:47
that we needed to remind Mark's damaged and dormant spinal cord
165
647029
5302
Mark'ın zedeli ve hareketsiz omuriliğine
10:52
of its upright, standing, running form,
166
652355
2277
düzgün, hareketli ve uyanık halini hatırlatmalıyız.
10:54
and we found San Francisco-based engineers at Ekso Bionics,
167
654656
4603
Ekso Bionics'de, San Fransisco'dan mühendisler bulduk,
10:59
who created this robotic exoskeleton that would allow Mark to stand and walk
168
659283
4550
yaptıkları robotik dış iskeletiyle Mark, Dublin'de inşasına başladığımız
11:03
in the lab that we started to build in Dublin.
169
663857
3133
laboratuvarda ayakta durabilecek ve yürüyebilecekti.
11:07
Mark became the first person to personally own an exo,
170
667911
3896
Mark dış iskeleti ilk elde eden kişi oldu
11:11
and since then, he and the robot have walked over one million steps.
171
671831
4600
ve o günden beri, robotla birlikte yaklaşık bir milyon adım attılar.
11:17
(Applause)
172
677395
5427
(Alkış)
11:22
It was bit of an early celebration, because actually it wasn't enough,
173
682846
3317
Aslında bu biraz erken kutlamaydı çünkü bu yeterli değildi,
11:26
the robot was doing all of the work,
174
686187
2796
tüm işi robot yapıyordu,
11:29
so we needed to plug Mark in.
175
689007
2171
biz de Mark'ı işe dâhil etmeliydik.
11:31
So we connected the San Francisco engineers
176
691934
2699
San Fransiskolu mühendisleri
11:34
with a true visionary in UCLA, Dr. Reggie Edgerton,
177
694657
4984
California Üniversitesi'nden gerçek bir gelecek bilimci
11:39
the most beautiful man
178
699665
1841
Dr. Reggie Edgerton'la tanıştırdık,
11:41
and his team's life work had resulted in a scientific breakthrough.
179
701530
4552
o mükemmel biri ve ekibiyle birlikte çığır açan bilimsel keşifler yapıyorlar.
11:46
Using electrical stimulation of the spinal cord,
180
706704
3136
Omuriliğinin elektrik stimülasyonunu kullanarak
11:49
a number of subjects have been able to stand,
181
709864
2819
bazı vakalar ayakta durmayı başardı,
11:52
and because of that, regain some movement and feeling
182
712707
3181
bunun sayesinde biraz hareket ve duygu
11:55
and most importantly,
183
715912
1603
ve en önemlisi,
11:57
to regain some of the body's internal functions
184
717539
3307
bizi canlı tutmak ve hayattan zevk almaya yardım etmek için tasarlanmış
12:00
that are designed to keep us alive and to make that life a pleasure.
185
720870
4881
iç organlarının bazı fonksiyonları geri döndü.
12:06
Electrical stimulation of the spinal cord,
186
726903
2960
Düşünüyoruz ki elektrik stimülasyonu
12:09
we think, is the first meaningful therapy ever for paralyzed people.
187
729887
5099
felç hastaları için en önemli tedavi sürecidir.
12:16
Now, of course, the San Francisco engineers
188
736692
2036
Elbette, San Fransisco mühendisleri
12:18
and the scientists in UCLA
189
738752
1855
ve California Üniversitesi'ndeki bilim insanları
12:20
knew about each other, knew about each other's work.
190
740631
2769
birbirilerini tanıyorlardı ve işlerinden haberdardılar.
12:23
But as so often happens
191
743424
1971
Ancak her zaman olduğu gibi,
12:25
when we're busy creating groundbreaking scientific research,
192
745419
6912
çığır açan bilimsel bir araştırma yaparken
12:32
they hadn't quite yet got together.
193
752355
2333
buluşma fırsatları olmamıştı.
12:35
That seemed to be our job now.
194
755442
2222
Bunu yapmak bize düşmüş görünüyordu.
12:38
So we created our first collaboration,
195
758609
2913
İlk işbirliğimizi yapmıştık
12:41
and the moment when we combined
196
761546
1604
ve Mark'ın omuriliğine
12:43
the electrical stimulation of Mark's spinal cord,
197
763174
2895
elektrik stimülasyonu yapıldığı an,
12:46
as he walked in his robotic exoskeleton,
198
766093
2524
dış iskeletiyle yürümeye başladığı zaman
12:48
was like that moment when Iron Man plugs the mini arc reactor into his chest
199
768641
4388
Demir Adam'ın ark reaktörünü kendi göğsüne taktığı gibi
12:53
and suddenly he and his suit become something else altogether.
200
773053
4453
kostümüyle birlikte bambaşka bir şeye dönüşmesine benziyordu.
12:59
MP: Simone, my robot and I moved into the lab at UCLA for three months.
201
779466
5484
MP: Simone, robotum ve ben üniversitedeki o laboratuvara giderdik
13:04
And every day, Reggie and his team
202
784974
2421
ve her gün, Reggie ve ekibi
13:07
put electrodes onto the skin on my lower back,
203
787419
3364
alt sırtıma elektrotlar yerleştirirdi,
13:10
pushed electricity into my spinal cord to excite my nervous system,
204
790807
4476
dış iskeletiyle gezerken omuriliğime sinir sistemimi uyandırmak için
13:15
as I walked in my exo.
205
795307
2698
elektrik sinyalleri gönderirdi.
13:18
And for the first time since I was paralyzed,
206
798538
2301
Felçli olduğum günden beri ilk defa
13:20
I could feel my legs underneath me.
207
800863
2777
ayaklarımı aşağıda hissedebiliyordum.
13:24
Not normally --
208
804347
1168
Normalde --
13:25
(Applause)
209
805539
1887
(Alkış)
13:27
Thank you.
210
807450
1243
Teşekkürler.
13:28
(Applause)
211
808718
1444
(Alkış)
13:30
It wasn't a normal feeling, but with the stimulator turned on,
212
810553
3199
Bu normal bir his değildi, ama aktif uyarıcıyla
13:33
upright in my exo, my legs felt substantial.
213
813776
3746
iskelet içerisinde ayakta durarak ayaklarımı gerçekten hissediyordum.
13:37
I could feel the meat of my muscles on the bones of my legs,
214
817546
5603
Ayak kemiklerimde, kaslarımdaki etin ağırlığını hissedebiliyordum,
13:43
and as I walked, because of the stimulation,
215
823173
3166
yürüdükçe uyarıcı sayesinde
13:46
I was able to voluntarily move my paralyzed legs.
216
826363
3500
felçli ayaklarımı kendim idare edebiliyordum.
13:49
And as I did more, the robot intelligently did less.
217
829887
4872
Ben daha çoğunu yaptıkça robot bilinçli olarak daha azını yaptı.
13:54
My heart rate got a normal running, training zone
218
834783
3405
Kalp atışlarım normalleşti,
13:58
of 140 to 160 beats per minute,
219
838212
2770
dakikada 140 veya 160 defa atıyordu.
14:01
and my muscles, which had almost entirely disappeared,
220
841006
4746
Neredeyse tamamen yok olmuş kaslarım
14:05
started to come back.
221
845776
1400
geri dönmeye başladı.
14:07
And during some standard testing throughout the process,
222
847514
3603
Standart test sürecinde bir gün,
14:11
flat on my back,
223
851141
1746
sırtüstü yatıyorken
14:12
twelve weeks, six months and three whole years
224
852911
4016
pencereden atlayıp felç olduğum günden
14:16
after I fell out that window and became paralyzed,
225
856951
3315
tam üç yıl, altı ay ve on iki hafta sonra
14:20
the scientists turned the stimulator on
226
860290
3755
bilim insanları stimulatörü çalıştırdılar
14:24
and I pulled my knee to my chest.
227
864069
3921
ve dizimi göğsüme çekebildim.
14:28
(Video) Man: OK, start, go, go, go, go, go.
228
868704
3286
(Video) Adam: Peki, başla, yürü, yürü, yürü, yürü, hadi.
14:32
Good, good, good.
229
872014
1150
Çok güzel, çok iyi.
14:33
SG: Yeah, yeah, go on, Mark, go on, go, go, go, go, go, wow!
230
873188
3976
SG: Evet, evet, devam et, Mark, böyle devam et, muhteşemsin.
14:37
(Applause)
231
877188
1151
(Alkış)
14:38
(Laughter)
232
878363
1214
(Gülme)
14:40
SG: Well done!
233
880339
1151
SG: Aferin!
14:41
(Applause)
234
881514
2819
(Alkış)
14:45
MP: Do you know, this week, I've been saying to Simone,
235
885183
2572
MP: Biliyor musunuz, bu hafta Simone'a diyordum ki
14:47
if we could forget about the paralysis,
236
887779
2611
eğer felçli günleri saymazsak
14:50
you know, the last few years have been incredibly exciting.
237
890414
3020
son birkaç yılımız mükemmel geçti.
14:53
(Laughter)
238
893458
2698
(Gülme)
14:56
Now, the problem is, we can't quite forget about the paralysis just yet.
239
896180
5119
Şimdi, felci şimdi tamamen unutamayız.
15:01
And clearly, we're not finished,
240
901323
1556
Aslında, bitmedi,
15:02
because when we left that pilot study and went back to Dublin,
241
902903
2920
çünkü biz deneme çalışmasını bıraktık ve Dublin'e geri döndük.
15:05
I rolled home in my wheelchair
242
905847
1722
Eve tekerlekli sandalyede girdim
15:07
and I'm still paralyzed and I'm still blind
243
907593
2685
ve hala felçliyim, hala göremiyorum
15:10
and we're primarily focusing on the paralysis at the moment,
244
910302
2847
ve şimdi felç hastalığına odaklanıyoruz
15:13
but being at this conference,
245
913173
1508
ama bu konferansta bulununca
15:14
we're kind of interested if anyone does have a cure for blindness,
246
914705
3118
görme duyusu kaybı için
15:17
we'll take that as well.
247
917847
1601
bir tedavisi olanları da gözden geçireceğiz.
15:19
(Laughter)
248
919472
2098
(Gülme)
15:21
(Applause)
249
921594
5487
(Alkış)
15:27
But if you remember the blog that I mentioned,
250
927569
3104
Ama eğer az önce söylediğim blog'u hatırlarsanız
15:30
it posed a question of how we should respond,
251
930697
2650
cevaplamamız gereken bir soru oluşturduğunu görürsünüz,
15:33
optimist, realist or something else?
252
933371
2650
optimist mi, realist mi, yoksa başka bir şey mi?
15:36
And I think we have come to understand that the optimists rely on hope alone
253
936045
4500
Bence, çok açık bir şeyi anladık: Umuda dayanan optimistler
15:40
and they risk being disappointed and demoralized.
254
940569
2707
umutlarını kaybedebilir veya moralleri bozulabilir.
15:44
The realists, on the other hand,
255
944479
2331
Ama realistler,
15:48
they accept the brutal facts and they keep hope alive, as well.
256
948129
5520
acı gerçekleri kabul ederler ama umutlarını kaybetmezler.
15:54
The realists have managed to resolve the tension between acceptance and hope
257
954034
5930
Kabullenmeyi ve umudu paralel tutarak realistler onlar arasındaki gerginliği
15:59
by running them in parallel.
258
959988
2364
çözmeyi başarırlar.
16:02
And that's what Simone and I have been trying to do
259
962376
2382
Son birkaç yıldır Simone'la birlikte
16:04
over the last number of years.
260
964782
1477
yapmaya çalıştığımız şey bu.
16:06
Look, I accept the wheelchair --
261
966283
2435
Bakın, tekerlekli sandalyeyi kabul ediyorum --
16:08
I mean, it's almost impossible not to.
262
968742
2325
yani, etmemek mümkün değil.
16:11
And we're sad, sometimes, for what we've lost.
263
971091
2952
Bazen kaybettiklerimiz için üzülürüz.
16:14
I accept that I, and other wheelchair users, can and do live fulfilling lives,
264
974623
5379
Kabul ediyorum ki biz engelliler, sinir acılarına, spazmlara,
16:20
despite the nerve pain and the spasms and the infections
265
980026
3484
enfeksiyonlara ve kısalmış hayat süresine rağmen,
16:23
and the shortened life spans.
266
983534
1667
tatmin edici hayat yaşayabiliriz.
16:25
And I accept that it is way more difficult
267
985765
2217
Ama kabul ediyorum ki
16:28
for people who are paralyzed from the neck down.
268
988006
2587
bu boyundan aşağı felç hastaları için oldukça zor.
16:30
For those who rely on ventilators to breathe,
269
990617
2870
Nefes almak için ventilatörlere ihtiyacı olanlar için
16:33
and for those who don't have access to adequate, free health care.
270
993511
4746
ve yeterli, ücretsiz sağlık bakımına erişimi olmayanlar için çok zor.
16:38
So, that is why we also hope for another life.
271
998967
5151
Aslında bu, birçoğumuzun neden başka bir hayata inandığımızın da cevabı.
16:44
A life where we have created a cure through collaboration.
272
1004467
3802
İşbirliği sayesinde tedavi bulduğumuz bir hayat.
16:48
A cure that we are actively working to release from university labs
273
1008636
4652
Üniversite laboratuvarlarından dünyaya çıkarmaya çalıştığımız
16:53
around the world
274
1013312
1285
ve ihtiyacı olanlarla
16:54
and share with everyone who needs it.
275
1014621
3086
paylaşmak istediğimiz bir tedavi.
16:59
SG: I met Mark when he was just blind.
276
1019988
2897
SG: Mark'la tanıştığımda sadece görme yetisini kaybetmişti.
17:04
He asked me to teach him to dance, and I did.
277
1024171
3190
Ona dans etmeyi öğretmemi istedi ve ben de öğrettim.
17:08
One night, after dance classes,
278
1028125
1722
Bir gece, derslerden hemen sonra,
17:09
I turned to say goodnight to him at his front door,
279
1029871
2458
"iyi geceler" demek için ön kapıya döndüm
17:12
and to his gorgeous guide dog, Larry.
280
1032353
2857
muhteşem rehber köpeği de yanındaydı.
17:15
I realized, that in switching all the lights off in the apartment
281
1035752
3309
Fark ettim ki ayrılmadan önce apartmandaki ışığı kapatmakla
17:19
before I left,
282
1039085
1167
onu sadece
17:20
that I was leaving him in the dark.
283
1040276
1918
karanlık içerisinde bırakmış oluyorum.
17:23
I burst into uncontrollable tears and tried to hide it, but he knew.
284
1043490
6157
Gözyaşlarına boğuldum, bunu ondan gizlemeye çalıştım ama anladı.
17:30
And he hugged me and said,
285
1050284
2880
Bana sarıldı ve şöyle dedi:
17:33
"Ah, poor Simone.
286
1053188
1465
"Ah, zavallı Simone.
17:35
You're back in 1998, when I went blind.
287
1055046
2831
1998'e geri döndün, kör olduğum güne.
17:39
Don't worry, it turns out OK in the end."
288
1059585
3349
Merak etme, sonunda her şey iyileşir."
17:44
Acceptance is knowing that grief is a raging river.
289
1064649
5326
Kabullenme, kederin şiddetle dolu bir nehir olduğunu bilmek.
17:51
And you have to get into it.
290
1071187
1867
Buna alışmalısın.
17:53
Because when you do, it carries you to the next place.
291
1073647
3667
Çünkü bunu başardığında sonraki aşamaya geçiyorsun.
17:58
It eventually takes you to open land,
292
1078133
2690
Sonuçta bunu yapmak seni apaçık bir yere götürür --
18:00
somewhere where it will turn out OK in the end.
293
1080847
3516
her şeyin sonda iyileştiği bir yere.
18:06
And it truly has been a love story,
294
1086959
2667
Aslında bu gerçek bir aşk hikayesi,
18:09
an expansive, abundant, deeply satisfying kind of love
295
1089650
5778
çok geniş, bol ve tatmin edici bir sevgi hikayesi --
18:15
for our fellow humans and everyone in this act of creation.
296
1095452
5117
sevgili arkadaşlarımız ve bu işteki herkes için.
18:22
Science is love.
297
1102331
2024
Bilim aşktır.
18:25
Everyone we've met in this field
298
1105149
1603
Bu alanda görüştüğümüz herkes
18:26
just wants to get their work from the bench and into people's lives.
299
1106776
4049
çalışmaların masa arkasından insanların hayatına geçmesini istiyor.
18:31
And it's our job to help them to do that.
300
1111548
2733
Bunu yapmak için onlara yardım etmeliyiz.
18:35
Because when we do, we and everyone with us
301
1115381
4244
Çünkü bunu yaparsak biz ve bizimle birlikte herkes
18:39
in this act of creation
302
1119649
1888
bu oluşturmada
18:41
will be able to say,
303
1121561
2247
şunu söyleyebilecek:
18:43
"We did it.
304
1123832
1674
"İşte yaptık.
18:45
And then we danced."
305
1125530
1333
Sonra da dans ettik."
18:49
(Video) (Music)
306
1129242
6525
(Video) (Müzik)
18:56
SG: Thank you.
307
1136797
1150
SG: Teşekkürler.
18:58
(Applause)
308
1138825
4909
(Alkış)
19:03
MP: Thank you.
309
1143758
1158
MP: Teşekkürler.
19:04
(Applause)
310
1144940
6909
(Alkış)
19:13
Thank you.
311
1153286
1150
Teşekkür ederim.
19:14
(Applause)
312
1154460
6935
(Alkış)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7