3 ways to practice civility | Steven Petrow

Çeviri: Doğa Çelik Gözden geçirme: Sara Ozturk

I want to start by telling you two things about myself

Konuşmaya başlamadan önce kendimle ilgili

before I get into the full talk.

iki şey söylemek istiyorum.

And the first is that I've been writing about manners and civility

Birincisi, yirmi yılı aşkın bir süredir kitap

for more than 20 years,

ve köşe yazarı olarak

as a book author and as a magazine columnist.

görgü ve nezaketle ilgili yazıyorum.

The second is,

İkincisi ise,

my friends know to be very wary of inviting me over for dinner

arkadaşlarım, akşam yemeğine davet ederken dikkatli olmaları gerektiğini bilirler.

because any faux pas that happens at the table

Çünkü masada gerçekleşecek herhangi bir gaf

is likely to wind up in print.

muhtemelen matbaada baskıyı boylar.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

So, I'm watching, I can see back there and I can see through the portals, too.

Yani izliyorum, çevreyi görüyorum, portallardan gözetliyorum.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

So, speaking of dinner parties,

Akşam yemeklerinden söz etmişken

I want to take you back to 2015 and a dinner party that I went to.

sizlere 2015'te gittiğim bir yemekten söz etmek istiyorum.

To place this in time,

Zaman çizelgesine koyarsak

this was when Caitlyn Jenner was first coming out,

bu, Caitlyn Jenner yeni ortaya çıktığında,

shedding her identity as a Kardashian

Kardashian kimliğinden sıyrıldığında

and moving into her life as a transgender activist.

ve trans bir aktivist olarak hayatına devam ettiği zamandı.

I wrote a column in People magazine at the time,

People dergisinde isimlerin önemi ve kimliğimizi nasıl şekillendirdiği

talking about the importance of names

ve yanlış veya hiç kullanılmamalarının

and how names are our identity.

And that to misuse them or not to use them erases us in a certain way.

bizi bir yönden yok ettiği hakkında bir köşe yazısı yazdım.

And especially with Caitlyn Jenner,

Özellikle Caitlyn Jenner hakkında yazdım

I talked about Caitlyn, but also the use of her pronouns.

ve aynı zamanda onun zamir kullanımı hakkında konuştum,

Her pronouns.

onun zamirleri hakkında.

So I'm at this dinner -- delicious, wonderful, fun --

O yemekteydim, lezzetliydi, keyifliydi, eğlenceliydi

when my host goes on a rant about Caitlyn Jenner.

aniden düzenleyen kişi Caitlyn hakkında konuşana kadar.

And she is saying that it is disrespectful for Caitlyn Jenner

Dediğine göre Caitlyn'in yaptığı saygısızcaydı

to force her to use a new name and to use these new pronouns.

ve insanları yeni bir isim ve zamir kullanmaları için zorluyordu.

She's not buying it,

Buna katlanamazmış,

and I'm listening, and because I do meditation,

ben de dinliyordum ve meditasyon yaptığım için

I took my sacred pause before I responded.

önce derin bir nefes alıp öyle cevap verdim.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

And I reminded her that when she got married,

Ona evlendiği zamanı hatırlattım,

she changed her name,

soyadını değiştirdiğini,

and that she took the name of her husband.

kocasının soyadını aldığını.

And that's the name all of us now use.

Bu şu an onun için kullandığımız soyadı oldu.

We don't use it just because it's her legal name,

Sadece yasal soyadı olduğu için değil,

but we use it because it's respectful.

saygılı olan davranış bu olduğu için onu kullanıyoruz.

Ditto for Miss Jenner.

Aynısı Jenner için de geçerli.

She didn't buy it and we didn't speak for years.

Arkadaşım buna katlanamadı ve biz de yıllarca konuşmadık.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

So ...

I am known as the Civilist.

"Sivil hakçı" olarak biliniyorum.

And it's probably a word that you're not that familiar with.

Çoğunuzun bilmediği bir kelime olmalı.

It's not in common parlance

Yaygın bir söz değil,

and it comes from the Latin and the French,

Latince ve Fransızca'dan geliyor

and it means an individual who tries to live by a moral code,

ve anlamı kişinin ahlaki yaşamaya çalışması,

who is striving to be a good citizen.

iyi bir vatandaş olması.

The word "civility" is derived from that,

Nezaket kelimesi buradan geliyor

and the original definition of civility

ve nezaketin orijinal anlamı

is citizens willing to give of themselves for the good of the city,

vatandaşların şehrin iyiliği, birliğin ve toplumun iyiliği için

for the good of the commonwealth, for the larger good.

fedakarlıkta bulunması demek.

So, in this talk,

Bu konuşmada

you're going to learn three new ways to be civil, I hope,

ahlaklı olmak için 3 yeni yol öğreneceksiniz

and it will be according to the original definition of civility.

ve umarım bu, nezaketin orijinal anlamına göre olacak.

My first problem is:

İlk problemim şu:

civility is an obsolete word.

Nezaket eskiden kalma bir kelime.

My second problem is:

İkinci problemim ise şu:

civility has become a dirty word in this country.

Nezaket sağcı veya solcu olmanız fark etmeksizin

And that is whether you lean right or whether you lean left.

kötü bir kelime hâline geldi.

And in part, that's because modern usage equates civility with decorum,

Bunun sebebi modern kullanımda nezaketin edeple,

with formal politeness, formal behavior.

resmi saygı ve resmi davranışlarla eşdeğer tutulması.

We've gotten away from the idea of citizenship.

Vatandaşlık kavramından uzaklaştık.

So, let me start by talking a little bit about my friends on the right,

Sağcı arkadaşlarımdan söz etmekle başlamak istiyorum,

who have conflated civility with what they call political correctness.

nezaketle politik doğruluğu birleşik görüyorlar.

And to them, callouts for civility

Onlara göre nezakete davet,

are really very much like what George Orwell wrote in "1984" --

George Orwell'ın 1984 kitabında yazdığı gibi

he called it "newspeak."

sadece "aldatıcı dil."

And this was an attempt to change the way we talk

Yani bu, zorla dilimizi değiştirerek

by forcibly changing the language that we use.

konuşma tarzımızı da değiştirme,

To change our ideas by changing the meaning of words.

kelimelerin anlamlarını değiştirerek fikirlerimizi değiştirme girişimiydi.

And I think my dinner host might have had some of that

O günkü davet sahibi bu düşünceye biraz sahipti.

rattling around there.

And I first personally understood, though,

Sağcıların nezaketle alakalı problemlerini

the right's problem with civility

ciddi anlamda ilk anladığım zaman,

when I wrote a column about then-candidate Donald Trump.

o zamanki aday Trump hakkında makale yazdığım zamandı.

And he had just said

Politik doğrular için zamanın olmadığını,

he did not have time for total political correctness,

and he did not believe the country did either.

ona göre ülkenin de zamanının olmadığını söylemişti.

And I took that to heart, it was very --

Bunu yürekten hissettim.

The audience was very engaged about that online, as you can imagine.

İnsanlar internette bunun hakkında konuşuyorlardı.

There was a thousand responses, and this one stood out to me

Binlerce yanıt vardı, biri dikkatimi çekti

because it was representative:

çünkü temsili bir yanıttı:

"Political correctness is a pathological system

"Politik doğrular patolojik bir sistem

that lets liberals dominate a conversation,

liberallerin konuşmaları ele geçirmelerini sağlıyor,

label, demonize and shout down the opposition."

başkalarını etiketleyip kötü göstererek muhalefeti susturuyor.

So I think, to the right, civility translates into censure.

Sağa göre nezaket sansür demek.

So that's the right.

İşte bu sağ görüş.

Now, my friends on the left also have a problem with it.

Solcu arkadaşlarımın da problemleri var.

And for example, there have been those

Bazıları Trump'ın duvar örme

who have harassed Trump administration officials

fikrini destekleyen memurları taciz etti.

who support the President's border wall.

They've been called out as rude, they've been called out as nasty,

Onlara kaba, iğrenç

they've been called out as worse.

bazen daha da kötü şeyler dendi.

And after one such incident last year,

Geçen seneki benzer bir olaydan sonra

even the Washington Post --

Washington Post bile

you know, left-leaning Washington Post --

-sola eğilimli Washington Post-

wrote an editorial and sided with decorum.

bir makalede edepli olma kavramını destekledi.

And they argued that officials should be allowed to dine in peace.

Yetkililer huzur içinde yemek yiyebilmeliydi.

Hm.

"You know, the wall is the real incivility here.

"Şöyle ki, buradaki asıl nezaketsizlik duvarın kendisi,

The tear-gassing of kids, the separation of families."

çocuklara biber gazı sıkılması, ailelerin parçalanması."

That's what the protestors say.

Protestocular bunu söyledi.

And imagine if we had sided, in this country,

Bu ülkede edep ve inceliği

with decorum and courtesy throughout our history.

bütün tarihimiz boyunca tercih ettiğimizi hayal edin.

You know, I think about the suffragettes.

Kadınların oy hakkını savunanları düşünüyorum.

They marched, they picketed.

1920'de kadınlara oy hakkı istedikleri için

They were chastised, they were arrested

protestolar yaptılar, grevler düzenlediler,

for pursuing the vote for women in the 1920s.

cezalandırıldılar, tutuklandılar.

You know, I also think about the Reverend Martin Luther King Jr.,

Peder Martin Luther King Jr. hakkında da düşünüyorum,

the father of American nonviolent civil disobedience.

Amerika'nın barışçıl sivil itaatsizlik lideri.

He was labeled as uncivil in his attempt to promote racial and economic justice.

Irk ve ekonomik eşitlik istediği için nezaketsiz olarak etiketlendi.

So I think you get a sense

Bence nezaketin neden kötü bir kelimeye dönüştüğünü görüyorsunuz.

of why civility has become a problem, a dirty word, here.

Now, does this mean we can't disagree, that we can't speak our minds?

Bu, hep hemfikir olmamız ve fikirlerimizi söylemememiz

gerektiği anlamına mı geliyor?

Absolutely not.

Kesinlikle hayır.

I recently spoke with Dr. Carolyn Lukensmeyer.

Geçenlerde Dr. Carolyn Lukensmeyer ile konuştum.

She's kind of the guru of civility in this country,

Bu ülkedeki bir nezaket uzmanı

and the executive director of a body

ve Ulusal Sivil Söylev Enstitüsü'nün yöneticilerinden.

called the National Institute for Civil Discourse.

And she told me,

Bana dedi ki:

"Civility does not mean appeasement or avoiding important differences.

"Nezaket bastırma ve önemli farklılıkları göz ardı etmek değil,

It means listening and talking about those differences with respect."

dinlemek ve bu farklılıkları saygı çerçevesinde konuşmak demek."

In a healthy democracy, we need to do that.

Sağlıklı bir demokraside bunu yapmalıyız.

And I call that respectful engagement.

Buna saygılı etkileşim diyorum.

But civil discourse also needs rules, it needs boundaries.

Ama nazik konuşmanın da kurallara ve sınırlara ihtiyacı var.

For instance, there's a difference

Örneğin, kaba ve küçük düşürücü bir dille

between language that is simply rude or demeaning,

nefret ve hoşgörüsüzlük yayan bir söylev arasında farklar var.

and speech that invokes hatred and intolerance.

And specifically of groups.

Özellikle gruplar arasında.

And I'm thinking of racial and ethnic groups,

Irksal ve etnik gruplardan,

I'm thinking of the LGBTQ community,

LGBTQ+ topluluğundan,

I'm thinking of the disabled.

engelli topluluğundan bahsediyorum.

We snowflakes call this speech "hate speech."

Buna "nefret söylevi" diyoruz.

And hate speech can lead to violence.

Nefret söylevi şiddete yol açabilir.

So, to that point, in the fall of 2018,

2018'in sonbaharında

I wrote a column about Dr. Christine Blasey Ford.

Dr. Christine Blasey Ford hakkında bir makale yazdım.

You may remember her,

Onu hatırlarsınız,

she was one of the women who accused Supreme Court nominee Brett Kavanaugh

Yüksek Mahkeme adayı Brett Kavanaugh'u cinsel saldırıdan suçlayan

of sexual assault.

kadınlardan biriydi.

And among the responses,

Tepkiler arasında

I received this message, a personal message,

slaytta görebildiğiniz üzere,

which you can see here on the slide.

bir mesaj aldım, kişisel bir mesajdı.

It's been largely redacted.

Gördüğünüz gibi basıma hazırlandı.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

This message was 50 words long. 10 of them were the f-bomb.

Mesaj 50 kelimeydi, 10 tanesi küfürden oluşuyordu.

And the Democrats were called out, President Obama was called out,

Demokratlar'a, Başkan Obama'ya laf edilmişti

and I was referred to in a pretty darn vulgar and coarse way.

ve benden de kaba bir şekilde söz edilmişti.

There was an explicit threat in that message,

Mesajda açık bir tehdit vardı,

and that is why my editors at The Post sent it to authorities.

The Post'taki editörlerim bunu yetkililere gönderdiler.

This came shortly before the pipe bombs were sent to other media outlets,

Bu, el yapımı bombalar diğer medya kuruluşlarına yollanmadan önceydi

so everybody was really kind of on guard there.

ve herkes tetikteydi.

And the larger context was, only a few months before,

Büyük çerçeve ise sadece birkaç ay önce

five staffers had been killed at a Maryland newspaper.

Maryland gazetesinde 5 kişinin öldürülmüş olmasıydı.

They had been shot dead by a reader with a grudge.

Kin tutan bir okuyucu onları vurmuştu.

"Shut up or else."

"Sus yoksa kötü şeyler olur."

And it was around that same time

Bu aynı zamanda

that a different reader of mine started stalking me online.

bir okuyucumun beni internette takibe aldığı bir dönemdi.

And at first, it was ...

İlk başta bu takip,

I'll call it light and fluffy.

şöyle diyeyim, zararsızdı.

It was around this time last year

Geçen sene bu zamanlarda

and I still had my Christmas decorations up

yılbaşı dekorasyonlarım hâlâ asılıyken

and he sent me a message saying,

bana bir mesaj yolladı ve dedi ki,

"You should take your Christmas decorations down."

"Yılbaşı dekorasyonlarını kaldırmalısın."

And then he noticed that my dog was off leash one day,

Bir gün köpeğimi tasmasız gezdirdiğimi fark etti

and then he commented that I had gone to the market.

ve markete gittiğimi söyleyen bir yorum yaptı.

And then he wrote me one that said,

Bana yolladığı mesajlardan birinde dedi ki,

"If anyone were to shoot and kill you,

"Eğer biri seni vurup öldürseydi,

it would not be a loss at all."

bu bir kayıp olmazdı."

I wish that were the end of the story.

Keşke bu hikâyenin sonu olsaydı.

Because then, a few months later, he came to my door, my front door,

Çünkü birkaç ay sonra kapıma geldi,

in a rage and tried to break the door down.

öfkeyle kapıyı kırmaya çalıştı.

I now own mace, a security system

Şu an bir güvenlik sistemine

and a Louisville Slugger baseball bat.

ve Louisville Slugger beyzbol sopasına sahibim.

(Sighs)

(İç çeker)

"Shut up or else."

"Sus yoksa kötü şeyler olur."

So, what's to be done

Yapılması gereken şey

to forestall civility from turning ugly, from turning violent?

nezaketin çirkinleşmesini ve şiddet oluşturmasını önlemek.

My first rule is to deescalate language.

İlk kuralım dili yumuşatmak.

And I've stopped using trigger words in print.

Baskıda tetikleyici kelimeler kullanmıyorum.

And by trigger words, I mean "homophobe," I mean "racist,"

Tetikleyici kelimeler "homofobik", "ırkçı"

I mean "xenophobe," I mean "sexist."

"yabancı düşmanı", "seksist".

All of those words.

Bütün bu kelimeler,

They set people off.

insanları tetikliyor.

They're incendiary

Bunlar kışkırtıcı kelimeler

and they do not allow us to find common ground.

ve ortak bir nokta bulmamızı engelliyorlar.

They do not allow us to find a common heart.

Ortak bir kalbe sahip olmamızı da engelliyorlar.

And so to this point, when John McCain died in 2018,

2018'de John McCain öldüğünde

his supporters noted that he never made personal attacks.

onu destekleyenler hiç kişisel tehditlerde bulunmadığını söyledi.

But his opponents agreed as well,

Rakipleri de buna katıldı

and I though that was what was really noteworthy.

ve bence bu en dikkat çeken detaydı.

He challenged people's policies, he challenged their positions,

İnsanların politikalarına, pozisyonlarına kafa tuttu

but he never made it personal.

ama bunu hiç kişiselleştirmedi.

And so that's the second rule.

Bu ikinci kural.

So the problem of civility is not only an American one.

Yani nezaket eksikliği sadece Amerika'ya has değil.

In the Netherlands, there are calls for a civility offensive right now,

Hollanda'da nezaketsizlik cezası için çağrılar var,

and as one Dutch philosopher has put it,

Flemenk bir filozofun dediği gibi,

the country has fallen under a spell of "verhuftering."

ülke "iğrenme" büyüsüyle kaplanmış durumda.

Now, this is not a word that I knew before and I did quite a bit of research.

Bu önceden bildiğim bir kelime değildi ve araştırdım.

It loosely means bullying and the disappearance of good manners.

Basit bir şekilde zorbalık ve iyi davranışların yok oluşu demek.

It actually means much worse than that, but that's what I'm saying here.

Aslında çok daha kötü bir anlamı var ama burada söyleyemem.

When you have a specific word, though, to describe a problem like that,

Bu spesifik kelimeyi kullanıyorsanız

you know you really have a problem.

kesin bir probleminiz olduğunu biliyorsunuz demektir.

And in the United Kingdom, the [2016] Brexit vote ...

Birleşik Krallık'ta, 2016'daki Brexit oylamasında

you know, has divided a nation even more so.

ulus daha da kutuplaştı.

And one critic of the breakup called those who favor it --

Brexit'i desteklemeyen bir eleştirmen destekleyenler için dedi ki

I just love this phrase --

-bu lafa bayılıyorum-

"the frightened parochial lizard brain of Britain."

"Britanya'nın korkak, dar görüşlü kertenkele beyinleri."

The frightened parochial lizard brain of Britain.

Britanya'nın korkak, dar görüşlü kertenkele beyinleri.

That's personal.

İşte bu kişisel.

And it makes me miss "Downton Abbey"

Bu Downton Abbey'i ve nezaketini

and its patina of civility.

özlememe sebep oluyor.

But therein lies the third rule:

İşte üçüncü kural burada:

don't mistake decorum for civility.

Edeple nezaketi karıştırmayın.

Even if you have a dowager countess as fabulous as Dame Maggie Smith.

Bayan Maggie Smith gibi gösterişli, dul bir kontese sahip olsanız bile.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

[Don't be defeatist. It's so middle class.]

[Yenilenlerden olma, bu çok orta sınıf.]

So let me end with one last story.

Son bir hikâyeyle bitireceğim.

Not that long ago, I was at a bakery, and they make these amazing scones.

Geçenlerde harika çörekler yapan bir pastacıdaydım.

So, long line -- there are a lot of scones.

Çok uzun bir sıra var ve çok fazla da çörek.

And one by one, the scones were disappearing

Çörekler teker teker gidiyordu,

until there was one woman in between me and that last scone.

son çörekle aramda bir kadın kalmıştı.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Praise the Lord, she said, "I'll have a croissant."

Tanrı'ya şükürler olsun, "Bir kruvasan alacağım." dedi.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

So when it became my turn, I said, "I'll take that scone."

Sıra bana geldiğinde çöreği alacağımı söyledim.

The guy behind me --

Arkamdaki adam

I'd never turned around, never seen him --

-arkama dönmemiştim, onu da görmemiştim-

he shouted, "That's my scone!

"O benim çöreğim!

I've been waiting in line 20 minutes."

20 dakikadır sırada bekliyorum." diye bağırdı.

And I was like, "Who are you?

"Sen kimsin?

I've been waiting in line 20 minutes, and you're behind me."

Ben de 20 dakikadır bekliyorum ve sen arkamdasın." dedim.

So, I grew up here in New York,

Şöyle ki New York'ta büyüdüm,

and went to high school not that far from here.

yakın bir yerde liseye gittim.

And I may seem, you know, very civil here and so on,

Çok nazik görünebilirim, evet,

but I can hip check anybody for a taxicab in this room, on these streets.

ama taksi için bu odada veya sokaklarda biriyle kapışabilirim.

So I was surprised when I said to this guy ...

Bu adama dönüp "Yarısını ister misin?"

"Would you like half?"

dediğimde çok şaşırdım.

"Would you like half?"

"Yarısını ister misin?"

I didn't think about it, it just came out.

Bunun üstüne düşünmedim, öylece söyleyiverdim.

And then, he was very puzzled, and I could see his face change

Adamın yüzü değişti, çok şaşkındı

and he said to me,

ve bana dedi ki

"Well, how about if I buy another pastry and we'll share both of them?"

"Ben de başka bir hamur işi alayım, onu da bölüşelim."

And he did, and we did.

Öyle yaptı, öyle yaptık.

And we sat and talked.

Oturup konuştuk.

We had nothing in common.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

We had nothing in common: nationality, sexual orientation, occupation.

Hiç ortak noktamız yoktu: Irk, cinsel yönelim, meslek.

But through this moment of kindness, through this moment of connection,

Ama bu kibarlıkla dolu andaki bağ ile

we developed a friendship, we have stayed in touch.

arkadaş olduk, iletişimimizi sürdürdük.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Although he was appalled to learn that I'm called the Civilist after that.

Ama sonrasında bana "sivil hakçı" dendiğini öğrenince dehşete düştü.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

But I call this the joy of civility.

Buna nezaketin getirdiği mutluluk diyorum.

The joy of civility.

Nezaketin mutluluğu.

And it led me to wonder,

Beni düşünmeye itti,

what is the good we forgo, not just the trouble we avoid,

nazik olmadığımızda kaçırdığımız iyilik,

when we choose to be uncivil.

kurtulduğumuz sıkıntılar nedir diye.

And by good, I mean friendship, I mean connection.

İyilikten kastım arkadaşlık, bağ kurmak.

I mean sharing 1000 calories.

Birlikte 1000 kalori paylaşmak.

But I also mean it in a larger way.

Daha geniş anlamda da söylüyorum.

You know, as communities and as a country and as a world.

Topluluklar arası, bir ülke için de veya tüm dünyada.

What are we missing out on?

Neler kaçırıyoruz?

So, today, we are engaged in a great civil war of ideas and identity.

Şu an fikirler ve kimlikler arasında bir sivil savaşın içindeyiz.

And we have no rules for them.

Bu konuda kurallarımız yok.

You know, there are rules for war.

Biliyorsunuz, savaşta kurallar var.

Think about the Geneva Conventions.

Cenevre Sözleşmesi'ni düşünün.

They ensure that every soldier is treated humanely,

Bütün askerlere, görevde olsun veya olmasın

on and off the battlefield.

insanca davranılması öngörüldü.

So, frankly, I think we need a Geneva Convention of civility,

Açıkçası nezaket için de bir Cenevre Sözleşmesi olmalı,

to set the rules for discourse for the parameters of that.

sivil söylevler ve onların sınırları için kurallar koymamız

To help us become better citizens of our communities and of our countries.

ve topluluklarımızda ve ülkelerimizde daha iyi vatandaşlar olabilmemiz için.

And if I have anything to say about it,

Bunun hakkında söyleyebileceğim şey,

I would base those rules on the original definition of civility,

bu kuralları nezaketin orijinal anlamı üzerine kurmak olurdu,

from the Latin and from the French.

Latince ve Fransızca'dan gelen anlamıyla.

Civility:

Nezaket:

citizens willing to give of themselves for the greater good.

Toplumun iyiliği, şehrin iyiliği için

For the good of the city.

fedakarlık yapan vatandaşlar.

So I think civility, with that understanding, is not a dirty word.

Yani bence nezaket kötü bir kelime değil.

And I hope the civilist will not become, or will not stay, obsolete.

Umarım, "sivil hakçı" modası geçmiş bir kelime olarak kalmaz.

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)