Father and Son: Crime drama - Episode 5

This interview is being recorded

Bu görüşme kaydediliyor

and may be given in evidence at a later date.

ve daha sonraki bir tarihte delil olarak verilebilir.

We are in Interview Room 3, at Beltonfield Police Station.

Beltonfield Polis Karakolunda 3 numaralı Mülakat Odasındayız.

The date is the 23rd October 2019

Tarih 23 Ekim 2019

and the time is 15:34.

ve saat 15:34.

I am DS Callie Pritchard.

Ben DS Callie Pritchard.

Please state your full name and date of birth.

Lütfen tam adınızı ve doğum tarihinizi belirtiniz.

Paul Stevenson, 5th July 1979.

Paul Stevenson, 5 Temmuz 1979.

Juliet Arnott, 13/02/1988.

Juliet Arnott, 13/02/1988.

Mrs Arnott, what is your connection to Jamie Phelps?

Bayan Arnott, Jamie Phelps ile bağlantınız nedir? Ben

I'm Jamie's PA. We've been working together for seven years.

Jamie'nin PA'sıyım. Yedi yıldır birlikte çalışıyoruz.

I moved with him when he left KPL and started up on his own.

KPL'den ayrıldığında ve kendi başına başladığında onunla taşındım.

What is your relationship to Jamie Phelps?

Jamie Phelps ile ilişkiniz nedir?

He's my brother. Look, is this going to take long?

O benim erkek kardeşim. Bak, bu uzun sürecek mi? Korkarım

It'll take as long as it takes, I'm afraid.

ne kadar sürerse sürsün.

But you're here of your own free will – you may leave at any time.

Ama kendi özgür iradenle buradasın - istediğin zaman gidebilirsin.

Fine. Alright. It's just that... look, I've got work to do.

İyi. Peki. Sadece... bak, yapacak işlerim var.

Look, I'm only here because Lucy's... Fine. Fine... carry on.

Bak, buradayım çünkü Lucy... Güzel. Güzel... devam et.

I'll cut to the chase then, Mr Stevenson.

O zaman lafa geçeyim, Bay Stevenson. Baldızınız

According to Lucy Phelps, your sister-in-law,

Lucy Phelps'e göre

there is £15,000 missing from one of her and her husband's accounts –

onun ve kocasının hesaplarından birinde 15.000 sterlin kayıp var -

money paid to you by your brother.

kardeşiniz tarafından size ödenen para.

Now, help me out here. You appear to be a wealthy man.

Şimdi, bana yardım et. Zengin bir adama benziyorsun.

Why was Mr Phelps paying you all that money?

Bay Phelps neden o kadar parayı sana ödüyordu?

Jamie's such a wuss. He should have told her.

Jamie tam bir korkak. Ona söylemeliydi.

Told her what?

Neyi anlattım?

It was an investment.

Bu bir yatırımdı. Wok adında

We invested in a new cryptocurrency called Wok – really exciting stuff.

yeni bir kripto para birimine yatırım yaptık - gerçekten heyecan verici bir şey. Ne

You get a better deal the more coins you buy, so we went in together.

kadar çok jeton alırsanız o kadar iyi bir anlaşma elde edersiniz , bu yüzden birlikte girdik.

He sent me the money. I bought us 2,000 Wokcoins.

Bana parayı gönderdi. Bize 2.000 Wokcoin aldım.

Wok – wasn't that in the news recently?

Wok – son zamanlarda haberlerde bu yok muydu ?

Yeah. Yeah, it's all folded. Real shame.

Evet. Evet, hepsi katlanmış. Gerçek utanç.

The blockchain got hacked. But look, that's the deal.

Blockchain hacklendi. Ama bak, anlaşma bu.

That's the risk. You've got to be in it to win it,

Risk bu. Kazanmak için içinde olmalısınız,

but you don't invest more than you can afford to lose.

ancak kaybetmeyi göze alabileceğinizden daha fazla yatırım yapmazsınız .

Could Jamie afford to lose fifteen grand?

Jamie on beş bin doları kaybetmeyi göze alabilir miydi?

Well, as it turns out, no.

Görünüşe göre hayır.

Idiot.

Salak.

But I only found that out this morning.

Ama bunu ancak bu sabah öğrendim.

He's a lovely, lovely man, you know.

O sevimli, sevimli bir adam, biliyorsun.

Head screwed on, heart in the right place.

Kafası yerinde, kalbi yerinde.

And this wee boy – did you say he was found by the side of the road?

Ve bu minicik çocuk - onun yol kenarında bulunduğunu mu söylediniz?

It never occurred to me that Pip was in the car.

Pip'in arabada olduğu hiç aklıma gelmemişti.

I don't know how he's gotten himself into such a pickle.

Kendini nasıl böyle bir çıkmaza soktuğunu bilmiyorum.

I know no one's saying it, but...

Kimsenin bunu söylemediğini biliyorum ama... işini bitirdiğini

you must think he's done away with himself.

düşünüyor olmalısın .

That's what blokes do when they have money trouble, isn't it?

Para sıkıntıları olduğunda herifler böyle yapar, değil mi?

But it's not him – he wouldn't.

Ama o değil - yapmazdı.

I mean, this morning he was stressed, but he had a plan.

Yani, bu sabah stresliydi ama bir planı vardı.

He was engaged – I could tell.

Nişanlıydı - anlayabiliyordum.

A plan for what, do you think?

Sence ne için bir plan?

To deal with the ransomware.

Fidye yazılımı ile başa çıkmak için.

What ransomware?

Hangi fidye yazılımı?

That's why I'm here, isn't it?

Bu yüzden buradayım, değil mi? Bana

Hit me.

vur.

Right. So, the company's files were taken ransom

Sağ. Yani şirketin dosyaları dün gece

with this computer-virus malware last night.

bu bilgisayar virüsü kötü amaçlı yazılımıyla fidye olarak alındı.

It's pretty simple. The files are stolen and held

Oldukça basit. Dosyalar çalınır ve

until a ransom is paid. In this case, £25,000.

fidye ödenene kadar tutulur. Bu durumda 25.000 £.

The threat is to usually either delete them or publish them online,

Tehdit genellikle onları silmek veya çevrimiçi yayınlamaktır,

but according to Mrs Arnott the threat was to publish.

ancak Bayan Arnott'a göre tehdit yayınlamaktı.

They've got some pretty high-profile clients, so privacy is important.

Oldukça yüksek profilli müşterileri var, bu yüzden mahremiyet önemlidir.

And people pay these things?

Ve insanlar bu şeyleri ödüyor mu?

Oh yeah. Happens all the time.

Ah evet. Her zaman olur.

They're smart enough to ask for the amounts of money

that people might be able to scrape together.

İnsanların bir araya getirebilecekleri miktarda para isteyecek kadar akıllılar.

Who is they?

Onlar kim?

Cyber criminals. Anyone, anywhere in the world.

Siber suçlular. Herkes, dünyanın herhangi bir yerinde.

Even some kid in California, in his bedroom.

Hatta California'daki bir çocuğun yatak odasında.

And Jamie got one of these last night?

Jamie dün gece bunlardan birini mi aldı?

Well, it happened last night, but he only realised this morning.

Şey, dün gece oldu, ama daha bu sabah fark etti. Beni

He called me from the car. Said we'd been hacked and he was on his way in.

arabadan aradı. Hacklendiğimizi ve gelmekte olduğunu söyledi. Hem

They'd sent emails to his personal account and the company's.

onun hem de şirketin kişisel hesabına e-postalar göndermişlerdi .

And how did he seem on the phone?

Ve telefonda nasıl görünüyordu?

A bit shaky, shocked.

Biraz titrek, şok. Sana

I shouldn't have told you. He made me promise to keep it a secret.

söylememeliydim. Bunu bir sır olarak saklamam için bana söz verdirdi.

I know it's a lot of money, but I daresay he's got savings and investments.

Çok para olduğunu biliyorum ama birikimleri ve yatırımları olduğunu söyleyebilirim.

The thing is, if the files were released,

Mesele şu ki, eğer dosyalar açığa çıkarsa mahvolacak olan

it's not only his career that would be destroyed.

sadece kariyeri değil .

Some of our... our clients, you know.

Bazı... müşterilerimiz, bilirsiniz.

She wouldn't talk after that. I think it suddenly occurred to her

Bundan sonra konuşmayacaktı. Sanırım birdenbire

that she might be about to lose her job.

işini kaybetmek üzere olabileceği aklına geldi.

OK... OK. OK.

Tamam... Tamam. TAMAM.

So, the brother confirmed to me that he spoke to Jamie this morning.

Kardeş bana bu sabah Jamie ile konuştuğunu doğruladı.

Apparently Jamie called him asking for a loan,

Görünüşe göre Jamie borç istemek için onu aramış,

but reading between the lines there's not

ancak satırlar arasında

a lot of brotherly love going on there,

çok fazla kardeş sevgisi olmadığını okuyunca

and Paul – charmer that he is – said no.

Paul - ne kadar çekici - hayır dedi.

Nice. So, he's broke, he's lost all of his savings,

Güzel. Beş parasız kaldı, tüm birikimini kaybetti,

his business is being blackmailed. His brother...

işine şantaj yapılıyor. Abisi...

Financial adviser of the year, by the way.

Yılın mali müşaviri bu arada.

...won't bail him out.

...onu kurtarmaz.

So, the next person – last person he speaks to is...

Yani, bir sonraki kişi – konuştuğu son kişi...

OK. Cheers. Send him up.

Tamam. Şerefe. Onu yukarı gönder. Burada

We've only got celebrity chef Arthur Montgomery here.

sadece ünlü şef Arthur Montgomery var.

Listen – before we get started,

Dinle - başlamadan önce

can I ask him a super-quick question about his baba ganoush recipe?

ona baba ganoush tarifi hakkında süper hızlı bir soru sorabilir miyim ?

No! Not a good idea.

HAYIR! İyi bir fikir değil.