Jennifer Aaker and Naomi Bagdonas: Why great leaders take humor seriously | TED

Çeviri: Esma Nur SARI Gözden geçirme: Eren Gokce

Naomi Bagdonas: Alright, so, how often do you laugh at work?

Naomi Bagdonas: İş yerinde ne kadar gülüyorsunuz?

I mean really laugh.

Tam anlamıyla gülmekten söz ediyorum.

We asked some of you this question, and here's what we heard.

Size bazı sorular sorduk ve şu şekilde cevap verdiniz...

"Rarely."

“Neredeyse hiç.”

"Seldomly."

“Nadiren.”

And then our personal favorite ...

Bizim en beğendiğimiz ise...

(Laughter)

(Kahkahalar)

"I study climate change. Why would I laugh?"

“İklim değişikliği üzerine çalışıyorum. Neden güleyim ki?”

The two of us teach a class at Stanford Business School

Standford İşletme Lisansüstü Okulu’nda

about the power of humor in leadership.

mizahın liderlikte önemi üzerine ders veriyoruz.

Jennifer Aaker: Turns out that humor is a teachable skill,

Jennifer Aaker: Mizah aslında öğretilebilen bir yetenek.

and one of the most underappreciated assets at work.

Fakat iş yerinde hak ettiği değeri görmüyor.

For the record,

Mesela...

our class on humor gets the same academic credit

mizah konulu dersimizin kredisi

as financial accounting,

muhasebe dersiyle aynı krediye sahip.

NB: ... which is not a joke.

NB: ... şaka yapmıyorum.

JA: Here is the problem, though.

JA: Ama burada bir problemimiz var.

We've all fallen off a humor cliff.

Mizahta yaş sınırına takılıyoruz.

In a global study,

Dünya çapındaki bir araştırmada

over a million people were asked a simple question:

1 milyondan fazla insana basit bir soru soruldu:

"Did you smile or laugh a lot, yesterday?"

“Dün gülümsedin veya kahkaha attın mı?”

When we are kids, the answer is "yes."

Çocukken cevabımız “evet” olurken

Then, right when we enter the workforce,

iş hayatına atılınca cevabımız

the answer becomes "no."

“hayır” oluyor.

The good news is things look up again

İyi haber şu ki yeniden gülmeye başlıyoruz...

around 80.

ama 80′inde.

(Laughter)

(Kahkahalar)

The bad news is the average life expectancy is 78.

Kötü haber ise, insan ömrü ortalama 78 yıl.

So ...

Yani ...

(Laughter)

(Kahkahalar)

JA: It's not good NB: It's not great.

JA: Hiç hoş değil. NB: Bence de.

JA: I’m a behavioral scientist

JA: Ben davranış bilimciyim.

who spent my career studying what actually creates happiness in life

Kariyerimi, düşünülenin aksine bizi gerçekte neyin mutlu ettiğini

versus what we think.

bulmaya adadım.

NB: And I'm a corporate strategist

NB: Ben de kurumsal stratejistim.

who spent my career straddling the worlds of business and improv comedy.

Kariyerimi iş hayatıyla komediyi birleştirmeye adadım.

Which was a wide straddle.

Evet, çok zıt konular.

The two of us are on a mission to bring humor back.

Biz mizahı geri getirmek için çabalıyoruz.

Over the last decade, we have gathered data,

Son 10 yılda, komedyenlerden yardım aldık,

partnered with comedians

veri toplayıp,

and talked to leaders about humor.

liderlerle mizah üzerine konuşmalar yaptık.

One of them was our friend Connor Diemand-Yauman.

Bu kişilerden biri de arkadaşımız Connor Diemand-Yauman.

Connor is the co-CEO of a large nonprofit,

Connor kâr amacı gütmeyen büyük bir kurumda CEO.

and in early 2020, just weeks after the world went into quarantine,

2020′nin ilk yarısında, karantina daha yeni başlamışken

he's leading his first virtual offsite with his entire organization.

ilk kez internet üzerinden bir toplantı yapıyor.

People are exhausted and scared, it's tense.

İnsanlar yorgun ve korkuyordu. Gergin bir ortamdı.

So Connor shares a few slides

Connor başka bir ekip arkadaşına

before passing to another teammate to speak.

söz hakkı vermeden önce birkaç slayt paylaşıyor.

But when he does, he intentionally leaves his screen-share on,

Fakat bunu yaparken ekranını bilerek açık bırakıyor.

so his entire organization watches, thinking that this is a terrible mistake.

Herkes bunun büyük bir hata olduğunu düşünüyor.

As Connor closes his PowerPoint,

Connor, PowerPoint sunumunu kapatıp

opens up a Google search, and types in ... this.

Google’ı açarak arama yerine şunu yazmaya başlıyor...

[Things inspirational CEOs say during hard times]

[CEO’lar için zor zamanlarda ilham verici konuşmalar]

(Laughter)

(Kahkahalar)

"Things inspirational CEOs say during hard times."

“CEO’lar için zor zamanlarda ilham verici konuşmalar”

(Laughter)

(Kahkahalar)

Everyone laughs.

Herkes gülmeye başlıyor.

It's this beautiful moment of levity,

İşte bu anlık gülüşmeler,

and it has real upside for Connor and for his organization,

Connor ve ekibi için olumlu bir etki yarattı.

because we know from the research

Araştırmalar bize şunu gösteriyor:

that leaders with a good sense of humor are seen as 27 percent more motivating.

İyi mizah sahibi liderler iş yerinde yüzde 27 daha fazla motivasyon sağlıyor.

Their teams are more bonded and creative.

Bu da ekip ruhunu ve yaratıcılığı arttırıyor.

JA: Also, humor sells.

JA: Ayrıca mizah karşılığını da buluyor.

Studies show that adding a lighthearted line into a sales pitch,

Çalışmalar, satış sırasında yapılan ufak bir esprinin bile...

like "My final offer is x ...

...mesela “Fiyatı inerim...

And I'll throw in my pet frog,"

ama merdiven lazım” gibi...

makes people willing to pay nearly 20 percent more.

....satış fiyatını yüzde 20 arttırdığını gösteriyor.

Really let it sink in,

Bu kötü şakayı

just how bad that joke is.

önce birlikte iyice sindirelim.

(Laughter)

(Kahkahalar)

NB: "I'll throw in my pet frog."

NB: “merdiven lazım”

JA: The bar is so low. NB: It's extreme.

JA: Seviye yerlerde. NB: Hem de nasıl.

(Laughter)

(Kahkahalar)

NB: Very low. JA: Could not be lower.

NB: Gerçekten düşük. JA: Daha kötüsü olamaz.

(Laughter)

(Kahkahalar)

JA: Laughter shortens the path to connection as well.

JA: Gülüşmeler, insan ilişkilerini de kolaylaştırıyor.

So when strangers share a laugh before a conversation,

Mesela iki yabancı sohbete başlamadan önce gülüşürlerse

they end up disclosing more personal information,

kişisel bilgilerini paylaşmaya daha yatkın oluyor.

so they feel closer.

Daha yakın hissediyorlar.

You really laughed hard at that "pet frog" line.

“Merdiven lazım” kısmında kahkahalara boğuldunuz.

I already feel close to you.

Sizinle şimdiden yakın hissediyorum.

Don’t we feel close?

Yakınlaşmadık mı?

JA: Yeah, we feel close.

JA: Evet artık yakınız.

NB: There's a lot there.

NB: Hem de nasıl.

NB: OK, so what's happening is when we laugh,

NB: Güldüğümüz zaman

our brains release a cocktail of hormones.

beynimiz çeşit çeşit hormon salgılıyor.

So we release endorphins,

Endorfin salgılıyoruz.

giving us a similar feeling to a runner’s high;

Çok hızlı koşmuşuz gibi bir hissiyat duyuyoruz.

we lower our cortisol, making us feel calmer;

Kortizol seviyemiz düşüyor, daha sakin hissediyoruz.

and we release dopamine, the same hormone released during sex,

Ve seks sırasında açığa çıkan dopamin hormonunu da salgılıyoruz.

making us feel more bonded.

Birbirimize daha da kenetleniyoruz.

So in essence,

Kısacası,

as far as our brains are concerned,

beyin faaliyetlerine bakılınca

laughing is like exercising, meditating and having sex at the same time.

gülmek aynı anda egzersiz, meditasyon ve seks yapmak gibi.

(Laughter)

(Kahkahalar)

But logistically easier.

Neyse ki gülmek çok kolay.

JA: Also, efficient. NB: Yes.

JA: Ayrıca daha verimli. NB: Evet.

NB: There's a lot to it.

NB: Kapsamlı bir konu.

Alright, so humor works.

Yani mizah gerçekten çalışıyor.

And the really good news that we want to talk about today

Size muhteşem bir haberimiz var.

is that this humor cliff is actually easy to fix.

Mizahta yaşa takılmanın çözümü çok basit.

[GLOBAL HUMOR CLIFF]

[MİZAHTA YAŞA TAKILMA]

(Laughter)

(Kahkahalar)

Isn’t that better? 10 years, but we got there.

Daha iyi olmadı mı? 10 yıllık farkı kapattık.

Just a little Sharpie.

Sadece ufak bir dokunuşla.

OK, the actual good news is that our lives are full of humor,

İşin gerçeği hayatımızın zaten mizah dolu olması.

if we know how to look for it.

Sadece görmesini bilmek gerekiyor.

JA: Here's the secret.

JA: İşin sırrı şu:

Don't look for what's funny, just notice what's true.

Mizahı komedide değil gerçeklikte aramak.

We asked some of you what's true in your own lives,

Size hayatınızdaki gerçeklerin ne olduğunu sorduk.

and here's a few things we heard.

Siz de şu şekilde cevap verdiniz:

NB: "Since working from home, I only comb the front part of my hair."

NB: “Evden çalıştığım için saçımın sadece ön kısmını tarıyorum.”

(Laughter)

(Kahkahalar)

JA: ”Yalnızca kendi çocuğumu seviyorum...”

JA: "I only like my own kids ..."

(Laughter)

(Kahkahalar)

“There, I said it.”

“Sonunda söyleyebildim.”

NB: So this is not about becoming a comedian.

NB: Marifet komedyen olmakta değil,

This is about looking at the world in a different way.

dünyaya farklı bir gözle bakabilmektedir.

There's a psychological principle called the priming effect

Hazırlama etkisi adı verilen psikolojik ilke,

that says our brains are wired to see what we've been set up to expect.

beynin beklentilerin gerçekleşmesine odaklandığını anlatıyor.

In essence, we find what we choose to look for.

Yani, beklentilerimizi buluyoruz.

So when we live our lives on the precipice of a smile,

Hayatımızı gülmeye odaklı yaşadığımızda

we shift how we interact with the world,

çevremizle kurduğumuz iletişim değişiyor.

and in turn, how it interacts back.

Çevremizin de bizimle iletişimi değişiyor.

JA: It's also about being human,

JA: İnsan olmamız da başka bir etken.

which should be easy, because we are human.

Zaten insan olduğumuz için bu madde kolay görünüyor.

But at work, it's oftentimes harder than we think.

Ama iş yerinde insan kalabilmek düşündüğümüzden daha zor.

In a recent survey, people were asked "What traits inspire trust in a leader?"

Yeni bir araştırmada “Bir liderde size güven veren özellikler nedir?” sorusuna

One of the top responses: "Speaks like a regular person."

en çok verilen cevaplardan biri “Normal bir insan gibi konuşması.” oldu.

When work gets serious and life gets busy,

İş ortamı ciddileşip meşguliyetimiz artınca

we become transactional.

bir robottan farkımız kalmıyor.

And yet these small shifts are enough

Ama bu meşguliyetler aynı zamanda

to move us from transactional to human.

bizi birer robot olmaktan da alıkoyuyor.

As small as a single word,

Mesela e-maillerimizi bitirirken

like how we often sign off our emails: “Best.”

“en iyi” kalıbını ne kadar sıklıkla kullanıyoruz?

What does "best" even mean?

“En iyi” ne demek ki?

Are you the best? Am I the best?

En iyi olan sen misin? Yoksa ben miyim?

Why do I need to tell you that?

Neden bunu belirtmem gerekiyor?

We can do better than "best."

“En iyi” den daha iyisi olabiliriz.

Instead, how about ...

Bunun yerine şöyle desek...

NB: When you've been up all night --

NB: Tüm gece hiç uyumadığımız zamanlarda

"Yours heavily caffeinated."

“Saygılarımla. İmza Kahve.” yazsak

(Laughter)

(Kahkahalar)

JA: When you're talking about financial accounting?

JA: Peki mali muhasebe söz konusu olursa?

"Let's never speak of this again."

“Bir daha bu konu hakkında konuşmayalım.”

NB: And on rare occasion, "I'm the best."

NB: Nadir durumlarda ise “Ben en iyisiyim.”

(Laughter)

(Kahkahalar)

Sometimes, you've just got to let people know.

Bazen insanlara bunu söylemeniz gerekiyor.

Now, it's easy to believe

Şöyle düşünmek kolayımıza geliyor:

that if we take our lives or our mission seriously,

Hayatımızı ve sorumluluklarımızı ciddiye aldığımızda

the presence of humor betrays that mission.

mizah bu ciddiyeti bozuyor.

That gravity and levity are somehow at odds.

Ciddiyet ve mizah birbirine karışıyor.

But our research tells a different story.

Ama araştırmamız farklı bir sonuç gösteriyor.

JA: We met with Secretary of State Madeleine Albright,

ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’la görüştük.

who told us of the time when the Russian government

Bize, Rusya’nın ABD Dışişleri Bakanlığı’na

had bugged the US State Department,

böcek yerleştirdiğini söyledi.

a serious breach in international diplomacy.

Uluslararası diplomasiyi resmen hiçe sayan bir hareket.

After learning about the bugging,

Bakan Albright bu durumu öğrenince

Secretary Albright then went to her next meeting

Rus dışişleri bakanıyla

bir sonraki görüşmesinde

with the Russian foreign minister,

yakasına böcek broşu takmış.

wearing a bug pin.

(Laughter)

(Kahkahalar)

And enormous bug pin.

Kocaman bir böcek broşu.

(Laughter)

(Kahkahalar)

She shared how the foreign minister couldn't help but smile,

Dışişleri bakanı istemsizce gülümsemiş.

and she also shared how the energy in the room shifted,

Ortamdaki enerji bir anda değişince

and it changed the conversation entirely.

konuşmanın seyri de beraberinde değişmiş.

NB: This story illuminates at least two things that are true.

NB: Bu hikâyeden çıkarılacak en az 2 ders var.

First, that humor is a choice,

İlki, mizahın bir seçenek olduğu.

one we make in small moments and in big ones, too.

Önemli ve önemsiz anlarda verdiğimiz bir karar.

And second, that the balance of gravity and levity

İkincisi, ciddiyetle mizahın

gives power to both.

birbirini dengelemesi.

We can do serious things without taking ourselves so seriously,

Kendimizi çok ciddiye almadan da ciddi işler yapabiliriz.

and in fact, often, we can do them better,

Hatta çoğu zaman daha iyisini

and more fashionably.

ve daha güzelini yaparız.

JA: Now we often hear that humor can be so tricky these days,

JA: Son zamanlarda ince mizahın zorluğu herkesin dilinde.

and it's true.

Evet zor.

Comedians know this,

Bunu komedyenler iyi bilir.

which is why they can practice hundreds of times

Tek bir cümle için bile

before a line makes it into one of their sets.

yüzlerce tekrar yaparlar.

They also get to wear jeans and drink whiskey at work.

İş yerine de kot pantolon ve içkiyle gelebiliyorlar.

It's all very unfair.

Bu büyük bir haksızlık.

So how can we, as normal, non-comedian people,

Hiçbirimiz komedyen değiliz.

O zaman bu ince çizgiyi nasıl çizebiliriz?

practice safe sets?

Start by recognizing it's not about you.

Bu noktada kendinize odaklanmayın.

So don't ask "Will this make me sound funny?"

“Şu cümleyi söylersem komik olur muyum?” yerine

Instead, ask: “How will this make other people feel?”

“Bu cümle insanlara nasıl hissettirir” sorusunu düşünün.

NB: Which also means never punching down,

NB: Kimseyi zayıf noktasından vurmayın.

that is, making fun of someone of lower status.

Yani sizden daha düşük statüdeki kişilerle dalga geçmeyin.

And be sure to check your distance.

Sınırlarınızı bilmelisiniz.

How close are you personally to what you're making light of?

Şakalaştığınız kişiyle nasıl bir samimiyetiniz var?

I can make fun of my mother, but not your mother,

Annem hakkında şaka yapabilirim, ama senin annen hakkında yapamam.

who, by the way, I hear is a saint, a lovely lady.

Bahsi geçmişken annene melek diyorlar.

JA: An angel.

JA: Hem de kanatsız.

NB: Our hope today is that you start climbing back up the humor cliff.

NB: Bugün için ümidimiz sizin mizahta yaşa takılmamanız.

Start with what's true, and start small.

Hayatınızın gerçeklerine odaklanın ve küçük adımlar atın.

Choose to live on the precipice of a smile.

Hayatınızı gülümseme odaklı yaşayın.

When we do, we create teams, communities and families

Böylelikle keyifli ve bol kahkahalı

where joy and laughter come more easily.

ekipler, topluluklar ve aileler kurabiliriz.

JA: Laughing together makes us feel more connected.

JA: Beraber gülünce birbirimize daha sıkı bağlanıyoruz.

It floods our brains

Beynimiz sevgi hissedince salgılanan

with the same hormones associated with love.

aynı hormonlarla dolup taşıyor.

And who doesn't want to feel more joy and love in our lives?

Hayatımızda daha fazla neşe ve sevgi olmasını kim istemez ki?

Where humor exists, love is not far behind.

Mizahın arkasında sevginin varlığını görebiliriz.

NB: And if that doesn't sell you on the power of humor,

NB: Bu nokta da size mizahın gücünü göstermediyse...

I will throw in my pet frog.

Merdivenden kendimi atacağım.

(Laughter)

(Kahkahalar)

NB: Thank you. JA: Thank you so much.

NB: Teşekkürler. JA: Çok teşekkür ederiz.

(Applause)

(Alkış)