Business English: Polite Expressions for Resolving Conflict

Hey, welcome back to my channel. Thanks for watching. Today is a business English lesson

Merhaba, kanalıma tekrar hoş geldiniz. İzlediğiniz için teşekkürler . Bugün,

looking at disagreements and negotiations and dealing with conflict at work. So, this

anlaşmazlıklara ve müzakerelere bakan ve iş yerindeki çatışmalarla başa çıkan bir iş İngilizcesi dersi. Yani, bu

is not just relevant to those of you who are working in English, because some of these

sadece İngilizce çalışanlarınız için geçerli değil , çünkü bu ifadelerden bazıları

phrases will be applicable to other areas of life outside of the office. Okay. So, let's

hayatın ofis dışındaki diğer alanlarına da uygulanabilir. Tamam aşkım. O halde

have an imaginary situation. Let's pretend that we've got a place of work, and the director

hayali bir durum oluşturalım. Farz edelim ki bir iş yerimiz var ve müdür personel odasında

has decided that there is to be no tea-making facilities in the staff room. Okay? So, the

çay yapma imkanı olmamasına karar verdi . Tamam aşkım? Bunun üzerine

representative of the - of the workers goes to meet the director. Yeah? And the workers

işçilerin temsilcisi müdürle görüşmeye gider. Evet? İşçiler

are like, "Ah, what is this? We need to drink tea." Yeah? "It's important." And - so this

, "Aa, bu da ne? Çay içmemiz lazım " diyor. Evet? "Bu önemli." Ve - yani

is the context. So, the director is going to say to the angry representative, "Can I

bağlam bu. Yönetmen kızgın temsilciye, "

make sure we're on the same page, here? Can I make sure we are all talking about the same

Burada aynı fikirde olduğumuzdan emin olabilir miyim? Hepimizin aynı

situation and we have the correct information?" "We", "you" and "me". Now, if I say "we",

durumdan bahsettiğimizden ve doğru bilgiye sahip olduğumuzdan emin olabilir miyim?" "Biz", "sen" ve "ben". Şimdi, "biz" dersem,

the collective "we", then it's inclusive, and it's saying we have a problem together.

kolektif "biz", o zaman kapsayıcı olur ve birlikte bir sorunumuz olduğunu söyler.

It's not just you have a problem; we have a problem, and we're going to try and sort

Sorun sadece sende değil; Bir sorunumuz var ve

it out. Next question. So, the director says, "Would I be right in thinking that you are

onu çözmeye çalışacağız. Sonraki soru. Yönetmen, "

asking for some tea-making facilities?" "Would I be right in thinking", so it's a formal

Çay yapma olanakları istediğinizi düşünmekte haklı mıyım?" " Düşünmekte haklı mıyım", bu yüzden

and polite construction using "would". "Would I be right in thinking that you want the tea-making

"would" kullanarak resmi ve kibar bir yapıdır. " Çay yapma makinelerini istediğinizi düşünmekte haklı mıyım

facilities?" And the guy is like, "Yeah, yeah, of course we want it. How are we meant to

?" Ve adam, "Evet, evet, tabii ki istiyoruz.

do our jobs without it?" And the director could reply, "Well, look, what I'm trying

Onsuz işlerimizi nasıl yapacağız?" Yönetmen şöyle cevap verebilir, "Bakın,

to say is you can have the tea-making facilities, but just not in this room. Okay? What I'm

çay yapma olanaklarına sahip olabilirsiniz ama bu odada değil. Tamam mı?

trying to say is this, but because the representative is so upset, they're not listening to anything

Söylemeye çalıştığım şey şu, ama çünkü Temsilci o kadar üzgün ki, yönetmenin söylediği hiçbir şeyi dinlemiyorlar

the director is saying, and they're being actually quite rude. So, the director might

ve aslında oldukça kaba davranıyorlar. Bu nedenle yönetmen,

want to say something like, "Hey, hey, hey, hey, hey, let's try not to get personal here.

"Hey, hey, hey, hey, hey, hadi deneyelim" gibi bir şey söylemek isteyebilir. burada kişiselleşmemek için.

Yep. Let's not get over the top." Or, "Come on. Let's try to stick to the facts. What

Evet. Haddini aşmayalım." Veya, " Hadi. Gerçeklere bağlı kalmaya çalışalım.

are the facts? You want tea. You can have tea, but not in this room. So, let's try not

Gerçekler nelerdir? Çay istiyorsun. Çay içebilirsin ama bu odada değil. O yüzden kişiselleşmemeye çalışalım

to get personal." So, getting personal is when you're being inappropriately offensive,

." Yani, kişiselleşmek uygunsuz bir şekilde saldırgan olduğunuz zamandır

and that's not professional. "Let's try to stick to the facts. Let's not get all emotional.

ve bu profesyonelce değildir. "Hadi gerçeklere bağlı kalmaya çalışalım. Tamamen duygusallaşmayalım.

Let's be - let's be clear, and thorough, and focused on the information." Okay. End of

Hadi - açık ve kapsamlı olalım ve bilgiye odaklanalım." Tamam.

that conversation, we're going to have a look at a different situation now, and we're going

Bu konuşmanın sonunda, şimdi farklı bir duruma bakacağız ve

to be thinking about a horse - a stud farm, a place for horses. Okay? And a mother has

bir at hakkında düşüneceğiz - Hara çiftliği, atlar için bir yer Tamam mı? Ve bir anne,

come to see the owner of the - of the business, the horse training company, to say that she

doesn't feel like her child is safe in this environment. So, the mother is saying - these

bu ortamda çocuğunun güvende olduğunu hissetmediğini söylemek için işin sahibi olan at eğitim şirketini görmeye geldi . , diyor anne - bunlar

are kind of our polite phrases here, and then if it's a bit more serious, then we go into

bizim kibar sözlerimiz ve sonra biraz daha ciddiyse, o zaman

the black. "I have to say I'm a bit worried about Jimmy Bob's safety. It - it just - it's

karanlığa giriyoruz. " Jimmy Bob'un güvenliği konusunda biraz endişelendiğimi söylemeliyim. Bu - sadece -

chaos here, and I'm worried that something bad will happen." Okay. "I have to say", it

burada bir kaos var ve kötü bir şey olacağından endişeleniyorum." Tamam. "Söylemeliyim", bunun

doesn't really mean anything, but it's - it's kind of an introduction to something important.

gerçekten bir anlamı yok, ama bu - bu önemli bir şeye giriş gibi.

"I have to say I'm not happy." Okay? "I'm a bit worried about", again, we've got a sort

“Mutlu olmadığımı söylemeliyim.” Tamam mı?

of filler that just pads out the conversation and makes it a little bit more polite. "I'm

not sure if you're aware, but the other day one of your dogs bit Jimmy Bob. I'm not sure

Farkında mısınız bilmiyorum ama geçen gün köpeklerinizden biri Jimmy Bob'u ısırdı. Farkında mısın

if you're aware", if you're aware, if you know about this, "but". Okay. And then if

bilmiyorum”, farkındaysan “ama”.

the owner is not helpful after that, then the mother might want to get a little bit

biraz

more firm. "I'm really not happy with this. It's total chaos. It's very badly managed,

daha sert "Bundan gerçekten memnun değilim. Tam bir kaos. Çok kötü yönetiliyor

and blah, blah, blah, blah, blah. I'm really not happy." And then going into some reasons.

ve blah, blah, blah, blah, blah. Gerçekten mutlu değilim." Ve sonra bazı nedenlere giriyorum.

Or trying to make a point. "The real issue", issue meaning problem here, "is there's no

Veya bir noktaya değinmeye çalışıyorum. "Asıl sorun", buradaki sorun anlamına gelen sorun, "

one in charge." Okay? So, nice and gentle and soft. If there's no response, going firmer.

sorumlu kimse yok mu?" Tamam mı? Yani, kibar, nazik ve Yumuşak. Eğer tepki yoksa, daha sert.

Okay? I've got some more phrases for you. Now, if things get really heated between the

Tamam mı? Senin için birkaç cümlem daha var. Şimdi, eğer iki taraf arasında işler iyice kızışırsa

two sides, if it starts getting a bit nasty, then there needs to be someone in the middle.

, işler biraz çirkinleşmeye başlarsa, o zaman ortalarda birilerinin olması gerekir. orta.

A chair. Not a chair to sit on, a chairman or a chair... A chairsperson. Okay? Someone

bir sandalye. oturulacak bir sandalye değil, bir başkan ya da bir sandalye... bir başkan. tamam mı?

to be the peacekeeper, really. And that person could ask questions to either side. So, we're

gerçekten barış gücü olacak biri. ve o kişi her iki tarafa da soru sorabilir. yani,

going back to our tea situation, with the tea not being allowed in the staff room, and

geri dönüyoruz çay durumumuza, personel odasına çayın girmesine izin verilmemesine ve

then there was an idea that it went into another room, but that idea fell through, so now the

sonra çayın başka bir odaya gittiğine dair bir fikir vardı, ancak bu fikir suya düştü, bu yüzden şimdi

staff are not happy because they want their tea making facilities. So, a chairperson is

personel mutlu değil çünkü çay yapma imkanlarını istiyorlar. Yani, bir başkan

asking the director, "How do you propose we deal with this issue?" How do you propose?

yönetmene soruyor, " Bu konuyu nasıl ele almamızı önerirsiniz?" Nasıl önerirsiniz?

What's your idea? Yep, give me something, here. We deal. To deal with a problem, to

Fikriniz nedir? Evet, bana bir şey verin, burada. Biz anlaşmak. Bir sorunla uğraşmak,

find a solution. "How do you propose we deal with this issue?" Duh-duh-duh-duh-duh-duh.

çözüm bulmak. "Bu konuyu nasıl halletmemizi önerirsin ?" Duh-duh-duh-duh-duh-duh.

Staff bring their own cups of tea in, she might say. And then the representative will

Personel kendi çay fincanlarını getirir, diyebilir. Sonra temsilci

say, "Absolutely not. Duh-duh-duh, very rude." So, the chairperson has to say, "Okay, folks.

, "Kesinlikle hayır. Duh-duh-duh, çok kaba" diyecektir. Bu nedenle, başkanın "Tamam millet.

It might be better if we come back to this another day." That shouldn't be a question

Buna başka bir gün dönsek daha iyi olabilir " demesi gerekiyor. Bu bir soru

mark; that's a statement. "It might be better if we come back to this another day if we

işareti olmamalı; bu bir açıklama. " Birbirimize karşı nazik olamayacaksak, bu konuya başka bir gün dönsek daha iyi olabilir

can't be civil to each other." "Can we please try and avoid shouting?" Yep. So, it's a little

." "Lütfen bağırmaktan kaçınabilir miyiz?" Evet. Yani

bit heated; it's a little bit angry, this situation.

biraz hararetli; bu duruma biraz kızgın.

Now, phrases that the representative could use to show his or her upset at this situation.

Şimdi, temsilcinin bu duruma üzüldüğünü göstermek için kullanabileceği ifadeler.

"I just don't understand how you expect us to come to work and we can't make cups of

"Bizden nasıl işe gelmemizi beklediğini anlamıyorum ve biz bir fincan

tea." "I just can't work if I don't have tea." And what might the director say? "Well, I

çay yapamıyoruz." "Çay içmezsem çalışamam." Peki yönetmen ne diyebilir? "Ne

see what you mean, but you're under contract and it is a job." "I see what you mean, yeah,

demek istediğini anlıyorum ama sözleşmelisin ve bu bir iş." "Ne demek istediğini anlıyorum, evet,

I kind of understand, but you're wrong." And the representative again, "I just won't be

biraz anlıyorum ama yanılıyorsun." Ve temsilci yine, "Çayımı

able to function and do my job well if I don't have my tea." I know this is a silly situation,

içmezsem işimi iyi yapamam ve çalışamam ." Bunun aptalca bir durum olduğunu biliyorum,

okay? I'm just trying to demonstrate using these phrases.

tamam mı? Sadece bu ifadeleri kullanarak göstermeye çalışıyorum.

Now, we do need to find a compromise. Yep. It's no good just falling out with people

Şimdi, bir uzlaşma bulmamız gerekiyor. Evet. İnsanlarla aranızın açılması iyi değil

and, you know, we need to try and find solutions together. "I'm", so what the director might

ve bilirsiniz, birlikte çözüm bulmaya çalışmalıyız . "Ben", yönetmen ne

say, "I'm prepared to let you have your tea-making facilities if we don't have a Christmas party

diyebilir ki, "Bu yıl bir Noel partisi yapmazsak çay yapma makinenizi kullanmanıza izin vermeye hazırım

this year." "What? No Christmas party? That's not very fair." "Well, I don't know, maybe."

." "Ne? Noel partisi yok mu? Bu hiç adil değil." "Şey, bilmiyorum, olabilir."

Or what about, "Look, would it help if I bought all of the staff their own thermos and then

Ya da "Bakın, tüm personele kendi termoslarını alsam ve

they could bring their tea with them?" "Oh, that's a good idea, yeah, maybe. I'd be more

çaylarını yanlarında getirseler yardımcı olur mu?" "Oh, bu iyi bir fikir, evet, belki.

than happy to do that, so let me know." Okay? So, we've gone through it all now, yep. We've

Bunu yapmaktan çok mutlu olurum, o yüzden bana haber ver." Tamam aşkım? Yani, şimdi hepsini geçtik, evet.

looked at ways of making our point, of being quite sort of firm, of saying that there's

Kendimizi ifade etmenin, oldukça katı olmanın,

a problem. We've looked at ways of trying to get the two parties, the two different

bir sorun olduğunu söylemenin yollarını inceledik. İki tarafı, iki farklı

people to listen to each other. And finally, we've kind of looked at ways of finding a

insanı birbirini dinlemeye ikna etmenin yollarına baktık. Ve son olarak, bir tür uzlaşma bulma yollarına baktık

compromise. So, it remains time for you to do the quiz to make sure that you've absorbed

. Öyleyse, bu cümleleri özümsediğinizden emin olmak için testi yapmanızın zamanı geldi

these phrases. And I'd really recommend just writing down a phrase or two that you can

. Kullanabileceğiniz bir veya iki cümle yazmanızı gerçekten tavsiye ederim

use, and I'll see you in the next video. Okay? Thanks for watching.

, bir sonraki videoda görüşmek üzere. Tamam aşkım? İzlediğiniz için teşekkürler.