Basic English Grammar Course for Beginners | 37 Lessons | Learn with Esther

Hi everybody.

Selam millet.

Welcome to Beginner 1.

Başlangıç ​​1'e hoş geldiniz

In these videos, I hope to  teach you some basic English.

. Bu videolarda size bazı temel İngilizce öğretmeyi umuyorum.

So, these videos are for low level beginners.

Yani bu videolar düşük seviyedeki yeni başlayanlar içindir.

Okay…

Now when you watch these videos, I want you to pay attention.

Tamam…

Şimdi bu videoları izlerken dikkat etmenizi istiyorum.

Okay…

Watch all the videos in the series.

Tamam…

Serideki tüm videoları izleyin.

Okay…

Tamam…

Please listen carefully and if there are any words or expressions that you don’t know,

Lütfen dikkatlice dinleyin ve bilmediğiniz kelime veya ifadeler varsa

please check your dictionary.

lütfen sözlüğünüze bakın.

Another thing you should do is repeat after me.

Yapmanız gereken bir diğer şey de benden sonra tekrarlamak.

Repeating is a really good practice.

Tekrarlamak gerçekten iyi bir uygulamadır.

Okay…

Tamam…

So, I know that some of these videos are hard.

Bu videolardan bazılarının zor olduğunu biliyorum.

But please don’t give up.

Ama lütfen pes etmeyin.

If you try your best, and watch all of these videos,

Elinizden gelenin en iyisini yaparsanız ve bu videoların hepsini izlerseniz

I know that your English will get better.

İngilizcenizin daha iyi olacağını biliyorum.

Okay, well let’s get started.

Tamam, hadi başlayalım.

Hi, everybody and welcome to this video.

Herkese merhaba ve bu videoya hoş geldiniz.

Now in this video, I want to talk about the difference between consonants and vowels.

Şimdi bu videoda ünsüz ve sesli harfler arasındaki farktan bahsetmek istiyorum.

Now, in the English alphabet,  there are twenty-six letters.

Şimdi İngiliz alfabesinde yirmi altı harf var.

And in the alphabet, there are five main vowels and one special vowel.

Alfabede ise beş ana sesli harf ve bir özel sesli harf bulunmaktadır.

And the rest are consonants.

Ve geri kalanı ünsüzdür.

So, let’s look at the board.

Öyleyse tahtaya bakalım.

Here’s the alphabet.

İşte alfabe.

The first letter, ‘a’, is a vowel.

İlk harf olan 'a' sesli harftir.

The next letter, ‘b’, is a consonant.

Bir sonraki harf 'b' ünsüzdür.

‘c’ is a consonant.

'c' bir ünsüzdür.

‘d’ consonant.

'd' ünsüz.

‘e’ is a vowel.

'e' bir sesli harftir.

Then, ‘f’, is a consonant.

O halde 'f' bir ünsüzdür.

‘g’ consonant.

'g' ünsüz.

‘h’ consonant.

'h' ünsüz.

‘i’ is another vowel.

'i' başka bir sesli harftir.

‘j’ is a consonant.

'j' bir ünsüzdür.

‘k’ consonant.

'k' ünsüz.

‘l’, ‘m’, ‘n’ are consonants.

'l', 'm', 'n' ünsüzlerdir.

‘o’ is another vowel.

'o' başka bir sesli harftir.

‘p’, ‘q’, ‘r’, ’s’ and ‘t’, these are all consonants.

'p', 'q', 'r', 's' ve 't', bunların hepsi ünsüzdür.

‘u’ is the last main vowel.

'u' son ana sesli harftir.

‘v’ consonant.

'v' ünsüz.

‘w’ consonant.

'w' ünsüz.

‘x’ consonant.

'x' ünsüz.

‘y’ is the special vowel.

'y' özel sesli harftir.

And we’ll talk about that more later on.

Ve bunun hakkında daha sonra daha fazla konuşacağız.

And ‘z’ is the last letter, and it is a consonant.

Ve 'z' son harftir ve ünsüzdür.

Okay, so, there are twenty-six  letters in the alphabet.

Tamam, alfabede yirmi altı harf var.

There are five main vowels.

Beş ana sesli harf vardır.

One special vowel.

Özel bir sesli harf.

And the rest are consonant.

Ve geri kalanı ünsüzdür.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Let’s look at some words.

Bazı kelimelere bakalım.

Now all English words have vowels.

Artık tüm İngilizce kelimelerin sesli harfleri var.

Maybe one or many vowels.

Belki bir veya daha fazla sesli harf.

So, let’s look at these words.

O halde gelin bu sözlere bakalım.

The first word is “cat”.

İlk kelime “kedi”.

Okay, we have ‘c’ is a consonant.

Tamam, elimizde 'c' ünsüz bir harf var.

‘a’ a vowel.

'a' bir sesli harf.

‘t’ consonant.

't' ünsüz.

“Egg”.

"Yumurta".

‘e’ is a vowel.

'e' bir sesli harftir.

And ‘g’, ‘g’.

Ve 'g', 'g'.

‘g’ is a consonant.

'g' bir ünsüzdür.

“Hit”.

"Vurmak".

‘h’ is a consonant.

'h' bir ünsüzdür.

‘i’ a vowel.

'i' bir sesli harf.

And ‘t’ a consonant.

Ve 't' bir ünsüz.

“Top”.

"Tepe".

‘t’ is a consonant.

't' bir ünsüzdür.

‘o’ is a vowel.

'o' sesli harftir.

And ‘p’ a consonant.

Ve 'p' bir ünsüz.

The last word is “cut”.

Son kelime "kesmek".

‘c’ is a consonant.

'c' bir ünsüzdür.

‘u’ a vowel.

'u' bir sesli harf.

And ‘t’ a consonant.

Ve 't' bir ünsüz.

So, we have the main vowels: ‘a’, ’e’, ‘i’, ‘o’, ‘u’.

Yani ana sesli harflere sahibiz: 'a', 'e', ​​'i', 'o', 'u'.

Now, I said ‘y’ is a special vowel.

Şimdi 'y'nin özel bir sesli harf olduğunu söyledim.

That’s because sometimes it’s a vowel and sometimes it’s a consonant.

Bunun nedeni bazen sesli harf, bazen de ünsüz olmasıdır.

So, let’s look.

Öyleyse bakalım.

In the word, “why”,

“Neden” kelimesinde '

the letter ‘y’ sounds like ‘i’.

y' harfi 'i' gibi ses çıkarır.

“Why”.

"Neden".

So, it is a vowel.

Yani bu bir sesli harftir.

“Bicycle”.

"Bisiklet".

The letter ‘y’ sounds like ‘i’.

'Y' harfi 'i'ye benziyor.

“Bicycle”.

"Bisiklet".

‘i’ is the letter ‘i’, right, it sounds like the letter ‘i’.

'i' 'i' harfidir, değil mi, 'i' harfine benziyor.

So, in this case ‘y’ is also a vowel.

Yani bu durumda 'y' aynı zamanda bir sesli harftir.

“Pretty”.

"Tatlı".

“Pretty”.

"Tatlı".

‘y’ sounds like ‘e’.

'y', 'e' gibi geliyor.

Okay…

Tamam…

“Pretty”.

So, it’s a vowel.

“Güzel”.

Yani bu bir sesli harf.

Now, in the last two words,

Şimdi son iki kelime olan

“you” and “yes”, the letter ‘y’ is a consonant.

“sen” ve “evet”teki 'y' harfi ünsüzdür.

Usually, if ‘y’ comes at the beginning of a word,

Genellikle 'y' bir kelimenin başında geliyorsa

or if it makes a /u/ sound,

veya /u/ sesi çıkarıyorsa

for example, “you”, “yes”,

örneğin "sen", "evet"

it is a consonant. Okay…

ünsüzdür. Tamam…

So again, five main vowels: ‘a’, ’e’, ’i’, ’o’, ’u’.

Tekrar beş ana sesli harf: 'a', 'e', ​​'i', 'o', 'u'.

And ‘y’ the special vowel.

Ve 'y' özel sesli harf.

Now to help us remember vowels, we can say, “a, e, i, o, u and sometimes y.”

Şimdi sesli harfleri hatırlamamıza yardımcı olması için “a, e, i, o, u ve bazen de y” diyebiliriz.

Okay, repeat again after me.

Tamam, benden sonra tekrar et.

“a, e, i, o, u and sometimes y.”

“a, e, i, o, u ve bazen y.”

One more time, faster.

Bir kez daha, daha hızlı.

“a, e, i, o, u and sometimes y.”

“a, e, i, o, u ve bazen y.”

Okay, and that’s the end of this video. Thank you.

Tamam, bu videonun sonu. Teşekkür ederim.

Hi everybody and welcome to this video.

Herkese merhaba ve bu videoya hoş geldiniz.

In this video, we’re going to  talk about using ‘a’ or ‘an’.

Bu videoda 'a' veya 'an' kullanımından bahsedeceğiz.

Okay.

Tamam aşkım.

We use ‘a’ or ‘an’ in front of nouns.

İsimlerin önünde 'a' veya 'an' kullanırız.

Well, what is a noun?

Peki isim nedir?

A noun is a person, place, thing, or animal.

İsim bir kişi, yer, şey veya hayvandır.

Okay, so let’s look at the board.

Tamam, hadi tahtaya bakalım.

The first noun we have is “banana”.

Elimizdeki ilk isim “muz”.

“banana”, starts with the consonant ‘b’.

“muz”, 'b' ünsüz harfiyle başlıyor.

So, we put “a banana”.

Bu yüzden “muz” koyduk.

“a banana”.

"Bir muz".

Look at the next word. “Apple”.

Bir sonraki kelimeye bakın. "Elma".

In this case, the first letter is ‘a’.

Bu durumda ilk harf 'a' olur.

‘a’ is a vowel.

'a' bir sesli harftir.

Remember the vowels are a, e, i, o, u,

Sesli harflerin a, e, i, o, u olduğunu unutmayın,

so we have to put ‘an’.

bu yüzden 'an' koymamız gerekiyor.

“an apple”.

"bir elma".

“cat”. Hmmm.

"kedi". Hımmm.

The first letter, ‘c’, is a consonant.

İlk harf 'c' ünsüzdür.

So, should we put, ‘a’ or ‘an’?

Peki 'a' mı yoksa 'an' mı koymalıyız?

Remember, if it’s a consonant, we have to put ‘a’.

Unutmayın, eğer bu bir ünsüzse 'a' koymamız gerekiyor.

“a cat”.

"bir kedi".

The next word, “boy”.

Bir sonraki kelime “çocuk”.

Again, the word starts with a consonant: ‘b’.

Kelime yine sessiz harfle başlıyor: 'b'.

So, we have to say, “a boy”.

O halde “erkek çocuk” demeliyiz.

The next word, “egg”, has the letter ‘e’ in front.

Bir sonraki kelime olan “yumurta”nın önünde 'e' harfi vardır.

‘e’ is a vowel.

'e' bir sesli harftir.

So, what do we put?

Peki ne koyacağız?

We put ‘an’.

'An' koyduk.

If we read it, it sounds like “an egg.”

Okursak “yumurta” gibi geliyor.

“an egg”.

"bir yumurta".

Okay, and the last word is “ant”.

Tamam, son kelime "karınca".

“ant” starts with the vowel ‘a’.

“Karınca”, 'a' sesli harfiyle başlar.

So again, we must put……”an ant”.

O halde yine şunu koymalıyız:……….”bir karınca”.

“an ant”.

"bir karınca".

Now, let’s go through these words together.

Şimdi bu sözlerin üzerinden hep birlikte geçelim.

“a banana”. “a banana”.

"Bir muz". "Bir muz".

“an apple”. “an apple”.

"bir elma". "bir elma".

Keep in mind that when you have ‘an’ in front,

Önünüzde 'an'

it has to sound like almost one word.

harfinin neredeyse tek bir kelime gibi görünmesi gerektiğini unutmayın.

“an apple”. “an apple”.

"bir elma". "bir elma".

“a cat”. “a cat”.

"bir kedi". "bir kedi".

“a boy”. “a boy”.

"Bir çocuk". "Bir çocuk".

“an egg”. “an egg”.

"bir yumurta". "bir yumurta".

“an egg”.

"bir yumurta".

Again, it sounds like one word.

Yine tek kelime gibi geliyor.

"an egg". 

"bir yumurta".

"an ant" "an ant"

"bir karınca" "bir karınca"

"an ant"

"bir karınca"

Okay. Let’s move on the next part.

Tamam. Bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s do some extra practice.

Tamam, biraz ekstra pratik yapalım.

Ahhh, I have some nouns on the board.

Ahhh, tahtada bazı isimler var.

Remember, a noun is a person, place, thing or animal.

Bir ismin bir kişi, yer, şey veya hayvan olduğunu unutmayın.

So let’s go through them one by one.

O halde bunları tek tek ele alalım.

“a book”, “book” is a thing.

“Kitap”, “kitap” bir şeydir.

It’s a thing that we read.

Okuduğumuz bir şey.

“park”, is a place. It’s a place we go.

“Park” bir yerdir. Gittiğimiz bir yer.

“umbrella” is a thing.

“şemsiye” bir şeydir.

Right. Umbrella is a thing that we use when it’s raining.

Sağ. Şemsiye yağmur yağdığında kullandığımız bir şeydir.

“elephant”. “elephant” is an animal.

"fil". “Fil” bir hayvandır.

“doctor”. “doctor” is a person.

“doktor”. “Doktor” bir kişidir.

And “orange”. "orange" is a thing that we eat.

Ve "turuncu". "Portakal" yediğimiz bir şeydir.

Okay. Now, I’m going to say ‘a’ or ‘an’ in front of the nouns.

Tamam aşkım. Şimdi isimlerin önünde 'a' veya 'an' diyeceğim.

I want you to listen and see if you can hear the difference.

Dinlemenizi ve farkı duyup duymadığınızı görmenizi istiyorum.

Okay…

Tamam...

We have “book”.

Elimizde “kitabımız” var.

In that case we say, “a book”. “a book”.

Bu durumda “kitap” diyoruz. "kitap".

We have to say, “a book”.

“Kitap” demeliyiz.

Okay…

The next one is “park”.

Tamam…

Sıradaki “park”.

We say, “a park”. “a park”.

“Park” diyoruz. "bir park".

Remember, we put ‘a’ in front of words that begin with consonants.

Ünsüz harflerle başlayan kelimelerin önüne 'a' koyduğumuzu unutmayın.

‘b’ and ‘p’ are consonants.

'b' ve 'p' ünsüzdür.

That’s why we say, “a book”, “a park”.

Onun için “kitap”, “park” diyoruz.

Okay…

Tamam...

How about the next word?

Bir sonraki kelimeye ne dersiniz?

“an umbrella”.

"bir şemsiye".

“an umbrella”.

"bir şemsiye".

Could you here the difference? “an umbrella”.

Aradaki farkı anlatabilir misin? "bir şemsiye".

We say ‘an’ because umbrella starts with a vowel: ‘u’.

'An' diyoruz çünkü şemsiye sesli harfle başlıyor: 'u'.

“an umbrella”.

"bir şemsiye".

Okay… “elephant”.

Tamam… “fil”.

We should we say?

Söylemeli miyiz?

“an elephant”. “an elephant”.

"bir fil". "bir fil".

Again, 'elephant' starts with a vowel.

Yine 'fil' sesli harfle başlar.

“a doctor”. “a doctor”.

"doktor". "doktor".

“a doctor”.

"doktor".

And the last word, “an orange”. “an orange”.

Ve son söz “portakal”. "Portakal".

Again, we have to say, “an orange” because ‘o’ is a vowel.

Yine 'o' sesli harf olduğundan 'turuncu' demek zorundayız.

So, let’s go through each word one more time.

O halde gelin her kelimenin üzerinden bir kez daha geçelim.

“a book”. “a book”.

"kitap". "kitap".

Okay…

Tamam…

“a park”. “a park”.

“bir park”. "bir park".

“an umbrella”. “an umbrella”.

"bir şemsiye". "bir şemsiye".

Notice it sounds like one word.

Tek kelime gibi göründüğüne dikkat edin.

“an umbrella”.

"bir şemsiye".

“an elephant” “an elephant”

“fil” “fil”

“a doctor” “a doctor”

“doktor” “doktor”

And the last one.

Ve sonuncusu.

“an orange” “an orange”

“bir portakal” “bir portakal”

Okay. So that’s the end of this video.

Tamam. Böylece bu videonun sonu oldu.

I hope you can remember when to use ‘a’ and ‘an’.

Umarım 'a' ve 'an'ı ne zaman kullanacağınızı hatırlayabilirsiniz.

Okay, thank you. Bye.

Tamam teşekkür ederim. Hoşçakal.

Hi, everybody and welcome to this video.

Herkese merhaba ve bu videoya hoş geldiniz.

Now, in this lesson I’m going to talk about singular and plural nouns.

Şimdi bu dersimizde tekil ve çoğul isimlerden bahsedeceğim.

Okay. Singular means one.

Tamam aşkım. Tekil, bir anlamına gelir.

And plural means more than one or many.

Çoğul ise birden fazla veya daha fazla anlamına gelir.

Okay. So let’s look at the board.

Tamam aşkım. Öyleyse tahtaya bakalım.

This part is showing singular nouns.

Bu bölümde tekil isimler gösteriliyor.

Okay, remember, singular means one.

Tamam, unutma, tekil bir demektir.

Okay.

Tamam aşkım.

So when the noun is singular, we put ‘a’ or ‘an’.

Yani isim tekil olduğunda 'a' veya 'an' koyarız.

So let’s look.

Öyleyse bakalım.

“a ring”

“bir yüzük”

That means one ring. “a ring”

Bu, bir yüzük anlamına gelir. “bir yüzük”

“a dog” Again, one dog.

“bir köpek” Yine bir köpek.

“a dog”

“bir köpek”

“a teacher” One teacher.

“bir öğretmen” Bir öğretmen.

“a teacher”

“öğretmen”

“an apple” “an apple”

“bir elma” “bir elma”

One apple.

Bir elma.

“an egg” “an egg”

“bir yumurta” “bir yumurta”

One egg.

Bir yumurta.

So again, one…. noun is singular.

Yani yine bir…. isim tekildir.

Okay. Now over here, we have plural nouns.

Tamam aşkım. Şimdi burada çoğul isimlerimiz var.

Plural means more than one. Two, three, four, and so on.

Çoğul birden fazla anlamına gelir. İki, üç, dört vb.

So, many. Okay.

Yani pek çok. Tamam aşkım.

So, when we have a plural noun, we have to,

Yani çoğul bir ismimiz olduğunda,

don’t forget, we have to put ‘s’ or ‘es’.

's' veya 'es' koymamız gerektiğini unutmayın.

Again, if there’s more than one,

Yine birden fazla varsa,

if the noun is plural,

isim çoğulsa

you have to put ‘s’ or ‘es’.

's' ya da 'es' getirilmeli.

Now the nouns here, you just have to add an ‘s’.

Şimdi buradaki isimlere 's' eklemeniz yeterli.

Okay, and we’re going to  go through them right now.

Tamam, şimdi bunların üzerinden geçeceğiz.

“two rings”.

"iki yüzük".

Okay, we had one ring. “a ring”.

Tamam, bir yüzüğümüz vardı. "bir yüzük".

Now we have “two rings.” With an ‘s’.

Artık “iki yüzüğümüz” var. 's' ile.

Okay.

Tamam aşkım.

We had “a dog”.

“Bir köpeğimiz” vardı.

The plural is “three dogs”.

Çoğulu “üç köpek”tir.

Again, ‘s’ “three dogs”

Yine 's' “üç köpek”

“a teacher” One teacher

“bir öğretmen” Bir öğretmen

“four teachers” “four teachers”

“dört öğretmen” “dört öğretmen”

Don’t forget the ‘s’.

's'leri unutmayın.

Okay, you must not forget that.

Tamam, bunu unutmamalısın.

“an apple”. That’s one apple.

"bir elma". Bu bir elma.

Then we have plural. “five apples”

O zaman çoğulumuz var. “beş elma”

“five apples”

“beş elma”

Okay. And the last one.

Tamam. Ve sonuncusu.

“an egg”. One egg.

"bir yumurta". Bir yumurta.

“six eggs”

“altı yumurta”

Don’t forget ‘s’. “six eggs”

's'yi unutmayın. “altı yumurta”

Okay. I really need you to remember that.

Tamam. Bunu hatırlamana gerçekten ihtiyacım var.

“two rings”

“iki yüzük”,

“three dogs”

“üç köpek”,

“four teachers”

“dört öğretmen”,

“five apples”

“beş elma”

and “six eggs”.

ve “altı yumurta”.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Now we have some more nouns.

Artık elimizde birkaç isim daha var.

These nouns are a little bit different.

Bu isimler biraz farklıdır.

Uhhh, when they’re singular it’s the same.

Uhhh, tekil olduklarında da durum aynı.

You put ‘a’ or ‘an’ in front.

Önüne 'a' veya 'an' koyarsınız.

But when you want to make them  plural, you have to add ‘es’.

Ancak bunları çoğul yapmak istediğinizde 'es' eklemeniz gerekir.

Remember, I said, you can add ‘s’ or ‘es’ to make a noun plural…more than one.

Unutmayın, bir ismi çoğul yapmak için 's' veya 'es' ekleyebileceğinizi söylemiştim... birden fazla.

So again, these nouns you have to add ‘es’.

Yani yine bu isimlere 'es' eklemeniz gerekiyor.

So let’s go through them one more time.

O halde gelin bunların üzerinden bir kez daha geçelim.

Okay. So we have “a bus”.

Tamam aşkım. Yani bir “otobüsümüz” var.

“a bus”

“bir otobüs”

Again, that means one bus.

Yine bir otobüs anlamına geliyor.

“a box” “a box”

“bir kutu” “bir kutu”

“a watch” “a watch”

“bir saat” “bir saat”

Okay, one.

Tamam, bir.

“a kiss” “a kiss”

“bir öpücük” “bir öpücük”

And “an ax”. “an ax”

ve “bir balta”. “balta”

One. “an ax”

Bir. "bir balta"

Okay. Now, we’re going to move on to the plural.

Tamam. Şimdi çoğul ifadeye geçeceğiz.

Remember, again, to make the plural, or more 

Tekrar çoğul veya

than one, here, we add ‘es’. Okay.

birden fazla yapmak için buraya 'es' eklendiğini unutmayın. Tamam aşkım.

“a bus” One.

“bir otobüs” Bir.

“two buses” “two buses”

“iki otobüs” “iki otobüs”

“a box”

“bir kutu”

“three boxes” “three boxes”

“üç kutu” “üç kutu”

“a watch”. “four watches”

“bir saat”. “dört saat”

‘es’ right. “four watches”

'es' doğru. “dört saat”

“a kiss” One.

“bir öpücük” Bir.

“five kisses” “five kisses”

“beş öpücük” “beş öpücük”

Add the ‘es’.

'es'leri ekleyin.

And the last one.

Ve sonuncusu.

“an ax” “an ax”

“bir balta” “bir balta”

Okay, we have “six axes”. “six axes”

Tamam, elimizde “altı balta” var. “altı eksen”

So don’t forget. We have to put  

O yüzden unutmayın.

‘es’ to make these nouns plural.

Bu isimleri çoğul yapmak için 'es' koymamız gerekir .

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

So, how do we know if we should put ‘s’ or ‘es’ to make the noun plural?

Peki bir ismi çoğul yapmak için 's' mi yoksa 'es' mi koymamız gerektiğini nasıl bileceğiz?

Well, for most nouns, you just have to put ‘s’.

Çoğu ismin yerine 's' harfini koymanız yeterli.

Okay, for most of them.

Tamam, çoğu için.

But, for some, you have to put ‘es’. And how do we know?

Ancak bazıları için 'es' koymanız gerekir. Peki nasıl biliyoruz?

Well…

Peki...

Let’s look at the board. We have some nouns.

Tahtaya bakalım. Bazı isimlerimiz var.

The first one is “church”. Okay.

Bunlardan ilki “kilise”dir. Tamam aşkım.

“Church” ends in ‘ch’.

“Kilise” 'ch' ile bitiyor.

So if the noun ends in ‘ch’, you have to put ‘es’.

Yani eğer isim 'ch' ile bitiyorsa 'es' koymanız gerekir.

Okay. So it becomes “churches”.

Tamam aşkım. Böylece “kilise” haline gelir.

So again, if the noun ends in ‘ch’,

Yani eğer isim 'ch' ile bitiyorsa

add ‘es’ at the end to make it plural.

çoğul yapmak için sonuna 'es' ekleyin.

The same goes for the next word “brush”.

Aynı şey bir sonraki “fırça” kelimesi için de geçerli.

You’ll notice “brush” ends in ‘sh’. Okay.

“Fırça”nın 'sh' ile bittiğini fark edeceksiniz. Tamam aşkım.

So if it ends in ‘sh’, same thing, we add ‘es’ at the end to make it plural.

Yani 'sh' ile bitiyorsa aynı şey, çoğul yapmak için sonuna 'es' ekliyoruz.

Okay. The next word is 'fox'.

Tamam aşkım. Bir sonraki kelime 'tilki'.

We have the letter ‘x’ at the end. Okay.

Sonunda 'x' harfi var. Tamam aşkım.

All nouns that end in ‘x’, we have to put ‘es’ to make it plural.

Sonu 'x' ile biten tüm isimleri çoğul yapmak için 'es' koymamız gerekir.

Okay, so, ‘ch’, ‘sh’, ‘x’.

Tamam, yani 'ch', 'sh', 'x'.

If the noun ends with these, put ‘es’.

Eğer isim bunlarla bitiyorsa 'es' konur.

And the last one is “dress”.

Sonuncusu ise “elbise”.

Okay, we have ‘ss’ at the end.

Tamam, sonunda 'ss' var.

Same thing.

Aynı şey.

Put ‘es’ at the end to make it plural.

Çoğul yapmak için sonuna 'es' koyun.

Okay. “dresses”

Tamam aşkım. “elbiseler”

Again, if it ends in ‘ss’ put ‘es’.

Yine 'ss' ile bitiyorsa 'es' koyun.

Okay, so please, don’t  forget ‘ch’, ‘sh’, ‘x’, ‘ss’, 

Tamam, lütfen 'ch', 'sh', 'x', 'ss'yi unutmayın,

we must put ‘es’ at the end.

sonuna 'es' koymalıyız.

Most of the other nouns we just add ‘s’.

Diğer isimlerin çoğuna sadece 's' ekliyoruz.

Okay. Now we have some special nouns on this side.

Tamam aşkım. Şimdi bu tarafta bazı özel isimlerimiz var.

“Potato, tomato, volcano”.

“Patates, domates, volkan”.

Now, most nouns that end in ‘o’, like “photo”,

Artık, "fotoğraf" gibi 'o' ile biten isimlerin çoğunu

all we have to do is add an ‘s’ to make it plural.

çoğul yapmak için tek yapmamız gereken bir 's' eklemek.

“photos”. Okay.

"fotoğraflar". Tamam aşkım.

But these are special because we actually 

Ama bunlar özel çünkü aslında

have to put ‘es’ at the end… to make them…plural.

onları çoğul yapmak için sonuna 'es' koymamız gerekiyor.

Okay. So we have “potatoes, tomatoes, volcanoes”.

Tamam aşkım. Yani “patateslerimiz, domateslerimiz, volkanlarımız” var.

Again, these are a little bit special.

Yine söylüyorum bunlar biraz özel.

For most nouns that end in ‘o’, we just add ‘s’.

'O' ile biten çoğu ismin sonuna sadece 's' eklenir.

Okay, and, uhhh, let’s go to the final part.

Tamam, ve, haydi son kısma geçelim.

Okay, let’s do some extra practice.

Tamam, biraz ekstra pratik yapalım.

On the board, I have some nouns.

Tahtada bazı isimler var.

Some are singular and some are plural.

Bazıları tekil, bazıları çoğuldur.

We have to decide together  if we should put ‘s’ or ‘es’

'S' mi yoksa 'es' mi koyacağımıza

or make them singular. Okay.

yoksa tekil mi yapacağımıza birlikte karar vermeliyiz. Tamam aşkım.

So you have to listen carefully and  remember what we learned in this video.

Bu yüzden dikkatlice dinlemeli ve bu videoda öğrendiklerimizi hatırlamalısınız.

Okay. “two books”

Tamam aşkım. “iki kitap”

Right, this is plural. There are two.

Doğru, bu çoğul. İki tane.

“two books” We have to put an ‘s’.

“iki kitap” 's' koymamız gerekiyor.

“two books”

“İki kitap”

Okay. The next one.

Tamam. Sıradaki.

“three class” Hmmmm.

“üç sınıf” Hmmmm.

“class” ends with an ‘s’. So what do we put?

“sınıf” 's' ile bitiyor. Peki ne koyacağız?

“three classes” “three classes”

“üç sınıf” “üç sınıf”

Okay. So again the plural is “three classes”.

Tamam. Yani yine çoğul “üç sınıf”tır.

Okay. 

Tamam aşkım.

“a lion” “a lion”

“aslan” “aslan”

Do we have to put anything? No.

Bir şey koymamıza gerek var mı? Hayır.

No ‘s’ or ‘es’ because this is singular. There’s just one lion.

's' veya 'es' yok çünkü bu tekil. Sadece bir aslan var.

“a lion”

“aslan”

“six hats” “six hats”

“altı şapka” “altı şapka”

We have to put an ‘s’. “six hats”

Bir 's' koymalıyız. “altı şapka”

Okay. The next noun is “seven match”.

Tamam. Bir sonraki isim “yedi maç”tır.

What do we put?

Ne koyacağız?

Well, we have a ‘ch’. So we have to put “matches”.

Bir 'ch'miz var. Bu yüzden “kibritler” koymalıyız.

“seven matches” “seven matches”

“yedi maç” “yedi maç”

Okay. And the last one is “one bat”.

Tamam. Ve sonuncusu “bir yarasa”.

“one bat”.

"bir yarasa".

We do not put an ‘s’ or ‘es’ because again, it’s just one.

'S' veya 'es' koymuyoruz çünkü yine sadece bir tane.

We don’t have to put anything after ‘bat’.

'Basa'dan sonra herhangi bir şey koymamıza gerek yok.

Okay, this is singular.

Tamam, bu tekil.

Okay, so, in this video, we learned how to make a noun singular.

Tamam, bu videoda bir ismin nasıl tekil hale getirileceğini öğrendik.

Okay. And how to make a noun plural.

Tamam aşkım. Ve bir ismin nasıl çoğul yapılacağı.

Remember, singular means one. Plural means more than one.

Unutmayın, tekil bir anlamına gelir. Çoğul birden fazla anlamına gelir.

And remember, don’t forget, we have to put 

Ve unutmayın, unutmayın,

‘s’ or ‘es’. Okay.

's' veya 'es' koymamız gerekiyor. Tamam aşkım.

And thanks for joining. That’s the end of this video.

Ve katıldığınız için teşekkürler. Bu videonun sonu bu.

Bye.

Hoşçakal.

Hi everybody and welcome to this video.

Herkese merhaba ve bu videoya hoş geldiniz.

In this video, we’re going to  talk about subjective pronouns.

Bu videoda öznel zamirlerden bahsedeceğiz.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Here they are. The subjective pronouns.

İşte buradalar. Öznel zamirler.

Please take a careful look. They’re very important in English.

Lütfen dikkatli bakın. İngilizcede çok önemlidirler.

Okay. So, the first subjective pronoun is ‘I’.

Tamam aşkım. Yani ilk öznel zamir 'ben'dir.

“I” means me. “I’m Esther”.

“Ben” ben demektir. "Ben Esther'im."

I

I

He Now, “he” is only used for boys or men.

He Artık “he” yalnızca erkek çocuklar veya erkekler için kullanılır.

Okay. He

Tamam aşkım. O

So another boy or man is “he”.

Yani başka bir çocuk ya da adam “o”dur.

“She” is used for girls or women.

“She” kızlar ve kadınlar için kullanılır.

Okay. She

Tamam aşkım. She

It “It”  

It “It”

is used for a place like a school, an animal like a dog, or a thing like a chair.

okul gibi bir yer, köpek gibi bir hayvan ya da sandalye gibi bir şey için kullanılır.

Okay. It

Tamam aşkım.

The next one is “you”. “You” means you.

Sıradaki “sen”sin . “Sen” sen anlamına gelir.

Okay. “you”.

Tamam aşkım. "Sen".

We “We” means other people and me.

Biz “Biz” diğer insanları ve beni ifade eder.

For example, “I sing”, “you sing”, then “we sing”.

Örneğin, "Şarkı söylüyorum", "sen şarkı söyle", sonra "şarkı söylüyoruz".

Okay. “we”.

Tamam aşkım. "Biz".

And the last one is “they”.

Ve sonuncusu “onlar”.

“They” means many people,  places, animals or things.

“Onlar” birçok insan, yer, hayvan veya eşya anlamına gelir.

Okay. So, more than one.

Tamam aşkım. Yani birden fazla.

If there’s more than one, we use  the subjective pronoun ‘they’.

Birden fazla varsa, 'onlar' öznel zamirini kullanırız.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, so let’s practice together  with subjective pronouns.

Tamam, hadi öznel zamirlerle birlikte pratik yapalım.

The first sentence on the  board says, “Jenny sings”.

Tahtadaki ilk cümle "Jenny şarkı söylüyor" diyor.

Now Jenny is one girl.

Artık Jenny bir kız.

So we can say, “She sings”.

Yani “Şarkı söylüyor” diyebiliriz.

“Jack sings”. Jack is one boy.

"Jack şarkı söylüyor". Jack bir erkek çocuk.

So we have to say, “he sings”.

O halde “şarkı söylüyor” demeliyiz.

The last sentence says, “Jenny and Jack sing”.

Son cümlede "Jenny ve Jack şarkı söylüyor" diyor.

Now Jenny and Jack are two people.

Artık Jenny ve Jack iki kişidir.

So we have to say, “they sing”.

O halde “şarkı söylüyorlar” demeliyiz.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s do some more practice.

Tamam, biraz daha pratik yapalım.

The first sentence on the board says,

Tahtanın ilk cümlesi

“The cat runs”.

"Kedi koşuyor" diyor.

‘The cat’ is an animal, so we have to say, “It runs”.

'Kedi' bir hayvandır, dolayısıyla 'koşuyor' demeliyiz.

The next sentence says, “The dog and cat run”.

Sonraki cümlede “Köpek ve kedi koşuyor” yazıyor.

Now, ‘the dog and cat’, they are two animals.

Artık 'köpek ve kedi' iki hayvandır.

So anytime you have two or more  things, we say, “They run”.

Yani ne zaman iki ya da daha fazla şeyiniz olsa “Koşuyorlar” deriz.

‘They’.

'Onlar'.

Okay, now, for the last sentence, I’m  going to talk about my cat, Ongee.

Tamam, şimdi son cümlede kedim Ongee'den bahsedeceğim.

Ongee is a cat. He’s an animal.

Ongee bir kedidir. O bir hayvan.

But he has a name. He’s a boy cat.

Ama onun bir adı var. O bir erkek kedi.

Okay and I love him. And he’s like family.

Tamam ve onu seviyorum. Ve o bir aile gibidir.

So, “Ongee runs”. I can say “He runs”.

Yani “Ongee koşuyor”. “Koşuyor” diyebilirim.

Okay. Let’s move on to the next part.

Tamam aşkım. Bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, here are some more examples.

Tamam, işte birkaç örnek daha.

But, this time, you have to figure out the subjective pronoun together with me.

Ama bu sefer benimle birlikte öznel zamiri bulmanız gerekiyor.

Okay. So, “My students study”.

Tamam aşkım. Yani “Öğrencilerim okuyor”.

What should we use?

Ne kullanmalıyız?

Well, ‘My students’, there’s an ‘s’. Right.

'Öğrencilerim', bir de 's' var. Sağ.

They’re people and there’s more than one.

Onlar insan ve birden fazlası var.

Many people.

Birçok insan.

So we have to use the subjective pronoun, ‘they’.

Bu yüzden öznel zamir olan 'onlar'ı kullanmak zorundayız.

“They study”.

"Çalışıyorlar".

The next example.

Bir sonraki örnek.

“John is handsome”.

"John yakışıklı."

Okay, ‘John’, that’s a person.

Tamam, 'John', bu bir insan.

There’s only one. Right…

Sadece biri var. Doğru...

And it’s a boy, ‘John’.

Ve bu bir çocuk, 'John'.

So what should we use?

Peki ne kullanmalıyız?

We have to use the subjective pronoun, ‘he’.

'O' öznel zamirini kullanmak zorundayız.

One boy. We say, “he”.

Bir oğlan. “O” diyoruz.

“He is handsome”.

"O yakışıklı".

Okay, the last one. “Pizza is delicious”.

Tamam, sonuncusu. “Pizza lezzetlidir”.

‘Pizza’ is a thing.

'Pizza' bir şeydir.

And there’s only one. Right.

Ve sadece bir tane var. Sağ.

There’s no ‘s’. One pizza.

'S' yok. Bir pizza.

We say, “it”.

“O” diyoruz.

“It is delicious”. Okay.

"Lezzetli". Tamam aşkım.

Let’s move on to some more examples.

Başka örneklere geçelim.

Okay, the first example says,

Tamam, ilk örnekte

“Seoul is a city”.

“Seul bir şehirdir” diyor.

Now, ‘Seoul’ is a place. Okay.

Artık 'Seul' bir yer. Tamam aşkım.

So we have to use the subjective pronoun, ‘it’.

Bu yüzden öznel zamir olan "o"yu kullanmak zorundayız.

“It is a city”.

"Bu bir şehir".

The next example says,

Bir sonraki örnekte

“My parents love Ongee”.

"Annem ve babam Ongee'yi seviyor" yazıyor.

Now, ‘Ongee’ is my cat. “My parents love Ongee”.

Artık 'Ongee' benim kedim. “Annem ve babam Ongee'yi seviyor”.

Well, ‘my parents’, they are two people. My mom and my dad.

Yani 'anne-babam' iki kişidir. Annem ve babam.

So, what do I use?

Peki ne kullanıyorum?

I have to say, “they”. “They love Ongee”.

“Onlar” demek zorundayım. "Ongee'yi seviyorlar".

The last example is very  similar to the second one.

Son örnek ikinciye çok benzer.

“My parents and I love Ongee”. Okay.

“Annem ve ben Ongee'yi seviyoruz”. Tamam aşkım.

The difference is… it says, “and I”.

Aradaki fark... "ve ben" diyor.

So this is ‘my parents’ with ‘me’.

Yani bu 'ben' ile 'anne-babam'.

So I have to say, “we”. “We love Ongee”.

O yüzden “biz” demek zorundayım. “Ongee'yi seviyoruz”.

Okay. All of us.

Tamam aşkım. Hepimiz.

Okay, so, in this video we  learned about subjective pronouns.

Tamam, bu videoda öznel zamirleri öğrendik.

I hope you guys have a good understanding  of ‘when’ and ‘how’ to use them.

Umarım bunları 'ne zaman' ve 'nasıl' kullanacağınızı iyi anlamışsınızdır.

Thank you for watching and I’ll see you guys next time.

İzlediğiniz için teşekkür ederim ve bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody. Welcome to this video.

Selam millet. Bu videoya hoş geldiniz.

Now, in this video, we’re going to talk about subjective pronouns,

Şimdi bu videoda öznel zamirler,

‘be’ verbs, and also, contractions.

"olmak" fiilleri ve ayrıca kasılmalar hakkında konuşacağız .

So let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Okay. First, we have the subjective pronouns.

Tamam aşkım. İlk olarak öznel zamirlerimiz var.

And we have the ‘be’ verbs: am, is, and are.

Ve 'olmak' fiillerimiz var: am, is ve are.

Okay. So let’s look at the first one.

Tamam aşkım. Öyleyse ilkine bakalım.

“I am”. “I am Esther”.

"Ben". "Ben Esther'im."

The contraction for ‘I am’ is ‘I’m’.

'Ben'in kısaltması 'Ben'dir.

“I’m”.

"Ben".

Now, a contraction is a more common way of saying subjective pronouns and their ‘be’ verb.

Şimdi, daralma, öznel zamirleri ve onların 'olmak' fiilini söylemenin daha yaygın bir yoludur.

It’s faster and quicker and shorter.

Daha hızlı, daha hızlı ve daha kısa.

Okay, it’s more common.

Tamam, daha yaygın.

I want you to use contractions. Okay.

Kasılmaları kullanmanı istiyorum. Tamam aşkım.

So, “I am” becomes “I’m”.

Böylece “ben-im” “ben-im” olur.

“He is” – “he’s”.

“O” – “o”.

“She is” - “she’s”.

“O” - “o”.

“It is” - “it’s”.

“Öyle” - “bu”.

Okay, let’s move on to the bottom.

Tamam, en alta geçelim.

“You are” becomes “you’re”.

“Sen”, “sen” olur.

“You’re”.

"Sen".

“We are” – “we’re”. “We’re”.

“Biz” – “biz”. "Biz".

and “They are”. The contraction is “they’re”.

ve onlar". Kısaltma "onlar"dır.

“They’re”.

"Onlar".

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay.

Tamam aşkım.

We’re going to take a look at some sentences using the ‘be’ verbs.

'Be' fiillerini kullanan bazı cümlelere göz atacağız.

Now, notice on the board,  I only used contractions.

Tahtaya dikkat edin, sadece kısaltmaları kullandım.

Okay.

Tamam aşkım.

For example, instead of “I am”, I’m going to say “I’m”.

Mesela “Ben” yerine “Ben” diyeceğim.

So, the first sentence. “I’m a student”.

Yani ilk cümle. "Öğrenciyim".

Okay. This means one.

Tamam aşkım. Bu bir anlamına gelir.

So we have to say, “a student”.

O halde “öğrenci” demek zorundayız.

“a”

“a”

Now many people make the mistake of saying,

Artık pek çok kişi “öğrenciyim” deme hatasına düşüyor

“I’m student”, but that’s wrong. Okay.

ama bu yanlış. Tamam aşkım.

You have to put ‘a’.

'a' koymanız gerekiyor.

Now, before I read it, you  have to listen carefully.

Şimdi okumadan önce dikkatlice dinlemelisiniz.

‘I’m a’ - sounds like one word.

'Ben bir' - tek kelime gibi geliyor.

“I’m a…” “I’m a…”

“Ben bir…” “Ben bir…”

“I’m a student”.

“Ben bir öğrenciyim”.

Okay. Please repeat after me.

Tamam aşkım. Lütfen benden sonra tekrar et.

“I’m a student”. “I’m a student”.

"Öğrenciyim". "Öğrenciyim".

Okay, the next one, again, sounds like one word.

Tamam, bir sonraki yine tek kelime gibi geliyor.

“He’s a…”. “He’s a…”.

Okay.so…

“He’s a student”.

Please repeat.

“O bir…”. “O bir…”. Tamam. yani…

“O bir öğrenci”.

Tekrar et lütfen.

“He’s a student”. “He’s a student”.

"O bir öğrenci". "O bir öğrenci".

Same thing.

Aynı şey.

“She’s a student”.

"O bir öğrenci".

Please repeat.

Tekrar et lütfen.

“She’s a student”. “She’s a student”.

"O bir öğrenci". "O bir öğrenci".

Okay. The next sentence has ‘it’.

Tamam aşkım. Bir sonraki cümlede 'o' var.

Now remember, ‘it’ is only used for a place, a thing or an animal.

Şimdi unutmayın, 'it' sadece bir yer, bir şey veya bir hayvan için kullanılır.

So we can’t have those things be a student.

Yani bu şeylerin öğrenci olmasına izin veremeyiz.

So we have to say, “It’s a dog”.

O halde “Bu bir köpektir” demek zorundayız.

Okay, please repeat.

Tamam, lütfen tekrar edin.

“It’s a dog”. “It’s a dog”.

"Bu bir köpek". "Bu bir köpek".

Okay, the next one.

Tamam, bir sonraki.

“You’re a student”.

"Sen bir öğrencisin".

Please repeat.

Tekrar et lütfen.

“You’re a student”. “You’re a student”.

"Sen bir öğrencisin". "Sen bir öğrencisin".

Okay. Now let’s look at ‘we’re’.

Tamam aşkım. Şimdi 'biz'e bakalım.

“We’re students”. Okay.

"Biz öğrenciyiz". Tamam aşkım.

We took out the ‘a’ and we put an ‘s’

'A'yı çıkardık ve 's' koyduk

because ‘we’re’ means many people.

çünkü 'biz' birçok kişiyi ifade ediyor.

Not one student, but many students.

Bir öğrenci değil, birçok öğrenci var.

So, we have to say, “we’re students”.

O halde “öğrenciyiz” demeliyiz.

Please repeat.

Tekrar et lütfen.

“We’re students”. “We’re students”.

"Biz öğrenciyiz". "Biz öğrenciyiz".

The same thing goes for ‘they’.

Aynı şey 'onlar' için de geçerli.

Again, ‘they’ means many people…or many things.

Yine, 'onlar' pek çok insan ya da pek çok şey anlamına gelir.

Here, we put ‘s’. And we took out the ‘a’.

Buraya 's' koyuyoruz. Ve 'a' harfini çıkardık.

So, “they’re students”.

Yani “onlar öğrencidir”.

Please repeat.

Tekrar et lütfen.

“They’re students”. “They’re students”.

"Onlar öğrenci". "Onlar öğrenci".

Okay, we’re going to look at some more examples.

Tamam, birkaç örneğe daha bakacağız.

Please listen and repeat carefully.

Lütfen dikkatlice dinleyin ve tekrarlayın.

Let’s start with the first one: “I’m”.

İlkiyle başlayalım: “Ben”.

“I’m a boy”. “I’m a boy”.

"Ben bir erkeğim". "Ben bir erkeğim".

“I’m a girl”. “I’m a girl”.

"Ben bir kızım". "Ben bir kızım".

“He’s”.

“He’s a man”. “He’s a man”.

"O".

"O bir erkek." "O bir erkek."

“He’s a boy”. “He’s a boy”.

"O bir erkek". "O bir erkek".

“She’s”.

“She’s a woman”. “She’s a woman”.

"O". "O bir kadın." "O bir kadın."

“She’s a girl”. “She’s a girl”.

"O bir kız". "O bir kız".

“It’s”.

"Onun". "Bu bir sandalye". "Bu bir sandalye".

“It’s a chair”. “It’s a chair”.

“It’s a cat”. “It’s a cat”.

"O bir kedi". "O bir kedi".

“You’re”.

"Sen".

“You’re a singer”. “You’re a singer”.

“Sen bir şarkıcısın”. “Sen bir şarkıcısın”.

“You’re a friend”. “You’re a friend”.

"Sen bir arkadaşsın." "Sen bir arkadaşsın."

“We’re”.

“We’re sisters”. “We’re sisters”.

"Biz".

“Biz kardeşiz”. “Biz kardeşiz”.

“We’re brothers”. “We’re brothers”.

“Biz kardeşiz”. “Biz kardeşiz”.

“They’re”.

“They’re people”. “They’re people”.

"Onlar". "Onlar insan." "Onlar insan."

“They’re cars”. “They’re cars”.

"Onlar araba." "Onlar araba."

Well I hope that this video helped you understand

Umarım bu video öznel zamirleri,

how to use subjective pronouns,

onların 'olmak' fiillerini ve kısaltmalarını

their ‘be’ verbs, and also contractions.

nasıl kullanacağınızı anlamanıza yardımcı olmuştur.

Now, before we go, I wanted to share a  little bit about myself using the lesson.

Şimdi gitmeden önce dersi kullanarak kendimle ilgili biraz paylaşmak istedim.

So, first, remember, “I’m a…”.

O halde öncelikle şunu hatırlayın: “Ben bir…”.

“I’m a girl”.

"Ben bir kızım".

Also, “I’m a teacher”.

Ayrıca “Ben öğretmenim”.

“I’m an American”.

“Ben bir Amerikalıyım”.

Now, the word ‘American’  starts with the vowel ‘a’,

Şimdi, 'Amerikan' kelimesi 'a' sesli harfiyle başlıyor,

so we have to say ‘an’.

bu yüzden 'an' demek zorundayız.

“I’m an American”.

“Ben bir Amerikalıyım”.

And “I’m an animal lover”.

Ve “Ben bir hayvan aşığıyım”.

Again, same thing.

Yine aynı şey.

‘Animal’ starts with the vowel ‘a’,

'Hayvan' sesli harfi 'a' ile başlıyor,

so we have to put ‘an’.

bu yüzden 'an' koymamız gerekiyor.

“I’m an animal lover”.

“Ben bir hayvan aşığıyım”.

And that means someone who loves animals.

Bu da hayvanları seven biri anlamına gelir.

I love dogs and cats and other animals.

Köpekleri, kedileri ve diğer hayvanları seviyorum.

So, “I’m an animal lover”.

Yani “Ben bir hayvan aşığıyım”.

Okay.

Well, that’s it and thank you for watching.

Tamam aşkım.

İşte bu kadar ve izlediğiniz için teşekkür ederim.

And I’ll see you guys next time.

Ve bir dahaki sefere görüşürüz çocuklar.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to talk about subjective pronouns,

Bu videoda öznel zamirlerden,

‘be’ verbs,

'olmak' fiillerinden

and how to use them with the word ‘not’.

ve bunların 'değil' kelimesiyle nasıl kullanılacağından bahsedeceğiz

Okay. So, let’s look at the board to help us out.

. Tamam aşkım. O halde bize yardımcı olması için tahtaya bakalım.

Now the first sentence says, “I’m not a student”.

Şimdi ilk cümle “Ben öğrenci değilim” diyor.

‘Not’ means it’s not true.

'Değil' doğru olmadığı anlamına gelir.

No.

Hayır.

So remember, “I’m a student” means ‘yes’.

Unutmayın, “Ben öğrenciyim” demek 'evet' anlamına gelir.

“I’m a student”.

"Öğrenciyim".

I go to school, and I learn.

Okula gidiyorum ve öğreniyorum.

“I’m not a student” means ‘no’.

“Ben öğrenci değilim”, “hayır” anlamına gelir.

“I’m a teacher” or “No, I’m not a student”.

“Ben öğretmenim” veya “Hayır, öğrenci değilim”.

Okay.

Tamam aşkım.

Now, notice, we first have the subjective pronoun and the ‘be’ verb.

Şimdi dikkat edin, ilk önce öznel zamirimiz ve 'olmak' fiilimiz var.

Then, we put ‘not’.

Daha sonra 'değil' ifadesini koyuyoruz.

Okay.

Tamam aşkım.

‘Not’ comes after.

'Değil' ardından gelir.

And then we have the noun.

Ve sonra elimizde bir isim var.

Okay.

Tamam aşkım.

“I’m not a student”.

"Ben öğrenci değilim".

Okay.

Now, also, listen carefully.

Tamam aşkım.

Şimdi ayrıca dikkatlice dinleyin.

“Not a…” sounds like one word.

"Değil..." tek kelimeye benziyor.

“I’m not a student”.

"Ben öğrenci değilim".

“Not a…”.

“Bir…” değil.

“I’m not a student”.

"Ben öğrenci değilim".

Okay, let’s look at the next one.

Tamam, bir sonrakine bakalım.

“He’s not a student”.

"O bir öğrenci değil."

“He’s not a student”.

"O bir öğrenci değil."

“She’s not a student”.

"O bir öğrenci değil."

“She’s not a student”.

"O bir öğrenci değil."

“It’s not a dog”.

"O bir köpek değil."

Remember, ‘it’ is used for place, thing or animal.

'It'in yer, nesne veya hayvan için kullanıldığını unutmayın.

So, “It’s not a dog”.

Yani “Bu bir köpek değil”.

Okay.

Tamam aşkım.

“You’re not a student”.

"Sen öğrenci değilsin."

“You’re not a student”.

“Sen öğrenci değilsin”.

Okay, the next one is a little bit different.

Tamam, bir sonraki biraz farklı.

We have ‘we are’.

'Biz'iz var.

“We’re”.

Now, remember, ‘we’ means more than one.

"Biz".

Şimdi unutmayın, 'biz' birden fazla anlam taşıyor.

Many.

Okay.

Birçok.

Tamam aşkım.

So we say “students”.

O halde “öğrenciler” diyoruz.

We put an ‘s’ and we don’t put an ‘a’ in front.

'S' koyarız ve önüne 'a' koymayız.

“We’re not students”.

“Biz öğrenci değiliz”.

“We’re not students”.

“Biz öğrenci değiliz”.

Okay. And ‘they’re’ is the same thing.

Tamam aşkım. Ve 'onlar' aynı şeydir.

It means more than one.

Birden fazla anlamına gelir.

So, “They’re not students”.

Yani “Onlar öğrenci değil”.

“They’re not students”.

“Onlar öğrenci değil”.

Okay, we’re going to look at some more examples.

Tamam, birkaç örneğe daha bakacağız.

I want you to listen carefully and repeat after the examples.

Örneklerden sonra dikkatlice dinleyip tekrarlamanızı istiyorum.

Let’s start with the first one.

İlkiyle başlayalım.

“I’m not”.

"Değilim".

“I’m not a boy”.

"Ben erkek değilim".

“I’m not a boy”.

"Ben erkek değilim".

“I’m not a girl”.

"Ben kız değilim".

“I’m not a girl”.

"Ben kız değilim".

“He’s not”.

"O değil".

“He’s not a man”.

"O bir erkek değil."

“He’s not a man”.

"O bir erkek değil."

“He’s not a boy”.

"O bir çocuk değil."

“He’s not a boy”.

"O bir çocuk değil."

“She’s not”.

"O değil".

“She’s not a woman”.

“O bir kadın değil”.

“She’s not a woman”.

“O bir kadın değil”.

“She’s not a girl”.

"O bir kız değil."

“She’s not a girl”.

"O bir kız değil."

“It’s not”.

"Öyle değil".

“It’s not a chair”.

"Bu bir sandalye değil."

“It’s not a chair”.

"Bu bir sandalye değil."

“It’s not a cat”.

"O bir kedi değil."

“It’s not a cat”.

"O bir kedi değil."

“You’re not”.

"Sen değilsin".

“You’re not a singer”

“Sen bir şarkıcı değilsin”

“You’re not a singer”.

“Sen bir şarkıcı değilsin”.

“You’re not a friend”.

"Sen arkadaş değilsin."

“You’re not a friend”.

"Sen arkadaş değilsin."

“We’re not”.

"Değildi".

“We’re not sisters”.

"Biz kardeş değiliz".

“We’re not sisters”.

"Biz kardeş değiliz".

“We’re not brothers”.

"Biz kardeş değiliz."

“We’re not brothers”.

"Biz kardeş değiliz."

“They’re not”.

"Onlar değil".

“They’re not people”.

“Onlar insan değil”.

“They’re not people”.

“Onlar insan değil”.

“They’re not cars”.

“Onlar araba değil”.

“They’re not cars”.

“Onlar araba değil”.

Okay, so in this video, we learned how to use subjective pronouns

Tamam, bu videoda öznel zamirlerin

with the ‘be’ verb

"olmak" fiiliyle

and how to use them with the word ‘not’. Okay.

ve "değil" kelimesiyle nasıl kullanılacağını öğrendik. Tamam aşkım.

So, I wrote some sentences about  myself using what we learned.

Ben de öğrendiklerimizden yararlanarak kendimle ilgili bazı cümleler yazdım.

So remember, “I’m not a…”.

O yüzden şunu unutmayın: “Ben bir…”.

Okay.

Tamam aşkım.

“I’m not a boy”.

"Ben erkek değilim".

“I’m not a boy”.

"Ben erkek değilim".

“I’m not a student”.

"Ben öğrenci değilim".

“I’m not a student”.

"Ben öğrenci değilim".

“I’m not a Canadian”.

“Ben Kanadalı değilim”.

“I’m not a Canadian”.

“Ben Kanadalı değilim”.

And the last one.

Ve sonuncusu.

“I’m not a loser”.

"Ben kaybeden değilim."

“I’m not a loser”.

"Ben kaybeden değilim."

Okay.

Tamam aşkım.

So that was a little bit about me.

Yani bu biraz benimle ilgiliydi.

Thanks for watching and  I’ll see you guys next time.

İzlediğiniz için teşekkürler ve bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, I’m going to talk about how to make questions using subjective pronouns

Bu videoda öznel zamirleri ve 'olmak' fiillerini kullanarak nasıl soru yapılacağından bahsedeceğim

and ‘be’ verbs.

.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

So, this example sentence says.

Yani bu örnek cümle şunu söylüyor.

“I’m a student”.

"Öğrenciyim".

Okay.

Tamam aşkım.

Remember, “I’m” is just a contraction for “I am”.

Unutmayın, “I'm” sadece “I am”ın kısaltmasıdır.

Okay.

Tamam aşkım.

So, “I’m a student”.

Yani “Ben öğrenciyim”.

“I am a student”.

"Ben bir öğrenciyim".

They mean the same thing.

Aynı şeyi kastediyorlar.

Now when we want to make a question,

Artık soru sormak istediğimizde

we just have to make a simple  change. It’s very easy.

basit bir değişiklik yapmamız yeterli. Bu çok kolay.

All you have to do is put  the ‘be’ verb in the front.

Tek yapmanız gereken 'olmak' fiilini öne koymak.

Okay.

Tamam aşkım.

So, “Am I a student?”.

Yani “Ben öğrenci miyim?”

“Am I a student?”.

"Ben bir öğrenci miyim?".

The ‘be’ verb comes in the front.

'Olmak' fiili önde gelir.

Okay.

I also want you to listen to my intonation.

Tamam aşkım.

Ayrıca tonlamamı da dinlemenizi istiyorum.

When I say it in a sentence, “I’m a student”.

Bir cümleyle söylediğimde “Ben öğrenciyim”.

“I’m a student”.

"Öğrenciyim".

Okay, then when I say it in a question.

Tamam, o zaman bunu bir soruda söylediğimde.

“Am I a student?”.

"Ben bir öğrenci miyim?".

“Am I a student?”.

"Ben bir öğrenci miyim?".

Notice my intonation goes up for the question.

Soru için tonlamamın arttığına dikkat edin.

Okay, now there are two possible answers for this question.

Tamam, şimdi bu sorunun iki olası cevabı var.

“Am I a student?”.

"Ben bir öğrenci miyim?".

The answers you can say are: “Yes, I am”.

Diyebileceğiniz cevaplar: “Evet öyleyim”.

“Yes, I am”.

"Evet benim".

Okay.

Tamam aşkım.

And, “No, I’m not”.

Ve “Hayır değilim”.

“No, I’m not”.

“Hayır değilim”.

Okay.

Tamam aşkım.

We’re going to look at some more examples.

Birkaç örneğe daha bakacağız.

Please make sure you repeat after each example.

Lütfen her örnekten sonra tekrarladığınızdan emin olun.

Let’s look at the first one.

İlkine bakalım.

“Am I…?”.

"Ben miyim…?".

“Am I a girl?”.

"Ben kız mıyım?"

“Yes, I am”.

"Evet benim".

“Am I a boy?”.

"Ben erkek miyim?"

“No, I’m not”.

“Hayır değilim”.

“Am I a singer?”.

"Ben şarkıcı mıyım?"

“Yes, I am”.

"Evet benim".

“Am I a friend?”.

"Ben arkadaş mıyım?"

“No, I’m not”.

“Hayır değilim”.

Now, we’re going to talk about “he is” and “she is” and how to use them in questions.

Şimdi “he is”, “she is” ve bunları sorularda nasıl kullanabileceğimizden bahsedeceğiz.

So let’s look at the sentence on the board.

Şimdi tahtadaki cümleye bakalım.

“He’s a doctor”.

"O bir doktordur".

Or…

Veya…

“She’s a doctor”.

“O bir doktor”.

Remember, “he’s” and “she’s” are contractions for “he is” and “she is”.

Unutmayın, "he's" ve "she's", "he is" ve "she is" kelimelerinin kısaltmalarıdır.

The ‘be’ verb there is ‘is’.

'Olmak' fiili 'dir'dir.

So, when we make a question, we have to move the ‘be’ verb to the front.

Yani soru sorduğumuzda 'olmak' fiilini öne almamız gerekiyor.

Okay.

So we put ‘is’ in the front.

Tamam aşkım.

Bu yüzden önüne 'dir' koyduk.

“Is he a doctor?”.

"O doktor mu?".

“Is she a doctor?”.

"O bir doktor mu?".

Okay.

Tamam aşkım.

Very easy.

Çok kolay.

Just put the ‘be’ verb in the front.

Sadece 'olmak' fiilini öne koyun.

Now I want you to listen to the intonation again.

Şimdi tonlamayı tekrar dinlemenizi istiyorum.

“He’s a doctor”.

"O bir doktordur".

Okay.

Tamam aşkım.

The intonation is going down.

Tonlama düşüyor.

“Is he a doctor?”.

"O doktor mu?".

In the question, again, the intonation goes up.

Soruda tonlama yine yükseliyor.

Okay.

Tamam aşkım.

Now when you answer, they are several possible answers you can give.

Şimdi cevap verdiğinizde bunlar verebileceğiniz birkaç olası cevaptır.

So…

Yani…

“Yes, he is”.

“Evet, öyle”.

Or…

Veya…

“Yes, she is”.

"Evet o".

Okay.

That’s easy.

Tamam aşkım.

Bu kolay.

When you come to know, this is where it gets a little tricky, but you can do it.

Öğrendiğinizde, burası biraz zorlaşıyor, ancak bunu yapabilirsiniz.

“No, he isn’t”.

"Hayır, değil."

Okay, “isn’t” is a contraction for “is not”.

Tamam, "değil", "değil"in kısaltmasıdır.

Okay.

Tamam aşkım.

“No, he isn’t”.

"Hayır, değil."

Or…

Veya…

“No, she isn’t”.

“Hayır, değil”.

Okay, so you can use “she isn’t”, “he isn’t”.

Tamam, yani "she is not", "he is not" ifadesini kullanabilirsiniz.

Another answer you can give is “No, he’s not”.

Verebileceğiniz bir diğer cevap ise “Hayır, değil”.

Or…

Veya…

“No, she’s not”.

“Hayır, değil”.

You already know this is a contraction for ‘he is’ and ‘she is’.

Bunun 'he is' ve 'she is' kelimelerinin kısaltması olduğunu zaten biliyorsunuz.

So, “No, he’s not”.

Yani “Hayır, o değil”.

“No, she’s not”.

"Hayır o değil".

Okay.

So these are both common.

Tamam aşkım.

Yani bunların ikisi de yaygındır.

And they’re both ok to use.

Ve her ikisinin de kullanımı uygundur.

Okay.

Tamam aşkım.

So, remember, we can give two  different answers for ‘no’.

Yani 'hayır' cevabına iki farklı cevap verebileceğimizi unutmayın.

Alright, now we’re going to  look at some more examples.

Tamam, şimdi birkaç örneğe daha bakacağız.

Please make sure you repeat after each example.

Lütfen her örnekten sonra tekrarladığınızdan emin olun.

“Is he…?”, “Is she…?”.

"O... mu?", "O... mu?".

“Is he a man?”

"O bir erkek mi?"

“Yes, he is”.

"Evet o öyle".

“Is he a cowboy?”.

"O bir kovboy mu?"

“No, he isn’t.”

"Hayır, değil."

“Is she a woman?”

"O bir kadın mı?"

“Yes, she is”.

"Evet o".

“Is she a cowgirl?”.

"O bir kovboy kızı mı?"

“No, she’s not.

"Hayır o değil.

Now, we’re going to move on to ‘it is’.

Şimdi "öyledir" konusuna geçeceğiz.

Okay.

And how to use that in a question.

Tamam aşkım.

Ve bunun bir soruda nasıl kullanılacağı.

So, let’s look at the board.

Öyleyse tahtaya bakalım.

“It’s a dog”.

"Bu bir köpek".

Okay, we have the contraction “it’s”.

Tamam, elimizde "it's" kısaltması var.

Remember, “it’s” is a contraction for “it is”.

Unutmayın, “it's”, “it is”in kısaltmasıdır.

The ‘be’ verb is ‘is’.

'Olmak' fiili 'dir'dir.

When we make a question, remember, we have to put the ‘be’ verb in the front.

Soru sorduğumuzda 'olmak' fiilini önüne koymamız gerektiğini unutmayın.

“Is it a dog?”

"Bu bir köpek mi?"

“Is it a dog?”

"Bu bir köpek mi?"

Okay.

Tamam aşkım.

The intonation goes up for the question.

Soruda tonlama yükselir.

“Is it a dog?”

"Bu bir köpek mi?"

Okay.

Tamam aşkım.

Now, there are several answers you can give.

Şimdi verebileceğiniz birkaç cevap var.

The first one is “Yes, it is”.

İlki “Evet öyle”.

“Yes, it is”.

"Evet öyle".

Okay.

Tamam aşkım.

When you say “no”, you can give two answers.

“Hayır” dediğinizde iki cevap verebilirsiniz.

“No, it isn’t”.

"Hayır, öyle değil."

“No, it isn’t”.

"Hayır, öyle değil."

Remember, “isn’t” is a contraction for “is not”.

Unutmayın, “olmaz”, “olmaz”ın kısaltmasıdır.

Okay.

Tamam aşkım.

We can also say “No, it’s not”.

“Hayır, öyle değil” de diyebiliriz.

“No, it’s not”.

"Hayır değil".

“It’s” is a contraction for “it is”.

“It's”, “it is”in kısaltmasıdır.

Okay.

So again, remember, we have these two answers for ‘no’, but they’re both common and

Tamam aşkım.

Tekrar hatırlatalım, 'hayır' için iki cevabımız var, ancak her ikisi de yaygındır ve

they’re both ok to use when you say “no”.

"hayır" dediğinizde her ikisini de kullanabilirsiniz.

Okay.

Tamam aşkım.

We’re going to look at some more examples.

Birkaç örneğe daha bakacağız.

Please make sure you follow  and repeat after each one.

Lütfen takip ettiğinizden ve her birinden sonra tekrarladığınızdan emin olun.

“Is it…?”.

"Bu mu…?".

“Is it a book?”.

"Bu bir kitap mı?"

“Yes, it is”.

"Evet öyle".

“Is it a chair?”.

"Sandalye mi?"

“No, it isn’t”.

"Hayır, öyle değil."

“Is it a shoe?”.

"Bu bir ayakkabı mı?"

“Yes, it is”.

"Evet öyle".

“Is it a car?”.

"Araba mı?"

“No, it’s not”.

"Hayır değil".

Now, we’re going to move on to “you are” and put that in a question.

Şimdi “sen öylesin” konusuna geçeceğiz ve bunu bir soruya koyacağız.

Okay.

Tamam aşkım.

On the board the sentence says.

Tahtada şu cümle yazıyor.

“You’re a boy”.

"Sen bir erkeksin."

Remember, “you’re” is a contraction for “you are”.

Unutmayın, "you're", "you are" kelimesinin kısaltmasıdır.

The ‘be’ verb is ‘are’.

'Olmak' fiili 'are'dir.

So we have to put that in  the front of the question.

Bu yüzden bunu sorunun önüne koymalıyız.

“Are you a boy?”

"Sen erkek misin?"

“Are you a boy?”

"Sen erkek misin?"

Okay.

Tamam aşkım.

When we answer, it’s very simple.

Cevap verdiğimizde çok basit.

We can say, “Yes, I am” or “No, I’m not”.

“Evet öyleyim” ya da “Hayır değilim” diyebiliriz.

Okay.

We’re going to look at some more examples.

Tamam aşkım.

Birkaç örneğe daha bakacağız.

Please follow and repeat after each one.

Lütfen takip edin ve her birinden sonra tekrarlayın.

“Are you…?”

"Sen…?"

“Are you a Korean?”

“Koreli misin?”

“Yes, I am.”

"Evet benim."

“Are you a clown?”

"Sen palyaço musun?"

“No, I’m not.”

"Hayır değilim."

“Are you a nurse?”

"Hemşire misin?"

“Yes, I am.”

"Evet benim."

“Are you a dancer?”

"Dansçı mısın?"

“No, I’m not.”

"Hayır değilim."

Now, let’s talk about “we are” and how to use that in a question.

Şimdi “biz”den ve bunu bir soruda nasıl kullanacağımızdan bahsedelim.

Okay.

So the sentence here says, “We’re teachers”.

Tamam aşkım.

Yani buradaki cümle “Biz öğretmeniz” diyor.

Okay.

Tamam aşkım.

“We’re” is a contraction from “we are”.

“We're”, “we are” ifadesinin kısaltılmış halidir.

So the ‘be’ verb ‘are’ goes in the front.

Yani 'olmak' fiili 'are' öne gelir.

“Are we teachers?”

"Biz öğretmen miyiz?"

“Are we teachers?”

"Biz öğretmen miyiz?"

Okay.

Tamam aşkım.

When we answer, we can say several things.

Cevap verdiğimizde birkaç şey söyleyebiliriz.

“Yes, we are.”

"Evet öyleyiz."

“Yes, we are.”

"Evet öyleyiz."

Or…

Veya...

“No, we aren’t.”

"Hayır, değiliz."

Listen… “aren’t.”

Dinle… “değildir.”

“No, we aren’t.”

"Hayır değiliz."

“Aren’t” is a contraction for “are not”.

“Aren't”, “are not”un kısaltmasıdır.

Or we can say, “No, we’re not”.

Ya da “Hayır değiliz” diyebiliriz.

“No, we’re not”.

"Hayır, değiliz".

And you know “We’re” is a  contraction for “we are”.

Ve biliyorsunuz ki “Biz”, “biz”in kısaltmasıdır.

Okay.

Tamam aşkım.

We’re going to look at some more examples.

Birkaç örneğe daha bakacağız.

Please repeat after each one.

Lütfen her birinden sonra tekrarlayın.

“Are we…?”

"Biz…?"

“Are we boys?”

"Biz oğlan mıyız?"

“Yes, we are.”

"Evet öyleyiz."

“Are we girls?”

"Biz kız mıyız?"

“No, we aren’t.”

"Hayır değiliz."

“Are we friends?”

"Arkadaş mıyız?"

“Yes, we are.”

"Evet öyleyiz."

“Are we pro-gamers?”

“Biz oyun yanlısı mıyız?”

“No, we aren’t.”

"Hayır değiliz."

Now, we’re moving on to ‘they are’ in a question.

Şimdi bir soruda 'onlar' konusuna geçiyoruz.

The sentence on the board says, “They’re friends”.

Tahtadaki cümle şöyle diyor: “Onlar arkadaş”.

Remember, ‘They’re’ is a  contraction for ‘they are’.

Unutmayın, 'Onlar', 'onlar'ın kısaltmasıdır.

The ‘be’ verb ‘are’ goes in the front of the question.

'Be' fiili 'are' sorunun önüne gelir.

“Are they friends?”

"Onlar arkadaş mı?"

“Are they friends?”

"Onlar arkadaş mı?"

Okay.

Now when we answer, we can say, “Yes, they are.”

Tamam aşkım.

Artık cevap verdiğimizde “Evet öyle” diyebiliriz.

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

Or, we can say, “No, they aren’t.”

Veya “Hayır, değil” diyebiliriz.

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

‘Aren’t’ is a contraction for ‘are not’.

'Aren't', 'are not'un kısaltmasıdır.

The last thing we can say is “No, they’re not”.

Söyleyebileceğimiz son şey “Hayır, değiller”.

“No, they’re not.”

"Hayır değiller."

‘They’re’ is a contraction for ‘they are’.

'Onlar', 'onlar'ın kısaltmasıdır.

These two answers for ‘no’ are both correct.

'Hayır'a verilen bu iki cevabın ikisi de doğrudur.

And they’re both common.

Ve ikisi de yaygındır.

So you can say either one.

Yani ikisinden birini söyleyebilirsiniz.

Okay.

We’re going to look at some more examples now.

Tamam aşkım.

Şimdi birkaç örneğe daha bakacağız.

Please repeat after each example.

Lütfen her örnekten sonra tekrarlayın.

“Are they…?”

"Onlar...?"

“Are they tourists?”

"Bunlar turist mi?"

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

“Are they dogs?”

"Onlar köpek mi?"

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

“Are they computers?”

"Bunlar bilgisayar mı?"

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

“Are they birds?”

"Onlar kuşlar mı?"

“No, they’re not.”

"Hayır değiller."

Okay.

Tamam aşkım.

In this lesson, we learned how to change a 

Bu derste öznel bir zamiri ve 'olmak' fiilini nasıl soruya

subjective pronoun and a  ‘be’ verb into a question.

dönüştüreceğimizi öğrendik .

Remember, when you’re making a question, you have to put the ‘b’ verb in the beginning.

Unutmayın, soru sorarken başına 'b' fiilini koymanız gerekir.

Okay.

Tamam aşkım.

Alright, that’s the end of this video.

Pekala, bu videonun sonu.

Thanks for watching.

İzlediğiniz için teşekkürler.

Bye.

Hoşçakal.

Okay, so this is a review video.

Tamam bu bir inceleme videosu.

We learned about subjective  pronouns and ‘be’ verbs.

Öznel zamirleri ve 'olmak' fiillerini öğrendik.

We also learned how to use them in a negative sentence and in a question.

Ayrıca bunları olumsuz cümlede ve soruda nasıl kullanabileceğimizi de öğrendik.

So, let’s look at the board for review.

O halde, inceleme için tahtaya bakalım.

“I am a teacher.”

"Öğretmenim."

Remember, ‘am’ is the ‘be’ verb.

Unutmayın, 'am' 'olmak' fiilidir.

“I am a teacher.”

"Öğretmenim."

Okay, we also learned contractions: “I’m”.

Tamam, kısaltmaları da öğrendik: “I'm”.

“I’m a teacher.”

"Ben bir öğretmenim."

“I’m a teacher.”

"Ben bir öğretmenim."

Okay, this is a negative sentence.

Tamam bu olumsuz bir cümle.

“I’m not a teacher.”

"Ben bir öğretmen değilim."

“I’m not a teacher.”

"Ben bir öğretmen değilim."

Remember, ‘not’ goes after the ‘be’ verb.

Unutmayın, 'olmak' fiilinden sonra 'not' gelir.

Okay.

And here’s a question.

Tamam aşkım.

Ve işte bir soru.

“Am I a teacher?”

"Ben bir öğretmen miyim?"

“Am I a teacher?”

"Ben bir öğretmen miyim?"

Remember, the ‘be’ verb comes in the front for a question.

Unutmayın soruda 'be' fiili önde gelir.

Okay.

We’re going to listen to some more examples.

Tamam aşkım.

Birkaç örnek daha dinleyeceğiz.

I want you to repeat after each one.

Her birinden sonra tekrarlamanı istiyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s look at some examples.

Bazı örneklere bakalım.

“He is a king.”

"O bir kral."

“He is a king.”

"O bir kral."

“He’s a king.”

"O bir kral."

“He’s a king.”

"O bir kral."

“He’s not a king.”

"O bir kral değil."

“He’s not a king.”

"O bir kral değil."

“Is he a king?”

"O bir kral mı?"

“Is he a king?”

"O bir kral mı?"

Next.

Sonraki.

“She is a queen.”

"O bir kraliçe."

“She is a queen.”

"O bir kraliçe."

“She’s a queen.”

"O bir kraliçe."

“She’s a queen.”

"O bir kraliçe."

“She’s not a queen.”

"O bir kraliçe değil."

“She’s not a queen.”

"O bir kraliçe değil."

“Is she a queen?”

"O bir kraliçe mi?"

“Is she a queen?”

"O bir kraliçe mi?"

Next.

Sonraki.

“It is a monkey.”

"Bu bir maymun."

“It is a monkey.”

"Bu bir maymun."

“It’s a monkey.”

"Bu bir maymun."

“It’s a monkey.”

"Bu bir maymun."

“It’s not a monkey.”

"O bir maymun değil."

“It’s not a monkey.”

"O bir maymun değil."

“Is it a monkey?”

"Bir maymun mu?"

“Is it a monkey?”

"Bir maymun mu?"

Next.

Sonraki.

“You are a cook.”

“Sen bir aşçısın.”

“You are a cook.”

“Sen bir aşçısın.”

“You’re a cook.”

“Sen bir aşçısın.”

“You’re a cook.”

“Sen bir aşçısın.”

“You’re not a cook.”

"Sen aşçı değilsin."

“You’re not a cook.”

"Sen aşçı değilsin."

“Are you a cook?”

“Aşçı mısın?”

“Are you a cook?”

“Aşçı mısın?”

Next.

Sonraki.

“We are friends.”

"Biz arkadaşız."

“We are friends.”

"Biz arkadaşız."

“We’re friends.”

"Biz arkadaşız."

“We’re friends.”

"Biz arkadaşız."

“We’re not friends.”

"Biz arkadaş değiliz."

“We’re not friends.”

"Biz arkadaş değiliz."

“Are we friends?”

"Arkadaş mıyız?"

“Are we friends?”

"Arkadaş mıyız?"

And last.

Ve son olarak.

“They are monkeys.”

"Onlar maymun."

“They are monkeys.”

"Onlar maymun."

“They’re monkeys.”

"Onlar maymun."

“They’re monkeys.”

"Onlar maymun."

“They’re not monkeys.”

"Onlar maymun değil."

“They’re not monkeys.”

"Onlar maymun değil."

“Are they monkeys?”

"Onlar maymun mu?"

“Are they monkeys?”

"Onlar maymun mu?"

So that was our review of subjective pronouns,

Öznel zamirler,

‘be’ verbs,

'olmak' fiilleri,

how to use them with ‘not’,

bunların 'değil' ile nasıl kullanılacağı

and how to use them in questions.

ve sorularda nasıl kullanılacağı

I really hope that you repeated  each example that I gave

hakkındaki incelememiz bu kadardı . Umarım verdiğim her örneği tekrarlarsın

because pronunciation is very important.

Çünkü telaffuz çok önemlidir.

Now, if you didn’t, you should go back and watch it again and repeat.

Şimdi eğer izlemediyseniz geri dönüp tekrar izleyip tekrarlamalısınız.

Okay. Well that’s all. Thank you.

Tamam aşkım. İşte hepsi bu. Teşekkür ederim.

Bye.

Hoşçakal.

This is a checkup for subjective pronouns and ‘be’ verbs.

Bu, öznel zamirler ve 'olmak' fiilleri için bir kontroldür.

Let’s take a look at the board.

Hadi tahtaya bir göz atalım.

The first sentence.

İlk cümle.

“___, are bags.”

“___, çantalar.”

Now, bags are things.

Artık çantalar birer şeydir.

So we can’t say “he” or “she” or, you know, any of those.

Yani "o", "o" ya da bildiğiniz gibi bunlardan herhangi birini söyleyemeyiz.

We have to use “it” or “they”.

“O” veya “onlar”ı kullanmalıyız.

Now, we have “are….

Şimdi elimizde “varız….

bags”.

çantalar”.

With an ‘s’.

's' ile.

So that means more than one.

Yani bu birden fazla anlamına geliyor.

We have to use ‘they’.

'Onlar'ı kullanmak zorundayız.

“They are bags.”

"Bunlar çanta."

Okay.

Tamam aşkım.

The next sentence we have an animal.

Bir sonraki cümlede bir hayvanımız var.

“____ is a dog.”

"____ bir köpek mi."

Okay.

Tamam aşkım.

But just one.

Ama sadece bir tane.

Right? ’a’ dog.

Sağ? 'bir köpek.

So this time we use ‘it’.

Bu sefer 'it'i kullanıyoruz.

“It is a dog.”

"Bu bir köpek."

Now let’s look at these two.

Şimdi bu ikisine bakalım.

“The girl is an artist.”

"Kız bir sanatçı."

We have ‘the girl’.

'Kızımız' var.

What is the subjective pronoun for one girl?

Bir kız için öznel zamir nedir?

“She.”

"O."

“She is an artist.”

"O bir sanatçı."

These two sentences have the same meaning.

Bu iki cümle aynı anlama sahiptir.

They’re the same.

Onlar aynı.

Okay, and on the bottom, we have a question.

Tamam, altta bir sorumuz var.

When we ask a question, we have to put the ‘be’ verb first.

Bir soru sorduğumuzda 'olmak' fiilini ilk sıraya koymalıyız.

“Are ___ pandas?”

“___ pandalar mı?”

“Are ___ pandas?”

“___ pandalar mı?”

With an ‘s’.

's' ile.

That means more than one.

Bu birden fazla anlamına gelir.

So, we say, “they”.

Yani “onlar” diyoruz.

“Are they pandas?”

"Onlar panda mı?"

“Yes, ____ are.”

“Evet, ____ öyle.”

Again plural.

Yine çoğul.

So we just use the same.

Yani biz de aynısını kullanıyoruz.

“They.”

"Onlar."

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, now we’re going to focus on negatives and questions.

Tamam, şimdi olumsuzluklara ve sorulara odaklanacağız.

Okay, the first sentence says,

Tamam, ilk cümlede

“I’m a student”.

“Ben öğrenciyim” diyor.

Okay, “I am…I’m a student”.

Tamam, “Ben... ben bir öğrenciyim”.

Okay.

Tamam aşkım.

What if I’m a teacher?

Peki ya öğretmen olursam?

Okay, it’s not true.

Tamam, bu doğru değil.

I need ‘not’.

İhtiyacım yok'.

Right…

Doğru…

Remember, ‘not’ goes after the ‘be’ verb.

Unutmayın, 'not', 'be' fiilinden sonra gelir.

“I am…am not.”

"Ben... değilim."

And then the noun. “…a student.”

Ve sonra isim. "…bir öğrenci."

“I’m not a student.”

"Ben öğrenci değilim."

Okay.

Tamam aşkım.

“They are teachers.”

"Onlar öğretmen."

Okay.

Tamam aşkım.

And now we have some other people...

Ve şimdi başka insanlarımız da var...

and that’s not true.

ve bu doğru değil.

“They are not teachers.”

"Onlar öğretmen değil."

Again, after the ‘be’ verb ‘are’ and before the noun ‘teachers’.

Yine 'be' fiilinden sonra 'are' ve 'öğretmenler' isminden önce.

“They are not teachers.”

"Onlar öğretmen değil."

Okay.

Now, I’m going to ask you a question.

Tamam aşkım.

Şimdi sana bir soru soracağım.

And you have to answer.

Ve cevap vermelisin.

“Are you a student?”

"Siz öğrenci misiniz?"

“Are you a student?”

"Siz öğrenci misiniz?"

Well, you’re taking my class,  you’re learning English.

Benim dersimi alıyorsun, İngilizce öğreniyorsun.

So, “Yes, I am.”

Yani "Evet öyleyim."

Okay, you should say, “Yes, I am.”

Tamam, “Evet, öyleyim” demelisiniz.

But how about this one?

Peki ya buna ne dersiniz?

“Are you a monkey?”

"Sen maymun musun?"

“Are you a monkey?”

"Sen maymun musun?"

Of course the answer is “No, I’m not”.

Tabii ki cevap “Hayır, değilim”.

“No, I’m not”.

“Hayır değilim”.

Okay, let’s move on to the last part.

Tamam, son kısma geçelim.

Now for this last part, we’re going to look at some sentences,

Şimdi bu son kısımda bazı cümlelere bakacağız

but there’s something wrong  in all of these sentences.

ama bu cümlelerin hepsinde yanlış olan bir şeyler var.

So you have to find the mistakes.

Bu yüzden hataları bulmalısınız.

The first sentence says, “I’m student”.

İlk cümlede “Ben öğrenciyim” diyor.

Okay, look, “student”.

Tamam bak “öğrenci”.

There’s no ‘s’.

'S' yok.

That means just one.

Bu sadece bir tane anlamına geliyor.

Just one.

Sadece bir tane.

So remember, if there’s just  one, we have to put ‘a’.

Yani unutmayın, eğer sadece bir tane varsa 'a' koymamız gerekiyor.

“I’m a student.”

"Öğrenciyim."

Let’s look at the next one.

Bir sonrakine bakalım.

“They are student”.

"Onlar öğrenci".

Okay.

Tamam aşkım.

This one says, “They are”.

Bu da “Onlar” diyor.

This means there is more than one.

Bu, birden fazla olduğu anlamına gelir.

More than one student.

Birden fazla öğrenci.

So, what do we have to do?

Peki ne yapmamız gerekiyor?

We have to say “They are….

“Onlar…” demeliyiz.

students”.

öğrenciler”.

We have to put an ‘s’ to show there’s more than one student.

Birden fazla öğrencinin olduğunu göstermek için 's' koymamız gerekiyor.

“She aren’t a baby.”

"O bir bebek değil."

“She.”

"O."

That’s one person.

Bu bir kişi.

One girl or woman.

Bir kız veya kadın.

“…a baby.”

"…bir bebek."

That’s one person.

Bu bir kişi.

But we put “aren’t”.

Ama biz “değildir” ifadesini kullandık.

Now that’s wrong.

Bu yanlış.

We have to say... ‘isn’t’.

'Değildir' demeliyiz.

“She isn’t a baby”.

"O bir bebek değil."

“You isn’t a cat”.

"Sen kedi değilsin."

Now, for the subjective pronoun ‘you’,

Şimdi, 'sen' öznel zamiri için,

we have to have the ‘be’ verb ‘are’.

'olmak' fiili olan 'are'ye sahip olmamız gerekiyor.

So not “You isn’t a cat”,  but “You aren’t... a cat”.

Yani "Sen kedi değilsin" değil, "Sen... kedi değilsin".

“You aren’t a cat.”

"Sen kedi değilsin."

Okay.

Tamam aşkım.

“Are it a cat?”

“Bir kedi mi?”

Okay. “…a cat.”

Tamam aşkım. "…bir kedi."

That’s one animal.

Bu bir hayvan.

So, do we need ‘are’?

Peki 'vardır'a ihtiyacımız var mı?

No, we need the ‘be’ verb ‘is’.

Hayır, 'olmak' fiili 'dir'e ihtiyacımız var.

“Is it a cat?”

"O bir kedi mi?"

“Is it a cat?”

"O bir kedi mi?"

Okay, so that was the checkup for subjective pronouns and ‘be’ verbs.

Tamam, bu öznel zamirlerin ve 'olmak' fiillerinin kontrolüydü.

I hope you guys understood and I’ll see you in the next video.

Umarım anladınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to learn how to  make questions using ‘what’ and ‘be’ verbs. 

Bu videoda 'ne' ve 'olmak' fiillerini kullanarak soru yapmayı öğreneceğiz.

Okay. Now when we have one thing,

Tamam aşkım. Şimdi bir şeye sahip olduğumuzda

we have to use the ‘be’ verb ‘is’.

'olmak' fiili 'dir'i kullanmak zorundayız.

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“It is a watch.”

"Bu bir saat."

“It is a watch.”

"Bu bir saat."

It’s one thing, so I have to say ‘a’.

Bu bir şey, bu yüzden 'a' demem gerekiyor.

“a watch.”

"bir saat."

I can also use the contraction for ‘it is’,

Aynı zamanda "it is", "it's" kısaltmasını da kullanabilirim

“it’s”.

.

Okay, now listen.

Tamam, şimdi dinle.

“It’s a ….”

"Bu bir …."

“It’s a ….”

"Bu bir …."

“It’s a watch.”

"Bu bir saat."

“It’s a watch.”

"Bu bir saat."

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“It’s a marker.”

"Bu bir işaret."

“It’s a marker.”

"Bu bir işaret."

Okay. Now, there are two highlighters.

Tamam aşkım. Şimdi iki vurgulayıcı var.

Okay, two.

Tamam, iki.

We use ‘are’.

'ARE' kullanıyoruz.

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

"Onlar neler?"

“They are highlighters.”

"Onlar vurgulayıcıdır."

“They are highlighters.”

"Onlar vurgulayıcıdır."

We have more than one, so we have to say “are”.

Birden fazla var, o yüzden “vardır” demek zorundayız.

And we have to put an ‘s’ at the end.

Ve sonuna 's' koymalıyız.

Again, we can use a contraction for ‘they are’:

Yine 'onlar' için bir kısaltma kullanabiliriz:

“they’re”.

"onlar".

“They’re highlighters.”

"Onlar aydınlatıcılar."

“They’re highlighters.”

"Onlar aydınlatıcılar."

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

"Onlar neler?"

“They’re markers.”

"Onlar işaretçiler."

“They’re markers.”

"Onlar işaretçiler."

Okay. 

Tamam aşkım.

We’re going to look at some examples  and I’m going to ask some questions.

Bazı örneklere bakacağız ve bazı sorular soracağım.

We please try to answer them.

Lütfen bunlara cevap vermeye çalışıyoruz.

Listen carefully and answer with “It’s 

Dikkatlice dinleyin ve "Bu

a” or “They’re”. Let’s look at the first one.

bir" veya "Onlar" şeklinde cevap verin. İlkine bakalım.

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

“It’s a key.”

"Nedir?"

"Bu bir anahtar."

“It’s a key.”

"Bu bir anahtar."

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

"Onlar neler?"

“They’re keys.”

"Onlar anahtarlar."

“They’re keys.”

"Onlar anahtarlar."

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“It’s a chair.”

"Bu bir sandalye."

“It’s a chair.”

"Bu bir sandalye."

“What are they?”

“What are they?”

“They’re chairs.”

"Onlar neler?"

"Onlar neler?" "Onlar sandalye."

“They’re chairs.”

"Onlar sandalye."

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“It’s a cat.”

"O bir kedi."

“It’s a cat.”

"O bir kedi."

“What are they?”

“What are they?”

“They’re cats.”

“They’re cats.”

"Onlar neler?" "Onlar neler?"

"Onlar kedi."

"Onlar kedi."

“What is it?”

“What is it?”

“It’s a house.”

"Nedir?"

"Nedir?"

"O bir ev."

“It’s a house.”

"O bir ev."

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

“They’re houses.”

"Onlar neler?" "Bunlar ev."

“They’re houses.”

"Bunlar ev."

Now let’s focus on pronunciation

Şimdi telaffuza ve bunları hızlı söylemeye

and saying these fast. Okay. 

odaklanalım . Tamam aşkım.

English speakers speak very quickly,

İngilizce konuşanlar çok hızlı konuşurlar,

so you have to practice as well.

bu yüzden de pratik yapmalısınız.

Okay. “What is it?” 

Tamam aşkım. "Nedir?"

Okay, let’s try it faster three times.

Tamam, üç kez daha hızlı deneyelim.

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

It sounds like one word.

"Nedir?"

Tek kelime gibi geliyor.

Okay, and the answer is also very fast.

Tamam, cevap da çok hızlı.

“It’s a…”

“Bu bir…”

“It’s a…”

“Bu bir…”

“It’s a…”

“Bu bir…”

“It’s a pencil.”

“Bu bir kalem.”

“It’s a chair.”

“It’s a marker.”

"Bu bir sandalye." "Bu bir işaret."

Okay.

Tamam aşkım.

When we have more than one,  we say, “What are they?”.

Birden fazla olduğu zaman “Bunlar nedir?” deriz.

Let’s do it fast three times.

Üç kez hızlı bir şekilde yapalım.

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

"Onlar neler?"

“What are they?”

"Onlar neler?"

Okay.

Tamam aşkım.

And when you answer. “They’re…” 

Ve cevap verdiğinde. “Onlar…”

“They’re pencils”

“Onlar kalem”

“They’re chairs”

“Onlar sandalye”

“They’re markers”

“Onlar işaretleyici”

Okay, so this video was ‘what’ and ‘be’ verbs.

Tamam, yani bu video 'ne' ve 'olmak' fiillerinden oluşuyordu.

I hope you understood, and  I’ll see you in the next video.

Umarım anlamışsındır, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody, and welcome.

Herkese merhaba ve hoş geldiniz.

In this video, we’re going to talk about ‘this’ and ‘that’.

Bu videoda 'bu' ve 'bu' hakkında konuşacağız.

Now ‘this’ and ‘that’ are used to talk about nouns

Artık 'bu' ve 'şu' bize yakın, yakın veya uzak

that are close to us, near or far away.

isimlerden bahsederken kullanılıyor .

Okay.

So let’s look at the board.

Tamam aşkım.

Öyleyse tahtaya bakalım.

“This is a flower.”

"Bu bir çiçek."

Okay, we use ‘this’ to talk about  one noun, “a flower”, that is close.

Tamam, 'bu'yu yakın bir isim olan 'çiçek'ten bahsederken kullanırız.

Okay.

Tamam aşkım.

“This is a flower.”

"Bu bir çiçek."

It’s not far.

Uzak değil.

It’s close.

Yakın.

“That is a flower.”

"Bu bir çiçek."

Okay, we use ‘that’ to talk  about one noun that’s far away.

Tamam, 'that' kelimesini uzaktaki bir isimden bahsederken kullanırız.

So, “That… that is a flower”.

Yani, “Bu… bu bir çiçek”.

Okay.

Tamam aşkım.

For another example…

Başka bir örnek:

“This is a marker.”

“Bu bir işarettir.”

It’s close to me.

Bana yakın.

But “That… that is a marker”.

Ama "Bu… bu bir işarettir".

It’s far away.

Uzak.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

So we know…

Yani biliyoruz ki…

“This is a flower.”

“Bu bir çiçek.”

Okay.

Tamam aşkım.

And “That is a flower... that”.

Ve "Bu bir çiçek... şu".

Now, “Is this a flower”?

Şimdi “Bu bir çiçek mi?”

“What is it?”

"Nedir?"

“It’s a chair.”

"Bu bir sandalye."

So we have to use the negative.

Bu yüzden olumsuzu kullanmalıyız.

“This isn’t a flower.”

"Bu bir çiçek değil."

It’s close by, but it isn’t a flower.

Yakında ama bir çiçek değil.

‘isn’t’ is a contraction for ‘is not’.

'Değil', 'değil'in kısaltmasıdır.

Okay.

Tamam aşkım.

“This isn’t a flower.”

"Bu bir çiçek değil."

“This is a chair.”

"Bu bir sandalye."

“That isn’t a flower.”

"Bu bir çiçek değil."

It’s far away, so we say “that”.

Uzak olduğu için “o” diyoruz.

Again, we have ‘isn’t’, ‘a flower’.

Yine 'değildir', 'bir çiçek' var.

“That’s a chair.”

"Bu bir sandalye."

And let’s take another example.

Ve başka bir örnek alalım.

“This isn’t a pencil.”

"Bu bir kalem değil."

“This is a marker.”

"Bu bir işaret."

And…

Ve...

“That isn’t a pencil.”

"Bu bir kalem değil."

“That is a marker.”

"Bu bir işaret."

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Now we’re going to learn how to use ‘this’ and ‘that’ in a question.

Şimdi bir soruda 'bu' ve 'bu'nun nasıl kullanılacağını öğreneceğiz.

Okay.

Tamam aşkım.

So we know, “This is a flower”.

Yani biliyoruz ki, “Bu bir çiçektir”.

When we make a question, we have to switch.

Soru sorduğumuzda geçiş yapmamız gerekiyor.

We put the ‘be’ verb first.

Önce 'olmak' fiilini koyuyoruz.

So it becomes, “Is this a flower?”.

Yani “Bu bir çiçek mi?” oluyor.

Okay, it’s close by.

Tamam, yakında.

So the answer is, “Yes, it is”.

Yani cevap “Evet, öyle”.

Okay.

Tamam aşkım.

“Is that a flower?”

"Bu bir çiçek mi?"

It’s far away.

Uzak.

The answer is, “Yes, it is”.

Cevap “Evet öyledir”.

Okay, but how about this?

Tamam ama buna ne dersin?

“This isn’t a flower.” So...

"Bu bir çiçek değil." Yani...

“Is this a flower?”.

“Bu bir çiçek mi?”.

The answer is, “No, it isn’t”.

Cevap “Hayır, öyle değil”.

“Is that a flower?”

"Bu bir çiçek mi?"

“No, it isn’t.”

"Hayır, değil."

Okay, here.

Tamam, işte.

“Is this a marker?”.

"Bu bir işaret mi?"

“Yes, it is.”

"Evet öyle."

“Is that a marker?”.

"Bu bir işaret mi?"

“Yes, it is.”

“Is this a pencil?”.

"Evet öyle." "Bu bir kalem mi?".

“No, it isn’t.”

"Hayır, değil."

“Is that a pencil?”.

“No, it isn’t.”

"Bu bir kalem mi?" "Hayır, değil."

Okay, so we learned ‘this’  and ‘that’ in this video.

Tamam, bu videoda 'bunu' ve 'şunu' öğrendik.

I hope you guys understand and  I’ll see you in the next video.

Umarım anlarsınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody and welcome to this video.

Herkese merhaba ve bu videoya hoş geldiniz.

We’re going to talk about how  to use ‘these’ and ‘those’.

'Bunlar' ve 'bunlar'ın nasıl kullanılacağı hakkında konuşacağız.

Okay.

Tamam aşkım.

Uhhh, just like we learned with ‘this’ and ‘that’,

Uhhh, tıpkı 'bu' ve 'bu' ile öğrendiğimiz gibi,

we use ‘these’ and ‘those’ to talk  about nouns that are close to us

'bunlar' ve 'bunlar'ı da bize yakın ya da uzak

or far from us.

isimlerden bahsederken kullanırız

Okay.

. Tamam aşkım.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Now, we know if there is just one,

Artık bir tane varsa

and it’s close to us,

ve yakınımızdaysa

we say, “This is a flower”.

“Bu bir çiçek” deriz.

Okay.

Tamam aşkım.

But there’s more than one.

Ama birden fazla var.

It’s plural.

Çoğuldur.

So we have to say, “These”.

O halde “Bunlar” dememiz lazım.

“These are flowers.”

"Bunlar çiçek."

Again, more than one.

Yine birden fazla.

Now, I change the ‘be’ verb to ‘are’

Şimdi 'olmak' fiilini 'are' olarak değiştirdim

and I added an ‘s’ at the end of ‘flower’.

ve 'çiçek'in sonuna 's' ekledim.

So, “These are flowers.”

Yani “Bunlar çiçek.”

Okay.

Tamam aşkım.

Now, there’s one that’s far away.

Şimdi çok uzakta bir tane var.

We say, “That is a flower.”

“Bu bir çiçek” diyoruz.

But, again, there’s more than one.

Ama yine birden fazla var.

There are two flowers.

İki çiçek var.

So, in that case, we use, “Those are flowers.”

Bu durumda "Bunlar çiçek" ifadesini kullanırız.

“Those are flowers.”

"Bunlar çiçekler."

They’re far away.

Çok uzaktalar.

“Those are flowers.”

"Bunlar çiçekler."

Let’s look at these.

Gelin bunlara bakalım.

“This is a marker.”

"Bu bir işaret."

“These are markers.”

"Bunlar işaretler."

“That is a marker.”

"Bu bir işaret."

“Those are markers.”

"Bunlar işaretler."

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s move on to the next part.

Bir sonraki bölüme geçelim.

So we know “These are flowers”.

Yani “Bunlar çiçek” diye biliyoruz.

They’re close by.

Yakındalar.

And for the flowers that are far away, we say,

Uzaktaki çiçeklere ise

“Those are flowers”.

“Bunlar çiçek” deriz.

Okay.

Tamam aşkım.

But over here we have ‘chairs’.

Ama burada 'sandalyelerimiz' var.

So, we have to use the negative.

Bu yüzden olumsuzu kullanmalıyız.

Okay.

We use the contraction ‘aren’t’

Tamam aşkım.

'are not'un kısaltması olan 'are not' kısaltmasını

which is short for ‘are not’.

kullanırız .

“These aren’t flowers.”

"Bunlar çiçek değil."

“These aren’t flowers.

“Bunlar çiçek değil.

Okay, and for the chairs that are far away,

Tamam, uzaktaki sandalyeler için de

we say, “Those aren’t flowers”.

“Bunlar çiçek değil” diyoruz.

“Those aren’t flowers.”

Okay, and let’s try with the markers.

"Bunlar çiçek değil."

Tamam, işaretleyicileri deneyelim.

“These aren’t pens.”

"Bunlar kalem değil."

“These aren’t pens.”

"Bunlar kalem değil."

Okay, and far away.

Tamam ve çok uzakta.

“Those aren’t pens.”

"Bunlar kalem değil."

“Those aren’t pens.”

"Bunlar kalem değil."

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, now we’re going to make some questions.

Tamam, şimdi bazı sorular soracağız.

We know, “These are flowers”.

“Bunlar çiçek” diye biliyoruz.

When you want to make a  question, you have to change

Soru yapmak istediğinizde

‘these are’ and put the ‘be’ verb first.

'bunlar'ı değiştirip 'be' fiilini ilk sıraya koymalısınız.

So, it becomes, “Are these flowers?”.

Yani “Bunlar çiçek mi?” oluyor.

“Are these flowers?”

"Bunlar çiçek mi?"

And the answer is “Yes, they are.”

Ve cevap "Evet, öyleler."

Okay, now the flowers are far away.

Tamam, artık çiçekler çok uzakta.

So we say, “Are those flowers?”.

Biz de “Bunlar çiçek mi?” diyoruz.

“Are those flowers?”

"Bunlar çiçek mi?"

And again, the answer is “Yes, they are.”

Ve yine cevap “Evet, öyleler”.

Okay. Now here, we have chairs.

Tamam aşkım. Şimdi burada sandalyelerimiz var.

“Are these flowers?”

"Bunlar çiçek mi?"

The answer is “No, they aren’t.”

Cevap "Hayır, değiller."

Okay, now they’re far away.

Tamam, şimdi çok uzaktalar.

“Are those flowers?”

"Bunlar çiçek mi?"

And again, the answer is “No, they aren’t.”

Cevap yine "Hayır, değil."

How about these? “Are these markers?”

Peki ya bunlar? "Bu işaretler mi?"

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

“Are those markers?”

"Bu işaretler mi?"

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

“Are these pens?”

“Bu kalemler mi?”

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

“Are those pens?”

“No, they aren’t.”

"Bunlar kalem mi?" "Hayır, değiller."

Okay, so in this video, we learned  how to use ‘these’ and ‘those’.

Tamam, bu videoda 'bunları' ve 'bunları' nasıl kullanacağımızı öğrendik.

I hope you guys understand and I’ll see you in the next video.

Umarım anlarsınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Let’s do some practice with ‘this’, ‘that’,  

'Bu', 'şu', 'bunlar' ve 'bunlar'

‘these’, and ‘those’. First, I have this pen.

ile biraz pratik yapalım . Öncelikle bu kalemi aldım.

I have to say, “This is a pen.”

“Bu bir kalemdir” demem gerekiyor.

“This is a pen.”

"Bu bir kalem."

Okay.

Tamam aşkım.

Over there, “That is a pen.”

Orada, “Bu bir kalem.”

“That is a pen.”

"O bir kalem."

Now, I have two pens.

Artık iki kalemim var.

“These are pens.”

"Bunlar tükenmez kalemler."

“These are pens.”

"Bunlar tükenmez kalemler."

Okay, I’m going to move them far away.

Tamam, onları uzağa taşıyacağım.

“Those are pens.”

"Bunlar kalem."

“Those are pens.”

"Bunlar kalem."

Okay, let’s move on to questions.

Neyse sorulara geçelim.

I have one pen.

Bir tane kalemim var.

“Is this a pen?”

"Bu bir kalem mi?"

“Yes, it is.”

"Evet öyle."

“Is this a cookie?”

“Bu bir kurabiye mi?”

“No, it isn’t.”

"Hayır, değil."

“Is that a pen?”

“Yes, it is.”

"Bu bir kalem mi?" "Evet öyle."

“Is that a cookie?”

“No, it isn’t.”

"Bu bir kurabiye mi?"

"Hayır, değil."

Okay, two pens.

Tamam, iki kalem.

“Are these pens?”

“Bu kalemler mi?”

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

“Are these cookies?”

“Bunlar kurabiye mi?”

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

Okay, now they’re over here.

Tamam, şimdi buradalar.

“Are those pens?”

"Bunlar kalem mi?"

Yes, they are?”

Evet onlar?"

“Are those cookies?”

"Bunlar kurabiye mi?"

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

Okay, so that was our practice

Tamam, 'bu', 'bu', 'bunlar' ve 'bunlar' için yaptığımız uygulama buydu

for ‘this’, ‘that’, ‘these’, and ‘those’.

.

I hope you guys understood and  I’ll see you in the next video.

Umarım anladınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to  learn about possessive adjectives.

Bu videoda iyelik sıfatlarını öğreneceğiz.

We use possessive adjectives to show that something belongs to me,

Bir şeyin bana ait olduğunu

or something belongs to someone else.

veya bir şeyin başkasına ait olduğunu belirtmek için iyelik sıfatlarını kullanırız.

I own something or someone owns something.

Bir şeye sahibim ya da birisi bir şeye sahip.

Okay.

Tamam aşkım.

So let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Now last time we learned about subjective pronouns

Geçen sefer öznel zamirleri öğrenmiştik

and here they are.

ve işte buradalar.

‘I’, ‘he’, ‘she’, ‘it’, ‘you’, ‘we’, ‘they’.

'Ben', 'o', 'o', 'o', 'sen', 'biz', 'onlar'.

And here are the possessive adjectives.

Ve işte iyelik sıfatları.

Okay.

Tamam aşkım.

‘My’.

'Benim'.

We use ‘my’ to show that something belongs to me.

Bir şeyin bana ait olduğunu belirtmek için 'my' kullanırız.

Okay.

Tamam aşkım.

‘His’.

'Onun'.

This means that something belongs to one man or one boy.

Bu, bir şeyin bir adama ya da bir çocuğa ait olduğu anlamına gelir.

‘Her’.

'O'.

We use that to show something belongs to one woman or one girl.

Bir şeyin bir kadına veya bir kıza ait olduğunu göstermek için bunu kullanırız.

‘Its’.

'Onun'.

We use ‘its’ to show that something belongs to an animal.

Bir şeyin bir hayvana ait olduğunu belirtmek için 'its' kullanırız.

We use ‘your’ to show that  something belongs to you.

Bir şeyin size ait olduğunu belirtmek için 'sizin' ifadesini kullanırız.

Okay.

Tamam aşkım.

‘Our’.

'Bizim'.

‘Our’ means that something belongs to me and you or me and somebody else.

'Bizim', bir şeyin bana ve sana ya da bana ve başkasına ait olduğu anlamına gelir.

Okay, or me and other people.

Tamam, ya da ben ve diğer insanlar.

Okay, and last.

Tamam ve sonuncusu.

We use ‘their’ to show that something belongs to many people.

Bir şeyin birçok kişiye ait olduğunu göstermek için 'onların' ifadesini kullanırız.

Okay, not me, but many people.

Tamam, ben değil ama birçok insan.

Okay, now I want you to pay  attention to three special words.

Tamam şimdi sizden üç özel kelimeye dikkat etmenizi istiyorum.

‘Its’, ‘your’ and ‘their’.

'Onun', 'sizin' ve 'onların'.

Now I want you to notice these words sound like other words.

Şimdi bu kelimelerin kulağa başka kelimeler gibi geldiğini fark etmenizi istiyorum.

So you have to be careful  not to get them confused.

Bu yüzden onları karıştırmamaya dikkat etmelisiniz.

And I’m going to explain.

Ve açıklayacağım.

‘Its’ sounds like the contraction for ‘it is’; ‘it’s’.

'Onun' kulağa 'it is'in kısaltması gibi geliyor; 'onun'.

Okay, so, don’t get that confused.

Tamam, o yüzden kafanı bu kadar karıştırma.

‘Your’ sounds like the contraction for ‘you are’ ‘you’re’.

'Sizin', 'siz' 'siz'in kısaltması gibi geliyor.

Okay.

Tamam aşkım.

So make sure you use this one to show possession.

Bu yüzden bunu mülkiyeti göstermek için kullandığınızdan emin olun.

Okay.

Tamam aşkım.

And the last word, ‘their’, it actually sounds like two other words.

Ve son kelime olan 'onların' aslında kulağa başka iki kelime gibi geliyor.

The contraction for ‘they are’ ‘they’re’

'Onlar'ın kısaltması 'onlar'

or the word t-h-e-r-e, the  other word ‘there’. Okay.

ya da orada kelimesinin kısaltması, diğer kelime 'orada'. Tamam aşkım.

So please don’t get those confused.

O yüzden lütfen bunları karıştırmayın.

Now I know all of this sounds very hard,

Bütün bunların kulağa çok zor geldiğini biliyorum

but if you practice with me,  I’m sure you’ll understand.

ama benimle pratik yaparsan eminim anlayacaksın.

So let’s move on to the next part.

O halde bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s practice together.

Tamam, birlikte pratik yapalım.

Now, here I have a marker.

Şimdi burada bir işaretleyicim var.

It belongs to me.

O bana ait.

So, I have to say, “This is my marker.”

O yüzden “Bu benim işaretim” demem gerekiyor.

“This isn’t your marker.”

“Bu senin işaretin değil.”

“This is my marker.”

"Bu benim işaretim."

Okay, let’s look at this boy.

Tamam, hadi şu çocuğa bakalım.

He has a hat.

Şapkası var.

So, I have to say, “This is his hat.”

O yüzden “Bu onun şapkası” demek zorundayım.

“This is his hat.”

"Bu onun şapkası."

“This isn’t my hat.”

"Bu benim şapkam değil."

“This isn’t your hat.”

“Bu senin şapkan değil.”

Okay.

Tamam aşkım.

And this girl has a dress.

Ve bu kızın bir elbisesi var.

So, “This is her dress.”

Yani “Bu onun elbisesi.”

“This is her dress.”

"Bu onun elbisesi."

“This isn’t my dress.”

"Bu benim elbisem değil."

“This isn’t your dress.”

"Bu senin elbisen değil."

Okay, in this picture there’s an animal; a dog…and it has a ball.

Tamam, bu resimde bir hayvan var; bir köpek…ve bir topu var.

I have to say, “This is its ball.”

“Bu onun topu” demem gerekiyor.

“This is its ball.”

"Bu onun topu."

“This isn’t my ball.”

"Bu benim topum değil."

and “This isn’t your ball.”

ve "Bu senin topun değil."

Now, in this picture, we have two people.

Şimdi bu resimde iki kişiyiz.

Okay, and they both own this house.

Tamam, ikisi de bu evin sahibi.

So, “This is their house.”

Yani “Burası onların evi.”

“This is their house.”

"Bu onların evi."

Okay, now a little bit farther away, we have three books.

Tamam, şimdi biraz daha uzakta üç kitabımız var.

Okay.

Tamam aşkım.

And this boy and girl have the books here.

Ve bu oğlan ve kızın kitapları burada.

So, we have to say “those”.

O halde “bunlar” demek zorundayız.

And because we have more than one,

Birden fazla kelimemiz olduğu için

we have to use ‘are’.

'are' kullanmak zorundayız.

Okay.

Tamam aşkım.

“Those are their books.”

"Bunlar onların kitapları."

“Those are their books.”

“Those aren’t my books.”

"Bunlar onların kitapları."

"Bunlar benim kitaplarım değil."

“Those aren’t your books.”

“Bunlar senin kitapların değil.”

Okay.

Tamam aşkım.

And the last one.

Ve sonuncusu.

Here’s the county Korea.

İşte Kore ilçesi.

Okay, we all live here.

Tamam, hepimiz burada yaşıyoruz.

So we say, “This is our country.”

Biz de “Burası bizim ülkemiz” diyoruz.

“This is our country.”

“Burası bizim ülkemiz.”

Okay, let’s move on to the next  part for some more practice.

Tamam, biraz daha pratik yapmak için bir sonraki bölüme geçelim.

Here are some practice sentences.

İşte bazı pratik cümleler.

We’re going to put possessive  adjectives on these lines.

Bu satırlara iyelik sıfatlarını koyacağız.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s try together.

Öyleyse birlikte deneyelim.

“I put candy in ____ mouth.”

“Şekeri ____ ağzına koydum.”

Okay, this is a mouth.

Tamam, bu bir ağız.

“I put candy in ……”

“İçine şeker koydum…”

What should we put?

Ne koymalıyız?

“my mouth.”

"ağzım."

Okay, next.

Tamam, sıradaki.

“John.”

"John."

John is one man or boy.

John bir adam ya da oğlan.

“John lost ____ bag.”

“John ____ çantasını kaybetti.”

Okay, for one man or boy, we say, “his”.

Tamam, bir erkek veya oğlan çocuğu için "onun" diyoruz.

“John lost his bag.”

"John çantasını kaybetti."

Okay, “The parents…”

Tamam, “Ebeveynler…”

That’s more than one person. That’s two people.

Bu birden fazla kişi demek. Bu iki kişi.

So, “The parents love ____ baby.”

Yani, "Ebeveynler ____ bebeği seviyor." “Onların”

We have to put…

ifadesini koymalıyız

“their”.

.

“The parents love their baby.”

“Ebeveynler bebeklerini seviyor.”

Okay. And here, “The dog…”

Tamam aşkım. Ve burada, “Köpek…”

Okay, ‘the dog’ is an animal.

Tamam, 'köpek' bir hayvandır.

So, “The dog eats ____ food.”

Yani, "Köpek ____ yemek yiyor."

What do we put?

Ne koyacağız?

We have to say, “its”.

“Onun” demeliyiz.

“The dog eats its food.”

"Köpek yemeğini yiyor."

Okay, let’s look at some more examples.

Tamam, birkaç örneğe daha bakalım.

Let’s continue.

Devam edelim.

“_____ names are Paul and Sam.”

“_____ isimler Paul ve Sam.”

Okay, we have two people, Paul, and Sam.

Tamam, iki kişimiz var, Paul ve Sam.

And the plural names.

Ve çoğul isimler.

So we have to say, “Their”.

O halde “Onların” demeliyiz.

“Their names are Paul and Sam.”

"İsimleri Paul ve Sam."

Okay.

Tamam aşkım.

“Can I use ____ phone?”

“____ telefonu kullanabilir miyim?”

Okay, I’m asking you.

Tamam sana soruyorum.

So I have to say, “Can I use… your phone?”

Bu yüzden şunu söylemek zorundayım: "Telefonunu kullanabilir miyim?"

Okay.

Tamam aşkım.

And the next one. “_____ make-up looks good.”

Ve bir sonraki. “_____makyaj güzel görünüyor.”

Whose make-up? Well, usually  girls or women wear make-up.

Kimin makyajı? Genelde kızlar veya kadınlar makyaj yapar.

So, I’m going to say,

O yüzden

“Her make-up looks good.”

“Makyajı çok güzel görünüyor” diyeceğim

Okay, and…

. Tamam, ve…

“_____ videos are helpful to you.”

“_____ videolar size yardımcı oluyor.”

Okay, these are the videos that we make. Right?

Tamam, bunlar bizim yaptığımız videolar. Sağ?

We teach English in these videos.

Bu videolarda İngilizce öğretiyoruz.

So, the answer is “our”.

Yani cevap “bizim”.

“Our videos are helpful to you.”

“Videolarımız size yardımcı oluyor.”

Or we sure hope they are.

Ya da öyle olduklarını umuyoruz.

Okay, so in this video, we learned  how to use possessive adjectives.

Tamam, bu videoda iyelik sıfatlarının nasıl kullanılacağını öğrendik.

Don’t forget you have to  put a noun after each one.

Her birinin arkasına bir isim koymanız gerektiğini unutmayın.

I hope you understand, and I hope to see you in the next video.

Umarım anlarsınız ve bir sonraki videoda görüşmek üzere.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody and welcome.

Herkese merhaba ve hoş geldiniz.

In this video, we’re going to learn about possessive pronouns.

Bu videoda iyelik zamirlerini öğreneceğiz.

Okay.

And we use possessive pronouns to show that something belongs to us

Tamam aşkım. Ve bir şeyin bize ait olduğunu

or something is owned by us.

veya bir şeyin bize ait olduğunu belirtmek için iyelik zamirlerini kullanırız.

Okay, or someone else.

Tamam ya da başka biri.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Now, last time we learned  about subjective pronouns.

Şimdi, geçen sefer öznel zamirleri öğrenmiştik.

And here they are.

Ve işte buradalar.

Okay.

Tamam aşkım.

And in another video, we talked  about possessive adjectives.

Bir başka videomuzda ise iyelik sıfatlarından bahsettik.

And here they are.

Ve işte buradalar.

Okay.

Tamam aşkım.

And over here are the possessive pronouns that we’re going to talk about in this video.

Ve burada da bu videoda konuşacağımız iyelik zamirleri var.

Now, possessive adjectives and possessive pronouns are the same.

Şimdi, iyelik sıfatları ve iyelik zamirleri aynıdır.

They show possession.

Sahip olduklarını gösteriyorlar.

Which means, I own something.

Bunun anlamı, bir şeye sahibim.

Something belongs to me…or to someone else.

Bir şey bana ait…ya da bir başkasına.

Okay.

Tamam aşkım.

The only difference is that they’re used a little differently.

Tek fark, biraz farklı kullanılmalarıdır.

For possessive adjectives, you have to put a noun after.

İyelik sıfatları için arkasına bir isim koymanız gerekir.

Okay.

“My dog.”

Tamam aşkım.

"Benim köpeğim."

Okay.

But for possessive pronouns, you don’t have to put a noun after it.

Tamam aşkım.

Ancak iyelik zamirleri için ondan sonra bir isim koymanıza gerek yoktur.

Okay, you can just say “mine”.

Tamam, sadece "benim" diyebilirsin.

Okay.

Tamam aşkım.

So let’s go through each one.

Öyleyse her birinin üzerinden geçelim.

“My"

“Benim”

"Mine”

“Benim”

Okay.

Tamam.

And this is the same.

Ve bu aynı.

“His"

"Onun"

"His”

"Onun"

Okay.

For ‘her’, we say “hers”.

Tamam.

'Onun' için 'onun' diyoruz.

We add an ‘s’.

's' ekliyoruz.

“Hers”

“Onun”

“Its"

“Onun”

"Its”

“Onun”

Again, it’s the same.

Yine aynı.

“Your"

“Sizin”

"Yours”

“Sizin”

We have to put an ‘s’.

Bir 's' koymalıyız.

“Yours”

“Sizin”

“Our"

“Bizim”

"Ours” and “Their"

“Bizim” ve “Onların”

"Theirs”

“Onların”

Okay, again, I know that this can be really confusing, but let’s practice some more.

Tamam, yine, bunun gerçekten kafa karıştırıcı olabileceğini biliyorum, ama hadi biraz daha pratik yapalım.

Okay.

And let’s move on to the next part.

Tamam aşkım.

Ve bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s practice together.

Tamam, birlikte pratik yapalım.

Now, “This is my marker.”

Şimdi, “Bu benim işaretim.”

But with possessive pronouns, you do not have to put a noun after.

Ancak iyelik zamirlerinde arkasına bir isim koymanıza gerek yoktur.

Okay, so I can say, “This is mine.”

Tamam, “Bu benim” diyebilirim.

“This isn’t yours.”

"Bu senin değil."

“This is mine.”

"Bu benim."

Okay, let’s look at the board.

Tamam, tahtaya bakalım.

This boy has a hat.

Bu çocuğun şapkası var.

So we say, “This is his.”

Biz de “Bu onundur” diyoruz.

“This isn’t mine.”

"Bu benim değil."

“This isn’t yours.”

"Bu senin değil."

“This is his.”

"Bu onun."

The girl has a dress.

Kızın bir elbisesi var.

“This is hers.”

"Bu onun."

“This isn’t mine.”

“This isn’t yours.”

"Bu benim değil."

"Bu senin değil."

“This is hers.”

"Bu onun."

Okay.

Tamam aşkım.

Now with ‘its’, it’s kind of different.

Şimdi 'onun' ile durum biraz farklı.

Okay.

You still have to put a noun,

Tamam aşkım.

Yine de bir isim koymanız gerekiyor,

so you can’t say, “This is its.”

dolayısıyla “Bu, bu.” diyemezsiniz.

You have to say, “This is its ball.”

“Bu onun topu” demeniz gerekiyor.

Again, “This is its ball.”

Tekrar, “Bu onun topu.”

“This isn’t mine.”

“This isn’t yours.”

"Bu benim değil."

"Bu senin değil."

“This is its ball.”

"Bu onun topu."

Okay.

Now we have two people who have a house.

Tamam aşkım.

Artık iki kişinin de evi var.

“This is theirs.”

"Bu onların."

“This isn’t mine.”

“This isn’t yours.”

"Bu benim değil."

"Bu senin değil."

“This is theirs.”

"Bu onların."

Okay.

Now over here, we have some books and we’re going to say that they belong to these two people.

Tamam aşkım.

Şimdi burada bazı kitaplarımız var ve bunların bu iki kişiye ait olduğunu söyleyeceğiz.

Okay.

Tamam aşkım.

So we’re going to use the plural ‘be’ verb; ‘are’.

Bu yüzden çoğul 'olmak' fiilini kullanacağız; 'vardır'.

Okay.

Tamam aşkım.

“These are theirs.”

"Bunlar onların."

“These aren’t mine.”

"Bunlar benim değil."

“These aren’t yours.”

"Bunlar senin değil."

“These are theirs.”

"Bunlar onların."

Okay.

Tamam aşkım.

And last, we have a picture of Korea.

Ve son olarak Kore'nin bir resmi var.

Okay.

Tamam aşkım.

“This is ours.”

"Bu bizim."

“This is ours.”

"Bu bizim."

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s look at these examples.

Tamam, hadi bu örneklere bakalım.

We have to put in some possessive pronouns.

Bazı iyelik zamirlerini eklemeliyiz.

Okay.

Tamam aşkım.

“That lipstick is _____.”

“Bu ruj _____.”

Okay, well we have the noun ‘lipstick’ and usually a girl or woman wears lipstick,

Tamam, elimizde 'ruj' ismi var ve genellikle bir kız ya da kadın ruj sürer,

so we’re going to use the possessive pronoun ‘hers’.

bu yüzden 'onunki' iyelik zamirini kullanacağız.

Okay.

Tamam aşkım.

“That lipstick is hers.”

"Bu ruj onun."

Okay.

Tamam aşkım.

The next sentence.

Sonraki cümle.

“That sports car is _____.”

“Bu spor araba _____.”

Okay.

Tamam aşkım.

Again, usually a man will drive a sports car.

Yine, genellikle bir erkek spor araba kullanır.

So, we can say, “That sports car is his.”

Yani “Bu spor araba onun” diyebiliriz.

Okay.

Tamam aşkım.

Now, let’s look at these last two.

Şimdi bu son ikisine bakalım.

“This money is mine, not yours.”

"Bu para benim, senin değil."

“This money is mine; it belongs to me.”

“Bu para benim; o bana ait."

“It doesn’t belong to you.”

"O sana ait değil."

Not yours.

Senin değil.

Okay.

Tamam aşkım.

And the last one.

Ve sonuncusu.

“Dokdo is ours.”

“Dokdo bizimdir.”

It’s Koreas.

Burası Kore.

Right…

Doğru...

“Not theirs.”

"Onların değil."

Not Japan’s.

Japonya'nın değil.

“It belongs to us.”

"Bu bize ait."

So we say, “It’s ours.”

Biz de “Bu bizimdir” diyoruz.

Okay, so in this video, we  learned possessive pronouns.

Tamam, bu videoda iyelik zamirlerini öğrendik.

I hope you understand, and I’ll see you in the next video.

Umarım anlarsınız, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal. Bu, 'bu', 'şu', 'bunlar', 'bunlar',

This is a checkup for ‘this’,  ‘that’, ‘these’, ‘those’,

iyelik sıfatları ve iyelik zamirleri

possessive adjectives, and possessive pronouns.

için bir kontroldür .

Okay.

Tamam aşkım.

Now here, I want you to focus on ‘this’, ‘that’, ‘these’, and ‘those’.

Şimdi burada 'bu', 'şu', 'bunlar' ve 'bunlar'a odaklanmanızı istiyorum.

Okay, so here’s the first example.

Tamam, işte ilk örnek.

We have a dog.

Bizim bir köpeğimiz var.

One dog.

Bir köpek.

So we have to use ‘this’ or ‘that’.

Bu yüzden 'bu' veya 'bu' kullanmak zorundayız.

Okay.

Tamam aşkım.

If it’s close, I say, “This is a dog.”

Yakındaysa “Bu bir köpek” derim.

If it’s far away, I say, “That is a dog.”

Eğer uzaktaysa “Bu bir köpek” derim.

So, I’m going to write ‘this’.

O yüzden 'bunu' yazacağım.

Okay.

Tamam aşkım.

The next one says, “…are balloons.”

Bir sonraki, “…balonlardır” diyor.

“…are balloons.” With an ‘s’.

“…balonlardır.” 's' ile.

There’s more than one.

Birden fazla var.

So can we use ‘this’ or ‘that’?

Peki 'bu' veya 'bu' kullanabilir miyiz?

No.

Hayır.

We have to use ‘these’ or ‘those’.

'Bunları' veya 'bunları' kullanmak zorundayız.

So, if it’s close, I say “These are balloons.”

Yani yakınsa “Bunlar balon” derim.

If they are far, “Those are balloons.”

Eğer uzaktalarsa “Bunlar balon.”

Okay.

Tamam aşkım.

So let’s write ‘those’.

O halde 'bunları' yazalım.

“Those are balloons.”

"Bunlar balon."

Okay.

Tamam aşkım.

Now when we ask the question,

Şimdi “Bu kalemler mi?”

“Are these pens?”

sorusunu sorduğumuzda.

we have more than one.

birden fazlamız var.

“These pens.” With an ‘s’.

"Bu kalemler." 's' ile.

Okay.

Tamam aşkım.

I can put two answers here.

Buraya iki cevap koyabilirim.

“No, ___ aren’t.”

“Hayır, ___ değil.”

I can say “No, these aren’t.”

“Hayır bunlar değil” diyebilirim.

Or… I can say “No, they..."  more than one "... they aren’t.”

Veya… “Hayır, onlar...” birden fazla “... değiller” diyebilirim.

Okay.

Tamam aşkım.

The next one. “These ____ eyes.”

Sıradaki. “Bu ____ gözler.”

We need a ‘be’ verb.

Bir 'olmak' fiiline ihtiyacımız var.

Okay.

Tamam aşkım.

There’s more than one, right.

Birden fazla var, değil mi?

There are two eyes.

İki göz var.

So, “These are eyes.”

Yani “Bunlar gözler.”

Okay.

Tamam aşkım.

And here “…is a nose.”

Ve burada “…bir burun.”

One.

Bir.

A nose.

And it’s close.

Bir burun.

Ve çok yakın.

So, I have to say, “This is a nose.”

O yüzden “Bu bir burun” demek zorundayım.

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

We’re going to do some more checkup.

Biraz daha kontrol yapacağız.

Now here, I want you to focus on possessive adjectives and possessive pronouns.

Şimdi sizden iyelik sıfatları ve iyelik zamirleri üzerine odaklanmanızı istiyorum.

Let’s look at the first example.

İlk örneğe bakalım.

“These are my pen.”

"Bunlar benim kalemim."

Okay.

Tamam aşkım.

We have ‘these…are’.

Elimizde 'bunlar... bunlar' var.

This means we need more than one.

Bu, birden fazlasına ihtiyacımız olduğu anlamına geliyor.

Right…

Doğru…

More than one pen.

Birden fazla kalem.

So, we have to put ‘s’.

Yani 's' koymamız gerekiyor.

“These are my pens.”

"Bunlar benim kalemlerim."

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s look at these two together.

Gelin bu ikisine birlikte bakalım.

“Those aren’t her children.”

"Bunlar onun çocukları değil."

Okay.

Tamam aşkım.

So we can also say, “Those aren’t ____.”

Yani şunu da söyleyebiliriz: "Bunlar ____ değil."

What do we put?

Ne koyacağız?

“… her children.”

"… Onun çocukları."

We can always say, “Those aren’t hers.”

Her zaman “Bunlar onun değil” diyebiliriz.

Okay.

Tamam aşkım.

We don’t need a noun here.

Burada bir isme ihtiyacımız yok.

We do need a noun over here, though.

Ancak burada bir isme ihtiyacımız var.

Okay.

Tamam aşkım.

Then, “Is it yours?”

Sonra "Senin mi?"

“Is it yours?”

"Bu senin mi?"

“Yes, it’s _____.”

"Evet öyle _____."

There’s no noun.

İsim yok.

We have to say…

“Benim” demeliyiz

“mine”.

.

“Is it yours?”

"Bu senin mi?"

“Yes, it’s mine.”

"Evet, o benim."

Okay.

Tamam aşkım.

And the last two…

Ve son ikisi…

” _____ these his shoes?”

“_____ bu onun ayakkabıları mı?”

We need a ‘be’ verb here.

Burada 'olmak' fiiline ihtiyacımız var.

” _____ these his shoes?”

“_____ bu onun ayakkabıları mı?”

We have ‘these’, and we have ‘shoes’ with an ‘s’.

'Bunlar'ımız var ve üzerinde 's' olan 'ayakkabılarımız' var.

So we need the plural ‘be’ verb.

Bu yüzden çoğul 'olmak' fiiline ihtiyacımız var.

“Are”. “Are these his shoes?”

"Var". "Bu onun ayakkabıları mı?"

Okay.

And the answer. “No, they…”

Tamam aşkım.

Ve cevap. “Hayır, onlar…”

Plural.

Çoğul.

“…are.”

“...varlar.”

We have ‘no’. “No, they aren’t”

'Hayır'ımız var. “Hayır, değiller.”

Okay.

Tamam.

“Are not, aren’t”.

"Değil, değil".

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s move on to the next part.

Bir sonraki bölüme geçelim.

For this last part, we’re going to look at these sentences.

Bu son kısımda bu cümlelere bakacağız.

But they’re all wrong.

Ama hepsi yanılıyor.

They all have mistakes.

Hepsinin hataları var.

So you have to find the mistakes for me.

Bu yüzden benim için hataları bulmalısın.

Okay.

Tamam aşkım.

So, the first one says, “That are chairs.”

Yani ilki şöyle diyor: "Bunlar sandalyeler."

Hmmmm, we know that’s wrong.

Hmmmm, bunun yanlış olduğunu biliyoruz.

‘That’ is used for singular nouns.

'That' tekil isimler için kullanılır.

One.

Bir.

But it says “are” and it says “chairs” with an ‘s’.

Ama “vardır” diyor ve “s” ile “sandalyeler” diyor.

So, we have to change this word.

O halde bu kelimeyi değiştirmemiz gerekiyor.

We can say, “These are chairs.”

“Bunlar sandalye” diyebiliriz.

or “Those are chairs.”

veya “Bunlar sandalyeler.”

Okay.

Tamam aşkım.

“This book is my.”

“Bu kitap benim.”

Hmm.

Hmm.

We have the possessive pronoun ‘my’.

'Benim' iyelik zamirimiz var.

But remember, you have to have a noun after,

Ama unutmayın, sonrasında bir ismin olması gerekir

but there’s no noun.

ama isim yoktur.

So, we can change this to the  possessive adjective ‘mine’.

Yani bunu iyelik sıfatı 'benim' olarak değiştirebiliriz.

Okay.

You don’t need a noun if you say ‘mine’.

Tamam aşkım.

'Benim' diyorsan isme ihtiyacın yok.

Okay.

Tamam aşkım.

“That is he house.”

"Burası onun evi."

Hmm.

Hmm.

We want to show that this house belongs to this man or boy.

Bu evin bu adama ya da çocuğa ait olduğunu göstermek istiyoruz.

“That is he house.”

"Burası onun evi."

But this word ‘he’, does not show possession.

Ancak bu 'o' kelimesi sahiplenmeyi göstermez.

Okay.

Tamam aşkım.

So, we say, “This is his house.”

Biz de “Burası onun evi” diyoruz.

‘His’, then the noun ‘house’.

'Onun', ardından isim 'ev'.

Similarly, for the next one.

Benzer şekilde bir sonraki için de.

“She name is Jenny.”

"Adı Jenny."

We want to show that this name belongs to Jenny.

Bu ismin Jenny'ye ait olduğunu göstermek istiyoruz.

So, we say…

Yani “o” diyoruz

“her”.

.

“Her name is Jenny.”

"Adı Jenny."

Okay, and the last one is also similar.

Tamam, sonuncusu da benzer.

“It’s ours house.”

“Burası bizim evimiz.”

Now, if we don’t have ‘house’, “It’s ours.”

Artık ‘evimiz’ yoksa ‘bizimdir’.

We can say that.

Bunu söyleyebiliriz.

But since we have a noun, …

Ama elimizde bir isim olduğu için …

we use the possessive pronoun,

iyelik zamirini kullanırız,

“It’s ‘our’ house.”

“Burası 'bizim' evimiz.”

Okay.

Tamam aşkım.

That was the checkup for possessive  pronouns, possessive adjectives,

Bu, iyelik zamirleri, iyelik sıfatları, 'bu', 'şu', 'bunlar' ve 'bunlar'ın kontrolüydü

‘this’, ‘that’, ‘these’, and ‘those’.

.

I hope you understood, and I’ll see you in the next video.

Umarım anlamışsındır, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to talk about the articles; ‘a’, ‘an’ and ‘the’.

Bu videoda yazılardan bahsedeceğiz; 'a', 'an' ve 'the'.

Now this can be very confusing, so please make sure you pay careful attention.

Bu çok kafa karıştırıcı olabilir, bu nedenle lütfen dikkatli olun.

We use articles in front of nouns.

İsimlerin önünde artikeller kullanırız.

Okay, so remember that and  let’s look at the board.

Tamam, bunu unutma ve tahtaya bakalım.

First, we use ‘a’ or ‘an’ when we’re talking about any one thing.

Öncelikle herhangi bir şeyden bahsederken 'a' veya 'an'ı kullanırız.

For example, let’s say I  say, “A banana is delicious.”

Örneğin diyelim ki “Bir muz çok lezzetlidir.”

Okay, that means all bananas.

Tamam, bu tüm muzlar anlamına geliyor.

Any banana is delicious.

Herhangi bir muz lezzetlidir.

“A banana is delicious.”

"Bir muz çok lezzetlidir."

Okay, let’s jump over here.

Tamam, hadi buraya atlayalım.

If I’m talking about a specific banana…

Belirli bir muzdan bahsediyorsam…

maybe I have a banana in my hand.

belki elimde bir muz vardır.

It’s specific, not any banana, this one.

Bu spesifik bir şey, herhangi bir muz değil, bu.

I have to use ‘the’,

' Muz eski

“The banana is old.”

' anlamında 'the' kullanmam gerekiyor

Okay. This one.

. Tamam aşkım. Bu.

I can’t say, “A banana is old.”

“Muz eskidir” diyemem.

Then that means all bananas are old.

O zaman bu, tüm muzların eski olduğu anlamına gelir.

And that’s not true. Just this one.

Ve bu doğru değil. Sadece bu.

So, I say, “The banana is old.”

Ben de "Muz eski" diyorum.

Okay, let’s move over here.

Tamam, buraya geçelim.

We also use ‘a’ or ‘an’ when we’re talking about something for the first time.

Ayrıca bir şeyden ilk kez bahsederken 'a' veya 'an'ı kullanırız.

So, I have another example here.

Burada başka bir örneğim var.

“I watched a movie.”

"Ben bir film izledim."

Okay.

I’m talking about this movie for the first time, so I have to use “…a movie”.

Tamam aşkım.

İlk defa bu filmden bahsediyorum o yüzden “…bir film” kullanmak zorundayım.

But, if I want to talk about this movie again,

Ama bu filmden tekrar bahsetmek istersem,

for the second time, or the  third time or fourth, fifth…

ikinci kez, üçüncü kez, dördüncü, beşinci kez…

it doesn’t matter.

hiç önemi yok.

I have to use ‘the’.

'The'yi kullanmam gerekiyor.

“The movie was fun.”

“Film eğlenceliydi.”

I’m talking about this one. The specific.

Bundan bahsediyorum. Spesifik.

“The movie was fun.”

“Film eğlenceliydi.”

I can’t say, “A movie was fun.”

“Film eğlenceliydi” diyemem.

That means all movies are fun.

Bu, tüm filmlerin eğlenceli olduğu anlamına gelir.

That’s not true.

Bu doğru değil.

“The movie was fun.”

“Film eğlenceliydi.” Tamam, ayrıca

Okay, and I also use ‘the’

tek ve tek bir ismi olan bir isimden bahsederken

when I’m talking about a noun  where there’s only one and only.

de "the" sözcüğünü kullanıyorum .

Okay.

Tamam aşkım.

For example, there’s only one sun.

Mesela tek bir güneş var.

Okay, when I look at the  sky, there’s only one sun.

Tamam, gökyüzüne baktığımda sadece bir güneş var.

So, I say, “The sun.”

Ben de “Güneş” diyorum.

“The sun is hot.”

"Güneş sıcak."

I cannot say, “A sun.”

“Güneş” diyemiyorum.

That’s wrong.

Bu yanlış.

When there’s one and only, we say, “The sun.”

Bir ve tek olduğunda “Güneş” deriz.

Okay.

Let’s look at some more examples.

Tamam aşkım.

Birkaç örneğe daha bakalım.

The first example says, “A lion is dangerous.”

İlk örnekte “Aslan tehlikelidir” diyor.

I have to use ‘a’ because I’m  talking about any one lion.

'A' kullanmak zorundayım çünkü herhangi bir aslandan bahsediyorum.

Any lion is dangerous.

Her aslan tehlikelidir.

All lions are dangerous.

Bütün aslanlar tehlikelidir.

So, I use ‘a’.

O yüzden 'a' kullanıyorum.

The next sentence says, “It’s a dog.”

Sonraki cümle şöyle diyor: "Bu bir köpek."

I’m talking about this dog for the first time, so I use ‘a’.

İlk defa bu köpekten bahsediyorum o yüzden 'a' kullanıyorum.

Now, I’m talking about this  dog for the second time.

Şimdi bu köpekten ikinci kez bahsediyorum.

So, I say, “The dog is cute.”

Ben de "Köpek çok tatlı" diyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

Here’s a similar example.

İşte benzer bir örnek.

“It’s an ant.”

"Bu bir karınca."

Well, I used ‘an’ because we have ‘ant’, which start with a vowel.

'An' kullandım çünkü sesli harfle başlayan 'karınca' kelimemiz var.

And I’m talking about this ant for the first time.

Ve bu karıncadan ilk kez bahsediyorum.

“It’s an ant.”

"Bu bir karınca."

Now, I’m talking about this ant again.

Şimdi yine bu karıncadan bahsediyorum.

“The ant is small.”

“Karınca küçük.”

“The ant…”, this one, “…is small.”

“Karınca…”, bu, “…küçük.”

Okay, and the last one.

Tamam ve sonuncusu.

“It’s the moon.”

"Ay bu."

I have to say, “the moon”  because there’s only one moon.

“Ay” demek zorundayım çünkü tek bir ay var.

I cannot say, “a moon”.

“Ay” diyemem.

“It’s the moon.

“Ay bu.

The moon…”, only one, “…is round.”

Ay…”, sadece bir tane, “…yuvarlaktır.”

Okay.

Let’s look at some more examples.

Tamam aşkım.

Birkaç örneğe daha bakalım.

Okay, we have some more examples,

Tamam, birkaç örneğimiz daha var

but this time I want you to think about  whether we should put ‘a’, ‘an’ or ‘the’.

ama bu sefer 'a' mı, 'an' mı yoksa 'the' mi koymamız gerektiğini düşünmenizi istiyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

So, “I see ____ desk and ___ chair.”

Yani, "____ masa ve ___ sandalye görüyorum."

We don’t know which desk and chair.

Hangi masa ve sandalye olduğunu bilmiyoruz.

And it’s the first time I’m talking about them.

Ve ilk defa onlardan bahsediyorum.

So, we have to put ‘a’.

Yani 'a' koymamız gerekiyor.

“I see a desk and a chair.”

“Bir masa ve sandalye görüyorum.”

The next one.

Sıradaki.

“I see ____ octopus.”

“____ ahtapot görüyorum.”

Okay, this is the same.

Tamam, bu da aynı.

It’s the first time I’m  talking about this octopus.

Bu ahtapottan ilk kez bahsediyorum.

So, do I put ‘a’ or ‘an’?

Peki 'a' mı yoksa 'an' mı koyacağım?

Well here we have the vowel ‘o’.

Burada 'o' sesli harfi var.

So we have to put “‘an’ octopus”.

Bu yüzden “'bir' ahtapot” koymalıyız.

“I see an octopus.”

"Bir ahtapot görüyorum."

Okay, the next one.

Tamam, bir sonraki.

“It’s ___ pen.”

“Bu ___ kalem.”

Okay, it’s the same.

Tamam, aynı.

It’s the first time, so I say, “a pen”.

İlk defa bu yüzden “kalem” diyorum.

Now, I’m talking about the  pen for the second time.

Şimdi ikinci kez kalemden bahsediyorum.

So I say, “The pen is red.”

Ben de “Kalem kırmızıdır” diyorum.

Okay, I’m talking about this one.

Tamam, bundan bahsediyorum.

So I say, “the”.

O yüzden “the” diyorum.

Okay, similarly…

Tamam, benzer şekilde…

“She is ____ girl.”

“O ____ kız.”

What do I say?

Ne derim?

“a girl.”

"bir kız."

We’re talking about her for the first time.

İlk defa ondan bahsediyoruz.

Okay.

And now we’re talking about this girl again, for the second time.

Tamam aşkım.

Ve şimdi ikinci kez bu kızdan bahsediyoruz.

So, I have to say, “The girl is pretty.”

O yüzden "Kız çok güzel" demek zorundayım.

And the last example.

Ve son örnek.

“I can see ___ sky.”

“___ gökyüzünü görebiliyorum.”

Now, we only have one sky.

Artık tek bir gökyüzümüz var.

Right…

So, if there’s only one and only, we have to put the article ‘the’.

Doğru...

Yani tek bir tane varsa 'the' artikelini koymamız gerekiyor.

“I can see the sky.”

"Gökyüzünü görebiliyorum."

Okay.

Tamam aşkım.

So in this video, we talked about the articles ‘a’, ‘an’ and ‘the’.

Bu videoda 'a', 'an' ve 'the' artikelleri hakkında konuştuk.

I hope you understand, and  I’ll see you in the next video.

Umarım anlarsınız, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to talk about the prepositions: in, on and under.

Bu videoda in, on ve under edatları hakkında konuşacağız.

Now, we use prepositions to  show ‘where’ something is.

Şimdi bir şeyin 'nerede' olduğunu göstermek için edatları kullanırız.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Okay, now in this picture, we have a cat.

Tamam, şimdi bu resimde bir kedimiz var.

Okay, and we’re talking about this specific cat, so we have to say, “the cat”.

Tamam, bu özel kediden bahsediyoruz, dolayısıyla "kedi" demeliyiz.

Okay. “…is in the box.”

Tamam aşkım. “…kutunun içinde.”

Okay.

The preposition is ‘in’.

Tamam aşkım.

Edat 'in'dir.

“He’s ‘in’ the box.” “…’in’ the box.”

“O kutunun içinde.” "…'kutuda."

Okay.

And the next one.

Tamam aşkım.

Ve bir sonraki.

“The cat is on…”

“The cat is on…”

The preposition ‘on’… “the chair”.

Edat 'on'… “the chair”.

“He’s on the chair.”

"Sandalyede oturuyor."

Okay.

Tamam aşkım.

And the next one.

Ve bir sonraki.

“The cat is ‘under’…

“Kedi

’under’ the table.”

masanın 'altında'… 'altında'.”

“…’under’ the table.”

"…'masanın altında."

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s look at the next one.

Bir sonrakine bakalım.

Now we have plural nouns.

Artık çoğul isimlerimiz var.

“The apples ‘are’…”

“Elmalar '…”

Okay. “…in the box.”

Tamam. "…kutuda."

Again, the apples are “…’in’ the box.”

Elmalar yine “kutunun içindedir.”

Okay.

Tamam aşkım.

Next, “The apples are ‘on’ the chair.”

Sonra, "Elmalar sandalyenin 'üzerinde'."

And last.

Ve son olarak.

“The apples are ‘under’….’under’ the table.”

“Elmalar masanın 'altında'….'altında'.”

Okay, let’s look at some more examples.

Tamam, birkaç örneğe daha bakalım.

Okay, let’s look at some pictures to help us understand the prepositions:

Tamam, edatları anlamamıza yardımcı olması için bazı resimlere bakalım:

in, on, and under.

in, on ve under.

I’m going to ask you some questions.

Sana bazı sorular soracağım.

I want you to think about  which one you should use.

Hangisini kullanmanız gerektiğini düşünmenizi istiyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

“Where is the dog?”

"Köpek nerede?"

“Where is the dog?”

"Köpek nerede?"

“The dog is ‘in’ the doghouse.

“Köpek köpek kulübesinin 'içinde'.

You should use the preposition ‘in’.

'İn' edatını kullanmalısınız.

“The dog is ‘in’ the doghouse.

“Köpek köpek kulübesinin 'içinde'.

“Where is the man?”

"Adam nerede?"

“Where is the man?”

"Adam nerede?"

“The man is ‘under’ the umbrella.”

"Adam şemsiyenin 'altında'."

“The man is ‘under’ the umbrella.”

"Adam şemsiyenin 'altında'."

And last.

Ve son olarak.

“Where are the girls?”

"Nerede Kızlar?"

“Where are the girls?”

"Nerede Kızlar?"

“The girls are ‘on’ the bridge.”

"Kızlar köprüde"

“The girls are ‘on’ the bridge.”

"Kızlar köprüde"

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s look at some more examples.

Birkaç örneğe daha bakalım.

Now, we’re going to practice asking and answering questions using: in, on and under.

Şimdi, in, on ve under ifadelerini kullanarak soru sorma ve cevaplama alıştırması yapacağız.

First, let’s take a look at this picture.

Öncelikle bu resme bir bakalım.

Here we have a rabbit, a chair  and one, two, three snakes.

Burada bir tavşanımız, bir sandalyemiz ve bir, iki, üç yılanımız var.

Okay.

Tamam aşkım.

So, I will ask a question using in, on or under.

Bu yüzden in, on veya under kullanarak bir soru soracağım.

I want you to think.

Düşünmeni istiyorum.

Is the answer, “Yes, it is.”

Yanıt "Evet öyle" mi?

or “No, it isn’t.”

veya “Hayır, değil.”

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s start with the rabbit.

Tavşanla başlayalım.

“Is the rabbit under the chair?”

"Tavşan sandalyenin altında mı?"

“No, it isn’t.”

"Hayır, değil."

“Is the rabbit in the chair?”

"Tavşan sandalyede mi?"

“No, it isn’t.”

"Hayır, değil."

“Is the rabbit on the chair?” “…on the chair?”

"Tavşan sandalyenin üzerinde mi?" "…Sandalyenin üzerinde?"

“Yes, it is.”

"Evet öyle."

Okay.

Tamam aşkım.

Now, we’re going to move on to the snakes.

Şimdi yılanlara geçeceğiz.

Now, there are…there are more than one, right, so it’s plural, so we say,

Şimdi, var...birden fazla var, değil mi, yani çoğuldur, bu yüzden

“Are the snakes…” with an ‘s’.

's' ile "Yılanlar mı..." diyoruz .

Okay.

So again, think.

Tamam aşkım.

O halde tekrar düşünün.

Is the answer, “Yes, they are.”

Cevap "Evet, öyleler" mi?

or “No, they aren’t.”

veya “Hayır, değiller.”

“Are the snakes in the chair?”

"Yılanlar sandalyede mi?"

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

“Are the snakes on the chair?”

"Yılanlar sandalyenin üzerinde mi?"

“No, they aren’t.”

"Hayır, değiller."

“Are the snakes under the chair?”

"Yılanlar sandalyenin altında mı?"

“Yes, they are.”

"Evet onlar."

Okay, how did you do?

Tamam, nasıl yaptın?

I hope you guys understand how to use the 

Umarım edatların nasıl kullanılacağını anlarsınız

prepositions; in, on and under  after watching this video.

; Bu videoyu izledikten sonra içeri, yukarı ve aşağı.

Thanks for joining and I’ll see you next time.

Katıldığınız için teşekkürler ve bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going  to talk about adjectives.

Bu videoda sıfatlardan bahsedeceğiz.

Now, we use adjectives to  describe nouns or things.

Şimdi isimleri veya şeyleri tanımlamak için sıfatları kullanıyoruz.

Okay, we can describe its size, its color, its shape or other things like that.

Tamam, onun boyutunu, rengini, şeklini ya da buna benzer şeyleri tanımlayabiliriz.

Okay.

So let’s take a look at the board.

Tamam aşkım.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

The first noun we’re going to use is ‘marker’.

Kullanacağımız ilk isim 'işaretçi'.

“It’s a marker.”

"Bu bir işaret."

Now, I want to use an adjective  to describe the color.

Şimdi rengi tanımlamak için bir sıfat kullanmak istiyorum.

I'm going to say, “It’s a ‘black’ marker.”

"Bu bir 'siyah' işaretleyici" diyeceğim.

‘Black’ is the adjective.

'Siyah' sıfattır.

Now notice, I have to put the adjective after the article ‘a’, but before the noun ‘marker’.

Şimdi dikkat edin, sıfatı 'a' artikelinden sonra ama 'işaretçi' isminden önce koymam gerekiyor.

“It’s a black marker.”

"Bu siyah bir kalem."

Now, I can use another  adjective to describe its size.

Artık onun boyutunu tanımlamak için başka bir sıfat kullanabilirim.

“It’s a long marker.”

"Uzun bir işaret."

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s try the next one.

Bir sonrakini deneyelim.

Here we have a bird.

Burada bir kuşumuz var.

So, “It’s a bird.”

Yani “Bu bir kuş.”

Okay.

I want to use another adjective  to describe the color.

Tamam aşkım.

Rengi tanımlamak için başka bir sıfat kullanmak istiyorum.

So, I’m going to say, “It’s a blue bird.”

Ben de "Bu mavi bir kuş" diyeceğim.

Again, you have to put the adjective after the article, before the noun.

Yine sıfatı artikelden sonra ismin önüne koymalısınız.

I can also describe its size.

Büyüklüğünü de anlatabilirim.

“It’s a small bird.”

"Küçük bir kuş."

‘Small’ is another adjective.

'Küçük' başka bir sıfattır.

Now, at the last part, we have some apples.

Şimdi son kısımda elmalarımız var.

Three apples.

Üç elma.

Okay, remember, when we have more than one noun, it’s called a plural noun.

Tamam, unutmayın, birden fazla ismimiz olduğunda buna çoğul isim denir.

So, we have to say, “They’re apples.”, with an ‘s’.

Yani 's' harfiyle "Onlar elma." demek zorundayız.

“They’re apples.”

I want to use the adjective ‘red’ to describe the color of these apples.

"Onlar elma."

Bu elmaların rengini tanımlamak için 'kırmızı' sıfatını kullanmak istiyorum.

So, I’m going to say, “They’re red apples.”

Ben de "Onlar kırmızı elmalar" diyeceğim.

Okay.

Tamam aşkım.

Here, there’s no article.

Burada makale yok.

There’s no ‘a’.

'A' yok.

That’s because there’s more than one.

Çünkü birden fazla var.

“They’re red apples.”

"Onlar kırmızı elmalar."

So, I just have to put the adjective before the noun that it’s describing.

Bu yüzden sıfatı, tanımladığı ismin önüne koymam gerekiyor.

“They’re red apples.”

"Onlar kırmızı elmalar."

Okay, let’s move on to some more examples.

Tamam, başka örneklere geçelim.

Okay. Now we’re going to  practice asking and answering 

Tamam aşkım. Şimdi sıfatları kullanarak soru

questions using adjectives.

sorma ve cevaplama alıştırması yapacağız .

Okay.

Tamam aşkım.

So, we have a man here.

Demek burada bir adamımız var.

I want to ask, “Is he a small man?”

"Küçük bir adam mı?" diye sormak istiyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

We have the adjective ‘small’.

'Küçük' sıfatımız var.

Notice, even in a question,

Dikkat edin, bir soruda bile

we have to put the adjective after  the article and before the noun.

sıfatı artikelden sonra ve ismin önüne koymamız gerekiyor.

“Is he a small man?”

"Küçük bir adam mı?"

Well, let’s take a look at this picture.

Peki, gelin şu resme bir bakalım.

The answer is, “No, he’s a _____ man.”

Cevap, "Hayır, o bir _____ adam."

We need another adjective.

Başka bir sıfata ihtiyacımız var.

He’s not a small man.

O küçük bir adam değil.

So, we have to say “No, he’s a…

Bu yüzden "Hayır, o... büyük bir adam" demeliyiz

big man.”

.

Okay.

Tamam aşkım.

We’re going to use the adjective ‘big’.

'Büyük' ​​sıfatını kullanacağız.

Okay, let’s look at the next one.

Tamam, bir sonrakine bakalım.

“Is it a _____ table?”

“Bu bir _____ masa mı?”

The answer is “Yes, it is.”

Cevap “Evet, öyle.”

We need an adjective to describe color, shape or size or something.

Rengi, şekli, boyutu falan tanımlamak için bir sıfata ihtiyacımız var.

Well, we can’t really describe the color.

Rengi gerçekten tarif edemeyiz.

So, I think we should try the shape.

O yüzden şekli denememiz gerektiğini düşünüyorum.

Okay.

Tamam aşkım.

Well, “Is it a….

Peki, “Bu bir….

round table?”

yuvarlak masa?"

And the answer is “Yes, it is.”

Ve cevap "Evet, öyle."

Okay, and last, we have two dresses.

Tamam, son olarak iki elbisemiz var.

Okay. So that means the noun is plural.

Tamam aşkım. Yani bu ismin çoğul olduğu anlamına gelir.

In that case, for the  questions, we begin with ‘are’.

Bu durumda sorulara 'are' ile başlıyoruz.

“Are they red dresses?”

"Bunlar kırmızı elbiseler mi?"

Okay, the adjective is ‘red’.

Tamam, sıfat 'kırmızı'.

But, “Are they red dresses?”

Ama “Bunlar kırmızı elbiseler mi?”

“No, they’re…

"Hayır, onlar...

blue dresses.”

mavi elbiseler."

Okay.

Tamam aşkım.

“No, they’re…blue dresses.”

"Hayır, onlar... mavi elbiseler."

Okay.

Tamam aşkım.

So, in this video, we learned about adjectives.

Bu videoda sıfatları öğrendik.

I hope you guys understand.

Umarım anlıyorsunuzdur.

And I’ll see you in the next video.

Ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

This is a check-up video for articles,  prepositions, and adjectives.

Bu makaleler, edatlar ve sıfatlar için bir kontrol videosudur.

I’ve written some sentences on the board.

Tahtaya birkaç cümle yazdım.

Let’s try to finish them together.

Bunları birlikte tamamlamaya çalışalım.

Okay.

Tamam aşkım.

The first sentence says, “It’s __ ___umbrella.”

İlk cümle şöyle diyor: “Bu __ ___şemsiye.”

Okay.

Tamam aşkım.

We have the noun.

İsmimiz var.

We need an article and an  adjective to describe the umbrella.

Şemsiyeyi anlatmak için bir makaleye ve bir sıfata ihtiyacımız var.

Okay.

So here it is.

Tamam aşkım.

İşte burada.

Let’s describe the color.

Rengini açıklayalım.

Okay.

Tamam aşkım.

We would say ‘black’.

'Siyah' derdik.

Remember, the adjective comes before the noun.

Sıfatın isimden önce geldiğini unutmayın.

Now we need an article.

Şimdi bir makaleye ihtiyacımız var.

And the correct article is ‘a’.

Ve doğru makale 'a'dır.

“It’s a black umbrella.”

"Siyah bir şemsiye."

Okay.

Tamam aşkım.

Next, “It’s ___ ___ ___.”

Sonra, “Bu ___ ___ ___.”

We have three blanks.

Üç boşluğumuz var.

Here, we have the noun ‘ant’.

Burada 'karınca' ismimiz var.

So, we’re going to put that at the end.

Yani bunu en sona koyacağız.

Okay.

Tamam aşkım.

Let’s use the adjective ugly.

Çirkin sıfatını kullanalım.

Okay.

Remember, again, the adjective  comes before the noun.

Tamam aşkım.

Unutmayın, yine sıfat isimden önce gelir.

“…ugly ant.”

“...çirkin karınca.”

“It’s __ ugly ant.”

“Bu __ çirkin karınca.”

We need an article.

Bir makaleye ihtiyacımız var.

Should we use ‘a’ or ‘an’?

'A' mı yoksa 'an' mı kullanmamız gerekiyor?

Well, ‘ugly’ starts with the vowel ‘u’, so we have to say ‘an’.

'Çirkin' sesli harfi 'u' ile başlıyor, bu yüzden 'an' dememiz gerekiyor.

“It’s an ugly ant.”

"Çirkin bir karınca."

Next.

Sonraki.

“It’s __ __ __.”

"Onun __ __ __."

Okay.

Tamam aşkım.

We have the noun ‘car’.

'Araba' ismimiz var.

So, we put that at the end.

Yani bunu en sona koyuyoruz.

Again, let’s use an adjective  that describes the color.

Yine rengi tanımlayan bir sıfat kullanalım.

Let’s use ‘blue’.

'Mavi'yi kullanalım.

Okay.

Tamam aşkım.

What article should we use?

Hangi makaleyi kullanmalıyız?

We have to say “a”.

“A” dememiz gerekiyor.

“It’s a blue car.”

"Mavi bir araba."

Okay, and last.

Tamam ve sonuncusu.

“I __ ___ nice girl.”

“Ben __ ___ hoş bir kızım.”

That’s me.

O benim.

We have the noun ‘girl’…and the adjective ‘nice’.

'Kız' ismimiz ve 'hoş' sıfatımız var.

So, we need the article.

Bu yüzden makaleye ihtiyacımız var.

We’re going to say “a”.

“a” diyeceğiz.

Now, we’re missing one more thing.

Şimdi bir şeyi daha kaçırıyoruz.

We need the ‘be’ verb ‘am’.

'Olmak' fiili 'am'a ihtiyacımız var.

“I am a nice girl.”

"Ben hoş bir kızım."

Okay, let’s move on to the next part.

Tamam, bir sonraki bölüme geçelim.

Okay, let’s continue with the checkup.

Tamam, kontrole devam edelim.

Here’s a picture.

İşte bir resim.

Okay.

Tamam aşkım.

Look at it carefully.

Dikkatlice bakın.

“What is it?”

"Nedir?"

“What is it?”

"Nedir?"

“It’s __ banana.”

“Bu __ muz.”

We need an article here.

Burada bir makaleye ihtiyacımız var.

And it’s the first time I’m talking about this, so we’re going to say “a”.

Ve ben bundan ilk kez bahsediyorum, dolayısıyla “a” diyeceğiz.

“It’s a banana.”

"Bu bir muz."

“Where is ___ banana?”

“____ muz nerede?”

Now, you know, I’m talking about this one.

Şimdi biliyorsunuz bundan bahsediyorum.

It’s specific.

Bu çok spesifik.

So, I’m going to use the article ‘the’.

Bu yüzden 'the' artikelini kullanacağım.

“Where is the banana?”

"Muz nerede?"

Okay. And now, let’s think about the preposition.

Tamam aşkım. Şimdi edat hakkında düşünelim.

“It’s __ the chair.”

“Bu __ sandalye.”

We need to use the preposition ‘on’.

'On' edatını kullanmamız gerekiyor.

“It’s on the chair.”

"Sandalyenin üstünde."

Okay.

Let’s move on.

Tamam aşkım.

Hadi devam edelim.

“What are they?”

"Onlar neler?"

Okay.

Tamam aşkım.

“They’re ____ oranges.”

“Onlar ____ portakal.”

Okay.

We have more than one.

Tamam aşkım.

Birden fazlamız var.

That’s why we said, “They are…they’re” and “oranges” …with an ‘s’.

Bu yüzden “Onlar…onlar” ve “portakallar” dedik…içinde 's' var.

Okay.

Tamam aşkım.

Can we use ‘the’?

'the' kullanabilir miyiz?

No, you don’t know what oranges I’m talking about because it’s the first time I said

Hayır, hangi portakallardan bahsettiğimi bilmiyorsun çünkü ilk defa

anything about them.

onlar hakkında bir şey söyledim.

Then, can I use ‘a’ or ‘an’?

O halde 'a' veya 'an' kullanabilir miyim?

No, ‘a’ or ‘an’ is used for any one thing.

Hayır, 'a' veya 'an' herhangi bir şey için kullanılır.

So here we do not need any article.

Yani burada herhangi bir makaleye ihtiyacımız yok.

“They’re oranges.”

"Onlar portakal."

“What are they?”

“They’re oranges.”

"Onlar neler?"

"Onlar portakal."

Okay.

Tamam aşkım.

“Where __ __ oranges?”

“Nerede __ __ portakallar?”

Okay.

Tamam aşkım.

Now, again, you know I’m talking about these specific oranges, so we use ‘the’.

Şimdi yine, bu spesifik portakallardan bahsettiğimi biliyorsunuz, bu yüzden 'the' kullanıyoruz.

“Where __ the oranges?”

“Portakallar nerede?”

Okay, remember, when you ask a question with plural, you need ‘are’.

Tamam, unutma, çoğul bir soru sorduğunda 'are'ye ihtiyacın var.

“Where are the oranges?”

“Portakallar nerede?”

Okay.

Tamam aşkım.

Now, let’s think about the preposition.

Şimdi edat hakkında düşünelim.

“They’re ___ the chair.”

“Onlar ___ sandalye.”

Okay.

The preposition we need is ‘under’.

Tamam aşkım.

İhtiyacımız olan edat 'altında'dır.

Okay.

Tamam aşkım.

They’re not ‘on’, “they’re ‘under’ the chair.”

'Açık' değiller, "sandalyenin 'altında'lar."

Okay, let’s move on to the last part.

Tamam, son kısma geçelim.

Okay, let’s continue with the checkup.

Tamam, kontrole devam edelim.

Now, we have two short stories here.

Şimdi burada iki kısa hikayemiz var.

You have to help me find the mistakes.

Hataları bulmama yardım etmelisin.

The first sentence says, “It’s snake.”

İlk cümlede "Bu bir yılan" diyor.

Well, we’re missing an article.

Bir makaleyi kaçırıyoruz.

Okay.

Tamam aşkım.

And that article is ‘a’.

Ve bu artikel 'a'dır.

“It’s a snake.”

"Bu bir yılan."

Okay.

Tamam aşkım.

“It’s blue a snake.”

"Mavi bir yılan."

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

Okay.

Tamam aşkım.

Remember, the adjective ‘blue’ has to go between the article and the noun.

Unutmayın, 'mavi' sıfatı artikel ile isim arasında yer almalıdır.

So, we have to move the article to the front.

Bu nedenle yazıyı ön plana çıkarmamız gerekiyor.

“It’s a blue snake.”

"Mavi bir yılan."

That is the correct answer.

Bu doğru cevap.

“It’s a blue snake.”

"Mavi bir yılan."

Okay, the next one.

Tamam, bir sonraki.

“The snake under the box.”

“Kutunun altındaki yılan.”

It sounds right.

Kulağa doğru geliyor.

“The snake under the box.”,

“Kutunun altındaki yılan.”

but we forgot the ‘be’ verb.

ama 'olmak' fiilini unuttuk.

“The snake is under the box.”

"Yılan kutunun altında."

Okay, let’s move on to the next story.

Tamam, bir sonraki hikayeye geçelim.

“It’s a octopus.”

"Bu bir ahtapot."

Okay, we have an article, but octopus starts with the vowel ‘o’.

Tamam, bir makalemiz var ama ahtapot 'o' sesli harfiyle başlıyor.

So, we have to use ‘an’.

Bu yüzden 'an' kullanmak zorundayız.

“It’s an octopus.”

"Bu bir ahtapot."

“An octopus is big.”

"Ahtapot büyüktür."

Hmmm…

Hımmm…

This one’s a little bit hard.

Bu biraz zor.

But remember, we’re talking about the same octopus.

Ama unutmayın aynı ahtapottan bahsediyoruz.

So now, this octopus is specific.

Şimdi bu ahtapot spesifiktir.

So, we have to change the article ‘an’ to ‘the’.

Bu yüzden 'an' artikelini 'the' olarak değiştirmemiz gerekiyor.

“The octopus is big.”

"Ahtapot büyüktür."

The octopus from the first sentence.

İlk cümledeki ahtapot.

Last, “The octopus are under the chair.”

Son olarak “Ahtapot sandalyenin altında.”

What’s the mistake?

Hata ne?

“The octopus…”

“Ahtapot…”

There’s only one.

Sadece bir tane var.

So, we don’t use ‘are’, we have to say “is”.

Yani 'are' kullanmıyoruz, 'is' demek zorundayız.

“The octopus is under the chair.”

"Ahtapot sandalyenin altında."

Okay.

Tamam aşkım.

So that was our checkup for articles,  prepositions and adjectives.

Artikelleri, edatları ve sıfatları kontrol etmek böyleydi.

I hope you guys understand better and I’ll see you in the next video.

Umarım daha iyi anlarsınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Thank you.

Bye.

Teşekkür ederim.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going  to learn ‘have’ and ‘has’.

Bu videoda 'sahip olmayı' ve 'sahip olmayı' öğreneceğiz.

Now we use ‘have’ or ‘has’ to show possession.

Şimdi mülkiyeti göstermek için 'have' veya 'has'ı kullanıyoruz.

To show something belongs to you.

Bir şeyin sana ait olduğunu göstermek.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Okay.

Tamam aşkım.

When you’re talking about ‘you’, or me, we say, “I have…”

'Sen'den ya da benden bahsettiğinizde, "Bende..." deriz.

Okay.

Tamam.

If something belongs to a boy or man, we say, “He has…”

Bir şey bir erkeğe ya da erkeğe aitse “Onda…” deriz.

For a girl or a woman.

Kız ya da kadın için.

“She has…”

“Onun…”

For an animal or thing.

Bir hayvan ya da şey için.

“It has…”

Sizin için “Onda…”

For you, “You have…”

, Bizim için “Sende…”

For us.

.

Me and some other people.

Ben ve birkaç kişi daha.

We say, “We have…”

“Bizde…” diyoruz.

Okay, and some other people.

Tamam ve birkaç kişi daha.

“They have…”

"Onların..."

Okay.

Tamam.

This is very easy, you just have to remember it.

Bu çok kolaydır, sadece hatırlamanız gerekir.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s practice with these pictures.

Hadi bu resimlerle pratik yapalım.

Here we have a rabbit…

Burada bir tavşanımız

and a carrot.

ve bir havuçumuz var.

So, which one do we have to use?

Peki hangisini kullanmamız gerekiyor?

Well, a rabbit is an animal.

Neyse ki tavşan bir hayvandır.

So, we have to use ‘it’.

Bu yüzden 'it'i kullanmak zorundayız.

“It has a carrot.”

"Bir havuç var."

Again, “It has a carrot.”

Yine “Havucu var.”

Now, in this picture, we have two ants.

Şimdi bu resimde iki karıncamız var.

Okay.

Tamam aşkım.

So, for two things we have to use ‘they’.

Yani iki şey için 'onlar'ı kullanmak zorundayız.

Okay.

Tamam aşkım.

So, here are two ants and an apple.

İşte iki karınca ve bir elma.

So, we’re going to say, “They have an apple.”

Yani, "Onların bir elması var" diyeceğiz.

“They have an apple.”

"Elmaları var."

Okay, let’s move on to some more practice.

Tamam, biraz daha alıştırmaya geçelim.

Let’s do some practice together.

Birlikte biraz pratik yapalım.

You have to think about if we should use ‘have’ or ‘has’ in the blanks.

Boşluklarda 'sahip' mi yoksa 'sahip' mi kullanmamız gerektiğini düşünmelisiniz.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s look at the first one.

Öyleyse ilkine bakalım.

“The girl ‘blank’ long hair.”

“Kızın 'boş' uzun saçları.”

Okay.

Tamam aşkım.

Now, ‘the girl’.

Şimdi 'kız'.

We can we use instead of the girl?

Kızın yerine kullanabilir miyiz?

We can say “she”.

“O” diyebiliriz.

“She” then what do we say?

“O” o zaman ne diyoruz?

“Has.”

"Sahip olmak."

“She has long hair.”

"Onun uzun saçları var."

Or…

“The girl has long hair.”

Veya...

"Kızın saçları uzun."

It’s the same.

Aynısı.

Okay.

Tamam aşkım.

The next one.

Sıradaki.

“The boys…”

“Çocuklar…”

Now, there’s an ‘s’ here.

Şimdi burada bir 's' var.

That means there’s more than one boy.

Bu birden fazla erkek çocuk olduğu anlamına geliyor.

When we have more than one thing, what do we use?

Birden fazla şeye sahip olduğumuzda ne kullanırız?

“They.”

"Onlar."

Okay.

Tamam aşkım.

“They…”

“Onlar…”

Do we say ‘have’ or ‘has’?

'Sahip' mi diyoruz yoksa 'sahip' mi?

We have to say “have”.

“Var” demek zorundayız.

“They have caps.”

"Şapkaları var."

Or…

Veya...

“The boys have caps.”

"Çocukların şapkaları var."

Okay, the next one’s easier.

Tamam, bir sonraki daha kolay.

“I…”

“Ben…” '

When we have ‘I’, we say “have”.

Ben'e sahip olduğumuzda, 'sahip' deriz.

“I have a friend.”

"Ben bir arkadaşım var."

Okay, the next one is also easy.

Tamam, bir sonraki de kolay.

“He…”

“O…”

“He ‘blank’ an umbrella.”

“Şemsiyeyi 'boştu'.”

What do we have to use?

Neyi kullanmamız gerekiyor?

“Has.”

"Sahip olmak."

“He has an umbrella.”

"Şemsiyesi var."

Okay, the next one says, “The dog ‘blank’ a bone.”

Tamam, bir sonraki diyor ki, "Köpek bir kemiği 'boş'."

“The dog…”

“Köpek…”

What do we use for animals?

Hayvanlar için ne kullanıyoruz?

“It.”

"BT."

“It…

"Onun...

has a bone.”

bir kemiği var."

Or… “The dog has a bone.”

Veya… “Köpeğin bir kemiği var.”

And last.

Ve son olarak.

“My mother and I ‘blank’ a car.”

"Annem ve ben bir arabayı 'boşaltıyoruz'."

Okay, this one’s tricky.

Tamam, bu biraz zor.

“My mother and I…”

“Annem ve ben…”

We have to say “we”.

“Biz” demeliyiz.

“We…have…a car.”

"Arabamız var."

“My mother and I have a car.”

"Annem ve benim bir arabamız var."

Okay.

Tamam aşkım.

So, I hope you understand how to use ‘have’ and ‘has’.

Umarım 'have' ve 'has' kelimelerini nasıl kullanacağınızı anlarsınız.

And I’ll see you in the next video.

Ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to learn negatives with ‘have’ and ‘has’.

Bu videoda 'have' ve 'has' ile olumsuzları öğreneceğiz.

Now this also pretty easy.

Artık bu da oldukça kolay.

You just have to remember everything that I wrote.

Yazdığım her şeyi hatırlaman yeterli.

Okay.

Tamam aşkım.

So, let’s take a look at the board.

Öyleyse tahtaya bir göz atalım.

Okay, first, for ‘I’, we use, “I don’t have…”

Tamam, öncelikle 'Ben' için "Bende yok..." kullanıyoruz.

Remember, ‘don’t’ is a contraction for ‘do not’.

Unutmayın, 'don't', 'do not'un kısaltmasıdır.

“I don’t have…”

“Sahip değilim…”

For ‘he, ‘she’ and ‘it’, we use ‘doesn’t have’.

'O, 'o' ve 'o' için 'sahip değil' ifadesini kullanırız.

‘Doesn’t’ is a contraction for ‘does not’.

'Yapmaz', 'yapmaz'ın kısaltmasıdır.

“He doesn’t have…”

“Sahip değil…”

“She doesn’t have…”

“Sahip değil…”

“It doesn’t have…”

“Sahip değil…”

Now on the bottom.

Şimdi altta.

For ‘you’, ‘we’, ‘they’, it’s the same as ‘I’.

'Siz', 'biz', 'onlar' için 'ben' ile aynı şey.

We use ‘don’t have’.

'Sahip değil' ifadesini kullanıyoruz.

“You don’t have…”

“Sende yok…”

“We don’t have…” and “They don’t have…”

“Bizde yok…” ve “Onlarda yok…”

So, let’s look at these pictures.

O halde hadi bu resimlere bakalım.

Remember, we have a rabbit and a carrot.

Unutmayın, bir tavşanımız ve bir havucumuz var.

So, we said, “It has a carrot.”

Biz de “Havucu var” dedik.

Okay, but, we’re doing  negatives, so we have to say,

Tamam ama negatif yapıyoruz, bu yüzden

“It doesn’t have a cake.”

"Pastası yok" demeliyiz .

“It doesn’t have a cake.”

"Pastası yok."

Okay.

Tamam aşkım.

Now here, we have the ants and an apple.

Şimdi burada karıncalarımız ve bir elmamız var.

So, we said, “They have an apple.”

Biz de “Elmaları var” dedik.

Okay.

Tamam aşkım.

But for this banana here, we have to say, “They don’t have a banana.”

Ama buradaki muz için “Onların muzları yok” dememiz gerekiyor.

“They don’t have a banana.”

"Onların muzları yok."

Okay, let’s move on to some more practice.

Tamam, biraz daha alıştırmaya geçelim.

Now let’s try this practice with the negatives ‘doesn’t have’ and ‘don’t have’ together.

Şimdi bu uygulamayı "sahip değil" ve "sahip değil" olumsuzluklarıyla birlikte deneyelim.

Now this is a little easy because we know that the second word is have.

Şimdi bu biraz kolay çünkü ikinci kelimenin have olduğunu biliyoruz.

All you have to think is should  we use ‘doesn’t’ or ‘don’t’.

Tek düşünmeniz gereken "yapmaz" mı yoksa "yapmaz" mı kullanmamız gerektiğidir.

Okay.

Tamam aşkım.

So, I’m just going to put ‘have’ her first.

Bu yüzden ona 'sahip olmayı' ilk sıraya koyacağım.

Okay.

Tamam aşkım.

“She ‘blank’ have short hair.”

“'Boş'un kısa saçları var.”

Should we use ‘don’t’ or ‘doesn’t’?

'Yapma' mı yoksa 'yapma' mı kullanmalıyız?

If you remember, for ‘she’, we use ‘doesn’t’.

Hatırlarsanız "o" yerine "yapmaz" ifadesini kullanıyoruz.

“She doesn’t have short hair.”

"Kısa saçları yok."

Okay.

Tamam aşkım.

And again, I’m going to put ‘have’ first.

Ve yine "sahip" kelimesini ilk sıraya koyacağım.

This is easy.

Bu kolay.

‘He’ and ‘she’ we both use ‘doesn’t’.

'O' ve 'o' sözcüklerini ikimiz de 'yapmaz'ı kullanıyoruz.

“He doesn’t have an umbrella.”

"Onun şemsiyesi yok."

Okay.

Tamam aşkım.

How about for ‘I’?

'Ben' için ne dersin?

“I doesn’t have….”

"Bende yok..."

Or “I don’t have…”?

Veya “Bende yok…”?

The correct answer is ‘don’t’.

Doğru cevap 'yapma'dır.

“I don’t have a wife.”

"Benim bir karım yok."

“People…”

“İnsanlar…”

Remember, if we have more than one person, animal and thing, we have to think of ‘they’.

Unutmayın, birden fazla kişi, hayvan ve eşya varsa 'onlar'ı da düşünmek zorundayız.

For ‘they’, do we use ‘don’t’ or ‘doesn’t’?

'Onlar' için 'yapmıyor' mu yoksa 'yapmıyor' mu kullanıyoruz?

Do you remember?

Hatırlıyor musun?

The correct answer is ‘don’t’.

Doğru cevap 'yapma'dır.

“People don’t have manners.”

"İnsanların görgü kuralları yok."

Okay.

Tamam aşkım.

Next.

Sonraki.

“We…”

“Biz…”

“We ‘blank’ have money.”

“Bizim 'boş' paramız var.”

Should we put ‘doesn’t’ or ‘don’t’?

'Yapmaz' mı yoksa 'yapmaz' mı koymalıyız?

The correct answer is ‘don’t’.

Doğru cevap 'yapma'dır.

“We don’t have money.”

"Paramız yok."

Okay, and the last one.

Tamam ve sonuncusu.

“A snake…”

“Yılan…”

A snake is an animal.

Yılan bir hayvandır.

What do we use for an animal?

Bir hayvan için ne kullanıyoruz?

“It.”

"BT."

“It…”

“O…”

What should we put here?

Buraya ne koymalıyız?

“It…doesn’t…have legs.”

“Onun...bacakları yok.”

Okay, so that was our practice the negatives ‘don’t have’ and ‘doesn’t have’.

Tamam, bu bizim pratiğimizdi, negatifler 'sahip değil' ve 'sahip değil'.

I hope you understand, and I’ll see you in the next video.

Umarım anlarsınız, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

In this video, we’re going to learn how to ask questions using ‘have’.

Bu videoda 'have' kullanarak soru sormayı öğreneceğiz.

Okay, let’s look at the board.

Tamam, tahtaya bakalım.

When we are talking about ‘he’, ‘she’ or ‘it’,

'O', 'o' veya 'o' hakkında konuştuğumuzda

the question always begins with ‘does’.

soru her zaman 'yapar' ile başlar.

After the pronoun, we have ‘have’.

Zamirden sonra 'have' var.

So, we say, “Does he have…”

O halde diyoruz ki, “Onda mı…”

“Does she have…”

“Onda…”

“Does it have…”

“Var mı…”

Now, let’s practice with this question and let’s look at the two answers.

Şimdi bu soru üzerinde pratik yapalım ve iki cevaba bakalım.

Okay.

Tamam aşkım.

“Does he have a friend?”

"Bir arkadaşı var mı?"

If the answer is ‘yes’, we say “yes”,

Cevap 'evet' ise, boşluğa "evet" deriz,

in the blank, we match… this has to be the same.

eşleştiririz... bunun aynı olması gerekir.

“Yes, he does.”

"Evet o yapar."

If the answer is ‘no’.

Cevap 'hayır' ise.

“No, he doesn’t.”

"Hayır, yapmıyor."

“Does he have a friend?”

"Bir arkadaşı var mı?"

“Yes, she does.”

"Evet o yapar."

“No, she doesn’t.”

"Hayır, yapmıyor."

“Does it have a friend?”

"Bir arkadaşı var mı?"

“Yes, it does.”

"Evet öyle."

“No, it doesn’t.”

"Hayır, öyle değil."

Okay, so remember ‘does…have’.

Tamam, o halde 'sahiptir' ifadesini unutmayın.

Now, when we use ‘you’, ‘we’, ‘they’, we use ‘do’ in the front.

Artık 'sen', 'biz', 'onlar' kullandığımızda ön tarafta 'do'yu kullanırız.

And ‘have’ after.

Ve sonrasında 'sahip'.

“Do you have a friend?”

"Arkadaşın var mı?"

“Do we have a friend?”

"Bir arkadaşımız var mı?"

“Do they have a friend?”

"Onların bir arkadaşları var mı?"

Okay.

And again, we have two answers.

Tamam aşkım.

Ve yine iki cevabımız var.

We finish with ‘do’ or ‘don’t’.

'Yap' veya 'yapma' ile bitiriyoruz.

So, “Do you have a friend?”

Yani "Arkadaşın var mı?"

“Yes, I do.”

"Evet ediyorum."

Right, the question is asking ‘you’, so, you say “I do.”

Doğru, soru 'sana' soruyor, o yüzden sen de 'ben yapıyorum' diyorsun.

Or, “No, I don’t.”

Veya "Hayır, yapmıyorum."

“Do we have a friend?”

"Bir arkadaşımız var mı?"

“Yes, we do.”

"Evet yaparız."

Or, “No, we don’t.”

Veya "Hayır, yapmıyoruz."

And last.

Ve son olarak.

“Do they have a friend?”

"Onların bir arkadaşları var mı?"

“Yes, they do.”

"Evet onlar yapar."

“No, they don’t.”

"Hayır, yapmıyorlar."

Okay, let’s move on to some more practice.

Tamam, biraz daha alıştırmaya geçelim.

Alright, let’s try this practice together.

Peki, gelin bu uygulamayı birlikte deneyelim.

I know it looks hard, but I’m going to help you.

Zor göründüğünü biliyorum ama sana yardım edeceğim.

Okay.

Tamam aşkım.

So let’s look at the first practice.

O halde ilk uygulamaya bakalım.

It’s a question.

Bu bir soru.

Okay, so remember when we ask a question, we begin with ‘do’ or ‘does’.

Tamam, bir soru sorduğumuzda 'yapmak' ya da 'yapmak' ile başladığımızı unutmayın.

Okay.

Tamam aşkım.

We have ‘she’.

Elimizde 'o' var.

Well, remember for all questions we use ‘have’.

'Sahip' kullandığımız tüm sorular için unutmayın.

In the front, should we use ‘does’ or ‘do’?

Ön tarafta 'does' mu yoksa 'do' mu kullanmalıyız?

The answer is ‘does’.

sorunun cevabı "Yapılır" dır.

“Does she have a dress?”

"Elbisesi var mı?"

When we answer, “Yes…”

“Evet…” cevabını verdiğimizde

What do we put here?

buraya ne koyacağız?

Remember, we put the pronoun ‘she’.

Unutmayın, 'o' zamirini koyduk.

And the answer ‘does’.

Ve cevap 'olur'.

“Yes, she does.”

"Evet o yapar."

The next one.

Sıradaki.

We have ‘they’.

Elimizde 'onlar' var.

Okay, ‘have’ is again the same.

Tamam, 'sahip olmak' yine aynı.

“…have a bicycle?”

“…bisikletin var mı?”

Okay, what goes in the front?

Tamam, ön tarafta ne var?

For ‘they’, we use ‘do’.

'Onlar' yerine 'yap'ı kullanırız.

“Do they have a bicycle?”

“Bisikletleri var mı?”

This time the answer is negative.

Bu sefer cevap olumsuz.

“No, they….”

"Hayır, onlar..."

What do we put here?

Buraya ne koyacağız?

It doesn’t make sense to say, “do”.

“Yap” demenin bir anlamı yok.

Right?

“No, they do.”

Sağ?

"Hayır onlar yapar."

That’s wrong.

Bu yanlış.

It’s a negative.

Bu bir olumsuzluk.

We have to say, “No, they don’t.”

“Hayır, yapmıyorlar” demek zorundayız.

“No, they do not.”

"Hayır, yapmıyorlar."

Okay, and again, we have ‘have’ over here.

Tamam, burada da yine 'sahip' var.

“It…”

“O…”

Which one, ‘do’ or ‘does’?

Hangisi, 'yapıyor' ya da 'yapıyor'?

The answer is ‘does’.

sorunun cevabı "Yapılır" dır.

“Does it have a ball?”

"Topu var mı?"

Again, the answer is negative.

Cevap yine olumsuz.

“No, it…does not.”

"Hayır... öyle değil."

or the contraction, “No, it doesn’t.”

ya da "Hayır, öyle değil."

Okay.

So that was our practice for asking questions with ‘have’.

Tamam aşkım.

'Sahip' ile soru sorma pratiğimiz buydu.

I hope you understand and I’ll  see you in the next video. 

Umarım anlarsınız ve bir sonraki videoda görüşürüz.

This is a checkup video for 'have', 'has', 'don't have', 'doesn't have'

Bu 'var', 'var', 'yok', 'sahip değil'

and questions with 'have'.

ve 'var' içeren sorular için bir kontrol videosudur.

Let's take a look at the board.

Hadi tahtaya bir göz atalım.

Here, we have a picture of a dog and a ball.

Burada bir köpek ve bir topun resmi var.

And this ball belongs to this dog.

Ve bu top bu köpeğe ait.

So let's make a sentence about this picture.

O halde bu resimle ilgili bir cümle kuralım.

Ok...

The dog is an animal.

Tamam...

Köpek bir hayvandır.

So, we have to use 'it'.

Bu yüzden 'it'i kullanmak zorundayız.

Ok...

Tamam...

With 'it', do we use 'have' or 'has'?

'O' ile 'sahip' mi yoksa 'has' mı kullanıyoruz?

We have to use 'has'.

'Has' kullanmak zorundayız.

"It has a ball."

"Bir topu var."

Now, there's a hat, but it says "no".

Şimdi bir şapka var ama "hayır" diyor.

It's negative.

Negatif.

So, "It..."

Yani, "O..."

Remember, for negative, we always use 'have'.

Unutmayın, olumsuzluk için her zaman "sahip" ifadesini kullanırız.

But what goes in the front?

Peki ön tarafta ne var?

'Doesn't' or 'don't'?

'Yapmıyor' mu, 'yapmıyor' mu?

For 'it', we say "doesn't".

'O' için 'olmaz' deriz.

"It doesn't have a hat."

"Şapkası yok."

Next, we have a question.

Sonra bir sorumuz var.

We use 'have'.

'Sahip' kullanıyoruz.

Remember, we have to put the pronoun over here.

Unutmayın, zamiri buraya koymamız gerekiyor.

The same one.

Aynısı.

And we put 'does' or 'do' in the front.

Ve önüne "yapar" veya "yapar" ifadesini koyarız.

What do you think?

Ne düşünüyorsun?

We have to say, "does".

"Yapıyor" demek zorundayız.

"Does it have a ball?"

"Topu var mı?"

Well, "Does it have a ball?"

Peki, "Topu var mı?"

"Yes, it does."

"Evet öyle."

Let's move on to the next part.

Bir sonraki bölüme geçelim.

Here we have two people.

Burada iki kişiyiz.

So, we're going to say "they".

O halde "onlar" diyeceğiz.

And a car...that belongs to them.

Ve onlara ait bir araba.

For 'they', we have to say "have".

'Onlar' için 'sahip' demek zorundayız.

"They have a car."

"Onların bir arabası var."

Here, there's a bus.

Burada bir otobüs var.

But, again, it says, "no".

Ama yine "hayır" diyor.

Negative.

Olumsuz.

"They 'blank' 'blank' a bus."

"Bir otobüsü 'boş', 'boş' bırakıyorlar."

Again, for negative, we say "have".

Olumsuzluk için yine "sahip" diyoruz.

'Doesn't have' or 'don't have'?

'Sahip değil' mi yoksa 'sahip değil' mi?

Which one is it?

Hangisi o?

For 'don't'...uhh for 'they', we say,

'Yapma' için... ah 'onlar' için

"They don't have a bus."

"Otobüsleri yok" deriz .

Ok, and we have a question.

Tamam, bir sorumuz var.

Well, again, we have to put the same pronoun.

Yine aynı zamiri kullanmamız gerekiyor.

How about in the front?

Peki ön tarafta?

'Do' or 'does'?

'Yapıyor' mu yoksa 'yapıyor' mu?

For 'they', we put 'do'.

'Onlar' yerine 'yap' koyarız.

"Do they have a bus?"

"Otobüsleri var mı?"

"Do they have a bus?"

"Otobüsleri var mı?"

"No, they don't."

"Hayır, yapmıyorlar."

Ok, let's move on to some more practice.

Tamam, biraz daha alıştırmaya geçelim.

Ok, now for this practice, we have to find the mistakes in these sentences.

Tamam, şimdi bu pratik için bu cümlelerdeki hataları bulmalıyız.

What's wrong with them?

Onların derdi ne?

Ok...

Tamam...

So, let's look at the first one.

O halde ilkine bakalım.

"They has two watches."

"Onların iki saati var."

Hmmmm.

Hımmm.

Remember, for 'they', we have  to use 'have', not 'has'.

Unutmayın, 'onlar' için 'sahip' değil 'sahip' kullanmalıyız.

"They have two watches."

"Onların iki saati var."

The next one is a question.

Sonraki bir sorudur.

"Does they have three watches?"

"Üç saatleri var mı?"

Ok...

Tamam...

Remember, when we start a question, we have to use 'do' or 'does'.

Unutmayın, bir soruya başladığımızda 'yapmak' veya 'yapmak' kelimelerini kullanmak zorundayız.

Here we have 'does'.

Burada 'yaparız' var.

But remember, for 'they', we begin with 'do'.

Ama unutmayın, 'onlar' için 'yap' ile başlıyoruz.

"Do they have three watches?"

"Üç saatleri var mı?"

And in the answer...

Ve cevapta...

"No, we don't."

"Hayır, yapmıyoruz."

What's wrong with this answer?

Bu cevabın nesi yanlış?

Remember, the pronoun has to match.

Zamirin eşleşmesi gerektiğini unutmayın.

It has to be the same.

Aynı olması gerekiyor.

"Do they have three watches?"

"Üç saatleri var mı?"

"No, they don't."

"Hayır, yapmıyorlar."

Let's look at these.

Gelin bunlara bakalım.

"She have a dress."

"Bir elbisesi var."

Remember, for 'she', we use 'has'.

Unutmayın, "she" yerine "has" ifadesini kullanıyoruz.

"She has a dress."

"Onun bir elbisesi var."

How about in the question?

Soruda nasıl?

"Do she have a hat?"

"Şapkası var mı?"

Remember, we begin with 'do' or 'does', but for 'she', we should begin with 'does'.

Unutmayın, 'yapmak' veya 'yapmak' ile başlıyoruz, ancak 'o' için 'yapmak' ile başlamalıyız.

"Does she have a hat?"

"Şapkası var mı?"

And the answer.

Ve cevap.

"No, she do."

"Hayır, öyle."

Hmmm.

Hımmm.

'No' means it's negative.

'Hayır' olumsuz olduğu anlamına gelir.

So, we need a negative here.

Yani burada bir negatife ihtiyacımız var.

Is it 'don't' or 'doesn't'?

'Yapmıyor' mu yoksa 'yapmıyor' mu?

"No, she..

"Hayır, o...

doesn't." is the correct answer.

yapmıyor." doğru cevaptır.

Okay.

So that was our checkup.

Tamam aşkım.

İşte bizim kontrolümüz buydu.

I hope you understand better.

Umarım daha iyi anlarsın.

And I'll see you in the next video.

Ve bir sonraki videoda görüşürüz.

Hi, everybody.

Selam millet.

I’m Esther. Welcome to  

Ben Esther'im.

my English grammar course on the tenses. I’m going to teach you how to use the twelve  

Zamanlarla ilgili İngilizce gramer kursuma hoş geldiniz . Size geçmişte, şimdiki zamanda ve gelecekte

tenses in the past, present, and future. It’s a great course, and there’s a lot of  

on iki zamanı nasıl kullanacağınızı öğreteceğim . Harika bir kurs ve pek çok önemli bilgi var

important information. So keep watching.

. O halde izlemeye devam edin.

Hi, everybody.

Selam millet.

My name is Esther.

Benim adım Esther.

I'm so excited to teach you the present simple tense in today's video.

Bugünkü videoda size şimdiki zamanı öğreteceğim için çok heyecanlıyım.

Now this lesson can be a little difficult,

Şimdi bu ders biraz zor olabilir,

so I'll do my best to keep it easy and fun for you.

bu yüzden sizin için kolay ve eğlenceli olması için elimden geleni yapacağım.

My goal is for you to understand how and when to use this grammar by the end of the video.

Amacım videonun sonunda bu gramerin nasıl ve ne zaman kullanılacağını anlamanızdır.

Let's get started.

Başlayalım.

Let's start with the first usage for the present simple tense.

Şimdiki basit zamanın ilk kullanımıyla başlayalım.

The first usage is pretty easy.

İlk kullanımı oldukça kolaydır.

We use it to talk about facts, truths, and generalizations.

Gerçekler, gerçekler ve genellemeler hakkında konuşmak için kullanırız.

Let's look at some examples.

Bazı örneklere bakalım.

‘The Sun is bright.’

'Güneş parlak.'

Now that's a fact.

Artık bu bir gerçek.

It doesn't change.

Değişmiyor.

Everybody knows that the Sun is bright.

Herkes Güneş'in parlak olduğunu biliyor.

It was bright yesterday.

Dün hava aydınlıktı.

It's bright today.

Bugün hava aydınlık.

And it will be bright tomorrow.

Ve yarın hava aydınlık olacak.

That makes it a fact.

Bu onu bir gerçek haline getiriyor.

‘Pigs don't fly.’

'Domuzlar uçmaz.'

That's also a fact.

Bu da bir gerçek.

Everybody knows that pigs don't fly.

Herkes domuzların uçmadığını bilir.

‘Cats are better than dogs.’

'Kediler köpeklerden daha iyidir.'

Now this you may not agree with.

Şimdi buna katılmayabilirsin.

This is my truth.

Bu benim gerçeğim.

I'm making a generalization about cats and dogs in this example.

Bu örnekte kedi ve köpeklerle ilgili bir genelleme yapıyorum.

And finally, ‘It's cold in winter.’

Ve son olarak, 'Kışın hava soğuktur.'

This really depends on where you live, but for a lot of people, or let's say for

Bu aslında nerede yaşadığınıza bağlıdır, ancak birçok insan için veya diyelim

most people, it is cold in the winter,

çoğu insan için kışlar soğuktur,

so that's the truth for some people.

dolayısıyla bazı insanlar için gerçek budur.

Now let's look back and see what verb I used in the present simple tense.

Şimdi geriye dönüp bakalım ve şimdiki zamanda hangi fiili kullandığımı görelim.

For the first sentence, we have ‘is’.

İlk cümlede 'dir' var.

I use the ‘be’ verb ‘is’ to talk about the Sun.

Güneş hakkında konuşmak için 'olmak' fiilini kullanıyorum.

In the next sentence, I use the negative of do - ‘do not’

Bir sonraki cümlede do - 'do not'un olumsuzunu kullanıyorum.

And you'll notice I use the contraction and put these two words together to make it ‘don't’.

Fark edeceksiniz ki kısaltmayı kullanıyorum ve bu iki kelimeyi 'don't' yapmak için bir araya getiriyorum.

‘Cats are better than dogs.’

'Kediler köpeklerden daha iyidir.'

I use the ‘be’ verb "are" to talk about cats because ‘cats’ is plural.

Kedilerden bahsederken "be" fiilini "are" kullanıyorum çünkü 'cats' çoğuldur.

And finally, it's cold and winter.

Ve nihayet, hava soğuk ve kış.

Here I use the ‘be’ verb "is" again,

Burada yine "olmak" fiilini "is" kullanıyorum,

but I use the contraction to combine ‘it’ and ‘is’

ancak "it" ile "is"i birleştirmek ve "it's" yapmak

and made ‘it’s’.

için daralmayı kullanıyorum

Let's move on to the next usage.

. Bir sonraki kullanıma geçelim.

We also use the present simple tense to talk about habits and routines.

Alışkanlıklar ve rutinler hakkında konuşmak için de şimdiki zamanı kullanırız.

So things and actions that happen regularly.

Yani düzenli olarak gerçekleşen şeyler ve eylemler.

Let’s look at the examples.

Örneklere bakalım.

‘I always eat lunch at noon.’

'Öğle yemeğini her zaman öğlen yerim.'

You'll notice I use the adverb ‘always’ because I'm talking about something that I

'Her zaman' zarfını kullandığımı fark edeceksiniz çünkü düzenli olarak yaptığım bir şeyden bahsediyorum

do regularly.

.

What is that?

Bu nedir?

‘Eat lunch at noon.’

'Öğle yemeğini öğlen yiyin.'

So I use the present simple tense.

Bu yüzden şimdiki zamanı kullanıyorum.

And here I use the verb ‘eat’.

Ve burada 'yemek' fiilini kullanıyorum.

‘I eat…’

'Yiyorum…'

The second example says you play games every day.

İkinci örnek, her gün oyun oynadığınızı söylüyor.

Do you see the clue that helps you know that this is something that happens regularly?

Bunun düzenli olarak gerçekleşen bir şey olduğunu bilmenize yardımcı olacak ipucunu görüyor musunuz?

It's ‘every day’.

'Her gün'.

So it's something that happens as a routine or a habit,

Yani bu rutin ya da alışkanlık olarak gerçekleşen bir şey,

so you play games.

dolayısıyla oyun oynuyorsunuz.

The verb here is ‘play’.

Buradaki fiil 'oynamak'tır.

‘You play…’

'Sen oynuyorsun...'

The next example says ‘Seth starts work at 9:00 a.m. daily.’

Bir sonraki örnekte 'Seth her gün sabah 9:00'da çalışmaya başlıyor' diyor.

Again this is something that happens regularly.

Yine bu düzenli olarak gerçekleşen bir şeydir.

‘Seth goes to work at 9:00 a.m.’ every day.

'Seth her gün sabah 9.00'da işe gidiyor.

Now you'll notice I put a blue line under the ‘s’ in ‘starts’.

Şimdi 'başlangıçlar'daki 's'lerin altına mavi bir çizgi koyduğumu fark edeceksiniz.

Can you figure out why?

Nedenini anlayabiliyor musun?

Well remember that when the subject of a sentence is ‘he’, ‘she’, or ‘it’,

Bir cümlenin öznesi 'he', 'she' veya 'it' olduğunda,

we need to add an ‘s’ or ‘es’ to the end of the verb in the present simple tense.

şimdiki zamanda fiilin sonuna 's' veya 'es' eklememiz gerektiğini unutmayın.

Seth is a ‘he’, so we need to add an ‘s’.

Seth bir 'o' olduğundan bir 's' eklememiz gerekiyor.

‘Seth starts work at 9:00 a.m. daily.’

'Seth her gün sabah 9:00'da işe başlıyor.'

And the last example: ‘They study English every Monday.’

Ve son örnek: 'Her Pazartesi İngilizce çalışıyorlar.'

Again, ‘every Monday’ means that they do it regularly,

Yine, 'her Pazartesi' bunu düzenli olarak yaptıkları anlamına gelir

and that's why we use the present simple tense.

ve bu yüzden şimdiki zamanı kullanıyoruz.

‘They study…’.

'Çalışıyorlar…'.

So as a review, remember we use the present simple tense

Bu nedenle, bir inceleme olarak, düzenli olarak gerçekleşen alışkanlıklar ve rutinler hakkında konuşmak için şimdiki zamanı kullandığımızı unutmayın

to talk about habits and routines that happen regularly.

.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

We also use the present simple tense with non-continuous verbs.

Ayrıca şimdiki zamanı sürekli olmayan fiillerle de kullanırız.

These are verbs that we  don't use in the continuous 

Bunlar şu anda gerçekleşse bile sürekli

form,

even if they're happening right now.

formda

kullanmadığımız fiillerdir .

They're also called stative verbs.

Bunlara aynı zamanda durum fiilleri de denir.

These are connected with thoughts, opinions, feelings, emotions, and our five senses.

Bunlar düşüncelerle, görüşlerle, duygularla, duygularla ve beş duyumuzla bağlantılıdır.

Let's look at these examples.

Bu örneklere bakalım.

‘I love my mom.’

'Annemi Seviyorum.'

The verb here is ‘love’.

Buradaki fiil 'aşk'tır.

That's an emotion, so I use the present simple tense.

Bu bir duygu, bu yüzden şimdiki zamanı kullanıyorum.

‘It smells good.’

'Güzel kokuyor.'

‘Smell’ is one of the five senses, so I use the present simple tense.

'Koku' beş duyudan biridir, bu yüzden şimdiki zamanı kullanıyorum.

You'll notice I underlined the ‘s’ because remember the subject is ‘it’.

'S' harfinin altını çizdiğimi fark edeceksiniz çünkü konunun 'o' olduğunu unutmayın.

‘Kelly feels happy.’

'Kelly mutlu hissediyor.'

This is talking about a feeling.

Bu bir duygudan bahsediyor.

Again the subject here is ‘Kelly’ which is a ‘she’,

Buradaki özne yine 'she' anlamına gelen 'Kelly',

so I added an ‘s’ to the verb.

bu yüzden fiile 's' ekledim.

And finally, ‘They need help.’

Ve son olarak 'Yardıma ihtiyaçları var.'

We don't say, ‘they are needing help’ even though it's happening right now.

Şu anda olmasına rağmen 'yardıma ihtiyaçları var' demeyiz.

‘Need’ is non-continuous, so we say, ‘they need help’,

'İhtiyaç' sürekli değildir, bu yüzden 'yardıma ihtiyaçları var' deriz,

so remember you also use the present simple tense with non-continuous verbs,

bu nedenle düşüncelerle, görüşlerle, duygularla, duygularla ve beş duyumuzla bağlantılı,

connected with thoughts, opinions, feelings, emotions, and our five senses.

sürekli olmayan fiillerle şimdiki basit zamanı kullandığınızı da unutmayın . Hadi devam edelim. Konuşmacılar

Let's move on.

yakın gelecekte

Speakers occasionally use the present simple tense to talk about something that will happen

olacak bir şey hakkında konuşmak için zaman zaman şimdiki zamanı kullanırlar

in the near future.

.

Now this can be a little confusing, but we're not using the future tense,

Bu biraz kafa karıştırıcı olabilir ama biz gelecek zamanı kullanmıyoruz,

we're using the present simple tense.

şimdiki zamanı kullanıyoruz.

It's possible to do that and it's actually common for people to do that.

Bunu yapmak mümkündür ve aslında insanların bunu yapması yaygındır.

Again, for something that will happen in the near future.

Yine yakın gelecekte olacak bir şey için.

Let's look at the examples.

Örneklere bakalım.

‘I have class at 6 p.m.’

'Akşam 6'da dersim var'

‘6 p.m.’ that's pretty soon, so I can say,

'18:00' bu oldukça yakında, dolayısıyla

'I have class.'

'Dersim var'

- the present simple tense.

diyebilirim . - şimdiki zaman.

‘Lisa arrives on Sunday.’

'Lisa Pazar günü geliyor.'

Again the near future, ‘Sunday’.

Yine yakın gelecek, 'Pazar'.

So I use the present simple tense.

Bu yüzden şimdiki zamanı kullanıyorum.

I added an ‘s’ at the end of arrive, because Lisa, the subject, is a ‘she’.

Arrival'ın sonuna 's' ekledim çünkü konu olan Lisa bir 'kadın'.

‘We start work soon.’

'Yakında çalışmaya başlayacağız.'

Again, the near future, ‘soon’,

Yine yakın gelecek, 'yakında',

so I use the present simple verb ‘start’.

bu yüzden şimdiki basit fiil olan 'başlamak'ı kullanıyorum.

And finally, ‘My students come tomorrow.’

Ve son olarak, 'Öğrencilerim yarın geliyor.'

This is something that will happen in the near future,

Bu yakın gelecekte gerçekleşecek bir şey,

so I use the verb ‘come’.

bu yüzden 'gel' fiilini kullanıyorum.

So remember it is possible, and it is common to use the present simple tense

Bu nedenle bunun mümkün olduğunu ve yakın gelecekte olacak bir şey hakkında konuşurken

to talk about something that will happen in the near future.

şimdiki zaman kipinin kullanılmasının yaygın olduğunu unutmayın

Let's go to the next usage.

. Bir sonraki kullanıma geçelim.

Let's talk about a possible negative usage for the present simple tense,

Şimdiki basit zamanın olası bir olumsuz kullanımından bahsedelim;

and that is ‘do not’ and ‘does not’.

bu 'do not' ve 'does not'.

The first example says, ‘Mike eats bread.’

İlk örnekte 'Mike ekmek yiyor' yazıyor.

I put an ‘s’ at the end of ‘eat’ because the subject is Mike which is a ‘he’.

'Yemek' kelimesinin sonuna 's' koydum çünkü konu 'o' olan Mike'tı.

Now that's not a negative statement.

Şimdi bu olumsuz bir ifade değil.

What happens when I want to turn it into a negative statement?

Bunu olumsuz bir ifadeye dönüştürmek istediğimde ne olur?

Well I change it like this - ‘Mike doesn't eat bread.’

Bunu şu şekilde değiştiriyorum: 'Mike ekmek yemiyor.'

So you'll notice that I didn't move the ‘s’ here, okay.

's' harflerini buraya taşımadığımı fark edeceksiniz, tamam.

Instead I added ‘doesn't’.

Bunun yerine 'olmuyor' diye ekledim.

I took ‘does’ and ‘not’ and I turned it into a contraction by combining the two

'Yapıyor' ve 'yapmıyor'u alıp ikisini birleştirip 'yapmıyor' haline getirerek

and making it ‘doesn't’.

kısaltmaya dönüştürdüm

So if the subject is ‘he’, ‘she’, or ‘it’,

. Yani özne 'o', 'o' veya 'o' ise,

we use ‘does not’ or ‘doesn't’ to make it negative.

onu olumsuz yapmak için 'yapmaz' veya 'yapmaz' kullanırız.

‘You swim well.’

'İyi yüzüyorsun.'

In this case, I don't need to put an ‘s’ at the end of ‘swim’ because the subject

Bu durumda 'swim' kelimesinin sonuna 's' koymama gerek yok çünkü konu

is ‘you’.

'sen'.

If I want to make this sentence negative, I use ‘don't’.

Bu cümleyi olumsuz yapmak istersem 'yapma'yı kullanırım.

‘You don't swim well.’

'İyi yüzmüyorsun.'

I use the contraction for ‘do’ and ‘not’.

'Do' ve 'not' için kısaltmayı kullanıyorum.

I combine them to make ‘don't’,

Bunları 'yapma' yapmak için birleştiriyorum,

so if the subject is ‘I’, ‘you’, ‘we’, or ‘they’,

yani eğer konu 'ben', 'sen', 'biz' veya 'onlar' ise 'yapma'

we use ‘do not’ or ‘don't’.

veya 'yapma'yı kullanırız.

So to review ‘do not’ and ‘does not’ or ‘don't’ and ‘doesn't’

Yani 'yapma' ve 'yapmaz' ya da 'yapma' ve 'yapmaz' ifadelerini incelemek,

is a possible usage for the negative for present simple

şimdiki zaman için olumsuzun olası bir kullanımıdır

tense.

.

Let's continue on.

Devam edelim.

Now I'll talk about one possible question form for the present simple tense

Şimdi şimdiki zaman için olası bir soru formundan bahsedeceğim

and that is by using ‘do’ or ‘does’.

ve bu da 'do' veya 'does'u kullanmaktır.

So let's look at the example, ‘They live here.’

Şimdi 'Burada yaşıyorlar' örneğine bakalım.

That's not a question, right?

Bu bir soru değil, değil mi?

'They live here’

'Burada yaşıyorlar'

In order to turn it into a question, it's really simple.

Bunu soru haline getirmek aslında çok basit.

All I have to do is add ‘do’ to the beginning and add a question mark at the end.

Tek yapmam gereken başına 'do' ekleyip sonuna soru işareti eklemek.

‘Do they live here?’

'Burada mı yaşıyorlar?'

So if the subject is ‘I’, ‘you’, ‘we’, or ‘they’,

Yani konu 'ben', 'sen', 'biz' veya 'onlar' ise

simply add ‘do’ to the beginning of the question.

sorunun başına 'yap' kelimesini eklemeniz yeterlidir.

How about this one, ‘He plays soccer.’

Şuna ne dersiniz: 'Futbol oynuyor.'

In this statement, the subject is ‘he’ and that's why you should know by now,

Bu açıklamada özne 'o'dur ve bu yüzden artık şunu bilmelisiniz,

I have an ‘s’ at the end of ‘play’.

'oyun'un sonunda 's' var.

However, to turn this into a question, I add ‘does’ at the beginning.

Ancak bunu soruya dönüştürmek için başına 'yapar' ifadesini ekliyorum.

‘Does he play soccer?’

'Futbol oynuyormu?'

What you'll notice here is that I no longer have the ‘s’ at the end of play.

Burada fark edeceğiniz şey, oyunun sonunda artık 's' harfinin bulunmadığıdır.

Instead I just used ‘does’ at the beginning,

Bunun yerine başlangıçta sadece 'yapar' kullandım,

so for ‘he’, ‘she’, or ‘it’, put ‘does’ at the beginning,

bu yüzden 'o', 'o' veya 'o' yerine 'yapar'ı başlangıca koyun

and don't worry about putting an ‘s’ or ‘es’ at the end of the verb.

ve başına 's' veya 'es' koyma konusunda endişelenmeyin fiilin sonu.

So to review, one possible way of forming a question for the present simple tense is

Tekrar gözden geçirmek gerekirse, şimdiki zaman için soru oluşturmanın olası bir yolu,

using ‘do’ or ‘does’ at the beginning.

başlangıçta 'yapmak' veya 'yapmak' kelimelerini kullanmaktır.

Alright let's move on.

Tamam devam edelim.

Let's start with the first checkup.

İlk kontrolle başlayalım.

In this checkup, I want you to focus on the ‘be’ verbs.

Bu kontrolde 'olmak' fiillerine odaklanmanızı istiyorum.

Remember ‘be’ verbs, in the present simple tense, can be ‘is’, ‘am’, or ‘are’.

'Be' fiillerinin şimdiki zamanda 'is', 'am' veya 'are' olabileceğini unutmayın.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘She _ blank _ at school.’

'Okulda boş' diyor.

The subject of this sentence is ‘she’.

Bu cümlenin öznesi 'o'dur.

What ‘be’ verb do we use for ‘she’?

'O' için hangi 'olmak' fiilini kullanıyoruz?

The correct answer is ‘is’.

Doğru cevap 'olur'.

Now if you were thinking of the negative, the

Şimdi eğer olumsuzu düşünüyorsanız,

correct answer would be ‘she isn't’

doğru cevap 'o değil'

or ‘she is not’.

ya da 'o değil' olacaktır

That's correct as well.

. Bu da doğru.

And if we want to use a contraction for ‘she is’, we can say ‘she's at school’

Ve 'she is' için bir kısaltma kullanmak istersek, 'she's school' diyebiliriz.

For the next one, it says, ‘They _ blank _ twenty years old.’

Bir sonrakinde ise 'Onlar _ boş _ yirmi yaşındalar' diyor.

The subject of this sentence is ‘they’.

Bu cümlenin öznesi 'onlar'dır.

What ‘be’ verb do we use for ‘they’?

'Onlar' için hangi 'olmak' fiilini kullanıyoruz?

The correct answer is ‘are’.

Doğru cevap 'vardır'.

For the negative, you can also use ‘aren't’ or ‘are not’.

Negatif için 'değildir' veya 'değildir' de kullanabilirsiniz.

Also if you want to use the contraction for ‘they are’, you can say,

Ayrıca 'onlar' için kısaltmayı kullanmak istiyorsanız,

‘They're 20 years old.’

'Onlar 20 yaşındalar' diyebilirsiniz

The next sentence says, ‘His father _ blank_ busy.’

. Sonraki cümle şöyle diyor: 'Babası boş_ meşgul.'

The subject of this sentence is ‘his father’.

Bu cümlenin öznesi 'babası'dır.

What subject pronoun do we use for ‘his father’?

'Babası' için hangi konu zamirini kullanırız?

The correct answer is ‘he’.

Doğru cevap 'o'dur.

Remember for ‘he’, ‘she’, ‘it’, the ‘be’ verb is ‘is’.

'He', 'she', 'it' için 'olmak' fiilinin 'is' olduğunu unutmayın.

For the negative, we can say ‘isn't’ or ‘is not’.

Negatif için 'değildir' ya da 'değildir' diyebiliriz.

And for a contraction, for ‘father’ and ‘is’, we can say, ‘His father's busy.’

Ve 'baba' ve 'dir' için kısaltma olarak 'Babası meşgul' diyebiliriz.

Now I want you to try to find the mistakes in this sentence.

Şimdi sizden bu cümledeki hataları bulmaya çalışmanızı istiyorum.

‘We isn't good friends.’

'Biz iyi arkadaş değiliz.'

Did you find the mistake?

Hatayı buldunuz mu?

This is the mistake.

Bu hatadır.

The subject is ‘we’ and the ‘be’ verb is ‘are’.

Özne 'biz' ve 'olmak' fiili 'are'dir.

Therefore, the correct answer is ‘we are not’,

Bu nedenle doğru cevap 'biz değiliz'

or the contraction, ‘we aren't good friends.’

veya kısaltması 'biz iyi arkadaş değiliz'dir.

The next sentence.

Sonraki cümle.

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

‘Are John a teacher?’

'John öğretmen mi?'

Think about the subject of this sentence.

Bu cümlenin konusunu düşünün.

The subject is ‘John’.

Konu 'John'.

And ‘John’, the subject pronoun is ‘he’.

Ve 'John', konu zamiri 'o'dur.

Therefore, we don't use ‘are’, we use ‘is’.

Bu nedenle 'are' kullanmıyoruz, 'is' kullanıyoruz.

‘Is John a teacher?’

'John bir öğretmen mi?'

‘Is John a teacher?’

'John bir öğretmen mi?'

And finally, ‘It am a puppy.’

Ve son olarak, 'O bir köpek yavrusu.'

hmm This one is a big mistake.

hmm Bu büyük bir hata.

The subject here is ‘it’.

Burada konu 'o'.

What ‘be’ verb do we use for ‘it’?

'O' için hangi 'olmak' fiilini kullanıyoruz?

The correct answer is ‘is’.

Doğru cevap 'olur'.

So we don't say, ‘It am a puppy,’ we say, ‘It is a puppy.’

Yani 'Bu bir köpek yavrusu' demeyiz, 'Bu bir köpek yavrusu' deriz.

Great job guys.

Güzel iş millet.

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim.

For the next checkup, I want you to think of some other verbs in the present simple

Bir sonraki kontrolde, şimdiki zamandaki diğer bazı fiilleri düşünmenizi istiyorum

tense.

.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

‘He __ blank __ …’, I want you to think of the verb, ‘like his dinner’.

'O __ boş __ …', 'akşam yemeğini beğendi' fiilini düşünmenizi istiyorum.

What do we do to the verb when the subject is ‘he’, ‘she’, or ‘it’?

Özne 'o', 'o' veya 'o' olduğunda fiile ne yaparız?

Remember we add an ‘s’.

Bir 's' eklediğimizi unutmayın.

‘He likes his dinner.’

'Akşam yemeğini seviyor.'

For the negative, you can also say, ‘He doesn't like his dinner.’

Negatif olarak 'Akşam yemeğini beğenmiyor' da diyebilirsiniz.

The next sentence says, ‘My students __ blank __…’, I want you to think of ‘need’,

Sonraki cümlede 'Öğrencilerim __ boş __…' diyor, 'ihtiyaç', '…kitaplar' diye düşünmenizi istiyorum

‘…books’.

.

What is the subject pronoun for ‘my students’?

'Öğrencilerim' için konu zamiri nedir?

The correct answer is ‘they’.

Doğru cevap 'onlar'dır.

If the subject is ‘I’, ‘you’, ‘we’, or ‘they’, in the present simple tense,

Eğer özne 'ben', 'sen', 'biz' veya 'onlar' ise, şimdiki zamanda

we don't change the verb, we keep it as is.

fiili değiştirmeyiz, olduğu gibi bırakırız.

So the correct answer is, ‘My students need books.’

Yani doğru cevap şu: 'Öğrencilerimin kitaplara ihtiyacı var.'

Now for the negative, you can say, ‘My students don't need books.’

Olumsuz tarafı için ise 'Öğrencilerimin kitaplara ihtiyacı yok' diyebilirsiniz.

The next sentence says, ‘I __ blank __…’, think of the verb,

Bir sonraki cümle şöyle diyor: 'Ben __ boş __…',

‘…live in London.’

'…Londra'da yaşıyorum' fiilini düşünün

What do we do here?

. Burada ne yapıyoruz?

Again the subject is ‘I’, therefore we don't change the verb.

Konu yine 'ben' olduğundan fiili değiştirmiyoruz.

The correct answer is, ‘I live in London.’

Doğru cevap 'Londra'da yaşıyorum'.

What's the negative?

Negatif nedir?

‘I don't live in London.’

'Londra'da yaşamıyorum.'

For the next part, I would like for you to try to find the mistake in the sentence.

Bir sonraki bölümde sizden cümledeki hatayı bulmaya çalışmanızı istiyorum.

‘He doesn't likes math.’

'Matematiği sevmiyor.'

What's the error here?

Buradaki hata nedir?

Well this is a negative.

Peki bu bir olumsuz.

‘He doesn't…’, that's correct.

'O yapmıyor...', bu doğru.

However, we do not add an ‘s’ when we have ‘doesn't’ in front of ‘it’.

Ancak 'it'in önüne 'değil' harfi geldiğinde 's' eklemiyoruz.

‘Do he eat candy?’

'Şeker yer mi?'

Here we have a question.

Burada bir sorumuz var.

The subject of the sentence is ‘he’.

Cümlenin öznesi 'o'dur.

For ‘he’, ‘she’, ‘it’, when we're making a sentence in the present simple tense,

'He', 'she', 'it' yerine, şimdiki zamanda bir cümle kurarken '

we use ‘does’ not ‘do’.

do' yerine 'does' kullanırız.

So the correct answer is, ‘Does he eat candy?’

Yani doğru cevap 'Şeker yer mi?'

And finally, ‘Sam is play computer games.’

Ve son olarak 'Sam bilgisayar oyunları oynuyor.'

There are two present simple verbs here and we can't have that,

Burada iki tane basit fiil var ve biz bunu yapamayız,

so the correct way to fix this sentence is to get rid of the ‘is’.

bu yüzden bu cümleyi düzeltmenin doğru yolu 'dir'den kurtulmaktır.

So take that out and say, ‘Sam plays computer games.’

O halde şunu çıkarın ve 'Sam bilgisayar oyunları oynuyor' deyin.

Add an ‘s’ because the subject is ‘Sam’ which is a ‘he’.

Konu 'Sam' olduğundan 'o' harfini ekleyin.

Great job!

İyi iş!

Let's move on to the next practice.

Bir sonraki uygulamaya geçelim.

For this next practice, we're taking a look at routines.

Bir sonraki alıştırmada rutinlere göz atacağız.

Remember the present simple tense can be used to describe events that happen regularly.

Düzenli olarak gerçekleşen olayları tanımlamak için şimdiki zamanın kullanılabileceğini unutmayın.

Let's take a look at the first sentence,

İlk cümleye bir göz atalım:

‘We _ blank _ the bus every day.’

'Her gün otobüsü boşaltıyoruz.'

And I want you to use the verb ‘take’.

Ve 'almak' fiilini kullanmanızı istiyorum.

Here we see the clue word ‘every day’ which shows that this is a routine.

Burada bunun bir rutin olduğunu gösteren 'her gün' ipucu kelimesini görüyoruz.

The subject of the sentence is ‘we’.

Cümlenin öznesi 'biz'dir.

In the present simple tense,

Şimdiki zamanda,

remember if the subject is ‘I’, ‘you’, ‘we’, or ‘they’,

özne 'ben', 'sen', 'biz' veya 'onlar' ise

we do not change the verb.

fiili değiştirmeyeceğimizi unutmayın.

Therefore the correct answer is, ‘We take the bus every day.’

Bu nedenle doğru cevap 'Her gün otobüse biniyoruz' olacaktır.

In the second sentence it says, ‘He _ blank _ to school every morning.’

İkinci cümlede şöyle yazıyor: 'Her sabah okula gidiyor.'

Again a routine.

Yine bir rutin.

The subject here is ‘he’.

Buradaki özne 'o'dur.

What do we do if the subject is ‘he’, ‘she’, or ‘it’?

Konu 'o', 'o' veya 'o' ise ne yaparız?

We add ‘s’ or ‘es’ to the verb.

Fiile 's' veya 'es' eklenir.

In this example, the verb is ‘go’, so we have to add ‘es’.

Bu örnekte fiil 'go' olduğundan 'es' eklememiz gerekiyor.

‘He goes to school every morning.’

'Her sabah okula gider.'

In the next sentence, it says, ‘Lizzy not play (in parenthesis) tennis.’

Bir sonraki cümlede 'Lizzy (parantez içinde) tenis oynamaz' diyor.

Here I want you to think about the negative form.

Burada olumsuz biçimi düşünmenizi istiyorum.

Lizzy is a ‘she’.

Lizzy bir 'dişi'.

The subject pronoun is ‘she’ so what do we do for the negative?

Konu zamiri 'o', peki olumsuz için ne yapacağız?

We say ‘does not’ or the contraction ‘doesn't play tennis’.

'Olmaz' veya kasılma 'tenis oynanmaz' deriz.

We do not add an ‘s’ or ‘es’ to the end of the verb.

Fiilin sonuna 's' ya da 'es' eklemiyoruz.

Instead we say ‘doesn't’ or ‘does not’.

Bunun yerine 'yapmıyor' ya da 'yapmıyor' diyoruz.

Now I want you to find a mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmanızı istiyorum.

‘They watches TV at night.’

'Geceleri televizyon izliyorlar.'

Can you figure out what's wrong with the sentence?

Cümlede neyin yanlış olduğunu bulabilir misin?

The subject is ‘they’.

Konu 'onlar'.

Therefore, remember, we do not change the verb.

Bu nedenle unutmayın, fiili değiştirmeyiz.

We say ‘watch’.

'İzle' diyoruz.

‘They watch TV at night’.

'Geceleri televizyon izliyorlar'

In the next sentence, or question, it says, ‘Does he plays soccer every week?’

Sonraki cümlede veya soruda şöyle yazıyor: 'Her hafta futbol oynuyor mu?'

The subject of the sentence is ‘he’.

Cümlenin öznesi 'o'dur.

To make a sentence, putting ‘does’ at the beginning is okay,

Cümle kurarken başına 'does' koymakta sakınca yoktur,

However, we don't put an ‘s’ at the end of ‘play’.

ancak 'play' kelimesinin sonuna 's' koymuyoruz.

Therefore, the correct answer is to simply say,

Bu nedenle doğru cevap basitçe

‘Does he play soccer every week?’

'Her hafta futbol oynuyor mu?' demek olacaktır.

And finally, ‘He always forget his book.’

Ve son olarak, 'Kitabını hep unutur.'

In this case, the subject is ‘he’.

Bu durumda özne 'o'dur.

Remember, again, for he/she/it we add 's' or 'es' to the end of the verb.

Tekrar unutmayın, he/she/it için fiilin sonuna 's' veya 'es' ekliyoruz.

What's the verb in the sentence?

Cümledeki fiil nedir?

It's ‘forget’.

'Unut' demektir.

Therefore we have to say, ‘He always forgets his book.’

Onun için 'Kitabını hep unutur' demek zorundayız.

Great job.

İyi iş.

Let's move on to the next practice.

Bir sonraki uygulamaya geçelim.

In this checkup, we'll take a look at how the present simple tense can be used to describe

Bu kontrolde, gelecekteki olayları tanımlamak için şimdiki zamanın nasıl kullanılabileceğine bir göz atacağız

future events.

.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘The airplane _ blank _ tonight.’

'Uçak bu gece boş' diyor.

And we're looking at the verb ‘leave’.

Ve 'ayrılmak' fiiline bakıyoruz.

What is the subject of the sentence?

Cümlenin konusu nedir?

The correct answer is ‘airplane’.

Doğru cevap 'uçak'tır.

What subject pronoun do we use for ‘airplane’?

'Uçak' için hangi konu zamirini kullanırız?

It's ‘it’.

'O'.

Remember in the present simple tense, for ‘he’, ‘she’, ‘it’, we add an ‘s’

Şimdiki zaman kipinde 'he', 'she', 'it' yerine fiile

or ‘es’ to the verb.

's' veya 'es' eklendiğini unutmayın

The verb here is ‘leave’ so we simply add an ‘s’.

. Buradaki fiil 'ayrılmak' olduğundan sadece 's' ekliyoruz.

The correct answer is, ‘The airplane leaves tonight.’

Doğru cevap 'Uçak bu gece kalkıyor'dur.

In the second sentence, it says, ‘Does the movie _blank_ soon?’

İkinci cümlede 'Film yakında boş mu çıkacak?' yazıyor.

And we're using the verb ‘start’.

Ve 'başlamak' fiilini kullanıyoruz.

What is the subject of this sentence?

Bu cümlenin konusu nedir?

It’s ‘movie’.

'Film' bu.

And what subject pronoun do we use for movie?

Peki film için hangi konu zamirini kullanıyoruz?

It’s ‘it’.

'O'.

So it's like saying, ‘Does it _ blank _ soon?’

Yani bu, 'Yakında boşalacak mı?' demek gibi bir şey.

Well this is a question, so we already have the correct word in the front - ‘does’.

Bu bir soru, yani ön tarafta zaten doğru kelime var: 'yapıyor'.

For he/she/it, when we're asking a question, we use ‘does’.

He/she/it için soru sorduğumuzda 'does' ifadesini kullanırız.

Now all we have to do is use the same verb in its base form,

Şimdi tek yapmamız gereken aynı fiili temel biçiminde kullanmak,

so ‘Does the movie start soon?’

yani 'Film yakında başlayacak mı?'

We do not add an ‘s’ or ‘es’ here.

Buraya 's' veya 'es' eklemiyoruz.

Finally, it says, ‘Viki _ blank _ tomorrow.’

Sonunda 'Viki _ boş _ yarın' yazıyor.

The subject of the sentence is ‘Vicki’.

Cümlenin öznesi 'Vicki'dir.

‘Vicki’ is a girl so the subject pronoun is ‘she’.

'Vicki' bir kız olduğundan özne zamiri 'o'dur.

You'll remember now that for… in this case, we put ‘works’.

Şimdi şunu hatırlayacaksınız çünkü… bu durumda 'işler' koyduk.

w-o-r-k-s ‘works’.

çalışır 'çalışır'.

‘Vicki works tomorrow.’

'Vicki yarın çalışıyor.'

Now let's find the mistakes in the sentence below.

Şimdi aşağıdaki cümledeki yanlışları bulalım.

‘He do leave at 3:30 p.m.’

'Saat 15.30'da çıkıyor'

Actually there's only one mistake.

Aslında tek bir hata var.

Can you find it?

Bulabildin mi?

‘He do leave at 3:30 p.m.’

'Öğleden sonra 3.30'da ayrılıyor'

We do not need the ‘do’ here.

Burada 'yap'a ihtiyacımız yok.

We only use ‘do’ in a question or in the negative form.

'Do' sözcüğünü yalnızca soruda veya olumsuz biçimde kullanırız.

But also the subject is ‘he’, so we would use ‘does’.

Ama aynı zamanda özne de 'o' olduğundan 'yapar' ifadesini kullanırız.

Either way we don't need this here.

Her iki durumda da burada buna ihtiyacımız yok.

Well now we have the verb ‘leave’ with the subject ‘he’.

Artık 'he' öznesi ile birlikte 'ayrılmak' fiilimiz var.

Do you know what to do?

Ne yapacağınızı biliyor musunuz?

We simply change this to ‘leaves’.

Bunu basitçe 'yapraklar' olarak değiştiriyoruz.

Just like we did in the first sentence.

Tıpkı ilk cümlede yaptığımız gibi.

‘He leaves at 3:30 p.m.’

'Öğleden sonra 3.30'da ayrılıyor'

In the next sentence, ‘They don't start school today.’

Bir sonraki cümlede 'Bugün okula başlamıyorlar.'

We have a negative sentence.

Olumsuz bir cümlemiz var.

‘They don't…’, that's correct.

'Onlar...', bu doğru.

‘…do not’ is correct.

'…yapma' doğrudur.

For subject pronoun ‘they’.

Konu zamiri için 'onlar'.

However, in the negative form, we don't have to change the main verb at all.

Ancak olumsuz biçimde ana fiili hiçbir şekilde değiştirmemize gerek yoktur.

Therefore, all we will do is say, ‘They don't start school today.’

Bu nedenle yapacağımız tek şey, 'Bugün okula başlamıyorlar' demek.

No ‘s’.

Hayır.

Finally, ‘Does we eat at noon?’

Son olarak 'Öğle vakti yemek yiyor muyuz?'

Take a look.

Bir göz at.

What is the subject or subject pronoun in the sentence?

Cümledeki özne veya özne zamiri nedir?

The correct answer is ‘we’.

Doğru cevap 'biz'.

Think about the question form.

Soru formunu düşünün.

Do we say ‘do’ or ‘does’ in the question form for the subject pronoun ‘we’?

Konu zamiri 'biz' için soru formunda 'yapmak' mı yoksa 'yapmak' mı diyoruz?

The correct answer is ‘do’.

Doğru cevap 'yapmak'tır.

We say ‘do’.

'Yap' diyoruz.

So the correct way to say this sentence or question is,

Yani bu cümleyi veya soruyu söylemenin doğru yolu

‘Do we eat at noon?’

'Öğle vakti yemek yiyor muyuz?'

Great job guys.

Güzel iş millet.

You're done with the practice.

Uygulamayı bitirdiniz.

Thank you for your hard work.

Sıkı çalışman için teşekkür ederim.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Good job guys.

İyi iş beyler.

You put in a lot of practice today.

Bugün çok fazla pratik yaptın.

The present simple tense is not easy, and I'm really happy to see how hard you guys

Şimdiki zaman kolay değil ve ne kadar zorlandığınızı gördüğüme gerçekten sevindim.

worked on mastering it.

ustalaşmaya çalıştı.

Be sure to check out my other videos and thank you for watching this video.

Diğer videolarıma da göz atmayı unutmayın ve bu videoyu izlediğiniz için teşekkür ederim.

I'll see you next time.

Bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.

Hi, everybody. I'm Esther.

Selam millet. Ben Esther'im.

I'm so excited to be teaching you the  present continuous tense in this video.

Bu videoda size şimdiki zamanı öğreteceğim için çok heyecanlıyım.

This tense is used to describe: an action that's happening right now,

Bu zaman, şu anda gerçekleşmekte olan bir eylemi,

a longer action in progress , and something happening in the near future.

devam etmekte olan daha uzun bir eylemi ve yakın gelecekte meydana gelen bir şeyi tanımlamak için kullanılır.

There's a lot to learn, but don't worry I'll guide you through it.

Öğrenecek çok şey var ama endişelenmeyin, size bu konuda rehberlik edeceğim.

Let's get started.

Başlayalım.

The present continuous tense is used to talk  about actions that are happening right now.

Şimdiki zaman, şu anda gerçekleşen eylemlerden bahsederken kullanılır.

For example,

Örneğin,

‘I'm teaching English’ and ‘You are studying English.’

'İngilizce öğretiyorum' ve 'Sen İngilizce çalışıyorsun'.

Let's take a look at some more examples.

Birkaç örneğe daha göz atalım.

The first sentence says, ‘He is watching a movie’.

İlk cümle 'Bir film izliyor' diyor.

We start with the subject and a ‘be’ verb.

Özne ve 'olmak' fiiliyle başlıyoruz.

In this case, the subject is ‘he’.

Bu durumda özne 'o'dur.

For ‘he’ / ‘she’ and ‘it’,  we use the ‘be’ verb ‘is’.

'He' / 'she' ve 'it' için 'be' fiili 'is'i kullanırız.

Then you'll notice I added an ‘-ing’  to the end of the verb ‘watch’.

O zaman 'watch' fiilinin sonuna '-ing' eklediğimi fark edeceksiniz.

‘He is watching a movie.’

'Bir film izliyor.'

The next sentence says, ‘Tim is playing a computer game.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Tim bilgisayar oyunu oynuyor.'

He's doing that right now.

Şu anda bunu yapıyor.

Tim is a ‘he’, therefore, again  we use the ‘be’ verb ‘is’.

Tim bir 'o'dur, bu nedenle yine 'olmak' fiili 'dir'i kullanırız.

And again you'll notice I added  ‘-ing’ to the end of the verb.

Ve yine fiilin sonuna '-ing' eklediğimi fark edeceksiniz.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘The machine is making a noise.’

'Makine ses çıkarıyor.'

Now pay attention to the subject, ‘the machine’.

Şimdi 'makine' konusuna dikkat edin.

What is the proper pronoun?

Uygun zamir nedir?

The answer is ‘it’, therefore  we use the ‘be’ verb ‘is’.

Cevap 'o'dur, bu nedenle 'olmak' fiili 'dir'i kullanırız.

‘The machine is making a noise.’

'Makine ses çıkarıyor.'

We can also say, ‘It is making a noise’. Or the contraction, ‘It's making a noise’.

'Ses çıkarıyor' da diyebiliriz. Veya kasılma, 'Ses çıkarıyor'.

And finally, ‘Tom and Ben are speaking English’.

Ve son olarak 'Tom ve Ben İngilizce konuşuyorlar'.

In this case, you'll notice  that we use the ‘be’ verb ‘are’.

Bu durumda 'be' fiili 'are'yi kullandığımızı fark edeceksiniz.

Can you figure out why?

Nedenini anlayabiliyor musun?

That's because Tom and Ben - the subject pronoun for these two is ‘they’.

Bunun nedeni Tom ve Ben'in bu ikisinin özne zamiri 'onlar' olmasıdır.

‘They are speaking English.’

'İngilizce konuşuyorlar.'

Let's move on to the next usage.

Bir sonraki kullanıma geçelim.

The present continuous tense is also used to describe a longer action in progress.

Şimdiki zaman, devam eden daha uzun bir eylemi tanımlamak için de kullanılır.

Even though you might not be  doing the action right now.

Şu anda eylemi yapmıyor olsanız bile.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

The first sentence says,

İlk cümle şöyle diyor:

‘I'm reading an interesting book these days.’

'Bu günlerde ilginç bir kitap okuyorum.'

In this case, the subject is  ‘I’, so the ‘be’ verb is ‘am’.

Bu durumda özne 'ben' olduğundan 'olmak' fiili 'am'dır.

In this example, we use the contraction  ‘I'm’ by putting ‘I’ and ‘am’ together.

Bu örnekte, 'I' ve 'am' kelimelerini bir araya getirerek 'I'm' kısaltmasını kullanıyoruz.

Again, you'll notice there's  an ‘-ing’ after the verb.

Yine fiilden sonra '-ing' ekinin geldiğini fark edeceksiniz.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘You are studying to become an English teacher.’

'İngilizce öğretmeni olmak için çalışıyorsun.'

The subject here is ‘you’,

Buradaki özne 'sen',

therefore the ‘be’ verb is ‘are’.

dolayısıyla 'olmak' fiili 'vardır'.

Next, ‘Steven is preparing for the IELTS exam.’

Sonra, 'Steven IELTS sınavına hazırlanıyor.'

The subject here is ‘Steven’ which is a ‘he’,

Buradaki özne 'o' anlamına gelen 'Steven'dır,

therefore we use the ‘be’ verb ‘is’.

bu nedenle 'olmak' fiili 'dir'i kullanıyoruz.

And finally, ‘John and June are working at a company.’

Ve son olarak 'John ve June bir şirkette çalışıyorlar.'

If you look at the subject ‘John and June’, the pronoun for that is ‘they’.

'John ve June' konusuna bakarsanız bunun zamiri 'onlar'dır.

That's why we use the ‘be’ verb ‘are’.

Bu yüzden 'olmak' fiilini 'are' kullanıyoruz.

‘They are working at a company.’

'Bir şirkette çalışıyorlar.'

Let's move on to the next usage.

Bir sonraki kullanıma geçelim.

The present continuous is also used  to talk about near future plans.

Şimdiki zaman kipi aynı zamanda yakın gelecek planlarından bahsederken de kullanılır.

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

‘She is meeting some friends tonight.’

'Bu gece bazı arkadaşlarıyla buluşacak.'

That's going to happen in the near future.

Yakın gelecekte bu gerçekleşecek.

You'll notice that we have 'she', so the ‘be’ verb is ‘is’.

Fark edeceksiniz ki elimizde 'she' var, dolayısıyla 'olmak' fiili 'is'tir.

And then we added an ‘-ing’ to the end of the verb ‘meet’.

Daha sonra 'buluşmak' fiilinin sonuna '-ing' ekledik.

The next example says, ‘We are going on vacation in July.’

Sonraki örnekte 'Temmuz'da tatile gidiyoruz' yazıyor.

The subject here is ‘we’, therefore we use the ‘be’ verb ‘are’.

Burada özne 'biz' olduğundan 'olmak' fiilini 'vardır' kullanıyoruz.

We can also use a contraction and say, ‘We're going on vacation in July.’

Ayrıca kısaltmayı da kullanabiliriz ve 'Temmuz'da tatile çıkıyoruz' diyebiliriz.

Again, another near future plan.

Yine bir yakın gelecek planı daha.

The next example says,

Bir sonraki örnekte şöyle yazıyor:

‘David is learning to drive tomorrow.’

'David yarın araba kullanmayı öğreniyor.'

‘tomorrow’ is the near future.

'yarın' yakın gelecek.

‘David’ is the subject.

Konu 'Davut'.

‘David’ is a ‘he’, so we use ‘is’.

'David' bir 'o'dur, bu yüzden 'dir' kullanırız.

And lastly, ‘Vicki and I are teaching English next week.’

Ve son olarak, 'Vicki ve ben önümüzdeki hafta İngilizce öğretiyoruz.'

‘Vicky and I’… If we think about the subject pronoun is ‘we’.

'Vicky ve ben'… Konu zamirini düşünürsek 'biz'.

That's why we used ‘are’. ‘We are teaching.’

Bu yüzden 'are' ifadesini kullandık. 'Öğretiyoruz.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's talk about the negative  form of the present continuous tense.

Şimdi şimdiki zamanın olumsuz biçiminden bahsedelim.

I have some examples here.

Burada bazı örneklerim var.

These two examples are for actions that are happening right now, or longer actions.

Bu iki örnek şu anda gerçekleşmekte olan eylemler veya daha uzun süreli eylemler içindir.

These last two are for near future plans.

Bu son ikisi yakın gelecek planları içindir.

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

The first sentence says, ‘I am not having fun.’

İlk cümle şöyle diyor: 'Eğlenmiyorum.'

Now that's not true for me because I am having fun,

Bu benim için doğru değil çünkü eğleniyorum

but in this example I am not having fun.

ama bu örnekte eğlenmiyorum.

You'll notice that the word ‘not’ goes  between the ‘be’ verb and the ‘verb -ing’.

'Değil' kelimesinin 'olmak' fiili ile '-ing' fiili arasında olduğunu fark edeceksiniz.

In the second example it says, ‘Jane isn't doing her homework.’

İkinci örnekte şöyle yazıyor: 'Jane ödevini yapmıyor.'

Here we use the contraction ‘isn't’ for ‘is not’,

Burada 'is not' için 'is't' kısaltmasını kullanıyoruz,

so just like the first sentence, we put ‘not’ between ‘is’ and ‘verb -ing’.

dolayısıyla tıpkı ilk cümlede olduğu gibi 'is' ve 'fiil -ing' arasına 'not' kelimesini koyuyoruz.

The next sentence says, ‘You're not seeing him tonight.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Onu bu gece görmeyeceksin.'

Here we have a contraction for ‘you are’.

Burada 'sen' için bir kısaltmamız var.

‘You're not seeing him tonight.’

'Onu bu gece görmeyeceksin.'

And finally, ‘We are not running tomorrow morning.’

Ve son olarak, 'Yarın sabah koşmayacağız.'

Here we have the subject ‘we’, therefore, we use the ‘be’ verb ‘are’.

Burada 'biz' öznemiz var, bu nedenle 'olmak' fiilini 'vardır' kullanıyoruz.

Don’t forget to add a ‘not’ after that to make it negative.

Negatif yapmak için bundan sonra 'değil' eklemeyi unutmayın.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's talk about how to form ‘be’ verb  questions in the present continuous tense.

Şimdi 'olmak' fiil sorularının şimdiki zamanda nasıl oluşturulacağından bahsedelim.

The first example here says,

Buradaki ilk örnekte

‘Is he waiting for you?’

'Seni mi bekliyor?' yazıyor.

or ‘Is he waiting for you?’

veya 'Seni mi bekliyor?'

We start with the ‘be’ verb.

'Olmak' fiiliyle başlıyoruz.

Take a look at the subject though.

Yine de konuya bir göz atın.

The subject is ‘he’ and that's why we start with the ‘be’ verb ‘is’.

Özne 'o'dur ve bu yüzden 'olmak' fiili 'dir' ile başlıyoruz.

‘Is he waiting for you?’

'Seni mi bekliyor?'

You can answer, ‘Yes, he is.’ or ‘No he isn't.’

'Evet, öyle' diye cevap verebilirsiniz. veya 'Hayır değil.'

The second sentence says,

İkinci cümle şöyle diyor:

‘Are you coming to class?’

'Sınıfa geliyor musun?'

The subject here is ‘you’ and  that's why we start with ‘are’.

Burada özne 'sen'sin ve bu yüzden 'varsın' ile başlıyoruz.

‘Are you coming to class?’

'Sınıfa geliyor musun?'

You can answer, ‘Yes I am.’ or ‘No, I'm not.’

'Evet öyleyim' diye cevap verebilirsiniz. veya 'Hayır, değilim.'

The next question says, ‘Is he preparing to study in Canada?’

Bir sonraki soruda 'Kanada'da okumaya mı hazırlanıyor?' yazıyor.

The subject is ‘he’, and so we start with ‘is’.

Özne 'o'dur ve bu yüzden 'dir' ile başlıyoruz.

The answer can be, ‘Yes, he is.’ or it can also be ‘No, he isn't.’

Cevap 'Evet, öyle' olabilir. veya 'Hayır, öyle değil' de olabilir.

Finally the last question says, ‘Are they going out tonight?’

Son olarak son soru şu: 'Bu gece dışarı çıkıyorlar mı?'

The subject here is ‘they’, and so we start with ‘are’.

Buradaki özne 'onlar' ve bu yüzden 'vardır' ile başlıyoruz.

The answer can be ‘Yes, they are.’ or ‘No, they aren't.’

Cevap 'Evet, öyleler' olabilir. veya 'Hayır, değiller.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's talk about the WH question  form for the present continuous tense.

Şimdi şimdiki zaman için WH soru formundan bahsedelim.

I have some examples here

Burada bazı örneklerim var

and you'll notice that we start with the WH questions:

ve WH sorularıyla başladığımızı fark edeceksiniz:

what, where, when, who, why, and how.

ne, nerede, ne zaman, kim, neden ve nasıl.

What comes after?

Sonra ne gelir?

You'll notice it's the ‘be’ verbs: ‘are’, ‘is’, and if the subject is ‘I’, ‘am’.

Bunun 'be' fiilleri olduğunu fark edeceksiniz: 'are', 'is' ve eğer özne 'I' ise 'am'.

So after that you have the subject and then the verb -ing.

Bundan sonra özneniz ve ardından -ing fiiliniz olur.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘What are you doing?’

'Ne yapıyorsun?'

I'm asking about right now.

Şu an için soruyorum.

For example, ‘I'm teaching English.’

Örneğin, 'İngilizce öğretiyorum.'

‘Where are you going?’ ‘I'm going to the store.’

'Nereye gidiyorsun?' 'Ben mağazaya gidiyorum.'

‘When is it starting?’ ‘It's starting at 3.’

'Ne zaman başlıyor?' 'Saat 3'te başlıyor.'

I can be talking about a movie a show anything can be ‘it’.

Bir filmden, bir diziden bahsediyor olabilirim, her şey 'o' olabilir.

‘Who is she talking to?’ ‘She's talking to Bob.’

'O kiminle konuşuyor?' 'Bob'la konuşuyor.'

‘Why is she crying?’ ‘She's crying because she's sad.’

'Neden ağlıyor?' 'Üzgün ​​olduğu için ağlıyor.'

And finally, ‘How is it going?’ ‘It's going well.’

Ve son olarak 'Nasıl gidiyor?' 'İyi gidiyor.'

For this checkup of the present continuous tense,

Şimdiki zamanın bu kontrolü için,

we'll look at how this tense can be used to  describe an action that's happening right now.

bu zamanın şu anda gerçekleşmekte olan bir eylemi tanımlamak için nasıl kullanılabileceğine bakacağız.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘You -blank- learning English.’

'Sen -boş- İngilizce öğreniyorsun.'

Remember for this tense, we start  with the subject and the ‘be’ verb

Unutmayın, bu zaman için özneyle ve 'be' fiiliyle

and then the verb ‘-ing’.

, ardından da '-ing' fiiliyle başlıyoruz.

We already have the verb ‘-ing’ here, so we need the ‘be’ verb.

Burada zaten '-ing' fiili var, dolayısıyla 'be' fiiline ihtiyacımız var.

The subject in the first sentence is ‘you’.

İlk cümledeki özne 'sen'.

For ‘you’, ‘we’, and ‘they’,  we use the ‘be’ verb - ‘are’,

'Siz', 'biz' ve 'onlar' için 'be' fiilini kullanırız - 'are',

so the correct answer is,

dolayısıyla doğru cevap şu olur:

‘You are learning English’ right now.

'Şu anda İngilizce öğreniyorsunuz'.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘She _blank_ not watching TV.’

'O boş televizyon izlemiyor.'

This is the negative form of  the present continuous tense.

Bu şimdiki zamanın olumsuz şeklidir.

We have the word ‘not’ before the verb ‘-ing’,

'-ing' fiilinden önce 'not' kelimesi var

However, we're missing the ‘be’ verb again.

ama 'be' fiili yine eksik.

What is the be verb to use  if the subject is ‘she’?

Özne 'o' ise kullanılacak be fiili nedir?

the correct answer is ‘is’.

doğru cevap "olur".

‘She is not watching TV.’

'Televizyon izlemiyor.'

This one says, ‘I _blank_ studying now.’

Bunda 'Şu anda boş çalışıyorum' yazıyor.

The subject here is ‘I’.

Burada özne 'ben'dir.

Again think of the ‘be’ verb that goes before the subject ‘I’.

Yine 'ben' öznesinden önce gelen 'olmak' fiilini düşünün.

The ‘be’ verb is ‘am’.

'Olmak' fiili 'am'dır.

‘I am studying now.’

'Şu an çalışıyorum.'

We can also use a contraction and say, ‘I'm studying now’

Ayrıca kısaltmayı kullanarak 'şu anda ders çalışıyorum' diyebiliriz.

If we wanted to turn this into the negative form,

Bunu olumsuz şekle dönüştürmek istersek,

we can also say, ‘I'm not studying now.’

'Şu anda ders çalışmıyorum' da diyebiliriz.

Now, take a look at the next  sentence and find the mistake.

Şimdi bir sonraki cümleye bakın ve hatayı bulun.

‘Layla is watch a movie.’

'Layla film izliyor.'

Here we have the subject and the subject pronoun for Layla would be ‘she’.

Burada öznemiz var ve Layla'nın özne zamiri 'o' olacaktır.

We have the correct ‘be’ verb - ‘is’,

Elimizde doğru 'be' fiili - 'is' var.

However, you'll notice we forgot  the ‘-ing’ at the end of the verb.

Ancak fiilin sonundaki '-ing'i unuttuğumuzu fark edeceksiniz.

We need to say, ‘watching’.

'İzliyoruz' demeliyiz.

‘Layla is watching a movie.’

'Layla film izliyor.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘They playing soccer now.’

'Onlar şimdi futbol oynuyorlar.'

What's missing?

Ne kayıp?

If you got it the correct answer is we need the ‘be’ verb – ‘are’

Eğer bunu anladıysanız doğru cevap şudur: 'olmak' fiiline ihtiyacımız var – 'are'

because the subject is ‘they’.

çünkü özne 'onlar'dır.

‘They are playing soccer now.’

'Onlar şimdi futbol oynuyorlar.'

And finally, ‘What do you do?’

Ve son olarak 'Ne yapıyorsunuz?'

If you want to ask somebody  what they're doing right now,

Birine şu anda ne yaptığını sormak istiyorsanız,

you say, 'what’... and the ‘be’ verb – ‘are... you.. doing?’

'ne' dersiniz... ve 'olmak' fiili - '... siz.. yapıyorsunuz?'

‘What are you doing?’

'Ne yapıyorsun?'

Let's move on to the next practice.

Bir sonraki uygulamaya geçelim.

For this checkup we'll talk about the present continuous tense

Bu kontrol için şimdiki zamanın

and how it can be used to describe an action that started in the past and continues today.

ve bunun geçmişte başlayıp bugün devam eden bir eylemi tanımlamak için nasıl kullanılabileceği hakkında konuşacağız.

It's a longer action.

Daha uzun bir eylem.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘He _blank_ studying economics.’

'Boş ekonomi okuyor.'

Remember for this tense, we take the  subject, a ‘be’ verb, and then verb ‘-ing’.

Bu zaman için özneyi, 'be' fiilini ve ardından '-ing' fiilini aldığımızı unutmayın.

Here we already have the verb ‘-ing’, ‘studying’.

Burada zaten '-ing', 'çalışmak' fiili var.

So what are we missing?

Peki neyi kaçırıyoruz?

The ‘be’ verb.

'Olmak' fiili.

The correct ‘be’ verb for  the subject ‘he’ is ‘is’.

'He' öznesi için doğru 'olmak' fiili 'is'tir.

So, ‘He is studying economics.’

Yani 'Ekonomi okuyor.'

The next sentence says, ‘They're _blank_ for the fight.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Onlar kavga için boşlar.'

The verb we want to use is ‘train’.

Kullanmak istediğimiz fiil 'eğitim'dir.

Now we already have the 'be' verb here.

Artık burada zaten 'olmak' fiilimiz var.

It's in the contraction ‘there’  because it's ‘they are’.

'Orada' kısaltmasındadır çünkü 'onlar'dır.

All we have to do now is add ‘-ing’ to the verb.

Şimdi tek yapmamız gereken fiile '-ing' eklemek.

‘They're training for the fight these days.’

'Bu günlerde dövüş için antrenman yapıyorlar.'

And ‘We _blank_ teaching at the school.’

Ve 'Okulda boş öğretmenlik yapıyoruz.'

Again we're missing the ‘be’ verb.

Yine 'olmak' fiilini kaçırıyoruz.

What is the ‘be’ verb for ‘we’?

'Biz'in 'olmak' fiili nedir?

The correct answer is ‘are’.

Doğru cevap 'vardır'.

‘We are teaching at the school.’

'Okulda ders veriyoruz.'

Now let's look for the  mistakes in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hataları arayalım.

‘Ben is study to become a doctor.’

'Ben doktor olmak için çalışıyor.'

Can you find the error?

Hatayı bulabilir misin?

Well we have the subject and we have the proper ‘be verb’.

Elimizde bir özne ve uygun 'be fiili' var.

What we're missing is the ‘-ing’ at the end of ‘study’.

Eksik olduğumuz şey 'study'nin sonundaki '-ing'.

The correct answer is, ‘Ben is studying to become a doctor’.

Doğru cevap 'Ben doktor olmak için çalışıyor'.

Let's look at the next sentence.

Bir sonraki cümleye bakalım.

‘I don't reading that book.’

'Ben o kitabı okumuyorum.'

hmm

‘I don't reading that book.’

hmm 'Ben o kitabı okumuyorum.'

To form the negative in the present continuous, we don't use ‘do’ or ‘does’

Şimdiki süreklide olumsuz oluşturmak için 'do' veya 'does' kullanmayız

We use the ‘be’ verb. What is the be verb for ‘I’?

'be' fiilini kullanırız. 'Ben'in be fiili nedir?

The correct answer is ‘am’.

Doğru cevap 'am'dır.

‘I am not reading that book.’

'Ben o kitabı okumuyorum.'

There is no contraction for ‘am not’.

'Değilim' için herhangi bir daralma yoktur.

Finally, ‘They are to learn English.’

Son olarak 'İngilizce öğrenecekler.'

We have the subject and we have the correct ‘be’ verb,

Konu elimizde ve doğru 'be' fiilimiz var,

but remember we need verb ‘-ing’.

ancak '-ing' fiiline ihtiyacımız olduğunu unutmayın.

Therefore, the correct answer is,

Bu nedenle doğru cevap

‘They are learning English.’

'İngilizce öğreniyorlar'dır.

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim. Bu kontrol için

For this checkup we'll take a look at how the present continuous tense

, gelecek planlarından bahsederken şimdiki zamanın nasıl kullanılabileceğine

can be used to talk about future plans.

bakacağız .

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

The first sentence says, ‘They're play a game tonight.’

İlk cümle şöyle diyor: 'Bu gece bir oyun oynayacaklar.'

The verb we want to use is ‘play’.

Kullanmak istediğimiz fiil 'oynamak'tır.

Remember we start with the subject  and here we have it, ‘they’.

Konuyla başladığımızı unutmayın ve burada 'onlar' var.

Then we have the ‘be’ verb.

Sonra 'olmak' fiilimiz var.

In this case we used a contraction  for ‘they are – ‘they’re’.

Bu durumda 'onlar – 'onlar' için bir kısaltma kullandık.

That's correct.

Bu doğru.

After that we have to add ‘-ing’ to the end of the verb,

Bundan sonra fiilin sonuna '-ing' eklemeliyiz,

so the correct answer is, ‘They're playing a game tonight.’

dolayısıyla doğru cevap 'Bu gece bir oyun oynuyorlar' olacaktır.

The next sentence says, 'We _blank_ not studying tomorrow.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Yarın ders çalışmayacağız.'

Looks good but there's a word that's missing.

Güzel görünüyor ama eksik bir kelime var.

This is the negative form because we have ‘not’.

Bu olumsuz biçim çünkü elimizde 'değil' var.

We simply need the ‘be’ verb for ‘we’.

'Biz' için sadece 'olmak' fiiline ihtiyacımız var.

The correct ‘be’ verb is ‘are’. ‘We are not studying tomorrow.’

Doğru 'olmak' fiili 'are'dir. 'Yarın ders çalışmıyoruz.'

The next sentence says, ‘Lynn is _blank_ out tonight.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Lynn bu gece boş.'

and we want to use the verb ‘go’.

ve 'git' fiilini kullanmak istiyoruz.

Remember 'Lynn' and then the ‘be’ verb – ‘is’.

'Lynn'i ve ardından 'olmak' fiilini - 'is'i hatırlayın.

That's correct. All we have to do is add ‘-ing’.

Bu doğru. Tek yapmamız gereken '-ing' eklemek.

‘Lynn is going out tonight.’

'Lynn bu gece dışarı çıkıyor.'

To make this negative you can say,

Bunu olumsuz yapmak için şunu söyleyebilirsiniz:

‘Lynn is not going out tonight.’ or ‘Lynn isn't going out tonight.’

'Lynn bu gece dışarı çıkmıyor.' veya 'Lynn bu gece dışarı çıkmıyor.'

The next sentence says, ‘Laura isn't study this evening.’

Sonraki cümlede 'Laura bu akşam ders çalışmıyor' yazıyor.

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

Remember we have to add  ‘-ing’ to the end of the verb,

Fiilin sonuna '-ing' eklememiz gerektiğini unutmayın,

so we need to say,

bu yüzden

‘Laura isn't studying this evening.’

'Laura bu akşam ders çalışmıyor' dememiz gerekiyor .

The next sentence says,

Bir sonraki cümle ise

‘My sons will playing chess later.’

'Oğullarım daha sonra satranç oynayacak' diyor.

We are talking about a future plan,

Bir gelecek planından bahsediyoruz,

so you might be tempted to use ‘well’ or ‘will’, I'm sorry.

bu yüzden 'iyi' ya da 'irade' kelimelerini kullanmak cazip gelebilir, kusura bakmayın.

However, instead of saying ‘will’, we use the ‘be’ verb.

Ancak 'irade' demek yerine 'olmak' fiilini kullanıyoruz.

‘My sons are playing chess later.’

'Oğullarım daha sonra satranç oynayacaklar.'

And finally, ‘She's not to eating dinner tonight.’

Ve son olarak, 'Bu gece akşam yemeği yemiyor.'

There's an extra word in here that we don't need.

Burada ihtiyacımız olmayan fazladan bir kelime var.

What is it?

Nedir?

It's ‘to’.

"-e".

Remember, subject - ‘be’ verb, not verb ‘-ing’.

Unutmayın, konu - '-ing' fiili değil, 'olmak' fiili.

We do not need ‘to’ in this sentence.

Bu cümlede 'to'ya ihtiyacımız yok.

All right well that's the end of this checkup.

Pekala, bu kontrolün sonuna geldik.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Good job, everyone.

İyi işti millet.

You just completed the lesson  on the present continuous tense.

Şimdiki sürekli zaman dersini az önce tamamladınız.

This tense is not easy but you did a great job.

Bu gerginlik kolay değil ama harika bir iş çıkardınız.

And keep watching to learn more.

Daha fazlasını öğrenmek için izlemeye devam edin.

I know English can be difficult but with practice and effort you will improve.

İngilizcenin zor olabileceğini biliyorum ama pratik yaparak ve çabalayarak gelişeceksin.

I promise.

Söz veriyorum.

See you in the next video.

Bir sonraki videoda görüşmek üzere.

Hi, everyone.

Herkese selam.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I'm going to introduce the present perfect tense.

Bu videoda şimdiki zamanı tanıtacağım.

This tense can be used to talk about an action that happened in the past,

Bu zaman geçmişte olmuş bir eylemden bahsederken kullanılabilir,

but when it happened is not very important or it’s unknown.

ancak ne zaman gerçekleştiği çok önemli değildir ya da bilinmemektedir.

It can also be used to talk about an action that started in the past and continues in

Geçmişte başlayıp günümüzde devam eden bir eylemden bahsetmek için de kullanılabilir

the present.

.

We really want to emphasize how long that action has been happening.

Bu eylemin ne kadar süredir gerçekleştiğini gerçekten vurgulamak istiyoruz.

And finally, we use this tense to talk about a recent action.

Ve son olarak, yakın zamandaki bir eylemden bahsederken bu zamanı kullanırız.

There's a lot to learn and a lot of important information, so keep watching.

Öğrenilecek çok şey ve önemli bilgiler var, o yüzden izlemeye devam edin.

Let's talk about one usage of the present perfect tense.

Şimdiki mükemmel zamanın bir kullanımından bahsedelim.

This tense can be used to talk about an action that happened in the past.

Bu zaman geçmişte gerçekleşen bir eylemden bahsederken kullanılabilir.

But when it happened is not important or not known.

Ama ne zaman olduğu önemli değil ya da bilinmiyor.

However, this action is  important to the conversation 

Ancak bu eylem şu andaki konuşma için önemlidir

right now.

.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

The first one says, ‘I have been to Canada.’

İlki 'Kanada'ya gittim' diyor.

What we do here is we start with the subject, ‘I’.

Burada yaptığımız şey 'ben' öznesiyle başlamaktır.

For ‘I’, ‘you’, ‘we’, and ‘they’, we follow with ‘have’.

'Ben', 'sen', 'biz' ve 'onlar' ifadelerini 'sahip' ile takip ederiz.

After that we use the past participle of the verb.

Bundan sonra fiilin geçmiş zaman ortacısını kullanırız.

In this case, the verb is ‘be’.

Bu durumda fiil 'olmak'tır.

And so the past participle is ‘been’.

Ve böylece geçmiş katılımcı 'oldu'.

‘I have been to Canada.’

'Kanada'ya gittim.'

The next sentence says, ‘My cousins have seen the movie.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Kuzenlerim filmi izledi.'

My cousins is a ‘they’.

Kuzenlerim bir 'onlar'dır.

And so again, we follow with ‘have’.

Ve yine 'have' ile takip ediyoruz.

And the past participle of see is ‘seen’.

Ve görme fiilinin geçmiş katılımcısı 'görülmüştür'.

‘They have seen the movie.’

'Filmi gördüler.'

Or ‘My cousins have seen the movie.’

Veya 'Kuzenlerim filmi izledi.'

The next example says, ‘Chad has gone home.’

Bir sonraki örnekte 'Chad eve gitti' diyor.

Chad is a ‘he’.

Chad bir 'o'dur.

For ‘he’, ‘she’, ‘it’, we follow with ‘has’.

'He', 'she', 'it' yerine 'has' ifadesini kullanırız.

Then, the past participle ‘gone’ is for the verb ‘go’.

O halde, geçmiş katılımcı 'gitti', 'git' fiili içindir.

‘Chad has gone home.’

'Chad eve gitti.'

And finally, ‘My phone has been fixed.’

Ve son olarak 'Telefonum onarıldı.'

My phone is an ‘it’.

Telefonum bir 'o'.

Therefore, I use ‘has’.

Bu nedenle 'has'ı kullanıyorum.

And then I need the past participle of ‘be’ – ‘been’.

Ve sonra 'olmak' – 'olmak' gibi geçmiş sıfatlara ihtiyacım var.

‘My phone has been fixed.’

'Telefonum tamir edildi.'

Let's move on to the next usage.

Bir sonraki kullanıma geçelim.

The present perfect tense is also used to describe an action that started in the past

Şimdiki mükemmel zaman, geçmişte başlayan

and continues in the present.

ve şu anda devam eden bir eylemi tanımlamak için de kullanılır.

‘for’ and since’ are common expressions used with the present perfect tense.

'için' ve bu yana' şimdiki mükemmel zamanla birlikte kullanılan yaygın ifadelerdir.

Let's take a look at these examples.

Bu örneklere bir göz atalım.

‘I have worked there since 2002.’

'2002'den beri orada çalışıyorum.'

You'll notice we start with the subject.

Konuyla başladığımızı fark edeceksiniz.

If it's ‘I’, ‘you’ or ‘we’, we have ‘have’.

'Ben', 'sen' ya da 'biz' ise, 'sahip'imiz var.

Then the past participle of the verb.

Sonra fiilin geçmiş katılımcısı.

In this case - ‘worked’.

Bu durumda - 'işe yaradı'.

What you'll notice here is that we also have ‘since 2002’.

Burada fark edeceğiniz şey, aynı zamanda '2002'den bu yana' da var.

This shows when the action started, so with the expression ‘since’, you need to use

Bu, eylemin ne zaman başladığını gösterir; dolayısıyla 'since' ifadesiyle,

a specific point in time.

zamanda belirli bir noktayı kullanmanız gerekir.

The next example does the same thing.

Bir sonraki örnek de aynı şeyi yapıyor.

‘You have had a car since last year.’

'Geçen yıldan beri bir araban var.'

Again, we use ‘since’, so we have a specific point in time - ‘last year’.

Yine 'beri' ifadesini kullanıyoruz, dolayısıyla belirli bir zaman noktamız var - 'geçen yıl'.

Take a look at the next example.

Bir sonraki örneğe bir göz atın.

‘Anna has liked him for weeks.’

'Anna haftalardır ondan hoşlanıyordu.'

In this case the subject is ‘Anna’.

Bu durumda konu 'Anna'dır.

Which is a ‘she’, and so we use ‘has’.

Bu bir 'o'dur ve bu yüzden 'sahiptir' kullanıyoruz.

Then the past participle ‘liked’.

Sonra geçmiş katılımcı 'beğendi'.

However, at the end of the sentence, we see ‘for weeks’.

Ancak cümlenin sonunda 'haftalarca' ifadesini görüyoruz.

Not ‘since weeks’.

'Haftalardan beri' değil.

When we use ‘for’, we talk about the duration.

'For' kullandığımızda süre hakkında konuşuruz.

We explain how long this action has been true.

Bu eylemin ne kadar süredir geçerli olduğunu açıklıyoruz.

And finally, ‘We have eaten lunch here for 3 months.’

Ve son olarak '3 ay boyunca öğle yemeğini burada yedik.'

Again, the sentence ends with ‘for 3 months’.

Yine cümle '3 ay' diye bitiyor.

So we show the duration.

Yani süreyi gösteriyoruz.

Let's move on to the next usage.

Bir sonraki kullanıma geçelim.

In addition, the present perfect tense can be used to describe an action that recently

Ayrıca şimdiki mükemmel zaman, yakın zamanda durmuş olan bir eylemi anlatmak için de kullanılabilir

stopped.

.

Let’s take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

‘I have just been to the doctor,’

'Az önce doktora gittim'

So just like for all the other usages, we start with the subject,

Yani diğer tüm kullanımlarda olduğu gibi,

‘have’ or ‘has’, and the past participle.

'have' veya 'has' öznesi ve geçmiş katılımcıyla başlıyoruz

But you'll notice here, I used the word ‘just’ between ‘have’ and the verb.

. Ama burada fark edeceksiniz ki 'have' ile fiil arasında 'just' kelimesini kullandım.

‘I have just been to the doctor.’

'Az önce doktora gittim.'

This shows that it happened very recently.

Bu da olayın çok yakın zamanda gerçekleştiğini gösteriyor.

The next example says, ‘James has just seen his new baby.’

Bir sonraki örnekte 'James yeni bebeğini yeni gördü' diyor.

Again, just goes in between ‘have’ or ‘has’ and the verb.

Yine 'have' veya 'has' ile fiil arasına giriyor.

Take a look at the next example.

Bir sonraki örneğe bir göz atın.

It says, ‘She has already been to China.’

'Zaten Çin'e gitmişti' diyor.

‘already’ is another word you can use to show that this action recently happened.

'Zaten' bu eylemin yakın zamanda gerçekleştiğini göstermek için kullanabileceğiniz başka bir kelimedir.

However, ‘already’ can also be moved to the end of the sentence.

Ancak 'zaten' cümlenin sonuna da taşınabilir.

So it's perfectly fine to say, ‘She has been to China already.’

Yani 'Zaten Çin'e gitti' demek gayet normal.

And in the last example, ‘We have recently visited Tom.’

Ve son örnekte, 'Yakın zamanda Tom'u ziyaret ettik.'

Again, you can put this word between ‘have’ or ‘has’ and the verb.

Yine bu kelimeyi 'have' veya 'has' ile fiil arasına koyabilirsiniz.

Or you can also put it at the end of the sentence.

Veya cümlenin sonuna da koyabilirsiniz.

‘We have visited Tom recently.’

'Geçenlerde Tom'u ziyaret ettik.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's take a look at the negative form of the present perfect tense.

Şimdiki mükemmel zamanın olumsuz biçimine bir göz atalım.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

The first one says, ‘I have not been to Europe.’

İlki 'Ben Avrupa'ya gitmedim' diyor.

What you'll notice in the first sentence is that we simply put a 'not' between ‘have’

İlk cümlede fark edeceğiniz şey, 'var' ve 'olmuş' arasına basitçe bir 'değil' koymamızdır

and ‘been’.

.

‘I have not been to Europe.’

'Avrupa'ya gitmedim.'

You can also use a contraction and say ‘I haven't been to Europe.’

Ayrıca kısaltmayı kullanarak 'Avrupa'ya gitmedim' diyebilirsiniz.

The next sentence says, ‘It has not rained for 3 months.’

Sonraki cümlede '3 aydır yağmur yağmadı' diyor.

Again, we put the ‘not’ between the ‘has’ and the verb.

Yine 'has' ile fiil arasına 'not' ekini koyuyoruz.

‘It has not rained for 3 months.’

'3 aydır yağmur yağmadı.'

Here we have a time expression to show the duration.

Burada süreyi göstermek için bir zaman ifademiz var.

The next example says, ‘Teddy hasn't driven for 2 years.’

Bir sonraki örnekte 'Teddy 2 yıldır araba kullanmıyor' yazıyor.

We used the contraction here for ‘has’ and ‘not’ – ‘hasn't’.

Burada 'has' ve 'not' – 'has't' için kısaltmayı kullandık.

And then we use the time expression ‘for 2 years’ at the end of the sentence.

Daha sonra cümlenin sonunda '2 yıl boyunca' zaman ifadesini kullanırız.

And finally, the last sentence says, ‘My sons haven't played soccer since 2010.’

Ve son olarak son cümlede 'Oğullarım 2010'dan beri futbol oynamıyor' yazıyor.

We see another contraction here for ‘have not’ – ‘haven't’.

Burada 'sahip değil' – 'sahip değil' için başka bir daralma görüyoruz.

‘My sons haven't played soccer since 2010.’

'Oğullarım 2010'dan beri futbol oynamıyor.'

This time expression uses ‘since’.

Bu sefer ifadesinde 'since' kullanılıyor.

And so we mention a specific point and time.

Ve böylece belirli bir noktadan ve zamandan bahsediyoruz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's take a look at the ‘have’ or ‘has’ question form of the present perfect

Şimdi şimdiki mükemmel zamanın 'sahip' veya 'sahip' soru biçimine bir göz atalım

tense.

.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

The first sentence says, ‘Mike has eaten lunch.’

İlk cümle şöyle diyor: 'Mike öğle yemeğini yedi.'

That is a statement.

Bu bir beyandır.

Now to turn it into a question, it's quite easy.

Şimdi bunu soruya dönüştürmek oldukça kolay.

All you have to do is put ‘has’ at the beginning.

Tek yapmanız gereken başına 'has' koymak.

Then you follow with the subject and then the past participle.

Daha sonra konuyu ve ardından geçmiş katılımcıyı takip edersiniz.

You'll notice that the placement of the past participle doesn't change.

Geçmiş katılımcının yerleşiminin değişmediğini fark edeceksiniz.

We've simply changed the order of the first 2 words.

Sadece ilk 2 kelimenin sırasını değiştirdik.

‘Has Mike eaten lunch?’

'Mike öğle yemeği yedi mi?'

‘Has Mike eaten lunch?’

'Mike öğle yemeği yedi mi?'

And you can answer by saying ‘Yes, he has.’ or ‘No, he hasn't.’

Siz de 'Evet yaptı' diyerek cevap verebilirsiniz. veya 'Hayır, yapmadı.'

The next sentence says, ‘They have watched the video.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Videoyu izlediler.'

This is a statement.

Bu bir beyandır.

If we want to turn it into a question, again, we change the order of the first two words.

Soruya dönüştürmek istiyorsak yine ilk iki kelimenin sırasını değiştiriyoruz.

‘Have they…?’

'Onlar var…?'

And the past participle verb stays in the same place.

Ve geçmiş katılımcı fiil aynı yerde kalır.

‘Have they watched the video?’

'Videoyu izlediler mi?'

‘Have they watched the video?’

'Videoyu izlediler mi?'

You can answer this question by saying, ‘Yes, they have.’

Bu soruya 'Evet, yaptılar' diyerek cevap verebilirsiniz.

or ‘No, they haven't.’

veya 'Hayır, yapmadılar.'

Good job, guys.

İyi iş beyler.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll briefly introduce how to ask WH questions in the present perfect tense.

Şimdi WH sorularının şimdiki mükemmel zamanda nasıl sorulacağını kısaca anlatacağım.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

I have ‘where’, ‘what’, ‘who’, and ‘how’.

'Nerede', 'ne', 'kim' ve 'nasıl' var.

These go at the beginning of the question.

Bunlar sorunun başında yer alıyor.

Let's take a look at the first example.

İlk örneğe bir göz atalım.

‘Where has Tim been?’

'Tim neredeydi?'

You'll notice we followed the WH word with ‘has’ or ‘have’.

WH kelimesini 'has' veya 'have' ile takip ettiğimizi fark edeceksiniz.

In this case, I used ‘has’ because the subject is ‘Tim’, and Tim is a ‘he’.

Bu durumda 'has' kullandım çünkü özne 'Tim' ve Tim de 'o'.

And then we followed that with the past participle of the verb.

Daha sonra bunu fiilin geçmiş zaman ortacıyla takip ettik.

‘Where has Tim been?’

'Tim neredeydi?'

And I can answer by saying, ‘Tim has been home.’

Ben de 'Tim evdeydi' diyerek cevap verebilirim.

or ‘Tim has been on vacation.’

veya 'Tim tatildeydi.'

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

The next question says, what countries have you visited?

Bir sonraki soru şu: Hangi ülkeleri ziyaret ettiniz?

I can answer by saying, ‘I have visited China.’

'Çin'i ziyaret ettim' diye cevap verebilirim.

or ‘I have visited Mexico.’

veya 'Meksika'yı ziyaret ettim.'

You can also use the contraction ‘I’ve’.

'I've' daralmasını da kullanabilirsiniz.

‘I've visited China.’

'Çin'i ziyaret ettim.'

The next question says, ‘Who has she talked to?’

Bir sonraki soru 'Kiminle konuştu?' diyor.

You can answer by saying, ‘She has talked to her mom.’ or ‘She has talked to her

'Annesiyle konuştu' diyerek cevap verebilirsiniz. veya 'Öğretmeniyle konuştu

teacher.’

.'

The next question says, ‘How long have you been married?’

Bir sonraki soru 'Ne kadar süredir evlisiniz?' diyor.

‘I've been married for 3 years.’

'3 yıldır evliyim.'

That's one answer that you can give.

Verebileceğiniz cevaplardan biri bu.

Great job, everybody.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

For this checkup, we'll take a look at the present perfect tense.

Bu kontrol için şimdiki mükemmel zamana bir göz atacağız.

Which describes an action that happened at

Geçmişte bilinmeyen veya belirsiz bir zamanda

an unknown or indefinite time in the past.

gerçekleşen bir eylemi anlatır .

Let's look at the first sentence.

İlk cümleye bakalım.

‘She _blank_ read that book.’

'O kitabı boş bir şekilde okudu.'

The subject in this sentence is ‘she’.

Bu cümledeki özne 'o'dur.

For he/she/it, in this tense we say, ‘has’.

O için bu zamanda 'sahip' deriz.

‘She has’.

'Onun'.

Now, take a look at the verb.

Şimdi fiile bir göz atın.

It looks like ‘read’.

'Oku' gibi görünüyor.

But remember we need to use the past participle of the verb.

Ancak fiilin geçmiş zaman kipini kullanmamız gerektiğini unutmayın.

So It's actually ‘read’.

Yani aslında 'okundu'.

‘read’ and ‘read’ are spelled the same.

'Oku' ve 'oku' aynı şekilde yazılır.

‘She has read that book.’

'O kitabı okudu.'

The second sentence says, ‘They _blank_ visit China.’

İkinci cümle şöyle diyor: 'Onlar Çin'i boş bir şekilde ziyaret ediyorlar.'

‘visit’ is the verb that you want to use here.

'ziyaret' burada kullanmak istediğiniz fiildir.

For ‘I’, ‘you’, ‘we’ and ‘they’, we use ‘have’.

'Ben', 'sen', 'biz' ve 'onlar' için 'sahip' kullanırız.

Not ‘has’.

Değil'.

‘They have’

'Onlar var'

Now, what's the past participle of visit?

Şimdi, ziyaretin geçmiş zaman eki nedir?

The answer is ‘visited’.

sorunun cevabı "Ziyaret edildi" dır.

‘They have visited China.’

'Çin'i ziyaret ettiler.'

Next, ‘We _blank_ see that concert.’

Sonra, 'Konseri boş görüyoruz.'

Again, for ‘I’, ‘you’, we’ and ‘they’ – we use ‘have’.

Yine 'ben', 'sen', biz' ve 'onlar' için 'sahip'i kullanırız.

‘We have’.

'Sahibiz'.

Now, the past participle of ‘see’ is 'seen'.

Şimdi, 'görmek' fiilinin geçmiş katılımcısı 'görülmüştür'.

‘We have seen that concert.’

'O konseri gördük.'

Now, let's look for the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı arayalım.

‘Rick have been to Cuba.’

'Rick Küba'ya gitti.'

Take a look at the subject, ‘Rick’.

'Rick' konusuna bir bakın.

Rick is a ‘he’.

Rick bir 'o'dur.

So instead of ‘have’, we need to change this to ‘has’.

Yani 'sahip' yerine bunu 'sahip' olarak değiştirmemiz gerekiyor.

‘Rick has been to Cuba.’

'Rick Küba'ya gitti.'

‘Sally and I hasn't finished work.’

'Sally ve ben işimizi bitirmedik.'

The subject in this sentence is ‘Sally’ and ‘I’.

Bu cümledeki özne 'Sally' ve 'I'dir.

The pronoun for that is ‘we’.

Bunun zamiri 'biz'dir.

‘We hasn't finished work.’

'İşi henüz bitirmedik.'

That still sounds weird, right?

Bu hala kulağa tuhaf geliyor, değil mi?

We have to change this to ‘have not’ or the contraction ‘haven't’.

Bunu 'sahip değil' veya 'sahip değil' kısaltması olarak değiştirmeliyiz.

And finally, ‘I did go to the doctor.’

Ve son olarak 'Doktora gittim.'

Now this sentence makes sense, but it's not the present perfect tense.

Şimdi bu cümle mantıklı ama şimdiki mükemmel zaman değil.

We have to change it.

Bunu değiştirmeliyiz.

Remember, we use ‘have’ for the subject, ‘I’.

Unutmayın, 'ben' öznesi için 'sahip' kullanıyoruz.

But we're not done.

Ama işimiz daha bitmedi.

What is the past participle of ‘go’?

'Git'in geçmiş zaman ortacı nedir?

It is ‘gone’.

Gitti'.

‘I have gone to the doctor.’

'Doktora gittim.'

Great job.

İyi iş.

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim.

In this checkup, we'll talk about the present perfect tense

Bu kontrolde, şimdiki zamanın mükemmel zamanını

and how it can be used to describe an action that started in the past and is still true

ve bunun geçmişte başlayan ve bugün hala geçerli olan bir eylemi tanımlamak için nasıl kullanılabileceğini konuşacağız

today.

.

The first sentence says, ‘I _blank_ known Carly since 1994.’

İlk cümle şöyle diyor: 'Carly'yi 1994'ten beri tanıyorum.'

The subject is ‘I’.

Konu 'ben'.

And we already have the past participle of the verb, ‘know’.

Ve elimizde zaten 'bilmek' fiilinin geçmiş zaman katılımcısı var.

Which is ‘known’.

'Bilinen' olan.

What are we missing?

Neyi kaçırıyoruz?

The correct answer is ‘have’.

Doğru cevap "sahip olmak"tır.

For ‘I’, ‘you’, ‘we’ and ‘they’, we use ‘have’ after the subject.

'Ben', 'sen', 'biz' ve 'onlar' için özneden sonra 'have' kullanırız.

The next sentence says,

Bir sonraki cümle şöyle diyor:

‘He has been here _blank_ 2 p.m.’

'Öğleden sonra _boş_ 14'te buradaydı'

Now the first part is all there.

Şimdi ilk bölümün tamamı orada.

‘He has been’.

'O oldu'.

However, remember that for the present perfect tense,

Bununla birlikte, şimdiki mükemmel zaman için,

we use ‘for’ or ‘since’ to talk about how long that action has been true.

o eylemin ne kadar süredir doğru olduğunu anlatmak için 'for' veya 'since'yi kullandığımızı unutmayın.

In this case, we use ‘since’.

Bu durumda 'beri' ifadesini kullanırız.

Because 2 p.m. is a specific period in time.

Çünkü saat 14:00 belirli bir zaman dilimidir.

Next it says, ‘She _blank_ liked Tom since June.’

Sonra diyor ki, 'Haziran'dan bu yana Tom'u _boş_ seviyordu.'

The subject is ‘she’.

Konu 'o'.

And we have the past participle of the verb ‘like’, which is 'liked'.

Ve elimizde 'beğenilen' fiilinin geçmiş zaman katılımcısı var.

What are we missing?

Neyi kaçırıyoruz?

Again, we need ‘have’ or ‘has’.

Yine 'sahip' veya 'sahip'e ihtiyacımız var.

Because the subject is ‘she’...

Çünkü özne 'o'...

Can you figure out which one you need?

Hangisine ihtiyacın olduğunu bulabilir misin?

The correct answer is ‘has’.

Doğru cevap 'var'dır.

‘She has liked Tom since June.’

'Haziran'dan beri Tom'dan hoşlanıyor.'

Now, I want you to find a mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmanızı istiyorum.

‘I have worked here six months ago.’

'Altı ay önce burada çalıştım.'

Can you find a mistake here?

Burada bir hata bulabilir misin?

‘I have worked’ - that's correct.

'Çalıştım' - bu doğru.

However, in the present perfect tense, we don't use ‘ago’.

Ancak şimdiki mükemmel zamanda 'önce'yi kullanmayız.

This is talking about more the past.

Bu daha çok geçmişten bahsediyor.

We want to talk about ‘since’ or ‘for’ instead.

Bunun yerine 'beri' veya 'için' hakkında konuşmak istiyoruz.

Now ‘six months’ is not a specific time.

Artık 'altı ay' belirli bir süre değil.

So we don't use ‘since’.

Bu yüzden 'beri' ifadesini kullanmayız.

Instead, we talk about the duration.

Bunun yerine süre hakkında konuşuruz.

So we need ‘for’.

Bu yüzden 'için'e ihtiyacımız var.

We'll say, ‘I have worked here for six months.’

'Altı aydır burada çalışıyorum' diyeceğiz.

Let's take a look at the next sentence.

Bir sonraki cümleye bir göz atalım.

‘Jen have a cold for two weeks.’

'Jen iki hafta boyunca soğuk algınlığı geçirdi.'

At first glance, this doesn't seem that wrong.

İlk bakışta bu o kadar da yanlış görünmüyor.

But remember, Jen is a ‘she’.

Ama unutmayın, Jen bir 'dişi'dir.

So we need ‘has’.

Yani 'sahip'e ihtiyacımız var.

‘Jen has’.

'Jen'de var'.

But wait a minute, ‘Jen has have a cold’?

Ama durun bir dakika, 'Jen üşüttü' mü?

That's not right either.

Bu da doğru değil.

We need the past participle of ‘have’.

'Sahip'in geçmiş zaman ekine ihtiyacımız var.

What is the past participle?

Geçmiş katılımcı nedir?

The correct answer is ‘had’.

Doğru cevap 'vardı'.

‘Jen has had a cold for two weeks.’

'Jen iki haftadır üşütüyor.'

And finally, ‘We haven't went home since Friday.’

Ve son olarak, 'Cuma gününden beri eve gitmedik.'

This one is a little tricky.

Bu biraz zor.

The subject is ‘we’.

Konu 'biz'.

‘We have... have not’.

'Biz... yapmadık'.

That's correct.

Bu doğru.

The contraction is ‘haven't’.

Kasılma 'yoktur'.

‘We haven't’.

'Yapmadık'.

Now the problem is, we have this verb ‘went’.

Şimdi sorun şu ki, elimizde 'gitti' fiili var.

That's in the past simple tense.

Bu geçmiş basit zamandadır.

We need the past participle of ‘go’.

'Go'nun geçmiş zaman ekine ihtiyacımız var.

The correct answer is ‘gone’.

Doğru cevap 'gitti'.

‘We haven't gone home since Friday.’

'Cuma gününden beri eve gitmedik.'

Good job, guys.

İyi iş beyler.

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim.

In this checkup, we'll take a look at the present perfect tense.

Bu kontrolde şimdiki mükemmel zamana bir göz atacağız.

And how it is used to describe an action that finished recently.

Ve yakın zamanda biten bir eylemi tanımlamak için nasıl kullanıldığı.

We'll be focusing on the words, ‘just’, ‘already’ and ‘recently’ to show this.

Bunu göstermek için 'sadece', 'zaten' ve 'son zamanlarda' kelimelerine odaklanacağız.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘She has just _blank_ that book.’

'O kitapta sadece boş var.'

And we're using the verb, ‘read’.

Ve 'okumak' fiilini kullanıyoruz.

Remember, we take the subject, ‘she’.

Unutmayın, konuyu "o" olarak ele alıyoruz.

And for ‘he’, ‘she’ and ‘it’, we say ‘has’.

Ve 'o', 'o' ve 'o' için 'sahip' diyoruz.

So that's correct.

Yani bu doğru.

Now we need the past participle of ‘read’.

Şimdi 'read'in geçmiş zaman ortacına ihtiyacımız var.

And that is ‘read’.

Ve bu 'okumak'tır.

‘She has just read that book.’

'O kitabı yeni okudu.'

You'll notice I use the word, ‘just’ right before the past participle.

'Just' kelimesini geçmiş katılımcıdan hemen önce kullandığımı fark edeceksiniz.

Next it says, ‘They have already’ and the verb is ‘wake up’.

Daha sonra 'Onlar zaten var' diyor ve fiil 'uyanmak'.

If the subject is ‘he’, ‘she’, or ‘it’, we use ‘has’.

Eğer özne 'o', 'o' veya 'o' ise 'has' kullanırız.

But if the subject is ‘I’, ‘you’, ‘we’ or ‘they’, we use ‘have’.

Ancak özne 'ben', 'sen', 'biz' veya 'onlar' ise 'sahip' kullanırız.

So that's correct.

Yani bu doğru.

‘They have’.

'Onlar sahip'.

Also we have the word ‘already’ here to show that it happened recently

Ayrıca burada yakın zamanda gerçekleştiğini

or that it finished recently.

veya yakın zamanda bittiğini göstermek için 'zaten' kelimesi var.

Now the verb is ‘wake up’.

Şimdi fiil 'uyan' oldu.

We need the past participle of ‘wake up’,

'Uyanma'nın geçmiş zaman ekine ihtiyacımız var

and that is ‘woken up’.

ve bu 'uyandı'.

So the answer is,

Yani cevap şu:

‘They have already woken up.’

'Zaten uyandılar.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘We have recently _blank_ work.’

'Son zamanlarda boş işlerimiz var.'

And the verb is ‘finish’.

Ve fiil 'bitirmek'tir.

‘We have’, that's correct.

'Bizde var', bu doğru.

And we have the word 'recently' to show when the action finished.

Ayrıca eylemin ne zaman bittiğini göstermek için 'yakın zamanda' kelimesine sahibiz.

And now we need to find the past participle of the verb ‘finish’.

Şimdi 'bitirmek' fiilinin geçmiş zaman ekini bulmamız gerekiyor.

The correct answer is.

Doğru cevap.

‘We have recently finished, -ed, work.’

'Yakın zamanda işimizi bitirdik.'

Now try to find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘Morty has eaten just.’

'Morty az önce yemek yedi.'

This sounds a little strange, right?

Bu biraz tuhaf geliyor değil mi?

That's because ‘just’ needs to come before the verb.

Çünkü 'just' fiilinden önce gelmesi gerekiyor.

Therefore, the answer is ‘Morty has just eaten.’

Bu nedenle cevap 'Morty az önce yemek yedi' olacaktır.

The next sentence says, ‘Karen has recently be sick.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Karen yakın zamanda hastalandı.'

Karen is a ‘she’.

Karen bir 'dişi'.

So ‘has’ is correct.

Yani 'vardır' doğrudur.

And there we have ‘recently’.

Ve işte 'son zamanlarda' var.

Now we need the past participle of the verb.

Şimdi fiilin geçmiş zaman ortacına ihtiyacımız var.

‘be’ is our verb and the past participle of ‘be’ is ‘been’.

'Olmak' bizim fiilimizdir ve 'olmak'ın geçmiş zaman ortacı 'olmak'tır.

‘Karen has recently been sick.’

'Karen yakın zamanda hastalandı.'

And finally, ‘I have gone already to the dentist.’

Ve son olarak 'Ben zaten dişçiye gittim.'

This is similar to another question we looked at just before.

Bu, daha önce baktığımız başka bir soruya benzer.

‘I have gone already to the dentist.’

'Ben zaten dişçiye gittim.'

The placement of ‘already’ is a little awkward.

'Zaten' ifadesinin yerleşimi biraz garip.

So we can say, ‘I have already gone.’

Yani 'Ben çoktan gittim' diyebiliriz.

So we can put ‘already’ before the verb,

Yani 'zaten'i fiilin önüne koyabiliriz,

‘I have already gone to the dentist’

'Zaten dişçiye gittim'

Or we can put this at the end,

Veya bunu sonuna

‘I have gone to the dentist already.’

'Zaten dişçiye gittim' şeklinde koyabiliriz.

Both of those are correct.

Bunların her ikisi de doğrudur.

Now, good job.

Şimdi, iyi iş.

That is the end of the checkup.

Bu, kontrolün sonu.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Excellent job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

You just learned about the present perfect tense.

Şimdiki mükemmel zamanı öğrendiniz.

There was a lot to learn, but you did a wonderful job.

Öğrenecek çok şey vardı ama harika bir iş çıkardın.

Keep studying English.

İngilizce çalışmaya devam edin.

I know that It's hard, but you will get better with time, effort and practice.

Bunun zor olduğunu biliyorum ama zaman, çaba ve pratikle daha iyi hale geleceksiniz.

I'll see you in the next video.

Bir sonraki videoda görüşürüz.

Hi, everyone.

Herkese selam.

Welcome to the video.

Videoya hoş geldiniz.

In this video, I’ll introduce the Present Perfect Continuous English Tense.

Bu videoda Present Perfect Continuous İngilizce Tense'i tanıtacağım.

This tense can be used to talk about an action

Bu zaman geçmişte başlayıp günümüzde devam eden

that started in the past and continues in the present.

bir eylemden bahsederken kullanılabilir .

It can also be used to talk about an action that hasn't happened recently.

Yakın zamanda gerçekleşmemiş bir eylemden bahsetmek için de kullanılabilir.

And finally, it can also be used to talk about an action that recently stopped.

Ve son olarak yakın zamanda durdurulmuş bir eylemden bahsetmek için de kullanılabilir.

There's a lot to learn, so keep watching.

Öğrenecek çok şey var, o yüzden izlemeye devam edin.

You can use the present perfect continuous tense

Geçmişte başlayan ve şu anda devam eden bir eylemden bahsetmek için

to talk about an action that started in the past and continues in the present.

şimdiki mükemmel sürekli zamanı kullanabilirsiniz .

We want to emphasize duration

Süreyi vurgulamak istiyoruz

and you can do that by using ‘for’ or ‘since’ in your sentence.

ve bunu cümlenizde 'for' veya 'since' kullanarak yapabilirsiniz.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

‘Charles has been studying English for an hour.’

'Charles bir saattir İngilizce çalışıyor.'

Take a look at the subject, ‘Charles’.

'Charles' konusuna bir bakın.

The subject pronoun for Charles is ‘he’.

Charles'ın konu zamiri 'o'dur.

And that's why we say ‘has’.

İşte bu yüzden 'var' diyoruz.

After that, we add ‘been’ and then verb ‘-ing’.

Bundan sonra 'been' ve ardından '-ing' fiilini ekliyoruz.

In this case, ‘studying.’

Bu durumda 'çalışıyorum'.

You'll also notice that at the end of the sentence we have for an hour.

Ayrıca cümlenin sonunda bir saatimiz olduğunu fark edeceksiniz.

That shows how long this  action has been happening.

Bu, bu eylemin ne kadar süredir gerçekleştiğini gösteriyor.

When you use ‘for’, you emphasize the duration. ‘for an hour’.

'For' kullandığınızda süreyi vurgulamış olursunuz. 'bir saattir'.

‘Charles has been studying English for an hour.’

'Charles bir saattir İngilizce çalışıyor.'

Let's take a look at the next sentence.

Bir sonraki cümleye bir göz atalım.

‘Lily has been playing the piano for 2 years.’

'Lily 2 yıldır piyano çalıyor.'

In this case, Lily is a ‘she’ and that's why, again, we say ‘has’.

Bu durumda Lily bir 'kadın'dır ve bu yüzden yine 'sahiptir' diyoruz.

You'll notice again, we have ‘been’ and then verb ‘-ing’.

Tekrar fark edeceksiniz ki, 'olduk' ve ardından '-ing' fiilini kullandık.

In this case, ‘playing’.

Bu durumda 'oynuyor'.

At the end of this sentence, we also used ‘for’.

Bu cümlenin sonunda 'for'u da kullandık.

and then ‘two years’.

ve ardından 'iki yıl'.

So again, we're showing how long this has been happening.

Böylece bunun ne kadar süredir devam ettiğini bir kez daha göstermiş oluyoruz.

The next sentence is a little different.

Bir sonraki cümle biraz farklı.

‘It has been growing since June.’

'Haziran ayından bu yana büyüyor.'

So it can be something like a plant.

Yani bir bitki gibi bir şey olabilir.

The plant or it has been growing since June.

Bitki haziran ayından bu yana büyüyor.

Here we use ‘since’, not ‘for’.

Burada 'için' değil 'beri'yi kullanıyoruz.

What's the difference?

Fark ne?

We use a specific point in time with since.

O zamandan bu yana belirli bir zaman noktasını kullanırız.

We don't say ‘Since two hours’.

‘İki saatten beri’ demiyoruz.

No, we say ‘When the action started since June.’

Hayır, 'Haziran ayından bu yana eylem başladığında' diyoruz.

And finally, ‘Dan and I have been working since 6 a.m.’

Ve son olarak, 'Dan ve ben sabah 6'dan beri çalışıyoruz'

The subject pronoun for ‘Dan and I’ is ‘We’.

'Dan ve ben'in özne zamiri 'Biz'dir.

Therefore we use ‘have’.

Bu nedenle 'have' kullanıyoruz.

At the end of the sentence, we have ‘since 6 a.m.’

Cümlenin sonunda 'sabah 6'dan beri' var.

Remember that with ‘since’, we talked about a specific point in time when the action

Unutmayın 'beri' ile eylemin başladığı belirli bir noktadan bahsettiğimizi unutmayın

started.

.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

The present perfect continuous can also be used without emphasizing duration.

Mevcut mükemmel sürekli, süreyi vurgulamadan da kullanılabilir.

In this case, we mean ‘lately’.

Bu durumda 'son zamanlarda'yı kastediyoruz.

This action has been happening ‘lately’,

Bu eylem 'son zamanlarda' gerçekleşiyor

and so we can use the word ‘lately’ or ‘recently’ to explain this.

ve dolayısıyla bunu açıklamak için 'son zamanlarda' veya 'son zamanlarda' kelimesini kullanabiliriz.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

‘You have been missing many classes lately.’

'Son zamanlarda birçok dersi kaçırıyorsun.'

You'll notice that at the end of the sentence I use the word ‘lately'

Cümlenin sonunda

to describe when this action has been happening.

bu eylemin ne zaman gerçekleştiğini tanımlamak için 'son zamanlarda' kelimesini kullandığımı fark edeceksiniz.

You can also use lately at the beginning of the sentence.

Son zamanlarda cümlenin başında da kullanabilirsiniz.

For example, ‘Lately, you have been missing many classes.’

Örneğin, 'Son zamanlarda birçok dersi kaçırdınız.'

The next example says, ‘Recently, Toby has been running every day.’

Bir sonraki örnekte şöyle yazıyor: 'Son zamanlarda Toby her gün koşuyor.'

In this sentence, we used ‘recently’ at the beginning

Bu cümlede, eylemin ne zaman gerçekleştiğini göstermek için

to show when does action has been happening.

başlangıçta 'son zamanlarda' ifadesini kullandık .

You can also use ‘recently’ at the end of the sentence.

Cümlenin sonunda 'son zamanlarda' ifadesini de kullanabilirsiniz.

‘Toby has been running everyday recently.’

'Toby son zamanlarda her gün koşuyor.'

In this example, the subject is Toby and so we use ‘has’ after Toby.

Bu örnekte özne Toby'dir ve bu nedenle Toby'den sonra 'has' ifadesini kullanıyoruz.

Because Toby is a ‘he’.

Çünkü Toby bir 'o'.

The next example says, ‘Lately, Dana has been swimming a lot.’

Bir sonraki örnekte şöyle yazıyor: 'Son zamanlarda Dana çok yüzüyor.'

Again, we use ‘lately’ at the beginning of this sentence,

Yine 'lately' kelimesini bu cümlenin başında kullanıyoruz

but you can also use it at the end.

ama siz sonunda da kullanabilirsiniz.

Dana is a ‘she’ and so we followed this subject with ‘has’.

Dana bir 'kadın' ve biz de bu konuyu 'sahip' ile takip ettik.

And finally, ‘We've been practicing English together recently.’

Ve son olarak, 'Son zamanlarda birlikte İngilizce çalışıyoruz.'

‘We’ is the subject of this sentence and so we use ‘have’.

'Biz' bu cümlenin öznesidir ve bu nedenle 'sahip'i kullanırız.

Here, we use the contraction ‘We’ve’.

Burada 'We've' kısaltmasını kullanıyoruz.

‘We have’ become ‘We've’.

'Biz' olduk, 'Biz' olduk.

‘We've been practicing English together recently.’

'Son zamanlarda birlikte İngilizce çalışıyoruz.'

We can put ‘recently’ at the end,

Sonuna 'son zamanlarda' koyabiliriz

or we can say ‘Recently we've been practicing English together.’

ya da 'Son zamanlarda birlikte İngilizce pratik yapıyoruz' diyebiliriz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

The present perfect continuous tense and also be used to talk about an action that recently

Şimdiki mükemmel sürekli zaman, aynı zamanda yakın zamanda durmuş ve şimdiki sonucu olan

stopped and has a present result.

bir eylemden bahsetmek için de kullanılabilir

Let's take a look at the example.

. Örneğe bir göz atalım.

‘I'm tired because I have been running.’

'Yoruldum çünkü koştum.'

The second part of the sentence, ‘I have been running’

Cümlenin ikinci kısmı olan 'I have run',

is using the present perfect continuous tense.

şimdiki mükemmel sürekli zamanı kullanıyor.

This is the action that recently stopped.

Bu, yakın zamanda durdurulan eylemdir.

And as a result, ‘I'm tired’.

Ve bunun sonucunda 'yoruldum'.

This is the present result.

Bu mevcut sonuçtur.

What's happening now, because of this.

Şimdi bu yüzden ne oluyor.

‘I'm tired.’.

'Yorgunum.'.

The next example says, ‘The street is wet because it has been raining.’

Sonraki örnekte şöyle yazıyor: 'Sokak yağmur yağdığı için ıslak.'

This is very similar to the first sentence.

Bu ilk cümleye çok benzer.

Here, we know that it has been raining.

Burada yağmur yağdığını biliyoruz.

And this action recently stopped.

Ve bu eylem yakın zamanda durduruldu.

As a result, in the present, The street is wet.

Sonuç olarak şu anda sokak ıslak.

The street is wet right now because of this action.

Bu eylemden dolayı şu anda sokaklar ıslak.

The next example says, ‘You don't understand because you haven't been listening.’

Bir sonraki örnek şöyle diyor: 'Anlamıyorsunuz çünkü dinlemiyorsunuz.'

You'll notice here that we use the negative.

Burada negatifi kullandığımızı fark edeceksiniz.

Here's the contractions, ‘haven't’ or ‘have not’

İşte kasılmalar, 'yok' ya da 'yok'

because of this action,  you haven't been listening,

bu eylemden dolayı, dinlemiyorsunuz,

now you don't understand.

şimdi anlamıyorsunuz.

In the last example, we switch the order a little bit.

Son örnekte sırayı biraz değiştiriyoruz.

‘I've been studying all night.’

'Bütün gece çalıştım.'

There is the present perfect continuous tense.

Şimdiki mükemmel sürekli zaman var.

This is the action that stopped recently.

Bu yakın zamanda durdurulan eylemdir.

And here is the result.

Ve işte sonuç.

‘Now, I'm exhausted.’

'Artık çok yoruldum.'

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's take a look at the negative form of the present perfect continuous tense.

Şimdiki mükemmel sürekli zamanın olumsuz biçimine bir göz atalım.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘I have not been feeling well these days.’

'Bugünlerde kendimi pek iyi hissetmiyorum.'

At the end of the sentence we have ‘these days’ to show that this is an action that's

Cümlenin sonunda bunun

been happening recently.

yakın zamanda gerçekleşen bir eylem olduğunu göstermek için 'bugünlerde' ifadesi var.

In the negative form, we have to have ‘not’.

Negatif formda 'değil'e sahip olmalıyız.

The ‘not’ goes after have or has.

'Değil' have veya has'tan sonra gelir.

In this case, the subject is ‘I’, so I use ‘have’.

Bu durumda özne 'ben' olduğundan 'sahip'i kullanıyorum.

‘I have not been feeling well these days.’

'Bugünlerde kendimi pek iyi hissetmiyorum.'

We can also use a contraction ‘haven't’ or ‘have not’.

Ayrıca 'have't' veya 'have not' kısaltmasını da kullanabiliriz.

‘I haven't been feeling well these days.’

'Bugünlerde kendimi pek iyi hissetmiyorum.'

The next sentence says, ‘Sue has not been cooking lately.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Sue son zamanlarda yemek pişirmiyor.'

We have ‘lately’ at the end of this sentence,

Bu cümlenin sonunda 'son zamanlarda' var.

We can also put ‘lately’ at the beginning of the sentence.

Cümlenin başına 'son zamanlarda' da koyabiliriz.

The important part of this sentence is to put ‘not’ after ‘has’.

Bu cümlenin önemli kısmı 'has'tan sonra 'not'u koymaktır.

Why did we use ‘has’?

Neden 'has' ifadesini kullandık?

Because the subject is ‘Sue’ which is a 'she'.

Çünkü özne bir 'kadın' olan 'Sue'dur.

For ‘he’, ‘she’, ‘it’, we use ‘has’.

'O', 'o', 'o' yerine 'has' kullanırız.

Again, we can use a contraction ‘hasn't’ for has not.

Yine, has not için 'has't' kısaltmasını kullanabiliriz.

‘Sue hasn't been cooking lately.’

'Sue son zamanlarda yemek pişirmiyor.'

The next sentence says, ‘Jeff hasn't been eating healthy food recently.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Jeff son zamanlarda sağlıklı yiyecekler yemiyor.'

Again, the ‘recently’ can be used at the beginning or end of this sentence.

Yine 'son zamanlarda' bu cümlenin başında veya sonunda kullanılabilir.

We have the contestant ‘hasn't’ here for you.

Yarışmacının sizin için burada olmadığını biliyoruz.

‘hasn't’ is a contraction for ‘has not’.

'has', 'has not'un kısaltmasıdır.

We have ‘has’ because the subject is Jeff which is ‘he’.

'Sahip' var çünkü özne 'o' olan Jeff'tir.

And finally, ‘They haven't been speaking for over a year.’

Ve son olarak, 'Bir yılı aşkın süredir konuşmuyorlar.'

In this case, ‘for over a year’ shows duration.

Bu durumda 'bir yıldan fazla' süreyi gösterir.

Remember with ‘for’, you show how long something has been happening.

Unutmayın 'for' kelimesi bir şeyin ne kadar süredir olduğunu gösterir.

In this case, we have a contraction ‘haven't’ or ‘have not’.

Bu durumda, 'sahip değil' veya 'sahip değil' şeklinde bir kısaltmamız var.

Great job, everybody.

Harika iş çıkardınız millet.

let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's take a look at how to form the ‘have’ or ‘has’ question

Şimdi şimdiki mükemmel sürekli zaman için

for the present perfect continuous tense.

'sahip' veya 'sahip' sorusunun nasıl oluşturulacağına bir göz atalım

The first sentence says, ‘He has been reading for an hour,’

. İlk cümlede 'Bir saattir okuyor' diyor.

Now, to turn this into a question,

Şimdi bunu soruya dönüştürmek için

all we have to do is change the order of the first two words.

ilk iki kelimenin sırasını değiştirmemiz yeterli.

So ‘He has’ becomes ‘Has he’.

Yani 'O'dur', 'Sahiptir' olur.

‘Has he been reading for an hour?’

'Bir saattir okuyor mu?'

You'll notice that the second part of the sentence doesn't change.

Cümlenin ikinci kısmının değişmediğini fark edeceksiniz.

‘Has he been reading for an hour?’

'Bir saattir okuyor mu?'

To answer, you can simply say, ‘Yes, he has.’ or ‘No, he hasn't.’

Yanıtlamak için 'Evet, öyle' diyebilirsiniz. veya 'Hayır, yapmadı.'

The next sentence says, ‘They have been sleeping since 8 p.m.’

Sonraki cümlede 'Akşam 8'den beri uyuyorlar' diyor.

Again, the second part of the sentence stays the same,

Yine cümlenin ikinci kısmı aynı kalıyor

and in the beginning, we just switch the first two words.

ve başlangıçta sadece ilk iki kelimeyi değiştiriyoruz.

‘They have’ become ‘Have they’.

'Onlar', 'Onlar' oldu.

‘Have they been sleeping since 8 p.m.?’

'Akşam 8'den beri uyuyorlar mı?'

To answer, you can say, ‘Yes, they have.’

Cevaplamak için 'Evet, yaptılar' diyebilirsiniz.

or ‘No. they haven't.’

ya da hayır. yapmadılar.'

Great job, everybody.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's take a look at how to form WH questions in the present perfect continuous tense.

Şimdi şimdiki mükemmel sürekli zamanda WH sorularının nasıl oluşturulacağına bir göz atalım.

Here, we have some WH question words.

Burada bazı WH soru kelimelerimiz var.

‘what’, ‘where’, ‘why’ and ‘how’.

'ne', 'nerede', 'neden' ve 'nasıl'.

Let's take a look at the first question.

İlk soruya bir göz atalım.

‘What have you been doing lately?’

'Son zamanlarda neler yapıyordun?'

I can answer by saying, ‘I have been working.’

'Çalışıyorum' diye cevap verebilirim.

or ‘I have been studying.’

veya 'Ders çalışıyorum'.

I can also use the contraction ‘I've’.

'I've' kısaltmasını da kullanabilirim.

‘I've been working.’

'Çalışıyordum.'

‘I've been studying.’

'Çalışıyordum.'

The next question says, ‘Where have you been traveling?’

Bir sonraki soru 'Nereye seyahat ediyordunuz?' diyor.

‘I have been traveling in Europe.’

'Avrupa'da seyahat ediyordum.'

or ‘I've been traveling in Europe.’

veya 'Avrupa'da seyahat ediyordum.'

‘Why has he been feeling sad?’

'Neden üzgün hissediyordu?'

You can answer by saying, ‘He's been feeling sad.’

'Kendisini üzgün hissediyor' diyerek cevap verebilirsiniz.

That's the contraction ‘he has’, he's been feeling sad because his pet died.

Bu 'sahip olduğu' kasılma, evcil hayvanı öldüğü için üzülüyor.

or ‘He has been feeling sad because he broke up with his girlfriend.’

veya 'Kız arkadaşından ayrıldığı için üzgün hissediyor.'

Something like that.

Bunun gibi bir şey.

And ‘How has she been doing?’

Ve 'Nasıl gidiyor?'

‘How has she been doing?’

'Nasıl gidiyor?'

I can say, ‘She's been doing well.’

'İyi gidiyor' diyebilirim.

‘She's’ is a contraction for ‘she has’.

'She's', 'she has'ın kısaltmasıdır.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

In this checkup, we will talk about the present perfect continuous tense.

Bu kontrolde Present Perfect Continuous Tense'den bahsedeceğiz.

This tense can be used to describe an event

Bu zaman geçmişte başlayıp günümüzde devam eden

that started in the past and continues in the present.

bir olayı anlatmak için kullanılabilir .

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

The first sentence says,

İlk cümlede

‘He has _blank_ all week,’

"Bütün hafta boş" yazıyor

And the verb is ‘sleep’.

ve fiil de "uyku".

For this tense, what we do is we first look at the subject, ‘he’.

Bu zaman için yaptığımız ilk şey 'o' öznesine bakmaktır.

For ‘he’, ‘she’ and ‘it’, we put ‘has’.

'He', 'she' ve 'it' yerine 'has' koyduk.

Then, we add ‘been’. ‘has been’.

Daha sonra "olmuş" ifadesini ekliyoruz. 'oldu'.

Finally we add ‘-ing’ to the end.

Son olarak sonuna '-ing' ekliyoruz.

‘He has been sleeping all week.’

'Bütün hafta uyuyordu.'

The next sentence says, ‘You haven't _blank_ for a year.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Bir yıldır boş durmadın.'

and the verb is ‘travel’.

ve fiil 'seyahat'tir.

Now, this is the negative form.

Şimdi bu olumsuz biçim.

So you see the contraction - ‘haven't’.

Yani daralmayı görüyorsunuz - 'yok'.

‘You have not’ or ‘You haven't’.

'Yapmadın' veya 'Yapmadın'.

Again, what we do after that is add ‘been’.

Bundan sonra yaptığımız şey yine 'olmuş' eklemektir.

Then, do you remember what to do?

O halde ne yapmanız gerektiğini hatırlıyor musunuz?

Add ‘-ing’ to the verb.

Fiile '-ing' ekleyin.

‘You haven't been traveling for a year.’

'Bir yıldır seyahat etmiyorsun.'

Next, it says ‘They _blank_ working all day.’

Sonra, 'Onlar bütün gün boş çalışıyorlar' diyor.

So the verb ‘-ing’ has already been provided for you.

Yani '-ing' fiili sizin için zaten sağlanmıştır.

Now, take a look at the subject.

Şimdi konuya bir göz atalım.

The subject is ‘they’.

Konu 'onlar'.

Should we use ‘have’? or should we use ‘has’?

'Sahip' kullanmalı mıyız? yoksa 'has' mı kullanmalıyız?

The correct answer is ‘have’.

Doğru cevap "sahip olmak"tır.

Then what do you put?

O zaman ne koyarsın?

Remember, we put ‘been’.

Unutma, 'oldu' ifadesini koyduk.

‘They have been working all day.’

'Bütün gün çalışıyorlar.'

Now if you want to make this negative, you can say,

Şimdi bunu olumsuz yapmak istiyorsanız

‘They haven't been working all day.’

'Bütün gün çalışmıyorlar' diyebilirsiniz

Now find the mistake in the next sentence.

. Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘My friends have been watch TV.’

'Arkadaşlarım televizyon izliyorlardı.'

‘My friends have been watch TV.’

'Arkadaşlarım televizyon izliyorlardı.'

What's the mistake?

Hata ne?

Remember, we need to add ‘-ing’ to the end of the verb.

Fiilin sonuna '-ing' eklememiz gerektiğini unutmayın.

So we should say,

O halde şunu söylemeliyiz:

‘My friends have been watching TV.’

'Arkadaşlarım televizyon izliyordu.'

Next, ‘Sal did talking for 10 minutes.’

Sonra, 'Sal 10 dakika boyunca konuştu.'

Hmm..

Hmm..

Sal is a ‘he'.

Sal bir 'erkek'.

And ‘talking’ is already there for you.

Ve 'konuşmak' zaten senin için orada.

So what's in the middle of those two words is the mistake.

Yani bu iki kelimenin ortasında hata var.

For ‘he’, we use ‘has’.

'He' yerine 'has'ı kullanırız.

So we say ‘has been’.

O halde 'olmuş' diyoruz.

‘Sal has been talking for 10 minutes.’

'Sal 10 dakikadır konuşuyor.'

And finally,

Ve son olarak,

‘He has been to eat for an hour.’

'Bir saattir yemek yiyordu.'

Hmm..

Hmm..

‘He has been’ That's correct.

'O öyleydi' Bu doğru.

However, in this sentence, the base form of the verb ‘eat’ was used.

Ancak bu cümlede 'yemek' fiilinin temel hali kullanılmış.

Instead, remember we need ‘-ing’.

Bunun yerine '-ing'e ihtiyacımız olduğunu unutmayın.

This is the correct answer.

Bu doğru cevap.

‘He has been eating for an hour.’

'Bir saattir yemek yiyor.'

All right, good job. and let's move on to the next practice.

Pekala, iyi iş. ve bir sonraki uygulamaya geçelim.

In this practice, we'll take a look at the present perfect continuous tense,

Bu pratikte, şimdiki mükemmel sürekli zamana bir göz atacağız

And see how it expresses an action that has been happening recently or lately.

ve yakın zamanda veya yakın zamanda gerçekleşen bir eylemi nasıl ifade ettiğini göreceğiz.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘She has _blank_ bad lately.’

'Son zamanlarda kötü durumu var.'

And the verb is ‘feel’.

Ve fiil 'hissetmek'tir.

Remember for ‘she’, we use ‘has’.

'She' yerine 'has' kullandığımızı unutmayın.

Then don't forget we need to have ‘been’.

O halde 'olmuş' olmamız gerektiğini unutmayın.

‘She has been’

'She has'

After that, we add ‘-ing’ to the verb.

Bundan sonra fiile '-ing' ekini ekliyoruz.

The correct sentence is,

Doğru cümle şu:

‘She has been feeling bad lately.’

'Son zamanlarda kendini kötü hissediyor.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘We haven't _blank_ much recently.’

'Son zamanlarda pek fazla boş yapmadık.'

And the verb is ‘cook’.

Ve fiil 'aşçılık'tır.

This is a negative sentence.

Bu olumsuz bir cümledir.

So we say, ‘We have not’ or the contraction - ‘haven't’.

Bu yüzden 'Bizde yok' veya kısaltması 'olmadı' deriz.

‘We haven't’ Don't forget ‘been’, and then verb ‘-ing’.

'Biz yapmadık' 'Oldu' ve ardından '-ing' fiilini unutmayın.

‘We haven't been cooking much recently.’

'Son zamanlarda pek yemek pişirmiyoruz.'

Finally, we move on, let's try to find the mistake.

Son olarak devam ediyoruz, hatayı bulmaya çalışalım.

‘We has been riding bikes to school recently.’

'Son zamanlarda okula bisikletle gidiyoruz.'

What's the mistake in this sentence?

Bu cümledeki hata nedir?

The subject here is ‘We’.

Burada konu 'Biz'.

For ‘I’, ‘you’, ‘we’ and ‘they’, we have to say ‘have been’, not ‘has

'Ben', 'sen', 'biz' ve 'onlar' için 'olmuş' değil, ' olmuş'

been’.

demeliyiz .

‘We have been riding bikes to school recently.’

'Son zamanlarda okula bisikletle gidiyoruz.'

And for the last one,

Ve son olarak,

‘Jenny lately hasn't been helping me.’

'Jenny son zamanlarda bana yardım etmiyor.'

The lately is placed wrong in this sentence.

Bu cümlede son zamanlarda yanlış yerleştirilmiştir.

We have to say,

'Son zamanlarda Jenny bana yardım etmiyor'

‘Lately, Jenny hasn't been helping me.’

demeliyiz . veya

or we can also say,

'Jenny son zamanlarda bana yardım etmiyor'

‘Jenny hasn't been helping me lately.’

da diyebiliriz

Let's move on to the next checkup.

. Bir sonraki kontrole geçelim.

In this checkup, we'll talk about the present perfect continuous tense

Bu kontrolde şimdiki mükemmel sürekli zamanın yakın

and how it expresses an action that stopped recently

zamanda durmuş ancak şimdiki sonucu olan bir eylemi nasıl ifade ettiğinden bahsedeceğiz

but has a present result.

.

The first sentence says,

İlk cümlede

‘I _blank_ . That's why I'm so sweaty.’

'I _blank_' yazıyor. Bu yüzden bu kadar terliyorum.'

The verb here is ‘exercise’.

Buradaki fiil 'egzersiz'dir.

And the subject is ‘I’.

Ve özne 'ben'dir.

Do we use ‘has’ or ‘have’ for the subject ‘I’?

'Ben' öznesi için 'sahip' mi yoksa 'sahip' mi kullanıyoruz?

The correct answer is ‘have’.

Doğru cevap "sahip olmak"tır.

Then, we put ‘been’ and then verb ‘-ing’.

Daha sonra 'be' fiilini ve ardından '-ing' fiilini koyarız.

Okay, so the correct answer is,

Tamam, yani doğru cevap şu:

‘I have been exercising.

'Egzersiz yapıyorum.

That's why I'm so sweaty.’

Bu yüzden bu kadar terliyorum.'

That's the result.

Sonuç budur.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘I'm covered in flour because I _blank_.’

'Boş olduğum için una bulandım.'

And the verb is ‘bake’.

Ve fiil 'pişirmek'.

Take a look.

Bir göz at.

I have ‘I'm covered in flour because’

'Una bulandım çünkü' var.

So this first part is the result.

Yani bu ilk bölüm sonuç.

I need to show the action that stopped recently in the present perfect continuous tense.

Yakın zamanda durmuş olan eylemi şimdiki mükemmel sürekli zaman kipiyle göstermem gerekiyor.

Again, the subject is ‘I’.

Konu yine 'ben'.

So we use ‘have been’.

Bu yüzden 'olmuş' ifadesini kullanıyoruz.

Then, all we do is add ‘-ing’ to the end of baking.

Daha sonra tek yaptığımız pişirme işleminin sonuna '-ing' eklemek.

‘I have been baking.’

'Pişiriyordum.'

So again,

Yani yine,

‘I'm covered in flour because I have been baking.’

'Pişirdiğim için her tarafım unla kaplı.'

And we can use the contraction and say,

Ve kısaltmayı kullanarak 'Pişiriyorum'

‘I've been baking.’

diyebiliriz .

Now, find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘She has think a lot, so she has a headache.’

'Çok düşünüyor, bu yüzden başı ağrıyor.'

Take a look.

Bir göz at.

The result is that ‘she has a headache.’

Sonuç şu: 'Başı ağrıyor.'

So we need to use the present perfect continuous for the first part.

Bu yüzden ilk kısım için şimdiki mükemmel sürekliyi kullanmamız gerekiyor.

‘She has’ is correct.

'O var' doğrudur.

What's missing?

Ne kayıp?

Don't forget the ‘been’.

'Oldu'yu unutma.

Also don't forget that we need to add ‘-ing’ to the verb.

Ayrıca fiile '-ing' eklememiz gerektiğini de unutmayın.

‘She has been thinking a lot, so she has a headache.’

'Çok düşünüyordu, bu yüzden başı ağrıyor.'

Look at the next sentence and find the mistake.

Bir sonraki cümleye bakın ve hatayı bulun.

‘I'm so hungry because I have been diet.’

'Diyet yaptığım için çok açım.'

The only mistake here is that someone forgot to put the ‘-ing’ at the end of the verb, ‘diet’.

Buradaki tek hata birisinin 'diyet' fiilinin sonuna '-ing' koymayı unutmasıdır.

The correct answer is,

Doğru cevap,

‘I'm so hungry because I have been dieting.’

'Diyet yaptığım için çok açım'dır.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Thank you so much for watching this  grammar course on the present tense. 

Şimdiki zamanı konu alan bu gramer dersini izlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Now, I want you to watch the next  grammar course on the past tense. 

Şimdi bir sonraki gramer dersini geçmiş zamanla izlemenizi istiyorum.

I’ll see you there.

Seni orada göreceğim.

Hi, everyone.

Herkese selam.

In this video, I will introduce the past simple English tense.

Bu videoda İngilizcede geçmiş basit zamanı tanıtacağım.

This grammar tense can help you explain a past general state, action, or habit.

Bu gramer kipi geçmişteki genel bir durumu, eylemi veya alışkanlığı açıklamanıza yardımcı olabilir.

There's a lot to learn and it's a very important tense, so keep watching.

Öğrenecek çok şey var ve bu çok önemli bir zaman, o yüzden izlemeye devam edin.

In this video, I will talk about the 'be' verb

Bu videoda basit geçmiş zamandaki

in the past simple tense.

'olmak' fiilinden bahsedeceğim

The 'be' verb in the past simple tense can be used to describe a past general state.

. Geçmiş basit zamandaki 'be' fiili geçmiş genel bir durumu tanımlamak için kullanılabilir.

We use the 'be' verbs, ‘was’ and ‘were’ in this tense.

Bu zamanda 'be', 'was' ve 'were' fiillerini kullanırız.

Take a look at the examples.

Örneklere bir göz atın.

‘I was scared.’

'Korkmuştum.'

‘James', or he 'was a teacher.’

'James' veya 'öğretmendi'.

‘She was sad.’

'O üzgündü.'

‘My dog was hungry.’

'Köpeğim acıkmıştı.'

‘My dog’ can be ‘it’.

'Köpeğim' 'o' olabilir.

So for ‘I’, ‘he’, ‘she’, ‘it’, we use the past tense 'be' verb, ‘was’.

Yani 'Ben', 'o', 'o', 'o' için geçmiş zaman olan 'be' fiilini, 'was'ı kullanırız.

However, for ‘you’, ‘we’ and ‘they’, we use ‘were’.

Ancak 'siz', 'biz' ve 'onlar' için 'were' kullanırız.

‘You were a good student.’

'İyi bir öğrenciydin.'

‘Your parents, or they were at the park.’ and ‘We were at home for two hours.’

'Annenle baban ya da parktalardı.' ve 'İki saattir evdeydik.'

In this last sentence, you see that the duration is emphasized.

Bu son cümlede sürenin vurgulandığını görüyorsunuz.

Great job.

İyi iş.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now I will talk about regular verbs in the past simple tense.

Şimdi geçmiş basit zamandaki düzenli fiillerden bahsedeceğim.

Take a look at these examples.

Bu örneklere bir göz atın.

‘Liam played a game.’

'Liam bir oyun oynadı.'

Liam is a ‘he’,

Liam bir 'o'

but really it doesn't matter for regular verbs in the past simple tense.

ama geçmiş basit zamandaki düzenli fiiller için bunun aslında bir önemi yok.

Because no matter what the subject is, all we have to do is add ‘d’ or ‘ed’

Çünkü konu ne olursa olsun tek yapmamız gereken

to the end of the verb.

fiilin sonuna 'd' veya 'ed' eklemek.

Here the verb is ‘play’, so I added ‘-ed’.

Burada fiil 'play' olduğundan '-ed' ekledim.

‘Liam played a game.’

'Liam bir oyun oynadı.'

‘The car, or it needed gas.’

'Arabanın ya da benzine ihtiyacı vardı.'

The verb here is ‘need’.

Buradaki fiil 'ihtiyaç'tır.

For the past simple tense, I added ‘-ed’.

Basit geçmiş zaman için '-ed' ekledim.

‘We watched a movie.’

'Film izledik.'

Again, an ‘ed’ at the of ‘watch’.

Yine 'izle'nin başında 'ed' var.

‘You exercised for an hour.’

'Bir saat boyunca egzersiz yaptın.'

In this case, the verb is ‘exercise’.

Bu durumda fiil 'egzersiz'dir.

I only need to add a ‘d’ to make it the past tense.

Geçmiş zaman haline getirmek için sadece 'd' eklemem gerekiyor.

And finally, ‘They usually worked after school.’

Ve son olarak, 'Genellikle okuldan sonra çalışırlardı.'

The verb is ‘work’.

Fiil 'iş'tir.

And I added an ‘ed’ to make it in the past tense.

Ve bunu geçmiş zamanda yapmak için 'ed' ekledim.

The word ‘usually’ shows that this was a habit.

'Genellikle' kelimesi bunun bir alışkanlık olduğunu gösteriyor.

Remember, the past simple tense can be used to show past habits.

Geçmiş alışkanlıkları göstermek için geçmiş basit zamanın kullanılabileceğini unutmayın.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll talk about irregular verbs in the past simple tense.

Şimdi geçmiş basit zamandaki düzensiz fiillerden bahsedeceğim.

Remember, for regular verbs, we only add ‘d’ or ‘ed’ to make a verb into the past tense.

Unutmayın, normal fiillerde, fiili geçmiş zamana dönüştürmek için yalnızca 'd' veya 'ed' ekini kullanırız.

However, for irregular verbs, we have to change the verb in a different way.

Ancak düzensiz fiiller için fiili farklı bir şekilde değiştirmemiz gerekir.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

‘I ate with my friend.’

'Arkadaşımla yemek yedim.'

The verb here is ‘ate’.

Buradaki fiil 'yedi'.

‘ate’ is the past simple tense of ‘eat’.

'yemek', 'yemek' fiilinin geçmiş basit zamanıdır.

The next example says, ‘Nara wrote a story.’

Bir sonraki örnekte 'Nara bir hikaye yazdı' diyor.

The verb is ‘write’.

Fiil 'yazmak'tır.

And because it's irregular to change it into the past tense, we change the verb to ‘wrote’.

Ve bunu geçmiş zamana dönüştürmek kural dışı olduğundan, fiili 'yazdı' olarak değiştiriyoruz.

‘You often came home late.’

'Eve sık sık geç gelirdin.'

The verb here is ‘come’ and it's been changed to ‘came’.

Buradaki fiil 'gel'dir ve 'geldi' olarak değiştirilmiştir.

You'll notice that we had the word ‘often’ to show a habit.

Bir alışkanlığı göstermek için 'sık sık' kelimesini kullandığımızı fark edeceksiniz.

‘We bought a camera.’

'Bir kamera satın aldık.'

The verb here is ‘buy’ and it's been changed to ‘bought’ to show the past simple tense.

Buradaki fiil 'satın almak'tır ve basit geçmiş zamanı göstermek için 'satın alındı' olarak değiştirilmiştir.

And finally, ‘My parents sent me money for a year.’

Ve son olarak, 'Annem ve babam bana bir yıllığına para gönderdi.'

Here the verb ‘sent’ is the past tense of ‘send’.

Burada 'gönderildi' fiili 'gönder'in geçmiş zamanıdır.

Here we also see ‘for a year’, this shows duration.

Burada da 'bir yıl boyunca' görüyoruz, bu da süreyi gösteriyor.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now I will talk about the negative form for the 'be' verb in the past simple tense.

Şimdi 'be' fiilinin geçmiş basit zamandaki olumsuz biçiminden bahsedeceğim.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

The first one says, ‘I was not hungry.’

İlki 'Aç değildim' diyor.

For the past simple tense, the negative 'be' verb

Geçmiş basit zaman için, olumsuz 'be' fiili

I f the subject is ‘I’, ‘he’, ‘she’ or ‘it’, we say ‘was not’.

eğer özne 'I', 'he', 'she' veya 'it' ise 'was not' deriz.

For example, ‘I was not’ or ‘she was not’ or the contraction ‘wasn't’.

Örneğin, 'Ben değildim' veya 'o değildi' ya da kısaltma 'olmadı'.

‘I wasn't’.

'Ben değildim'.

‘She wasn't’.

'O değildi'.

So let's look again, ‘I was not hungry.’

O halde tekrar bakalım, 'Aç değildim.'

‘She wasn't home today.’

'Bugün evde değildi.'

Now, if the subject is ‘you’, ‘we’ or ‘they’,

Şimdi eğer özne 'siz', 'biz' veya 'onlar' ise

We say ‘were not’ or the contraction ‘weren't’.

'were not' veya kısaltması 'wen't' deriz.

‘The children, or they were not quiet.’

'Çocuklar ya da sessiz değillerdi.'

‘The children were not quiet.’

'Çocuklar sessiz değildi.'

And then, ‘The dog', or it was not, or 'wasn't playful.’

Ve sonra 'Köpek' ya da değildi ya da 'eğlenceli değildi'.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's talk about how to form the negative in the past simple tense for non-'be' verbs,

Şimdi, düzenli veya düzensiz 'olmayan' fiiller için geçmiş basit zamanda olumsuzun nasıl oluşturulacağından bahsedelim

regular or irregular.

.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘I did not like him.’

'Ondan hoşlanmadım.'

What we do for non-'be' verbs is simply put ‘did not’ after the subject.

'Olmak' olmayan fiiller için yaptığımız şey, özneden sonra basitçe 'yapmadı' ifadesini koymaktır.

And you'll notice that for the verb, we don't make any changes.

Ve fiil için herhangi bir değişiklik yapmadığımızı fark edeceksiniz.

We keep the base verb.

Temel fiili koruyoruz.

‘He didn't catch the ball.’

'Topu yakalayamadı.'

Again, it's ‘he did not’, but here we used a contraction,

Yine 'o yapmadı' ama burada bir kısaltma kullandık,

‘He didn't catch the ball.’

'Topu yakalamadı'.

‘They didn't dance.’

'Dans etmediler.'

Again, here's the contraction for ‘did not’.

Yine 'yapmadı' kelimesinin kısaltması burada.

And you'll notice that for the verb, we didn't change it at all.

Ve fiil için onu hiç değiştirmediğimizi fark edeceksiniz.

Here's an irregular verb, and here's a regular verb, we keep them in the base form.

İşte düzensiz bir fiil ve işte düzenli bir fiil, bunları temel formda tutuyoruz.

And finally, ‘We didn't think about that.’

Ve son olarak, 'Bunu düşünmedik.'

Again, we simply say ‘did not’ or ‘didn't’.

Tekrar ediyorum, sadece 'yapmadı' ya da 'yapmadı' diyoruz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now I will introduce two ways to form questions for the past simple tense.

Şimdi geçmiş basit zamana yönelik soru oluşturmanın iki yolunu tanıtacağım.

Take a look at the first example.

İlk örneğe bir göz atın.

‘He was angry.’

'Kızgındı.'

In this first sentence, we see the 'be' verb ‘was’.

Bu ilk cümlede 'olmak' fiilinin 'oldu' olduğunu görüyoruz.

It's quite easy.

Oldukça kolay.

All you have to do to turn this into a question is switch the order the first two words.

Bunu soruya dönüştürmek için tek yapmanız gereken ilk iki kelimenin sırasını değiştirmek.

‘Was he angry?’

'Kızgın mıydı?'

You can answer by saying ‘Yes, he was.’ or ‘No, he wasn't.’

'Evet öyleydi' diyerek cevap verebilirsiniz. veya 'Hayır, değildi.'

The next sentence also has a 'be' verb.

Bir sonraki cümlede de 'olmak' fiili var.

‘They were comfortable.’

'Rahatlardı.'

So again, switch the first two words.

Yani yine ilk iki kelimeyi değiştirin.

‘Were they comfortable?’

'Rahat mıydılar?'

The answers can be, ‘Yes, they were.’

Cevaplar şu olabilir: 'Evet, öyleydi.'

or ‘No, they weren't.’

veya 'Hayır, değildiler.'

However, look at the third sentence.

Ancak üçüncü cümleye bakın.

‘Sam lived here.’

'Sam burada yaşıyordu.'

There is no 'be' verb in this sentence.

Bu cümlede 'olmak' fiili yoktur.

Instead, we see the action verb ‘lived’.

Bunun yerine 'yaşadı' eylem fiilini görüyoruz.

So what we do is no matter what the subject,

Yani ne yaparsak yapalım, konu ne olursa olsun

we start the question with ‘did’.

soruya 'yaptım' ile başlıyoruz.

‘Did Sam live here?’

'Sam burada mı yaşadı?'

You'll notice that the verb no longer is in the past tense.

Fiilin artık geçmiş zamanda olmadığını fark edeceksiniz.

We use the base form of the verb.

Fiilin temel formunu kullanıyoruz.

‘Did Sam live here?’

'Sam burada mı yaşadı?'

You can say ‘Yes, he did.’

'Evet yaptı' diyebilirsiniz.

or ‘No, he didn't.’

veya 'Hayır, yapmadı.'

The last sentence is similar.

Son cümle de buna benzer.

‘They won the contest last year.’

'Geçen yıl yarışmayı kazandılar.'

The verb here is ‘won’, that's not a 'be' verb.

Buradaki fiil 'kazanıldı', bu bir 'olmak' fiili değil.

So again, we start the question with ‘did’ .

Yani soruya yine 'did' ile başlıyoruz.

And then the subject ‘they’, we use the base form of the verb and that's ‘win’.

Ve sonra 'onlar' öznesi, fiilin temel formunu kullanırız ve bu 'kazanmak'tır.

‘Did they win the contest last year?’

'Geçen yıl yarışmayı kazandılar mı?'

You can say, ‘Yes, they did.’

'Evet yaptılar' diyebilirsiniz.

or ‘No, they didn't.’

veya 'Hayır, yapmadılar.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now I'll introduce how to create an answer WH questions in the past simple tense.

Şimdi geçmiş basit zamanda WH sorularının cevabını nasıl oluşturacağımı anlatacağım.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

We have some WH words here.

Burada bazı WH kelimelerimiz var.

‘What’ ‘When’

'Ne' 'Ne zaman'

‘Where’ and ‘Why’

'Nerede' ve 'Neden'

You'll notice that after each WH word comes the word ‘did’.

Her WH kelimesinden sonra 'yaptım' kelimesinin geldiğini fark edeceksiniz.

‘What did’ ‘When did’

'Ne yaptı' 'Ne zaman yaptı'

‘Where did’ and ‘Why did’.

'Nerede yaptı' ve 'Neden yaptı'.

What comes after that the subject and then the base form of the verb.

Bundan sonra özne ve fiilin temel hali gelir.

So, let's take a look.

Öyleyse bir göz atalım.

‘What did you do last night?’

'Dün gece ne yaptın?'

‘What did you do last night?’

'Dün gece ne yaptın?'

I can answer by saying something like, ‘I watched a movie.’

'Film izledim' gibi bir cevap verebilirim.

Or ‘I read a book.’

Veya 'Bir kitap okudum.'

You'll notice that the answer is in the past simple tense.

Cevabın geçmiş basit zamanda olduğunu fark edeceksiniz.

‘When did you get home last night?’

'Dün gece eve ne zaman geldin?'

‘I got home at 10 p.m.’

'Eve akşam 22'de geldim'

‘Where did they eat lunch?’

'Öğle yemeğini nerede yediler?'

‘They ate lunch at home.’

'Öğle yemeğini evde yediler.'

Again, ‘ate’ is the past tense of ‘eat’.

Yine 'yemek', 'yemek'in geçmiş zamanıdır.

Answer in the past simple tense.

Geçmiş basit zamanda cevap verin.

And finally, ‘Why did the company hire him?’

Ve son olarak 'Şirket onu neden işe aldı?'

‘The company hired him because he's a hard worker.’

'Şirket onu çok çalışkan olduğu için işe aldı.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

In this first checkup, we'll take a look at

Bu ilk kontrolde,

practice questions using the 'be' verb in the past simple tense.

'be' fiilinin geçmiş basit zamanda kullanıldığı alıştırma sorularına

Remember the 'be' verbs in the past simple tense are ‘was’ or ‘were’.

bakacağız . Geçmiş basit zamandaki 'be' fiillerinin 'was' veya 'were' olduğunu unutmayın.

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘He __ at work earlier.’

'O __ erkenden işteydi.'

The subject here is ‘we’.

Burada konu 'biz'.

So do we use ‘was’ or ‘were’?

Peki 'was' mı yoksa 'were' mi kullanıyoruz?

The correct answer is ‘was’.

Doğru cevap 'oldu'.

‘He was at work earlier.’

'Daha önce işteydi.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘We _____ very happy yesterday.’

'Dün _____ çok mutluyduk.'

If the subject is ‘we’, remember the be verb is ‘were’.

Eğer özne 'biz' ise, be fiilinin 'biz' olduğunu unutmayın.

‘We were very happy yesterday.’

'Dün çok mutluyduk.'

Next, ‘My parents or they __ worried about me.’

Sonra, 'Annem ve babam ya da onlar __ benim için endişeleniyorlardı.'

If it's 'they', remember we have to say ‘were’.

Eğer 'onlar' ise, 'vardı' dememiz gerektiğini unutmayın.

‘My parents were worried about me.’

'Annemle babam benim için endişeleniyordu.'

If I want to use the negative, I can also say ‘My parents weren't worried about me.’

Olumsuzu kullanmak istersem 'Annem ve babam benim için endişelenmedi' de diyebilirim.

And that's possible.

Ve bu mümkün.

Now I want you to find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmanızı istiyorum.

‘We wasn't good students.’

'İyi öğrenciler değildik.'

We wasn't good students.

Biz iyi öğrenciler değildik.

Can you figure out what's wrong?

Neyin yanlış olduğunu anlayabiliyor musun?

The subject here is ‘we’, so we don't say ‘was not’.

Burada özne 'biz', yani 'olmadı' demeyiz.

We need to say ‘were not’ or the contraction ‘weren't’.

'Olmadı' ya da daralma 'olmadı' dememiz gerekiyor.

‘We weren't good students,’ is the correct answer.

'İyi öğrenciler değildik' doğru cevaptır.

The next one says, ‘Were she a teacher?’

Bir sonraki, 'Öğretmen miydi?' diyor.

Now, this is a question so the be verb comes at the beginning.

Şimdi bu bir soru olduğundan be fiili başta gelir.

That's correct, but the subject here is ‘she’.

Bu doğru ama buradaki özne 'o'.

Therefore, we need to start with ‘was’.

Bu nedenle 'oldu' ile başlamamız gerekiyor.

‘Was she a teacher?’

'O bir öğretmen miydi?'

And finally,

Ve son olarak

‘They wasn't at school.’

'Okulda değillerdi.'

The subject is ‘they’, so the answer is

Konu 'onlar' olduğundan cevap

‘They weren't at school.’

'Okulda değillerdi.'

You can use the contraction ‘weren't’ or ‘were not’.

'Wen't' veya 'were not' kısaltmasını kullanabilirsiniz.

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim.

Now, let's practice regular verbs in the past simple tense.

Şimdi basit geçmiş zamandaki düzenli fiilleri çalışalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

‘He ____ at home.’

'Evi ısıt.'

The verb is ‘study’.

Fiil 'çalışmak'tır.

Remember, when changing a regular verb into

Düzenli bir fiili geçmiş zamana çevirirken

the past tense, we add ‘d’ or ‘ed’ to the end of the

fiilin sonuna 'd' veya 'ed' ekini getirdiğimizi unutmayın

verb.

However, there's a separate rule for words that end in ‘y’.

.

Ancak sonu 'y' ile biten kelimeler için ayrı bir kural vardır.

Such as, ‘study’.

'Çalışmak' gibi.

We drop the ‘y’ and we add ‘ied’.

'Y'yi bırakıp 'ied'i ekliyoruz.

So the correct answer is,

Yani doğru cevap

‘He studied at home.’

'Evde okudu'.

The next sentence says, ‘We __ pencils.’

Bir sonraki cümle şöyle diyor: 'Biz __ kalemiz.'

We want to use negative because it says ‘not use’.

Negatif kullanmak istiyoruz çünkü 'kullanmayın' yazıyor.

Remember for the negative, we always use ‘did not’, no matter what the subject.

Olumsuz yönleri için unutmayın, konu ne olursa olsun her zaman 'yapmadı' ifadesini kullanırız.

You can also use the contraction ‘didn't’.

'Yapmadı' kısaltmasını da kullanabilirsiniz.

Now, what do we do to the verb?

Şimdi fiili ne yapacağız?

We keep it as ‘is’.

'Olduğu' haliyle koruyoruz.

We do not change it.

Biz bunu değiştirmeyiz.

‘We didn't’ or ‘We did not’ use pencils.

Kurşun kalem kullanmadık ya da kullanmadık.

The next sentence says, ‘His friends or they walk to the gym.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Arkadaşları ya da spor salonuna yürüyorlar.'

What's the past tense of ‘walk’?

'Yürümek' fiilinin geçmiş zamanı nedir?

We simply have to add ‘ed’ because it's a regular verb.

Düzenli bir fiil olduğu için 'ed'i eklememiz yeterli.

‘His friends walked to the gym.’

'Arkadaşları spor salonuna yürüdü.'

Now, find a mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘She didn't likes math.’

'Matematiği sevmiyordu.'

‘didn't’ is correct.

'yapmadı' doğrudur.

However, remember we keep the verb as ‘is’ in the base form.

Ancak fiili temel formda 'is' olarak tuttuğumuzu unutmayın.

So we don't say ‘likes’.

Yani 'beğendim' demiyoruz.

We say ‘like’.

'Beğen' diyoruz.

‘She didn't like math.’

'Matematiği sevmiyordu.'

The next sentence says, ‘Did it rained this morning?’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Bu sabah yağmur yağdı mı?'

Now this is a question.

Şimdi bu bir soru.

In a question, it’s right to start the sentence with ‘Did’.

Bir soruda cümleye 'Did' ile başlamak doğrudur.

‘Did it rained?’

'Yağmur yağdı mı?'

Do you notice the mistake?

Hatayı fark ettiniz mi?

Remember, we do not use the past tense form in the question.

Unutmayın soruda geçmiş zaman formunu kullanmıyoruz.

We use the base form of the verb.

Fiilin temel formunu kullanıyoruz.

‘Did it rain this morning?’

'Bu sabah yağmur yağdı mı?'

And finally, ‘They not play the piano.’

Ve son olarak 'Piyano çalmıyorlar.'

The verb is an action verb.

Fiil bir eylem fiilidir.

So we need a ‘did’ in front of ‘not’.

Bu yüzden 'değil'in önünde 'yaptım'a ihtiyacımız var.

‘They did not play the piano.’

'Piyano çalmadılar.'

Let's move on to the next checkup.

Bir sonraki kontrole geçelim.

Now, I'll talk about irregular verbs in the past simple tense.

Şimdi geçmiş basit zamandaki düzensiz fiillerden bahsedeceğim.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

‘He __ to school.’

'O __ okula.'

And the verb is ‘run’.

Ve fiil 'koşmak'tır.

‘run’ is an irregular verb, so the past tense form is ‘ran’.

'koşmak' düzensiz bir fiil olduğundan geçmiş zaman biçimi 'koşmak'tır.

‘He ran to school.’

'Okula koştu.'

The next sentence says, ‘We __ flowers.’

Sonraki cümle 'Biz çiçek __' diyor.

We want to use the negative because here it says ‘not grow’.

Negatifi kullanmak istiyoruz çünkü burada 'büyümez' yazıyor.

Remember, no matter what the subject in the negative form,

Unutmayın, olumsuz biçimdeki özne ne olursa olsun 'yapmadı'

we say ‘did not’

ya da 'yapmadı'

or ‘didn't’.

deriz .

Then we keep the verb in its base form.

Daha sonra fiili temel biçiminde tutuyoruz.

‘We did not grow’ or ‘We didn't grow flowers.’

'Büyümedik' ya da 'Çiçek yetiştirmedik.'

The next sentence says, ‘Where __ you teach last year?’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Geçen yıl nerede __ ders verdiniz?'

This is a question.

Bu bir sorudur.

Again, all we need to put is ‘did’.

Tekrar ediyorum, yazmamız gereken tek şey "yaptım"dır.

‘Where did you teach last year?’

'Geçen yıl nerede öğretmenlik yaptınız?'

It doesn't matter what the subject is.

Konunun ne olduğu önemli değil.

We always go with ‘did’.

Her zaman 'yaptım'la gideriz.

Next, try to find the mistake in the next sentence.

Daha sonra bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘He didn't sold newspapers.’

'Gazete satmadı.'

Remember, in the negative, ‘didn't’ is correct for whatever subject there is.

Unutmayın, olumsuz anlamda 'yapmadı' ifadesi hangi konu olursa olsun doğrudur.

However, we need to keep the verb in its base form.

Ancak fiili temel halinde tutmamız gerekiyor.

So the correct answer is, ‘He didn't sell newspapers.’

Yani doğru cevap 'Gazete satmadı'dır.

The next sentence says, ‘Did she sing a song?’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Şarkı mı söyledi?'

You'll notice it's a similar problem here.

Burada da benzer bir sorun olduğunu fark edeceksiniz.

‘sang’ is the irregular past tense form of ‘sing’.

'şarkı söylemek', 'şarkı söylemek' kelimesinin düzensiz geçmiş zaman biçimidir.

But in a question, if it starts with ‘did’,

Ancak bir soruda 'did' ile başlıyorsa

we use the base form.

temel formu kullanırız.

‘Did she sing a song?’

'Şarkı mı söyledi?'

And finally, ‘We taked it home.’

Ve son olarak 'Onu eve götürdük.'

Does that sound right?

Kulağa doğru geliyor mu?

‘taked’ is not correct.

'Alındı' doğru değil.

The past tense of ‘take’ is ‘took’.

'Almak' fiilinin geçmiş zamanı 'almak'tır.

‘We took it home.’

'Onu eve götürdük.'

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Wow, we learned a lot in this video.

Vay, bu videoda çok şey öğrendik.

Keep studying and reviewing the past simple tense.

Geçmiş basit zamanı çalışmaya ve gözden geçirmeye devam edin.

It's an essential tense that will help you talk about the past.

Geçmiş hakkında konuşmanıza yardımcı olacak temel bir zamandır.

Keep studying English and I'll see you in the next video.

İngilizce çalışmaya devam edin, bir sonraki videoda görüşürüz.

Bye. 

Hoşçakal.

Hi, everybody.

Selam millet.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video.

Bu videoda.

I will introduce the past continuous tense.

Geçmiş sürekli zamanı tanıtacağım.

This tense can be used to describe an action that was ongoing in the past.

Bu zaman geçmişte devam eden bir eylemi anlatmak için kullanılabilir.

It can also be used to describe two actions happening at the same time in the past.

Geçmişte aynı anda gerçekleşen iki eylemi tanımlamak için de kullanılabilir.

There's a lot to learn so let's get started.

Öğrenecek çok şey var o yüzden başlayalım.

Let's take a look at the first usage of the past continuous tense.

Geçmiş sürekli zamanın ilk kullanımına bir göz atalım.

This tense can be used to describe an action that was ongoing in the past.

Bu zaman geçmişte devam eden bir eylemi anlatmak için kullanılabilir.

Let's take a look at these examples.

Bu örneklere bir göz atalım.

‘I was walking in the park in the evening.’

'Akşam parkta yürüyordum.'

So first we start with the subject, ‘I’.

O halde ilk önce 'ben' konusuyla başlıyoruz.

For I, he, she, and it, we follow with ‘was’.

Ben, o, o ve o için 'oldu' ifadesini kullanırız.

‘I was’

'I was'

And then we add an ‘ING’ to the end of the verb.

Ve sonra fiilin sonuna 'ING' ekliyoruz.

‘I was walking’

'Yürüyordum'

Now take a look at the whole sentence.

Şimdi cümlenin tamamına bir bakın.

‘I was walking in the park in the evening.’

'Akşam parkta yürüyordum.'

You can see that this was an ongoing action and it happened in the past.

Bunun devam eden bir eylem olduğunu ve geçmişte gerçekleştiğini görebilirsiniz.

Let's look at the next example.

Bir sonraki örneğe bakalım.

‘She was living here last year.’

'Geçen yıl burada yaşıyordu.'

Here, the subject is ‘she’.

Burada özne 'o'dur.

So again we use ‘was’ and then ‘verb-ing’.

Yani yine 'was' ve ardından 'fiil-ing' kullanıyoruz.

Here we have another expression that shows that this action was happening in the past.

Burada bu eylemin geçmişte gerçekleştiğini gösteren başka bir ifadeyle karşı karşıyayız.

‘The dog,’ or ‘it’, ‘was eating dinner five minutes ago.’

'Köpek' veya 'o', 'beş dakika önce akşam yemeği yiyordu.'

The subject here is ‘the dog’ which can be replaced by the pronoun ‘it’.

Buradaki özne, 'o' zamiriyle değiştirilebilen 'köpek'tir.

And so we follow with ‘was’.

Ve böylece 'oldu' ile takip ediyoruz.

And finally, ‘Andy and Jim,’ we can replace this with ‘they’.

Ve son olarak 'Andy ve Jim'i 'onlar' ile değiştirebiliriz.

For ‘you’, ‘we’ and ‘they’, we use ‘were’.

'Siz', 'biz' ve 'onlar' için 'were' kullanırız.

‘They were’, or ‘Andy and Jim were working at 9:00 p.m.’

'Onlar' veya 'Andy ve Jim akşam 21.00'de çalışıyorlardı' Hadi

Let's move on.

devam edelim.

The past continuous tense is also used to describe an ongoing

Geçmiş sürekli zaman , geçmişte

action in the past that was interrupted by another action.

devam eden ve başka bir eylem tarafından kesintiye uğrayan bir eylemi tanımlamak için de kullanılır

This interrupting action is used in the past simple tense with the word ‘when’.

. Bu kesintiye uğrayan eylem, 'ne zaman' kelimesiyle geçmiş basit zamanda kullanılır.

Let's take a look at this example.

Bu örneğe bir göz atalım.

‘I was playing cards when you called.’

'Sen aradığında kağıt oynuyordum.'

Again we start with the subject ‘was’ or ‘were’,

Yine 'was' ya da 'were' öznesi ile başlıyoruz

and then ‘verb-ing’,

ve sonra 'fiil-ing' yapıyoruz,

so this is the action that was ongoing in the past,

yani bu geçmişte devam eden bir eylem,

‘I was playing cards’

'Kağıt oynuyordum'

The interrupting action in this sentence is ‘you called’.

Bu cümledeki kesintiye uğrayan eylem 'sen aradın' '.

You'll notice I use the word ‘when’ to show the interrupting action’

'Ne zaman' kelimesini, kesintiye uğrayan eylemi göstermek için kullandığımı fark edeceksiniz.

And I used it in the past simple tense, ‘called’.

Ve bunu geçmiş basit zamanda, 'çağrıldı' şeklinde kullandım.

Let's take a look at the next sentence.

Bir sonraki cümleye bir göz atalım.

‘The cat' or 'it' was eating when Eric came home.’

'Kedi' ya da 'o' Eric eve geldiğinde yemek yiyordu.'

Again the action in progress is ‘the cat was eating’.

Devam eden eylem yine 'kedi yemek yiyordu'dur.

And ‘Eric came home’, you'll notice the past simple tense.

Ve 'Eric eve geldi'de geçmiş basit zamanı fark edeceksiniz.

This is the interrupting action used with the word ‘when’.

Bu, 'ne zaman' kelimesiyle kullanılan kesintiye uğrayan eylemdir.

‘We were sleeping when Anne arrived.’

'Anne geldiğinde biz uyuyorduk.'

Again we have the ongoing action in the past.

Yine geçmişte devam eden bir eylemimiz var.

The subject here is ‘we’.

Burada konu 'biz'.

And so we used ‘were’ and then ‘verb-ing’.

Ve böylece 'were' ve ardından 'fiil-ing' kullandık.

‘When Anne arrived’ is the interrupting action.

'Anne geldiğinde' kesintiye uğrayan eylemdir.

And finally, ‘Alicia and I’, or ‘We' were walking when we saw Mark.’

Ve son olarak, 'Alicia ve ben' veya 'Biz' Mark'ı gördüğümüzde yürüyorduk.'

‘When we saw Mark’ is the interrupting action that interrupted the ongoing ‘Alicia

'Mark'ı gördüğümüzde' devam eden 'Alicia

and I were walking’.

ve ben yürüyorduk'u

It's also important to note that we can also switch the order of the sentence around and

kesintiye uğratan eylemdir

say,

‘When you called, I was playing cards,’

.

Ayrıca cümlenin sırasını değiştirip

or ‘When Eric came home, the cat was eating.’

'Sen aradığında ben kağıt oynuyordum' veya 'Eric eve geldiğinde kedi yemek yiyordu'

Let's move on.

diyebileceğimizi

Another usage for the past continuous tense is to talk about two actions that were

de unutmamak gerekir. Hadi devam edelim. Geçmiş sürekli zamanın bir başka kullanımı

happening at the same time in the past.

da geçmişte aynı anda gerçekleşen

We use the past continuous tense for both actions with the word ‘while’.

iki eylemden bahsetmektir . 'While' sözcüğüyle her iki eylem için de geçmiş zaman kipini kullanırız.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

The first sentence says, ‘While I was playing soccer, she was watching

İlk cümle şöyle diyor: 'Ben futbol oynarken o

me.’

beni izliyordu.'

You'll notice that both actions are in the past continuous tense.

Her iki eylemin de geçmiş sürekli zamanda olduğunu fark edeceksiniz.

‘I was playing soccer’ and ‘She was watching me’.

'Futbol oynuyordum' ve 'Beni izliyordu'.

The word ‘while’ at the beginning shows that these actions were happening at the sametime.

Baştaki 'while' kelimesi bu eylemlerin aynı anda gerçekleştiğini gösteriyor.

‘While you were reading, I was preparing dinner.’

'Sen okurken ben akşam yemeğini hazırlıyordum.'

Again both actions are expressed in the past continuous tense.

Yine her iki eylem de geçmiş sürekli zaman kipiyle ifade edilir.

The word ‘while’ shows that they were happening at the same time.

'While' kelimesi bunların aynı anda gerçekleştiğini gösterir.

‘While Her husband’ or ‘he’, ‘was driving

'Kocası' veya 'o' araba kullanırken

she was taking pictures.’

fotoğraf çekiyordu.'

Both actions are in the past continuous tense.

Her iki eylem de geçmiş sürekli zamandadır.

And finally,

Ve son olarak,

‘While we were eating, the music was playing.’

'Biz yemek yerken müzik çalıyordu.'

Both actions were happening at the same time.

Her iki eylem de aynı anda gerçekleşiyordu.

Now, you'll notice that in my examples the word ‘while’ comes at the beginning,

Şimdi, örneklerimde "while" kelimesinin başta geldiğini fark edeceksiniz.

however, it's important to note that you can move the word ‘while’ around in several

ancak 'while' kelimesini çeşitli şekillerde hareket ettirebileceğinizi unutmamak önemlidir

ways.

.

For example, instead of saying this,

Mesela

‘While I was playing soccer, she was watching me.’

'Ben futbol oynarken o beni izliyordu' demek yerine.

I can move ‘while’ to the middle of the sentence.

'While' ifadesini cümlenin ortasına taşıyabilirim.

‘I was playing soccer while she was watching me.’

'O beni izlerken ben futbol oynuyordum.'

I can put the ‘while’ between the two actions.

İki eylem arasına 'while' koyabilirim.

Or I can also change the sentence around and say,

Veya cümleyi değiştirerek şöyle de söyleyebilirim:

‘While she was watching me, I was playing soccer.’

'O beni izlerken ben futbol oynuyordum.'

So it doesn't matter which action comes first with the ‘while’ if you put it in the

Dolayısıyla 'while' sözcüğünü başlangıca koyarsanız hangi eylemin önce geldiği önemli değildir

beginning.

.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's talk about the negative form of the past continuous tense.

Şimdi geçmiş sürekli zamanın olumsuz biçiminden bahsedelim.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘She was not reading last night.’

'Dün gece okumuyordu.'

The subject is ‘she’ and so we use ‘was’.

Özne 'o' ve bu yüzden 'oldu' kullanıyoruz.

However, before the ‘verb-ing’, we add ‘not’.

Ancak 'fiil-ing'den önce 'değil' ifadesini ekliyoruz.

‘She was not reading last night.’

'Dün gece okumuyordu.'

I can use a contraction and say,

Kısaltma kullanıp

‘She wasn't reading last night.’

'Dün gece kitap okumadı' diyebilirim.

‘We were not listening to music this morning.’

'Bu sabah müzik dinlemiyorduk.'

In this case, the subject is ‘we’ and so we use ‘were’.

Again ‘not’ comes before the ‘verb-ing’.

Bu durumda özne 'biz' olduğundan 'were' kullanıyoruz. Yine 'değil', 'fiil-ing'den önce gelir.

‘We were not listening to music this morning.’

Again I can use a contraction and say,

'Bu sabah müzik dinlemiyorduk.' Yine kısaltmayı kullanıp şunu söyleyebilirim:

‘We weren't listening to music this morning.’

'Bu sabah müzik dinlemiyorduk.'

And the next one says, ‘He wasn't watching TV when his dad came

Bir sonraki de şöyle diyor: 'Babası eve geldiğinde televizyon izlemiyordu

home.’

.'

In this example, the contraction is already there for you,

Bu örnekte, 'TV izlemiyordu'

‘He wasn't watching TV’.

şeklindeki daralma zaten mevcut .

You'll notice the word ‘when’.

'Ne zaman' kelimesini fark edeceksiniz.

Remember ‘when’ + ‘a past simple tense verb’ shows an interrupting action,

'Ne zaman' + 'basit bir geçmiş zaman fiilinin' kesintiye uğrayan bir eylemi gösterdiğini unutmayın,

so, ‘When his dad came home he wasn't watching TV.’

yani 'Babası eve geldiğinde TV izlemiyordu.'

He was doing something else.

Başka bir şey yapıyordu.

And finally,

Ve son olarak,

‘They weren't talking while the game was playing.’

'Oyun oynarken konuşmuyorlardı.'

The word ‘while’ is in this sentence.

Bu cümlede 'while' kelimesi var.

Remember that shows 2 past ongoing actions happening at the same time,

Bunun geçmişte devam eden 2 eylemin aynı anda gerçekleştiğini gösterdiğini unutmayın,

so ‘While the game was playing they weren't talking’.

yani 'Oyun oynarken onlar konuşmuyorlardı'.

They were doing something else.

Başka bir şey yapıyorlardı.

Let's move on now.

Şimdi devam edelim.

Let's talk about how to form ‘be’ verb questions for the past continuous tense.

Geçmiş sürekli zaman için 'olmak' fiil sorularının nasıl oluşturulacağından bahsedelim.

Take a look at the first statement.

İlk açıklamaya bir göz atın.

It says,

'Bu sabah yağmur yağıyordu'

‘It was raining this morning.’

diyor .

In order to turn this into a question, it's quite easy,

Bunu soruya çevirmek oldukça kolay,

all we have to do is change the order of the first two words.

tek yapmamız gereken ilk iki kelimenin sırasını değiştirmek.

Instead of ‘It was’, I now say ‘Was it’ to make it a question.

'Öyleydi' yerine artık bunu soru haline getirmek için 'Öyle miydi' diyorum.

You'll notice that the rest of the words stay in the same place.

Geri kalan kelimelerin aynı yerde kaldığını fark edeceksiniz.

‘Was it raining this morning?’

'Bu sabah yağmur yağıyor muydu?'

You can answer by saying, ‘Yes, it was.’ or ‘No, it wasn't.’

'Evet öyleydi' diyerek cevap verebilirsiniz. veya 'Hayır, değildi.'

The next statement says,

Sonraki ifadede

‘They were living there when the fire happened.’

'Yangın olduğunda orada yaşıyorlardı' diyor.

To turn this into a big question, again we just switched the order of the first two words.

Bunu büyük bir soruya dönüştürmek için yine ilk iki kelimenin sırasını değiştirdik.

Instead of ‘They were’, we say ‘Were they’.

'Onlar' yerine 'Onlar mıydı' diyoruz.

And again, the rest of the words can stay in the same place.

Ve yine kelimelerin geri kalanı aynı yerde kalabilir.

‘Were they living there when the fire happened?’

'Yangın olduğunda orada mı yaşıyorlardı?' Ve

And you can answer by saying,

'Evet öyleydi' veya 'Hayır, değildi'

‘Yes, they were’ or ‘No, they weren't.’

diyerek cevap verebilirsiniz .

Let's continue on.

Devam edelim.

Now I'll go into how to make WH questions for the past continuous tense.

Şimdi geçmiş sürekli zaman için WH sorularının nasıl yapılacağına geçeceğim.

You'll notice that the examples here all begin with some WH words.

Buradaki örneklerin hepsinin bazı WH sözcükleriyle başladığını fark edeceksiniz.

For example, ‘what’, ‘where’, ‘why’, and ‘who’.

Örneğin, 'ne', 'nerede', 'neden' ve 'kim'.

Let's take a look at the first question.

İlk soruya bir göz atalım.

‘What were they doing last night?”

'Dün gece ne yapıyorlardı?

The subject of this sentence is ‘they’.

Bu cümlenin öznesi 'onlar'dır.

So what you do is after the WH word you put the proper ‘be’ verb.

Yani yaptığınız şey, WH kelimesinden sonra uygun 'olmak' fiilini koymaktır.

In this case, ‘were’.

Bu durumda 'vardı'.

‘What were they doing last night?’

'Dün gece ne yapıyorlardı?'

You'll notice that after the subject comes the ‘verb-ing’.

Özneden sonra 'fiil-ing'in geldiğini fark edeceksiniz.

‘What were they doing last night?’

'Dün gece ne yapıyorlardı?'

I can answer by saying, ‘They were playing games’ or

'Oyun oynuyorlardı' ya da

‘They were reading a book’.

'Kitap okuyorlardı' diye cevap verebilirim.

The next question says,

Sonraki soruda

‘Where was he working last week?’

'Geçen hafta nerede çalışıyordu?' yazıyor.

In this case the subject is ‘he’ and so the be verb to use is ‘was’.

Bu durumda özne 'o'dur ve dolayısıyla kullanılacak fiil 'was'tır.

‘Where was he working last week?’

I can say, ‘He was working in Canada.’

‘Why was she crying when she finished the book?’

In this case, the subject is ‘she’ and so I put ‘was’ after ‘why’.

'Geçen hafta nerede çalışıyordu?' 'Kanada'da çalışıyordu' diyebilirim.

'Kitabı bitirdiğinde neden ağlıyordu?' Bu durumda özne 'o' ve bu yüzden 'neden'in arkasına 'oldu' koydum.

‘Why was she crying when she finished the book?’

'Kitabı bitirdiğinde neden ağlıyordu?'

I can say, ‘She was crying because the ending was sad.’

'Sonu üzücü olduğu için ağlıyordu' diyebilirim.

And finally,

Ve son olarak

‘Who were the children staying with while their mom was working?’

'Anneleri çalışırken çocuklar kimin yanında kalıyordu?'

In this case, ‘the children’ is a ‘they’

Bu durumda 'çocuklar' bir 'onlar' olduğundan

so we follow 'who' with ‘were’.

'kim' ifadesinin ardından 'oldu' ifadesini kullanırız.

‘Who were they’ or

'Onlar kimdi' veya

‘Who were the children staying with while their mom was working?’

'Anneleri çalışırken yanında kalan çocuklar kimdi?'

To answer, I can say, ‘The children’ or

Cevap olarak 'Çocuklar' ya da

‘They were staying with their dad.’

'Babalarının yanında kalıyorlardı' diyebilirim .

Let's move on.

Hadi devam edelim.

In this section, let's do a checkup for the past continuous tense.

Bu bölümde geçmiş sürekli zaman için bir kontrol yapalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

‘Last night they were blank at school.’

'Dün gece okulda boşlardı.'

I want you to try to fill in the blank with the negative for the verb ‘stay’.

Boşluğu 'kalmak' fiilinin olumsuzuyla doldurmaya çalışmanızı istiyorum.

‘not stay’

'Kalmam'

What do you think it is?

Ne olduğunu düşünüyorsun?

Remember, for the negative of the past continuous,

Unutmayın, geçmiş süreklinin olumsuzu için

all you have to do is put ‘not’ and then ‘verb-ing’ after the 'be' verb.

yapmanız gereken tek şey 'değil' ve ardından 'be' fiilinden sonra 'fiil' koymaktır.

‘They were not staying at school last.’

'En son okulda kalmıyorlardı.'

‘Last night, they were not staying at school.’

'Dün gece okulda kalmıyorlardı.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘Two days ago you blank soccer.’

'İki gün önce futbolu boşa çıkardın.'

Again try the negative for the verb ‘play’.

'Play' fiilinin olumsuzunu tekrar deneyin.

‘Two days ago blank not play soccer.’

'İki gün önce boş futbol oynamıyorum.'

In this case, the first thing that's missing is the ‘be’ verb.

Bu durumda eksik olan ilk şey 'olmak' fiilidir.

If the subject is ‘you’, can you think of which be verb needs to be put in there?

Eğer özne 'sen' ise oraya hangi fiilin konulması gerektiğini düşünebiliyor musun?

The correct answer is ‘were’.

Doğru cevap 'vardı'.

And then, we say ‘not’.

Sonra 'olmaz' diyoruz.

What happens after that?

Bundan sonra ne olacak?

Remember, ‘verb-ing’.

Unutmayın, 'fiil-ing'.

So ‘you were not playing’

Yani 'oynamıyordun'

‘two days ago, you were not playing soccer’

'iki gün önce futbol oynamıyordun'

You can also use a contraction and say,

Ayrıca kısaltmayı kullanıp

‘You weren't playing soccer.’

'Futbol oynamıyordun'

Now try to find the mistake in the next sentence.

da diyebilirsiniz . Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘Yesterday, she were reading at home.’

'Dün evde kitap okuyordu.'

hmmm

hmmm

The subject of this sentence is ‘she’ so the ‘be’ verb to use is not ‘were’.

Bu cümlenin öznesi 'she' olduğundan kullanılacak 'be' fiili 'were' değil.

It's 'was'.

Öyleydi'.

‘Yesterday, she was reading at home.’

'Dün evde kitap okuyordu.'

In the next sentence it says, ‘Tomorrow, they were seeing their friends.’

Bir sonraki cümlede 'Yarın arkadaşlarıyla görüşeceklerdi' diyor.

hmmm

hmmm

‘They’ and ‘were’

'Onlar' ve 'vardı'

That's correct.

Bu doğru.

And we have the ‘verb-ing’

Ve elimizde 'fiil-ing' var.

So what's the mistake?

Peki hata nedir?

Remember the past continuous is for the past.

Geçmiş süreklinin geçmişe yönelik olduğunu unutmayın.

‘Tomorrow’ is not the past.

'Yarın' geçmiş değildir.

So instead, we need to put a word that shows the past.

O yüzden bunun yerine geçmişi gösteren bir kelime koymamız gerekiyor.

For example, I can say, ‘yesterday’.

Mesela 'dün' diyebilirim.

‘Yesterday, they were seeing their friends.’

'Dün arkadaşlarıyla görüşüyorlardı.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's start a checkup of the ‘when’ usage

Şimdi geçmiş sürekli zamanın

of the past continuous tense.

'ne zaman' kullanımını kontrol etmeye başlayalım

Take a look at the first example.

. İlk örneğe bir göz atın.

It says, ‘Andrea and John’ blank when they bank hurt.’

Yaralandıklarında 'Andrea ve John' boş yazıyor.'

Remember ‘when’ shows an interrupting action.

'Ne zaman' ifadesinin kesintiye uğrayan bir eylemi gösterdiğini unutmayın.

It needs to be used with the past simple tense.

Basit geçmiş zamanla birlikte kullanılması gerekir.

So let's first look at the second blank.

O halde önce ikinci boşluğa bakalım.

‘When they blank hurt’

'Boş acı verdiklerinde'

What's the past tense of the verb ‘get’?

'Getirmek' fiilinin geçmiş zamanı nedir?

The answer is ‘got’.

sorunun cevabı "Aldım" dır.

Now let's take a look at the action that was in progress in the past.

Şimdi geçmişte yapılmakta olan eylemlere bir göz atalım.

‘Andrea and John’ or ‘they’

'Andrea ve John' veya 'onlar'

Well what comes after ‘they’?

Peki 'onlar'dan sonra ne gelir?

‘were’.

'vardı'.

‘Andrea and John were’

'Andrea ve John öyleydi'

Then remember we need to add -ing to the verb.

O halde fiile -ing eklememiz gerektiğini unutmayın.

‘They were skiing’ or ‘Andrea and John were skiing when they got hurt’.

'Kayak yapıyorlardı' veya 'Andrea ve John yaralandıklarında kayak yapıyorlardı'.

The next example says, ‘It blank not raining when the game blank’.

Bir sonraki örnekte 'Oyun boşken yağmur yağmıyor' diyor.

And I want you to use the verb ‘start’ for the second blank.

Ve ikinci boşluk için 'başlamak' fiilini kullanmanızı istiyorum.

Take a look ‘when the game blank’ what's the past tense of ‘start’?

'Oyun boş olduğunda'ya bir bakın, 'başlangıç'ın geçmiş zamanı nedir?

‘started’

'Başladı'

Now let's look at the first part of the sentence.

Şimdi cümlenin ilk kısmına bakalım.

The subject is ‘it’.

Konu 'o'.

So what ‘be’ verb do we use for 'it'?

Peki 'o' için hangi 'olmak' fiilini kullanıyoruz?

‘was’

'öyleydi'

‘It was not raining when the game started.’

'Oyun başladığında yağmur yağmıyordu.'

Now find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘I wasn't study at the library yesterday’.

'Dün kütüphanede çalışmadım'.

The subject here is ‘I’ and so the ‘be’ verb ‘was’ is correct.

Buradaki özne 'ben' ve dolayısıyla 'olmak' fiili 'oldu' doğrudur.

Here there's a contraction, ‘I wasn't’ for ‘I was not’.

Burada 'Ben değildim' yerine 'Ben değildim' şeklinde bir daralma var.

Now the problem is with the verb.

Şimdi sorun fiilde.

Remember we need to put ‘–ing’ at the end of the verb.

Fiilin sonuna '-ing' koymamız gerektiğini unutmayın.

‘I wasn't studying at the library yesterday.’

'Dün kütüphanede ders çalışmıyordum.'

And finally, ‘We did meet our friends last weekend.’

Ve son olarak, 'Geçen hafta sonu arkadaşlarımızla buluştuk.'

That sounds right, but remember we're doing the past continuous tense.

Kulağa doğru geliyor ama geçmiş sürekli çekimi yaptığımızı unutmayın.

Take a look again.

Tekrar bir göz atın.

The subject is ‘we’.

Konu 'biz'.

We need a ‘be’ verb.

Bir 'olmak' fiiline ihtiyacımız var.

‘were’

'vardı'

Then what happens?

Sonra ne olur?

Remember, we need to add an ‘-ing’ to the end of the verb,

Fiilin sonuna '-ing' eklememiz gerektiğini unutmayın,

so we take out ‘did’ and say, ‘We were meeting our friends last weekend.’

bu yüzden 'did' sözcüğünü çıkarıp 'Geçen hafta sonu arkadaşlarımızla buluşuyorduk' deriz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, for this checkup, we'll look at the ‘while’ usage of the past continuous tense.

Şimdi bu kontrol için geçmiş sürekli zamanın 'while' kullanımına bakacağız.

Take a look at the first example.

İlk örneğe bir göz atın.

‘While I blank someone blank my bike.’

'Ben birisini boşaltırken bisikletimi boşaltıyorum.'

When we use ‘while’ in the past continuous tense,

Geçmiş sürekli zamanda 'while' kullandığımızda,

we're showing that two actions happened at the same time in the past

iki eylemin geçmişte aynı anda gerçekleştiğini

or they were happening at the same time in the past.

veya geçmişte aynı anda gerçekleştiğini gösteriyoruz.

So we need to use the past continuous for both actions.

Bu yüzden her iki eylem için de geçmiş sürekliyi kullanmamız gerekiyor.

‘While I blank’

'Ben boşken'

I want you to use ‘shop’ in the first blank.

ilk boşlukta 'mağaza'yı kullanmanı istiyorum.

Remember, the subject here is ‘I’ so I need to use the ‘be’ verb ‘was’.

Unutmayın, buradaki özne 'ben', dolayısıyla 'olmak' fiilini 'oldu' kullanmam gerekiyor.

Then ‘verb-ing’.

Sonra 'fiil-ing'.

‘While I was shopping’

'Alışveriş yaparken'

Now ‘someone’ can be a ‘he’ or ‘she’.

Artık 'biri', 'o' veya 'o' olabilir.

Therefore, again we need to use ‘was’

Bu nedenle, yine 'was'ı

and then the ‘verb-ing’ of ‘steal’.

ve ardından 'çalmak' fiilini kullanmamız gerekiyor .

‘While I was shopping, someone was stealing my bike.’

'Alışveriş yaparken birisi bisikletimi çalıyordu.'

The next sentence says,

Sonraki cümlede

‘While he blank’

'Boş iken' yazıyor.

I want you to use the verb ‘cook’.

'Yemek pişirmek' fiilini kullanmanı istiyorum.

The subject is ‘he’ and so I need to use ‘was cooking’.

Konu 'o' ve bu yüzden 'yemek pişiriyordu' kullanmam gerekiyor.

‘While he was cooking, his girlfriend was cleaning.’

'O yemek pişirirken kız arkadaşı da temizlik yapıyordu.'

Did you get that?

Bunu anladın mı?

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Try to find the mistake in the next sentence.

Bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘Jane was looking for us while we get off the plane.’

'Uçaktan inerken Jane bizi arıyordu.'

The first part of the sentence is correct.

Cümlenin ilk kısmı doğrudur.

‘Jane was looking’

'Jane bakıyordu'

Now the second part of the sentence.

Şimdi cümlenin ikinci kısmı.

Notice it's not in the past continuous tense.

Geçmiş sürekli zamanda olmadığına dikkat edin.

‘While we get off the plane’

'Uçaktan inerken'

So what we need to do is say, ‘were getting’.

O halde yapmamız gereken 'alıyorduk' demek.

‘Jane was looking for us while we were getting off the plane.’

'Uçaktan inerken Jane bizi arıyordu.'

The next sentence says, 'I was watching TV while my wife sleep’

Sonraki cümlede 'Eşim uyurken ben televizyon izliyordum' diyor.

Again this part of the sentence did not use the past continuous tense.

Yine cümlenin bu kısmında geçmiş zaman kipi kullanılmamış.

My wife is a ‘she’ and so I need to say ‘was sleeping’.

Eşim bir 'o' ve bu yüzden 'uyuyordu' demem gerekiyor.

‘I was watching TV while my wife was sleeping.’

'Eşim uyurken ben televizyon izliyordum.'

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Good job, everybody in learning the past  

İyi iş, herkes geçmiş sürekli zamanı

continuous tense.

öğrensin .

This tense can be a little difficult and a little tricky.

Bu gerginlik biraz zor ve biraz yanıltıcı olabilir.

Especially when it comes to the ‘when’ and ‘while’ usage.

Özellikle 'when' ve 'while' kullanımı söz konusu olduğunda.

It'll take some practice to really master it, but I know you can do it.

Bu konuda gerçekten ustalaşmak biraz pratik gerektirecek ama başarabileceğinizi biliyorum.

Keep studying English and I'll see you in the next video. 

İngilizce çalışmaya devam edin, bir sonraki videoda görüşürüz.

Hi, everybody.

Selam millet.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I will introduce the past perfect tense.

Bu videoda past mükemmel zamanı tanıtacağım.

This tense is used to describe an action that took place at a specific time in the past.

Bu zaman geçmişte belirli bir zamanda gerçekleşen bir eylemi anlatmak için kullanılır.

This tense can be a little tricky, but don't worry I will guide you through it.

Bu gerginlik biraz yanıltıcı olabilir ama endişelenmeyin, size bu konuda rehberlik edeceğim.

There's so much to learn and it's a very important tense.

Öğrenecek çok şey var ve bu çok önemli bir zaman.

So keep watching.

O halde izlemeye devam edin.

Let's take a look at the first usage of the past perfect tense.

Şimdi geçmiş mükemmel zamanın ilk kullanımına bir göz atalım.

This tense can be used to describe an action in the past

Bu zaman, geçmişte başka bir eylemden önce gerçekleşen

that happened before another action in the past.

bir eylemi anlatmak için kullanılabilir .

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘I have visited China before I moved there.’

'Oraya taşınmadan önce Çin'i ziyaret ettim.'

No matter what the subject you follow with ‘had’,

Hangi konuyu 'vardı' ile takip ederseniz edin,

So that's easy.

bu çok kolay.

‘I had’ ‘Steve had’

'Bende vardı' 'Steve'de vardı'

‘The plane had’ and ‘We had’.

'Uçakta vardı' ve 'Bizde vardı'.

Then, we follow with the past participle of the verb.

Daha sonra fiilin geçmiş zaman katılımcısını takip ederiz.

In this case, it's ‘visited’.

Bu durumda 'ziyaret edildi'.

‘I had visited China.’

'Çin'i ziyaret etmiştim.'

Now you'll notice that the second verb is in the past simple tense.

Şimdi ikinci fiilin geçmiş basit zamanda olduğunu fark edeceksiniz.

‘I moved there.’

'Oraya taşındım.'

And I'll talk about that a little bit more later on.

Ve bunun hakkında daha sonra biraz daha konuşacağım.

‘Steve had bought the book.’

'Steve kitabı satın almıştı.'

Again, ‘subject’, ‘had’ and ‘past participle’.

Yine 'konu', 'vardı' ve 'geçmiş katılımcı'.

In this case, the verb is ‘buy’.

Bu durumda fiil 'satın almak'tır.

‘Steve had bought the book before he read it.’

'Steve kitabı okumadan önce satın almıştı.'

Again, we have the simple tense of ‘read’ which is ‘read’.

Yine 'okumak' anlamına gelen 'okumak'ın basit zamanına sahibiz.

And finally, ‘The plane had left by the time I got to the airport.’

Ve son olarak, 'Havaalanına geldiğimde uçak kalkmıştı.'

Again, the first part of this sentence is in the past perfect tense.

Yine bu cümlenin ilk kısmı geçmiş mükemmel zamandadır.

‘The plane had left’.

'Uçak kalkmıştı'

This is the past participle of ‘leave’.

Bu 'ayrılmak' kelimesinin geçmiş zaman ortacıdır.

The second verb says, ‘I got to the airport.’

İkinci fiil 'Havaalanına vardım' diyor.

‘got’ is the past tense of ‘get’.

'got', 'get'in geçmiş zamanıdır.

Now what these three sentences have in common is that you'll see, ‘before’.

Şimdi bu üç cümlenin ortak noktası 'önce'yi göreceksiniz.

‘before’ or ‘by the time’.

'önce' veya 'zamana göre'.

They all mean the same thing.

Hepsi aynı şeyi ifade ediyor.

The verb that is in the past perfect tense happened first.

Geçmiş mükemmel zaman kipi olan fiil önce gelir.

The verb that's in the past simple tense happen after.

Basit geçmiş zaman kipinin ardından gelen fiil.

So again, for the first example.

Yani yine ilk örnek için.

‘before I move there’ That happened later.

'Oraya taşınmadan önce' Bu daha sonra oldu.

Before that, ‘I had already visited China.’

Ondan önce 'Çin'i zaten ziyaret etmiştim.'

Do you understand how that works?

Bunun nasıl çalıştığını anlıyor musun?

Let's take a look at the last example.

Son örneğe bir göz atalım.

‘When they arrived, we had already started the game.’

'Onlar geldiğinde biz zaten oyuna başlamıştık.'

So maybe they were late or something had happened.

Belki geç kalmışlardı ya da bir şey olmuştu.

But ‘When they arrived’, this is the past simple tense.

Ama 'Geldiklerinde', bu geçmiş basit zamandır.

So this happened second.

Yani bu ikinci oldu.

‘We had already started the game.’

'Oyuna zaten başlamıştık.'

This action had already started.

Bu eylem çoktan başlamıştı.

It started before this action.

Bu eylemden önce başladı.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Earlier I mentioned that the past perfect tense can be used to describe an action

Daha önce geçmiş mükemmel zamanın geçmişte başka bir eylemden önce gerçekleşen

that happened in the past before another action in the past.

bir eylemi tanımlamak için kullanılabileceğini belirtmiştim

We can do the same thing but also emphasize the duration.

. Aynı şeyi yapabiliriz ama aynı zamanda süreyi de vurgulayabiliriz.

How long that first action happened.

İlk eylem ne kadar sürdü?

We do this by using four and a duration.

Bunu dört ve bir süre kullanarak yapıyoruz.

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

‘I had owned my computer for two months before it broke.’

'Bilgisayarım kırılmadan önce iki ay boyunca bendeydi.'

This is very similar to the first usage.

Bu ilk kullanıma çok benzer.

‘I had’ and the past participle of the verb.

'I have' ve fiilin geçmiş zaman katılımcısı.

This part shows the action that happened earlier in the past.

Bu bölüm geçmişte daha önce gerçekleşen eylemi gösterir.

The second part, ‘it broke’.

İkinci kısım 'kırıldı'.

The past simple tense verb shows the action in the past

Geçmiş basit zaman fiili, geçmişte

that happened later than the first action.

ilk eylemden sonra gerçekleşen eylemi gösterir.

However, you'll notice that this sentence has a duration, ‘for two months’.

Ancak bu cümlenin 'iki ay' gibi bir süresi olduğunu fark edeceksiniz.

‘I had owned my computer for two months before it broke.’

'Bilgisayarım kırılmadan önce iki ay boyunca bendeydi.'

All I'm doing here is showing how long the first action had been true.

Burada yaptığım tek şey, ilk eylemin ne kadar süredir doğru olduğunu göstermek.

Let's take a look at the next example.

Bir sonraki örneğe bakalım.

‘Jim had been lonely for a long time until he got a puppy.’

'Jim bir köpek yavrusu alana kadar uzun süre yalnızdı.'

Again, we have subject ‘had’, past participle.

Yine geçmiş katılımcı 'vardı' öznemiz var.

And then we have the past simple ‘he got a puppy’.

Ve bir de geçmiş basit 'bir köpek yavrusu var' var.

All we're doing here is emphasizing how long first action had been true.

Burada yaptığımız tek şey, ilk eylemin ne kadar süredir geçerli olduğunu vurgulamak.

He had been lonely for a long time.

Uzun zamandır yalnızdı.

That is until the later action, ‘he got a puppy.’

Ta ki daha sonraki eyleme kadar, 'bir köpek yavrusu aldı'.

And finally, ‘She and I had been friends for many years before she became my wife.’

Ve son olarak, 'O ve ben, o karım olmadan önce uzun yıllardır arkadaştık.'

The first part of the sentence is the past perfect.

Cümlenin ilk kısmı geçmiş mükemmeldir.

It happened before she became my wife.

Bu o benim karım olmadan önce oldu.

But I want to explain how long that had been true for many years.

Ancak bunun yıllardır ne kadar doğru olduğunu açıklamak istiyorum.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now I'll introduce how to form the negative in the past perfect tense.

Şimdi geçmiş mükemmel zamanda olumsuzun nasıl oluşturulacağını anlatacağım.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

The first sentence says, ‘I had not eaten at the restaurant before I went yesterday.’

İlk cümle şöyle diyor: 'Dün gitmeden önce restoranda yemek yememiştim.'

Again, we have the past perfect tense here and the past simple tense here.

Yine burada geçmiş mükemmel zaman ve burada da geçmiş basit zaman var.

This one is the action that happened earlier in the past

Bu geçmişte daha önce gerçekleşen bir eylem.

And this one over here is the action that happened later in the past.

Buradaki ise geçmişte daha sonra gerçekleşen bir eylem.

However, because this is the negative, what I'm going to do is add a 'not' between

Ancak bu olumsuz olduğu için yapacağım şey

the ‘had’ and the past participle of the verb.

'had' ile fiilin geçmiş zaman katılımcısı arasına bir 'not' eklemek olacak.

So I say, ‘I have not eaten’.

O yüzden 'Yemek yemedim' diyorum.

Or I can use the contraction

Veya kısaltmayı kullanarak

and say, ‘I hadn't eaten at the restaurant before I went yesterday.’

'Dün gitmeden önce restoranda yemek yememiştim' diyebilirim.

The next sentence is very similar.’

Bir sonraki cümle çok benzer.'

‘She had not been to the circus before she went last week.’

'Geçen hafta gitmeden önce sirke gitmemişti.'

Here's the action that happened earlier in the past,

İşte geçmişte daha önce gerçekleşen eylem

and here's the action that happened later in the past.

ve işte geçmişte daha sonra gerçekleşen eylem.

However, again, because it's negative,

Ancak yine olumsuz olduğu için

I put a 'not' between ‘had’ and the past participle of the verb.

'had' ile fiilin geçmiş zaman ortacı arasına 'not' koydum.

Also, I can use the contraction and say, ‘She hadn't been to the circus.’

Ayrıca kısaltmayı kullanarak 'Sirke gitmemişti' diyebilirim.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘The cat hadn't chased the bird for very long before it flew away.’

'Kedi, kuşu uçup gitmeden önce çok uzun süre kovalamamıştı.'

Remember, we can show duration,

Unutmayın, süreyi

or how long the first action was true.

veya ilk eylemin ne kadar süreyle doğru olduğunu

by using 'for' and a duration.

gösterebiliriz . 'için' ve bir süre kullanarak.

Because this is the negative form,

Bu olumsuz biçim olduğundan,

again, I use 'had not' after the subject and before the past participle of the verb

yine 'had not'u özneden sonra ve fiilin geçmiş zaman ortacından önce kullanıyorum.

In this case, the contraction ‘hadn't’ is already there for you.

Bu durumda, 'hadn't' daralması zaten sizin için oradadır.

‘We hadn't known each other for three months before we married.’

'Evlenmeden önce üç aydır birbirimizi tanımıyorduk.'

That's a pretty short time.

Bu oldukça kısa bir süre.

It shows the duration by saying ‘for’, How long?

'For' diyerek süreyi gösterir, Ne kadar?

‘three months’

'üç ay'

Let's move on.

Devam edelim.

Now, let's take a look at questions using ‘had’ in the past perfect tense.

Şimdi 'had' fiilini geçmiş mükemmel zamanda kullanan sorulara bir göz atalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘She had eaten lunch by noon.’

'Öğle vakti öğle yemeğini yemişti' yazıyor.

Now, to turn this into a question is quite easy.

Artık bunu soruya dönüştürmek oldukça kolay.

All you have to do is change the order of the first two words.

Tek yapmanız gereken ilk iki kelimenin sırasını değiştirmek.

So instead of ‘she had’, we say ‘Had she’.

Yani 'o vardı' yerine 'O vardı' diyoruz.

‘Had she eaten lunch by noon?’

'Öğle vakti öğle yemeğini yemiş miydi?'

You can say, ‘Yes, she had.’

'Evet, vardı' diyebilirsiniz.

or ‘No, she hadn't.’

veya 'Hayır, yapmamıştı.'

The next sentence says, ‘It had rained before they left.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Onlar ayrılmadan önce yağmur yağmıştı.'

Again simply switched the order of the first two words.

Yine ilk iki kelimenin sırasını değiştirdim.

Instead of ‘It had’, say ‘Had it’ to make a question.

Bir soru sormak için 'Oydu' yerine 'Oydu' deyin.

‘Had it rained before they left?’

'Onlar ayrılmadan önce yağmur yağmış mıydı?'

To reply you can say, ‘Yes, it had.’

Cevap vermek için 'Evet vardı' diyebilirsiniz.

or ‘No, it hadn't.’

veya 'Hayır, değildi.'

Let's move on now.

Şimdi devam edelim.

I'll go into how to form ‘WH’ questions in the past perfect tense.

Geçmiş mükemmel zamanda 'WH' sorularının nasıl oluşturulacağına gireceğim.

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

Here we see at the beginning of each question a 'WH' word.

Burada her sorunun başında bir 'WH' kelimesi görüyoruz.

‘where’, ‘who’, ‘what’, and ‘how’.

'nerede', 'kim', 'ne' ve 'nasıl'.

Let's take a look at the first question.

İlk soruya bir göz atalım.

‘Where had he traveled before?’

'Daha önce nereye seyahat etmişti?'

You'll notice that after each ‘WH’ word, we have ‘had’.

Her 'WH' kelimesinden sonra 'sahip olduğumuzu' fark edeceksiniz.

And then the subject and then the past participle of the verb.

Ve sonra özne ve ardından fiilin geçmiş zaman katılımcısı.

‘Where had he traveled before?’

'Daha önce nereye seyahat etmişti?'

The next question says, ‘Who had she talked to before?’

Bir sonraki soruda 'Daha önce kiminle konuşmuştu?' yazıyor.

This is the same thing the ‘WH’ word

Bu 'WH' kelimesi

‘had she’ and then the past participle.

'had she' ve geçmiş katılımcıyla aynı şeydir

You'll notice here that we have the word ‘before’, but we didn't write a specific point in time.

. Burada 'önce' kelimesini kullandığımızı fark edeceksiniz, ancak belirli bir zaman noktası yazmadık.

If you see that it simply means before now.

Eğer bunu görürseniz, bunun basitçe şu andan önce anlamına geldiğini görürsünüz.

The next question says, ‘What had he eaten before lunch?’

Bir sonraki soru, 'Öğle yemeğinden önce ne yemişti?'

Again we follow the same formula, however, here it says ‘lunch for you'.

Yine aynı formülü uyguluyoruz ama burada 'sizin için öğle yemeği' yazıyor.

The last one says,

Sonuncusu şöyle diyor:

‘How long had she known him before she dated him?’

'Onunla çıkmadan önce onu ne kadar süredir tanıyordu?'

Again how long ‘had’ + ‘subject’ and then the past participle.

Yine ne kadar süre 'vardı' + 'konu' ve ardından geçmiş katılımcı.

Let's take a look at how  to answer these questions.

Gelin bu sorulara nasıl cevap verebileceğimize bir göz atalım.

‘Where had he traveled before?’

'Daha önce nereye seyahat etmişti?'

‘He had traveled to Europe.’

'Avrupa'ya seyahat etmişti.'

is one possible answer.

olası bir cevaptır.

‘Who had she talked to before?’

'Daha önce kiminle konuşmuştu?'

Here I can say, ‘She had talked to her brother.’

Burada 'Kardeşiyle konuşmuştu' diyebilirim.

‘What had he eaten before lunch?’

'Öğle yemeğinden önce ne yemişti?'

‘He had eaten sushi before lunch.’

'Öğle yemeğinden önce suşi yemişti.'

And finally, ‘How long had she known him before she dated him?’

Ve son olarak, 'Onunla çıkmadan önce onu ne kadar süredir tanıyordu?'

‘She had known him for three years.’

'Onu üç yıldır tanıyordu.'

That is one possible answer.

Bu olası bir cevaptır.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's take a look at some practice exercises for the basic usage of the past perfect tense.

Şimdi geçmiş mükemmel zamanın temel kullanımına ilişkin bazı alıştırmalara göz atalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

‘I blank for six hours before I had a break.’

'Mola vermeden önce altı saat boş duruyorum.'

The verb here is ‘work’.

Buradaki fiil 'iş'tir.

Remember, we need to say ‘I had’.

Unutma, 'yaptım' dememiz gerekiyor.

No matter what the subject is, say ‘had’.

Konu ne olursa olsun 'vardı' deyin.

And then, you take the past participle of the verb.

Ve sonra fiilin geçmiş zaman katılımcısını alırsınız.

In this case, we would say ‘worked’.

Bu durumda 'işe yaradı' diyebiliriz.

‘I had worked for six hours before I had a break.’

'Ara vermeden önce altı saat çalıştım.'

For the next sentence, I want you to try the negative form.

Bir sonraki cümle için olumsuz biçimi denemenizi istiyorum.

‘We blank TV before we listened to the radio.’

'Radyoyu dinlemeden önce televizyonu kapatıyoruz.'

Remember, for the negative form, we say ‘had not’

Unutmayın, olumsuz biçim için 'had not' deriz

or we use the contraction, ‘hadn't’.

ya da 'had not' kısaltmasını kullanırız.

‘We hadn’t’.

'Yapmamıştık'.

And then, we need the past participle.

Ve sonra geçmiş katılımcıya ihtiyacımız var.

‘We hadn't watched TV before we listened to the radio.’

'Radyoyu dinlemeden önce televizyon izlememiştik.'

Now find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘Reggie had it be to Mexico before he went to Peru.’

'Reggie Peru'ya gitmeden önce Meksika'ya gitmişti.'

Well, we have the subject here and for the negative, ‘hadn't’ is correct.

Eh, burada bir konumuz var ve olumsuz durum için 'olmamıştı' doğrudur.

However, we need the past participle of the verb ‘be’.

Ancak 'be' fiilinin geçmiş zaman ortacına ihtiyacımız var.

So the correct answer is,

Yani doğru cevap şu:

‘Reggie hadn't been to Mexico before he went to Peru.’

'Reggie, Peru'ya gitmeden önce Meksika'ya gitmemişti.'

And finally, ‘Sally and Jan or they had do their job.’

Ve son olarak, 'Sally ve Jan ya da işlerini yapmışlardı.'

Hmm.

Hmm.

Remember, we need the past participle.

Unutmayın, geçmiş katılımcıya ihtiyacımız var.

We don't say do.

Yap demiyoruz.

We say ‘done’.

'Bitti' diyoruz.

‘Sally and Jan had done their job before they watched TV.’

'Sally ve Jan televizyon izlemeden önce işlerini yapmışlardı.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

In this checkup, we'll take a look at some practice exercises

Bu kontrolde, ne kadar uzun olduğunu açıklayan geçmiş mükemmel zaman için

for the past perfect tense that describes how long.

bazı pratik alıştırmalara göz atacağız .

Let's take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atalım.

‘You blank at the park for three hours before you came home.’

'Eve gelmeden önce üç saat boyunca parkta boş duruyorsun.'

Remember, we start with the subject and then ‘had’.

Unutmayın, konuyla başlıyoruz ve sonra 'vardı' diyoruz.

So I'm going to add that here,

Bunu buraya ekleyeceğim,

then we need the past participle of the verb ‘be’.

o zaman 'be' fiilinin geçmiş zaman ortacına ihtiyacımız var.

And that is ‘been’.

Ve bu 'olmuş'tur.

‘You had been at the park for three hours before you came home.’

'Eve gelmeden önce üç saattir parktaydın.'

The next sentence says,

Bir sonraki cümle şöyle diyor:

‘They blank for six hours before they took a break.’

'Ara vermeden önce altı saat boş duruyorlar.'

Again, no matter what the subject, we have ‘had’ and then the past participle.

Yine konu ne olursa olsun 'sahip olduk' ve ardından geçmiş zaman sıfatını aldık.

So the answer is,

Yani cevap şu:

‘They had studied for six hours before they took a break.’

'Ara vermeden önce altı saat çalıştılar.'

Now, find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

It's a little bit longer so it might take you a while.

Biraz uzun olduğu için biraz zamanınızı alabilir.

‘They had been known each other for ten years before they had their first fight.’

'İlk kavgalarını yapmadan önce birbirlerini on yıldır tanıyorlardı.'

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

Well, we have the subject and ‘had’, but check this out.

Aslında elimizde bir konu ve 'vardı' var ama şuna bir bakın.

There are two past participles here.

Burada iki geçmiş katılımcı var.

We need to get rid of one of them.

Birinden kurtulmamız lazım.

We can take out this verb and say, ‘They had known each other for ten years

Bu fiili çıkarıp ' İlk kavgalarından önce birbirlerini on yıldır tanıyorlardı' diyebiliriz

before they had their first fight.’

.

The next sentence says, ‘I have played soccer for many years before I scored my first goal.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'İlk golümü atmadan önce uzun yıllar futbol oynadım.'

This sentence doesn't look wrong at first.

Bu cümle ilk bakışta yanlış görünmüyor.

But remember, in the past perfect tense, we need to say ‘had’.

Ancak unutmayın, geçmiş mükemmel zamanda 'had' dememiz gerekir.

‘I had played soccer for many years before I scored my first goal.’

'İlk golümü atmadan önce uzun yıllar futbol oynamıştım.'

Good job, everybody.

Herkese iyi iş çıkardık.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Now you have a better understanding of the past perfect tense.

Artık geçmiş mükemmel zamanı daha iyi anladınız.

I know it can be a little difficult but keep studying,

Biraz zor olabileceğini biliyorum ama çalışmaya

and keep practicing, and you will get better.

ve pratik yapmaya devam edin, daha iyi olacaksınız.

I know studying English is not easy but with time and effort,

İngilizce öğrenmenin kolay olmadığını biliyorum ama zamanla ve çaba harcayarak

I know you'll master it.

bu konuda ustalaşacağınızı biliyorum.

Thank you so much for watching and I'll see you in the next video.

İzlediğiniz için çok teşekkür ederim, bir sonraki videoda görüşürüz.

Hi, everybody.

Selam millet.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I will introduce the past perfect continuous tense.

Bu videoda past mükemmel sürekli zamanı tanıtacağım.

It's a great tense that helps you express an ongoing action

Geçmişte devam

in the past continuing up to another point in the past.

eden bir eylemi geçmişte başka bir noktaya kadar ifade etmenize yardımcı olan harika bir zaman

There's a lot to learn, so keep watching.

. Öğrenecek çok şey var, o yüzden izlemeye devam edin.

One usage of the past perfect continuous tense is to talk about an ongoing action in the

Past Perfect Continuous Tense'in bir kullanımı geçmişte başka bir noktaya kadar devam

past that continued up to another point in the

eden bir eylemden bahsetmek için kullanılır

past.

.

You can use ‘for’ and a duration to talk about

Bir eylemin ne kadar süredir devam ettiği

how long that action was in progress.

hakkında konuşmak için 'for' ve bir süre kullanabilirsiniz

Here are some examples.

. İşte bazı örnekler.

‘I had been waiting for the bus for two hours before it arrived.’

'Otobüs gelmeden önce iki saattir bekliyordum.'

You'll notice that at the beginning.

Bunu başlangıçta fark edeceksiniz.

It doesn't matter what the subject is, we follow with ‘had been’.

Konunun ne olduğu önemli değil, 'olmuştu' ile takip ediyoruz.

For example, ‘I had been’, ‘Chuck had been’,

Örneğin, 'Ben öyleydim', 'Chuck öyleydi'

And ‘Tom and Kim had been.’

ve 'Tom ve Kim öyleydi.'

And then we follow with the verb ‘-ing’.

Daha sonra '-ing' fiilini kullanırız.

‘waiting’.

'beklemek'.

‘I had been waiting.’

'Ben bekliyordum.'

Now this is the ongoing action that happened first.

Şimdi bu devam eden eylemin ilki oldu.

Again, four and two hours shows the duration.

Yine dört ve iki saat süreyi gösteriyor.

The second part says, ‘it arrived’.

İkinci kısımda 'geldi' yazıyor.

This verb is in the past simple tense.

Bu fiil geçmiş basit zamandadır.

Therefore, that is the second action.

Dolayısıyla bu ikinci eylemdir.

It's the action that this first action happened until this action happened,

Bu eylem gerçekleşene kadar bu ilk eylemin gerçekleştiği eylemdir,

so again, ‘I had been waiting for the bus,’ happened

yani yine 'Otobüs bekliyordum'

first.

ilk önce gerçekleşti.

And then, it happened until the bus arrived.

Ve otobüs gelene kadar bu böyle oldu.

‘Chuck had been cooking,’ Again, that part's easy.

'Chuck yemek pişiriyordu' Yine bu kısım kolay.

No matter what’s the subject, we say ‘had been’ and then verb ‘-ing’.

Konu ne olursa olsun 'had was' deriz ve ardından '-ing' fiilini kullanırız.

Again, I can show how long Chuck had been cooking by saying ‘for an hour’, showing

Yine 'bir saattir' diyerek, süreyi göstererek Chuck'ın ne kadar sürede yemek yaptığını gösterebilirim

the duration.

.

And then, I finished by saying, ‘before he finished’.

Daha sonra 'o bitirmeden' diyerek bitirdim.

He had been cooking up to this point in the past.

Geçmişte bu noktaya kadar yemek pişiriyordu.

Finally, ‘Tom and Kim had been walking,’ This part should be familiar to you by now,

Son olarak 'Tom ve Kim yürüyorlardı' Bu bölüm artık size tanıdık gelmiş olmalı,

‘for an hour’ Again, that shows duration.

'bir saattir' Yine bu süreyi gösteriyor.

‘before they rested.’

'dinlenmeden önce.'

So they had been walking for an hour before they took a break.

Yani mola vermeden önce bir saattir yürüyorlardı.

Before they rested.

Dinlenmeden önce.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

The past perfect continuous tense is also used to express cause and effect in the

Past Perfect Continuous Tense aynı zamanda geçmişteki sebep-sonucu ifade etmek için de kullanılır

past.

.

The verb that's in the past perfect continuous tense shows the cause,

Past Perfect Continuous Tense'deki fiil,

why something happened.

bir şeyin nedenini, neden olduğunu gösterir.

We can use ‘because’ or ‘so’ to show the cause and effect.

Sebep ve sonucu göstermek için 'çünkü' veya 'öyleyse' kullanabiliriz.

Here, I'll explain.

İşte açıklayacağım.

‘Jason was tired because he had been jogging.’

'Jason koşu yaptığı için yorgundu.'

The first part of the sentence is in the past tense.

Cümlenin ilk kısmı geçmiş zamandadır.

‘Jason was tired,’ However, we see ‘why?’

'Jason yorgundu' Ancak 'neden?'

Well, because, ‘he had been jogging’.

Çünkü 'koşuyordu'.

The second part of this sentence is in the past perfect continuous tense.

Bu cümlenin ikinci kısmı geçmiş mükemmel sürekli zamandadır.

‘he had been’, remember no matter what the subject,

'o olmuştu', unutmayın konu ne olursa olsun,

we follow with ‘had been’ and jogging – ‘verb -ing’.

'oldu' ve koşu - 'fiil -ing' ile takip ediyoruz.

‘he had been jogging’ This shows why Jason was tired.

'koşuyordu' Bu, Jason'ın neden yorgun olduğunu gösteriyor.

The next sentence says, ‘The pavement’ or it ‘was wet because

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Kaldırım' veya '

it had been raining.’

yağmur yağdığı için ıslaktı.'

Similar to the first sentence, ‘it had been raining’ shows the cause.

İlk cümleye benzer şekilde 'yağmur yağıyordu' sebebini gösteriyor.

Why was the pavement wet?

Kaldırım neden ıslaktı?

‘The pavement was wet because it had been raining.’

'Yağmur yağdığı için kaldırım ıslaktı.'

In this sentence, we see a little difference.

Bu cümlede biraz farklılık görüyoruz.

‘The children had been playing’ Again, this is the past perfect continuous

'Çocuklar oynuyordu' Yine, bu da geçmiş mükemmel sürekli

tense.

zaman.

‘had been playing’ The second part says, ‘the room was a mess’.

'oynuyordum' İkinci bölümde 'oda darmadağındı' diyor.

So here, instead of ‘because’ like the first two sentences,

Yani burada ilk iki cümledeki gibi 'çünkü' yerine

I used ‘so’.

'öyle' kullandım.

So the order has been changed but the meaning is the same.

Yani sıra değişti ama manası aynı.

This, ‘the children had been playing’ is why the room was a mess.

Odanın darmadağınık olmasının nedeni 'çocukların oynaması'ydı.

This is the cause and this is the effect.

Sebep bu ve sonuç bu.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's go into the negative form of the past perfect continuous tense.

Şimdi geçmiş mükemmel sürekli zamanın olumsuz biçimine geçelim.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘I had not been working for a day before I quit.’

'Bırakmadan önce bir gündür çalışmıyordum.'

So no matter what the subject ‘I’, ‘you’, ‘she’, or ‘it’,

Yani özne ne olursa olsun 'ben', 'sen', 'o' veya 'o',

just like in the affirmative, we say ‘had’, but after the ‘had’, in the negative form,

tıpkı olumluda olduğu gibi 'had' deriz, ancak 'had'dan sonra olumsuz biçimde

we add ‘not’. ‘had not’

'' ekleriz Olumsuz'. 'had not'

‘had not’ or you can use the contraction ‘hadn't’.

'had not' veya 'had not' kısaltmasını kullanabilirsiniz.

Which is a combination of ‘had’ and ‘not’ together.

Bu 'vardı' ve 'değil'in birleşimidir.

‘I had not been working’ The rest of the sentence is the same.

'Çalışmıyordum' Cümlenin devamı aynı.

‘been + verb -ing’ ‘I had not been working for a day before

'be + fiil -ing' '

I quit.’

Bırakmadan

The next sentence says, ‘You had not been cutting onions for long

önce bir gündür çalışmıyordum .' Sonraki cümle şöyle diyor: ' Ağlamadan önce uzun süredir soğan kesmiyordun

before you cried.’

.'

Again, the ‘not’ goes between ‘had’ and ‘been’.

Yine 'olmadı', 'vardı' ve 'oldu' arasında yer alıyor.

‘She hadn't been studying for long when she fell asleep.’

'Uyuyakaldığında uzun süredir ders çalışmıyordu.'

Here, we have the contraction.

Burada daralma var.

And finally, ‘It hadn't been snowing for long when it

Ve son olarak, 'Durduğunda uzun süredir kar yağmıyordu

stopped.’

.'

Again, we have the contraction for ‘had not’ here.

Burada yine 'had not' kelimesinin kısaltılmasıyla karşı karşıyayız.

You'll notice that in the first two sentences, I used ‘before’.

İlk iki cümlede 'önce' kullandığımı fark edeceksiniz.

And in the last two, I used ‘when’.

Ve son ikisinde 'ne zaman' kullandım.

Either one can be used to show when the first action stopped.

Her ikisi de ilk eylemin ne zaman durduğunu göstermek için kullanılabilir.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's go into how to form basic questions in the past perfect continuous tense.

Şimdi geçmiş mükemmel sürekli zamanda temel soruların nasıl oluşturulacağına geçelim.

Here is the first example.

İşte ilk örnek.

‘He had been driving all day before he arrived.’

'Gelmeden önce bütün gün araba kullanıyordu.'

Now, to turn this into a question, all we have to do is change the order of the first

Şimdi bunu soruya dönüştürmek için tek yapmamız gereken ilk

two words.

iki kelimenin sırasını değiştirmek.

Instead of ‘He had’, now I can say, ‘Had he’, in order to form a question.

Artık soru oluşturmak için 'O vardı' yerine 'O vardı' diyebilirim.

‘Had he been driving all day before he arrived?’

'Gelmeden önce bütün gün araba mı kullanmıştı?'

The next sentence says, ‘The dog had been barking because it was

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Köpek korktuğu için havlıyordu

scared.’

.'

In this case, the subject is ‘The dog’.

Bu durumda konu 'Köpek'tir.

And then we follow with ‘had’.

Daha sonra 'had' ile devam ediyoruz.

To turn this into a question, again, we switch the order.

Bunu soruya dönüştürmek için yine sırayı değiştiriyoruz.

‘Had the dog been barking because it was scared?’

'Köpek korktuğu için mi havlıyordu?'

You'll notice that in the question, the rest of the words stay in the same place.

Soruda geri kalan kelimelerin aynı yerde kaldığını fark edeceksiniz.

Now, in the first question, we're asking how long an action happened,

Şimdi ilk soruda bir eylemin ne kadar süredir gerçekleştiğini

or how long it was ongoing in the past.

ya da geçmişte ne kadar süredir devam ettiğini

And in this question, we ask about cause and effect.

soruyoruz . Bu soruda ise sebep-sonuç ilişkisini soruyoruz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll introduce how to form WH questions in the past perfect continuous tense.

Şimdi past Perfect Continuous Tense'de WH sorularının nasıl oluşturulacağını anlatacağım.

Take a look at these examples.

Bu örneklere bir göz atın.

You'll notice that they all start with a WH word.

Hepsinin bir WH kelimesiyle başladığını fark edeceksiniz.

Why, where, what, and who.

Neden, nerede, ne ve kim.

You might also have noticed that after we have ‘had’.

Bunu 'sahip olduktan' sonra da fark etmiş olabilirsiniz.

‘Why had’ ‘Where had’

'Neden vardı' 'Nerede vardı'

‘What had’ and ‘Who had’

'Ne vardı' ve 'Kim vardı'

In the first question, after that comes the subject.

İlk soruda ondan sonra konu geliyor.

‘Why had you’ And then ‘been + verb -ing’

'Neden yaptın' Ve sonra 'been + fiil -ing'

And that's the same pattern we follow for all of these sentences.

Ve bu, tüm bu cümleler için takip ettiğimiz kalıbın aynısı.

So ‘Why had you been studying so much?’

Peki 'Neden bu kadar çok çalışıyordun?' '

I can answer by saying, ‘I had been studying so much because I have

Sınavım olduğu için çok çalışıyordum' diye cevap verebilirim

a test.’

.

‘Where had you been traveling before you came here?’

'Buraya gelmeden önce nereye seyahat ediyordunuz?'

I can say, ‘I had been traveling through Asia.’

'Asya'yı dolaşıyordum' diyebilirim.

‘What had they been playing before they played soccer?’

'Futbol oynamadan önce ne oynuyorlardı?'

I can answer, ‘They had been playing baseball.’

'Beyzbol oynuyorlardı' diye cevap verebilirim.

And finally, ‘Who had she been talking to before she

Ve son olarak, 'Evden ayrılmadan önce kiminle konuşuyordu

left home?’

?'

I can answer, ‘She had been talking to her boyfriend.’

'Erkek arkadaşıyla konuşuyordu' diye cevap verebilirim.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's start a checkup for the past perfect continuous tense.

Geçmiş mükemmel sürekli zaman için bir kontrol başlatalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘They __ for a long time before they went home.’

'Onlar __ eve gitmeden önce uzun bir süre __' diyor.

Try to fill in the blank with the verb ‘work’ in this tense.

Boşluğu bu zamanda 'iş' fiiliyle doldurmaya çalışın.

Remember, no matter what the subject, we follow the subject with ‘had been’.

Unutmayın, konu ne olursa olsun konuyu 'olmuştu' ile takip ederiz.

So we say, ‘They had been’.

Biz de 'Olmuştu' diyoruz.

What happens to the verb?

Fiile ne olur?

Remember, we add ‘-ing’.

'-ing' eklediğimizi unutmayın.

So the sentence is, ‘They had been working for a long time before they went home.’

Yani cümle şu: 'Eve gitmeden önce uzun süredir çalışıyorlardı.'

Now, take a look at the second sentence.

Şimdi ikinci cümleye bir bakın.

I want you to use the negative.

Negatifi kullanmanı istiyorum.

‘I __ TV for a year before I started again.’

'Yeniden başlamadan önce bir yıl boyunca __ televizyon izliyorum.'

Remember, the negative form for this tense starts with the subject

Unutmayın, bu zamanın olumsuz biçimi özneyle başlar

and then ‘had not been’.

ve sonra 'had not be' olur.

Or I can use the contraction ‘hadn't’.

Veya "had not" kısaltmasını kullanabilirim.

‘I hadn't been’ And then again, verb ‘-ing’.

'Ben değildim' Ve sonra tekrar '-ing' fiili.

‘I hadn't been watching TV for a year before I started again.’

'Tekrar başlamadan önce bir yıldır televizyon izlemiyordum.'

Now, try to find the mistake in this next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘Gina and I hadn't been do any work before we started.’

'Gina ve ben başlamadan önce herhangi bir iş yapmamıştık.'

What's the error?

Hata nedir?

You'll notice that the verb does not have an ‘-ing’.

Fiilin '-ing' ekinin olmadığını fark edeceksiniz.

To make the sentence correct, we must say, ‘Gina and I hadn't been doing

Cümleyi doğru yapmak için şunu söylemeliyiz: 'Gina ve ben

any work before we started.’

başlamadan önce hiçbir iş yapmıyorduk

Now, find the mistake here.

.' Şimdi buradaki hatayı bulun.

‘He had be watching YouTube because he had some free time.’

'Boş vakti olduğu için YouTube'u izliyordu.'

‘He had’, that's correct, but we need to change ‘be’ to been’.

'O vardı', bu doğru, ama 'olmak'ı 'olmak' olarak değiştirmemiz gerekiyor.

And ‘watching’ is correct.

Ve 'izlemek' doğrudur.

So, ‘He had been watching YouTube because he had some free time.’

Yani 'Boş vakti olduğu için YouTube'u izliyordu.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's move on to another checkup of the past perfect continuous tense.

Şimdi geçmiş mükemmel sürekli zamanın başka bir kontrolüne geçelim.

Take a look at the first example.

İlk örneğe bir göz atın.

It says, ‘The company __ employees because they worked hard.’

Şöyle diyor: 'Şirket __ çalışıyor çünkü çok çalışıyorlardı.'

Use the verb ‘promote’ in the past perfect continuous tense.

'Tanıtmak' fiilini geçmiş mükemmel sürekli zamanda kullanın.

Remember, no matter what the subject, we follow with ‘had been’.

Unutmayın, konu ne olursa olsun 'olmuştu' ile takip ediyoruz.

So we say, ‘The company had been’ and then verb ‘-ing’, so ‘promoting’.

Bu yüzden 'Şirket öyleydi' deriz ve ardından '-ing' fiilini kullanırız, yani 'tanıtım yapıyor'.

‘The company had been promoting employees because they worked hard.’

'Şirket, çalışanlarını çok çalıştıkları için terfi ettiriyordu.'

The next example says, ‘I __ your emails for a while because they went to the spam

Bir sonraki örnekte şöyle yazıyor: 'Spam klasörüne gittikleri için e-postalarınızı bir süreliğine ____ bıraktım

folder.’

.'

Here, try to use the negative form with the verb ‘get’.

Burada 'get' fiilinin olumsuz biçimini kullanmaya çalışın.

Remember, in the negative form, we say ‘had not been getting’

Unutmayın, negatif biçimde 'almıyordu'

Or the contraction ‘hadn't been getting’.

ya da kasılma 'almıyordu' diyoruz.

‘I hadn't been getting your emails for a while because they went to the spam folder.’

'Bir süredir e-postalarınızı alamıyorum çünkü spam klasörüne gittiler.'

Now look for the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı arayın.

‘I had been work a lot because I needed the money.’

'Paraya ihtiyacım olduğu için çok çalışıyordum.'

What's the mistake?

Hata ne?

Remember, we need to add ‘-ing’ to the verb.

Unutmayın, fiile '-ing' eklememiz gerekiyor.

‘I had been working a lot because I needed the money.’

'Çok çalışıyordum çünkü paraya ihtiyacım vardı.'

The last sentence says, ‘He has been smoking because he was stressed.’

Son cümlede 'Stresli olduğu için sigara içiyor' yazıyor.

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

Remember, we're practicing the past perfect continuous.

Unutmayın, geçmiş mükemmel süreklinin pratiğini yapıyoruz.

In this case, we need ‘had’ after the subject, not ‘has’.

Bu durumda özneden sonra 'has' değil, 'had' gerekir.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Thank you so much for watching this  grammar course on the past tense. 

Geçmiş zaman hakkındaki bu gramer dersini izlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Now, if you haven’t had a chance to check  out my grammar course on the present tense  

Şimdi, şimdiki zaman veya gelecek zaman hakkındaki dilbilgisi kursuma göz atma şansınız olmadıysa

or the future tense, make sure you do that now. Thank you again for watching and I will see you  

, bunu şimdi yaptığınızdan emin olun. İzlediğiniz için tekrar teşekkür ederim ve bir dahaki sefere görüşürüz

next time. Bye. 

. Hoşçakal.

Hi, everyone.

Herkese selam.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I will introduce the future simple tense

Bu videoda 'will' ve 'be through to' kullanarak

using 'will' and 'be going to'.

gelecek basit zamanı tanıtacağım .

This is a very important tense that will help you express future actions and plans.

Bu, gelecekteki eylemlerinizi ve planlarınızı ifade etmenize yardımcı olacak çok önemli bir zamandır.

There's a lot to learn, so let's get started.

Öğrenecek çok şey var, o yüzden başlayalım.

The future simple tense can be used to express a future action.

Gelecek basit zaman gelecekteki bir eylemi ifade etmek için kullanılabilir.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

‘I'm cold.’

'Üşüyorum.'

Well that's right now.

Peki şu anda öyle.

‘I will close the window.’

'Pencereyi kapatacağım.'

We start with the subject ‘will’.

'İrade' konusuyla başlıyoruz.

And then, the base verb.

Ve sonra temel fiil.

‘I will close the window.’

'Pencereyi kapatacağım.'

In this example, I'm making a sudden decision because how I feel right now.

Bu örnekte ani bir karar veriyorum çünkü şu anda nasıl hissediyorum.

I will close the window because I'm cold right now.

Şu anda üşüdüğüm için pencereyi kapatacağım.

‘I will be at the library tomorrow.’

'Yarın kütüphanede olacağım.'

Again, you start with the subject and then ‘will’.

Yine konuyla başlıyorsunuz ve sonra 'irade' ediyorsunuz.

After that, you have the base verb.

Bundan sonra temel fiiliniz olur.

You can use the ‘be’ verb to talk about a confirmed plan.

Onaylanmış bir plan hakkında konuşmak için 'olmak' fiilini kullanabilirsiniz.

‘I will be at the library tomorrow.’

'Yarın kütüphanede olacağım.'

The economy will get better next year.

Gelecek yıl ekonomi daha iyi olacak.

In this case, the subject is ‘the economy’.

Bu durumda konu 'ekonomi'dir.

Again, we follow with ‘will’ and the base verb ‘get’.

Yine 'will' ve 'get' temel fiilini takip ediyoruz.

‘The economy will get better next year.’

'Ekonomi gelecek yıl daha iyi olacak.'

I'm making a prediction here about something that will happen in the future.

Gelecekte olacak bir şey hakkında burada bir tahmin yapıyorum.

And finally, ‘I will help you with your homework.’

Ve son olarak, 'Ödevlerinde sana yardım edeceğim.'

I'm making a future plan to help you.

Sana yardım etmek için bir gelecek planı yapıyorum.

‘I will help you with your homework.’

'Ödevlerinde sana yardım edeceğim.'

It doesn't say when but I am talking about the future.

Ne zaman olduğunu söylemiyor ama gelecekten bahsediyorum.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

You can also use ‘be going to’ to express a future action.

Gelecekteki bir eylemi ifade etmek için 'olacak' ifadesini de kullanabilirsiniz.

It's almost the same as ‘will’.

Neredeyse 'irade' ile aynı.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

‘There's no milk.

'Süt yok.

I'm going to buy some.’

Biraz satın alacağım.'

So what you see here is the subject and then the ‘be’ verb - ‘am’.

Burada gördüğünüz şey özne ve ardından 'be' fiili - 'am'.

‘I am’

'Ben'

And then here we used a contraction ‘I'm’.

Ve burada 'ben' kısaltmasını kullandık.

‘I'm going to buy some.’

'Biraz satın alacağım.'

I made a decision to buy some because there's no milk.

Süt olmadığı için biraz almaya karar verdim.

The next sentence says, ‘It looks like it's going to snow tomorrow.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Yarın kar yağacak gibi görünüyor.'

Here the subject is ‘it’ and so I use the ‘be’ verb – ‘is’.

Burada özne 'o' ve bu yüzden 'olmak' fiilini kullanıyorum - 'dir'.

‘it is’

'bu'

‘It's’ is the contraction.

'Bu' daralmadır.

‘It's going to’ And then we use the base verb ‘snow’.

'Bu gidiyor' Ve sonra 'kar' temel fiilini kullanırız.

The word ‘tomorrow’ shows that this is a future action.

'Yarın' kelimesi bunun gelecekte yapılacak bir eylem olduğunu gösterir.

‘He's going to take a trip in the summer.’

'Yaz aylarında bir geziye çıkacak.'

Because the subject is ‘he’, we use the ‘be’ verb – is.

Özne 'o' olduğu için 'olmak' fiilini kullanırız.

And we can use the contraction ‘he's’. ‘he is’ or ‘he's’ going to

Ve 'he's' kısaltmasını kullanabiliriz. 'o' ya da 'o' gidiyor

And then the base verb ‘take’

Ve sonra 'almak' temel fiili '

‘take a trip in the summer’

yaz aylarında geziye çıkmak'

Again an action happening in the future.

Yine gelecekte gerçekleşen bir eylem.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's take a look at the negative form of

Şimdi gelecek basit zamanın

the future simple tense.

olumsuz biçimine bir göz atalım

The first example says, ‘Stan will not like his English score.’

. İlk örnekte 'Stan İngilizce notundan hoşlanmayacak' diyor.

No matter what the subject is, we follow with ‘will not’ and then the

Konu ne olursa olsun, 'will not' ve ardından

base form of the verb.

fiilin temel biçimini takip ederiz.

‘Stan will not like his English score.’

'Stan İngilizce notunu beğenmeyecek.'

‘We won't give you money anymore.’

'Artık sana para vermeyeceğiz.'

In this case, the subject is ‘we’.

Bu durumda özne 'biz'dir.

And we follow with the contraction ‘won't’.

Ve bunu 'olmayacak' kısaltmasıyla takip ediyoruz.

It sounds really different and it's different from other contractions,

Kulağa gerçekten farklı geliyor ve diğer kasılmalardan farklı,

but ‘won't’ is the contraction for ‘will not’

ancak 'olmayacak', 'olmayacak' kelimesinin kısaltmasıdır,

so you can say ‘we will not’ or ‘we won't’.

dolayısıyla 'yapmayacağız' veya 'yapmayacağız' diyebilirsiniz.

They're the same.

Onlar aynı.

‘We won't give you money anymore.’

'Artık sana para vermeyeceğiz.'

Again, you notice the base verb ‘give’ after ‘not’.

Yine 'değil'den sonra 'vermek' temel fiilini fark ediyorsunuz.

‘He is not going to fly until next week.’

'Gelecek haftaya kadar uçmayacak.'

This sentence uses ‘be going to’.

Bu cümlede 'olacak' kullanılıyor.

The subject is ‘he’.

Konu 'o'.

And therefore the ‘be’ verb we use is – ‘is’

Bu nedenle kullandığımız 'olmak' fiili – 'dir'

However we put a ‘not’ after the ‘be’ verb.

Ancak 'olmak' fiilinden sonra 'değil'i koyuyoruz.

‘He is not going to …’ And then the base verb.

'O gitmeyecek...' Ve sonra temel fiil.

‘He is not going to fly until next week.’

'Gelecek haftaya kadar uçmayacak.'

The last sentence says, ‘You are not going to go to the party tonight.’

Son cümlede 'Bu gece partiye gitmeyeceksin' yazıyor.

The subject is ‘you’ and so we use the ‘be’ verb – ‘are’.

Özne 'sen' ve bu nedenle 'olmak' fiilini kullanıyoruz - 'vardır'.

‘You are not going to go …’ That's the base verb.

'Gitmeyeceksin...' Bu temel fiildir.

‘… to the party tonight.’

'…bu geceki partiye.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's take a look at how to form basic questions in the future simple tense.

Şimdi gelecek basit zamanda temel soruların nasıl oluşturulacağına bir göz atalım.

The first sentence says, ‘He will play with us.’

İlk cümle 'Bizimle oynayacak' diyor.

To turn this into a question, all we have to do is change the order of the

Bunu soruya dönüştürmek için tek yapmamız gereken

first two words.

ilk iki kelimenin sırasını değiştirmek.

So ‘He will becomes ‘Will he’.

Yani 'O, 'Olacak' olur.

‘Will he play with us?’

'Bizimle oynayacak mı?'

‘The next sentence says, ‘He is going to play with us.’

'Sonraki cümle 'Bizimle oynayacak' diyor.

This one uses ‘be going to’.

Bu 'olacak' ifadesini kullanıyor.

The subject is ‘he’.

Konu 'o'.

And so the ‘be’ verb to use is – ‘is’.

Ve böylece kullanılacak 'olmak' fiili – 'dir'dir.

Then we have ‘going to’ and then the base verb.

Sonra 'going to' ve ardından temel fiilimiz var.

‘He is going to play with us.’

'Bizimle oynayacak.'

When I make a question, I simply again change the order of the first two words.

Soru sorduğumda ilk iki kelimenin sırasını tekrar değiştiriyorum.

‘Is he going to play with us?’

'Bizimle oynayacak mı?'

Now if the subject were to be ‘you’ or ‘we’ or ‘they’,

Şimdi konu 'siz' ya da 'biz' ya da 'onlar' olsaydı

we would say ‘they are’.

'onlar' derdik.

And so the question would say, ‘Are they'.

Ve böylece soru 'Onlar mı' diyecektir.

'Are they going to play with them?’

'Onlarla mı oynayacaklar?'

for example.

Örneğin.

So again, remember, for ‘will’ in the future simple tense,

Bir kez daha, gelecek basit zamanda 'will' için

just say ‘will’ subject and then the base form of the verb.

sadece 'will' öznesini ve ardından fiilin temel biçimini söylemeyi unutmayın.

However for ‘be going to’ questions, make sure that you pay attention to the proper

Ancak 'olacak' soruları için, sorunun başında kullanılacak 'olmak' fiilinin

'be' verb to use at the beginning of the question.

doğru olmasına dikkat ettiğinizden emin olun

To answer the first question, ‘Will he play with us?’

. İlk soruyu yanıtlamak için 'Bizimle oynayacak mı?'

You can say ‘Yes, he will’ or ‘No, he won't’.

'Evet, yapacak' ya da 'Hayır, yapmayacak' diyebilirsiniz.

‘Is he going to play with us?’

'Bizimle oynayacak mı?'

You can say, ‘Yes, he's going to’ or ‘No, he isn't going to’.

'Evet gidiyor' ya da 'Hayır gitmiyor' diyebilirsiniz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's look at how to form ‘WH’ questions in the future simple tense.

Gelecek basit zamanda 'WH' sorularının nasıl oluşturulacağına bakalım.

If you notice each question begins with a ‘WH’ word.

Dikkat ederseniz her soru 'WH' kelimesiyle başlıyor.

Who

Kim,

When

Ne Zaman

Where

, Nerede

And What

ve Ne

The first two sentences use ‘will’ for the future simple tense.

İlk iki cümlede 'will' sözcüğü gelecek basit zaman için kullanılmıştır.

‘Who will win the game?’

'Oyunu kim kazanacak?'

To answer I can say, ‘My team will win the game.’

Cevap olarak şunu söyleyebilirim: 'Maçı benim takımım kazanacak.'

‘When will they arrive?’

'Ne zaman gelecekler?'

‘They will arrive in two hours.’

'İki saat içinde gelecekler.'

Now these two sentences have ‘be going to’.

Şimdi bu iki cümlede 'olacak' var.

‘Where is he going to study?’

'Nerede eğitim görecek?'

In this case, I have the ‘be’ verb – ‘is’ because the subject is ‘he’.

Bu durumda, 'olmak' fiilim var – 'is' çünkü özne 'o'.

‘Where is he going to study?’

'Nerede eğitim görecek?'

I can say, ‘He is going to study at the library.’

'Kütüphanede ders çalışacak' diyebilirim.

And finally, ‘What are you going to do?’

Ve son olarak 'Ne yapacaksın?'

In this case, I use the ‘be’ verb – ‘are’ because the subject is ‘you’.

Bu durumda 'olmak' fiilini kullanıyorum çünkü özne 'sen'.

‘What are you going to do?’

'Ne yapacaksın?'

‘I am going to take a shower.’

'Duş alacağım.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

For this checkup let's take a look at the will usage for the future simple tense.

Bu kontrol için gelin basit gelecek zaman için will kullanımına bir göz atalım.

The first example says, ‘Jen and Paul [blank] home soon’

İlk örnekte

with the verb ‘go’.

'git' fiiliyle birlikte 'Jen ve Paul [boş] yakında eve dönecekler' yazıyor.

Remember, when using ‘will’ for the future simple tense,

Unutmayın, gelecek basit zaman için 'will' sözcüğünü kullanırken

it doesn't matter what the subject is.

konunun ne olduğu önemli değildir.

We say ‘will’ and then the base verb.

'Will' diyoruz ve ardından temel fiili söylüyoruz.

So here we can say, ‘Jen and Paul’ or ‘They will go home soon’.

Yani burada 'Jen ve Paul' veya 'Yakında eve gidecekler' diyebiliriz.

‘I [blank] a scientist after I graduate.’

'Mezun olduktan sonra bir bilim insanıyım.'

Try filling in the blank with ‘be’.

Boşluğu 'be' ile doldurmayı deneyin.

Again, we simply say ‘will be’.

Yine sadece 'olacak' diyoruz.

‘I will be a scientist after I graduate.’

'Mezun olduktan sonra bilim insanı olacağım.'

Now try this one, ‘We [blank] that because it smells bad.’

Şimdi şunu deneyin, 'Bunu [boş bırakıyoruz] çünkü kötü kokuyor.'

I want you to use the negative form with the verb ‘eat’.

'Yemek' fiilinin olumsuz biçimini kullanmanızı istiyorum.

Here we say, ‘will not eat’ or remember we can use the contraction ‘won't’.

Burada 'yemeyeceğiz' diyoruz ya da 'yemeyeceğiz' kısaltmasını kullanabileceğimizi hatırlıyoruz.

‘We will not eat that’ or ‘We won't eat that because it smells bad’.

'Bunu yemeyeceğiz' ya da 'Kötü koktuğu için yemeyeceğiz'.

Now look for the mistake in this sentence.

Şimdi bu cümledeki hatayı arayın.

‘I will eat a pizza for lunch.’

'Öğle yemeğinde pizza yiyeceğim.'

Remember, we need the base form of the verb.

Unutmayın, fiilin temel biçimine ihtiyacımız var.

‘I will eat a pizza for lunch.’

'Öğle yemeğinde pizza yiyeceğim.'

‘Angie and I will playing a game.’

'Angie ve ben bir oyun oynayacağız.'

Again we need the base form of the verb.

Yine fiilin temel biçimine ihtiyacımız var.

Angie and I will play a game.’

Angie ve ben bir oyun oynayacağız.'

And finally, ‘Will she be cook dinner?’

Ve son olarak, 'Akşam yemeğini pişirecek mi?'

This is a question.

Bu bir sorudur.

However we need to say, ‘Will she cook dinner.’

Ancak 'Akşam yemeğini mi yapacak?' dememiz gerekiyor.

We do not need a ‘be’ verb here.

Burada 'olmak' fiiline ihtiyacımız yok.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's practice the ‘be going to’ usage of the future simple tense.

Gelecek basit zamanın 'olacak' kullanımını pratik edelim.

‘We [blank] going to _blank_ soccer.’

'Biz [boş] futbola gidiyoruz.'

I want you to use the verb ‘watch’.

'İzle' fiilini kullanmanı istiyorum.

Remember, for ‘be going to’ in the future simple tense,

Unutmayın, gelecek basit zamanda 'be' olacak' için

we start with the subject and then the ‘be’ verb.

özneyle ve ardından 'be' fiiliyle başlıyoruz.

The subject here is ‘we’.

Burada konu 'biz'.

So we need the ‘be’ verb – ‘are’.

Bu yüzden 'olmak' fiiline ihtiyacımız var – 'are'.

‘We are going to’ and then the base verb ‘watch’.

'Biz gidiyoruz' ve ardından temel fiil 'izle'.

‘We are going to watch soccer.’

'Futbol izleyeceğiz.'

‘I [blank] going to [blank].’

'Ben [boş], [boş]'a gidiyorum.'

The verb is ‘talk’.

Fiil 'konuşmak'tır.

And I want you to use the negative form.

Ve olumsuz biçimini kullanmanızı istiyorum.

In this case, the subject is ‘I’.

Bu durumda özne 'ben'dir.

And so I use the ‘be’ verb – ‘am’.

Ve bu yüzden 'olmak' fiilini kullanıyorum - 'am'.

‘I am’ and then we need ‘not’.

'Ben varım' ve sonra 'değil'e ihtiyacımız var.

‘I am not going to’

'Ben yapmayacağım'

Then the base verb ‘talk’.

Sonra temel fiil 'konuşmak'.

‘Why [blank] you going to [blank]?’

'Neden [boş] gidiyorsun?'

The verb here is ‘go’.

Buradaki fiil 'git'tir.

In a question, especially a ‘WH’ question, we start with the ‘WH’ word,

Bir soruda, özellikle de 'WH' sorusunda, 'WH' kelimesiyle başlarız

and then the ‘be’ verb.

ve ardından 'be' fiiliyle başlarız.

‘are’ is the correct ‘be’ verb because the subject is ‘you’.

'are' doğru 'olmak' fiilidir çünkü özne 'sen'dir.

Then we have ‘going to’.

O zaman 'yapacağız' var.

And again, the base form of the verb.

Ve yine fiilin temel biçimi.

‘Why are you going to go?’

'Neden gideceksin?'

Now try to find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulmaya çalışın.

‘You are going to studying at home.’

'Evde ders çalışacaksın.'

Can you find the mistake?

Hatayı bulabilir misin?

‘You are going to’ that's correct.

'Gideceksin' bu doğru.

But we need the base form of the verb.

Ancak fiilin temel biçimine ihtiyacımız var.

‘You are going to study at home.’

'Evde ders çalışacaksın.'

‘You will be going to learn English.’

'İngilizce öğreneceksiniz.'

‘You will be going’

'Gideceksin'

That sounds a little strange.

Bu biraz tuhaf geliyor kulağa.

Remember, we don't need the ‘will’ here.

Unutmayın, burada 'irade'ye ihtiyacımız yok.

We're using ‘be going to’ and we need to change the ‘be’ verb to match the subject.

'Be gidiyor' ifadesini kullanıyoruz ve 'be' fiilini konuya uyacak şekilde değiştirmemiz gerekiyor.

‘You are going to learn English’.

'İngilizce öğreneceksin'.

Or remember, you can also say, ‘You will learn English.

Ya da unutmayın, 'İngilizce öğreneceksiniz' de diyebilirsiniz.

and finally ‘Is he going to do play soccer.’

ve son olarak 'Futbol oynayacak mı?'

uh-oh We have two verbs here.

uh-oh Burada iki fiilimiz var.

‘Is he going to’ - that's correct.

'Gidecek mi' - bu doğru.

But we have ‘do’ and ‘play’.

Ama bizim 'yapmak' ve 'oynamak' var.

We don't need both, so we say, ‘Is he going to play soccer?’

İkisine de ihtiyacımız yok, o yüzden 'Futbol oynayacak mı?' diyoruz.

Great job everybody.

Herkese iyi iş çıkardınız.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

You now have a better understanding of the future simple tense.

Artık gelecek basit zamanı daha iyi anladınız.

There's still a lot of practice you need to do because this tense is so important.

Bu zaman çok önemli olduğu için hala yapmanız gereken çok fazla pratik var.

Keep studying and I'll see you in the next video. 

Çalışmaya devam edin, bir sonraki videoda görüşürüz.

Hi, everybody.

Selam millet.

I'm Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I will introduce the future continuous English grammar tense.

Bu videoda Future Continuous İngilizce gramer zamanını tanıtacağım.

This tense can be used to express an ongoing action in the future.

Bu zaman gelecekte devam eden bir eylemi ifade etmek için kullanılabilir.

I'll go over the basics of this lesson.

Bu dersin temellerini ele alacağım.

And by the end you'll have a better idea of when to use this tense.

Ve sonunda bu zamanı ne zaman kullanacağınıza dair daha iyi bir fikre sahip olacaksınız.

There's a lot to learn, so let's get started.

Öğrenecek çok şey var, o yüzden başlayalım.

One usage of the future continuous tense

Future Continuous Tense'in bir kullanımı da

is to talk about an ongoing action that will happen in the future.

gelecekte gerçekleşecek devam eden bir eylemden bahsetmektir.

We include when this action will be happening.

Bu eylemin ne zaman gerçekleşeceğini ekliyoruz.

We can use ‘will be’ or ‘be going to be’.

'olacak' veya 'olacak' ifadesini kullanabiliriz.

To do this, let's take a look at some examples.

Bunu yapmak için bazı örneklere göz atalım.

‘I will be taking the test soon.’

'Yakında teste gireceğim.'

So you can see here we have the subject and then ‘will be’.

Gördüğünüz gibi burada bir öznemiz var ve sonra 'olacak'.

After that, we include verb +ing.

Bundan sonra fiil +ing'i ekliyoruz.

The word ‘soon’ at the end of this sentence indicates when this action will be happening.

Bu cümlenin sonundaki 'yakında' kelimesi bu eylemin ne zaman gerçekleşeceğini belirtir.

‘I am going to be taking the test soon.’

'Yakında sınava gireceğim.'

This sentence means the same thing as the first sentence,

Bu cümle ilk cümleyle aynı anlama geliyor

but instead of ‘will be’, we used ‘be going to be’.

ama 'olacak' yerine 'olacak' kullandık.

Here the subject is ‘I’.

Burada konu 'ben'.

And therefore we have the ‘be’ verb ‘am’.

Ve bu nedenle 'olmak' fiili 'am' var.

‘I am going to be’ And then verb +ing.

'Ben olacağım' Ve sonra fiil +ing.

‘I am going to be taking the test soon.’

'Yakında sınava gireceğim.'

I can also use the contraction and say.

Ayrıca kısaltmayı da kullanabilirim ve şunu söyleyebilirim.

‘I'm going to be taking the test soon.’

'Yakında sınava gireceğim.'

The next sentence says, ‘He will be sleeping by 10 p.m.’

Sonraki cümle 'Akşam 22'de uyuyacak' diyor.

And the last sentence says, ‘They are going to be …’

Son cümle ise 'Onlar...' diyor

Here, because the subject is ‘they’, we use ‘are’.

. Burada konu 'onlar' olduğu için 'are' kullanıyoruz.

‘They are going to be studying …’ There's the verb +ing

'Onlar ders çalışacaklar...' +ing fiili var

‘… next October.’

'... önümüzdeki Ekim'de.'

‘by 10 pm’ and ‘next October’ show when these actions will be happening.

'akşam 22'ye kadar' ve 'gelecek Ekim' bu eylemlerin ne zaman gerçekleşeceğini gösterir.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

The future continuous tense is also used to show

Gelecek sürekli zaman , gelecekte kısa bir eylemin

that a short action in the future is happening

gelecekte gerçekleştiğini veya gelecekte daha uzun bir eylemin devam ettiğini

during or while a longer action is in progress in the future,.

göstermek için de kullanılır .

We can use the word ‘when’ to show when the shorter action occurs.

Daha kısa eylemin ne zaman gerçekleştiğini göstermek için 'ne zaman' kelimesini kullanabiliriz.

Take a look at the first example,

İlk örneğe bir göz atın:

‘I will be sleeping when they arrive.’

'Onlar geldiğinde ben uyuyor olacağım.'

Here we see two actions,

Burada

‘I will be sleeping’ and ‘they arrive’.

'Uyuyacağım' ve 'Geliyorlar' olmak üzere

The part of the sentence that's in the future continuous tense is the longer action

iki eylem görüyoruz . Cümlenin gelecek sürekli zaman kipindeki kısmı,

that's in progress in the future.

gelecekte gerçekleşmekte olan daha uzun eylemdir.

‘I will be sleeping.’

'Uyuyacağım.'

Remember, ‘I will be’ and then verb +ing.

'Ben olacağım' ve ardından fiil +ing'i unutmayın.

This is the action that is ongoing in the future.

Bu gelecekte de devam edecek bir eylemdir.

Then we see ‘when they arrive’.

Sonra 'ne zaman geldiklerini' görüyoruz.

This is in the present tense.

Bu şimdiki zamanda.

‘they arrive’

'varıyorlar'

This is the shorter action that happens while this action is ongoing.

Bu, eylem devam ederken gerçekleşen daha kısa eylemdir.

‘We will be having dinner when the movie starts.’

'Film başladığında akşam yemeği yiyeceğiz.'

This is very similar to the first sentence.

Bu ilk cümleye çok benzer.

‘We will be having dinner …’

'Akşam yemeği yiyeceğiz...'

That's the ongoing action that will happen in the future.

Gelecekte de devam edecek olan eylem budur.

And while this is happening, the movie will start.

Ve bunlar olurken film başlayacak.

But again, we use the present tense here.

Ancak burada yine şimdiki zamanı kullanıyoruz.

‘the movie starts’

'film başlıyor'

So we will be having dinner when the movie starts.

Film başladığında akşam yemeği yiyeceğiz.

‘Tina is going to be working when you leave.’

'Sen gittiğinde Tina çalışıyor olacak.'

Remember, we can use ‘be going to be’ in this tense so,

Unutmayın, bu zamanda 'olacak' ifadesini kullanabiliriz, yani

‘She is going to be working when you leave.’

'Sen ayrılırken çalışacak.'

This shorter action will happen while this ongoing action is in progress.

Bu kısa eylem, devam eden eylem devam ederken gerçekleşecek.

And finally, ‘It will be raining when you go shopping’.

Ve son olarak 'Alışverişe gittiğinizde yağmur yağacak'.

Again, this is the ongoing action.

Tekrar ediyorum, bu devam eden bir eylemdir.

And this is the shorter action.

Ve bu daha kısa eylemdir.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll talk about the negative form of the future continuous tense.

Şimdi gelecek sürekli zamanın olumsuz biçiminden bahsedeceğim.

Here are some examples:

İşte bazı örnekler:

‘He will not be reading before bed.’

'Yatmadan önce kitap okumayacak.'

For the negative form, after the subject and ‘will’, we say ‘not be’.

Olumsuz biçim için özne ve 'irade'den sonra 'olma' deriz.

And then verb +ing.

Ve sonra fiil +ing.

‘He will not be reading before bed.’

'Yatmadan önce okumayacak.'

He'll be doing something else.

Başka bir şey yapacak.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘My dad won't be cheering when the game ends.’

'Babam maç bittiğinde tezahürat yapmayacak.'

So this is very similar to the first sentence.

Yani bu ilk cümleye çok benziyor.

We have the subject, ‘my dad,’

'Babam' öznemiz var

and instead of ‘will not’ we use the contraction ‘won't’.

ve 'olmayacak' yerine 'olmayacak' daralmasını kullanıyoruz.

Remember, ‘won't’ is a contraction for ‘will not’.

Unutmayın, 'olmayacak', 'olmayacak'ın kısaltmasıdır.

‘My dad won't …’ and then we have ‘be’ verb +ing.

'Babam yapmayacak...' ve ardından 'olmak' fiilini + yapıyoruz.

‘My dad won't be cheering when the game ends.’

'Babam maç bittiğinde tezahürat yapmayacak.'

The next sentence says, ‘He is not going to be working tomorrow.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Yarın çalışmayacak.'

Here we have the ‘be going to be’.

Burada 'olacak' var.

So ‘he’ is the subject and so we use the ‘be’ verb ‘is’.

Yani 'o' öznedir ve bu nedenle 'olmak' fiili 'dir'i kullanırız.

After the ‘be’ verb, we say ‘not’.

'Olmak' fiilinden sonra 'değil' deriz.

He is not going to ‘be’ verb +ing.

Fiil +ing 'olmayacak'.

‘He is not going to be working tomorrow.’

'Yarın çalışmayacak.'

Remember, we can also use a contraction here and say,

Unutmayın, burada kısaltmayı da kullanabiliriz ve

‘He isn't going to be working tomorrow.’

'Yarın çalışmayacak' diyebiliriz.

That's okay as well.

Bu da sorun değil.

‘We aren't going to be shopping on Sunday.’

'Pazar günü alışveriş yapmayacağız.'

Here the subject is ‘we’.

Burada konu 'biz'.

And so the ‘be’ verb to use is ‘are’.

Ve böylece kullanılacak 'olmak' fiili 'are'dir.

I use the contraction here ‘aren't’ for ‘are not’.

Burada 'değil' anlamına gelen 'are not' kısaltmasını kullanıyorum.

‘We are not …’ or ‘We aren't going to be shopping on Sunday.’

'Biz...' veya 'Pazar günü alışveriş yapmayacağız.'

Great job.

İyi iş.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's talk about how to form basic questions in the future continuous tense.

Şimdi gelecek sürekli zamanda temel soruların nasıl oluşturulacağından bahsedelim.

Take a look at this first sentence.

Şu ilk cümleye bir bakın.

It says, ‘He will be traveling next month.’

'Gelecek ay seyahate çıkacak' diyor.

Now, to turn this into a question,

Şimdi bunu soruya dönüştürmek için

all you have to do is change the order of the first two words.

tek yapmanız gereken ilk iki kelimenin sırasını değiştirmek.

So ‘He will’ becomes ‘Will he’.

Yani 'O yapacak', 'O yapacak' olur.

‘Will he be traveling next month?’

'Gelecek ay seyahate çıkacak mı?'

You'll notice that the rest of the words don't change.

Geri kalan kelimelerin değişmediğini fark edeceksiniz.

Only the first two words.

Sadece ilk iki kelime.

So, ‘Will he be traveling next month?’

Peki, 'Gelecek ay seyahate çıkacak mı?'

To answer you can say, ‘Yes, he will.’

Cevap vermek için 'Evet, yapacak' diyebilirsiniz.

or ‘No, he won't.’

veya 'Hayır, yapmayacak.'

The next sentence says, ‘They are going to be living there.’

Sonraki cümlede 'Onlar orada yaşayacaklar' diyor.

Again to turn this into a question, simply switch the order of the first two words.

Bunu bir soruya dönüştürmek için ilk iki kelimenin sırasını değiştirmeniz yeterlidir.

‘They are’ becomes ‘Are they’.

'Onlar', 'Onlar' olur.

‘Are they going to be living there?’

'Orada mı yaşayacaklar?'

To reply you can say, ‘Yes, they are.’

Cevap vermek için 'Evet öyleler' diyebilirsiniz.

or ‘No, they aren't.’

veya 'Hayır, değiller.'

Now, you'll notice in these two sentences,

Şimdi, bu iki cümlede fark edeceksiniz ki,

there is no exact point in time that shows when this action will be happening in the

bu eylemin gelecekte ne zaman gerçekleşeceğini gösteren kesin bir zaman noktası yoktur

future.

.

There is no ‘next month’ or anything like that.

'Gelecek ay' ya da buna benzer bir şey yok.

In that case, it simply means sometime in the future.

Bu durumda, bu sadece gelecekte bir zaman anlamına gelir.

So, they are going to be living there sometime in the future.

Yani gelecekte bir gün orada yaşayacaklar.

That's what that means.

Bu şu anlama geliyor.

Great job, everyone.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll go into how to form ‘WH’ questions in the future continuous tense.

Şimdi gelecek sürekli zamanda 'WH' sorularının nasıl oluşturulacağına bakacağım.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

First, you'll notice that all of these questions begin with the ‘Wh’ words -

İlk olarak, tüm bu soruların 'Ne', 'Nerede', 'Ne', 'Kim' ve 'Ne Zaman'

‘Where,’ ‘What,’ ‘Who,’ and ‘When’.

sözcükleriyle başladığını fark edeceksiniz

Let's take a look at the first question.

. İlk soruya bir göz atalım.

‘Where will he be working?’

'Nerede çalışacak?'

When we use ‘will be’, we start with ‘Where’ and then ‘will’.

'Will be'yi kullandığımızda 'Nerede' ile başlarız ve sonra 'will' ile başlarız.

After that, we have the subject + be and then verb +ing.

Bundan sonra özne + be ve ardından fiil +ing'i alırız.

‘Where will he be working?’

'Nerede çalışacak?'

I can answer by saying,

'Olacak' ya da 'Fabrikada çalışacak'

‘He will’ or ‘He'll be working at the factory.’

diye cevap verebilirim .

The next question says, ‘What will she be watching?’

Bir sonraki soru şu: 'Ne izleyecek?'

This is very similar to the first question.

Bu ilk soruya çok benziyor.

The only difference is that the subject is now ‘she’ and the verb is different.

Tek fark artık öznenin 'she' olması ve fiilin farklı olmasıdır.

‘What will she be watching?’

'Ne izleyecek?'

I can say, ‘She'll be watching’ or ‘She will be watching her favorite tv show’.

'İzleyecek' ya da 'En sevdiği diziyi izleyecek' diyebilirim.

‘Who will they be talking to?’

'Kiminle konuşacaklar?'

Again, very similar.

Yine çok benzer. Cevap olarak

To answer,I can say,

'Anneleriyle konuşacaklar'

‘They will be talking to their mom.’

diyebilirim .

The last question has ‘be going to be’.

Son soru 'olacak'.

‘When are we …’ here the subject is ’we’.

'Biz ne zaman...' burada konu 'biz'.

So we start with the ‘be verb’ – ‘are’.

Bu yüzden 'be fiili' – 'are' ile başlıyoruz.

‘When are we going to be meeting Casey?’

'Casey ile ne zaman buluşacağız?'

I can say,

'Bu gece Casey ile buluşacağız'

‘We are going to be meeting Casey later tonight.’

diyebilirim .

Good job, everybody.

Herkese iyi iş çıkardık.

Let’s move on.

Hadi devam edelim.

Let's start a checkup for the future continuous tense.

Gelecek sürekli zaman için bir kontrole başlayalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘They _blank_ at school tomorrow.’

'Yarın okulda boşlar' yazıyor.

I want you to use ‘will' and then the verb ‘study’, for this tense.

Bu zaman için 'irade' ve ardından 'çalışma' fiilini kullanmanızı istiyorum.

Remember, in the future continuous tense,

Unutmayın, gelecek sürekli zamanda,

no matter what the subject, we say ‘will be’ and then verb +ing.

konu ne olursa olsun 'olacak' deriz ve ardından fiil +ing'i kullanırız.

So the correct answer for this sentence is ‘they will be studying’

Yani bu cümlenin doğru cevabı 'onlar ders çalışacak'

‘They will be studying at school tomorrow.’

'Yarın okulda çalışacaklar.'

The next sentence says.

Sonraki cümle şunu söylüyor.

‘Jesse _blank_ a TV show later.’

'Jesse daha sonra bir TV şovu _blank_.'

Here, instead of ‘will’ try to use ‘be going to be’.

Burada 'irade' yerine 'olacak' kullanmayı deneyin.

‘Jesse _blank_ watch a TV show later.’

'Jesse _blank_ daha sonra bir TV programı izle.'

I want you to use the verb ‘watch’.

'İzle' fiilini kullanmanı istiyorum.

So, Jessie is a ‘he’ or it can be a ‘she’.

Yani Jessie bir 'o'dur veya 'o' da olabilir.

Sometimes the name is used for a boy or a girl.

Bazen isim bir erkek ya da kız çocuğu için kullanılır.

Either way I need to use the ‘be’ verb – ‘is’.

Her iki durumda da 'olmak' fiilini kullanmam gerekiyor - 'dir'.

‘Jesse is going to be’

'Jesse olacak'

and then we need verb +ing.

ve sonra fiil +ing'e ihtiyacımız var.

‘Jesse is going to be watching a TV show later.’

'Jesse daha sonra bir TV programı izleyecek.'

The next sentence, I want you to find the mistake.

Bir sonraki cümlede, hatayı bulmanızı istiyorum.

‘We willn’t be studying at the library today.’

'Bugün kütüphanede çalışmayacağız.'

‘We will not …’

'Yapmayacağız...' '

What's the contraction for ‘will not’?

Yapmayacağız' kelimesinin kısaltması nedir?

Well it definitely isn't ‘willn’t’.

Kesinlikle 'olmayacak' değil.

The contraction is ‘won't’.

Kasılma 'olmayacak' şeklindedir.

‘We won't be studying at the library today.’

'Bugün kütüphanede ders çalışmayacağız.'

And finally, ‘Sally and I will be meet our friends soon.’

Ve son olarak, 'Sally ve ben yakında arkadaşlarımızla buluşacağız.'

Remember, we need ‘will be’ and then verb +ing.

Unutmayın, 'olacak' ve ardından fiil +ing'e ihtiyacımız var.

So the correct answer is,

Yani doğru cevap şu:

‘Sally and I will be meeting our friends soon.’

'Sally ve ben yakında arkadaşlarımızla buluşacağız.'

Good job, everyone.

İyi işti millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's move on to the next checkup of the future continuous tense.

Şimdi gelecek sürekli zamanın bir sonraki kontrolüne geçelim.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘He _blank_ at the door when the movie ends.’

'Film bittiğinde kapıda boş duruyor' diyor.

I want you to use ‘will’ and the verb ‘wait’.

'İrade' ve 'bekle' fiilini kullanmanı istiyorum.

Remember, for this tense, we need ‘will be’ and then verb +ing,

Unutmayın, bu zaman için 'olacak' ve ardından fiil +'lamamız gerekir,

so the correct answer is,

dolayısıyla doğru cevap

‘He will be waiting at the door when the movie ends.’

'Film bittiğinde kapıda bekliyor olacak' olacaktır.

The next sentence says, ‘We are not …’ so this is a negative,

Bir sonraki cümle şöyle diyor: 'Biz... değiliz' yani bu olumsuz bir ifade,

‘_blank_ the play when he performs’.

'oynadığında oyunu _boşlaştır'.

Here, instead of ‘will’, I want you to use ‘be going to be’ and the verb ‘see’.

Burada 'irade' yerine 'olacak' ve 'görmek' fiilini kullanmanızı istiyorum.

We already have part of that phrase for you.

Bu ifadenin bir kısmını sizin için zaten hazırladık.

‘We are …’, here's the ‘be’ verb, ‘not’

'Biz...', işte 'olmak' fiili, 'değil'

so this is negative.

yani bu olumsuz.

And then we say ‘going to be’

Daha sonra 'olacak' deriz

and then verb +ing.

ve ardından fiil +ing'i kullanırız.

‘We are not going to be seeing the play when he performs.’

'Oyu sahneye koyduğunda biz oyunu izlemeyeceğiz.'

Now find the mistake in this sentence.

Şimdi bu cümledeki hatayı bulun.

‘They won't be stay at home when the delivery man visits.’

'Teslimatçı ziyaret ettiğinde evde kalmayacaklar.'

‘They won't be’

'Olmayacaklar'

That's correct in the negative form.

Bu olumsuz biçimde doğru.

However, we need verb +ing.

Ancak fiil +ing'e ihtiyacımız var.

‘They won't be staying at home when the delivery man visits.’

'Teslimatçı ziyaret ettiğinde evde kalmayacaklar.'

And finally, ‘Terry is going to working when the manager arrives’.

Ve son olarak 'Terry yönetici geldiğinde çalışmaya başlayacak'.

‘Terry’ is a ‘he’ or ‘she’ so ‘is’ is the correct ‘be’ verb to use.

'Terry' bir 'o' veya 'o'dur, dolayısıyla 'olmak' fiilinin kullanılması doğru olacaktır.

‘going to’ that's also correct.

'Gidiyorum' da doğru.

What we're missing here is ‘be’.

Burada kaçırdığımız şey 'olmak'.

‘Terry is going to be working when the manager arrives.’

'Müdür geldiğinde Terry çalışıyor olacak.'

Good job, everybody.

Herkese iyi iş çıkardık.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, you have a better understanding of the future continuous tense.

Artık gelecek sürekli zamanı daha iyi anladınız.

Please take some time to study and practice this tense as it is very important.

Lütfen biraz zaman ayırıp bu zamanı inceleyin ve pratik yapın çünkü bu çok önemli.

I know English can be a struggle, but don't worry, I'm here for you.

İngilizcenin zorlayıcı olabileceğini biliyorum ama endişelenme, senin için buradayım.

And I believe in you.

Ve sana inanıyorum.

I'll see you in the next video. Hi, everyone.

Bir sonraki videoda görüşürüz. Herkese selam.

I’m Esther.

Ben Esther'im.

In this video, I will introduce the future perfect tense.

Bu videoda gelecek mükemmel zamanı tanıtacağım. Bu zaman

This tense is used to express an action in the future

, gelecekte belirli bir zamanda gerçekleşecek olan

that will happen by a specific time in the future.

bir eylemi ifade etmek için kullanılır .

This tense can be a little difficult to understand but don't worry I will guide you through it

Bu zamanı anlamak biraz zor olabilir ama endişelenmeyin, size bu konuda rehberlik edeceğim,

so keep watching.

o yüzden izlemeye devam edin.

The future perfect tense is used to express an action in the future

Future Perfect Tense, gelecekte

that will happen by a specific time in the future.

belirli bir zamanda gerçekleşecek bir eylemi ifade etmek için kullanılır.

Let's look at some examples.

Bazı örneklere bakalım.

The first sentence says,

İlk cümle

‘The snow will have stopped by April.’

'Nisan ayına kadar kar duracak' diyor.

We start with the subject.

Konuyla başlıyoruz.

In this case, ‘The snow’.

Bu durumda 'Kar'.

Then, we follow with ‘will have’ and the past participle of the verb.

Daha sonra 'will have' ve fiilin geçmiş zaman ortacıyla devam ederiz.

In this case, we used ‘stopped’ for the verb ‘stop’.

Bu durumda 'durdurmak' fiili için 'durdu'yu kullandık.

At the end of the sentence, you'll notice ‘by April’.

Cümlenin sonunda 'Nisan'a kadar' ifadesini göreceksiniz.

‘by April’ shows the specific time in the future when this action will have happened.

'Nisan ayına kadar' bu eylemin gelecekte gerçekleşeceği belirli zamanı gösterir.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘By the time he graduates, he will have completed five years of study.’

'Mezun olduğunda beş yıllık eğitimini tamamlamış olacak.'

In this sentence,

Bu cümlede

‘By the time he graduates’ or the specific time in the future.

'Mezun olduğunda' veya gelecekte belirli bir zaman.

comes at the beginning of the sentence

cümlenin başında gelir,

so ‘by’ plus ‘a time in the future’

dolayısıyla 'by' artı 'a time in the Future'

can come at the end or it can come at the beginning.

sonunda da gelebilir, başında da gelebilir.

‘By the time he graduates, he will have completed…’

'Mezun olduğunda, tamamlamış olacak…'

Again, you see ‘subject + will + have’ and the past participle of the verb.

Yine 'subject + will + have' ve fiilin geçmiş zaman katılımcısını görüyorsunuz.

In this case, ‘completed’.

Bu durumda 'tamamlandı'.

‘By the time he graduates, he will have completed five years of study.’

'Mezun olduğunda beş yıllık eğitimini tamamlamış olacak.'

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘Her arm will have fully healed by the summer.’

'Kolu yaza kadar tamamen iyileşmiş olacak.'

In this example, ‘by the summer’, the future specific time, comes at the end.

Bu örnekte, geleceğe özgü zaman olan 'yaz' sonunda geliyor.

By this time in the future, her ‘arm’, that's the subject, will have ‘healed’,

Gelecekte bu zamana kadar onun 'kolu', yani konu, 'iyileşmiş' olacak, yani

the past participle.

geçmiş sıfat-fiil.

Here I put ‘fully’ just to show how much it will have healed.

Buraya ne kadar iyileşeceğini göstermek için 'tamamen' koydum.

I’m just adding an extra description.

Sadece ekstra bir açıklama ekliyorum.

The last sentence says,

Son cümle

‘By next month, …’ so here we see ‘by’ and ‘the time’ at the beginning of the

'Gelecek aya kadar,...' diyor, dolayısıyla burada cümlenin başında 'by' ve 'time' kelimelerini görüyoruz

sentence.

.

‘you’, that's the subject.

'sen', konu bu.

‘will have received’, there's the past participle.

'almış olacak', geçmiş katılımcı var.

‘your promotion.’

'terfiniz.'

Again, ‘By next month you will have received your promotion.’

Tekrar, 'Önümüzdeki aya kadar terfinizi almış olacaksınız.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's talk about the negative form of the future perfect tense.

Şimdi gelelim gelecek mükemmel zamanın olumsuz şekline.

Here are some examples.

İşte bazı örnekler.

Let's take a look.

Hadi bir bakalım.

The first sentence says,

İlk cümlede

‘I will not have graduated from university by July.’

'Temmuz ayına kadar üniversiteden mezun olmayacağım' yazıyor.

First, I want to point out that at the end, I have the specific time in the future,

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, sonunda gelecekte belirli bir zamanım var,

‘byJuly’.

'Temmuz ayına kadar'.

Now for the negative form, what I do is say, ‘subject’ and ‘will not have’,

Şimdi olumsuz biçim için, 'özne' ve 'olmayacak' diyorum,

then we put the past participle of the verb.

sonra fiilin geçmiş zaman zarfını koyuyoruz.

‘I will not have graduated from university by July.’

'Temmuz ayına kadar üniversiteden mezun olmayacağım.'

The next sentence says,

Bir sonraki cümle şöyle diyor:

‘Ollie and Max will not have spoken ...’

'Ollie ve Max konuşmamış olacaklar...'

There it is again, ‘will not have’ and then the past participle of speak ...

İşte yine, 'olmayacak' ve sonra da

which is ‘spoken’.

'konuşulan' olan

‘… before the plane leaves.’

konuşmanın geçmiş katılımcısı... '…uçak kalkmadan önce.'

Here, instead of the word ‘by’, we used ‘before’ to show a specific time in the

Burada 'by' kelimesi yerine gelecekte belirli bir zamanı göstermek için 'önce' kullandık

future.

That's okay as well.

.

Bu da sorun değil.

The next sentence says,

Bir sonraki cümle şöyle diyor:

‘You will not have eaten dinner by 6 p.m.’

'Akşam 6'ya kadar akşam yemeği yememiş olacaksın'

Here, again, we've used ‘by 6 p.m.’ to show a time in the future.

Burada da yine 'akşam 6'ya kadar' ifadesini gelecekte bir zamanı göstermek için kullandık.

And again, you see ‘you will not have’ and then the past participle of eat which

Ve yine 'sahip olmayacaksınız' ifadesini ve ardından

is ‘eaten’.

'yenen' olan geçmiş yemek sıfatını görüyorsunuz.

The last sentence says, ‘By noon …’, there's the time again,

Son cümlede 'Öğlene kadar...' yazıyor, yine zaman var,

‘I will not have taken off to Japan.’

'Japonya'ya uçmuş olmayacağım.'

‘taken’ is the past participle of ‘take’.

'alındı', 'almak'ın geçmiş zaman katılımcısıdır.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, let's move on to how to form questions in the future perfect tense.

Şimdi gelecek mükemmel zamanda soruların nasıl oluşturulacağına geçelim.

The first sentence here says,

Buradaki ilk cümle

‘You will have gone to work by 10 a.m.’

'Saat 10'da işe gitmiş olacaksın'

To turn this into a question, all we have to

diyor . Bunu soruya dönüştürmek için

do is switch the order of the first two words.

ilk iki kelimenin sırasını değiştirmemiz yeterli.

‘You will’ becomes ‘Will you’.

'Yapacaksın', 'Yapacaksın' olur.

You'll notice that the rest of the question stays the same as the sentence.

Sorunun geri kalanının cümleyle aynı kaldığını fark edeceksiniz.

‘Will you have gone to work by 10 a.m.?’

'Sabah 10'da işe gitmiş olacak mısın?'

You can answer by saying, ‘Yes, I will have.’

'Evet, alacağım' diyerek cevap verebilirsiniz.

or ‘No, I will have not.’

veya 'Hayır, yapmayacağım.'

The next sentence says, ‘She will have woken up by noon.’

Bir sonraki cümle şöyle diyor: 'Öğlene kadar uyanmış olacak.'

Again, to turn this into a question just switch the first two words.

Tekrar ediyorum, bunu soruya dönüştürmek için ilk iki kelimeyi değiştirin.

‘She will’ becomes ‘Will she’.

'Yapacak', 'Yapacak' olur.

‘Will she have woken up by noon?’

'Öğlene kadar uyanmış olacak mı?'

Again, the rest of the sentence stays the same.

Yine cümlenin geri kalanı aynı kalıyor.

‘Will she have woken up by noon?’

'Öğlene kadar uyanmış olacak mı?'

To reply, you can say, ‘Yes, she will have.’

Cevap vermek için 'Evet, öyle olacak' diyebilirsiniz.

or ‘No, she will have not.’

veya 'Hayır, bunu yapmayacaktır.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now, I'll talk about how to form ‘WH’ questions in the future perfect tense.

Şimdi gelecek mükemmel zamanda 'WH' sorularının nasıl oluşturulacağından bahsedeceğim.

If you notice on the board, each of these questions begins with the ‘WH’ word.

Tahtada dikkat ederseniz bu soruların her biri 'WH' kelimesiyle başlıyor.

‘Where’, ‘what’, ‘who’, and ‘when’.

'Nerede', 'ne', 'kim' ve 'ne zaman'.

Then after each ‘WH’ word comes the word ‘will’.

Sonra her 'WH' kelimesinin ardından 'irade' kelimesi gelir.

‘Where will’ ‘What will’

'Nerede olacak' 'Ne olacak'

‘Who will’ and ‘When will’

'Kim yapacak' ve 'Ne zaman olacak'

So let's take a look at the first question.

O halde ilk soruya bir göz atalım.

‘Where will’…’ then you add ‘the subject’.

'Nerede olacak'…' sonra 'konuyu' eklersiniz.

In this case, ‘you’.

Bu durumda 'sen'.

And then, ‘have’ and after that the past participle of the verb.

Ve sonra 'have' ve ondan sonra da fiilin geçmiş zaman katılımcısı.

In this case, it's ‘traveled’.

Bu durumda 'seyahat edildi'.

‘Where will you have traveled by December?’

'Aralık ayına kadar nereye seyahat etmiş olacaksınız?'

I can answer by saying, ‘I will have traveled to Germany and Denmark.’

'Almanya ve Danimarka'yı gezmiş olacağım' diye cevap verebilirim.

There are many possible answers here and this is just an example.

Burada birçok olası cevap var ve bu sadece bir örnek.

The next question says, ‘What will they have done …’

Bir sonraki soru şöyle diyor: 'Ne yapacaklar...'

‘done’ is the past participle of ‘do’.

'yapıldı', 'do'nun geçmiş zaman eki.

‘… by the end of the evening?’

'…akşam sonuna kadar mı?'

I can answer by saying, ‘They will have done their homework.’

'Ödevlerini yapmış olacaklar' diye cevap verebilirim.

The next question says, ‘Who will she have interviewed by 5 p.m.?’

Bir sonraki soru şu: 'Akşam 5'e kadar kiminle röportaj yapacak?'

Again, ‘who will’ + the subject ‘have’ and the past participle of the verb.

Yine 'who will' + özne 'have' ve fiilin geçmiş zaman ortacı. Bu soruya

I can answer this question by saying,

'Öğretmenlerle 17.00'de görüşmüş olacak'

‘She will have interviewed the teachers by 5 p.m.’

ve son olarak 'Ne zaman öğrenmeye başlayacaklar' diye

And finally, ‘When will they have started to learn?’

cevap verebilirim.

One way to answer this question is to say,

Bu soruyu cevaplamanın bir yolu

‘They will have started to learn in January.’

'Ocak ayında öğrenmeye başlamış olacaklar' demektir .

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's start this checkup for the future perfect tense.

Gelecek mükemmel zaman için bu kontrole başlayalım.

Take a look at the first sentence.

İlk cümleye bir göz atın.

It says, ‘We _blank_ that book by tomorrow.’

'Yarına kadar o kitabı boşaltacağız' diyor.

The verb to use is ‘read’.

Kullanılacak fiil 'okumak'tır.

Remember, in the future perfect tense, we start with the subject,

Unutmayın, gelecek zaman kipiyle özneyle başlıyoruz

and we have that here, ‘we’.

ve burada 'biz' var.

Then say, ‘will have’ and the past participle of the verb.

Daha sonra 'will have' ve fiilin geçmiş zaman katılımcısını söyleyin.

So here we need to say ‘will have’.

Yani burada 'olacak' dememiz gerekiyor.

What is the past participle of ‘read’?

'Oku'nun geçmiş zaman katılımcısı nedir?

The correct answer is ‘read’.

Doğru cevap 'okumak'tır.

They're spelled the same, but they are pronounced differently.

Aynı şekilde yazılırlar ancak farklı telaffuz edilirler.

‘We will have read that book by tomorrow.’

'Yarına kadar o kitabı okumuş olacağız.'

The next sentence says, ‘She _blank_ the video by bedtime.’

Sonraki cümle şöyle diyor: 'Yatma vaktine kadar videoyu boşalttı.'

Here we have ‘not’ so I want you to try the negative form.

Burada 'değil' var, bu yüzden olumsuz biçimi denemenizi istiyorum.

And the verb to try is ‘watch’.

Ve denenecek fiil 'izlemek'tir.

In the negative form, we start with the subject.

Olumsuz biçimde konuyla başlıyoruz.

And instead of ‘will have’, we say ‘will not have’.

Ve 'sahip olacak' yerine 'sahip olmayacak' diyoruz.

‘She will not have …’ Then we need the past participle of the verb.

'O olmayacak...' O zaman fiilin geçmiş zaman ortacına ihtiyacımız var.

In this case, it is ‘watched’.

Bu durumda 'izlenir'.

‘She will not have watched the video by bedtime.’

'Yatma vaktine kadar videoyu izlememiş olacak.'

Now find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘Ryan will not have be to Cuba by summer.’

'Ryan yaza kadar Küba'ya gitmek zorunda kalmayacak.'

This is the negative form because we have ‘will not have’.

Bu olumsuz biçimdir çünkü 'sahip olmayacağız'.

That's correct.

Bu doğru.

But we need the past participle of ‘be’.

Ama 'be'nin geçmiş zaman ekine ihtiyacımız var.

So we need to change it to ‘been’.

Bu yüzden onu 'olmuş' olarak değiştirmemiz gerekiyor.

‘Ryan will not have been to Cuba by summer.’

'Ryan yazın Küba'ya gitmemiş olacak.'

The last sentence says, ‘I will have go to school by 8 30 a.m.’

Son cümlede 'Sabah 8.30'da okula gitmek zorunda kalacağım' yazıyor

Here, we have the affirmative, ‘will have’.

. Burada olumlu 'olacak' cümlesi var.

But, uh oh, we forgot the past participle of ‘go’ which is ‘gone’.

Ama, ah, 'gitmiş' olan geçmiş 'git' sıfatını unuttuk.

‘I will have gone to school by 8 30 a.m.’

'Sabah 8.30'da okula gitmiş olacağım.'

Great job, everybody.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Good job, guys.

İyi iş beyler.

Now you have a better understanding of the future perfect tense.

Artık gelecek mükemmel zamanı daha iyi anladınız.

I want you to keep studying and practicing this tense.

Bu zaman kipi üzerinde çalışmaya ve pratik yapmaya devam etmenizi istiyorum.

I know studying English can be difficult, but I believe in you

İngilizce öğrenmenin zor olabileceğini biliyorum ama sana inanıyorum

and I will guide you through it.

ve bu konuda sana rehberlik edeceğim.

I'll see you in the next video. Hi, everybody.

Bir sonraki videoda görüşürüz. Selam millet.

I’m Esther.

Ben Esther'im.

Welcome to the last tense.

Son zamana hoş geldiniz.

If you haven't checked out my earlier videos on the tenses,

Zamanlarla ilgili daha önceki videolarıma göz atmadıysanız,

please go check them out now.

lütfen şimdi gidip onlara göz atın.

In this video, I will talk about the future perfect continuous tense.

Bu videoda Future Perfect Continuous Tense'den bahsedeceğim.

This tense can be used to describe an ongoing action

Bu zaman , gelecekte belirli bir süre devam edecek olan

or situation that will last for a specified period of time in the future.

bir eylemi veya durumu tanımlamak için kullanılabilir .

There's a lot to learn, so keep watching.

Öğrenecek çok şey var, o yüzden izlemeye devam edin.

The future perfect continuous tense is used to talk about an ongoing situation

Future Perfect Continuous Tense,

that will be in progress for a period of time at a specific point in time in the future.

gelecekte belirli bir noktada, belirli bir süre boyunca devam edecek olan devam eden bir durumdan bahsetmek için kullanılır.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

The first sentence says,

İlk cümlede

‘She will have been living in Ireland for 10 years at that point.’

'Bu noktada 10 yıldır İrlanda'da yaşıyor olacak' yazıyor.

So no matter what the subject, in this case we have ‘she’,

Yani konu ne olursa olsun, bu durumda 'o' var,

we follow with ‘will have been’ and then ‘verb +ing’.

ardından 'olmuş olacak' ve ardından 'fiil +ing' ekliyoruz.

So, ‘She will have been living in Ireland …’

Yani 'İrlanda'da yaşıyor olacak...'

Then this sentence has the duration.

O zaman bu cümlenin süresi var.

What period of time will this last? ‘for 10 years’

Bu ne kadar sürecek? '10 yıldır'

And when?

Peki ne zaman?

Remember, we need a point in time in the future.

Unutmayın, gelecekte bir noktaya ihtiyacımız var.

In this case, we just use a general expression, ‘at that point’.

Bu durumda sadece 'bu noktada' şeklinde genel bir ifade kullanırız.

Here, it's not specific and that's okay.

Burada spesifik değil ve sorun değil.

We'll see some specific examples in the next sentence.

Bir sonraki cümlede bazı spesifik örnekler göreceğiz.

‘By midnight, he will have been sleeping for four hours.’

'Gece yarısına kadar dört saattir uyuyor olacak.'

Here, the specific time in the future comes at the beginning of the sentence.

Burada gelecekte belirli bir zaman cümlenin başında gelir.

‘By midnight’ And, again, we see ‘will have been’ +

'Gece yarısına kadar' Ve yine 'olmuş olacak' +

verb 'ing'.

'ing' fiilini görüyoruz.

‘By midnight, he will have been sleeping for four hours.’.

'Gece yarısına kadar dört saattir uyuyor olacak.'.

Here we have ‘for four hours’.

Burada 'dört saatliğine' var.

This shows the duration or how long this action will be in progress.

Bu, bu eylemin süresini veya ne kadar süreyle devam edeceğini gösterir.

So, again, ‘By midnight he will have been sleeping for four hours.’

Yani yine 'Gece yarısına kadar dört saattir uyuyor olacak.'

The last sentence says, ‘In June …’

Son cümlede 'Haziran'da...' yazıyor.

Here, again, we have the specific time in the future at the beginning of the sentence.

Burada yine cümlenin başında gelecekte belirli bir zaman var.

‘In June, ‘we’ that's the subject.

'Haziran'da 'biz' konusu bu.

‘we'll have been studying …’ There's the ‘verb +ing’.

'Ders çalışıyor olacağız...' 'Fiil +ing' var.

‘… at this university for four years.’

'… dört yıldır bu üniversitede.'

Here is the duration, ‘for four years’.

İşte süre, 'dört yıl'.

Good job.

And let's move on.

Aferin.

Ve devam edelim.

Now, let's look at the negative form of the future perfect continuous tense.

Şimdi gelecekteki mükemmel sürekli zamanın olumsuz biçimine bakalım.

In the affirmative form, we say ‘subject’ + ‘will have been’ and then ‘verb +ing’.

Olumlu formda 'konu' + ​​'olmuş olacak' ve ardından 'fiil +ing' deriz.

In the negative form, however, we say, ‘subject’ + ‘will not have been’

Ancak olumsuz biçimde 'özne' + 'olmayacak'

and then ‘verb +ing’.

ve ardından 'fiil +ing' deriz.

Let's take a look at some examples.

Bazı örneklere bir göz atalım.

The first sentence here says,

Buradaki ilk cümle şöyle diyor:

‘At that point, I will not have been living in Spain for 10 years.’

'O zaman 10 yıldır İspanya'da yaşıyor olmayacağım.'

And so you see it.

Ve böylece görüyorsunuz.

‘I’ is the subject.

'Ben' öznedir.

‘… will not have been’ and then ‘verb +ing’.

'… olmayacak' ve ardından 'fiil +ing'.

In this case, ‘living’.

Bu durumda 'yaşamak'.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘He will not have been sleeping for four hours by midnight.’

'Gece yarısına kadar dört saattir uyumuyor olacak.'

Again, we see the ‘subject’ + ‘will not have been’ and then ‘verb +ing’,

Yine 'özne' + 'olmayacak' ve ardından 'fiil +ing',

‘sleeping’.

'uyku' ifadesini görüyoruz.

The last sentence says,

Son cümlede

‘By then, we will not have been studying at this university for three years.’

'O zamana kadar üç yıldır bu üniversitede okumamış olacağız' diyor.

Again, we see the ‘subject’ + ‘we will not have been’ and then ‘verb +ing’

Yine 'konu' + ​​'olmayacaktık' ve ardından

here, ‘studying’.

burada 'fiil +ing', 'çalışmak' ifadesini görüyoruz.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's take a look at how to form questions in the future perfect continuous tense.

Şimdi gelecek mükemmel sürekli zamanda nasıl soru oluşturulacağına bir göz atalım.

Here, the sentence says,

Burada cümle şöyle diyor:

‘Sean will have been playing soccer for a year by December.’

'Sean Aralık ayına kadar bir yıldır futbol oynuyor olacak.'

To turn this into a question, all we have to do is switch the order of the first two

Bunu soruya dönüştürmek için tek yapmamız gereken ilk iki

words.

kelimenin sırasını değiştirmek.

So instead of ‘Sean will’, I can say ‘Will Sean’.

Yani 'Sean will' yerine 'Will Sean' diyebilirim.

‘Will Sean have been playing soccer for a year by December?’

'Sean Aralık ayına kadar bir yıldır futbol oynuyor olacak mı?'

You'll notice that the rest of the sentence stays the same.

Cümlenin geri kalanının aynı kaldığını fark edeceksiniz.

I can answer by saying, ‘Yes, he will have.’

'Evet, alacak' diye cevap verebilirim.

or ‘No, he will have not.’

veya 'Hayır, bunu yapmayacaktır.'

The next sentence says,

Sonraki cümle ise

‘They will have been working there for three months by that time.’

'O zamana kadar üç aydır orada çalışıyor olacaklar' diyor.

Again, I changed the order of the first two words.

Yine ilk iki kelimenin sırasını değiştirdim.

To turn this into a question ‘They will’ becomes ‘Will they’.

Bunu bir soruya dönüştürmek için 'Yapacaklar', 'Yapacaklar' olur.

‘Will they have been working there for three months by that time?’

'O zamana kadar üç aydır orada çalışıyor olacaklar mı?'

Again, the rest of the sentence stays the same.

Yine cümlenin geri kalanı aynı kalıyor.

I can answer by saying, ‘Yes, they will have.’

'Evet, alacaklar' diye cevap verebilirim.

or ‘No, they will have not.’

veya 'Hayır, bunu yapmayacaklar.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Now let's take a look at how to form ‘WH” questions in the future perfect continuous

Şimdi gelecek mükemmel sürekli zamanda 'WH' sorularının nasıl oluşturulacağına bir göz atalım

tense.

.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

All of these questions begin with a ‘WH’ word.

Bu soruların tümü 'WH' kelimesiyle başlıyor.

‘where’ ‘what’

'nerede' 'ne'

‘who’ and ‘how long’

'kim' ve 'ne kadar'

Take a look at the first question.

İlk soruya bir göz atın.

‘Where will you have been walking?’

'Nerede yürüyor olacaksınız?'

To form a ‘WH’ question, we start with the ‘WH’ word, then ‘will’.

Bir 'WH' sorusu oluşturmak için 'WH' kelimesiyle başlıyoruz, ardından 'will' ile başlıyoruz.

After that, we add the subject, ‘you’, ‘they’, ‘she’ and ‘you’.

Bundan sonra konuyu ekliyoruz: 'sen', 'onlar', 'o' ve 'sen'.

After that, we add ‘have been’ + ‘verb +ing’.

Bundan sonra 'olmuş' + 'fiil +ing' ekliyoruz.

‘Where will you have been walking?’

'Nerede yürüyor olacaksınız?'

‘What will they have been playing?’

'Ne oynuyor olacaklar?'

‘Who will she have been talking to?’

'Kiminle konuşuyor olacak?'

and ‘How long will you have been working …?’

ve 'Ne kadar süredir çalışıyor olacaksınız...?'

There's the ‘verb +ing’.

'Fiil +ing' var.

‘ … there by the time you finish?’

'... bitirdiğinde orada mısın?'

So let's go through one more time and I'll show you how to answer these questions.

Hadi bir kez daha üzerinden geçelim ve size bu sorulara nasıl cevap vereceğinizi göstereceğim.

‘Where will you have been walking?’

'Nerede yürüyor olacaksınız?'

I can answer by saying, ‘I will have been walking in the park.’

'Parkta yürüyor olacağım' diye cevap verebilirim.

‘What will they have been playing?’

'Ne oynuyor olacaklar?'

‘They will have been playing video games.’

'Video oyunları oynuyor olacaklar.'

‘Who will she have been talking to?’

'Kiminle konuşuyor olacak?'

‘She will have been talking to her cousin.’

'Kuzeniyle konuşuyor olmalı.'

And finally,

Ve son olarak,

‘How long will you have been working there by the time you finish?’

'Bitirdiğinizde orada ne kadar süredir çalışıyor olacaksınız?'

‘By the time I finish, I will have been working there for five years.’

'Bitirdiğimde orada beş yıldır çalışıyor olacağım.'

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Let's start a checkup for the future perfect continuous tense.

Gelecek mükemmel sürekli zaman için bir kontrole başlayalım.

Take a look at the board.

Tahtaya bir göz atın.

The first sentence says,

İlk cümle şöyle diyor:

‘By 10 p.m., I _blank_ that game for three hours.’

'Akşam 22:00'ye kadar o oyunu üç saatliğine iptal ederim.'

I’m looking to use the verb ‘play’.

'Oynamak' fiilini kullanmayı düşünüyorum.

Remember, in this tense, we need to have ‘subject’ + ‘will have been’ and then ‘verb +ing’.

Unutmayın, bu zamanda 'konu' + ​​'olacak' ve ardından 'fiil +ing'e ihtiyacımız var.

So ‘By 10 p.m., I will have been playing …’

Yani 'Akşam 22'ye kadar oynuyor olacağım...'

Again, we need ‘verb +ing’.

Yine 'fiil +ing'e ihtiyacımız var.

‘… I will have been playing that game for three hours.

'… Bu oyunu üç saattir oynuyor olacağım.

The next sentence says,

Sonraki cümle şöyle diyor:

‘When she gets here, he _blank_ dinner for an hour.’

'O buraya geldiğinde, bir saatliğine akşam yemeğini boşaltıyor.'

Try to use the verb ‘cook’.

'Aşçılık yapmak' fiilini kullanmayı deneyin.

Again, no matter what the subject, it doesn't change.

Yine konu ne olursa olsun değişmiyor.

‘When she gets here, he will have been cooking …’

'Buraya geldiğinde yemek pişiriyor olacak...'

‘When she gets here, he will have been cooking dinner for an hour.’

'Buraya geldiğinde bir saattir akşam yemeği pişiriyor olacak.'

Now, find the mistake in the next sentence.

Şimdi bir sonraki cümledeki hatayı bulun.

‘Steve and Jan will not have be waiting for a year when it arrives.’

'Steve ve Jan, o geldiğinde bir yıl beklemeyecekler.'

Here, we have a negative form, ‘they will not have’.

Burada olumsuz bir formumuz var: 'Sahip olmayacaklar'.

Then we need ‘been’.

O zaman 'olmaya' ihtiyacımız var.

‘They will not have been …’

'Onlar olmayacak...'

And then the ‘verb +ing’ is here so that's correct.

Ve sonra 'fiil +ing' burada, yani bu doğru.

‘Steve and Jan will not have been waiting for a year when it arrives.’

'Steve ve Jan, o geldiğinde bir yıldır bekliyor olmayacaklar.'

The last sentence says,

Son cümlede

‘It will have been work for 10 years on January 15th.’

'15 Ocak'ta 10 yıllık çalışma olacak' diyor.

So maybe here I’m talking about a computer or a TV.

Belki burada bir bilgisayardan ya da televizyondan bahsediyorum.

Maybe some kind of machine.

Belki bir çeşit makine.

‘it’ ‘It will have been …’

'O' 'Olacaktı...'

I see the mistake here.

Buradaki hatayı görüyorum.

We need ‘verb +ing’.

'Fiil +ing'e ihtiyacımız var.

‘It will have been working for 10 years on January 15th.

'15 Ocak'ta 10 yıldır çalışıyor olacak.

Great job, everybody.

Harika iş çıkardınız millet.

Let's move on.

Hadi devam edelim.

Thank you so much for watching this  course on the twelve English tenses. 

On iki İngilizce zamanı konu alan bu kursu izlediğiniz için çok teşekkür ederim.

Now, you have a better understanding  of how to use these tenses. 

Artık bu zamanların nasıl kullanılacağını daha iyi anladınız.

I know studying English can be hard, but  with time and practice, you will get better. 

İngilizce öğrenmenin zor olabileceğini biliyorum, ancak zamanla ve pratik yaparak daha iyi olacaksınız.

Please watch my other videos. And I’ll see you next time. 

Lütfen diğer videolarımı da izleyin. Bir dahaki sefere görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal.