👶 How to Speak English with Kids - REAL Conversation with a 2-year-old

The English Like a Native Podcast is a free listening resource for intermediate and advanced

Anadili Gibi İngilizce Podcast'i orta ve ileri düzey

English learners. Bonus episodes and transcripts are available to Plus members and English

İngilizce öğrenenler için ücretsiz bir dinleme kaynağıdır. Bonus bölümler ve transkriptler Plus üyelerine açıktır ve İngilizce

courses can be found on my  website Englishlikeanative.co.uk

kurslarına Englishlikeanative.co.uk web sitemden ulaşılabilir.

This is not your typical English language learning resource. There are no textbooks,

Bu, tipik İngilizce dil öğrenme kaynağınız değildir. Ders kitapları yok, gramer kuralları yok, yalnızca

no grammar rules, just the weird and wonderful version of English that you will hear spoken

Birleşik Krallık'ta konuşulduğunu duyacağınız İngilizcenin tuhaf ve harika versiyonu var

in the UK. So tune in for your daily dose of very ordinary English chatter with a very

. Öyleyse, çok sıradan bir İngiliz kızıyla günlük dozda çok sıradan İngilizce sohbete hazırlanın

ordinary English girl.

.

I'm your host Anna and today I'm having a conversation with a two-year-old. Not just

Ben ev sahibiniz Anna'yım ve bugün iki yaşında bir çocukla sohbet ediyorum. Sadece

any two-year-old, this is my two-year-old. So I have two children. At the moment, September

iki yaşındaki bir çocuk değil , bu benim iki yaşındaki çocuğum. Yani iki çocuğum var. Şu anda, Eylül

2023, I have a four-year-old, Jacob, and a two-year-old, Caspian. Now, because I'm a

2023'te, Jacob adında dört yaşında bir çocuğum ve Caspian adında iki yaşında bir oğlum var. Artık bir anne olduğum

mother and because I'm teaching English online, I do get asked quite often by other parents

ve çevrimiçi olarak İngilizce öğrettiğim için, diğer ebeveynler bana

how should they speak to their children in a second language.

çocuklarıyla ikinci bir dilde nasıl konuşmaları gerektiği konusunda sık sık sorular soruyor.

So many of you are keen for your children to grow up with the advantage of having multiple

Birçoğunuz çocuklarınızın birden fazla dile sahip olmanın avantajıyla büyümesini

languages and it is easier for children to learn a language.

ve çocukların dil öğrenmesinin daha kolay olmasını istiyorsunuz.

So introducing a second language at a young age is a great idea, but how do you go about

Yani genç yaşta ikinci bir dil öğrenmek harika bir fikir ama bunu nasıl başaracaksınız

it? Well, I'm going to share these little conversations that I've had with Caspian with

? Caspian'la yaptığım bu küçük sohbetleri sizlerle paylaşacağım

you, and I will be releasing the video of this particular podcast episode. So I encourage

ve bu özel podcast bölümünün videosunu yayınlayacağım. Bu yüzden bunu izlemenizi tavsiye ederim

you to watch that because I will provide the subtitles on screen for you. Because Caspian

çünkü sizin için ekranda altyazıları sağlayacağım. Çünkü Caspian'ın

definitely does need a translator at this age. Um, there's lots of mispronunciations.

bu yaşta mutlaka bir tercümana ihtiyacı var. Pek çok yanlış telaffuz var.

He's not terribly clear. So I, I do encourage that you go over to the YouTube channel English

Pek net değil. Bu yüzden English Like a Native adlı YouTube kanalına gitmenizi

Like a Native and look out for that video.

ve o videoyu izlemenizi tavsiye ediyorum.

But, the first of my tips on how to speak English with your child is just to encourage

Ancak çocuğunuzla nasıl İngilizce konuşacağınıza dair ipuçlarımdan ilki,

conversation wherever you can. Now, I encourage 

mümkün olan her yerde konuşmayı teşvik etmektir. Artık

conversation by asking,  lots and lots of questions.

bol bol soru sorarak sohbeti teşvik ediyorum.

Any kinds of questions, any question you can think of, ask. Open-ended questions are great

Aklınıza gelen her türlü soruyu, sorabilirsiniz. Açık uçlu sorular harikadır

because they, you know, allow the child to really open up and start talking rather than

çünkü bilirsiniz, çocuğun

just saying 'Yes', 'No', or giving a simple one worded answer.

sadece 'Evet', 'Hayır' demek veya basit, tek kelimeli bir cevap vermek yerine gerçekten açılmasına ve konuşmaya başlamasına olanak tanır.

But just asking questions,  it gets the conversation 

Ama sadece soru sormak sohbeti ilerletir

going. And once the conversation is in full

. Ve konuşma tam

flow, then continuing the conversation by asking more and more questions is really helpful.

akışa geçtiğinde, daha fazla soru sorarak sohbeti sürdürmek gerçekten faydalıdır.

And you'll hear that in the conversation I'm going to share with you now.

Ve şimdi sizinle paylaşacağım sohbette bunu duyacaksınız.

What is it Casper?

Casper'ın nesi var?

There's three.

Three what?

One, two, three.

Üç tane var.

Üç ne?

Bir, iki, üç.

Three what?

Üç ne?

Three catfish.

Three catfish?

Üç yayın balığı.

Üç yayın balığı mı?

Yeah.

Oh yeah.

Evet.

Ah evet.

Do you want to see?

I do want to see. Show me. Where are they?

Görmek ister misin?

Görmek istiyorum. Bana göster. Neredeler?

Um, there's one. There's one. And... And... Where's the other one? Where's the other one,

Bir tane var. Bir tane var. Ve... Ve... Diğeri nerede? Diğeri nerede

Mummy?

I don't know, darling. Maybe he's hiding. Maybe he's playing hide and seek. Do you like

anne? Bilmiyorum tatlım. Belki saklanıyordur. Belki saklambaç oynuyordur. Balıklara bakmayı

looking at the fish?

sever misin ?

Yeah.

Evet.

Yeah. Which one's your favourite fish?

Evet. En sevdiğiniz balık hangisi?

Um... The shrimp fish.

Um... Karides balığı.

The shrimp fish? Yeah.

Karides balığı mı? Evet.

Okay, so you like the shrimp best?

Tamam, en çok karidesi mi seviyorsun?

That one...

Şu...

What else is in the fish tank?

Akvaryumda başka neler var?

Um. We've got catfish, and shrimp. What else?

Hımm. Yayın balığımız ve karidesimiz var. Başka ne?

And, and, and.

Ve, ve, ve.

What has a shell?

Kabuğu olan şey nedir?

Um. That snail!

Hımm. O salyangoz!

That snail, yeah!

O salyangoz, evet!

It's sucking!

Çok berbat!

Let me see your fin... see your fin... point your finger!

Yüzgecinizi göreyim... yüzgecinizi göreyim... parmağınızı doğrultun!

You want me to point to it with my finger?

Parmağımla işaret etmemi ister misin?

Oh yeah!

Ah evet!

It's sucking your finger.

Parmağını emiyor.

It's sucking my finger! Ahhh!

Parmağımı emiyor! Ahhh!

No! It's in the fish tank!

HAYIR! Akvaryumun içinde!

It's in the fish tank, so it can't really suck my finger. We were just pretending.

Akvaryumun içinde olduğundan parmağımı ememez. Sadece numara yapıyorduk.

Yeah. Yeah.

Now the second tip I'm going to share with you is to repeat what your child says to you,

Evet. Evet.

Şimdi sizinle paylaşacağım ikinci ipucu, çocuğunuzun size söylediklerini tekrarlamak,

especially when they're younger, when they're harder to understand, maybe they're not quite

özellikle de küçükken, anlaşılması daha zor olduğunda, belki de

phrasing things properly or their pronunciation is, is really hard to understand.

bazı şeyleri tam olarak düzgün ifade edemiyorsa veya telaffuzları yanlışsa. , anlaşılması gerçekten zor.

I find that repeating what they tell me both gives them confidence that they've communicated

Her ikisinin de bana söylediklerini tekrarlamanın,

with you. So they're confident that they have said it and you've heard it. And that you

sizinle iletişim kurduklarına dair onlara güven verdiğini düşünüyorum. Yani bunu kendilerinin söylediğinden ve sizin de duyduğunuzdan eminler. Ve

are 100 percent attentive to them. But it also helps them to realise where their mistakes

onlara yüzde 100 özenli olduğunuzu. Ama aynı zamanda bilinçaltı düzeyde hatalarının nerede olabileceğini fark etmelerine de yardımcı olur

may be, you know, on a subconscious level.

.

So if there's a slight mispronunciation and I repeat exactly back to them what they've

Dolayısıyla, eğer hafif bir yanlış telaffuz varsa ve onlara az önce söylediklerini tam olarak tekrarlarsam

just said, then they pick up on that correction automatically, especially over a period of

, o zaman özellikle belirli bir süre içinde bu düzeltmeyi otomatik olarak algılarlar

time. And then slowly they start to make that correction themselves naturally. And this

. Ve sonra yavaş yavaş bu düzeltmeyi doğal olarak kendileri yapmaya başlarlar. Ve bu

isn't about shaming or telling them they're wrong.

onları utandırmak ya da hatalı olduklarını söylemekle ilgili değil.

I never say to them,

Onlara asla

You're saying it wrong.

"Yanlış söylüyorsun"

I never give them a hard time. I just repeat what they say. And they hear that there may

demem . Onlara asla zor anlar yaşatmıyorum. Sadece söylediklerini tekrarlıyorum. Bir farklılık ya da düzeltme olabileceğini duyuyorlar

be a difference or a correction and they do that naturally. They pick it up naturally.

ve bunu da doğal olarak yapıyorlar. Bunu doğal olarak karşılıyorlar.

They're very good at noticing those subtle differences. So lots of repetition.

Bu ince farklılıkları fark etmekte çok başarılılar. Yani çok fazla tekrar var.

Do you like nursery?

Anaokulunu sever misin?

No.

Hayır.

Come and tell me. Come and sit on my lap. Come and tell me. Come here.

Gel ve bana söyle. Gel ve kucağıma otur. Gel ve bana söyle. Buraya gel.

I don't like going to nursery.

Anaokuluna gitmeyi sevmiyorum.

Why not?

Neden?

Because I don't want to.

Çünkü istemiyorum.

What do you do at nursery?

Anaokulunda ne yapıyorsunuz?

Um, I go to nursery last time but I didn't like it.

Geçen sefer kreşe gittim ama hoşuma gitmedi.

You didn't like it?

Beğenmedin mi?

No.

But you always seem to have fun when I come and get you. You play with jigsaw puzzles

Hayır. Ama gelip seni aldığımda hep eğleniyor gibi görünüyorsun. Yapbozlarla oynuyorsun

and you have a kitchen there, don't you? Where you make food, and you do crafts and painting.

ve orada bir mutfağın var, değil mi? Yemek yaptığınız, el sanatları ve resim yaptığınız yer.

What else do you do?

Başka ne yapabilirsin?

Um. Do you have a garden?

Hımm. Bahçeniz var mı?

Yeah.

Evet.

Yeah? Is it a big garden?

Evet? Büyük bir bahçe mi?

Yeah.

Evet.

Does it have a slide?

Slayt var mı?

No.

Hayır.

No. What does it have in the garden? Sand?

Hayır. Bahçesinde ne var? Kum?

Yeah.

Evet.

Yeah? What else?

Evet? Başka ne?

Um, down garden.

Aşağı bahçede.

A downstairs garden and an upstairs garden?

Alt kat bahçesi ve üst kat bahçesi mi?

Yeah.

Evet.

Yeah.

Evet.

Three gardens.

Üç bahçe.

Three gardens. There's one and there's one.

Oh now you're looking at the fish again.

Üç bahçe. Bir tane var, bir tane var. Oh, şimdi yine balığa bakıyorsun.

The third tip is to give them space to find their words but at the same time also being

Üçüncü ipucu, onlara kelimelerini bulmaları için alan vermek ama aynı zamanda kelimeleri gerçekten bulamadıklarını veya söylemek istediklerini

ready when you can see that they really can't find the words or they don't know how to say

nasıl söyleyeceklerini bilmediklerini gördüğünüzde de hazır olmanızdır.

what they want to say, then you're also there to catch them and to help them, maybe by providing

'Ayrıca onları yakalamak ve onlara yardım etmek için de oradasınız, belki

a couple of options of possible answers, or, you know, just asking them another question,

birkaç olası cevap seçeneği sunarak, ya da bilirsiniz, onlara sadece başka bir soru sorarak,

rewording what you've just said, but initially giving them space, you'll hear that Caspian

az önce söylediklerinizi yeniden ifade ederek, ancak başlangıçta onlara yer vererek, siz'

is umming a lot because he's trying to think about the word that he wants.

Caspian'ın istediği kelimeyi düşünmeye çalıştığı için çok şey söylediğini

So I don't jump in too quickly, I try and give him the space to find that word unless

duyacağım . Bu yüzden çok hızlı atlamıyorum,

I can see that he's really struggling to get there or maybe he's getting distracted and

oraya ulaşmak için gerçekten zorlandığını veya dikkatinin dağıldığını göremediğim sürece o kelimeyi bulması için ona yer vermeye çalışıyorum ve

then I'll try and guide him a little bit.

sonra ona biraz rehberlik etmeye çalışacağım.

Look at my magnetiles.

You want me to look at your magnetiles?

Magnetlerime bak.

Magnetlerine bakmamı ister misin?

Yeah, look at this house. Did you build this house?

Evet, şu eve bak. Bu evi sen mi yaptın?

Yeah.

Evet.

Wow, it's brilliant, isn't it?

Vay, harika, değil mi?

Yeah, let's knock it down.

Evet, hadi yıkalım.

You want to knock it down?

Onu yıkmak mı istiyorsun?

Yeah.

Oh no, but it's so good.

Evet.

Ah hayır, ama çok iyi.

Oh.

Ah.

Where's the door?

Kapı nerede?

Um, there.

İşte orada.

There's the door. What else? Tell me about this house.

Kapı orada. Başka ne? Bana bu evden bahset.

Um. Who lives in this house?

Hımm. Bu evde kim yaşıyor?

Uh, Caspian?

Caspian mı?

Caspian lives in this house.

Caspian bu evde yaşıyor.

Yeah.

Evet.

Yeah?

Evet?

And I can do this one.

Ve bunu yapabilirim.

And you're building it, making it bigger?

Ve sen onu inşa ediyorsun, büyütüyor musun?

Yeah.

Evet.

Right. Wow. What shape is that?

Sağ. Vay. Bu nasıl bir şekil?

Um, green.

Yeşil.

What shape is it? Is it a square or a circle or a triangle?

Onun şekli nedir? Kare mi, daire mi yoksa üçgen mi?

Triangle.

Very good.

Üçgen.

Çok güzel.

So my other tips are to not shy away from using big words. Obviously when they're tiny

Bu yüzden diğer tavsiyelerim büyük kelimeler kullanmaktan çekinmemenizdir. Açıkçası, onlar küçük

babies, you're just going to be using the basic words, but as they start to grow, you

bebeklerken, sadece temel kelimeleri kullanacaksınız, ancak büyümeye başladıkça,

know, they really are a sponge. So the wider the vocabulary that you surround them with,

aslında bir süngere dönüştüklerini görürsünüz. Yani onları çevreleyen kelime dağarcığı ne kadar geniş olursa,

the more words they're going to onboard.

o kadar çok kelimeyi içselleştirecekler.

Obviously, you know, complicated concepts might be a bit tricky. So I always try and

Açıkçası, biliyorsunuz, karmaşık kavramlar biraz yanıltıcı olabilir. Bu yüzden konu kavramlara geldiğinde her zaman işleri nispeten basit tutmaya çalışıyorum

keep things relatively basic when it comes to concepts, but I don't shy away from using

, ancak büyük kelimeler kullanmaktan da çekinmiyorum .

big words. And I find that Jacob is particularly interested in learning what things mean. So

Ve Jacob'ın özellikle nesnelerin ne anlama geldiğini öğrenmekle ilgilendiğini fark ettim. Peki

if I say a word that he doesn't understand, he asked me, what does this mean? Or he'll

anlamadığı bir kelime söylersem bana bunun ne anlama geldiğini sordu. Veya

remember it and ask me later. And then he'll try and use those big words and phrases. Caspian's

daha sonra hatırlayıp bana soracaktır. Daha sonra o büyük kelimeleri ve cümleleri kullanmaya çalışacak. Caspian

just arrived in my office. Can you come here Casper? Yeah. What are you doing?

az önce ofisime geldi. Buraya gelebilir misin Casper? Evet. Ne yapıyorsun?

Um, I'm coming.

Geliyorum.

You've come in my office?

Ofisime mi geldin?

Yeah.

Evet.

Why did you come in my office?

Neden ofisime geldin?

Because I do want to come in your office.

Çünkü ofisinize gelmek istiyorum.

Do you like it here?

Burayı beğendin mi?

Yeah.

Evet.

Why?

Neden?

Because I do.

Çünkü ben yapıyorum.

What can you do here?

Burada ne yapabilirsin?

Um, I can sit.

Ben oturabilirim.

You can sit?

Oturabilirsin?

Yeah.

Evet.

Yeah?

Evet?

Kiss. Mwah! Thanks, buddy.

Öpücük. Vay! Sağol kanka.

Mummy I love you to Legoland and back.

Anne seni Legoland'a kadar ve geri seviyorum.

Oh, darling, I love you to Legoland and back too.

Ah tatlım, seni Legoland'a gidiş gelişlerini de seviyorum.

We both love us to Legoland and back.

İkimiz de Legoland'a gitmeyi ve geri dönmeyi seviyoruz.

We both love each other to Legoland and back. Are you going to go now? You say, say bye

İkimiz de birbirimizi Legoland'a kadar seviyoruz. Şimdi gidecek misin? Güle güle de diyorsun

bye. I wanted to sit on here.

. Burada oturmak istedim.

Tip number five is give lots of praise. I, I try to give as much praise to my children

Beş numaralı ipucu, bol bol övgüde bulunmaktır. Ben çocuklarıma

as I can within reason, as long as it's deserved. 

hak ettiği sürece mantık çerçevesinde elimden geldiğince övgü vermeye çalışıyorum.

I don't just praise them  for sitting and breathing.

Onları sadece oturup nefes aldıkları için övmüyorum.

I praise them for trying hard and making an effort.

Çok çalıştıkları ve çaba gösterdikleri için onları takdir ediyorum.

You know, children love attention. They crave attention. In the first instance, they want

Biliyorsunuz çocuklar ilgiyi sever. İlgi istiyorlar. İlk etapta

positive attention, but if they don't get enough of that, then they'll do whatever it

olumlu ilgi isterler, ancak eğer yeterli ilgiyi göremezlerse, o zaman

is to get any kind of attention, which can lead to negative behaviours because that brings

herhangi bir ilgi çekmek için ne gerekiyorsa yaparlar, bu da olumsuz davranışlara yol açabilir çünkü bu

in a form of attention, even if it's being told off.

bir çeşit ilgiyi beraberinde getirir.

So giving lots of praise, especially when they're doing something that you want to encourage

, iptal edilse bile. Bu nedenle, özellikle de

them to do.

onları yapmaya

For example, I want my children to be very independent and to be involved in the housework.

teşvik etmek istediğiniz bir şeyi yaptıklarında çok fazla övgüde bulunun . Mesela çocuklarımın çok bağımsız olmasını ve ev işleriyle ilgilenmesini istiyorum.

I want them to have a respect for their own environment. And so rather than me saying,

Kendi çevrelerine saygı duymalarını istiyorum. Ve bu yüzden benim "

Go and sit down or go and play, get out of my way and I'll do everything,

Git ve otur, ya da git ve oyna, yolumdan çekil, her şeyi yapacağım,

or

ya da

Come here and I'll get you dressed, I'll put your shoes on, I'll do your coat.

buraya gel, seni giydireceğim, ayakkabılarını giyeceğim" demem yerine, ceketini yap.

I try to encourage them to do their own. And now initially they, they push back and they

Onları kendi işlerini yapmaya teşvik etmeye çalışıyorum. Ve şimdi başlangıçta geri itiyorlar,

complain and they say,

şikayet ediyorlar ve diyorlar ki,

Oh, I can't do it. I need help.

Ah, bunu yapamam. Yardıma ihtiyacım var.

And I am there to help them if they need it, but I encourage them to do it themselves.

İhtiyaçları olursa onlara yardım etmek için oradayım ama onları bunu kendilerinin yapmaları konusunda cesaretlendiriyorum.

And when they do it, when they try to do it, I praise them. And so if I was teaching my

Ve bunu yaptıklarında, yapmaya çalıştıklarında onları övüyorum. Ve eğer

children English as a second language when we're doing anything in English, then I'd

çocuklarıma İngilizce'de herhangi bir şey yaparken ikinci dil olarak İngilizce öğretiyor olsaydım , o zaman

be praising them for making an effort, for giving it a go.

onları çaba gösterdikleri ve denedikleri için övürdüm.

And also being very wary not to make a big deal out of mistakes that they may make. So

Ayrıca yapabilecekleri hatalardan büyük bir şey çıkarmamak için de çok dikkatli olmak. Bu yüzden

it's okay to correct mistakes, to guide them 

hataları düzeltmek, onları

towards the right words or  the right pronunciation.

doğru kelimelere veya doğru telaffuza

You know, giving them a little helping hand, but saying to them,

yönlendirmek sorun değil . Bilirsiniz, onlara biraz yardım eli uzatıyoruz ama onlara "

Oh, that's wrong. Don't say that.

Ah, bu yanlış" diyorsunuz. Bunu söyleme.

Or telling them they just made a mistake could lead them to shut down and not want to try

Veya onlara bir hata yaptıklarını söylemek, kendilerini kapatmalarına ve

again in future. So just being very mindful, not to highlight their mistakes, but just

gelecekte tekrar denemek istememelerine yol açabilir. Bu yüzden sadece çok dikkatli olmak, hatalarını vurgulamak değil, sadece

giving them lots of praise for trying and making an effort.

denedikleri ve çaba gösterdikleri için onları bolca övmek.

 A B C D E F G H

I J K L M N O P

ABCDEFGH

IJKLMNOP

Q R S T U V W X Y and Z. Now I A B C D poo.

QRSTUVWXY ve Z. Şimdi IABCD kaka.

 Casper.

I sing again A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y and Z.

Casper. Tekrar ABCDEFGHIJKLMNO PQRSTUVWXY ve Z şarkısını söylüyorum.

Now I know my ABCs. Won't you sing along with me?

Artık ABC'lerimi biliyorum. Benimle birlikte şarkı söylemeyecek misin?

 Casper, do you know any other songs?

Casper, bildiğin başka şarkı var mı?

Yeah.

Evet.

What songs do you know?

Hangi şarkıları biliyorsun?

Um, all the songs.

Bütün şarkılar.

All the songs?

Bütün şarkılar mı?

Yeah.

Evet.

And my final and probably biggest tip is just to have fun with them. So anything that involves

Ve son ve muhtemelen en büyük tavsiyem onlarla sadece eğlenmek. Yani zevk içeren her şey

enjoyment. is always going to be more effective. So with my kids, we play lots of games, we

. her zaman daha etkili olacaktır. Çocuklarımla çok fazla oyun oynuyoruz,

sing lots of songs, we do lots of role play.

çok fazla şarkı söylüyoruz, çok fazla rol yapıyoruz.

They will just suddenly tell me that I'm a tickle monster, or I am a magic statue, or

Aniden bana bir gıdıklama canavarı olduğumu ya da sihirli bir heykel olduğumu ya da

I'm a doctor, or I'm the dentist, or whatever it is, I'm a tiger. I'm a ghost. They just

doktorum ya da dişçi olduğumu ya da her neyse, bir kaplan olduğumu söyleyecekler . Ben bir hayaletim. Onlar sadece

decide what the character is, what the game is, and I play along with it. And we have

karakterin ve oyunun ne olduğuna karar veriyorlar ve ben de ona göre oynuyorum. Ve biz

so much fun doing this kind of role play and singing songs and all this kind of stuff.

bu tür rol oyunları oynarken, şarkı söylerken ve bunun gibi şeylerde çok eğleniyoruz.

So just enjoy it. Don't worry too much about whether you're using the right words or teaching

O yüzden tadını çıkarın. Doğru kelimeleri kullanıp kullanmadığınız veya

them in the right way. Just have fun. You know, I have to admit, I often say things

onları doğru şekilde öğretip öğretmediğiniz konusunda çok fazla endişelenmeyin. Sadece eğlen. Biliyor musun, itiraf etmeliyim ki, çoğu zaman

that don't really make sense in terms of my grammatical structure or whatever. When I'm

gramer yapımız veya buna benzer şeyler açısından pek bir anlam ifade etmeyen şeyler söylüyorum. Çocuklarla konuşurken

talking to the kids, I occasionally will say things wrong.

bazen yanlış şeyler söylerim.

I'll give them the wrong sentence structure, but it doesn't matter. We're just having a

Onlara yanlış cümle yapısını vereceğim ama bunun bir önemi yok. Sadece iyi vakit geçiriyoruz

good time. And at the end of the day. Life is short. So just enjoy yourselves, enjoy

. Ve günün sonunda. Hayat kısa. O yüzden keyfinize bakın, tadını çıkarın

your children, and enjoy speaking English.

çocuklarınız İngilizce konuşmanın keyfini çıkarsın.

Until next time, from Caspian and I take very good care and goodbye.

Bir dahaki sefere kadar Caspian'la çok iyi ilgileniyoruz ve vedalaşıyoruz.

Help you. What's happened?

Sana yardım etmek. Ne oldu?

I want to go on your lap...

Kucağına çıkmak istiyorum...

You want to go on that?

Because that one is some lava.

Sen de gitmek ister misin?

Çünkü bu bir tür lav.

Oh, the floor is lava?

Ah, zemin lav mı?

Yeah.

So you need to go on my lap?

Evet.

Yani kucağıma mı çıkman gerekiyor?

Yeah.

Evet.

Oh no. My feet are burning. Ow. It's okay. I'll keep you safe. Are you okay now?

Oh hayır. Ayaklarım yanıyor. Ah. Sorun değil. Seni güvende tutacağım. Şimdi iyimisin?

Yeah.

Yeah. You are not scared, are you?

Evet.

Evet. Korkmuyorsun, değil mi?

No.

No.

Hayır.

Hayır.

Do you need a doctor? I've hurt my arm. Ouch. Are you a doctor?

Doktora ihtiyacın var mı? Kolumu incittim. Ah. Doktor musunuz?

Yeah.

Evet.

Yeah. Hello, doctor Caspian. What are you gonna do to me? My arm hurts.

Evet. Merhaba doktor Caspian. Bana ne yapacaksın? Kolum acıyor.

I'm going to put a blue plaster on you.

Sana mavi bir sıva yapıştıracağım.

You're gonna put a blue plaster on me?

Üzerime mavi bant mı koyacaksın?

Yeah.

Oh, thank you. Oh, I think I need some magic cream. Oh, it hurts so much there.

Evet.

Ohh, teşekkürler. Sanırım sihirli kremaya ihtiyacım var. Ah, orası çok acıyor.

There's some cream. Okay. Do I need a, a needle?

Biraz krema var. Tamam aşkım. Bir iğneye ihtiyacım var mı?

Yeah.

Evet.

Yeah. Is it gonna hurt?

Evet. Canın acıyacak mı?

No.

Promise?

Hayır.

Söz veriyor musun?

It's, it's a little needle.

Bu, küçük bir iğne.

A little needle.

Küçük bir iğne.

No sharps.

Keskinlik yok.

No sharps on it. Okay.

Üzerinde keskin bir şey yok. Tamam aşkım.

No.

Hayır.

Oh. No.

No.

Ah. Hayır. Hayır.

You have to close your eyes.

Gözlerini kapatmalısın.

Close my eyes and be brave?

Gözlerimi kapatıp cesur olmak mı?

Yeah.

Evet.

Okay. Oh, I didn't feel that.

Tamam aşkım. Ah, bunu hissetmedim.

No

Hayır

Okay, now you can put the blue plaster on. Oh, that feels so much better. How long is

Tamam, artık mavi sıvayı uygulayabilirsin. Ah, bu çok daha iyi hissettiriyor.

it going to take until I can take the plaster off?

Alçıyı çıkarmam ne kadar sürer

Um, it's going to feel better.

? Daha iyi hissedecek.

It's going to feel better very soon?

Çok yakında daha iyi hissedecek misiniz?

Yeah.

Evet.

Okay, thank you doctor.

Tamam, teşekkür ederim doktor.