Amanda Williams: Why I turned Chicago's abandoned homes into art | TED

30,780 views ・ 2019-03-20

TED


Videoyu oynatmak için lütfen aşağıdaki İngilizce altyazılara çift tıklayınız.

Çeviri: Gözde Alpçetin Gözden geçirme: Figen Ergürbüz
00:13
I really love color.
0
13160
3816
Rengi gerçekten çok seviyorum.
00:17
I notice it everywhere and in everything.
1
17000
3080
Her yerde ve her şeyde fark ediyorum.
00:21
My family makes fun of me
2
21680
1816
Ailem benimle dalga geçiyor
00:23
because I like to use colors with elusive-sounding names,
3
23520
3496
çünkü renkleri anlaşılması zor isimleriyle kullanmayı severim
00:27
like celadon ...
4
27040
2136
Seladon gibi
00:29
(Laughter)
5
29200
1336
(Gülüşmeler)
00:30
ecru ...
6
30560
1200
ekru...
00:33
carmine.
7
33080
1200
karmin.
00:36
Now, if you haven't noticed, I am black, thank you --
8
36200
3856
Şimdiye kadar fark etmediyseniz ben siyahiyim, teşekkür ederim.
00:40
(Laughter)
9
40080
1016
(Gülüşmeler)
00:41
and when you grow up in a segregated city as I have,
10
41120
2456
Benim gibi Chicago gibi ayrımcı bir şehirde büyüdüyseniz
00:43
like Chicago,
11
43600
1216
00:44
you're conditioned to believe that color and race can never be separate.
12
44840
4640
rengin ve ırkın asla ayrılamayacağına inanmaya koşullanırsınız.
00:51
There's hardly a day that goes by
13
51040
2696
Birinin sizin renginizi hatırlatmadığı hemen hemen tek bir gün yoktur.
00:53
that somebody is not reminding you of your color.
14
53760
3720
00:58
Racism is my city's vivid hue.
15
58880
3080
Irkçılık şehrimin canlı rengidir.
01:03
Now, we can all agree that race is a socially constructed phenomenon,
16
63760
5336
Hepimiz ırkın toplumsal olarak inşa edilmiş bir olgu olduğunda anlaşabiliriz
01:09
but it's often hard to see it in our everyday existence.
17
69120
3376
ama günlük yaşamımızda bunu görmek genellikle zordur.
01:12
Its pervasiveness is everywhere.
18
72520
2976
Her yere yayılmış durumda.
01:15
The neighborhoods I grew up in
19
75520
1896
Büyüdüğüm semt bir çeşit kültürel açıdan kodlanmış bir güzellikle doluydu.
01:17
were filled with a kind of culturally coded beauty.
20
77440
2976
01:20
Major commercial corridors were lined with brightly painted storefronts
21
80440
4696
Ana ticari koridorlar siyahi müşterilerin dolarları için
rekabet eden parlak boyanmış mağazalarla aynı hizalanmıştı.
01:25
that competed for black consumer dollars.
22
85160
2576
01:27
The visual mash-ups of corner stores and beauty supply houses,
23
87760
4456
Her şeyin satıldığı küçük dükkanların, kozmetik mağazalarının, döviz bürolarının
01:32
currency exchanges,
24
92240
1816
kötü görüntüsü aslında daha sonrasında renk teorisi dendiğini öğrendiğim şeyin
01:34
are where I actually, inadvertently learned the foundational principles
25
94080
4096
01:38
of something I would later come to know is called color theory.
26
98200
4000
bilmeyerek temel ilkelerini öğrendiğim yerlerdi.
01:44
I can remember being pretty intimidated by this term in college --
27
104520
3696
Üniversitede bu terimden oldukça gözümün korktuğunu hatırlıyorum --
01:48
color theory.
28
108240
1576
renk teorisi.
01:49
All these stuffy old white guys with their treatises
29
109840
2856
Bütün bu eski kafalı beyaz adamların
01:52
and obscure terminologies.
30
112720
3536
değerlendirme yazıları ve anlaşılması güç terminolojileriyle birlikte.
01:56
I'd mastered each one of their color palettes and associated principles.
31
116280
4200
Renk paletlerinin ve bağlantılı ilkelerinin her birini iyice öğrendim.
02:02
Color theory essentially boils down to the art and science
32
122840
3816
Renk teorisi aslında sanatın ve bilimin
02:06
of using color to form compositions and spaces.
33
126680
4736
rengi besteleri ve uzayı şekillendirmek için kullanmasını özetliyor.
02:11
It's not so complicated.
34
131440
1200
Çok karmaşık değil.
02:15
This was my bible in college.
35
135480
3120
Bu benim üniversitedeki İncilimdi.
02:19
Josef Albers posited a theory about the color red,
36
139400
5336
Josef Albers kırmızı renkle ilgili bir teori sundu
02:24
and it always has stuck with me.
37
144760
2576
ve bu teori her zaman benimle beraberdi.
02:27
He argues that the iconic color of a cola can is red,
38
147360
6176
İkonik kola kutusunun renginin kırmızı olduğunu
ve aslında hepimizin kırmızı olduğu konusunda hem fikir olduğunu
02:33
and that in fact all of us can agree that it's red
39
153560
2856
02:36
but the kinds of reds that we imagine
40
156440
2496
ama hayal ettiğimiz kırmızı çeşitlerinin
02:38
are as varied as the number of people in this room.
41
158960
3480
bu odadaki insan sayısı kadar çeşitli olduğunu tartışıyor.
02:43
So imagine that.
42
163640
1256
Bunu bir hayal edin.
02:44
This color that we've all been taught since kindergarten is primary --
43
164920
3976
Anaokulundan beri bize öğretilen bu renk ana renktir --
02:48
red, yellow, blue --
44
168920
1576
kırmızı, sarı, mavi ile birlikte --
02:50
in fact is not primary,
45
170520
2376
aslında ana renk değildir,
02:52
is not irreducible,
46
172920
1776
indirgenemez değildir,
02:54
is not objective but quite subjective.
47
174720
3960
nesnel değil ama oldukça özneldir.
02:59
What?
48
179480
1216
Ne?
03:00
(Laughter)
49
180720
1616
(Gülüşmeler)
03:02
Albers called this "relational."
50
182360
2520
Albers buna "bağıntısal" diyor.
03:06
Relational.
51
186600
1200
Bağıntısal.
03:08
And so it was the first time
52
188520
1376
Böylelikle ilk kez kendi semtimi bağıntısal bir bağlam olarak görebildim.
03:09
that I was able to see my own neighborhood as a relational context.
53
189920
5280
03:16
Each color is affected by its neighbor.
54
196280
3920
Her renk komşusundan etkilenir.
03:21
Each other is affected by its neighbor.
55
201560
3920
Birbiri komşusundan etkilenir.
03:29
In the 1930s,
56
209880
2496
1930'larda,
03:32
the United States government created
57
212400
3016
Amerika Birleşik Devletleri hükûmeti hangi semtin
03:35
the Federal Housing Administration,
58
215440
2216
03:37
which in turn created a series of maps
59
217680
2280
federal konut kredisi alabilceğini belirleyen renk-kodlama sistemi kullanan
03:41
which were using a color-coding system to determine which neighborhoods
60
221000
4976
bir dizi harita yaratan Federal Konut İdaresini oluşturdu.
03:46
should and should not receive federal housing loans.
61
226000
3680
03:52
Their residential security map was its own kind of color palette,
62
232320
4456
Konut güvenlik haritası kendilerinin bir çeşit renk paletiydi,
03:56
and in fact was more influential than all of those color palettes
63
236800
4576
ve aslında üniversitede öğrendiğim bütün o renk paletlerinden
04:01
that I had been studying in college combined.
64
241400
2120
çok daha etkiliydi.
04:06
Banks would not lend to people who lived in neighborhoods like mine.
65
246360
5096
Bankalar benimki gibi semtlerde yaşayan insanlara kredi vermezdi.
04:11
That's me in D86.
66
251480
1720
Bu D86'daki ben.
04:14
Their cartographers were literally coloring in these maps
67
254360
4336
Haritacıları kelimenin tam anlamıyla bu haritaları renklendiriyordu
04:18
and labeling that color "hazardous."
68
258720
2600
ve o rengi "tehlikeli" olarak etiketliyordu.
04:23
Red was the new black,
69
263200
2896
Kırmızı yeni siyahtı
04:26
and black neighborhoods were colored.
70
266120
2399
ve siyahi semtler renklendirilmişti.
04:31
The problem persists today,
71
271959
1457
Problem günümüzde devam ediyor
04:33
and we've seen it most recently in the foreclosure crisis.
72
273440
2720
ve bu problemi son zamanlarda haciz krizlerinde gördük.
04:37
In Chicago, this is best symbolized by these Xs
73
277400
3496
Chicago'da, bu en iyi güney ve batı taraftaki
04:40
that are emblazoned on the fronts of vacated houses
74
280920
3016
boşaltılmış evlerin önleri süslenen
04:43
on the South and West Side.
75
283960
1560
bu X'lerle simgelenmektedir.
04:47
The reality is that someone else's color palettes were determining
76
287640
4936
Gerçek şu ki başka birinin renk paleti
04:52
my physical and artistic existence.
77
292600
3840
benim fiziksel ve sanatsal yaşamımı belirliyordu.
04:57
Ridiculous.
78
297960
1200
Saçmalık.
05:00
I decided that I'd create my own color palette
79
300200
3016
Kendi renk paletimi yaratmaya
05:03
and speak to the people who live where I do
80
303240
2616
ve benim yaşadığım yerde yaşayan insanlarla konuşmaya
05:05
and alter the way that color had been defined for us.
81
305880
3120
ve renklerin bizi tanımladığı şekli değiştirmeye karar verdim.
05:09
It was a palette that I didn't have to search far for
82
309880
3216
Uzaklarda ve inceleme raporunda aradığım
05:13
and look for in a treatise,
83
313120
1416
bir renk paleti değildi
05:14
because I already knew it.
84
314560
1280
çünkü zaten biliyordum.
05:17
What kind of painter emerges from this reality?
85
317920
4080
Ne çeşit bir ressam bu gerçeklikten ortaya çıkar?
05:25
What color is urban?
86
325840
1240
Kent hangi renk?
05:29
What color is ghetto?
87
329080
1360
Kenar mahalle hangi renk?
05:32
What color is privilege?
88
332080
1520
Ayrıcalık hangi renk?
05:35
What color is gang-related?
89
335160
1760
Çeteler hangi renk?
05:38
What color is gentrification?
90
338280
1760
Soylulaştırma hangi renk?
05:41
What color is Freddie Gray?
91
341560
1920
Freddie Gray hangi renk?
05:45
What color is Mike Brown?
92
345880
1920
Mike Brown hangi renk?
05:49
Finally, I'd found a way
93
349960
2896
En sonunda, benim ırksallaştırılmış renk anlayışımı
05:52
to connect my racialized understanding of color
94
352880
3096
benim teorik renk anlayışımı birleştirebilceğim
05:56
with my theoretical understanding of color.
95
356000
2120
bir yol buldum.
05:59
And I gave birth to my third baby:
96
359280
2776
Üçüncü bebeğimi doğurdum:
06:02
"Color(ed) Theory."
97
362080
1536
"Renk Teorisi"
06:03
(Laughter)
98
363640
1760
(Gülüşmeler)
06:06
"Color(ed) Theory" was a two-year artistic project
99
366280
2936
"Renk Teorisi" kendimce benim kendi renk paletimi
06:09
in which I applied my own color palette to my own neighborhoods
100
369240
4776
kendi semtime uyguladığım iki yıllık bir sanatsal projeydi.
06:14
in my own way.
101
374040
1520
06:18
Now, if I walked down 79th Street right now
102
378760
3376
Şimdi eğer 79. Cadde'den yürürsem
06:22
and I asked 50 people for the name of the slightly greener shade of cyan,
103
382160
6600
ve camgöbeğinin hafif yeşil tonunun ismini 50 kişiye sorsam
06:30
they would look at me sideways.
104
390120
1816
bana göz ucuyla bakarlar.
06:31
(Laughter)
105
391960
1016
(Gülüşmeler)
06:33
But if I say, "What color is Ultra Sheen?" --
106
393000
3176
Ama eğer "Ultra Sheen hangi renktir?" dersem
06:36
oh, a smile emerges,
107
396200
1936
bir gülümseme ve büyük annelerinin
06:38
stories about their grandmother's bathroom ensue.
108
398160
3120
banyo sorunları hakkında hikâyeler belirir.
06:42
I mean, who needs turquoise when you have Ultra Sheen?
109
402080
3616
Demek istediğim Ultra Sheen varken turkuaza gerek duyar?
06:45
Who needs teal when you have Ultra Sheen?
110
405720
3576
Kim Ultra Sheen varken teal mavisine gerek duyar?
06:49
Who needs ultramarine when you have ...
111
409320
3976
Kim laciverte gerek duyar ... varken
06:53
(Audience) Ultra Sheen.
112
413320
2056
(Dinleyici) Ultra Sheen.
06:55
(Laughter)
113
415400
1656
(Gülüşmeler)
06:57
This is exactly how I derived my palette.
114
417080
2760
İşte tam olarak bu şekilde paletimi türettim.
07:00
I would ask friends and family
115
420600
3296
Benimkine benzer geçmişi olan insanlara,
07:03
and people with backgrounds that were similar to mine
116
423920
2656
arkadaşlarıma ve aileme
07:06
for those stories and memories.
117
426600
1936
hikâyeler ve anılar sordum.
07:08
The stories weren't always happy
118
428560
2216
Hikâyeler her zaman mutlu değildi
07:10
but the colors always resonated more than the product itself.
119
430800
3600
ama renkler her zaman ürünün kendisinden daha fazla yankılandı.
07:16
I took those theories to the street.
120
436080
2440
Bu teorileri sokaklara uyguladım.
07:20
"Ultra Sheen."
121
440560
1856
"Ultra Sheen"
07:22
"Pink Oil Moisturizer."
122
442440
2040
"Pink Oil Moisturizer"
07:26
If you're from Chicago, "Harold's Chicken Shack."
123
446200
2856
Eğer Chicago'lu iseniz, "Harold's Chicken Shack"
07:29
(Laughter)
124
449080
1536
(Gülüşmeler)
07:30
"Currency Exchange + Safe Passage."
125
450640
3080
"Currency Exchange + Safe Passage."
07:34
"Flamin' Red Hots."
126
454760
1520
"Flamin' Red Hots."
07:37
"Loose Squares" ...
127
457720
1560
"Loose Squares"
07:40
and "Crown Royal Bag."
128
460840
1600
ve "Crown Royal Bag."
07:46
I painted soon-to-be-demolished homes
129
466760
2456
Englewood denilen oldukça kötü bir bölgede
07:49
in a much-maligned area called Englewood.
130
469240
2960
yakında yıkılacak olan evleri boyadım.
07:54
We'd gather up as much paint as I could fit in my trunk,
131
474080
3216
Kamyonuma sığdırabildiğim kadar boya topladım,
07:57
I'd call my most trusted art homies,
132
477320
2456
En güvenilir sanatçı arkadaşlarımı çağırdım
07:59
my amazing husband always by my side,
133
479800
2976
harika kocam her zaman yanımdaydı,
08:02
and we'd paint every inch of the exteriors in monochromatic fashion.
134
482800
4320
dış cepheyi tepeden tırnağa tek renk boyadık.
08:08
I wanted to understand scale in a way that I hadn't before.
135
488160
4096
Daha önce yapmadığım bir şekilde skalayı kavramak istedim.
08:12
I wanted to apply the colors to the biggest canvas I could imagine ...
136
492280
4776
Renkleri hayal edebileceğim en büyük tuvala uygulamak istedim:
08:17
houses.
137
497080
1336
evler.
08:18
So I'd obsessively drive up and down familiar streets that I'd grown up on,
138
498440
5016
Büyüdüğüm tanıdık sokaklarda takıntılı bir şekilde dolaşıp durdum,
08:23
I'd cross-reference these houses with the city's data portal
139
503480
3696
Kurtulamaz, ölmeye terk edilmiş, yıkım için işaretlenmiş olduklarından
08:27
to make sure that they'd been tagged for demolition --
140
507200
2696
emin olmak için şehrin veri portalıyla
08:29
unsalvageable, left for dead.
141
509920
2480
bu evlere çapraz başvuru yaptım.
08:34
I really wanted to understand what it meant to just let color rule,
142
514520
4696
Sadece rengin yönetmesine izin vermenin ne anlama geldiğini kavramak istedim,
08:39
to trust my instincts,
143
519240
1696
içgüdülerime güvenmenin,
08:40
to stop asking for permission.
144
520960
2016
izin almayı bırakmanın,
artık belediye çalışanlarıyla toplantıların olmamasının,
08:43
No meetings with city officials,
145
523000
2416
08:45
no community buy-in,
146
525440
1976
artık ortak hisse almamanın,
08:47
just let color rule
147
527440
3056
sadece rengin yönetmesine izin vermek
08:50
in my desire to paint different pictures about the South Side.
148
530520
4279
benim emelim ise güney kısmını farklı resimlerle boyamak.
09:02
These houses sit in stark contrast to their fully lined counterparts.
149
542200
6040
Bu evler çevresindekilerden tamamen farklı duruyor.
09:10
We'd paint to make them stand out like Monopoly pieces
150
550440
5536
Onları semtlerinde Monopoly parçaları gibi göze çarpmaları için boyadık.
09:16
in these environments.
151
556000
1280
09:18
And we'd go on these early Sunday mornings
152
558320
2776
Erken pazar sabahlarında
09:21
and keep going until we ran out of that paint or until someone complained.
153
561120
4800
boyamız bitinceye veya birisi şikayet edinceye kadar bunu yapmaya devam ettik.
09:30
"Hey, did you paint that?"
154
570520
2080
Bir gün bu fotoğrafı çekerken bir sürücü "Hey, onu sen mi boyadın?" diye sordu.
09:33
a driver asked as I was taking this image one day.
155
573880
3360
09:37
Me, nervously:
156
577960
1456
Ben de tedirgin bir şekilde "evet" dedim.
09:39
"Yes?"
157
579440
1200
09:41
His face changed.
158
581200
1576
Yüz ifadesi değişti.
09:42
"Aw, I thought Prince was coming."
159
582800
2736
"Prensin geldiğini düşünmüştüm."
09:45
(Laughter)
160
585560
3136
(Gülüşmeler)
09:48
He had grown up on this block,
161
588720
1936
Bu mahallede büyümüştü, bu yüzden arabayla geçerken son ayakta kalan evlerden birinin
09:50
and so you could imagine when he drove past
162
590680
2056
09:52
and saw one of its last remaining houses mysteriously change colors overnight,
163
592760
4896
bir gecede gizemli bir şekilde renginin değiştiğini gördüğünü hayal edin,
09:57
it was clearly not a Crown Royal bag involved,
164
597680
3056
açıkça bir Crown Royal Bag değildi,
10:00
it was a secret beacon from Prince.
165
600760
2616
prensten gizli bir işaretti.
10:03
(Laughter)
166
603400
1840
(Gülüşmeler)
10:07
And though that block was almost all but erased,
167
607320
4776
Her ne kadar o mahalle neredeyse yok edilse de
10:12
it was the idea that Prince could pop up in unexpected places
168
612120
5976
prensin beklenmedik yerlerde ortaya çıkıp
10:18
and give free concerts in areas that the music industry and society
169
618120
4176
müzik endüstrisi ve toplumun artık değerli olmadığını varsaydığı bölgelerde
10:22
had deemed were not valuable anymore.
170
622320
2720
bedava konser bileti vermesi düşüncesiydi vardı.
10:26
For him,
171
626360
1200
Onun için,
10:29
the idea that just the image of this house
172
629440
4136
bu evin sadece görüntüsünün prensi oraya getirecek yeterlilikte olması düşüncesi
10:33
was enough to bring Prince there
173
633600
3176
mümkün olduğu anlamına geliyordu.
10:36
meant that it was possible.
174
636800
1936
10:38
In that moment,
175
638760
1736
O anda, Eggleston'un o küçük kısmı kraliyet ile eş anlamlı hâle geldi.
10:40
that little patch of Eggleston had become synonymous with royalty.
176
640520
4160
10:45
And for however briefly,
177
645480
1976
Çok kısa zamanda
10:47
Eric Bennett's neighborhood had regained its value.
178
647480
2840
Eric Bennett'in semti değerini geri kazandı.
10:52
So we traded stories despite being strangers
179
652320
2416
Bu yüzden hangi liseye gittiğimize,
10:54
about which high school we'd gone to
180
654760
2496
nerede büyüdüğümüze,
10:57
and where we'd grown up,
181
657280
1736
güney kısmında çocuklar olarak bayan bilmem kimin şeker dükkanına
10:59
and Mrs. So-and-so's candy store --
182
659040
2416
yabancı olmamıza rağmen hikâyeler değiş tokuş ettik.
11:01
of being kids on the South Side.
183
661480
3056
11:04
And once I revealed
184
664560
1256
Bu projenin prensle hiçbir alakasının olmadığı gerçeğini açıkladığımda
11:05
that in fact this project had absolutely nothing to do with Prince,
185
665840
3176
Eric aynı fikirdeymiş gibi başını salladı,
11:09
Eric nodded in seeming agreement,
186
669040
2176
11:11
and as we parted ways and he drove off,
187
671240
2896
yollarımız ayrılırken "Ama o hâlâ gelebilir!" dedi.
11:14
he said, "But he could still come!"
188
674160
2736
11:16
(Laughter)
189
676920
2136
(Gülüşmeler)
11:19
He had assumed full ownership of this project
190
679080
4576
Bu projenin tüm sorumluluğunu üstlendi
11:23
and was not willing to relinquish it,
191
683680
1816
ve bana, yazarına bile bırakmaya istekli değildi.
11:25
even to me, its author.
192
685520
1920
11:28
That, for me, was success.
193
688160
2080
Bu, benim için, bir başarıydı.
11:32
I wish I could tell you that this project transformed the neighborhood
194
692720
5096
Keşke size bu projenin semti ve bütün bel bağladığımız indeksleri
11:37
and all the indices that we like to rely on:
195
697840
2896
dönüştürdüğünü söyleyebilseydim:
11:40
increased jobs, reduced crime, no alcoholism --
196
700760
5256
artan işler, düşük suç oranı alkolikliğin olmaması --
11:46
but in fact it's more gray than that.
197
706040
2280
ama aslında bundan daha gri.
11:49
"Color(ed) Theory" catalyzed new conversations
198
709200
3016
"Renk Teorisi" siyahlığın değeri hakkında yeni söyleyişileri arttırdı.
11:52
about the value of blackness.
199
712240
1840
11:56
"Color(ed) Theory" made unmistakably visible the uncomfortable questions
200
716000
6336
"Renk Teorisi" açıkça kurum ve devletlerin kendilerine sormak zorunda olduğu
yaptıkları şeyi neden yaptıkları hakkındaki rahatsız edici soruları
12:02
that institutions and governments have to ask themselves
201
722360
2936
12:05
about why they do what they do.
202
725320
1960
görünür kıldı.
12:08
They ask equally difficult questions of myself and my neighborhood counterparts
203
728360
5536
Bana ve meslektaşlarıma değer sistemlerimiz
ve ortak girişimizin rotasının neye ihtiyacı olduğu hakkında
12:13
about our value systems
204
733920
2176
12:16
and what our path to collective agency needs to be.
205
736120
2920
eş değerde zor sorular sordular.
12:21
Color gave me freedom in a way that didn't wait for permission
206
741120
4696
Renk bana izin, onay veya enklüzyon için beklemeyen bir şekilde özgürlük verdi.
12:25
or affirmation or inclusion.
207
745840
2520
12:29
Color was something that I could rule now.
208
749440
4080
Renk artık yönetebileceğim bir şeydi.
12:34
One of the neighborhood members and paint crew members said it best
209
754240
4216
Mahalle sakinlerinden ve boya ekibinden biri bunu en iyi şöyle açıkladı:
12:38
when he said, "This didn't change the neighborhood,
210
758480
2936
"Bu semti değiştirmedi, insanların semtleri için neyin mümkün olduğu
12:41
it changed people's perceptions about what's possible for their neighborhood,"
211
761440
3696
hakkındaki bakış açılarını büyük ve küçük çapta değiştirdi.
12:45
in big and small ways.
212
765160
1240
12:47
Passersby would ask me, "Why are you painting that house
213
767520
2656
Yoldan gelip geçen kimse bana
"Şehrin gelip yerle bir edeceğini bildiğin hâlde neden o evi boyuyorsun?" diye sordu.
12:50
when you know the city's just going to come and tear it down?"
214
770200
2936
12:53
At the time, I had no idea,
215
773160
2416
O sırada hiçbir fikrim yoktu,
12:55
I just knew that I had to do something.
216
775600
2776
sadece bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum.
12:58
I would give anything to better understand color as both a medium
217
778400
5256
Rengi hem bir iletişim aracı olarak hem de toplumda tanımlandığım
13:03
and as an inescapable way that I am identified in society.
218
783680
4160
kaçınılmaz bir şekil olarak daha iyi anlamak için her şeyimi verirdim.
13:08
If I have any hope of making the world better,
219
788720
3456
Eğer dünyayı daha iyi yapma umudum varsa
13:12
I have to love and leverage both of these ways that I'm understood,
220
792200
5016
değer ve renk yüzünden
anlaşıldığım bu iki şekli de sevmeliyim ve geliştirmeliyim.
13:17
and therein lies the value and the hue.
221
797240
3080
13:21
Thank you.
222
801120
1216
Teşekkür ederim.
13:22
(Applause and cheers)
223
802360
3840
(Alkış ve tezahürat)
Bu web sitesi hakkında

Bu site size İngilizce öğrenmek için yararlı olan YouTube videolarını tanıtacaktır. Dünyanın dört bir yanından birinci sınıf öğretmenler tarafından verilen İngilizce derslerini göreceksiniz. Videoyu oradan oynatmak için her video sayfasında görüntülenen İngilizce altyazılara çift tıklayın. Altyazılar video oynatımı ile senkronize olarak kayar. Herhangi bir yorumunuz veya isteğiniz varsa, lütfen bu iletişim formunu kullanarak bizimle iletişime geçin.

https://forms.gle/WvT1wiN1qDtmnspy7