Real English Conversation - British Culture Afternoon Tea

In today's episode, we are going to talk about a very British tradition

Bugünkü bölümde, çok iyi bir İngiliz geleneğinden bahsedeceğiz

- afternoon tea, and I'm very happy to be joined by my very good friend, Charlie.

- ikindi çayı ve çok iyi arkadaşım Charlie'nin bana katılmasından çok mutluyum.

Hello!

Merhaba!

Hello.

Thank you very much for having me.

Merhaba.

Bana sahip olduğunuz için çok teşekkür ederim.

You're welcome.

Rica ederim.

I'm really, really pleased that you've decided to join me today.

Bugün bana katılmaya karar verdiğin için gerçekten çok mutluyum.

So, Charlie, how do you feel about afternoon tea?

Charlie, ikindi çayı hakkında ne düşünüyorsun?

Well, food in general is probably my favourite topic to talk about, and

Eh, genel olarak yemek, muhtemelen konuşmayı en sevdiğim konu ve

afternoon tea, I like it very much.

ikindi çayı, onu çok seviyorum.

Um, I suppose it's one of those things that I don't have...

Um, sanırım bu bende olmayan şeylerden biri...

it's a treat for me.

benim için bir ziyafet.

And it's something that perhaps me and a family friend will do

Ve belki de benim ve bir aile dostumun doğum gününde yapacağımız

on a birthday or like I say, is a special treat rather than it being

bir şey ya da dediğim gibi , evde düzenli olarak yaptığım bir şey

something that I do regularly at home.

olmaktan çok özel bir muamele .

Um, but I have to say that life has got rather boring for me because

Ama söylemeliyim ki hayat benim için oldukça sıkıcı oldu çünkü

I try not to eat too much refined sugar, trying to be healthy.

çok fazla rafine şeker yememeye, sağlıklı olmaya çalışıyorum.

So, that does change afternoon tea a little bit for me.

Yani, bu benim için ikindi çayını biraz değiştiriyor.

Um, but the joy of afternoon tea is that it's not all about the cakes.

Ama ikindi çayının sevinci, her şeyin keklerle ilgili olmaması.

Well, that brings me very, um, nicely onto what afternoon tea actually

Pekala, bu beni ikindi çayının gerçekte ne içerdiğine çok güzel bir şekilde getiriyor

consists of because some people may never have experienced this tradition.

çünkü bazı insanlar bu geleneği hiç yaşamamış olabilir.

So, afternoon tea, as the name suggests, obviously has tea as a-- a main component,

Yani, ikindi çayı, adından da anlaşılacağı gibi, ana bileşen olarak çay içerir,

but it also consists of sandwiches and scones, and pastries or cakes.

ancak aynı zamanda sandviçler ve çörekler ve hamur işleri veya keklerden oluşur.

So, let's start with the origins of afternoon tea.

Öyleyse, ikindi çayının kökenleriyle başlayalım.

It actually started back in the 1840s with the Duchess of Bedford,

Aslında 1840'larda Bedford Düşesi

Anna, I believe her name was.

Anna ile başladı, sanırım adı buydu.

She was hungry between lunch and dinner.

Öğle ve akşam yemeği arasında acıktı.

And so, she asked for some sandwiches and some, some cakes, some pastries to be

Bu yüzden ona biraz sandviç, biraz kek, biraz hamur işi

brought to her and she enjoyed doing this.

getirilmesini istedi ve bunu yapmaktan zevk aldı.

So, she did it again and again, and eventually Queen Victoria dropped in.

Yani, tekrar tekrar yaptı ve sonunda Kraliçe Victoria devreye girdi.

She would obviously working in high circles back then, um, back

Belli ki o zamanlar yüksek çevrelerde çalışacaktı, um,

then as if she still survives now.

sanki şimdi hala hayattaymış gibi.

Queen Victoria joined her and this then became a tradition because once

Kraliçe Victoria ona katıldı ve bu daha sonra bir gelenek haline geldi çünkü

the Queen does something, at least in the past, everyone took note.

Kraliçe bir kez bir şey yaptığında, en azından geçmişte herkes not aldı.

So, sandwiches.

Yani, sandviçler.

Now the sandwiches of an afternoon tea are quite delicate.

Şimdi ikindi çayının sandviçleri oldukça hassas.

Uh, as far as I know, you tend to cut off the crusts and if you are having afternoon

Ah, bildiğim kadarıyla, kabukları kesme eğilimindesiniz ve

tea in a restaurant or a hotel, they actually serve them as little rectangles.

bir restoranda veya otelde ikindi çayı içiyorsanız, aslında onlara küçük dikdörtgenler olarak hizmet ediyorlar.

Is that your experience?

Bu senin deneyimin mi?

That's true.

Bu doğru.

Yeah.

Crusts cut off and they're meant to be like finger sandwiches.

Evet.

Kabuklar kesilir ve parmaklı sandviçler gibi olmaları gerekir.

So, it's also meant to be very delicate, very dainty and something that you can

Bu nedenle, aynı zamanda çok hassas, çok zarif ve

hold with one hand and eat in a very ladylike fashion without necessarily

bir elinizle tutabileceğiniz ve

spilling the contents down your lap or getting your face or fingers all mucky.

içindekileri kucağınıza dökmeden veya yüzünüzü veya parmaklarınızı bulandırmadan çok hanımefendi bir şekilde yiyebileceğiniz bir şey olması gerekiyordu.

Absolutely.

Kesinlikle.

Because one thing we haven't mentioned is the afternoon tea really

Çünkü bahsetmediğimiz bir şey, ikindi çayının

now is a social thing, isn't it?

artık gerçekten sosyal bir şey olduğu, değil mi?

It's about spending time with your friends and family, or

Arkadaşlarınla ​​ve ailenle vakit geçirmekle,

maybe even, uh, a business event.

hatta belki bir iş etkinliğiyle ilgili.

So, you might take your clients out for afternoon tea to discuss business.

Bu nedenle, iş görüşmeleri için müşterilerinizi ikindi çayına götürebilirsiniz.

So, you don't want to be there with a mouthful, two hands on your

Yani, bir ağız dolusu, iki eliniz

sandwich, having a mouthful of food and then trying to discuss things.

sandviçinizde, bir ağız dolusu yemek yerken ve sonra bir şeyleri tartışmaya çalışırken orada

So, all very dainty, very light.

olmak istemezsiniz . Yani hepsi çok zarif, çok hafif.

Um, savoury part to the afternoon tea.

İkindi çayının tuzlu kısmı.

And also because you're gonna have dinner afterwards as well, right?

Ayrıca daha sonra akşam yemeği yiyeceksin, değil mi?

So not eating crust.

Yani kabuk yemeyin.

I mean, that just makes me think of what my mum always used to say

Demek istediğim, bu bana annemin her zaman söylediği

is that you have to eat your crust because crust make your hair curly.

, kabuğunu yemelisin çünkü kabuk saçlarını kıvırcık yapar diye düşündürdü.

Have you heard that?

Bunu duydun mu?

I've heard that, or that you'll get hair on your chest.

Bunu duydum, yoksa göğsünde kıl olacak.

Oh...

Ah...

If you eat the crust.

Eğer kabuğu yersen.

If you do or you don't?

Yaparsan ya da yapmazsan?

If you do!

Yaparsan!

If you do, you'll get hairs on your chest?

Eğer yaparsan, göğsünde kıl mı olacak?

Yeah. I'm sure I've heard that before.

Evet. Bunu daha önce duyduğuma eminim.

I obviously recognise that that was a load of rubbish.

Açıkçası bunun bir çöp yükü olduğunun farkındayım.

So, I enjoyed the crust.

Yani, kabuğun tadını çıkardım.

I think I'd prefer the crust more than any other part of the bread, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, ekmeğin diğer kısımlarından daha çok kabuğunu tercih ederim.

Really?

Yok canım?

Yeah.

Especially if it's, um, like I love the end of the bread as well.

Evet.

Özellikle de ekmeğin sonunu sevdiğim gibiyse.

I know that's quite controversial.

Bunun oldukça tartışmalı olduğunu biliyorum.

Usually people, you know, fight for not having that, the end of the bread,

Genelde insanlar, bilirsiniz, ekmeğin sonu buna sahip olmadığı için kavga eder,

but I, I like the end of the bread and yeah, a really crusty crust.

ama ben, ben, ekmeğin sonunu severim ve evet, gerçekten huysuz bir kabuk.

Do you know what the end of the bread is called?

Ekmeğin sonuna ne denir biliyor musunuz?

It has a name?

Bir adı var mı?

I only found this out recently.

Bunu daha yeni öğrendim.

No?

It's called the heel, the heel of the bread.

Numara?

Ekmeğin topuğu, topuğu denir.

I think I've got that right.

Sanırım buna hakkım var.

I'm sure my listeners will now be Googling, “The end of the bread.

Dinleyicilerimin artık Google'a bakacağından eminim, “Ekmeğin sonu.

Is it called the heel?”

Topuk denir mi?”

But yeah, I think it's called the heel.

Ama evet, sanırım buna topuk deniyor.

Okay.

Um, yeah, I only have that.

Peki.

Evet, bende sadece o var.

If we are running low on bread and I'm desperate for toast or

Ekmeğimiz azalıyorsa ve çaresizce tost ya

a sandwich, then I'll have it.

da sandviç istiyorsam, onu yerim.

If that's all there is.

Hepsi bu kadarsa.

But otherwise...

Ama aksi halde...

It also tends to be thicker.

Aynı zamanda daha kalın olma eğilimindedir.

It tends to be thicker than the rest of the bread.

Ekmeğin geri kalanından daha kalın olma eğilimindedir.

And I am someone who loves the thick piece of bread.

Ve ben kalın ekmeği seven biriyim.

I remember my family always used to-- laugh at me and still remind me of

Ailemin her zaman bana güldüğünü hatırlıyorum ve hala bana

this, of me, of this to this day.

bunu, beni, bugünü hatırlatıyor.

That when I was a little girl, I was a little bit overweight when I was

Küçük bir kızken, gençken biraz fazla

younger and partly because I loved bread and butter and we would get unsliced

kiloluydum ve kısmen tereyağını ve ekmeği sevdiğimden ve dilimlenmemiş

bread and so I would come in and try and cut myself a slice of bread, and

ekmek alacağımızdan içeri girip kendime bir dilim ekmek kesmeyi deneyecektim

it would start at the top, like a-- a proper slice, you know, quite thin.

. en baştan başlardı, a-- uygun bir dilim, bilirsiniz, oldukça ince.

And then it would just get thicker and thicker and thicker.

Ve sonra sadece daha kalın, daha kalın ve daha kalın olurdu.

Like a wedge.

Bir kama gibi.

A wedge.

Bir kama.

We used to call it a doorstop, and then I'd put butter on it and I was happy.

Eskiden kapı süsü derdik, üzerine tereyağı sürerdim ve mutluydum.

In heaven.

Cennette.

Absolutely.

Kesinlikle.

In bread heaven.

Ekmek cennetinde.

Bread heaven, white bread, butter..

Ekmek cenneti, beyaz ekmek, tereyağı..

Wow!

..massive wedge.

Vay canına!

..büyük kama.

Very happy.

Çok mutlu.

Do you eat much bread now?

Şimdi çok ekmek yiyor musun?

No.

Hayır.

I think in order to, in order to maintain a weight, I suppose I recognise that

Sanırım kilomu korumak için, sanırım bunun benim

for me, and this is purely personal, bread, I, I can't enjoy too much bread.

için farkındayım ve bu tamamen kişisel, ekmek, ben, ben, çok fazla ekmeğin tadını çıkaramıyorum.

I love it.

Bayıldım.

And I have it again as a special treat, but I do enjoy gluten free bread.

Ve yine özel bir muamele olarak aldım, ama glütensiz ekmeğin tadını çıkarırım.

Mm-hmm.

There are so many varieties out there, actually that brown bread.

Mm-hmm. Dışarıda o kadar çok çeşit var ki, aslında o esmer ekmek.

Uh, so I don't allow myself to have too much, but when I do have it, I am reminded

Uh, bu yüzden çok fazla şeye sahip olmama izin vermiyorum, ama sahip olduğumda, hatırladım

of, yeah, good times when I was younger.

, evet, gençliğimdeki güzel zamanlar.

So, if you are enjoying afternoon tea, what kind of, uh, filling

Peki, ikindi çayının tadını çıkarıyorsan,

would you expect in a sandwich?

bir sandviçte ne tür bir dolgu beklersin?

So generally you can expect things..

Yani genel olarak bir şeyler bekleyebilirsiniz..

It depends on where you are going, but usually you'd have,

Nereye gittiğinize bağlı, ama genellikle

was it salmon and cream cheese?

somon ve krem ​​peynir mi olurdunuz?

Mm-hmm.

Mm-hmm.

You'd have maybe egg mayonnaise, cucumber sandwiches.

Belki yumurtalı mayonez, salatalıklı sandviçler yersin.

Oh, cucumber sandwiches.

Ah, salatalıklı sandviçler.

Cucumber sandwiches.

Salatalıklı sandviçler.

It sounds, it sounds so wrong, but it's so good.

Kulağa çok yanlış geliyor, ama çok iyi.

Mm-hmm

Ama onları taze almalısın

But you've gotta have them fresh.

.

You've gotta have them at the time that you're making them 'cause

Bunları yaptığınız zaman almalısınız çünkü

otherwise the liquid, the, the moisture from the cucumber gets into

aksi halde salatalıktaki sıvı, nem, ekmeğin içine girer

the bread and it makes it soggy.

ve ekmeği ıslanır.

And we don't want..

Ve istemiyoruz..

Yeah. We don't want soggy sandwiches.

Evet. Islak sandviç istemiyoruz.

We don't want soggy sandwiches.

Islak sandviç istemiyoruz.

Coronation chicken.

Coronation tavuğu.

That's another one I've seen quite a few times.

Bu, birkaç kez gördüğüm başka biri.

Yeah, that's kind of like a curried chicken, isn't it?

Evet, bu biraz körili tavuk gibi, değil mi?

That was actually invented for the Queen's coronation.

Bu aslında Kraliçe'nin taç giyme töreni için icat edildi.

Yeah.

Yeah, absolutely.

Evet.

Evet kesinlikle.

With apricots in it.

İçinde kayısı olan.

Dried apricots – it's delicious.

Kuru kayısı - çok lezzetli.

I'm a vegetarian, but I can still enjoy it with fake chicken.

Ben vejeteryanım ama yine de sahte tavukla yiyebilirim.

But yeah, so delicious.

Ama evet, çok lezzetli.

It's definitely worth a try.

Kesinlikle denemeye değer.

Yeah, and prawn mayonnaise.

Evet ve karides mayonez.

Of course. Yep.

Tabii ki. Evet.

Prawn mayonnaise. Yeah.

And with the egg, you mentioned egg mayonnaise.

Karides mayonez. Evet. Ve yumurta ile yumurta mayonezinden bahsettin.

And that could be like egg and cress.

Ve bu yumurta ve tere gibi olabilir.

Yeah.

It would be egg mayonnaise with crest or egg mayonnaise with tomato sometimes.

Evet. Bazen armalı yumurtalı mayonez, bazen domatesli yumurtalı mayonez olurdu.

Yeah.

Evet.

Yeah.

And then you might have a ham and mustard.

Evet.

Sonra jambon ve hardal yiyebilirsin.

Just basic, straightforward or a cheese sandwich.

Basit, basit veya peynirli sandviç.

Cheese sandwich.

Peynirli sandviç.

Cheese and tomato.

But again, it's I suppose it's also making sure that same with the egg, you've got

Peynir ve domates.

Ama yine de, sanırım aynı zamanda yumurta ile aynı şeyi

to have the mayonnaise and things like that to make sure that binds together.

sağlıyor, mayonez ve bunun gibi şeylerin birbirine yapışmasını sağlamak için almalısınız.

So, again, when you're eating it, it's not all falling out all over your lap.

Yani, yine, onu yerken, hepsi kucağınıza dökülmüyor.

No.

Now thinking about cucumber sandwiches.

Hayır.

Şimdi salatalıklı sandviçleri düşünüyorum.

I for a very short time, I don't know if you know this, Charlie,

Çok kısa bir süreliğine, bunu biliyor musun bilmiyorum Charlie,

I worked at Buckingham Palace.

Buckingham Sarayı'nda çalıştım.

I didn't know that.

Bunu bilmiyordum.

You didn't know this?

Bunu bilmiyor muydunuz?

So, this was actually after we were at uni together.

Yani, bu aslında biz birlikte üniversitedeyken oldu.

And when I first moved to London, I was very poor.

Ve Londra'ya ilk taşındığımda çok fakirdim.

I'd been a student for years and had no savings – moved to

Yıllardır öğrenciydim ve hiç birikimim yoktu –

London to come and do my masters.

gelip yüksek lisans yapmak için Londra'ya taşındım.

And I just took all the work that was available to me which involved

Ve benim elimde olan,

you know, doing waiting on jobs.

bildiğiniz gibi, bekleyen işleri de içeren tüm işleri aldım.

So, being a waitress and, and a hostess and things like this.

Garsonluk ve hosteslik ve bunun gibi şeyler.

And I ended up working for a company that supplied the waitstaff

Ve

for the Queen's Garden Parties.

sonunda Kraliçe'nin Bahçe Partileri için garson tedarik eden bir şirkette çalışmaya başladım.

Wow!

So, I spent a summer serving, you know, some very important people in

Vay!

Yani, bir yaz geçirdim, bilirsiniz,

the in Buckingham Palace Gardens, and they served cucumber sandwiches

Buckingham Sarayı Bahçeleri'ndeki bazı çok önemli insanlara hizmet ettiler ve

there and it had like a mint, kind of like, like dressing on it as well.

orada salatalıklı sandviçler servis ettiler ve üzerinde nane gibi, bir nevi pansuman gibi bir şey vardı.

It was absolutely delicious.

Kesinlikle lezzetliydi.

And the thing with cucumber sandwiches is they have to be on white bread.

Ve salatalıklı sandviçlerle ilgili olan şey, beyaz ekmek üzerinde olmaları gerektiğidir.

It's definitely a white bread sandwich.

Kesinlikle beyaz ekmekli bir sandviç.

Well, at least that's how the Queen has it.

En azından Kraliçe böyle.

Really?

Yeah, yeah.

Yok canım?

Evet evet.

And it was so structured as well for the Queen when she would come out they'd

Ve Kraliçe için de öyle yapılandırılmıştı ki, dışarı çıktığında

be saying right, “The Queen will appear at the door at 12:05.” so, that's when

“Kraliçe 12:05'te kapıda görünecek” diyorlardı. işte o zaman

the tea must the-- the pots must be boiled, and then she will make her way

çayın-- tencerelerin kaynatılması gerekiyor ve sonra

through the crowd talking to people.

kalabalığın içinden insanlarla konuşarak geçecek.

“And by 12:13 she'll be taking her seat,” and this is when her tea bag

"Ve 12:13'e kadar koltuğuna oturacak" ve işte o zaman çay poşeti

must go in and it must sit in her in her tea cup for I don’t know.

içeri girmeli ve çay bardağına oturmalı çünkü bilmiyorum.

She probably didn't have bags actually I didn't prepare her

Muhtemelen poşetleri yoktu aslında

tea, but it was very rigid.

çayını ben hazırlamadım ama çok sertti.

The schedule for serving her tea and-- and food.

Çay ve yemek servisi için program.

Wow.

So, yes, that's what I think of when I think of cucumber sandwiches, is royalty.

Vay.

Yani evet, salatalıklı sandviçleri düşündüğümde aklıma gelen bu, kraliyet ailesi.

Yeah, it's definitely seen as a very posh, you know, people would

Evet, kesinlikle çok lüks olarak görülüyor, bilirsiniz, insanlar

say, “Well, that's quite posh.”

"Eh, bu oldukça lüks" derdi.

Yeah.

Cucumber sandwiches.

Evet.

Salatalıklı sandviçler.

Yeah.

And you take the skin off the cucumber, don't you?

Evet. Ve salatalığın derisini çıkarıyorsun, değil mi?

So that's Yeah, at least that's how we did it there.

Yani evet, en azından orada böyle yaptık.

And moving on after our little selection of sandwiches, you move on to the next

Ve küçük sandviç seçimlerimizden sonra, bir sonraki

part, which is ‘scone’, or ‘scone’?

kısma geçiyorsunuz, 'çörek' veya 'çörek'?

There's a lot of controversy about how you pronounce this word.

Bu kelimeyi nasıl telaffuz ettiğiniz konusunda çok fazla tartışma var.

Is it ‘scone’?

'Çörek' mi?

Or is it ‘scone’?

Yoksa 'çörek' mi?

How do you pronounce it?

Bunu nasıl telafuz edersin?

Well, to be honest with you, I think I've said it both ways, several

Dürüst olmak gerekirse,

times in my life, but I think ‘scone’ is what I tend to go with.

hayatımda birkaç kez her iki şekilde de söyledim, ama sanırım 'çörek' ile gitmeye eğilimliyim.

Mm-hum.

Hımm.

Yeah.

From what I'm told that is the majority rule.

Evet.

Bana söylendiği kadarıyla çoğunluk kuralı bu.

So, the majority of people do say ‘scone’ and that's considered the most

Yani, insanların çoğu 'çörek' der ve bunu söylemenin en

correct way to say it, but some people do, say ‘scone’, and that's okay, too.

doğru yolu olarak kabul edilir, ancak bazı insanlar 'çörek' der ve bu da sorun değil.

Now, with your ‘scone’, you will have jam and cream.

Şimdi 'çöreğiniz' ile reçel ve kremanız olacak.

That's the custom, you can't have a scone without jam and cream.

Gelenek bu, reçelsiz ve kremasız çörek yiyemezsiniz.

But the question is, in what order?

Ama soru şu ki, hangi sırayla?

Do you put the jam and cream onto your scone?

Reçel ve kremayı çöreğinize koyar mısınız?

It's definitely different, isn't it?

Kesinlikle farklı, değil mi?

Is it Devon and Cornwall, they're the ones that determine, you know,

Devon ve Cornwall mı, belirleyenler onlar, bilirsiniz,

some will say in Devon, it's one way in Cornwall, it's the other?

bazıları Devon'da, Cornwall'da bir yol, diğer diyebilir mi?

And I don't know the answer to that.

Ve bunun cevabını bilmiyorum.

But I would probably say, I don't have the cream, I have to say.

Ama muhtemelen derdim, kremam yok, söylemeliyim.

But if I was, I’d probably put that on first because it's like the butter.

Ama olsaydım, muhtemelen önce onu koyardım çünkü tereyağı gibi.

Right?

Doğru? Ve önce bir sandviçin üzerine tereyağını, ardından kremayı sürüyorsunuz.

And you put the butter on a sandwich first and then the cream.

So, that's what, that's what I would do.

Yani, olan buydu, ben de böyle yapardım.

But I think it's personal preference.

Ama bence kişisel tercih.

I'm really impressed that you know about the Devon and the Cornwall thing there.

Devon ve Cornwall olayını biliyor olman beni gerçekten etkiledi.

But um, the answer to your question is Devon, they say that you

Ama sorunuzun cevabı Devon,

should put the cream on first.

önce kremi sürmeniz gerektiğini söylüyorlar.

So, anyone in Devon would suggest cream goes first and then jam goes on last.

Yani, Devon'daki herkes önce kremanın sonra reçelin en son gitmesini önerir.

But if you're in Cornwall, they say that the jam goes on first

Ama Cornwall'daysanız, önce reçelin

and the cream goes on afterwards.

sonra kremanın sürdüğünü söylüyorlar.

I think I'm like you.

sanırım ben de senin gibiyim

I think I’d put the cream on and then the jam.

Sanırım kremayı ve ardından reçeli koyardım.

Yeah.

Evet.

Yeah.

Do you spread it or do you use a spoon?

Evet.

Yayıyor musunuz yoksa kaşık kullanıyor musunuz?

I use a spoon.

kaşık kullanıyorum.

Yeah.

But then I do flatten it out with the spoon.

Evet.

Ama sonra kaşıkla düzeltiyorum.

So, it's not too messy.

Yani, çok dağınık değil.

It's funny because I don't like cream.

Komik çünkü kremayı sevmiyorum.

And I will not have cream with anything else.

Ve başka hiçbir şeyle krema almayacağım.

It has to be a part of the scone.

Çöreğin bir parçası olmalı.

Yeah, okay.

Evet tamam.

Yeah.

Evet.

Yes. see I'm just a jam, straight jam...

Evet. bak ben sadece bir reçelim, dümdüz reçel...

And the scone has to have raisins.

Ve çörekte kuru üzüm olmalı.

It has to have raisins none of the plain...

Sade kuru üzüm olmamalı...

A fruit scone.

Meyveli çörek.

None of the plain stuff.

Sade şeyler yok.

Yeah.

So, you can have a fruit scone, which’s got raisins, currents in it or a savoury

Evet.

Yani, içinde kuru üzümlü, akıntılı veya tuzlu bir

scone, I think it's referred to if it isn’t-- if it isn't a fruit scone.

çörek olan bir meyveli çörek alabilirsin, eğer değilse, eğer meyveli bir çörek değilse anılır sanırım.

It's a savoury scone.

Bu lezzetli bir çörek.

Or you have cheese scone.

Ya da peynirli çörek var.

Oh, I've never had....

Oh, ben hiç....

Oh. Yeah.

There's scones with cheese now.

Oh. Evet. Şimdi peynirli çörekler var.

So, what do you do with those put butter on them?

Peki, üzerlerine tereyağı sürenleri ne yapıyorsunuz?

Butter or you can have a-- a sort of cream cheese and chive spread.

Tereyağı ya da bir çeşit krem ​​peynir ve frenk soğanı yiyebilirsiniz.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

And do you like your scone warm?

Ve çörekinizi sıcak sever misiniz?

I do.

Yaparım.

Yes.

Evet.

Yeah.

I mean, I will accept a cold scone.

Evet.

Yani, soğuk bir çörek kabul edeceğim.

But if it can be warmed – delicious.

Ama ısıtılabilirse - lezzetli.

Yeah, 'cause they can be quite dry I think it can dry your mouth out.

Evet, çünkü oldukça kuru olabilirler, bence ağzını kurutabilir.

But if they're warm, it's-- they're just a bit softer and they melt

Ama eğer sıcaklarsa, biraz daha yumuşaktırlar ve

a little bit more in your mouth.

ağzınızda biraz daha erirler.

Yeah.

Evet.

I'm getting hungry now.

Artık acıkıyorum.

I know me too.

Ben de beni biliyorum.

So, after that, if you're not completely full by this point, then you're going

Yani, bundan sonra, bu noktada tamamen

to move onto the cake or the pastries.

doymadıysanız, pastaya veya hamur işlerine geçeceksiniz.

I think traditionally it was just cake.

Bence geleneksel olarak sadece pastaydı.

So, you'd have a Victoria sponge.

Yani, bir Victoria süngerin olacak.

If it was summertime.

Yaz mevsimi olsaydı.

And you'd have a fruit cake some form of fruitcake if it was wintertime.

Ve kış mevsimi olsaydı, bir çeşit meyveli kek alırdın.

But from experience when you go and have afternoon tea these days, they

Ama bugünlerde gidip ikindi çayı içtiğinizde edindiğiniz deneyime göre,

will have a selection, a variety of all sorts of different pastries or

bir seçim, her türden farklı hamur işleri veya

cakes and they're usually quite small little delicate things very beautiful.

kekler olacaklar ve genellikle oldukça küçük, narin şeyler çok güzeller.

Very hard to finish at all.

Hiç bitirmek çok zor.

So, I always need a doggy bag to take away the leftovers.

Bu yüzden, artıkları almak için her zaman bir köpek çantasına ihtiyacım var.

It's funny that it's called a doggy bag, for those of you listening who

Dinleyenleriniz için

have no idea what I'm talking about.

neden bahsettiğim hakkında hiçbir fikri

If you're eating at a restaurant, or a cafe and you haven't finished your

olmayanlar için buna köpek çuvalı denmesi komik . Bir restoranda veya bir kafede yemek yiyorsanız ve

food, but you-- you're done and you need to go because you're full or

yemeğinizi bitirmediyseniz, ama-- işiniz bittiyse ve doyduğunuz için veya

because time is pressing, you can ask for a doggy bag and this means that

zaman daraldığı için gitmeniz gerekiyorsa, bir yemek isteyebilirsiniz. köpek çantası ve bu

they'll take the food and place it into a takeaway box or bag so that you can

, yiyecekleri alacakları ve eve götürüp daha sonra bitirebilmeniz için

take it home and finish it off later.

bir paket servis kutusuna veya çantasına koyacakları

And it's called a doggy bag but it's not for dogs.

anlamına gelir. Ve buna köpek çantası deniyor ama köpekler için değil.

No, and it makes it sound horrible.

Hayır ve kulağa korkunç geliyor.

I know.

Biliyorum.

But it's a very nice thing.

Ama bu çok güzel bir şey.

Very nice thing, because the food is so delicious.

Çok güzel bir şey çünkü yemekler çok lezzetli.

And sometimes it's even better the next day or cold.

Ve bazen ertesi gün ya da soğuk daha da iyidir. Ayrıca,

And plus, you don't feel like you're insulting the restaurant

yemeğinizi bitirmeyerek

by not finishing your meal.

restorana hakaret ettiğinizi de hissetmiyorsunuz

Yeah, absolutely.

. Evet kesinlikle.

And usually, you pay a lot of money for-- for the afternoon tea, so

Ve genellikle, ikindi çayı için çok para ödersiniz, böylece

you don't want to waste anything.

hiçbir şeyi boşa harcamak istemezsiniz.

But do you have...

Ama gerçekten...

you're a really good baker actually, aren't you?

gerçekten iyi bir fırıncısın, değil mi?

You bake your own cakes?

Kendi keklerini mi pişiriyorsun?

I do.

Yaparım.

I like baking, I wouldn't say I'm great.

Yemek yapmayı severim, harika olduğumu söyleyemem.

There are some things that I'm better at than other things.

Diğer şeylerden daha iyi olduğum bazı şeyler var.

I feel like I'm known for my Christmas cake.

Noel pastamla tanınıyormuşum gibi hissediyorum.

And I have orders now, at...

Ve şimdi siparişlerim var,

as I'm coming up to Christmas, people put their orders in for my Christmas

Noel'e yaklaşırken, insanlar

cake, which is a very heavy fruit cake, with then a layer of marzipan

çok ağır bir meyveli kek olan Noel pastam için siparişlerini verdiler, daha sonra bir kat badem ezmesi

and a layer of icing over the top

ve üzerine bir kat krema. bunun üstü

of that.

But with a very special ingredient.

.

Ama çok özel bir malzemeyle.

Yes, brandy.

Evet, brendi.

There's quite a little bit of..

Biraz var..

and I think that's probably why mine is so popular is because I'm a little

ve sanırım benimkinin bu kadar popüler olmasının nedeni muhtemelen bu, çünkü

heavy handed with the branding.

markalaşma konusunda biraz ağırım.

So, you're not allowed to drive, when you have a slice of my Christmas cake?

Yani benim Noel pastamdan bir dilim varken araba kullanmana izin yok mu?

So, I really enjoy making that.

Yani, bunu yapmaktan gerçekten zevk alıyorum.

Sponge?

Sünger?

I'm not so bad with.

O kadar kötü değilim.

Meringues?

Beze mi?

I've never mastered the art of meringues.

Beze sanatında asla ustalaşmadım.

Ever.

Durmadan.

Really?

What do they do?

Yok canım?

Onlar ne yapar?

They just end up sticky or not rising properly?

Sadece yapışkan mı oluyorlar yoksa düzgün bir şekilde yükselmiyorlar mı?

Burning them!

Onları yakmak!

Oh!

Just yeah, not—not-- but I think out of cooking and baking, so making more

Ey! Sadece evet, değil - değil - ama yemek pişirmeyi ve fırınlamayı düşünüyorum, bu yüzden daha

savoury things and baking sweet stuff.

lezzetli şeyler yapmak ve tatlı şeyler pişirmek.

I definitely prefer the sweet stuff.

Kesinlikle tatlı şeyleri tercih ederim.

I think it's my decoration at the end that perhaps is a little lacking.

Sanırım sonunda biraz eksik olan benim dekorasyonum.

The taste-- the flavour’s, good.

Tadı-- tadı güzel.

The decoration...

Dekorasyon...

I remember I tried one year to make my sister a cake.

Kız kardeşime pasta yapmak için bir yıl uğraştığımı hatırlıyorum.

And I was going to decorate it like Hansel and Gretel.

Ve onu Hansel ve Gretel gibi süsleyecektim.

And so, what I wanted was to make a roof out of cereal.

Ve böylece, mısır gevreğinden bir çatı yapmak istedim.

So, say like Weetabix or shredded wheat or something to make

Yani, Weetabix veya rendelenmiş buğday veya

it look like a thatched roof.

sazdan çatı gibi görünmesi için başka bir şey söyleyin.

Then I was going to have sweets, around the window frames all of these things.

Sonra şekerleme yapacaktım, pencere çerçevelerinin etrafında tüm bu şeyler.

And I had this perfect idea in my head, what it was going to look like.

Ve kafamda nasıl görüneceğiyle ilgili mükemmel bir fikir vardı.

And it looked nothing like that.

Ve hiçbir şeye benzemiyordu.

The cereal kept on falling off the roof.

Tahıl çatıdan düşmeye devam etti.

Oh, no.

Oh hayır.

Yeah.

And just everything that I had in mind.

Evet.

Ve sadece aklımdaki her şey.

You know, it just it looked like a mess.

Bilirsin, sadece bir karmaşa gibi görünüyordu.

It looked like an absolute mess.

Mutlak bir karmaşa gibi görünüyordu.

So..

But tasted good?

Yani..

Ama tadı güzel mi?

It tasted good.

Tadı güzel.

Yes.

Evet.

So, we enjoyed the taste.

Yani tadına bayıldık.

And Harriet sort of raved about how good it tasted.

Ve Harriet tadı ne kadar güzel diye övdü.

But there were no photos of it.

Ama hiç fotoğrafı yoktu.

Oh bless.

eyvallah.

I I made Jacob's, my son Jacob's first birthday cake, because he

Oğlum Jacob'ın ilk doğum günü pastasını Jacob'a yaptım çünkü

has a dairy allergy, as you know.

bildiğiniz gibi süte alerjisi var.

And I wanted to make the most delicious cake.

Ve en lezzetli pastayı yapmak istedim.

But because of the dairy allergy, I had to, I think I used

Ama süt alerjisi yüzünden mecbur kaldım, sanırım onu

banana to bind it or something.

​​bağlamak için muz falan kullandım.

And-- I put it in the oven and the instruction said you need to put a

Ve-- onu fırına koydum ve talimat

knife into it when the time is done.

, zamanı geldiğinde içine bir bıçak koyman gerektiğini söyledi.

And then if the knife comes out clean, it means the cake

Sonra bıçak temiz çıkıyorsa kek

is cooked all the way through.

tamamen pişmiş demektir.

So...

I know where this is going, I know where this is going.

Yani... Bunun nereye gittiğini biliyorum, nereye gittiğini biliyorum.

Okay.

Peki. Bıçağı içeri sokup çekmeye devam ettim.

I kept putting the knife in and pulling it out.

And then it kept coming out sticky.

Ve sonra yapışkan çıkmaya devam etti.

And I was like, “Oh no!” So, I kept putting it back in the oven for a little

Ben de "Oh hayır!" dedim. Bu yüzden, orijinal pişme süresinin iki katı

more time, a little more time until eventually it had been in the oven for

olana kadar, biraz daha, biraz daha

twice as long as its original bake time.

fırına geri koymaya devam ettim .

And I thought this can't be right.

Ve bunun doğru olamayacağını düşündüm.

And it was starting to go black and hard around the outside.

Ve dışarısı kararmaya ve sertleşmeye başlamıştı.

So, I thought this is just burning.

Yani, bunun sadece yandığını düşündüm.

So, I took it out and I cut it in half.

Bu yüzden onu çıkardım ve ikiye böldüm.

And I let some cool and I tried some and it was it was delicious.

Ve biraz soğumaya bıraktım ve biraz denedim ve çok lezzetliydi.

And then I realised the reason it was sticky is because of the banana.

Sonra yapışkan olmasının sebebinin muz olduğunu anladım.

And it was always going to be sticky.

Ve her zaman yapışkan olacaktı.

But I'd now burnt the entire cake.

Ama şimdi tüm pastayı yakmıştım.

So, what I had to do was like carve a wedge off the top and off the sides just

Yani, yapmam gereken, sadece iç kısımdaki daha yumuşak şeyleri korumak için

to save the softer stuff on the inside.

üstten ve yanlardan bir kama oymak gibiydi

And then I think I used green icing to decorate it because , or green you know

. Ve sonra sanırım onu ​​süslemek için yeşil krema kullandım çünkü ya da yeşil, bilirsiniz

the kind of softer not the hard icing.

, sert krema değil, daha yumuşak olanı.

Oh.

Ey.

You know, like you mix with butter, but I'm used like a ma-- yeah, it was a mess.

Bilirsin, senin tereyağla karıştırdığın gibi, ama ben bir anne gibi-- evet, berbattı.

It was a mess.

And so, I bought a cake to go alongside it for the guests.

Dağınıktı.

Ben de misafirler için yanına gitmek için bir pasta aldım.

And lo and behold, hardly anyone tried my cake.

Ve işte, pek kimse pastamı denemedi.

Oh, I would have tried it.

Ah, deneyecektim.

I love banana cake and actually not eating sugar.

Muzlu keki severim ve aslında şeker yemem.

Bananas naturally sweeten the cake without adding any sugar in it – amazing.

Muz, içine şeker eklemeden pastayı doğal olarak tatlandırıyor - harika.

Yeah.

Plus, you know-- and you can hide a multitude of sins with

Evet.

Artı, biliyorsun-- ve bir sürü günahı buzla saklayabilirsin

icing so I would have tried it.

ki ben de denemiş olayım.

Oh, thank you.

Teşekkür ederim.

I tell you what is great, actually, that we've recently discovered is putting

Size harika olanın ne olduğunu söyleyeyim, aslında son zamanlarda keşfettiğimiz şey

a mashed banana in your porridge.

, yulaf lapanıza muz püresi koymak.

Have you ever done that?

Bunu daha önce hiç yaptın mı?

No.

Yeah, it's great.

Hayır.

Evet, harika.

When you're cooking the porridge mash up a banana.

Yulaf lapasını pişirirken bir muzu ezin.

Throw it in, mix it in as you're warming the porridge through and

İçine atın, yulaf lapasını ısıtırken karıştırın ve

it just is absolutely amazing.

kesinlikle harika.

We did it once just by chance the other day 'cause we always experiment

Geçen gün tesadüfen yaptık çünkü her zaman

with flavours of our porridge.

yulaf lapamızın lezzetlerini deniyoruz.

And now I don't like porridge without a banana mashed into it.

Ve şimdi içine muz eklenmemiş yulaf lapasını sevmiyorum.

It's lovely.

Çok güzel.

Plus it's a good

Artı

thing to do with bananas that are going quite brown.

, oldukça kahverengileşen muzlarla yapmak iyi bir şey.

Yeah.

You know when on-- if you [were] just to cut it up it would be a bit...

Evet.

Ne zaman olduğunu biliyorsun-- eğer sadece kesmiş olsaydın, bu biraz...

gross

iğrenç olurdu

Yeah.

But, mashing up is great.

. Evet.

Ama ezmek harika.

The other thing you can try as well is mashing a banana

Bir diğer deneyebileceğiniz şey ise bir muzu

with an egg and frying it.

yumurta ile ezip kızartmak.

As a pancake.

Pankek olarak.

That's really good too.

Bu da gerçekten iyi.

Yeah, yeah, we do that sometimes.

Evet, evet, bazen yaparız.

We tend to have very messy breakfasts, lots of cooking and mixing goes on.

Çok dağınık kahvaltılar yapmaya meyilliyiz, çok fazla yemek pişirme ve karıştırma devam ediyor.

Anyway, we're digressing.

Her neyse, dalıyoruz.

Let me pull us back.

Bizi geri çekmeme izin ver.

And to the most important part of afternoon tea, which is – tea, of course.

Ve ikindi çayının en önemli kısmına, tabii ki çay.

Now, some people will serve Earl Grey and, in most places, you would

Şimdi, bazı insanlar Earl Grey'e hizmet edecek ve çoğu yerde

also expect English breakfast tea.

İngiliz kahvaltısı çayı da beklersiniz.

But what do you like English breakfast or Earl Grey?

Ama İngiliz kahvaltısını mı yoksa Earl Grey'i mi seversin?

I am definitely an English breakfast or builder's tea kind of girl.

Ben kesinlikle bir İngiliz kahvaltısı ya da inşaatçı çayı tipi bir kızım.

I do like Earl Grey but I just feel it a little bit too fragrant for me.

Earl Grey'i severim ama benim için biraz fazla kokulu olduğunu hissediyorum.

I-- Yeah.

ben... evet.

English breakfast all the way.

Tüm yol boyunca İngiliz kahvaltısı.

Yeah.

Evet.

Absolutely.

Yeah.

Kesinlikle.

Evet.

English breakfast is definitely the most commonly consumed tea in the UK.

İngiliz kahvaltısı kesinlikle İngiltere'de en çok tüketilen çaydır.

It's funny you said builder’s tea because when people say builder's tea to me,

Müteahhit çayı demeniz çok komik çünkü insanlar bana inşaatçı çayı dediğinde,

I think about how strong the tea is.

çayın ne kadar güçlü olduğunu düşünüyorum.

A builder's tea is when the tea bag has been in for a very long time and

Bir inşaatçının çayı, çay poşetinin çok uzun bir süre içinde

it's almost like the spoon is standing up on its own because it's so thick.

olduğu ve neredeyse kaşığın çok kalın olduğu için kendi başına ayağa kalktığı zamandır.

Well then that's not me 'cause I like my tea quite milky.

O zaman o ben değilim çünkü çayımı oldukça sütlü severim.

Right.

Doğru.

Yes, I know we have a friend who - it was..

Evet, bir arkadaşımız olduğunu biliyorum - o...

it’s from Yorkshire, a mutual friend, and I remember getting into a lot of

Yorkshire'dan, ortak bir arkadaştı ve bir

trouble with her once because when we went to the theatre together, we were

keresinde onunla çok sorun yaşadığımı hatırlıyorum çünkü birlikte tiyatroya gittiğimizde,

going to share a cup of tea 'cause we didn't have time to have one each.

bir fincanı paylaşacaktık. çay çünkü birer tane alacak vaktimiz yoktu.

And you know those little packets of milk, you can get, the little

Ve şu küçük süt paketlerini bilirsiniz,

pots that-- that come sealed.

mühürlü gelen küçük kaplar.

I put the whole thing in.

Her şeyi içine

I put, you know, this whole tiny little pot of milk into the tea.

koydum. Bilirsiniz, bu minicik süt kabını çayın içine koydum.

She went crazy at me.

Bana çıldırdı.

She was so cross with me because typically up north in Yorkshire they like their tea

Bana çok kızdı çünkü tipik olarak kuzeyde Yorkshire'da çaylarını

like builder's tea – very, very strong.

inşaatçı çayı gibi severler - çok, çok güçlü.

And I-- It wasn't even strong and like weak enough for me.

Ve ben-- Benim için yeterince güçlü ve zayıf bile değildi.

But my-- she got really crossed with me so I vowed never to share a

Ama benim-- bana gerçekten kızdı, bu yüzden bir daha asla

cup of tea with anyone ever again.

kimseyle bir fincan çay paylaşmamaya yemin ettim.

But, it’s-- it is personal preference, isn’t it?

Ama, bu-- bu kişisel tercih, değil mi?

Everyone likes their tea differently.

Herkes çayı farklı sever.

I don't like my tea bag to stay in the cup for too long once the water’s in

Poşet çayımı su girdikten sonra fincanda çok uzun süre kalmasını

because I don't like it strong at all.

sevmiyorum çünkü sert olmasını hiç sevmiyorum.

I can taste when the tea bag has been in for too long.

Çay poşeti çok uzun süre içeride kaldığında tadabiliyorum.

Um, if the tea bag stays in for a very long time we call the tea stewed.

Um, çay poşeti çok uzun süre içeride kalırsa çayı demlenmiş olarak adlandırırız.

So, if the tea is stewed then for me, it's quite bitter.

Yani, eğer çay demlenirse, o zaman benim için oldukça acıdır.

And in fact, there's a brand of tea called Yorkshire tea.

Ve aslında, Yorkshire çayı denen bir çay markası var.

So, we have things like PG Tips, Tetley Tea and Yorkshire tea.

Yani, PG Tips, Tetley Tea ve Yorkshire çayı gibi şeyler var.

And Tetley Tea tends to be naturally stronger, they might use a different

Ve Tetley Tea doğal olarak daha güçlü olma eğilimindedir, farklı

type of tea leaf or maybe they put more tea in the bag, but it is a

türde bir çay yaprağı kullanabilirler veya belki poşete daha fazla çay koyabilirler, ama bu

stronger tasting tea, isn't it?

daha lezzetli bir çay, değil mi?

Um, but when you're having afternoon tea, they tend not to use tea bags.

Ama ikindi çayı içerken poşet çay kullanmazlar.

If you're somewhere really posh, they'll have loose leaf tea.

Gerçekten lüks bir yerdeyseniz, gevşek yaprak çayları olacaktır.

And this is where it's not in a bag.

Ve burası çantada olmadığı yer.

It's, um, well what is it?

Bu, şey, peki nedir?

It's like in a strainer, isn't it, that you-- you put the loose

Sanki bir süzgeçte gibi değil mi, sen-- gevşek

leaves into a strainer and you pour the water through the strainer.

yaprakları bir süzgecin içine koyuyorsun ve suyu süzgeçten döküyorsun.

Yeah, so the loose-leaf herb, the tea, is put into the tea, but

Evet, yani gevşek yapraklı bitki, çay, çayın içine konur, ama

into the tea pot with the water.

su ile birlikte demliğe konur.

And then you have your tea cup and you take this strainer that you place

Ve sonra çay bardağınız var ve çay bardağınızın üzerine koyduğunuz bu süzgeci alıp

over your tea cup then you pour your tea and then the water obviously goes

çayınızı döküyorsunuz ve su süzgeçten

through the strainer into your cup and then the loose leaf, the tea, is

geçerek bardağa gidiyor ve sonra gevşek yaprak, çay, daha

then caught in a strainer, but you have to make sure that you definitely

sonra bir kap içinde tutuluyor. süzgeçten geçirin, ama kesinlikle bunu yaptığınızdan emin olmalısınız

do that because there is nothing worse than taking a mouthful of tea

çünkü gevşek, otlu, gevşek yapraklı çayın hala fincanda olduğunu fark

realising that the loose, the herb, the loose-leaf tea is still in the cup and..

edip bir ağız dolusu çay içmekten daha kötü bir şey yoktur

Floating around.

.

Yeah, that's not.

Evet, bu değil.

That's not good.

Bu iyi değil.

Not nice.

Yeah.

İyi değil.

Evet.

When you accidentally split a bag..

Yanlışlıkla bir çantayı böldüğünüzde..

Oh, yeah.

...when making yourself a cup of tea.

Oh, evet.

...kendine bir fincan çay yaparken.

That's just not nice.

Bu hiç hoş değil.

It's very upsetting.

Bu çok üzücü.

Yeah.

Evet.

Now, um, some people like to have milk, obviously, you'd like a lot of milk.

Şimdi, um, bazı insanlar süt içmeyi sever, belli ki siz çok süt istersiniz.

So, you'd have milk in your milk jug, and then you'll have a little bowl of sugar.

Yani, süt sürahinizde sütünüz olacak ve sonra küçük bir kase şekeriniz olacak.

I'm assuming you don't have sugar in your tea..?

Çayınızda şeker olmadığını varsayıyorum..?

I don't have sugar.

şekerim yok

No you can have sugar or sugar cubes.

Hayır, şeker veya küp şeker alabilirsin.

That's always cute and they give you that ,little the metal tongs to take

Bu her zaman sevimlidir ve size bunu,

your cubes out of the little sugar pot and then plop it into your tea.

küplerinizi küçük şekerlikten çıkarmanız için küçük metal maşa verirler ve sonra onu çayınıza koyarlar.

Yeah...

So yes, and in some places, they might say, “One lump or two?”

Evet...

Yani evet ve bazı yerlerde, “Bir mi yoksa iki mi?” diyebilirler.

Yeah.

Evet.

So, it could be a lump of sugar, a lump of sugar or a cube of sugar.

Yani, bir parça şeker, bir parça şeker veya bir küp şeker olabilir.

Yeah.

Evet.

Um, I don't have sugar either.

Benim de şekerim yok.

We're both quite healthy in that respect.

Bu açıdan ikimiz de oldukça sağlıklıyız.

Now, we actually both worked in the same place, didn't we?

Aslında ikimiz de aynı yerde çalıştık, değil mi?

We both worked as the dental receptionist for a dentist in London when we when

Londra'nın merkezinde yaşarken ikimiz de Londra'da bir dişçinin dişçi resepsiyonisti olarak çalışıyorduk

we both lived in central London, which I always think it's quite unusual.

, ki bunun her zaman oldukça sıra dışı olduğunu düşünüyorum.

I think you maybe put me onto the job when you were leaving?

Sanırım ayrılırken beni işe aldın?

Yeah, I think so.

Evet bence de.

Yeah.

Evet.

But I think when you work in a dental setting, you can't help but

Ama bence bir diş hekimi ortamında çalışırken,

become hyper aware of what things are really good for your teeth and

dişleriniz için gerçekten iyi olan ve dişleriniz için gerçekten iyi olmayan şeylerin aşırı farkında olmaktan

what's really not good for your teeth.

kendinizi alamazsınız . Evet, ayrıca,

Yeah, plus, you get bad looks from the from staff and the dentist,

orada oturmuş tatlı veya çikolata ya da başka bir şey yerseniz

if you're sitting there eating sweets or chocolate or something.

, personelden ve dişçiden kötü bakışlar alırsınız

Yeah, yeah, absolutely.

. Evet, evet, kesinlikle.

So, some people might have lemon in their tea.

Bu nedenle, bazı insanlar çaylarında limon olabilir.

Have you ever experienced afternoon tea, where they brought out

Hiç içmeniz için limon dilimleri

slices of lemon for you to have?

çıkardıkları ikindi çayı denediniz mi

That's usually with an Earl Grey.

? Bu genellikle bir Earl Grey ile olur.

Right.

Doğru.

So, I think-- I don't know-- I don't know if it's more or less common, but

Yani, sanırım-- bilmiyorum-- daha çok mu yoksa daha az mı yaygın olduğunu bilmiyorum, ama

usually you would have Earl Grey tea without milk, and a slice of lemon in it.

genellikle Earl Grey çayı sütsüz ve içinde bir dilim limon olurdu.

Mm-hmm.

Mm-hmm.

I've had it, it's refreshing.

İçtim, ferahlatıcı.

It's nice.

Bu iyi.

But I think I'm programmed to think sort of tea should have milk.

Ama sanırım bir tür çayın sütü olması gerektiğini düşünmeye programlandım.

Apart for I do like a peppermint tea, or, or a green tea, so I

Bunun dışında nane çayı ya da yeşil çayı severim, o yüzden

wouldn't have milk in those.

onlarda süt olmasın.

Mm-hmm.

But, but I'm not a fan of Earl Grey with lemon.

Mm-hmm.

Ama limonlu Earl Grey hayranı değilim.

No.

Hayır.

Peppermint Tea is my bedtime drink.

Nane Çayı benim yatmadan önce içeceğim.

So, once I've got the children to sleep, we try not to eat after six o'clock.

Bu yüzden, çocukları uyuttuğumda, saat altıdan sonra yemek yememeye çalışıyoruz.

So, we eat dinner with the children between 4:30 and 6:00.

Akşam yemeğini çocuklarla 4:30 ile 6:00 saatleri arasında yiyoruz.

And then we take the children up and start the bedtime routine.

Sonra çocukları alıp yatma vakti rutinine başlıyoruz.

And I tend to emerge at like 8:30 or 9 o'clock after they're down and then have

Ve onlar aşağıdayken saat 8:30 ya da 9 gibi ortaya çıkıyorum ve sonra

a cup of, a large cup of peppermint tea.

bir fincan, büyük bir fincan nane çayı içiyorum.

Just to, you know, have something soothing, but that's not got any fat or

Sadece, bilirsin, yatıştırıcı bir şey olsun, ama bunun içinde yağ ya da

calories in so that I'm kind of on this like, like this intermittent fasting.

kalori yok, bu yüzden ben bu tür aralıklı oruç gibiyim.

I need to get 14 hours of no, no calorie intake.

14 saat hayır, kalori almamam gerekiyor.

And that yeah, it's really nice.

Ve bu evet, gerçekten güzel.

I love peppermint tea.

Fresh mint tea as well.

Nane çayını severim.

Taze nane çayı da.

That's quite nice.

Bu oldukça güzel.

I like having that when you're away.

Sen yokken bunun olmasını seviyorum.

And they bring you the-- the peppermint tea, fresh mint tea.

Ve sana-- nane çayı, taze nane çayı getiriyorlar.

And then when they pour it so like if you're in..

Ve sonra sanki içerdeymişsin gibi döktüklerinde..

I think it's Moroccan—the Moroccan thing, Turkey, where they lift the water up high.

Sanırım bu Faslı - Faslı şey, Türkiye, suyu yükseğe kaldırdıkları yer.

They lift the teapot high as they're pouring the liquid into your cup.

Sıvıyı bardağınıza dökerken demliği yukarı kaldırırlar.

It's seems

like aerates or something.

Hava alıyor ya da başka bir şey gibi görünüyor

.

Yeah, but it's just so-- it's just very cool watching, you

Evet, ama bu çok-- sadece izlemek çok güzel,

know, and that’s the tradition.

bilirsiniz, ve bu gelenek.

The way that they have their tea.

Çaylarını içme şekilleri.

It's very cool.

Çok güzel.

Yeah, yeah.

Evet evet.

I did watch something yesterday about the etiquette of stirring your tea.

Dün çayınızı karıştırmanın görgü kuralları hakkında bir şey izledim.

So, we tend to just turn our teaspoon in a circular motion.

Bu nedenle, çay kaşığımızı dairesel bir hareketle çevirme eğilimindeyiz.

But apparently, if you're following proper etiquette, very posh etiquette.

Ama görünüşe göre, uygun görgü kurallarına uyuyorsanız, çok lüks görgü kuralları.

I think you do something like 6/12.

Sanırım 6/12 gibi bir şey yapıyorsun.

So, you're almost running the spoon across the cup rather than spinning it around.

Yani, kaşığı döndürmek yerine neredeyse bardağın üzerinden geçiriyorsunuz.

And that's supposed to be good to help the sugar dissolve and not to spill.

Ve bunun şekerin erimesine ve dökülmemesine yardımcı olması gerekiyordu.

I don’t know.

Bilmiyorum.

Sounds unusual.

Kulağa olağandışı geliyor.

Then you have to take the spoon out and then glide it, like, along the rim of

Ardından, damlamaları gidermek için

the cup in order to get rid of any drips.

kaşığı çıkarmanız ve ardından bardağın kenarı boyunca kaydırmanız gerekir

Right.

And then place the spoon on the saucer rather than just pull it out

. Doğru.

Ve sonra kaşığı çekip

and drop it down onto the saucer obviously taking excess tea with you.

tabağın üzerine bırakmak yerine tabağın üzerine yerleştirin ve tabii ki fazla çayı yanınızda götürün.

You just slide it-- slide the-- the spoon along the the-- rim of the

Kaydırın---- kaşığı--

cup to get rid of those extra drips.

bardağın kenarı boyunca kaydırın-- bu ekstra damlacıklardan kurtulmak için.

Place it down.

Yere koy.

When you have a cup and saucer because it's not typical now in-- in a British

Bir fincan ve fincan tabağınız olduğunda, çünkü şimdi tipik bir şey değil-- bir İngiliz Evinde

Home to drink tea with a cup and saucer.

bir fincan ve altlık ile çay içmek.

We drink tea from a mug, which we just refer to as a cup.

Biz sadece bardak dediğimiz bardaktan çay içiyoruz.

But it's a mug technically.

Ama teknik olarak bir kupa.

But when you do have a cup and saucer, do you hold the saucer

Ama bir fincan ve tabağınız olduğunda, tabağı

up to your-- to your face?

yüzünüze doğru tutuyor musunuz?

Up to your chest and then lift the cup off the saucer so, you

Göğsünüze kadar ve ardından bardağı fincan tabağından kaldırın, böylece

have it close in case of a drip?

bir damlama durumunda yakın mı?

Or do you just lift the cup off the saucer leaving the saucer on the table?

Yoksa fincan tabağını masanın üzerinde bırakarak fincan tabağından mı kaldırıyorsunuz?

It's really interesting actually.

Aslında gerçekten ilginç.

Now you're saying that, I think what I do, depending on who I'm with and where

Şimdi diyorsun ki, sanırım ne yapacağım, kiminle ve nerede

I am will depend on my demeanour, do you know what I mean, and how I hold myself.

olduğuma bağlı olarak tavrıma bağlı olacak, ne demek istediğimi ve kendimi nasıl tuttuğumu biliyor musun?

If I feel like I'm in a rather posh place, then I probably will-- I will

Oldukça lüks bir yerde olduğumu hissedersem, muhtemelen yapacağım--

change the way that I eat to be more...

Daha fazla yemek yeme şeklimi değiştireceğim...

Refined.

Rafine.

More refined, more ladylike, shall we say?

Daha zarif, daha hanımefendi diyebilir miyiz?

So, in that case, I probably would bring the saucer up as

Bu durumda, muhtemelen tabağı da yukarı kaldırırdım

well and-- and hold the, um...

ve-- ve, um...

Handle.

Handle, thank you, with my finger, fingertips and then

Kulpunu tutardım.

Parmağımla, parmak uçlarımla tut, teşekkür et ve sonra

bring it up to my mouth.

ağzıma getir.

And then...

Pinky?

Ve sonra...

Pinky?

Little pinky showing?

Küçük serçe mi gösteriyor?

No, apparently you shouldn't do that apparently.

Hayır, görünüşe göre bunu yapmamalısın.

I know.

It’s the opposite yeah, of what you think it means, but yeah.

Biliyorum.

Sandığınızın tam tersi evet, ama evet.

So, I do that I do do that.

Yani, bunu yapıyorum, bunu yapıyorum.

But if I'm with friends, or I'm just having a coffee somewhere and they

Ama arkadaşlarımla birlikteysem veya bir yerde kahve içiyorsam ve

brought it to me in a cup and saucer then I will probably even stick my fingers

bana bir fincan ve altlık içinde getirdilerse, muhtemelen parmaklarımı

through the handle, grab the mug or grab the cup and then drink it that way.

kulpundan geçireceğim, kupayı alacağım ya da fincanı kapacağım ve sonra içeceğim. bu tarafta.

So, it completely depends on where I am.

Yani tamamen nerede olduğumla alakalı.

Mm-hmm.

Mm-hmm.

And what I'm doing and what’s expected of me.

Ve ne yapıyorum ve benden ne bekleniyor.

Yeah, what version of yourself you're portraying to the world?

Evet, dünyaya hangi versiyonunu yansıtıyorsun?

Yeah, absolutely.

Evet kesinlikle.

Yeah.

I'm not trying to be not myself but I just recognise in certain

Evet. Kendim olmaya çalışmıyorum ama sadece belirli

places and situations, there should be a level of like they say the

yerlerde ve durumlarda anlıyorum, görgü kurallarını ve bunun gibi şeyleri

etiquette and things like that.

söyledikleri gibi bir seviye olmalı .

Mm-hmm. And a--

There's an expectation of behaviour, isn't there?

Mm-hmm. Ve a-- Bir davranış beklentisi var, değil mi?

Um, I think that the cup and saucer is ideal for holding a biscuit.

Sanırım fincan ve fincan tabağı bisküvi tutmak için ideal.

So, if you-- and actually particularly if you are not sat at a dining table if you

Yani, eğer siz-- ve aslında özellikle bir yemek masasına

are maybe sitting on a lounger or a couch or in chairs, but there's no, maybe you

oturmuyorsanız, belki bir şezlongda, bir kanepede veya sandalyelerde oturuyorsanız, ama yoksa, belki

just have a side table, but if you have-- if you're holding your-- your little

sadece bir yan masanız var, ama eğer-- - küçük

saucer and you've got your little biscuit on the side, and then you can dunk your

tabağınızı tutuyorsanız ve yanında küçük bisküviniz

biscuit, if that's allowed, into your tea.

varsa ve eğer izin verilirse bisküvinizi çayınıza daldırabilirsiniz.

Did you see the Queen do it at Buckingham palace?

Kraliçe'nin bunu Buckingham sarayında yaptığını gördün mü?

Did she?

Oh, I thought you’re saying, “Did you see the Queen do it?” Oh,

Öyle mi?

Oh, "Kraliçenin yaptığını gördün mü?" dediğini sanmıştım. Oh,

you're asking did I see the Queen?

Kraliçeyi gördüğümü mü soruyorsun?

No, I wasn't really able to watch the Queen eat and drink.

Hayır, Kraliçe'nin yiyip içmesini gerçekten izleyemedim.

That was—she-- she would go to her own kind of marquee that was only she would

Yani -o-- kendi tür bir seçim çerçevesine gidecekti, sadece

have special vetted servants, waiters and people to look after her and I

özel olarak incelenmiş hizmetçileri, garsonları ve onunla ilgilenecek insanları olacaktı ve ben

was looking after people like Margaret Thatcher and other VIPs but not her.

Margaret Thatcher ve diğer VIP'ler gibi insanlarla ilgileniyordum ama ona değil.

Okay.

So, I didn't see whether she dunks her biscuit.

Peki.

Bisküvisine smaç yapıp yapmadığını görmedim.

I'm sure she probably does in private.

Muhtemelen özel olarak yaptığına eminim.

Did Margaret?

Did Margaret Thatcher dunk a biscuit?

Margaret yaptı mı?

Margaret Thatcher bisküvi mi smaçladı?

Well, we didn't serve biscuits with the tea.

Çayın yanında bisküvi servisi yapmadık.

They had their-- they had their cucumber sandwiches and their-- their pastries.

Onların-- salatalıklı sandviçleri ve onların-- hamur işleri vardı.

And maybe that's why.

Ve belki de bu yüzden.

You can't dunk a pastry.

Bir pastayı batıramazsın.

That would just be messy.

Bu sadece dağınık olurdu.

No, no.

Hayır hayır.

That's too far, Anna, too far.

Bu çok uzak Anna, çok uzak.

Now afternoon tea, drink wise, obviously tea.

Şimdi ikindi çayı, akıllıca iç, tabii ki çay.

You would never really see people drink coffee.

İnsanların kahve içtiğini asla göremezsiniz.

But how about alcohol?

Ama alkole ne dersin?

Have you ever-- Have you ever drunk like champagne or some sort of

Hiç-- Hiç

sparkling wine with afternoon tea?

ikindi çayının yanında şampanya ya da bir çeşit köpüklü şarap gibi içtiniz mi?

Yes!

Evet!

Yes, absolutely.

Evet kesinlikle.

It's, oh, it's lovely.

Çok güzel.

It's because again, like I say it's often for a special occasion, a

Çünkü yine, dediğim gibi, genellikle özel bir durum,

birthday or something like that.

doğum günü ya da bunun gibi bir şey için.

So, to have a glass of Prosecco.

Yani, bir bardak Prosecco içmek.

Now, I'm maybe controversial, but I'm more of a Prosecco

Şimdi, belki tartışmalıyım ama

fan than I am a champagne fan.

şampanya hayranı olmaktan çok Prosecco hayranıyım.

So, yeah, a glass of Prosecco when you first sit down and that can be quite

Yani, evet, ilk oturduğunuzda bir bardak Prosecco ve bu -sandviçten-

nice as well before the—sandwich-- the food comes out is to sit in enjoy a

önce de oldukça güzel olabilir - yemek ortaya çıkıp önce bir

glass of Prosecco first and have a ch....

bardak Prosecco'nun tadını çıkarmak ve bir ch almaktır....

Loosen you up.

Gevşetin . sen kalk.

Loosen me up.

Beni gevşet.

Absolutely.

Kesinlikle.

Yes.

Evet.

I think they call it-- Is it high tea?

Sanırım buna-- İkindi çayı mı?

The different name when you have alcohol..

Alkol aldığında farklı isim..

Oh, right.

Ah, doğru.

I mean, I've heard of high tea.

Yani, ikindi çayı duydum.

But actually, that's something for me to look up.

Ama aslında, bu benim bakmam gereken bir şey.

I don't know the difference.

Farkı bilmiyorum.

Yeah, yeah.

Evet evet.

You’re gonna have that idea of different versions.

Farklı versiyonlar hakkında bir fikriniz olacak.

Interesting, you mentioned about being controversial with Prosecco.

İlginç, Prosecco ile tartışmalı olmaktan bahsettiniz.

But I think actually, Prosecco is everyone's go to in the UK,

Ama bence aslında, Prosecco Birleşik Krallık'ta herkesin gittiği bir yer,

because it's cheap-- it's cheaper.

çünkü ucuz-- daha ucuz.

And you know, unless you can afford to buy champagne on a whim and have

Bir hevesle şampanya almaya paranız yetmiyorsa ve bunu

that as part of your afternoon tea.

ikindi çayınızın bir parçası olarak almadıkça.

Champagne is reserved for very special occasions, otherwise,

Şampanya çok özel günler için ayrılmıştır, aksi takdirde

because it's so expensive.

çok pahalıdır.

And actually, I think someone of an average palate, who doesn't taste

Ve aslında, bence ortalama bir damak tadına sahip, hayatını şarap tatmayan biri,

wine for a living wouldn't really be able to tell the difference

şampanya ile Prosecco arasındaki

between champagne and Prosecco.

farkı gerçekten söyleyemez .

I might be saying something very controversial here.

Burada çok tartışmalı bir şey söylüyor olabilirim.

But for most people Prosecco it hits the spot.

Ancak çoğu insan için Prosecco orayı vurur.

It does the job.

İşi yapar.

Two very common phrases there.

Orada çok yaygın iki ifade var.

And, um, yeah, it's much more affordable.

Ve, um, evet, çok daha uygun fiyatlı.

So, Prosecco all the way.

Yani, tüm yol boyunca Prosecco.

And obviously, as we know, Prosecco from Italy and champagne from France.

Ve tabii ki, bildiğimiz gibi, İtalya'dan Prosecco ve Fransa'dan şampanya.

But I always like to have a piece of fruit in my Prosecco.

Ama Prosecco'mda her zaman bir parça meyve olmasını severim.

So, a strawberry or raspberry just to offset the sharpness sometimes.

Yani, bazen keskinliği dengelemek için bir çilek veya ahududu.

Yeah.

I love it when the fruits been in there for a while and you finish a drink.

Evet.

Meyvelerin bir süre orada kalmasına ve bir içkiyi bitirmene bayılıyorum.

And then I'm very unladylike, and I grab a spoon or a fork, I scoop out the fruit

Ve sonra çok hanımefendi değilim ve bir kaşık ya da çatal alıyorum, meyveyi çıkarıyorum

or if no one's looking at use my finger to scoop the fruit out and then eat that.

ya da kimse bakmıyorsa meyveyi çıkarmak için parmağımı kullanıp sonra onu yiyorum.

Yeah. I use my fingers it all the way.

Evet. Parmaklarımı sonuna kadar kullanıyorum.

Yeah, so our afternoon tea, obviously very yummy, very sweet.

Evet, yani ikindi çayımız, belli ki çok lezzetli, çok tatlı.

And also because of the-- like the pomp and the-- the event that is

Ve ayrıca - ponpon ve şu gibi

afternoon tea, you have to have a very nicely presented table.

- ikindi çayı olayı nedeniyle, çok güzel bir şekilde sunulmuş bir masaya sahip olmalısınız.

So, you would often have like a nice clean white tablecloth, which

Bu yüzden, sık sık güzel, temiz beyaz bir masa örtüsüne sahip olursunuz, bu

is always a worry with me because I tend to make a bit of a mess.

benim için her zaman endişe kaynağıdır çünkü biraz dağınıklık yaratma eğilimindeyimdir.

And you might have a placemat or one of those large dining plates,

Ve bir Amerikan servis tabağınız veya o büyük yemek tabaklarından birine sahip olabilirsiniz

and then your actual plate on top, which I never really understood, but

ve sonra gerçek tabağınız, ki bunu hiç anlayamadım, ama

actually that large dining plate is acting like the placemat, isn't it?

aslında o büyük yemek tabağı servis altlığı gibi davranıyor, değil mi?

And then you'll have your napkin which would be a cloth

Ve sonra

napkin, not a paper napkin.

kağıt peçete değil, kumaş peçete olacak peçeteniz olacak.

And that will be nicely folded.

And that will be nicely folded.

It may be held with a napkin ring, which is just a ring of metal to hold it nicely.

It may be held with a napkin ring, which is just a ring of metal to hold it nicely.

My mum used to do the paper napkins but she would fold them in like a fan, you

My mum used to do the paper napkins but she would fold them in like a fan, you

know design and have it in the glass or put it out on the, on the plate.

know design and have it in the glass or put it out on the, on the plate.

I remember at Christmas or on Sunday lunches sitting there for ages folding

I remember at Christmas or on Sunday lunches sitting there for ages folding

all these napkins to make them into fans.

all these napkins to make them into fans.

That was always fun.

That was always fun.

I've never been round to yours and had a fan napkin I think I'm going to make

I've never been round to yours and had a fan napkin I think I'm going to make

sure that you did that from now on.

sure that you did that from now on.

Well, now the children are getting older I'm getting in control again,

Well, now the children are getting older I'm getting in control again,

and we can have nice meals once more.

and we can have nice meals once more.

And then we talked about these-- these cups and saucers, and it would

And then we talked about these-- these cups and saucers, and it would

be the best crockery would come out.

be the best crockery would come out.

It's the stuff that gathers dust in the cupboard most of the time.

It's the stuff that gathers dust in the cupboard most of the time.

But if you're hosting a meal or afternoon tea at home, then you'd

But if you're hosting a meal or afternoon tea at home, then you'd

get your fine china out of the cupboard, dust it off and show it off.

get your fine china out of the cupboard, dust it off and show it off.

And then it's always nice to offset everything with a

And then it's always nice to offset everything with a

bunch of flowers, isn't it?

bunch of flowers, isn't it?

I love flowers.

I love flowers.

Yeah, always, always got to have fresh flowers and fresh ones as well.

Yeah, always, always got to have fresh flowers and fresh ones as well.

Beautiful.

And I think people are going crazy now for table decorations.

Beautiful.

And I think people are going crazy now for table decorations.

I know that whenever I'm having a dinner party or having a party of any

I know that whenever I'm having a dinner party or having a party of any

description, I will pay particular attention to how I dress the table.

description, I will pay particular attention to how I dress the table.

Because I want it all to look just look really pretty and it to be

Because I want it all to look just look really pretty and it to be

part of the experience as well.

part of the experience as well.

And I think when you go to a restaurant or a special place to have an afternoon

And I think when you go to a restaurant or a special place to have an afternoon

tea, it-- it is part of the experience, is how the tables dressed and also how they

tea, it-- it is part of the experience, is how the tables dressed and also how they

deliver the food comes in tiers as well.

deliver the food comes in tiers as well.

You have plates for your sandwiches at the bottom.

You have plates for your sandwiches at the bottom.

And then the next tier tends to be the scones.

And then the next tier tends to be the scones.

Or nowadays you can have things like savoury muffins and things like that.

Or nowadays you can have things like savoury muffins and things like that.

So, well add an extra-- extra level so that, then you can

So, well add an extra-- extra level so that, then you can

have the cakes on top of that.

have the cakes on top of that.

And again, they come up beautifully presented and..

And again, they come up beautifully presented and..

Yeah.

These are called cake stands with multiple tiers.

Yeah.

These are called cake stands with multiple tiers.

So, you have the plates layered up on these lovely cake stands.

So, you have the plates layered up on these lovely cake stands.

Yeah.

Evet.

Yeah, fantastic.

Yeah, fantastic.

And you talked about, you know, different places that you

And you talked about, you know, different places that you

might experience afternoon tea.

might experience afternoon tea.

We've already spoken about restaurants.

We've already spoken about restaurants.

But some hotels also offer this experience as well.

But some hotels also offer this experience as well.

So, even if you're not staying at that hotel, you can book in

So, even if you're not staying at that hotel, you can book in

to go and have this experience of afternoon tea in their restaurant.

to go and have this experience of afternoon tea in their restaurant.

And notable places in London for those of you visiting the

And notable places in London for those of you visiting the

capital are Claridge’s, the Ritz, Selfridges, Harrods and the Savoy.

capital are Claridge's, the Ritz, Selfridges, Harrods and the Savoy.

So, these places do very posh, and probably very expensive afternoon tea.

So, these places do very posh, and probably very expensive afternoon tea.

Have you ever been to any of these places?

Have you ever been to any of these places?

Have I?

Have I?

I feel like I...

I feel like I...

Do you know, it's awful.

Do you know, it's awful.

I can't remember, I feel like I have been to one place, but I can't remember.

I can't remember, I feel like I have been to one place, but I can't remember.

The other thing to say is that you have to dress appropriately.

The other thing to say is that you have to dress appropriately.

If you go in jeans, and you're looking quite scruffy, they will

If you go in jeans, and you're looking quite scruffy, they will

turn you away, which I think in some sense, it's quite nice.

turn you away, which I think in some sense, it's quite nice.

Because I think it's nice to have a sense of occasion.

Because I think it's nice to have a sense of occasion.

And it's nice to make an effort and have standards and things like that.

And it's nice to make an effort and have standards and things like that.

So, I think I'm-- I'm a fan of that.

So, I think I'm-- I'm a fan of that.

So formal attire, or is it like semi formal?

So formal attire, or is it like semi formal?

Semi, semi formal, so you don't have to obviously go in a ball

Semi, semi formal, so you don't have to obviously go in a ball

gown and top hat and tails.

gown and top hat and tails.

But you'd have to wear nice trousers.

But you'd have to wear nice trousers.

And I think you can actually wear jeans but you know, smart ones, where you're,

And I think you can actually wear jeans but you know, smart ones, where you're,

they're tailored and you've got the rest of your outfit is put together.

they're tailored and you've got the rest of your outfit is put together.

So, you have to look presentable.

So, you have to look presentable.

Gosh!

Gosh! It can be embarrassing to be turned away, wouldn't it?

It can be embarrassing to be turned away, wouldn't it?

It would be.

It would be.

I think they do it very, I think my brother has been turned away.

I think they do it very, I think my brother has been turned away.

Oh, really?

Oh, really?

Yes.

Evet.

And I think they do it very nicely.

And I think they do it very nicely.

They're very kind about it, but they say perhaps it's not appropriate or do you

They're very kind about it, but they say perhaps it's not appropriate or do you

have something else and I think trainers you're not allowed to wear trainers.

have something else and I think trainers you're not allowed to wear trainers.

They may have changed things now but I know traditionally, and years ago

They may have changed things now but I know traditionally, and years ago

when I perhaps would have gone, you did have to present yourself accordingly.

when I perhaps would have gone, you did have to present yourself accordingly.

But one of the best places...

But one of the best places...

actually I'm gonna say two places that I've been to, the best for afternoon

actually I'm gonna say two places that I've been to, the best for afternoon

tea, and this will tell you a lot about me, you already know what I'm like,

tea, and this will tell you a lot about me, you already know what I'm like,

but my sister and I went to the place called Lady Dinah's Crazy Cat Emporium.

but my sister and I went to the place called Lady Dinah's Crazy Cat Emporium.

Right.

Where you have afternoon tea surrounded by cats.

Right.

Where you have afternoon tea surrounded by cats.

Now some people will be sitting there going that's very unsanitary and

Now some people will be sitting there going that's very unsanitary and

that sounds gross, but it's right up mine and my sister's street and

that sounds gross, but it's right up mine and my sister's street and

you walk in and you get a table.

you walk in and you get a table.

And then all around you is decorated purely for cats.

And then all around you is decorated purely for cats.

So, you'll have a tree in the middle of the room that has branches that the

So, you'll have a tree in the middle of the room that has branches that the

cats can walk along and then you've got loads of cat beds all over the place.

cats can walk along and then you've got loads of cat beds all over the place.

And I remember Harriet and I getting there and being all fussy about the cats

And I remember Harriet and I getting there and being all fussy about the cats

like, “Oh so cute!” and just wanting to stroke them all the rest of it.

like, “Oh so cute!” and just wanting to stroke them all the rest of it.

But then the food came out and we were like, right, forget the cats.

But then the food came out and we were like, right, forget the cats.

Let's concentrate on what's important.

Let's concentrate on what's important.

And it was a delicious afternoon tea, really delicious, not just because of

And it was a delicious afternoon tea, really delicious, not just because of

the cats, but the food was really yummy.

the cats, but the food was really yummy.

That's interesting.

That's interesting.

I wonder how much of your positive experience and the positive environment

I wonder how much of your positive experience and the positive environment

actually informed your tastebuds and your perception of the food because it

actually informed your tastebuds and your perception of the food because it

can be altered by you know, your mood and your experience of the surroundings.

can be altered by you know, your mood and your experience of the surroundings.

Yeah, this is-- this true, it's true, but I do think the sandwiches

Yeah, this is-- this true, it's true, but I do think the sandwiches

were extra specially delicious.

were extra specially delicious.

It also gave you a choice.

It also gave you a choice.

So, I think I chose all vegetarian options, and they had lovely

So, I think I chose all vegetarian options, and they had lovely

things that I've not had before, like sun-dried tomato and hummus.

things that I've not had before, like sun-dried tomato and hummus.

It was really, really yummy.

It was really, really yummy.

And they came in little rolls as well rather than just the slices of bread.

And they came in little rolls as well rather than just the slices of bread.

So, it's just a little bit different.

So, it's just a little bit different.

And I think we had a few more savoury-- savoury treats as

And I think we had a few more savoury-- savoury treats as

well, but it was really yummy.

well, but it was really yummy.

And then the other place that I went to was up north again,

And then the other place that I went to was up north again,

Yorkshire visiting a friend.

Yorkshire visiting a friend.

And the reason I think I like this afternoon tea because there was

And the reason I think I like this afternoon tea because there was

nothing delicate about it at all.

nothing delicate about it at all.

The sandwiches were full on huge sandwiches.

The sandwiches were full on huge sandwiches.

Like doorsteps.

Like doorsteps.

Yeah, you then got the choice of a quiche, or a pie.

Yeah, you then got the choice of a quiche, or a pie.

And then you had a slice of cake.

And then you had a slice of cake.

So, you absolutely needed a doggy bag by the end, but I just thought,

So, you absolutely needed a doggy bag by the end, but I just thought,

“Now I'm getting my money's worth.

“Now I'm getting my money's worth.

This is -- This is amazing.” But you certainly wouldn't

This is -- This is amazing.” But you certainly wouldn't

want your dinner afterwards.

want your dinner afterwards.

It wasn't afternoon tea in that sense.

It wasn't afternoon tea in that sense.

No.

No.

No.

No.

Well, I am certainly feeling hungry now after talking about all this food and

Well, I am certainly feeling hungry now after talking about all this food and

especially when you mentioned pie, because I am a northern girl at heart and you can

especially when you mentioned pie, because I am a northern girl at heart and you can

take me out of the North but when you-- when you bring up the subject of pie,

take me out of the North but when you-- when you bring up the subject of pie,

I just-- my stomach’s just like “Rrr.

I just-- my stomach's just like “Rrr.

Give me some pie.”

Give me some pie.”

What's your favourite?

What's your favourite?

What's your favourite pie?

What's your favourite pie?

Well, my-- Well, I mean I am-- what's the phrase I was a vegetarian.

Well, my-- Well, I mean I am-- what's the phrase I was a vegetarian.

And then I wasn't a vegetarian.

And then I wasn't a vegetarian.

And now I'm trying to be a vegetarian again, but taking small steps.

And now I'm trying to be a vegetarian again, but taking small steps.

So, I'm trying to cut out red meat for example, and any processed

So, I'm trying to cut out red meat for example, and any processed

meats like or smoked meats like bacon and hams and things like that.

meats like or smoked meats like bacon and hams and things like that.

So, just eat chicken and fish at the moment but phasing that out.

So, just eat chicken and fish at the moment but phasing that out.

But my favourite pie is like steak and ale pie, or meat and potato

But my favourite pie is like steak and ale pie, or meat and potato

which they don't do down here.

which they don't do down here.

We don't have meat and potato pies in the South.

We don't have meat and potato pies in the South.

But they, I think they're just really rich and filling pies.

But they, I think they're just really rich and filling pies.

I mean pies generally a quite, you know, filling they're

I mean pies generally a quite, you know, filling they're

quite comforting heavy meals.

quite comforting heavy meals.

But yeah, the-- the richness of, of a steak, steak and kidney or steak and ale

But yeah, the-- the richness of, of a steak, steak and kidney or steak and ale

pie with the gravy is just delicious.

pie with the gravy is just delicious.

They call it comfort food, don't they?

They call it comfort food, don't they?

Because it's traditionally something you'd have on a cold day to warm you up.

Because it's traditionally something you'd have on a cold day to warm you up.

And like you say, it's the hug in a food.

And like you say, it's the hug in a food.

You know, it's a way of feeling comforted as you said.

You know, it's a way of feeling comforted as you said.

Absolutely.

Absolutely.

Absolutely.

Absolutely.

Well, Charlie, thank you so much for joining me and talking to me about food

Well, Charlie, thank you so much for joining me and talking to me about food

and tea and in particular afternoon tea.

and tea and in particular afternoon tea.

We'll have to get together and do it together.

We'll have to get together and do it together.

Absolutely, definitely.

Absolutely, definitely.

Yeah, I'll take you to Lady Dinah's Crazy Cat Emporium.

Yeah, I'll take you to Lady Dinah's Crazy Cat Emporium.

I would love to go.

I would love to go.

I'd love to go.

I'd love to go.

I actually saw it on the news and, um, remember thinking how

I actually saw it on the news and, um, remember thinking how

wonderful an idea that was?

wonderful an idea that was?

So yeah, I'd love to do that.

So yeah, I'd love to do that.

We'll do that.

We'll do that.

Fantastic.

Fantastic.

Well, thank you everyone for joining me on today's podcast.

Well, thank you everyone for joining me on today's podcast.

I hope you enjoyed it.

Umarım keyif almışsındır.

You can download all of the transcript and interact with that, learning

You can download all of the transcript and interact with that, learning

more English vocabulary, just use the link in the description.

more English vocabulary, just use the link in the description.

Until next time, take care and goodbye.

Until next time, take care and goodbye.