A new way to fund health care for the most vulnerable | Andrew Bastawrous

46,987 views ・ 2018-10-01

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Zülfer Telli Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:13
These two Kenyan ladies were best friends
0
13785
3774
Bu iki Kenyalı kadın en iyi arkadaşlardı,
00:17
from neighboring villages,
1
17583
1904
komşu köylerden
00:19
but they'd stopped seeing each other, literally, for 10 years,
2
19511
3773
fakat 10 yıldır birbirlerini görmüyorlardı
00:23
because both had gone blind from a curable condition called cataracts.
3
23308
3725
çünkü tedavisi mümkün olan bir durum olan katarakt yüzünden kör olmuşlardı.
00:27
They hadn't been aware they'd been sat together for over an hour
4
27778
3079
Onlara, en yakın hastanede ameliyat olmayı teklif ettiğimizde
00:30
when we offered them surgery at the nearest hospital.
5
30881
2731
bir saati aşkındır yan yana olduklarının farkında değillerdi.
00:33
Mama Jane, on the right, told me
6
33636
2146
Mama Jane, sağda olan,
00:35
her biggest fear was that she would poison her grandson,
7
35806
3237
en büyük korkusunun, hiç görmediği torununu,
00:39
whom she'd never seen,
8
39067
1798
ne yemek yaptığını göremediği için
00:40
because she couldn't see what she was cooking for him.
9
40889
2854
zehirleyebileceği olduğunu söyledi.
00:43
Her arms were covered in burns from cooking on a charcoal stove,
10
43767
3815
Kolları kömür sobasında yemek pişirmekten dolayı yanıklarla kaplıydı
00:47
and she despaired that she was robbing her six-year-old grandson of his childhood
11
47606
4104
ve 6 yaşındaki torununu çocukluğunu yaşamaktan alıkoyduğu için üzgündü
00:51
because he was effectively her eyes.
12
51734
2379
çünkü o büyükannesinin gözleriydi.
00:55
The effect of her blindness was going through the generations.
13
55240
3818
Büyükannenin körlüğünün etkisi nesiller boyunca gidiyordu.
00:59
He wasn't able to go to school or break the cycle of poverty.
14
59082
3513
Torunu okula gidemiyor ya da fakirlik döngüsünü kıramıyordu.
01:03
All of this, despite cost-effective solutions existing.
15
63262
3616
Bütün bunlar, ucuz çözümler olmasına rağmen yaşanıyordu.
01:06
Cataract surgery can be done in under 10 minutes
16
66902
2839
Katarakt ameliyatı 10 dakikadan daha az sürede
01:09
for just a hundred dollars.
17
69765
1793
ve sadece 100 dolara yapılabilir.
01:11
Four in every five people who are blind don't need to be;
18
71582
3482
Kör olan her 5 kişiden 4'ü, tedavi ve önlemler varken
01:15
curative or preventive treatments already exist.
19
75088
3192
bu şekilde yaşamak zorunda değil.
01:19
Fortunately for Mama Jane and her friend,
20
79108
2453
Neyse ki Mama Jane ve arkadaşı için
01:21
a donor had provided treatment
21
81585
1827
bir yardımsever tedaviyi üstlendi.
01:23
so that we could take them to the nearest hospital
22
83436
2334
Böylece onları 3 saat uzaklıktaki
01:25
three hours away.
23
85794
1544
en yakın hastaneye götürebildik.
01:27
But in that very same clinic,
24
87362
1814
Fakat aynı klinikte,
01:29
I met Theresa,
25
89200
1675
Theresa ile karşılaştım,
01:30
a shy young woman who couldn't look me in the eyes,
26
90899
3087
gözlerime bakamayan utangaç genç bir kadın,
01:34
not because she couldn't see,
27
94010
1881
göremediği için değil
01:35
but the appearance of the growth on her eyes called pterygium
28
95915
3154
Pterygium adı verilen, gözündeki büyümenin görüntüsünden dolayı
01:39
meant she'd lost her confidence,
29
99093
1775
öz güvenini
01:40
and with it, her place in her community.
30
100892
2366
ve toplumdaki yerini kaybettiği için.
01:43
She had no prospects for marriage or children
31
103282
2556
Evlilik ya da çocuk için bir umudu yok
01:45
and had been completely ostracized.
32
105862
2033
ve tamamen toplumdan dışlanmış.
01:48
I knew how to treat her condition; it was pretty straightforward.
33
108381
3142
Onun nasıl tedavi edileceğini biliyordum; oldukça açıktı.
01:51
But we had strict instructions that the funds we had
34
111547
2745
Ama sahip olduğumuz fonlarla ilgili katı kurallar vardı.
01:54
were for people with cataracts.
35
114316
1629
Fonlar kataraktlı insanlar içindi.
01:56
What was I supposed to do?
36
116945
1896
Ne yapmalıydım?
01:58
Ignore her?
37
118865
1374
Onu görmezden mi gelmeliydim?
02:01
My wife and I managed to raise the funds to cover her treatment,
38
121071
3125
Eşim ve ben tedavisini karşılamak için fonu artırmayı başardık
02:04
but situations like Theresa were common every day,
39
124220
2832
ama Therasa'nın durumu insanların yanlış hastalık sahibi olduğu yerde,
02:07
where people had the wrong diseases.
40
127076
2503
günlük hayatta çok yaygındı.
02:10
And by the "wrong diseases,"
41
130068
1595
"Yanlış hastalık" ile kastım
02:11
I mean conditions for which funding hadn't been earmarked.
42
131687
3910
ödenek ayrılmamış durumda olanlar.
02:17
Earmarking may seem like smart business or smart philanthropy on paper,
43
137055
4394
Ödenek ayırma, kâğıt üzerinde akıllı bir iş veya akıllı yardım gibi görünebilir
02:21
but it doesn't make any sense when you're looking the person in the eye.
44
141473
3482
fakat insanların gözünün içine bakarken hiç bir anlam ifade etmez.
02:24
Yet, this is how we deliver health care to millions of people the world over.
45
144979
4826
Ancak şimdiye kadar dünyadaki milyonlarca insana sağlık hizmeti verme şeklimiz bu.
02:31
I've been thinking about this problem for a very long time.
46
151513
3230
Bu problemle ilgili olarak uzun zamandır düşünüyordum.
02:35
Things happened to me at the age of 12 that completely transformed my life.
47
155466
4349
12 yaşımda hayatımı tamamıyla değiştiren bir şeyler oldu.
02:39
My teachers insisted that I would go for an eye test.
48
159839
3417
Öğretmenlerim bir göz testine gitmem için ısrar etmişlerdi.
02:43
I resisted it for as many years as I could
49
163280
2059
Elimden geldiğince yıllarca direndim
02:45
because as the only brown boy in the school,
50
165363
2212
çünkü okuldaki tek esmer çocuk olarak
02:47
I already felt like a chocolate chip in rice pudding,
51
167599
2825
zaten sütlaçtaki çikolata parçacığı gibi hissediyordum
02:50
and the idea of looking more different was not particularly appealing.
52
170448
3975
ve daha farklı görünme fikri hiç cazip değildi.
02:54
You see, I'd associated an eye test with wearing glasses
53
174447
2663
Yani kendimi, farklı gördüğüm değil,
02:57
and looking different,
54
177134
1373
gözlüklü ve farklı göründüğüm
02:58
not with seeing differently.
55
178531
1582
bir göz testiyle ilişkilendirmiştim.
03:00
When eventually I was persuaded to go,
56
180708
2138
En sonunda gitmek için ikna olduğumda
03:02
the optometrist fitted me with the trial lenses
57
182870
2348
doktor bana uyan deneme lenslerini taktı
03:05
and was shocked at just how poor my sight was.
58
185242
2748
ve görüş alanımın ne kadar zayıf olduğunu görünce şok oldu.
03:08
He sent me outside to report what I could see.
59
188014
2628
Ne görebildiğimi anlatmam için beni dışarıya gönderdi.
03:10
I remember looking up and seeing trees had leaves on them.
60
190666
4808
Yukarıya baktığımı ve üzerinde yapraklar olan ağaçları gördüğümü hatırlıyorum.
03:15
I had never known this.
61
195498
1681
Bunu hiç bilmiyordum.
03:18
Later that week, for the first time, I saw stars in the night sky.
62
198068
4030
O haftadan sonra, ilk defa, gece gökyüzündeki yıldızları görmüştüm.
03:22
It was breathtaking.
63
202122
1439
Nefes kesiciydi.
03:24
In fact, the entire trajectory of my life changed.
64
204163
3337
Doğrusu, hayatımın bütün gidişatı değişti.
03:27
I went from a failing child at school who was constantly told I was lazy
65
207524
3565
Okulda sürekli tembel ve ilgisiz olduğu söylenen
03:31
and not paying attention
66
211113
1215
başarısız bir çocukken
03:32
to suddenly being a child with opportunity and potential.
67
212352
2956
birden bire fırsat ve potansiyele sahip bir çocuğa dönüştüm.
03:36
But I soon realized that this opportunity was not universal.
68
216340
3358
Fakat çok geçmeden anladım ki bu fırsat evrensel değildi.
03:39
That same summer, in Egypt,
69
219722
1893
Aynı yaz, ailemin
03:41
the home where my parents are originally from,
70
221639
2308
aslen geldiği yer olan Mısır'da
03:43
I was with children that looked a lot more like me
71
223971
2763
bana daha çok benzeyen çocuklarla beraberdim
03:46
but couldn't have been more different.
72
226758
2192
ama daha farklı olamazdı.
03:48
What separated us was opportunity.
73
228974
2091
Bizi ayıran şey şanstı.
03:51
How is it that I had this life and they had theirs?
74
231740
3198
Nasıl ben bu hayatı yaşarken onlar kendilerininkini yaşıyordu?
03:54
It still makes no sense to me.
75
234962
1825
Hâlâ bana anlamsız geliyor.
03:57
How is it we've --
76
237306
1159
Nasıl oluyor da
03:58
in a world where glasses, that completely changed my life
77
238489
3711
benim hayatımı tamamen değiştiren
04:02
have been around for 700 years,
78
242224
2309
ve 700 yıldır dünyada var olan gözlüklere
04:04
yet two and a half billion people still can't access them.
79
244557
3351
2,5 milyar insan hâlâ ulaşamıyordu.
04:08
This deep sense of injustice drove me to become a doctor,
80
248503
3672
Bu derin adaletsizlik duygusu beni doktor olmak için sürükledi,
04:12
eventually an eye surgeon,
81
252199
1677
daha doğrusu bir göz cerrahı
04:13
and in 2012, my wife and I packed our bags and moved to Kenya
82
253900
4531
ve 2012'de denemek ve bazı şeyleri geri vermek için
04:18
to try and give something back.
83
258455
1631
eşim ve ben Kenya'ya taşındık.
04:20
We started by setting up a hundred eye clinics
84
260797
2285
Mama Jane ve Theresa gibi kişilerle karşılaştığımız yer olan
04:23
across the Great Rift Valley,
85
263106
1447
Büyük Rift Vadisi boyunca
04:24
where we met people like Mama Jane and Theresa.
86
264577
2506
100 tane göz kliniği kurarak işe başladık.
04:27
We founded a new organization called Peek Vision,
87
267855
2498
Peek Vision adında yeni bir organizasyon kurduk,
04:30
a social enterprise where we built smartphone technology
88
270377
3628
akıllı telefon teknolojisi geliştirdiğimiz sosyal bir girişim.
04:34
that makes it possible for people in the community
89
274029
2597
Bu girişim topluluktaki insanların
04:36
to find people in their homes,
90
276650
1727
kendi evlerinden,
04:38
the most vulnerable groups who are being missed,
91
278401
2695
gözden kaçırılan en çaresiz insanları bulmalarını sağlıyor
04:41
and created new tools that made it easier to diagnose them
92
281120
2845
ve geliştirilen yeni araçlarla teşhis etmeyi kolaylaştırıp
04:43
and connect them to services.
93
283989
1849
onları servise bağlayabiliyordu.
04:45
Inspired by the challenges I'd had as a child,
94
285862
2296
Çocukken yaşadığım zorluklardan ilham alarak
04:48
we equipped teachers, 25 of them, with smartphones
95
288182
2892
öğretmenlerimizden 25’ini çocukları okulda görüntülemeleri için
04:51
to screen children in schools.
96
291098
1867
akıllı telefonlarla donattık.
04:52
Our first program resulted in 21,000 children
97
292989
2398
İlk programımız 21.000 çocuğun
04:55
being screened in just nine days.
98
295411
2152
sadece günde görüntülenmesiyle sonuçlandı.
04:58
That same program was replicated to reach 200,000 children,
99
298149
3420
Aynı program 200.000 çoçuğa ulaşmak amacıyla
05:01
covering the entire district.
100
301593
1845
bütün bölgeyi kapsayacak şekilde tekrarlandı.
05:03
Soon we were able to repeat this in six new programs
101
303462
2569
Daha sonra bunu 6 yeni programda
05:06
in different countries.
102
306055
1350
farklı ülkelerde tekrarladık.
05:08
But now, I was faced with the very same problems I had with Theresa
103
308106
3918
Fakat şimdi, Theresa'dakine çok benzeyen ayrılmış ödenek problemiyle
05:12
of earmarked funds,
104
312048
1788
şimdi bir organizasyon olarak
05:13
but now as an organization.
105
313860
1799
karşı karşıyaydım.
05:16
People wanted to fund specific projects
106
316374
3396
İnsanlar belirli projeleri finanse etmek istedi
05:19
or particular diseases
107
319794
1755
ya da belirli hastalıkları
05:21
or subsets of the population.
108
321573
1939
veya populasyonun alt gruplarını.
05:24
But it didn't make sense,
109
324178
1595
Ama bu mantıklı değildi.
05:25
because what we needed to do was build an incredible team
110
325797
2680
Çünkü yapmamız gereken şey, ihtiyaçları ne olursa olsun
05:28
who could create the systems that would change the lives
111
328501
2713
milyonlarca insanın hayatını değiştirebilecek
05:31
of millions of people, whatever their needs were.
112
331238
2395
sistemi oluşturacak inanılmaz bir takım kurmaktı.
05:34
But it didn't work that way.
113
334385
1495
Ancak bu şekilde yürümedi.
05:38
Soon, we were able to align ourselves with partners who understood,
114
338166
5023
Sonra, kendimizi bizi anlayan ortaklarla aynı çizgiye getirebildik
05:43
because I understand the challenge.
115
343213
2057
çünkü zor olduğunu anlıyordum.
05:45
Ultimately, you need to trust where your money's going,
116
345294
3275
sonuçta, paranızın gittiği yere güvenmeniz gerekir
05:48
and that trust usually manifests through the requirement
117
348593
2620
ve bu güven genellikle detaylı planlar oluşturma ihtiyacıyla ortaya çıkar,
05:51
to create detailed plans -- lots of paperwork.
118
351237
2451
birçok evrak işi olur.
05:53
But what happens if the dynamic needs of people
119
353712
2340
Peki ya insanların değişken ihtiyaçları
05:56
don't fit with the plan that you created,
120
356076
2042
yaptığınız planla uyuşmaz
05:58
and your funding is dependent on delivering the plan?
121
358142
2929
ve ayırdığınız bütçe teslim ettiğinız plana göreyse ne olur?
06:01
You end up with a choice:
122
361095
1452
Bir seçim ile sonuçlanır:
06:03
Do you serve the plan, the funder,
123
363079
2484
Plana, finansman kaynağına göre mi hizmet edersiniz
06:05
or do you serve the need?
124
365587
1411
yoksa gereksinimlere göre mi?
06:07
This is not a choice we should have to make,
125
367482
2427
Bu bir seçim değildi yapmak zorundaydık,
06:09
because ultimately, we can only serve one master.
126
369933
3061
çünkü sonuçta, sadece tek bir esasa hizmet edebiliriz.
06:14
The measure of our humanity
127
374633
2107
İnsanlığımızın ölçüsü
06:16
is how we serve the most vulnerable amongst us.
128
376764
2837
aramızdaki en korunmasızla nasıl ilgilendiğimizdir.
06:20
Currently, the system is not working, and too many people are being left behind.
129
380033
4462
Mevcut durumda, sistem çalışmıyor ve geride kalan çok fazla insan var.
06:25
We've been fortunate to find incredible supporters and partners,
130
385245
3473
2021'in sonuna kadar, okul çağındaki her çocuğun bakılıp tedavi göreceği
06:28
which led to a new program in Botswana,
131
388742
2770
ki bu da bir neslin tüm çocuklarının
06:31
in which every single schoolchild is being screened and treated
132
391536
3342
iyi bir vizyon edinme şansına sahip olabileceği anlamına gelir,
06:34
by the end of 2021,
133
394902
2354
Botswana'daki yeni programa öncülük edecek
06:37
meaning an entire generation of children
134
397280
2064
inanılmaz sayıda destekçi
06:39
will have the opportunity that good vision affords.
135
399368
2481
ve ortak bulabildiğimiz için şanslıyız.
06:42
But this took years of work.
136
402423
2079
Ancak bu uzun yıllar çalışarak oldu.
06:44
It took multiple feasibility studies,
137
404526
2094
Cazip gelen farklı ortaklar ve paydaşlarla
06:46
engaging different partners and stakeholders,
138
406644
2594
hükûmeti de aramıza katılmaya ikna etmek için
06:49
business cases, economic analyses,
139
409262
2262
birçok fizibilite çalışması,
06:51
to persuade the government to eventually come on board.
140
411548
2793
iş planı, ekonomik analiz yapıldı
06:54
But they're now leading and funding this in their own national budget.
141
414365
3916
ama onlar şimdi bunu kendi ulusal bütçeleriyle yönetip finanse ediyorlar.
06:58
But we did not have the resources to do this.
142
418305
3219
Ancak biz bunu yapabilecek kaynaklara sahip değildik.
07:01
Our visionary funders and partners came alongside us,
143
421937
3380
Vizyon sahibi sponsor ve ortaklarımız bizim yanımızda yer aldılar
07:05
and the key ingredients were we were aligned on mission,
144
425341
3325
ve bizi birbirimize böylesine bağlamış temel şeyler ise,
07:08
on the why we were doing it.
145
428690
1629
tüm bu işlerimizin sebebi olan görevlerimizdi.
07:11
We agreed on the outcome, what had to be done.
146
431071
3800
Ne yapılması gerektiği sonucunda anlaşmıştık.
07:14
But critically, they were flexible and gave us autonomy
147
434895
4037
Fakat en önemlisi, esneklerdi ve bizi sonuca ulaştıracak
07:18
to work out how we got there,
148
438956
2248
çözümleri üretmek için serbest bırakmaları,
07:21
giving us the space to be creative, ambitious and take risk.
149
441228
3976
bize yaratıcı, tutkulu olabileceğimiz ve risk alabileceğimiz bir alan sağladı.
07:25
What if all health care looked like this?
150
445795
2364
Ya tüm sağlık hizmetleri bu şekilde olsaydı?
07:28
What would it mean for all the social causes we're trying to solve?
151
448183
4096
Çözmeye çalıştığımız bütün toplumsal davalar ne ifade ederdi?
07:33
Business knows this.
152
453171
1667
Bunu işletmeler bilir.
07:34
By taking a long-term, ambitious view
153
454862
2579
Uzun vadeli, iddialı bir hedef koyarak
ve insanlara dünyanın en zorlu problemlerini çözmek için
07:37
and giving people the autonomy to be creative
154
457465
2279
07:39
to solve our world's biggest challenges,
155
459768
2008
yaratıcı olabilmeleri adına bağımsızlık vererek
07:41
we've disrupted entire industries.
156
461800
2072
bütün endüstrileri bozduk.
07:43
Look at Amazon, Google.
157
463896
2151
Amazon ve Google'a bakın.
07:46
Surely, we need the same level of ambition
158
466071
2131
Eğer toplumdaki korunmasızlara hizmet edeceksek
07:48
if we're going to serve the most vulnerable in our societies.
159
468226
2967
elbette, aynı ölçüde tutkuya ihtiyacımız olacak.
07:51
As a planet, we've set a target,
160
471574
2344
Dünya olarak bir hedef belirledik,
07:53
the Sustainable Development Goals,
161
473942
2396
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri.
07:56
yet we're spending less than half the amount on tackling the global goals
162
476362
4131
Ancak global hedeflere ulaşmak için harcadığımız zamanın yarısından fazlasını,
08:00
than we are on conflict resolution,
163
480517
1935
çoğunlukla neden olmadığımız
08:02
which mostly arises from the very inequalities we're not serving.
164
482476
3696
büyük eşitsizliklerden kaynaklanan çatışmaların çözümü için harcıyoruz.
08:07
It's time for change.
165
487140
1429
Değişim zamanı.
08:09
It's not just common sense as well -- it makes business sense.
166
489015
3732
Bu sadece sağduyu değil aynı zamanda ticari anlam ifade eder.
08:12
Our work in Botswana showed
167
492771
1761
Botswana'daki çalışmamız
08:14
for a modest investment, the economy would gain 1.3 billion dollars
168
494556
3920
basit bir yatırımla, çocukların yaşamı boyunca, ekonominin
08:18
over the lifetime of the children.
169
498500
1864
1,3 milyar dolar kazanabileceğini gösterdi.
08:20
That was 150 times return on investment.
170
500388
2697
Bu, yatırımın 150 kat geri dönüşü demekti.
08:23
But part of the problem is that value is generated in the future,
171
503681
3549
Fakat problemin bir kısmı da bu değerin gelecekte üretilecek olması,
08:27
but we need the money now to deliver it.
172
507254
1993
bizimse paraya şimdi ihtiyacımız var.
08:30
Turns out, this is not a new problem.
173
510424
2352
Anlaşılan o ki bu yeni bir problem değil.
08:32
Banks have been solving it for centuries.
174
512800
2232
Bankalar bunu yüzyıllardan beri çözüyor.
08:35
Simply put, it's called financing.
175
515056
1970
Basitçe söylersek bunun adı finansman.
08:38
If you want to buy a house
176
518192
1336
Eğer ev almak istiyorsanız
08:39
but you can't afford to pay for it up front,
177
519552
2366
ama ön ödeme için paranız yoksa
08:41
the bank financiers, you see, can realize that future value now.
178
521942
3371
banka finansörleri, gelecekteki değeri şimdiden bilebilirler.
08:45
In other words, you can live in the house straightaway.
179
525337
3008
Diğer bir deyişle eve hemen yerleşebilirsiniz.
08:48
But what if you couldn't?
180
528369
1255
Ancak ya yapamasaydınız?
08:49
What if you had to wait until you'd raised all of the money to move into the house,
181
529648
4102
Ya ev için gereken tüm parayı biriktirene kadar beklemek zorunda olsaydınız
08:53
and you were kept homeless whilst trying to save the money
182
533774
2790
ve parayı biriktirmeye çalışırken
08:56
to get there in the first place?
183
536588
1547
ilk etapta evsiz kalsaydınız?
08:58
You'd end up in an impossible cycle, never able to get there,
184
538159
2927
Amacına ulaşamayan kısır bir döngüyle sonlanacaktı.
09:01
yet that's this very same bind we've put on ourselves.
185
541110
2783
Şimdiye kadar üzerimize kuşandığımızla çok benzer.
09:04
Inspired by the change in Botswana
186
544694
1973
Botswana'daki değişimden esinlenerek
09:06
and by the visionary support of our funders and partners,
187
546691
2954
ve finansör ve ortaklarımızın vizyoner desteğiyle
09:09
we've come together -- two world-leading banks,
188
549669
2872
tasarımıyla güven veren bir fon olan
09:12
for-profit and private, not-for-profit organizations,
189
552565
3367
Vizyon Katalizör Fonu'nu kurmak için bir araya geldik;
09:15
foundations and philanthropists --
190
555956
1874
iki dünya lideri banka,
09:17
to launch the Vision Catalyst Fund,
191
557854
2419
-kâr amaçlı ve özel,
09:20
a fund which will have trust built in by design.
192
560297
2737
kâr amacı gütmeyen kuruluşlar, vakıflar ve hayırseverler-
09:23
It will make funding available now
193
563693
2547
şimdi bu fon ihtiyaç sahiplerine hizmet edecek organizasyonlar için
09:26
to the organizations that can serve the need of the most vulnerable.
194
566264
3863
finansmanı mümkün kılacak.
09:30
It will ensure that those organizations can work together in partnership,
195
570151
3915
Bu organizasyonların, kısıtlı bir fon için yarışmaktansa
09:34
rather than competing for limited funds,
196
574090
2436
birlikte ortaklık içinde çalışabilmelerini,
09:36
serving the priority needs of an entire population,
197
576550
2803
bütün nüfusun ne olursa olsun
09:39
whatever they are,
198
579377
1532
öncelikli ihtiyaçlarını
09:40
so that ultimately the individuals affected
199
580933
2519
karşılayabilmelerini sağlayacak,
09:43
can receive the care that they deserve.
200
583476
2247
böylece kişiler hak ettikleri bakımı alabileceklerdi.
09:46
And as we've shown,
201
586176
1702
Gösterdiğimiz gibi,
09:47
it doesn't make just a health and social difference,
202
587902
2739
bu sadece sağlık alanında ve sosyal alanda farklılık getirmez,
09:50
it creates huge economic benefit.
203
590665
2381
çok büyük ekonomik faydalar da oluşturur.
09:53
This benefit in itself will create sustainability
204
593070
2865
Gelişim ve değişimin verimli döngüsünü devam ettirmek için
09:55
to perpetuate a virtuous, catalytic cycle of improvement and change.
205
595959
5144
bu yararlar kendi içerisinde sürdürebilirlik oluşturacak.
10:01
Because when we do this,
206
601749
1870
Çünkü bunu yaptığımız zaman,
10:03
the individual needs of people like myself can be met.
207
603643
3269
tıpkı benimki gibi insanların kişisel ihtiyaçları da karşılanabilir.
10:07
And this coalition has come together this year
208
607979
4159
Bu koalisyon herkesin
10:12
to make a commitment with 53 heads of government,
209
612162
2788
kaliteli göz bakımına erişmesini sağlamak adına
10:14
who have now committed to take action
210
614974
2042
harekete geçen 53 devlet başkanıyla
10:17
towards achieving access to quality eye care for all.
211
617040
2888
sözleşme yapmak için bir araya geldi.
10:20
We've had incredible commitments
212
620417
1769
200 milyon çift gözlükten
10:22
of 200 million pairs of glasses to the fund
213
622210
2797
milyon dolarlara varana kadar
10:25
and millions of dollars,
214
625031
1673
inanılmaz sözler aldık,
10:27
so that the dynamic and individual needs of people --
215
627807
3145
böylece insanların değişken ve kişisel ihtiyaçları
10:30
like my own issues that I had as child,
216
630976
2551
-tıpkı benim çocukken yaşadığım
10:33
and like Theresa, who just required simple surgery --
217
633551
2982
ve sadece basit bir ameliyata ihtiyacı olan Theresa'daki gibi-
10:36
can be met.
218
636557
1327
karşılanabilecek.
10:38
For Theresa, it meant her place back in society,
219
638475
4002
Bunun Theresa için anlamı, onun ailesi ve çocuklarıyla birlikte
10:42
now with her own family and children.
220
642501
2418
toplumda eski yerini almasıydı.
10:45
And for Mama Jane, it wasn't just restoring her sight,
221
645506
4651
Mama Jane içinse, sadece görmeye başlamak değil
10:50
it meant the opportunity to restore hope,
222
650181
3004
umutlarını, neşesini
10:53
to restore joy
223
653209
1769
ve itibarını da
10:55
and to restore dignity.
224
655002
1778
geri kazanma şansı anlamına geliyordu.
10:57
(Music)
225
657457
5684
(Müzik)
11:09
Thank you.
226
669230
1199
Teşekkürler.
11:10
(Applause)
227
670453
3217
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7