Father and Son: Crime drama - Episode 3

Attention all units. We need eyes on a silver Mercedes.

Tüm birimlerin dikkatine. Gümüş bir Mercedes'te gözlere ihtiyacımız var.

Registration: KS3 FOT.

Kayıt: KS3 FOT.

Driver is a white male, 39 years of age.

Sürücü beyaz bir erkek, 39 yaşında.

One passenger, four years of age.

Bir yolcu, dört yaşında.

Father and son.

Baba ve oğul.

We have one unconfirmed sighting at 10:28, northbound on the A23.

10:28'de, A23'ün kuzey yönünde doğrulanmamış bir görüş aldık.

Reason to believe that the father may attempt to take his own life.

Babanın kendi canına kıymaya teşebbüs edebileceğine inanmak için sebep.

Possible threat to son.

Oğul için olası tehdit. Neler olduğu hakkında

We need to get a better idea of what's going on.

daha iyi bir fikir edinmeliyiz .

Nikesh, get onto the mobile provider. Who has he spoken to today?

Nikesh, cep telefonu sağlayıcısına bağlan. Bugün kiminle konuştu?

Where was that last text sent from?

O son mesaj nereden gönderildi? ASDA'nın dışında Beltonfield Yolu'na

Just passed a silver Mercedes, parked outside ASDA on Beltonfield Road.

park etmiş gümüş renkli bir Mercedes'i geçtim . Kraliyet Revirinde

We're en route to a call-out at the Royal Infirmary.

bir çağrıya gidiyoruz .

Can't stop, but the reg' was a KS... something.

Durduramıyorum, ama reg' bir KS idi... bir şey.

On my way.

Yolumun üzerinde.

Dad, I don't know. I'm here with them now.

Baba, bilmiyorum. Şimdi burada onlarla birlikteyim.

They're all running around. They're bricking it.

Hepsi koşuşturuyor. Örüyorlar.

Because they basically pat me on the head for two hours.

Çünkü temelde iki saat boyunca kafama vuruyorlar.

The one in charge is a bitch.

Sorumlu olan bir [ __ ].

It said, 'I'm sorry. Please forgive me.'

Üzgünüm dedi. Beni Affet lütfen.'

It's turned off again... Oh, I don't get it.

Tekrar kapandı... Ah, anlamadım.

  Dad, I'll call you when there's news, OK?

Baba, haber gelince seni ararım, tamam mı?

Do you have kids?

Çocuklarınız var mı?

A daughter, three weeks old.

Üç haftalık bir kızı.

Congratulations.

Tebrikler.

Ms Phelps, we have every available unit

Bayan Phelps, elimizdeki her birim

out looking for Pip and for Jamie, but...

Pip ve Jamie'yi arıyor ama...

I'm sure you understand that time is not our friend here.

Zamanın burada dostumuz olmadığını anladığınızdan eminim.

I'm going to need you to think pretty hard.

İyice düşünmene ihtiyacım olacak.

Is there anything, anything at all,

that has happened recently to give you pause for thought?

Son zamanlarda sizi düşünmek için duraksatan herhangi bir şey oldu mu?

The truth is I've been a bit preoccupied.

Gerçek şu ki, biraz meşguldüm.

I've been preparing for a trial. I haven't been...

Bir duruşma için hazırlanıyordum. Ben...

I don't know... paying attention.

bilmiyorum... dikkat etmedim.

Ms Phelps, do you have access to your husband's bank accounts?

Bayan Phelps, kocanızın banka hesaplarına erişiminiz var mı?

Of course. Everything's joint and... Jamie's an accountant.

Elbette. Her şey ortak ve... Jamie bir muhasebeci.

He manages all of our money, but I think I can get it up on my phone.

Tüm paramızı o yönetiyor ama sanırım telefonumdan alabilirim.

Could you do that for me now?

Bunu benim için şimdi yapabilir misin?

Sure.

Elbette.

  I'll be back in a bit.

Kısa bir süre içinde döneceğim.

False alarm.

Yanlış alarm.

Well, the phone records show that Jamie spoke to three people today:

Telefon kayıtları Jamie'nin bugün üç kişiyle konuştuğunu gösteriyor:

his secretary, 08:25, so presumably on the way to work;

sekreteri, 08:25, yani muhtemelen işe gidiyor;

his brother, Paul, at 08:35 – looks like there was no answer;

kardeşi Paul, 08:35'te – görünüşe göre cevap yok;

and...

ve...

Arthur Montgomery, 09:00, so after he left the office.

Arthur Montgomery, 09:00, ofisten ayrıldıktan sonra.

Arthur Montgomery? Why do... why do I know that name?

Arthur Montgomery mi? Neden... neden bu ismi biliyorum?

He's a TV chef.

O bir televizyon şefi.

Wears yellow trousers, lives on a houseboat...

Sarı pantolon giyiyor, bir yüzen evde yaşıyor...

does Asian food with a twist. We've got his book at home.

farklı Asya yemekleri yapıyor. Onun kitabı evde var.

Denise loves him, but I prefer Delia myself. Much more reliable.

Denise onu seviyor ama ben Delia'yı tercih ederim . Çok daha güvenilir.

OK. Well, we need to speak to all of them. Let's prioritise.

TAMAM. Pekala, hepsiyle konuşmamız gerekiyor . Öncelik verelim.

Ms Phelps, I know it's difficult but please trust...

Bayan Phelps, zor olduğunu biliyorum ama lütfen güvenin...

It's all gone.

Hepsi gitti.

What has?

Ne var?

The money?

Para mı?

It's an investment account.

Yatırım hesabıdır.

I never really check it – it's for Pip's education, really.

Asla gerçekten kontrol etmem - gerçekten Pip'in eğitimi için.

But there should be fifteen grand in this account.

Ama bu hesapta on beş bin olmalı.

It was fifteen grand in this account!

Bu hesapta on beş bin vardı! İzin

May I?

verirseniz?

So, the money was transferred in three lump sums –

Böylece, para üç toplu meblağ halinde transfer edildi -

transferred using BACS to a Paul Stephenson.

BACS kullanılarak bir Paul Stephenson'a transfer edildi.

Final payment was made on the 15th July.

Son ödeme 15 Temmuz'da yapıldı.

Well, that was two months ago.

O iki ay önceydi.

Who's Paul Stephenson?

Paul Stephenson kimdir?

It's his brother.

Bu onun kardeşi.

Half-brother. Different dad.

Üvey erkek kardeş. Farklı baba.

But he's loaded. Why would he...?

Ama dolu. Neden o...?

Ms Phelps.

Bayan Phelps.

I need to speak to him.

Onunla konuşmam gerek.

DS Pritchard.

DS Pritchard.

OK. Where?

TAMAM. Nerede?

  Uh huh...

Hı hı...

Fine. Thank you.

Güzel. Teşekkür ederim.

We've got Pip. He was spotted by a member of the public,

Pip elimizde. Yol kenarında oturan bir halk üyesi tarafından fark edildi

sitting by the side of the road – the A15.

- A15.

Switchboard says he's tired, hungry,

Santral yorgun, aç,

little bit wet, but otherwise unharmed.

biraz ıslanmış ama onun dışında zarar görmemiş olduğunu söylüyor.

They're bringing him straight here.

Onu doğruca buraya getiriyorlar.

Oh my God. Thank you.

Aman Tanrım. Teşekkür ederim.

  But he's OK? You're sure he's OK?

Ama o iyi mi? İyi olduğundan emin misin?

OK? Cheers.

TAMAM? Şerefe.

He's here. He's downstairs.

O burada. O aşağıda.

Pip...

Pip...