The power of the Afro pick | Small Thing Big Idea, a TED series

Transcriber: TED Translators admin Reviewer: Camille Martínez

Çeviri: Cihan Ekmekçi Gözden geçirme: Figen Ergürbüz

You don't really look at a toothbrush and say,

Bir diş fırçasına bakıp ''Harikayım!'' demezsiniz.

"I'm great!"

But when you look at an Afro pick, which is a grooming tool,

Ama saçınızı yaptığınız bir Afro tarağına bakınca

it can remind you in your subconscious to, like,

bilinçaltınıza bir hatırlatma yapıyor,

really be proud and, like, "All right."

gerçekten gurur duyuyorsunuz ve ''Pekâlâ'' diyorsunuz.

[Small thing.]

[Küçük şey.]

[Big idea.]

[Büyük fikir.]

An Afro pick is a utilitarian tool

Afro tarağı yararlı bir alet,

used to maintain the Afro hairstyle.

Afro saç stilini korumakta kullanılıyor.

I think the Afro pick was designed

Sanırım Afro tarağı tasarımında

for the ergonomics of creating something

öyle bir ergonomi düşünülmüş ki

that felt like you were running fingers through your hair.

parmaklarınızın saçınızdan kolayca kayması hissi oluşsun.

The shape, even the depth that it goes in -- it's like a hand.

Şekli, hatta girebildiği derinlik bile tıpkı bir ele benziyor.

You have plastic or nylon teeth,

Plastik veya naylon dişlisi var.

and then you have the stainless steel or the nickel teeth.

Bir de paslanmaz çelik veya nikel dişli olanı.

I always prefer the metal tooth

Ben hep metal dişleri tercih ediyorum

just 'cause I like the sound

çünkü çıkardığı sesi seviyorum.

and the ones I know have the black power fist on the handle.

Bir de gördüklerimin tutma kısmında siyah bir yumruk var.

When I think of black hair in America,

Amerika'da siyahi saçını düşününce

I think of something that's been policed.

polislik olmuş bir şey aklıma geliyor.

Back in the days, it was expected for black people

O zamanlar siyahilerin kimyasallarla saçlarını yapması beklenirdi.

to chemically treat their hair.

Whether that's healthy for them is a secondary thing to blending in.

İşin sağlık kısmı ikinci plandaydı, önemli olan kaynaşmaktı.

In the 50s, dancer Ruth Beckford and a lot of jazz singers

50'li yıllarda Ruth Beckford ve pek çok jazz şarkıcısı

were tired of straightening their hair,

saçlarını düzleştirmekten bıktılar

so they said, all right, we're going to just let it grow naturally

ve yeter artık dediler, saçlarımızı doğal haline bırakalım,

and started rocking natural, close-cropped hair.

sonra da doğal, kısa kesilmiş saç ön plana çıktı.

And in the 60s, that style evolved

60'lı yıllarda bu tarz Afro'nun çıkmasyla evrim geçirdi

with the formation of the Afro,

which was the cropped hair, natural, picked out

kısa ve doğal saçın daha küre haline getirilmiş şekli.

into a more spherical shape.

You had civil rights leaders, activists, that adopted the hairstyle

Sivil haklar liderleri, aktivistler isyan ve siyahi gururu olarak

as a means of rebellion and black pride.

bu saç şeklini benimsediler.

And then you had musicians like James Brown,

Bir de James Brown gibi müzisyenler vardı,

who was infamously known for chemically straightening his hair,

kimyasallarla saçını düzleştirirdi,

reject that and go natural.

bunu reddetti ve doğallığı seçti.

It went hand-in-hand with his music,

Müziği de bu yolda ilerledi,

so he had songs like "Say it Loud, I'm Black and I'm Proud."

"Yüksek Sesle Söyle, Siyah ve Gururluyum." gibi şarkıları vardı.

The black is beautiful movement

''Siyah çok güzel'' hareketi

is just rejecting the notion that to be black

siyahi olmanın,

or to have darker skin, to have a curlier grade of hair,

koyu tenli olmanın ve kıvırcık saçlı olmanın

was something to be ashamed of.

utanılacak bir şey olmadığını savunuyordu.

I have one of my favorite pictures of my mother

Annem ve büyükannemin en sevdiğim resimlerinde

and my grandmother,

and my grandmother had a small 'fro,

büyükannemin küçük bir Afro'su var

and that was in the 60s.

ve o zamanlar 60'lı yıllardı.

African hair combs date back to 3500 BCE.

Afrikan saç tarama M.Ö. 3500'e kadar dayanıyor.

The oldest African combs are found in ancient Egypt and Sudan,

En eski Afrika tarakları antik Mısır ve Sudan'da bulunuyor.

so they were making pyramids and combs.

Yani piramit inşa ederken tarak da yapıyorlarmış.

The way the ancient African combs were embellished

Antik Afrika taraklarının süslenme şekli

represented status or tribal affiliation.

hangi kabileye ait olduğunu simgeliyordu.

It's no coincidence that the fist on the modern Afro pick

Modern Afro tarağında yumruk olması tesadüf değil,

also sets the tone for affiliation

o aidiyeti simgeliyor

and what set you claim.

ve haklarımızı.

And then there's the Black Power movement.

Ve sonra da ''Siyahi Gücü'' hareketi oldu.

Most movements need their icons, right?

Çoğu hareketin ikonları olur, değil mi?

You have the fist, you have the 'fro.

Yumruk veya Afro.

These things coincide with the Black Panther aesthetic,

Bunlar Black Panther estetiğiyle uyumlu,

where you could kind of spot your tribe from afar,

kabileniz uzaktan belli oluyor

because you're not just keeping a pick in, like, your beauty kit.

çünkü güzellik kiti gibi bir şey taşımıyorsunuz.

It's in your back pocket,

Arka cebinizde tutuyorsunuz,

purposely with the first outside of it,

özellikle yumruk kısmı görünecek şekilde

and in your hair, you'll rock it in your 'fro.

ve saçınızda durduğunda da harika.

If I think about iconic Afros,

İkonik Afroları düşündüğümde

I definitely think about Angela Davis.

kesinlikle Angela Davis'i düşünüyorum.

Her 'fro personifies elegance, style,

Onun Afro'su şıklığı, stili,

freedom, rebellion.

özgürlüğü, başkaldırmayı gösteriyor.

You feel all of these feelings at once

Angela Davis'in mahkemede hayatı için savaştığını görünce

when you see Angela Davis fighting for her life in federal court.

tüm bu hisleri aynı anda hissediyorsunuz.

By the 80s, the Afro style became less radical.

80'lere gelindiğinde Afro tarzı daha az radikal oldu.

The Afro picks are still produced to this day

Afro tarakları bugün hala üretiliyor,

with the clenched fist,

yumruk kısmıyla birlikte,

so it's the remnants of the movement

yani her gün kullanılan bir eşyada o hareketin kalıntıları var.

in the everyday object.

When I was young, it was just, like, another object.

Ben gençken sıradan bir şeydi.

It was a comb.

Bir taraktı sadece.

But as I became more enlightened

Ama kendimi geliştirdikçe

to really understand the roots and the origin

kökenini ve hikâyesini anladım,

and the intentionality of the design

tasarımın ardındaki niyeti

and why the fist and all of these things ...

ve niçin yumruk olduğunu ve diğer her şey...

I woke up.

Ve uyandım.