Steps to Learning English: Where should you start?

[Singing]

[Şarkı]

Hi. James.

Merhaba. James.

Greer.

Greer.

James Greer.

James Greer.

From engVid.

EngVid'den.

[Laughs].

Not Bond, and I know you think I was going to say Bond.

[Gülüşmeler].

Bond değil, biliyorum bond diyeceğimi sandın.

I know.

Biliyorum.

But listen, Bond always has an important mission he's got to do, right?

Ama dinle, Bond'un her zaman yapması gereken önemli bir görevi vardır değil mi?

007.

007.

And so do I.

ve benim de.

Today we have a mission.

Bugün bir görevimiz var.

We're going to learn how to study English.

Nasıl İngilizce çalışacağımızı öğreneceğiz.

I know in many places, many websites, they tell you, and to teach you grammar and idioms

biliyorum ki, birçok yerde ve websitede sana dilbilgisini, deyimleri ve fiil öbeklerini

and phrasal verbs.

anlatıyorlar ve öğretiyorlar.

But then, there's the big question of you, and: How do you study, and how do you choose

Ama öte yandan da büyük bir sorun var. Bunların hangisine ne şekilde çalışacaksın?

what is important for you at this moment?

Şu an senin için önemli olan nedir?

Maybe you're advanced.

Belki (ingilizcede) ileri seviyedesindir.

Maybe you're a beginner.

Belki de başlangıç seviyesindesin.

Maybe you know this, and maybe you don't.

Belki bunu biliyorsun, belki de bilmiyorsun.

After today's lesson and we do our mission, you'll know exactly what you have to do.

Bu dersten sonra ne yapman gerektiğini tam olarak bileceksin.

Okay?

Tamam (mı)?

So, we're going to go to the board in a second, and take a look.

biraz sonra tahtaya gideceğiz ve bir göz atacağız.

What steps should we take in order to learn?

Öğrenmek için hangi adımları atmalıyız ?

By the time you're done this video, you'll know exactly...

Bu videoyu izlediğin zaman tam olarak nerede olduğunu, nerede olman gerektiğini

Or you should know where you are, where you need to go, and when you're going to be done.

ve ne zaman tamamlamış olacağını tam anlamıyla bileceksin... veya bilmelisin.

Ready? Let's go.

Hazır mısın? Hadi Başlayalım.

E. E is standing here saying: "Where do I start?

E. E burada duruyor ve diyor ki "nereden başlayayım?"

Grammar, vocabulary, or speaking?"

Dil bilgisinden mi, kelime bilgisinden mi, ya da konuşmadan mı? "

Common, and seems to make sense, I mean, you go to learn a language-right?-you go on a

bence genel kabul gören ve mantıklı olan dil öğrenmeye gitmektir, değil mi?

website, they start throwing things at you.

bir websitesine gidersin ve üzerine (ingilizceye dair) bir şeyler atmaya başlarlar.

You go to a school, they say you need this, this, and this.

Bir okula(kursa) gidersin ve buna ihtiyacın var, buna da ve buna da derler.

But you don't really know.

Ama gerçekten neye ihtiyacın olduğunu bilmiyorsun.

So, I'm going to give you the tools to decide that.

Kısacası ben sana neye ihtiyacın olduğuna karar vermene yardımcı olacak araçlar vereceğim.

First thing we're going to do is: What's the first thing you need?

Yapacağımız ilk şey: İhtiyacın olan ilk şey nedir?

Grammar?

(Grammar) Dilbilgisi mi?

No.

HAYIR

What?

Conversation?

Ne?

Konuşma(sohbet) mı?

No.

değil.

Vocabulary.

Kelime. (İhtiyacın olan şey)

What?

Well, look.

Ne?

Peki, bak.

If you can't say: "bathroom" when you go to a country, you're going to pee yourself.

eğer bir ülkeye gittiğinde basitce "tuvalet" diyemiyorsan, üzerine işeyeceksin demektir.

Okay?

"Hungry", you won't get food.

Tamam mı?

"Aç"(acıkmak) diyemiyorsan, yiyecek alamazsın.

You don't need to know everything to get basic information done.

Her şeyi bilmene gerek yok. Temel bilgilere sahip olman yeterli.

And that's what we should look at first.

Ve bizim ilk bakmamız gereken de budur.

Basic information for a beginner really is vocabulary.

Yeni başlayanların gerçekten ihtiyacı olan temel bilgi "kelime"dir.

And instead of all the fancy stuff you need, you don't need much.

tüm süslü püslü dil oyunları yerine sadece kelime, daha fazlası değil.

You need you, and a little bit of time, and to have some fun.

Kendine, biraz zamana ve biraz eğlenceye ihtiyacın var.

Why?

Niye ?

I'm going to suggest: For basic communication, get vocabulary.

Benim önerim şu, Temel iletişim için kelime öğren

I'm telling you right now if I see you or any English-speaking person sees you, and

sana diyorum ki, eğer seni anlıyorsam ya da herhangi bir ingilizce konuşan kişi seni anlıyorsa

you see...

anlıyorsun...

You say: "Drink. Thirsty."

"içmek" de, "susamak" de.

There's no grammar, but they'll go: "Oh, the bar is over there."

Herhangi bir dil bilgisi kullanmadın yine de sana "bar orada" diyecekler.

If you say: "Washroom. Please",

Eğer "lavabo, lütfen" dersen...

they'll go: "Oh, toilet is over there."

Tuvalet orada diyecekler.

They use sentence, you use words.

Onlar cümle kullanacak, sen ise kelimeleri kullanacaksın.

Sometimes you just touch your belly and go: "Ahh!"

Bazen sadece karnına dokunursun ve "ahh" dersin.

They'll go: "Oh, you want food."

Hemen, acıktığını ve yemek istediğini düşünecekler.

You don't need all that stuff.

Tüm bu kalabalık gramere ihtiyacın yok.

People will tell you you need to learn grammar, and this and that.

İnsanlar sana dil bilgisi ve onun gibi şeyler öğrenmen gerektiğini söyleyecek.

You don't.

ama gerek yok.

And here's how you get your first vocabulary.

ve ilk kelime bilgini nasıl edineceğini söylüyorum:

Do what you love to do.

Yapmayı sevdiğin şeyi yap.

Play video games.

Video oyunları oyna.

I've had...

I don't know how many students play video games, say they learned how to fire, duck,

Ben oynadım.

Ne kadar öğrencinin video oyunu oynadığını ateş, eğil gibi sözcükleri

words that we wouldn't teach them for a while, because they were playing games.

onlara öğretmeden söylediklerini bilmiyorum öğrendiler çünkü onlar oyun oynuyorlardı.

Other people come in: "Dah-dah-dah-dah-dah, [sings]", singing.

Diğer insanlar gelir: "Dah-dah-dah-dah-dah, [şarkı söylüyor]", şarkı.

I go: -"What the hell?"

Gidiyorum: - "Ne oluyor?"

-"I love to sing", and they sing a song, they sound like they're just, you know, from this country.

- "Şarkı söylemeyi seviyorum", ve bir şarkı söylerler, ses çıkarırlar, tıpkı bu ülkeden gibiler.

Then they speak very terrible accent.

Sonra çok korkunç bir aksanla konuşurlar

You know what I'm saying, right?

Ne dediğimi anlıyorsun, değil mi?

[Laughs] But when they sing, it's like the gods have come down.

[Güler] Ama şarkı söylediklerinde, bu 'Tanrılar aşağı inmiş gibi'.

I mean, literally, you go: "Are you...? You were born here, right?"

Yani, kelimenin tam anlamıyla, yapıyorsun. "Sen ...? Burada doğdun, değil mi? "

Cool slang.

Güzel argo.

You know? YOLO, you only live once. Right?

Bilirsin? YOLO, sadece bir kere yaşıyorsun. Değil mi?

ASAP, as soon as possible.

Mümkün olan en kısa sürede.

When you do these things, you're learning because you want to learn.

Bunları yaptığın zaman, öğrenme çünkü öğrenmek istiyorsun.

You're not even realising you're learning, and it's going to make you want to learn more

Öğrendiğini bile bilmiyorsun, ve bu durum, daha fazla bilgi edinmek istemenizi sağlayacak

because...

Çünkü...

You know, we'll get to the second one and you'll understand.

Biliyorsun, ikinci maddeye gideceğiz. Anlayacaksın.

But you want to communicate in a much better way.

Ama çok daha iyi bir şekilde iletişim kurmak istiyorsan.

Okay?

Tamam mı?

So, get the meaning of basic words.

Yani anlamı al Temel kelimeler

"Hungry", "food", "toilet", "money".

"Aç", "yemek", "tuvalet", "PARA".

You know that one, right?

Bunu biliyorsun değil mi?

You need those things.

Bunlara ihtiyacın var.

If you have those things, you can start your adventure in learning English.

Eğer bunlara sahipseniz başlayabilirsin, İngilizce öğrenmedeki macerana.

Okay? And you're going to do it by doing things you love.

Tamam mı? Ve bu macerayı sevdiğin şeyleri yaparak gerçekleştireceksin

Video games, music, cool slang.

Video oyunları, müzik, havalı argo.

Right?

Tamam mı?

Come on.

Now we're making language fun and easy for you, and that's what we should do, because

Haydi.

Şimdi dili senin için eğlenceli ve kolay hale getiriyoruz ve bizim yapmamız gereken de bu

you'll learn it faster.

çünkü böyle daha hızlı öğreneceksin.

All right?

Tamam mı?

And then here's the bad news: Hard work is on its way, so let's move over to the intermediate.

Ve işte kötü haber: Bu yolda sıkı çalışmak gerek, bu yüzden orta dil seviyesine geçelim.

So if you're still on vocabulary and you can't put a sentence together, you're a beginner.

Hala kelime kullanıyorsa ve cümleleri birleştiremiyorsan sen başlangıç seviyesindesin

Okay? But at least you're better than other people.

Tamam mı? Ama en azından sen yabancı dildeki kelimeleri

You know words in a foreign language. Cool.

diğer insanlardan daha iyi biliyorsun. Güzel.

Intermediate is when we start, and I think you should introduce grammar.

Orta seviyeye başladığımız zaman dilbilgisine başlaman gerektiğini düşünüyorum.

This is when your vocabulary is rich enough that you can say things like: "Need water."

Kelime hazinen "Suya ihtiyacım var" gibi şeyler söyleyebileceğin kadar zengin olduğunda

Where?

Nerede?

It's not a sentence, so you kind of sound stupid.

Bu bir cümle değil, öyleyse kulağa aptalca geliyorsun.

I'm saying it right out.

Hemen söylüyorum.

You sound stupid.

Aptal görünüyorsun.

Had many students, brilliant people, sounding like...

Birçok öğrencim vardı, kulağa aptal gibi gelen muhteşem insanlar...

I called them kids.

Onları çocuk diye çağırırdım.

And I loved them.

Ve onları severdim.

I thought they were great people, but I would call them kids because they sound like two

Onların harika insanlar olduğunu düşünüyordum ama onlara çocuk diyordum çünkü iki ile beş yaş

and five year olds.

arasındaki çocuklar gibi konuşuyorlardı.

"Mommy, water, now."

"Anne, şimdi su."

Understand.

Anlama.

Sentence?

Cümle?

Not really.

Pek sayılmaz.

Grammar.

Dilbilgisi.

Some teachers don't think it's necessary.

Bazı öğretmenler gerekli olduğunu düşünmez.

It is.

Ama önemli.

It's like a skeleton in a body.

Vücuttaki bir iskelet gibidir.

Right?

Tamam mı?

When you're crawling on the floor, you still need a skeleton, something to hold everything

Yerde sürünürken, hala bir iskelete ihtiyacın var, her şeyi bir tutacak bir iskelete.

together, but really it's the muscles and everything else that make you move.

ama kaslar ve diğer şeyler gerçekte sizi harekete geçiren her şey.

But the skeleton is necessary or needed.

Ama iskelet gerekli ya da ihtiyaç

Those are those bones. Right?

Bunlar o kemikler. Değil mi?

These are the bones of the language.

Bunlar dilin kemikleri.

You got, you know, your vocabulary, but these hold everything together, that skeleton.

Kelime bilgin var, biliyorsun ama bunlar her şeyi bir arada tutar, bu iskelet.

Now, when you learn grammar, we do this to be understood.

Şimdi, dil bilgisi öğrendiğinde, Bunu anlaşılmak için yapıyoruz.

We said basic communication.

Temel iletişim için.

To be understood we need grammar.

Anlaşılmak için dilbilgisine ihtiyacımız var.

This is sound...

Bu kulağa...

And you can sound like you understand.

anlıyormuşsun gibi gelir.

"Oh!

"Ov!

I can't have your girlfriend and all of your money?

Kız arkadaşına sahip olamam ve tüm paranı?

Oh.

I didn't know that.

Ah.

Bunu bilmiyordum.

I understand."

Anlıyorum."

You sound like you understand someone.

Birisini anlıyormuşsun gibi görünürsün.

You can communicate an idea.

Bir fikir iletebilirsin.

"I would like to be a millionaire, but I don't want to work."

"Milyoner olmak istiyorum. ama çalışmak istemiyorum. "

See?

Anladın mı?

I've communicated: "I am lazy, but I still want to be rich."

Şöyle bir iletişim kurdum:: "Tembelim, ama hala zengin olmak istiyorum. "

Like everyone in North America.

Kuzey Amerika'daki herkes gibi.

Okay, but we're going to take our vocabulary...

Tamam, ama kelime bilgimizi kullandık

See, this is when you have the vocabulary, you take it, and you put it with some muscle.

Gördüğün gibi, kelime bilgin olduğunda onu al, biraz kasla birlikte yerleştir

You put vocabulary and function words.

Kavramları ve işlevsel kelimeleri cümleye yerleştir.

That's what grammar is.

Dilbilgisi budur.

It's the words that function.

İşe yarayan kelimeler.

It's the verbs. Right?

Bunlar fiiller. Tamam mı?

It's the pronouns.

Zamirler.

It's all these things that go together. It's like making a hamburger.

Bütün bunlar birlikte bulunurlar. Hamburger yapmak gibidir.

Okay?

You got your meat.

Tamam mı?

Etini aldın.

Now you need a bun, some lettuce, and everything else.

Şimdi bir çörek lazım, biraz marul ve her şey.

This is your grammar.

Bu senin dilbilgin.

This makes it good.

Bu iyi yapar.

Okay?

So, now you can sound pretty intelligent, not like a child, but some people have great

Tamam mı?

Yani, şimdi kulağa oldukça akıllı gelebilirsin, bir çocuk gibi değil. Bazı insanlar harika gramere ve

grammar skills and good vocabulary, but-and this is where we go to the advanced-they don't

iyi kelime bilgisine sahiptirler ama kulağa bizim gibi gelmezler

sound like us.

ve burası bizim ileri seviye dediğimiz kısımdır.

They still haven't got it quite together.

Hala hepsine birlikte sahip değillerdir

We know you're not from here.

Buradan olmadığını biliriz.

This is change it all.

Bu her şeyi değiştirir.

And this is something that I find interesting.

Ve bu benim ilgi çekici bulduğum bir şey.

Some students don't want to do, they think it's a waste of time.

Bazı öğrenciler yapmak istemezler bunun zaman kaybı olduğunu düşünürler.

And then I remind them: In your country, are there people who don't know how to read and write?

Sonra onlara hatırlatırım: Ülkende okuma yazmayı bilmeyen insanlar var mı?

What do you call them?

Siz onlara ne diyorsunuz?

Some people say (this is a fancy word): "They are illiterate."

Bazı insanlar (bu süslü bir kelime): "Onlar okuma yazma bilmez."

I say: "No.

Hayır diyorum.

They're stupid."

Aptallar. "

Because you say: "Hey, read this."

Çünkü sen diyorsun ki: "Hey, bunu oku."

They go: "I cannot read."

Onlar: "Okuyamıyorum."

You go: "You're stupid.

Sen: "Sen aptalsın.

Didn't you go to school, stupid?"

Okula gitmedin mi, salak? "

Don't be stupid.

Aptal olma.

Learn to read and write.

Okumayı ve yazmayı öğren.

It's not just for that reason, for your ego that people...

Sadece bu nedenle değil, egon için de.

It makes you feel good.

Bu seni iyi hissettiriyor

It's also because it teaches you how to think in the language.

Ayrıca bir dilde nasıl düşüneceğini öğrettiği için de.

Huh?

Ha?

Well, when you write something down, you have to remember the author wrote it three years ago.

Bir şeyi not aldığında, yazarın onu üç yıl önce yazdığını hatırlamalısın.

The author is the writer of the book, could be a male, female, or whoever made it.

Kitabın yazarı, erkek, kadın veya kim yazdıysa.

They wrote it three or four years ago, and you're not there.

Üç, dört yıl önce yazdılar ve sen orada değildin.

So when they write about it, they have to think in a way that you would understand it

Yani onlar yazdıklarında senin anlayabileceğin şekilde düşünmeleri gerekiyordu.

three years later, and not have to ask questions.

Üç yıl sonra soru soramazsın.

Because if you have to say: "I'm confused. What does he mean?

Çünkü "kafam karıştı, ne demek istiyor?" diye sormanız gerektiğinde.

Let me call him up.

Onu arayayım.

Yo, E, on page 47 you wrote this thing.

Hey, E, sayfa 47'de şunu yazmışsın.

It's an awkward phrase.

Garip bir cümle.

You got a dangling modifier, so I'm not really sure..."

Değişken mir anlam var. bu yüzden gerçekten emin değilim ... "

It doesn't work like that.

Bu işler öyle olmuyor.

They have to write it properly so you understand it.

Düzgün yazmak zorundalar ki anlayabilesin.

This is when we become advanced, because you learn logical thought, how we put it together.

Bu bizim ileri seviyeye geldiğimiz nokta, çünkü mantıklı düşünmeyi, nasıl bir araya getireceğini öğrenirsin.

When we talk about logical thought, we talk about syntax; how the words go together

Mantıksal düşünce dediğimizde, sözdizimini kastederiz; kelimeler nasıl bir arada bulunur

, how things flow, how we think.

işler nasıl akar, nasıl düşünüyoruz.

Every language is different, and the syntax is a bit different. Okay?

Her dil farklı ve sözdizimi de biraz farklı. Tamam mı?

This will make you think like a native speaker.

Bu seni ana dilinmiş gibi düşündürecek.

You have to put the words and even the sentences in a way that makes sense to us.

Kelimeleri ve hatta cümleleri bize mantıklı gelebilecek şekilde kullanmak zorundasın.

Okay?

Tamam mı?

Remember I said you sound...?

Unutma ki sen...?

Here I meant not stupid.

Burada, aptal değil demek istedim.

That was it, you don't sound stupid.

Öyleydi, kulağa aptal gibi gelmiyorsun.

Reading and writing makes you sound intelligent, and there's a difference.

Okuma ve yazma sizi akıllı gösterir, fark buradadır.

Suddenly, I want to hear what you have to say, because you seem to know what you're

Birdenbire, ne söyleyeceğini duymak isterim çünkü ne söylediğini biliyor

talking about, and you present your ideas in a way I can understand.

gibi görünürsün. Ayrıca fikirlerini benim anlayabileceğim şekilde sunarsın.

It also gives you the time to think about the language, so it goes on in your brain,

Aynı zamanda dil hakkında düşünmeniz için zaman verir, düşünce beyninde devam eder.

so it knows how to analyze and present the language for us.

böylece dili nasıl analiz edip bize sunacağını bilirsin.

This is something people skip, because they want to speak, and don't realize this is a

Bu insanların atladığı bir şey, çünkü onlar konuşmak istiyorlar ve bunun önemli bir kısım

very important part.

olduğunu anlamıyorlar

Reading gives you an understanding of how we're thinking.

Okumak, size nasıl düşündüğümüzü anlama alışkanlığı kazandırır.

You read, you get that.

Okudun, anladın.

When you write, you have to write in a way that we would understand it.

Yazarken, onu bizim anlayacağımız şekilde yazmak zorundasın

Powerful stuff.

Güçlü şeyler.

And how does it do that?

Peki bunu nasıl yapıyor?

Well, we have three components or three parts.

Pekala, üç bileşenimiz veya üç parçamız var.

Number one, the grammar.

Birincisi, gramer.

See? Grammar we talked about.

Anladın mı? Dilbilgisi hakkında zaten konuştuk.

Grammar has to be in something you write.

Yazdığın şeyin içinde dilbilgisi olmak zorunda.

Okay?

Tamam mı?

Then it has to be true.

Ayrıca doğru dilbilgisi olmalı.

What you say has to make sense to us.

Söylediğin şey bize bir anlam ifade etmeli.

It's logical.

Mantıklı olmalı.

I can't be just:

Sadece şöyle olamam:

"I am an alien, and I live in the sea, and I have fins and baby-back ribs."

"Ben bir uzaylıyım ve denizde yaşıyorum. ve yüzgeçlerim ve sırt sırta kaburgalarım var. "

It doesn't make any sense, even if the sentence is perfectly grammatically correct.

Cümlenin dilbilgisi tamamen doğru olsa da mantıklı değil.

It's like: "This is not true. I will not listen to you."

Şöyle olur: "Bu doğru değil. "Seni dinlemeyeceğim."

And then finally we have to connect them, and this is what we talk about syntax, and

Ve nihayet onları birleştirmeliyiz. ve biz bu sözdizimi hakkında konuşuyoruz

when we put all of these things together, suddenly you're speaking and people understand you.

bütün bunları bir araya getirdiğimizde, aniden, insanların seni anlayacağı şekilde konuşuyorsun.

Accent or no accent, you are an English speaker.

Aksan olsun ya da olmasın, sen İngilizce konuşuyorsun.

Not quite.

Tam değil.

Almost.

Neredeyse.

When we put all these three together, and we go to speaking, and you master speaking,

Bu üçünü bir araya getirdiğimizde ve konuşmaya geçeriz ve sen ustaca konuşursun

which will happen if you take these steps - you will notice you are being understood

Bu adımları atarsan anlaşıldığını fark edeceksin

when you speak.

konuştuğunda

Not five times: "Sorry?

Beş kere "Üzgünüm? değil.

Huh? Sorry?

Ha? Afedersiniz?

Sor-, sorry?

Üzgün ​​müsün?

Oh, okay. Oh, I'm sorry. No. Sorry?" No.

Tamam. Üzgünüm. Hayır. Üzgünüm? "Hayır.

You will speak, you will be understood.

konuşacaksın, anlaşılacaksın.

When I speak, and some of you think I speak very quickly.

Ben konuşurken ve bazılarınız çok hızlı konuştuğumu düşünüyor.

And you're right.

Ve haklısınız.

My students actually often laugh go: "You don't speak quickly on those videos.

Öğrencilerim aslında gülerler: "Siz bu videolarda hızlı konuşmuyorsunuz.

You speak quickly in real life."

"Gerçek hayatta hızlıca konuşuyorsunuz."

But I like it when people understand me.

Ama insanların beni anlaması hoşuma gidiyor

You will find that you understand me more.

Beni daha fazla anladığınızı göreceksin.

You will have more understanding what I say, and English people say.

Söylediklerimi daha anlaşılır bulacaksın, ve İngilizlerin söylediklerini.

You won't be guessing what they're saying.

Ne dediklerini tahmin etmeyeceksin.

You will actually understand them.

Onları gerçekten anlayacaksın.

Finally, you know that accent that you really don't like, and you wish you could get rid of?

Sonunda, aksanını hoş bulmayacaksın ve ondan kurtulmak isteyeceksin.

You will.

Kurtulacaksın da.

Speaking and using a practice of speaking helps you with proper pronunciation.

Konuşmak ve konuşma pratiği yapmak Doğru telaffuz konusunda sana yardımcı olur

That's what helps you with being understood, and actually helps you with understanding

Anlaşılmana yardımcı olan budur, ve aslında başkalarını anlamana yardımcı olur

other people, because you realize it's not the absolute pronunciation, but where you

çünkü bunun kesin telaffuz olmadığını fark edersin, ama vurguyu koyduğun yer

put the stresses, what the meaning is.

anlamın olduğu yerdir.

Right?

anladın mı?

All this comes with language or speaking.

Bütün bunlar dil ile veya konuşmak ile geliyor.

You can communicate and have mastered the language.

İletişim kurabilir ve dile hakim olabilirsin

That's what we talk about by speaking, and I wrote that for a reason.

Konuşmaktan kastettiğimiz şey bu, ve bunu bir sebepten yazdım.

When you are speaking, it's right or it's wrong.

Sen konuşurken, doğru ya da yanlış.

There's no time to think about it.

düşünmek için zaman yoktur

That's what your practice in reading and writing is for.

Bu yüzden okuma ve yazma pratiği yaparsın.

Okay?

Tamam mı?

So once you can actually speak, you're done.

Yani aslında konuşabildiğinde, dil öğrenimini tamamladın demektir.

Congratulations.

Tebrikler.

You've learned a new language.

Yeni bir dil öğrendin.

Now, look.

Bak şimdi.

I want to do... I want to go through a couple of hints to help you out in a second or two, and then

Yapmak istiyorum ... Size yardımcı olacak birkaç şeyin üstünden bir iki saniye geçmek istiyorum

I want you to go out there and practice.

Dışarı çıkmanı ve orada pratik yapmanı istiyorum.

Figure out where you are.

Nerede olduğunu çöz.

You'll know, because I've already told you.

Bileceksin çünkü sana çoktan söyledim

You're either a beginner and you got to work on your vocabulary.

sen başlangıç seviyesindesin ve kelime bilgin üzerinde çalışmalısın

That means most of what I said you didn't understand.

Bu söylediklerimin çoğunu anlamadığın anlamına gelir

Or you're intermediate, you got something out of what I'm saying, but you know you can't

Orta seviyedeysen, söylediklerimden bir şeyler çıkardığını ama kendini benim gibi

express yourself that way.

ifade edemeyeceğini biliyorsun.

You're advanced, you're already smart enough to be writing every day and reading every day.

İleri seviyedeysen, zaten her gün yazıp okuyacak kadar akıllısın.

Or you're basically fluent and native.

Ya da temelde sen akıcı ve yerlisin.

Get outta here.

Defol git buradan.

Go outside and play.

Dışarı çık ve oyna.

That's what you should be doing.

Yapman gereken şey bu.

You ready?

Hazır mısın?

Let's go through those helpful hints.

Hadi faydalı ipuçlarına geçelim.

[Snaps]

[parmak şıklatıyor]

So, we've talked about where you might be as a learner; advanced, beginner, or native.

Yani, öğrenci olarak nerede olduğunuzu konuştuk; ileri, başlangıç ​​veya anadil.

Now, I want to give you some more basic hints on acquiring or getting the language.

Şimdi size dili edinme veya alma konusunda biraz daha temel ipuçları vermek istiyorum .

Are you ready?

Hazır mısın?

Okay, basic hint number one: 30 minutes a day goes a long way.

Tamam, bir numaralı temel ipucu: uzun sürede günde otuz dakikalık alıştırma.

Whether you're a beginner, intermediate, or advanced, 30 minutes.

başlangıç, orta veya ileri seviye olman fark etmez. Otuz dakika

If you're not willing to spend 30 minutes learning, you really don't want to learn.

Öğrenmeye 30 dakika harcamak istemiyorsan, gerçekten öğrenmek istemiyorsun.

All right? You need to practice regularly.

Tamam mı? Düzenli olarak pratik yapmalısın.

Give you a good hint or a good example.

Sana iyi bir ipucu ya da iyi bir örnek vereyim.

When you were a baby, you were trying to walk.

Bebekken, yürümeye çalışırsın.

You would fall down.

Düşersin.

You would never stand and walk, you kept falling.

Asla durmazsın ve yürürsün, düşmeye devam edersin

But every day you tried, and sometimes hours, hours, hours.

Ama her gün denedin ve bazen saatler, saatler, saatlerce denedin.

Then one day, you started to walk, then you started to run.

Sonra bir gün yürümeye başladın, sonra koşmaya başladın.

If you told that baby that 30 minutes a day was a lot of work, you'd be sitting in a chair

O bebeğe günde 30 dakikanın fazla olduğunu söyleseydin, hayatının geri kalanında

for the rest of your life.

sandalyede oturmuş olurdun

Right?

Doğru mu?

So, 30 minutes a day.

Yani, günde 30 dakika.

Hey, an engVid video is 15.

Hey, bir engVidvideosu 15 dk

Boo, half your work's done.

Boo, işinin yarısı bitti.

Am I a genius? Yeah.

Ben bir dahi miyim? Evet.

Helped you out.

Sana yardım ettim.

Okay, so 30 minutes a day is a good thing to do.

Tamam, günde 30 dakika, yapmak için iyi bir şey.

Okay? It goes a long way to help you retain or remember the information.

Tamam mı? Bilgiyi saklamak veya hatırlamakta yardımcı olmak için uzun bir süreç gerekiyor

Number two: Spend five minutes and review what you did the day before.

İki numara: Beş dakika harcayın ve önceki gün yaptıklarınızı gözden geçirin.

I know, it's 35 minutes, but it's still not an hour.

Biliyorum, 35 dakika oldu ama hala bir saat değil.

Okay?

Tamam mı?

So, before, you know, you do your new lesson, think for five minutes:

Yani, önce, biliyorsun, yeni dersini yap. 5 dakika düşün

"What did I do yesterday when I did English?

"Dün ingilizce çalışırken ne yaptım?

Did I...?" Was it...?

Were you reading?

Ben ...? "

Okuyor muydun?

Did you write?

Yazdın mı?

What did you write about?

Ne hakkında yazdın?

Were there any things you wanted to change in your writing?

Yazımında değiştirmek istediğin bir şey var mıydı?

Okay?

Tamam?

So, remember, in your 30 minutes, that can be 30 minutes of writing, 30 minutes of reading,

Yani, unutmayın, 30 dakikanızda, yazma olabilir, 30 dakika okuma olabilir,

30 minutes of going through the dictionary looking for words you need, basic words. Right?

Sözlükten ihtiyacınız olan kelimeleri, basit kelimeleri aradığınız bir 30 dakika olabilir.

Or, I don't know, listening to, like I said, an engVid video.

Veya bilmiyorum, dinliyorum, Dediğim gibi, bir engVid video.

Watching it twice.

İki kere izle.

The first time, you watch it; second time, make notes about things you want to learn

İlk seferinde izle, ikinci seferinde öğrenmek istediğin şeyler hakkında notlar al

.Right?

Tamam mı

That's 30 minutes.

30 dakika.

Painless.

Ağrısız.

Five minutes review is good, because it's like eating food.

Beş dakikalık gözden geçirme iyi. çünkü bu yemek yemek gibidir.

If you take a burger, just put it in your mouth, it's not as good as when you take it,

Hamburger alırsan, ağzına koy, çiğneyip tadını aldığın

and chew it and taste it.

zamanki kadar iyi değildir.

When you taste it, that's where the joy comes from.

Tadına aldığında, bu zevkin alındığı kısımdır.

That's what you should do with language.

Dil ile yapman gereken bu.

Just taste it. Play with it a bit.

Sadece tadına bak, bir biraz ısırıkla oyna.

Number three: Imagine yourself in a situation where you have to use the English you've learned.

Üç numara: Kendini İngilizce öğrenmek zorunda olduğun bir durumda hayal et

That could be part of your 30 minutes.

Bu 30 dakinanın bir parçası olabilir

Read for a little while, stop, put the story in your head, close your eyes, and imagine it.

Bir süre oku, dur, hikayeyi kafanda oturt, gözlerini kapat ve hayal et.

If you imagine it, it becomes real.

Hayal edersen, gerçek olur.

When it becomes real, it becomes useful.

Gerçek olduğunda, işe yarar hale gelir.

Okay?

Tamam?

If you just write some grammar down and you write some rules, and you never think about

Sadece biraz dilbilgisi ve bazı kurallar yazarsan, ve asla onu kullanmayı

using it, then guess what?

düşünmezsen, tahmin et sonra ne olur?

You won't.

Yapamazsın.

So, why don't we take a couple minutes with our review?

Peki neden birkaç dakika gözden geçirmiyoruz?

Imagine.

Hayal et.

Okay?

Tamam?

"I just learned this new vocabulary.

"Bu kelimeyi yeni öğrendim.

James said something about a pharmacy.

James eczane hakkında bir şey söyledi.

Now, imagine I had to go...

Şimdi, gitmek zorunda olduğumu hayal et ...

What did he say I have to say?

Söylemem gereken için ne söyledi?

'Can you help me with...?'"

'Bana yardım edebilir misin?' "

Now, imagine asking the...

Şimdi, sormayı hayal et ...

There you go.

İşte.

Next thing you know, you're in the situation, the words come out of your mouth.

Bildiğin bir sonraki şey, sözcüklerin ağzından döküldüğü bir durumdasın.

Practice.

Uygulama.

Number four: Set goals.

Dördüncü numara: Hedefleri belirleyin.

What do you want to do with your English?

İngilizcenle ne yapmak istiyorsun?

I know. "I want to speak English today."

Biliyorum. "Bugün İngilizce konuşmak istiyorum. "

It's not going to happen. Sorry.

Bu olmayacak. Üzgünüm.

Okay?

Tamam?

Just like if you want a burger, you have to actually catch a cow, kill a cow, bring it

Tıpkı bir burger istediğinde olduğu gibi, aslında bir ineği yakala, bir ineği öldür, mağazaya

to the store, grind it up or make meat for it, then put it on the barbecue.

getir, öğüt veya ondan et çıkar, sonra mangalın üstüne koy.

It doesn't happen.

Bu bir anda olmaz.

Right? There's many steps to it.

Değil mi? Bunun için pek çok adım var.

So, in this case, set goals.

Yani, bu durumda, hedefler belirleyin.

Maybe a five-minute conversation with a native speaker.

Belki anadili olan biriyle beş dakikalık konuşma.

Two-minute, one-minute conversation.

İki dakikalık, bir dakikalık konuşma

Maybe it's learn turn... Ten words really well.

Belki de sırayla öğrenirsin... On kelime gerçekten iyi

Okay?

Tamam?

So you read a book, you pick out ten words you don't know, go to the dictionary, write

Yani bir kitap oku, bilmediğin on kelime seç, sözlüğe git

it out, then write out sentences with those words.

onları yaz, sonra o kelimelerle cümleler yaz.

Talk to... Try and use them in a conversation with somebody

Konuş... Bunları biriyle sohbet içindeyken dene ve kullan

so that they become something you've digested,

Böylece sindirdiğin kelimeler haline gelirler.

that means taken in and you understand.

Bu öğrendiğin ve anladığın anlamına gelir

Okay?

Tamam?

You understand it completely.

Tamamen anlarsın.

Apply for a job.

Bir iş için kullanırsın.

Here's one. You...

Işte bir tane. Sen...

It's the 21st century, bub.

Bu 21. yüzyıl, bub.

Get on the internet.

İnternete gir.

"I would like to work for your company."

"Ben şirketiniz için çalışmak istiyorum. "

Send it out.

Gönder.

Right?

Doğru mu?

See what responses you get back.

Hangi cevapları aldığına bir bak.

Now, most of them will say: "Hey, your grammar is really bad." Right?

Şimdi, çoğu şunu diyecek: "Hey, dilbilginiz gerçekten kötü."

Or you can do a phone interview. Say: "Hey, can we do a Skype interview for this job?"

Veya telefon görüşmesi yapabilirsin. De ki: "Hey, bu iş için Skype görüşmesi yapabilir miyiz?

Practice.

Uygulama.

Just because you're not living here right now doesn't mean you can't put it into practice.

Sadece şu anda burada yaşamıyor olman bunu uygulamaya koyamayacağın anlamına gelmez.

And through your mistakes, you can learn, and then go back and use that for your 30

Ve hatalarınla ​​öğrenebilirsin, sonra geri dön ve bunu 30 dakika çalışmanda kullan

minutes of work. Right?

Tamam mı?

"They didn't like my accent.

Aksanımı beğenmediler.

It was too strong. Okay, work on pronunciation.

Çok güçlüydü. Tamam, telaffuz üzerinde çalış.

They said my grammar skills seemed to be a bit weak.

Dilbilgisi becerilerimin biraz zayıf olduğunu söylediler..

Okay, work on grammar skills.

Tamam, gramer becerileri üzerinde çalış.

My vocabulary was limited.

Kelime dağarcığım sınırlıydı.

I noticed I kept repeating the same thing.

Aynı şeyi tekrarlamaya devam ettiğimi fark ettim.

Okay, work on vocabulary.

Tamam, kelime üzerinde çalış.

Work on synonyms."

Eş anlamlılar üzerinde çalışın."

You will start making your own lesson plan based on you, not on what some book or some

Kendi ders planını kendine göre yapmaya başlayacaksın, bazı kitaplarda ya da bazı öğretmenlerin

teacher tells you to do.

yapmanı söylediğine göre değil.

Finally: Travel.

Sonunda: Yurtdışına Seyahat.

I should do, like, say this. Right?

Bunu söylediğim gibi, yapmalıyım. Değil mi?

Travel.

Seyahat.

I know.

Biliyorum.

This is not easy.

Bu kolay değil.

You don't have money. Right?

Paran yok. Değil mi?

You don't have time.

Zamanın yok.

But why are you learning it?

Ama neden öğreniyorsun?

Everything you really want, you have to do something.

Gerçekten istediğin her şey için, bir şeyler yapman gerekir.

We call it a sacrifice.

Biz buna fedakarlık diyoruz.

You have to give something to get something you really want.

Gerçekten istediğin bir şeyi almak için bir şeyler vermek zorundasın.

You want to eat, you buy food.

Yemek yemek istersen, yiyecek alırsın.

The food's not free. Right?

Yemekler bedava değildir, değil mi?

You want to really use your language, you got to travel.

Gerçekten dilini kullanmak istiyorsan, seyahat etmelisin.

You don't have to be...

Büyük bir yolculuk yapmak

Do a big trip.

zorunda değilsin.

You can find things on the internet where it's exchange.

Değişim programları olan şeyleri internette bulabilirsiniz

Somebody's family comes to your house, you go to their house for two weeks, or something

İki hafta için birinin ailesi senin evine geliyor, sen onun evine gidiyorsun ya da bunun gibi

like that.

bir şey.

Governments do exchanges where there's learning programs. Right?

Hükümetler öğrenme programlarının olduğu değişim programları yaparlar. Değil mi?

Hey, you can go to startup programs.

Hey, başlangıç programlarına gidebilirsin.

"Hi. I want to learn English. Send me to a country."

"Merhaba. İngilizce öğrenmek istiyorum. Beni bir ülkeye gönder. "

Some people, if you give a good enough story: "I live in a farm out in Lithuania.

Bazı insanlar, yeterince iyi bir hikaye verirseniz: "Litvanya'da bir çiftlikte yaşıyorum.

My family is, you know...

Ailem biliyorsun ...

Always wanted me to do better with my life, and we know English is important.

Her zaman benim daha iyi bir hayatım olsun istedi. Ve İngilizce'nin önemli olduğunu biliyoruz.

So, my father's willing to give up three cows to have me go to Canada."

Bu yüzden babam Kanada'ya gitmem için üç inek vermek istiyor."

Put it out there. Somebody will go: "Oh, come on, man. I'll give you the money."

Onu oraya koy. Birileri gidecek: "Ah, dostum hadi. Sana parayı vereceğim. "

You know, miracles happen.

Bilirsin, mucizeler olur.

Things can happen, but you got to do something.

Bir şeyler olabilir ama sen bir şeyler yapmalısın.

Travelling is the one thing that makes you go out there, because you got to do something.

Seyahat etmek, seni harekete geçiren tek şey çünkü bir şeyler yapmak zorundasın.

You can't pretend you want to learn, because you have to put your money there.

Öğrenmek istiyormuş gibi davranamazsın. çünkü paranı ortaya koymak zorundasın.

That will be hard, and I admit that.

Bu zor olacak, bunu itiraf ediyorum.

But once you do, if you're doing all of these things, there's nothing sweeter than getting

Ama bir kere yaparsan, bütün bu şeyleri yaparsan, uçaktan inip "Hi" demekten

off a plane, and saying: "Hi.

daha tatlı bir şey olamaz.

Can you help me this?

Bana yardım edebilir misin?

I'm looking for a friend of mine", and the other person going:

Bir arkadaşımı arıyorum "

"Sure, no problem. Let me take you."

ve diğer kişi: "Elbette, hiç sorun değil. Seni almama izin ver."

And you're understood.

Ve sen anladın.

Right?

Cool?

Değil mi?

Güzel mi?

I think it's cool.

Bence güzel.

Anyway, where do I start?

Neyse, nereden başlayacağım?

You know where to start now, whether you're a beginner, intermediate, advanced, or you're

Şimdi nereden başlayacağınızı biliyorsun başlangıç, orta, ileri veya

native.

anadil.

I've given you some helpful hints that you can use starting right this minute. Right?

Sana bazı yararlı ipuçları verdim. bu dakikadan itibaren başlayarak kullanabilirsin. tamam mı ?

You're watching one video, so 15 minutes of your time is done.

Bir video izliyorsun böylece zamanınızın 15 dakikası bitiyor.

Hit the next one, or go do the quiz.

Bir sonrakine geç ya da gidip sınavı yap.

All right?

Tamam mı?

Cool.

Listen, hope I've done my part for you.

Güzel.

Dinle, umarım senin için gereğini yapmışımdır.

Now it's time for you to do your part.

Şimdi senin gereğini yapman gerek.

Study, practice, review.

Çalışma, uygulama, inceleme.

And when you can and if you can, and if you can get the help, travel, see the world.

Ne zaman yapabilirsen ve eğer yapabiliyorsan ve eğer yardım alabiliyorsan, seyahat et, dünyayı gör.

All right? Listen, I got to go.

Tamam mı? Dinle, gitmeliyim.

You have a great day.

İyi günler.

All right?

Tamam mı?

Don't forget to do the quiz.

Sınavı yapmayı unutma.

Where? www, eng, as in English, vid, as in video.

Nerede? www, eng, English'den , vid, videodaki gibi.

I probably did that backwards.

Muhtemelen bunu yine yaptım.

Right? engVid.

Değil mi? engVid.

Doesn't matter. You know. Go to www.engvid.com.

Önemli değil. Bilirsin. Www.engvid.com adresine git.

Don't forget to subscribe.

Abone olmayı unutma.

It's somewhere around here. Somewhere.

Buralarda bir yerlerde. Buralarda.

Subscribe.

Abone ol.

And once again and always, thank you very much for being a part of our family.

Ve bir kez daha ve her zaman, ailemizin bir parçası olduğun için çok teşekkür ederim

All right?

Tamam mı?

Have a good one.

İyi günler.

Ciao.

Çav.