Useful English Phrases: Asking for Attention - British English Podcast

Hello, welcome to the English Like a Native Podcast.

Merhaba, Yerli Gibi İngilizce Podcast'ine hoş geldiniz.

The podcast that aims to improve your listening, expand your vocabulary,

Dinleme yeteneğinizi geliştirmeyi, kelime dağarcığınızı genişletmeyi ve yaptığınız iş ne olursa olsun

and hopefully in some ways entertain and keep you company during

sizi bir şekilde eğlendirmeyi ve size eşlik etmeyi

whatever task it is you are doing.

amaçlayan podcast.

My name is Anna and today you are listening to an off-the-cuff episode.

Benim adım Anna ve bugün habersiz bir bölüm dinliyorsunuz.

An off-the-cuff episode is an episode that is not scripted.

Bir haber dışı bölüm, senaryosu olmayan bir bölümdür.

It's not entirely planned.

Tamamen planlanmış bir şey değil.

If something is off-the-cuff, then you haven't really planned it.

Eğer bir şey beklenmedik bir şekilde ortaya çıkıyorsa, o zaman onu gerçekten planlamamışsınız demektir.

You might make an off-the-cuff comment, which would be a comment that just

Aniden aklınıza gelen ve üzerinde pek düşünmediğiniz

pops into your head and you haven't really thought about it very much.

bir yorum olabilir .

You just say it.

Sadece söyle.

Sometimes we all do that, don't we?

Bazen hepimiz bunu yaparız, değil mi?

And get ourselves into lots of trouble.

Ve başımızı pek çok belaya sokarız.

Anyway, today's topic for our off-the-cuff episode is asking for attention.

Neyse, haber dışı bölümümüzün bugünkü konusu dikkat istiyor.

Now this is particularly with teachers, presenters, and anyone

Bu özellikle öğretmenler, sunum yapan kişiler ve

who has to run meetings or deliver information to groups of people...

toplantıları yürütmek veya insan gruplarına bilgi sunmak zorunda olan herkes için geçerli...

this is for you, and this topic came to mind because recently I

bu sizin için ve bu konu aklıma geldi çünkü yakın zamanda

went to sit in on my son's class.

oğlumun dersine katılmaya gittim.

Now, my son is in the first year of primary school or infant school.

Şimdi oğlum ilkokulun veya anaokulunun ilk yılında.

He's in reception and it's the first time he's had to deal with structured learning

Şu anda resepsiyonda ve

as opposed to when he was at nursery.

anaokulundayken ilk kez yapılandırılmış öğrenmeyle uğraşmak zorunda kalıyor.

It was just kind of free play most of the day.

Günün büyük bölümünde bedava oyundu.

And so now he has structured learning and we were invited as parents to

Ve şimdi öğrenmeyi yapılandırdı ve biz de ebeveynler olarak

attend one of the phonics sessions.

fonetik oturumlarından birine davet edildik.

So we can see how the teachers are teaching phonics to our children.

Böylece öğretmenlerin çocuklarımıza ses bilimini nasıl öğrettiğini görebiliriz.

So that we can, in turn, do the same at home and support the

Böylece biz de aynısını evde yapıp

work of the teachers at home.

öğretmenlerin çalışmalarını evde destekleyebiliriz.

And in most schools in the UK, the class number tends to be

Birleşik Krallık'taki çoğu okulda sınıf sayısı genellikle

around 30 children to a class.

bir sınıfa 30 çocuk civarındadır.

So, It's never usually more than that in more rural areas, then there may be a

Yani, genellikle kırsal alanlarda bundan daha fazla olmaz, o zaman daha küçük bir sınıf olabilir

smaller class, perhaps 20, 25 students, but in most busy, built-up areas, a class,

, belki 20, 25 öğrenci, ancak çoğu yoğun yerleşim bölgesinde,

in a school would have around 30 students.

bir okuldaki bir sınıfın yaklaşık 30 öğrencisi olur.

Now imagine having to control, or get the attention of thirty five-year-olds.

Şimdi otuz beş yaşındaki bir çocuğu kontrol etmek veya dikkatini çekmek zorunda olduğunuzu hayal edin.

That's quite an ask.

Bu oldukça büyük bir soru.

In fact, many of the students in this class are not even

Aslında bu sınıftaki öğrencilerin çoğu

five, many of them are four.

beş bile değil, çoğu dört.

So trying to get their attention is quite difficult but my son's teacher has quite

Bu yüzden onların dikkatini çekmeye çalışmak oldukça zor ama oğlumun öğretmeninin oldukça

a good method and it's the clap method.

iyi bir yöntemi var ve bu da alkış yöntemi.

So they have a very structured morning.

Bu yüzden çok yapılandırılmış bir sabahları var.

The children now know what to expect.

Çocuklar artık ne bekleyeceklerini biliyorlar.

Each little section of the session is kept short.

Seansın her küçük bölümü kısa tutuluyor.

So things change quite rapidly and it starts off with free play.

Yani işler oldukça hızlı değişiyor ve her şey serbest oyunla başlıyor.

So when the children come in, they have free play with certain

Böylece çocuklar içeri girdiklerinde, odada önceden hazırlanmış

activities already set up in the room.

belirli aktivitelerle ücretsiz olarak oynayabilirler

And then once the teacher wants to get their attention, so she can bring

. Ve sonra öğretmen onların dikkatini çekmek istediğinde

them together on the carpet, because most children at a young age sit on

onları halının üzerinde bir araya getirebilir çünkü çoğu çocuk genç yaşta

the carpet with their legs crossed.

halının üzerinde bacak bacak üstüne atarak oturur.

When I was younger, it was on the carpet, legs crossed, arms folded,

Ben küçükken halının üzerindeydi, bacak bacak üstüne atmıştı, kolları kavuşturmuştu

but then also one finger on your lips.

ama sonra bir parmağı da dudaklarının üzerindeydi.

So you had your finger over your lips to keep you quiet and to show that

Yani sessiz kalmanızı sağlamak, sessiz olduğunuzu ve dikkatli olduğunuzu

you were quiet and you were attentive.

göstermek için parmağınızı dudaklarınıza götürdünüz

So to get the attention of everyone when they were doing their free

. Bu yüzden serbest oyunlarını oynarken herkesin dikkatini çekmek için

play, the teacher would clap.

öğretmen alkışlardı.

So she'd do and then all the other children would respond with...

O da öyle yapardı ve sonra diğer tüm çocuklar şöyle cevap verirdi...

So you'd have duh-duh-duh-duh-duh - duh-duh!

Yani siz de duh-duh-duh-duh-duh - ha-ha!

And I've used this myself when I was teaching children.

Ve bunu çocuklara ders verirken ben de kullandım.

Some teachers will have kind of like a shushing method doing the same sort

Bazı öğretmenlerin aynı ritimde şşş, şşş, şşş, şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş şşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşşş), şşşşşşşşşşşşşşş), şşş),), şeklinde olduğu bir tür susma yöntemine sahip olacaktır

of rhythm, shh, shh, shh, shh, shh.

.

And then the children respond with, shh, shh, or something similar.

Daha sonra çocuklar şşş, şşş ya da buna benzer bir şeyle karşılık verirler.

It's a way to quickly get attention, to cut through the noise and get

Bu, hızla dikkat çekmenin, gürültüyü ortadan kaldırmanın ve

the attention of all the students.

tüm öğrencilerin dikkatini çekmenin bir yoludur.

Now, obviously, most of us don't deal with big groups of children, but many

Açıkçası çoğumuz büyük çocuk gruplarıyla uğraşmıyoruz, ancak çoğumuz

of us will have to try and get the attention of adults, whether that's

yetişkinlerin dikkatini çekmeye çalışmak zorunda kalacağız, bu ister

running a team meeting or if you're working in PR, you might need to get the

bir ekip toplantısı yönetiyor, ister halkla ilişkiler alanında çalışıyorsanız, ihtiyacınız olabilir.

attention of a room full of reporters for a press release, or if you are

Bir basın bülteni için veya müşterilere sunum

presenting to clients, and customers.

yapıyorsanız, bir oda dolusu muhabirin dikkatini çekmek için .

You may need to get them into a room and get their attention.

Onları bir odaya alıp dikkatlerini çekmeniz gerekebilir.

And so often, if you're in an office or a classroom setting, you'd start

Ve çoğu zaman, eğer bir ofiste ya da sınıf ortamındaysanız,

by asking everyone to sit down.

herkesin oturmasını isteyerek işe

And the phrases that we tend to use are, find a seat.

başlarsınız . Ve kullanma eğiliminde olduğumuz ifadeler, bir koltuk bulun.

"Alright everyone, find a seat".

"Pekala millet, kendinize bir yer bulun".

And this is if you're in an unfamiliar room or you know it's unfamiliar

Ve bu, tanımadığınız bir odadaysanız veya tanıdık olmadığını biliyorsanız

to the people you're talking to.

konuştuğun insanlara.

So you say,

Yani

"Find a seat, you can sit anywhere you like.

"Bir koltuk bulun, istediğiniz yere oturabilirsiniz.

Find a seat".

Bir koltuk bulun" diyorsunuz.

Or you might tell them to take a seat.

Veya onlara oturmalarını söyleyebilirsiniz.

"Please take a seat".

"Lütfen oturun".

A doctor or a nurse when you enter the room would ask you to just

Odaya girdiğinizde doktor veya hemşire sizden köşeye

take a seat in the corner there.

oturmanızı isterdi.

Or just take a seat right here.

Ya da hemen buraya oturun.

So you take a seat.

O halde oturun.

Which is, it's quite an unusual way to say sit down, isn't it?

Yani, otur demenin alışılmadık bir yolu değil mi?

To take a seat.

Yerine geçmek.

It's almost like they're inviting you to pick the chair up and walk out with it.

Sanki sizi sandalyeyi alıp dışarı çıkmaya davet ediyorlar.

Take a seat.

Otur.

"Hey, no, don't take it away!

"Hey, hayır, onu götürme!

Just sit in it.

Sadece içine otur.

Sit down."

So, take a seat, or you might say take your seats.

Otur."

O halde oturun, ya da yerlerinize oturun diyebilirsiniz.

"Right.

Take your seats".

"Doğru. Yerlerinize oturun".

For example, if you are in an auditorium and you can see that

Örneğin, bir konferans salonundaysanız ve

some people are out of their seats, maybe you've taken a break.

bazı insanların koltuklarından kalktığını görebiliyorsanız, belki bir ara vermişsinizdir.

People are out of their seats or you're about to start a lecture

İnsanlar koltuklarından kalkmış ya da

in a lecture theatre and everyone is just kind of standing around,

bir konferans salonunda

no one's sitting you'd just say,

derse başlamak üzeresiniz

"Take your seats everyone, take your seats thank you".

ve herkes etrafta duruyor, kimse oturmuyor, sadece

And then you might if you have a specific task in mind that involved a book, you

"Herkes yerlerinize oturun, yerlerinize teşekkür ederim" dersiniz . Daha sonra aklınızda bir kitapla ilgili belirli bir görev varsa

might ask them to take out your books.

onlardan kitaplarınızı çıkarmalarını isteyebilirsiniz.

"Take out your books, everyone."

"Hepiniz kitaplarınızı çıkarın."

"Take out your dictionaries."

"Sözlüklerinizi çıkarın."

"Take out your project files and turn to page 463".

"Proje dosyalarınızı çıkarın ve 463. sayfayı açın".

So take out your book, pamphlet, files, folders, and turn to page...

O halde kitabınızı, broşürünüzü, dosyalarınızı, klasörlerinizi çıkarın ve sayfayı çevirin...

whatever page it is.

hangi sayfa olursa olsun.

If you're working on something specific.

Belirli bir şey üzerinde çalışıyorsanız.

Another way to get people's attention is to simply say,

İnsanların dikkatini çekmenin bir başka yolu da basitçe "

Okay, good morning everyone.

Tamam, herkese günaydın" demek .

That's something I used to do when I was teaching drama.

Drama öğretirken yaptığım bir şeydi bu.

My children would come in, these, I'm talking about teenagers here, they'd come

Çocuklarım gelirdi, bunlar, buradaki gençlerden bahsediyorum,

in very excited because they loved drama.

çok heyecanlı gelirlerdi çünkü dramayı seviyorlardı.

They loved coming to their drama class and they would all be, you

Drama derslerine gelmeyi seviyorlardı ve hepsi

know, excitedly playing around and chattering away, being very loud.

heyecanla oynuyor, gevezelik ediyor, çok gürültülü oluyorlardı.

And I might be having a conversation with a few of them and discussing

Ve belki onlardan birkaçıyla sohbet ediyor ve

things with parents as they were dropping off their children.

çocuklarını bırakırken aileleriyle bazı şeyleri tartışıyor olabilirim.

And then when I needed to get their attention and say,

Ve sonra onların dikkatini çekip

"Okay, good afternoon everybody, please take a seat on the floor, let's sit

"Tamam, herkese iyi günler, lütfen yere oturun,

in a circle and let's get started".

daire şeklinde oturalım ve başlayalım" demem gerektiğinde.

So it could be okay, good morning, okay, good afternoon.

Yani sorun değil, günaydın, tamam, iyi günler.

Usually that okay in a nice bright voice is enough to get people's attention.

Genellikle hoş ve parlak bir ses tonuyla söylenen bu tamam, insanların dikkatini çekmek için yeterlidir.

Okay.

Tamam aşkım.

You might also say, if I could have your attention, please.

Ayrıca dikkatinizi çekersem lütfen diyebilirsiniz.

This would be particularly useful if there's a large crowd.

Bu özellikle büyük bir kalabalık varsa faydalı olacaktır.

And maybe they're not expecting you to address them.

Belki de onlara hitap etmenizi beklemiyorlardır.

They're not expecting anyone to come and talk to them.

Kimsenin gelip kendileriyle konuşmasını beklemiyorlar.

Maybe they're waiting for a train or they're in a waiting area in the

Belki bir tren bekliyorlar ya da hastanedeki bir bekleme alanındalar

hospital and they're not expecting anyone to come and talk to them.

ve kimsenin gelip onlarla konuşmasını beklemiyorlar.

But you need to let them know about something.

Ama onlara bir konuda bilgi vermelisin.

Maybe something has happened.

Belki bir şey olmuştur.

Maybe there's a huge change of plan, like the waiting area suddenly has to

Belki de çok büyük bir plan değişikliği vardır; mesela

be closed because there is a burst pipe.

bir boru patladığı için bekleme alanı aniden kapatılmak zorunda kalmıştır.

And you have to come in and get everyone's attention and ask them

Ve içeri girip herkesin dikkatini çekmeli ve onlardan

to please move to a different space.

farklı bir yere geçmelerini istemelisiniz.

So you'd walk into the room and say,

Yani odaya girip şöyle derdiniz:

"If I could have your attention, please.

"Dikkatinizi çekebilirsem lütfen.

Hello.

Merhaba.

Okay, everybody.

Tamam millet.

If I could have your attention.

Dikkatinizi çekebilirsem.

Thank you.

Teşekkür ederim.

We have a problem.

Bir sorunumuz var.

The pipe has burst.

Boru patladı.

And so I need everybody to move out of this room and into the adjacent room".

Ben de Herkesin bu odadan çıkıp yan odaya taşınmasını istiyorum."

If you are in a planned meeting or class and you're, you're waiting

Planlanmış bir toplantıda veya dersteyseniz ve başlangıçta insanların sohbet etmeyi bırakmasını bekliyorsanız

for people to stop chattering at the beginning, then you might say,

, o zaman hazır olduğunuzda başlayacağım

when you're ready, I will begin.

diyebilirsiniz .

Although this can sometimes come across in a way that's a little abrupt.

Her ne kadar bu bazen biraz ani bir şekilde ortaya çıkabilse de.

It depends on how you deliver it.

Nasıl teslim ettiğinize bağlı.

"When you're quite ready, I will begin."

"Sen tamamen hazır olduğunda başlayacağım."

"Have you finished?"

"Bitirdin mi?"

"When you're finished, when you're finished talking, then I will begin".

"Sen bittiğinde, sen konuşmayı bitirdiğinde, ben başlayacağım."

So I'd be careful with that particular phrase.

Bu yüzden bu özel ifadeye dikkat ederim.

You could just very gently ask people to be quiet.

İnsanlardan çok nazikçe sessiz olmalarını isteyebilirsiniz.

So you could say quiet down.

O yüzden sakin ol diyebilirsin.

"Okay, everyone, quiet down, shh, shh, shh, quiet down now, please".

"Tamam millet, sessiz olun, şşş, şşş, şşş, şimdi sessiz olun lütfen".

Or you might say, settle down, if your group is quite energetic,

Ya da grubunuz oldukça enerjikse,

bouncing around, having a giggle.

etrafta zıplayıp gülüyorsa, sakinleşin diyebilirsiniz

"Okay, settle down now, settle down".

. "Tamam sakinleşin artık, sakinleşin".

Another phrase that's very similar is pipe down, to pipe

Çok benzer başka bir ifade de pipe down, to pipe

down, P I P E, pipe, pipe down.

down, BORU, boru, boru aşağıdır.

"Alright, pipe down now, pipe down".

"Tamam, şimdi boruyu kapat, boruyu kapat".

You could even ask for a bit of hush.

Hatta biraz susmanızı bile isteyebilirsiniz.

Hush.

Sus.

A bit of hush.

Biraz sus.

H U S H.

Şşt

Hush.

şşt.

"A bit of hush, please".

"Biraz sus lütfen."

If one person in particular is being disruptive, is talking,

Eğer özellikle bir kişi rahatsız edici davranıyorsa,

even though you've said,

"Okay.

siz

"Tamam.

Okay.

Good morning, everyone.

Tamam.

Herkese günaydın. Herkese

Take your seats.

oturun.

Take out your books and turn to page five.

Kitaplarınızı çıkarın ve beşinci sayfayı açın.

Alright.

Tamam.

Quiet down.

Quiet down.

Sessiz olun.

Sessiz olun" dediğiniz halde konuşuyor. .

Thank you.

A bit of hush, please".

Teşekkür ederim.

Biraz sus lütfen".

If there's still one person talking after all that, then you can single them out.

Bütün bunlardan sonra hala konuşan bir kişi varsa, onları ayırabilirsiniz.

You can call out their name.

Adlarını sesleyebilirsiniz.

You literally say,

Kelimenin tam anlamıyla

"Jacob, thank you".

"Jacob, teşekkür ederim" diyorsun

And just by saying their name, giving them a look, and saying

. Ve sadece isimlerini söyleyerek, onlara bakarak ve

thank you, then they should get the message that they need to be quiet.

teşekkür ederek, sessiz olmaları gerektiği mesajını almalılar.

If you are struggling to get people to give you their full attention, even once

Eğer insanların tüm dikkatlerini size vermelerini sağlamakta zorlanıyorsanız,

they've taken their seats, they've taken out their books, or their pamphlets, or

koltuklarına oturduktan sonra bile kitaplarını, broşürlerini, dosyalarını, evraklarını çıkarmışlar

their files, their papers, and they are sitting down, and they're relatively

ve oturuyorlar ve oturuyorlar. 'Nispeten

quiet, but they're not fully focused, then you might say, eyes to the front.

sessizler, ancak tam olarak odaklanmamışlar, o zaman diyebilirsiniz, gözleri öne bakıyor.

Or eyes on the board, or eyes on me, please.

Veya gözler tahtada veya gözler bende lütfen.

You're basically saying look at me, look at the board, or look at the front.

Temel olarak bana bak, tahtaya bak veya ön tarafa bak diyorsun.

"Eyes to the front, everyone".

"Herkesin gözleri öne."

I would use these particular phrases only with children, so this

Bu özel ifadeleri yalnızca çocuklarla kullanırdım, dolayısıyla bu

definitely suggests a higher status.

kesinlikle daha yüksek bir statüye işaret ediyor.

I wouldn't use this with people of a similar status to me, because it

Bunu benimle benzer statüdeki insanlarla kullanmam çünkü

might seem a little patronising.

biraz kibirli görünebilir.

"Okay, okay, children.

"Tamam, tamam çocuklar.

Eyes on me, please.

Gözler üzerimde lütfen.

Look at me.

Bana bakın.

Thank you".

Teşekkür ederim".

Now, if you are really struggling and people are being quite rude,

Şimdi, eğer gerçekten zorlanıyorsanız ve insanlar oldukça kaba davranıyorsa,

then you could say something like, have you quite finished?

o zaman şöyle bir şey söyleyebilirsiniz: Bitirdiniz mi?

"Jacob, have you quite finished?"

"Jacob, işin bitti mi?"

Or you could ask, if someone's continuing to talk at the back of the room,

Ya da odanın arka tarafında konuşmaya devam eden biri varsa şunu sorabilirsiniz:

"Jacob, is there something you'd like to share?

"Jacob, paylaşmak istediğin bir şey var mı?

Is there something you'd like to share with the group?"

Grupla paylaşmak istediğin bir şey var mı?"

And often they're talking about something that's, you know,

Ve çoğu zaman tartışılan konuyla ilgisi olmayan

unrelated to what's being discussed.

bir şeyden bahsediyorlar . Veya

Or they are talking about something personal that they don't

grupla paylaşmak istemedikleri kişisel bir şeyden bahsediyorlar

want to share with the group.

.

And therefore being invited to share what they're talking about with everybody

Ve bu nedenle, konuştukları şeyi herkesle paylaşmaya davet edilmek,

instantly makes them stop because they don't want to repeat it to everybody.

onları anında durduruyor çünkü bunu herkese tekrarlamak istemiyorlar.

And so that's quite a firm way of getting someone to stop.

Ve bu birisini durdurmanın oldukça sağlam bir yolu.

Again, I would only use this if you were of higher status,

Tekrar ediyorum, bunu yalnızca daha yüksek statüdeyseniz kullanırdım,

cause it can be a bit abrupt.

çünkü bu biraz ani olabilir.

If you're in a meeting, if you're at work and you are slightly higher status and

Bir toplantıdaysanız, işteyseniz ve statünüz biraz daha yüksekse ve

someone is being rude in your meeting or your presentation, and they are continuing

biri toplantınızda veya sunumunuzda kaba davranıyorsa ve konuşmaya devam ediyorsa, o zaman onu

to talk, then you can invite them,

"Kusura bakmayın, özür dilerim, özür dilerim," diyerek

"Sorry, sorry, Mr.

davet edebilirsiniz. Bay

Smith, do you have something to add to this?

Smith, buna ekleyeceğiniz bir şey var mı?

Is there something you'd like to add to this conversation?"

Bu sohbete eklemek istediğiniz bir şey var mı?"

And you invite them to share whatever it is that they're talking about.

Ve onları, hakkında konuştukları şeyi paylaşmaya davet ediyorsunuz.

You can do it in a relatively nice way, but they'll get the message.

Bunu nispeten hoş bir şekilde yapabilirsiniz, ancak mesajı alacaklardır.

Hopefully it'll make them stop talking.

Umarım bu onların konuşmayı bırakmasını sağlar.

And then you can ask,

Ve sonra şunu sorabilirsiniz:

"May I continue?

"Devam edebilir miyim?

Is it okay for me to carry on?

Devam etmemde bir sakınca var mı?

Thank you".

Teşekkür ederim".

But that can be a little sarcastic.

Ama bu biraz alaycı olabilir.

So again, be careful with that one.

Bu yüzden yine de buna dikkat edin.

Okay, so if you are in a meeting or you're a teacher of some sort and you're

Tamam, eğer bir toplantıdaysanız veya bir tür öğretmenseniz ve

going to ask students or colleagues to give you something, so give you a

öğrencilerinizden veya meslektaşlarınızdan size bir şey vermelerini isteyecekseniz, yani size bir çalışma

piece of work, then one of the common phrasal verbs that we use is hand in.

verecekseniz , o zaman kullandığımız yaygın öbek fiillerden birini kullanın. kullanım teslimdir.

"I would like your work handed in by...", and then the time.

"İşinizin teslim edilmesini istiyorum..." ve ardından zamanı.

So for example,

Örneğin,

"I'd like your homework handed in by four o'clock today", or "I'd like your homework

"Ödevinizin bugün saat 4'e kadar teslim edilmesini istiyorum" veya "Ödevinizi istiyorum"

handed in by 9am tomorrow morning".

yarın sabah sabah 9'a kadar teslim edildi".

You might ask for submissions.

Gönderim isteyebilirsiniz.

Submissions.

Gönderimler.

To submit something, that becomes your submission.

Bir şey göndermek için, bu sizin gönderiminiz haline gelir.

"Submissions are due tomorrow."

"Gönderimlerin yarın yapılması gerekiyor."

Or you could say due in.

Veya vadesi diyebilirsiniz.

"Submissions are due in tomorrow".

"Gönderimlerin yarın yapılması gerekiyor".

You could use the verb submit,

Şunu kullanabilirsiniz:

"Please submit your work tomorrow."

"Lütfen çalışmanızı yarın sabah gönderin." Veya

Or "please submit your work to me by 9am, tomorrow morning".

"lütfen çalışmanızı yarın sabah sabah 9'a kadar bana gönderin" fiili.

Opposite to hand in is to hand out.

Teslim etmenin zıttı, dağıtmaktır. Bu, sınıfta veya

This is another phrasal verb that you would definitely use in the classroom

sınıfta kesinlikle kullanacağınız başka bir deyimsel fiildir.

or within a meeting situation or in a presentation when you want

bir toplantı sırasında veya bir sunumda

to give or distribute something.

bir şey vermek veya dağıtmak istediğinizde

So a pamphlet, a piece of paper with some notes on, a diagram, perhaps, if you're

. Yani bir broşür, bazı notların bulunduğu bir kağıt parçası, bir diyagram, belki de, eğer

an examiner, then you might need to distribute and hand out the exam papers.

bir sınav görevlisiyseniz, o zaman dağıtmanız ve dağıtmanız gerekebilir. sınav kağıtlarını dağıt.

And you might call someone up to do it.

Ve bunu yapması için birini arayabilirsin.

"Tracy, please hand out today's worksheets.

"Tracy, lütfen bugünün çalışma kağıtlarını dağıt.

Thank you".

Teşekkür ederim".

And she'd come and collect the pile of worksheets and give

O da gelip çalışma sayfalarını toplar ve

one to each person in the room.

odadaki herkese birer tane verirdi.

"Now Tracy, please collect everyone's worksheets.

"Şimdi Tracy, lütfen herkesin çalışma sayfalarını topla.

Everyone, could you hand in your worksheets to Tracy?"

Millet, çalışma sayfalarınızı Tracy'ye verebilir misiniz?"

"Tracy's collecting the worksheets.

"Tracy çalışma sayfalarını topluyor.

Please hand in the worksheets to Tracy."

Lütfen çalışma sayfalarını Tracy'ye teslim edin."

Or you could tell the class,

Ya da sınıfa şöyle diyebilirsiniz:

"I will be collecting your essays at the end of the class.

"Ders sonunda yazılarınızı toplayacağım.

So have them ready."

Öyleyse onları hazırlayın."

Okay.

Tamam.

Gosh, that reminds me of being a substitute teacher.

Tanrım, bu bana yedek öğretmen olduğumu hatırlattı.

So I've been a teacher in many different settings over the years.

Yani yıllar boyunca birçok farklı ortamda öğretmenlik yaptım.

I've taught many different subjects as well.

Aynı zamanda birçok farklı konuyu da öğrettim.

And for a while I was a substitute teacher, which meant I could

Ve bir süreliğine vekil öğretmen, bu da

end up being in any class of any subject with any age of children,

sonunda her yaştaki çocuğun herhangi bir dersinin herhangi bir sınıfında yer alabileceğim anlamına geliyordu,

it depended on where the need was.

bu ihtiyacın nerede olduğuna bağlıydı.Ve

And my worst nightmares was being in kind of some of the

en kötü kabuslarım bazı okullarda olmaktı

schools in, how do I put this?

, bunu nasıl koyabilirim?

Some of the schools where it was a little bit harder, where

Biraz daha zor olan, çocukların daha çok çalıştığı okullardan bazıları,

the children were harder work.

genellikle gençler ,

Teenagers usually, 14, 15, 16-year-olds who were getting ready

GCSE'lere hazırlanan ama sınavlarına girmekle pek ilgilenmeyen

for their GCSEs but were really not interested in doing their exams.

14, 15, 16 yaşındaki çocuklar .

And I would be in a subject which I wasn't very familiar with myself,

Ve Tarih ya da Bilim gibi pek aşina olmadığım bir derste olurdum

like History or Science, and having to deliver a class based on GCSE Physics

ve dersten hoşlanmayan, umursamayan bir grup gence

to a group of teenagers who didn't enjoy the class, who didn't care about the

GCSE Fiziği temelli bir ders vermek zorunda kalırdım. iş hakkında

work and who were very excited about having a substitute teacher because

ve vekil bir öğretmene sahip olmaktan çok heyecan duyanlar çünkü

they really, really gave me a hard time.

bana gerçekten ama gerçekten zor anlar yaşattılar.

That was always quite challenging, always quite hard to get their attention.

Bu her zaman oldukça zorlayıcıydı, dikkatlerini çekmek her zaman oldukça zordu.

So I always tried to play the cool teacher in those situations.

Bu yüzden bu tür durumlarda her zaman havalı öğretmeni oynamaya çalıştım.

Especially when it was a school that was known for violence.

Özellikle de şiddet ile tanınan bir okul olduğunda.

I did have a couple of classes where fights, full fist fights

Sınıfımın arkasında 16 yaşındaki iri oğlanların birbirlerine yumruk atmasıyla

broke out with these big 16-year-old boys throwing punches at each

kavgaların, yumruk yumruğa kavgaların çıktığı birkaç dersim vardı

other at the back of my class.

.

Oh my goodness.

Aman tanrım.

And I didn't even know their names.

Ve isimlerini bile bilmiyordum.

It was so hard, but you just, you do your best.

Çok zordu ama sen elinden gelenin en iyisini yapıyorsun.

You do your best.

And I think what's most important in those situations is not to

Sen elinden geleni yap.

Ve bence bu durumlarda en önemli şey bağırmaya

ruin your voice, trying to shout.

çalışarak sesinizi bozmamak.

Often, it's better to go quiet, to be quieter, and to try and enlist

Çoğu zaman sessiz olmak, daha sessiz olmak ve odadaki başka birinin yardımına

the help of someone else in the room.

başvurmak daha iyidir .

You can usually figure out who in the room has got high status, like socially.

Genellikle odada kimin sosyal olarak yüksek statüye sahip olduğunu anlayabilirsiniz.

So you try to enlist the help of the highest status person in the room and get

Yani odadaki en yüksek statüdeki kişinin yardımını almaya ve

them to help you to control the class.

onların sınıfı kontrol etmenize yardımcı olmalarını sağlamaya çalışıyorsunuz.

Easier said than done.

Söylemesi yapmaktan kolay.

I have a lot of respect for teachers who work full-time in face-to-face educational

Yüz yüze eğitim

settings with large groups of people who don't necessarily choose to be there.

ortamlarında, orada olmayı seçmeyen büyük insan gruplarıyla tam zamanlı çalışan öğretmenlere büyük saygım var.

So usually in like a secondary school, high school setting, where children

Yani genellikle ortaokul, lise gibi ortamlarda çocuklar

really are starting to get an idea of who they are and what they want to do, but

kim olduklarına ve ne yapmak istediklerine dair bir fikir edinmeye başlıyorlar ama

they're being forced to do some lessons that they're really not interested in.

aslında ilgilenmedikleri bazı dersleri almaya zorlanıyorlar. Bu

That's the hardest.

en zoru.

So hats off to you.

O yüzden sana şapka çıkartıyorum.

I do hope you found today useful.

Umarım bugünü faydalı bulmuşsunuzdur.

Next week will be our last week of this podcast in 2023, and we will be back with

Gelecek hafta, 2023'teki bu podcast'imizin son haftası olacak ve

many more fantastic episodes in 2024.

2024'te çok daha fantastik bölümlerle geri döneceğiz.

So do tune in next week.

O halde önümüzdeki hafta bizi izlemeye devam edin.

Until next time, take very good care and goodbye.

Bir dahaki sefere kadar kendinize çok iyi bakın ve hoşçakalın.