Father and Son: Crime drama - Episode 4

You know what, Pip is doing really well.

Biliyor musun, Pip gerçekten iyi gidiyor.

But he's fast asleep now – I think the excitement of the day

Ama şimdi derin uykuda - sanırım günün heyecanı

must have worn him out. He loves that toy elephant he's cuddling.

onu yıpratmış olmalı. Kucakladığı oyuncak fili çok seviyor.

That's Mr Pom Pom. So, can I see him again now?

Bu Bay Pom Pom. Yani, şimdi onu tekrar görebilir miyim?

Yeah, of course – in a moment. Can I just ask you about these drawings?

Evet, elbette - bir anda. Sana bu çizimler hakkında soru sorabilir miyim?

Drawings? Yes, I got him to draw what he'd seen with some crayons. Look...

Çizimler? Evet, gördüklerini boya kalemleriyle çizmesini sağladım. Bak...

Well, that's obviously his daddy.

Bu belli ki babası. Emin

Are you sure? Pip said it was Woody. Woody, like in Toy Story?

misin? Pip, Woody olduğunu söyledi. Woody, Toy Story'deki gibi mi?

I guess so. Does that mean anything to you?

Sanırım öyle. Bu senin için bir şey ifade ediyor mu?

Not really – except he likes Woody, especially his cowboy hat.

Pek değil - Woody'yi sevmesi dışında, özellikle de kovboy şapkasını.

There's something I don't get. People who top themselves – dads.

Anlamadığım bir şey var. Kendilerini aşan insanlar - babalar.

There's, like, two patterns isn't there?

İki kalıp falan var değil mi?

There's the ones that want to destroy everything:

Her şeyi mahvetmek isteyenler var:

kill themselves, kill their families, these family annihilators.

kendilerini öldürmek, ailelerini öldürmek, bu aile yok edicileri.

And then there's the usual one: dad's depressed, desperate,

Ve sonra her zamanki gibi olan bir şey var: Baba bunalıma girmiş, çaresiz,

kills himself to save his family. In some mad logic. But...

ailesini kurtarmak için kendini öldürüyor. Çılgın bir mantıkla. Ama...

who leaves a kid by the side of a dual carriageway?

kim bir çocuğu bölünmüş yolun kenarına bırakır?

I don't think he's dead. I think he's done a runner.

Öldüğünü sanmıyorum. Sanırım bir koşucu yaptı.

I would too if she was my wife. What is your problem with her?

Benim karım olsa ben de yapardım. Onunla sorunun ne?

Can I have a quick word in the other room?

Right, I can't tell if he's witnessed anything truly traumatic.

Diğer odada hızlıca bir şeyler söyleyebilir miyim?

Doğru, gerçekten travmatik bir şeye tanık olup olmadığını söyleyemem.

He's not particularly chatty, which is fair enough, poor sod.

Pek konuşkan değil, bu da yeterince adil, zavallı herif.

He's tired. I think he's walked quite a way.

O yorgun. Bence epey yol kat etti.

How...? Hang on. From what I can gather,

Nasıl...? Hatta beklemek. Anladığım kadarıyla

Dad left him in the car – didn't come back. Pip went looking for him.

babam onu ​​arabada bırakmış, geri dönmemiş. Pip onu aramaya gitti.

I think when he got to the big road, he didn't know what to do.

Sanırım büyük yola geldiğinde ne yapacağını bilemedi.

How far can a four-year-old walk? Further than you think. A few miles.

Dört yaşındaki bir çocuk ne kadar uzağa yürüyebilir? Düşündüğünden daha fazlası. Birkaç mil.

And has he drawn something? Yes. A couple.

Ve bir şey çizdi mi? Evet. Bir çift.

Now, this is Pip's picture of where he was this morning with his dad.

Bu, Pip'in bu sabah babasıyla nerede olduğunu gösteren fotoğrafı.

So, we've got hills, birds, grass, sand.

Demek tepelerimiz, kuşlarımız, çimenlerimiz, kumlarımız var.

I asked him what he sounded like and he... he did a sort of roaring sound.

Ona sesinin nasıl olduğunu sordum ve o... bir tür kükreme sesi çıkardı.

Roar... Waves. Sound of the sea. Bang on.

Kükreme... Dalgalar. Denizin sesi. Hadi bakalım.

Just a sec. What are you looking for? Map. Just use your phone!

Sadece bir saniye. Ne arıyorsun? Harita. Sadece telefonunu kullan!

Got it. OK. Right. I just.... Here we are. So,

Anladım. TAMAM. Sağ. Ben sadece... İşte buradayız. Demek

this is where Pip was found, right? And let's say he can walk four miles.

Pip burada bulundu, değil mi? Ve diyelim ki dört mil yürüyebiliyor.

So, that makes our search area a three-mile stretch of coastline.

Bu, arama alanımızı üç millik bir kıyı şeridi haline getiriyor.

We can discard this bit because it's inland, so that leaves us with a

Bu kısmı karada olduğu için atabiliriz , bu da bize

three-mile stretch of coastline. And he had the car, right?

üç millik bir kıyı şeridi bırakır. Ve arabası vardı, değil mi?

There are car-parking spots here, here and here.

Burada, burada ve burada araç park yerleri var .

Now, in Pip's picture, he can hear the sea but he can't see it.

Şimdi, Pip'in resminde denizi duyabiliyor ama göremiyor.

Now, I know these two car parks – Neil and I walk down there sometimes.

Şimdi, bu iki otoparkı biliyorum - Neil ve ben bazen orada yürüyoruz.

They're a bit away from the water. You can't see the sea. This one...

Sudan biraz uzaktalar. Denizi göremezsin. Bu...

I'm not so sure... Evan, can we have one more go with Pip?

Pek emin değilim... Evan, Pip'le bir kez daha deneyebilir miyiz? Jamie'nin ona söylemiş olabileceği

I want to know anything Jamie might have said to

her şeyi bilmek istiyorum

him... What's that? Oh, no! She's gone. What's she playing at?

... O da ne? Oh hayır! O gitti. Ne oynuyor?

Excuse me, DS Pritchard. I think you might want

Afedersiniz, DS Pritchard.

to take a look at Pip's other picture.

Pip'in diğer resmine bakmak isteyebileceğini düşünüyorum.

Erm... Pip and Daddy?

Şey... Pip ve baban mı?

Daddy and Woody. The character from Toy Story.

Babam ve Woody. Toy Story'deki karakter.