BOX SET: 6 Minute English - 'Human Emotions 2' English mega-class! 30 minutes of new vocabulary!

Hello. This is 6 Minute English

Merhaba. Bu,

from BBC Learning English.

BBC Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce.

I'm Neil.  

Ben Neil.

And I'm Rob. It's great that you're

Ben de Rob'um.

here to keep me company -

Bana eşlik etmek için burada olman harika - yalnız kalmayayım

to spend time with me so

diye benimle vakit geçirmek için

I don't get lonely -

-

because loneliness is the

çünkü

subject of this programme. It's good to be here, Neil.

bu programın konusu yalnızlık. Burada olmak güzel, Neil.

I think many of us have

Sanırım çoğumuz bir

experienced loneliness at

noktada yalnızlık yaşadık

some point. Maybe you've

. Belki

felt lonely because all your

bütün arkadaşların

friends have gone out for

dinner without you, or

sensiz akşam yemeğine çıktığı için kendini yalnız hissettin ya da

maybe you've felt lonely

belki de bir

just because you don't

fit in somewhere. Yes, that's when we sometimes

yere sığmadığın için kendini yalnız hissettin. Evet, bazen

use the expression 'to feel

'

lonely in a crowd'. Well,

kalabalık içinde yalnız hissetmek' tabirini kullandığımız zamanlar. Pekala,

we'll be exploring if this

bunun

is a new idea or something

yeni bir fikir mi yoksa

humans have always

insanların her zaman

experienced, and along

deneyimlediği bir şey mi olduğunu keşfedeceğiz ve bu arada

the way we'll be teaching

you some new vocabulary. But now I'm here to keep you

size yeni kelimeler öğreteceğiz. Ama şimdi sana arkadaşlık etmek için buradayım

company, how about a

,

question for me?

benim için bir soruya ne dersin?

Of course! Well, one

Elbette! Muhtemelen yalnız bir

possibly lonely man is

adam

Mauro Morandi. He's lived

Mauro Morandi'dir. Uzun yıllar

alone on Budelli Island in

İtalya'daki Budelli Adası'nda yalnız yaşadı

Italy for many years, but

ama

how many years exactly?

tam olarak kaç yıldır?

Is it: a) 6 years,

a) 6 yıl mı,

b) 31 years, or

b) 31 yıl mı, yoksa

c) 44 years? Umm ... 44 years would be

c) 44 yıl mı? Umm ... 44 yıl,

tough, as would 31, so

31 gibi zor olurdu, bu yüzden

I'll go for 6 years. OK, Rob, we'll find out

6 yıl gideceğim. Tamam, Rob,

later if that's right.

bunun doğru olup olmadığını daha sonra öğreneceğiz.

Now, I'm sure we all

Şimdi, eminim hepimiz

want to be alone from

time to time, to escape

zaman zaman

the demands of our

meslektaşlarımızın taleplerinden

colleagues or the

veya

pressures of real life,

gerçek hayatın baskılarından kaçmak için yalnız kalmak isteriz,

but would we really want

ama gerçekten

to be totally alone? Well, I certainly wouldn't.

tamamen yalnız kalmak ister miydik? Şey, kesinlikle yapmazdım.

And research has found that

Ve araştırmalar,

prolonged social isolation

uzun süreli sosyal izolasyonun özellikle zihinsel olarak

is bad for us,

bizim için kötü olduğunu bulmuştur

particularly mentally. It's an interesting topic,

. Bu ilginç bir konu

and one that the BBC Radio

ve BBC Radio

4 programme Thinking Aloud

4 programı Thinking Aloud'un

has been exploring.

araştırdığı bir konu.

Its guest, Fay Bound Alberti,

Konuğu, York Üniversitesi Tarih Bölümü'nden Fay Bound Alberti,

Reader in History at the

University of York,

explained how loneliness is

yalnızlığın

a relatively new

görece yeni bir

emotional state. A state is a condition at

duygusal durum olduğunu açıkladı. Durum,

a particular time. Let's

belirli bir zamandaki bir durumdur. Edebiyatta yalnızlığa yapılan göndermeler hakkında

hear what she had to say

neler söylediğini dinleyelim

about references to

loneliness in literature. Well, novels are

. Pekala, romanlar

fascinating, because there's

büyüleyici, çünkü

a difference between novels

in the 18th Century, when

they first came into being,

ilk ortaya çıktıkları 18. Yüzyıldaki romanlarla

and novels in the 19th

19.

Century - in the 18th

Yüzyıldaki romanlar arasında bir fark var - 18.

Century something like

Yüzyılda Robinson Crusoe gibi bir şey

Robinson Crusoe, there's

, yalnızlığa dair

not a single reference

tek bir gönderme yok

to loneliness. By the 19th

. 19.

Century novels are

yüzyıla gelindiğinde romanlar

full of lonely people

yalnız insanlarla doludur

and that reflects those

ve bu

kinds of social changes. Give me some examples.

tür sosyal değişimleri yansıtır. Bana birkaç örnek ver.

What may count

Neler

as examples? Well, I suppose I'm

örnek sayılabilir? Pekala, sanırım Uğultulu Tepeler

thinking about if you

compare something like

gibi bir şeyi karşılaştırırsanız,

Wuthering Heights where

you have this desperate

desire on the part of

the heroine to find love

kadın kahramanın aşkı bulmak için bu umutsuz arzuya sahip olduğu bir şeyi karşılaştırırsanız,

which is bundled up

to in this sense of the

bu benliğin bir

self not being complete

without another, or

başkası olmadan tamamlanmaması anlamında paketlenmiştir veya

Tess of the d'Urbervilles.

Tess. d'Urberville'lerden.

And so Victorian

Ve bu nedenle,

fiction in particular

özellikle Viktorya dönemi kurgusu,

tends to be full of woman

who are in search of the

significant other and

önemli olan diğerini arayan ve evde

needing to find happiness

mutluluk ve yalnızlık yokluğu bulmaya ihtiyaç duyan kadınlarla dolu olma eğilimindedir

and an absence of loneliness

in the domestic. It's interesting that Fay

. Fay'in

mentions the story of

Robinson Crusoe - about

Robinson Crusoe'nun

a man living on a desert

ıssız bir adada yaşayan bir adam hakkındaki hikayesinden bahsetmesi ilginçtir,

island - does not mention

the word loneliness.

yalnızlık kelimesinden bahsetmez.

But because of a shift

Ancak 19. yüzyılda

in how people behaved

insanların davranış

and thought in the

19th century - called

ve düşünce biçimlerindeki

social change - loneliness

-sosyal değişim adı verilen- bir değişiklik nedeniyle yalnızlık, hakkında hikayeler yazılan

became an emotion that

bir duygu haline geldi

was written about

in stories. Ah, but loneliness tended

. Ah, ama yalnızlık kadınları

to be something affecting

etkileyen bir şey olma eğilimindeydi

women. They were

.

searching for happiness

Mutluluğu,

by finding a 'significant

"önemli bir

other' - a partner, usually

başkası" - evlenmek istedikleri bir eş, genellikle

a man, who they wanted to

bir erkek - bularak arıyorlardı

marry. How things

. İşler nasıl

have changed! Yes, now Fay also went

değişti! Evet, şimdi Fay, Virginia Woolf gibi

on to talk about how

some female authors,

bazı kadın yazarların nasıl

like Virginia Woolf,

looked for solitude - that's

yalnızlık aradıklarından - bu

being alone - because

yalnız kalmaktır - çünkü

that helped them

bu onların

be creative. Even today, being alone

yaratıcı olmalarına yardımcı olduğundan bahsetmeye devam etti. Bugün bile yalnız olmak, sonsuza dek sürmediği sürece

gives us headspace and

bize düşünmek için boş alan ve zaman veriyor

time to think, as long

as it doesn't last

forever. Anyway, as we

. Her neyse,

mentioned, we've probably

bahsettiğimiz gibi, muhtemelen

all been lonely at some

hepimiz bir noktada yalnız kaldık

point, and Fay Bound Alberti

ve Fay Bound Alberti,

told the Thinking Aloud

Thinking Aloud

programme that loneliness

programına yalnızlığın

can take many forms. Absolutely, I think that

birçok şekilde olabileceğini söyledi. Kesinlikle, bence

loneliness is something

yalnızlık

that affects all people

tüm insanları etkileyen bir şey

but at different times

ama hayatlarının farklı dönemlerinde

in their lives. I would

.

describe in terms of

pinch points - there are

Sıkıntı noktalarıyla anlatırdım - öyle

times when we change

zamanlar olur ki değişip

[when we become] when we

get married, we become

evlendiğimizde,

mothers, we get divorced,

anne olduğumuzda, boşandığımızda, hayatımızı

anything that changes

değiştiren her şey

our life might put us

bizi

under temporary loneliness.

geçici bir yalnızlığa sürükleyebilir.

When it's a problem is

Bir sorun olduğunda,

when it becomes chronic. It seems that there are

kronikleştiği zamandır. Görünüşe göre

certain times in our

hayatımızda kendimizi yalnız hissedebileceğimiz belirli zamanlar var

lives when we might feel

lonely - when we break

- örneğin

up with a partner or

bir partnerden ayrıldığımızda veya

have a baby and feel

bir bebeğimiz olduğunda ve kendimizi

isolated, for example.

yalnız hissettiğimizde.

These are moments that

Bunlar,

Fay describes as pinch

Fay'in dönüm noktaları olarak tanımladığı anlardır

points - times in your

- hayatınızda

life where there are

difficulties and things

zorlukların olduğu ve her şeyin

slow down or change. We could say loneliness

yavaşladığı veya değiştiği zamanlar.

at these times is

Bu zamanlarda yalnızlığın

understandable, normal

anlaşılır, normal

and temporary. When it

ve geçici olduğunu söyleyebiliriz. Daha

becomes a bigger issue,

büyük bir sorun haline geldiğinde,

it's what Fay describes

Fay'in tanımladığı şey

as chronic - so,

kronik yani

long lasting. And loneliness isn't

uzun sürelidir. Ve yalnızlık

always obvious to other

diğer insanlar için her zaman bariz değildir

people, so it's good to

, bu yüzden

check in with friends

and family to see how

nasıl

they're feeling and to

hissettiklerini görmek ve

ask if they re OK.

iyi olup olmadıklarını sormak için arkadaşlarınızla ve ailenizle görüşmek iyi olur. Uzun

Of course, it would be

difficult to check in

on Mauro Morandi, who's

been living on Budelli

Island in Italy for

yıllardır İtalya'daki Budelli Adası'nda yaşayan Mauro Morandi'yi kontrol etmek elbette zor olacaktır

many years, but how

ama

many years exactly? Ahh well I thought

tam olarak kaç yıldır? Ahh ben

6 years. Was I right? I'm afraid not. It's

6 yıl düşündüm. Haklı mıyım? Korkarım öyle değil.

actually been 31 years.

Aslında 31 yıl oldu.

He told National Geographic

National Geographic

magazine "I'm sort of

dergisine "

in prison here ... but

Burada bir nevi hapishanedeyim ... ama

it's a prison that I

burası

chose for myself". So

kendim için seçtiğim bir hapishane" dedi. Yani

I'm guessing he's got

used to his own company!

kendi arkadaşlığına alıştığını tahmin ediyorum!

I certainly couldn't

Kesinlikle o kadar

live alone for that

long - I'd been too

uzun süre yalnız yaşayamam - çok

lonely, I need

company, Rob. Yeah, me too, Neil!

yalnızdım, arkadaşa ihtiyacım var

, Rob. Evet, ben de, Neil!

And loneliness is what

Ve

we've been discussing in

this programme. Here's a

bu programda tartıştığımız şey yalnızlık. İşte bahsettiğimiz

recap of some of the

bazı kelimelerin bir özeti

vocabulary we've

mentioned. Firstly,

. İlk olarak,

to keep someone company

birine arkadaşlık etmek, yalnız kalmaması için

is to spend time with

birisiyle zaman geçirmektir

someone so they

don't get lonely. Social change is a shift

. Sosyal değişim,

in how people behave

insanların nasıl davrandığı

and think. A significant other is

ve düşündüğündeki bir değişimdir. Önemli bir başkası, bir ortağı

an informal way of

tanımlamanın resmi olmayan bir yoludur

describing a partner. Solitude describes

. Yalnızlık,

being alone. When talking about life,

yalnız olmayı anlatır. Hayat hakkında konuşurken,

pinch points are times

where there are

difficulties and things

sıkıntıların olduğu, işlerin

slow down or change.

yavaşladığı veya değiştiği anlardır.

And chronic describes a

Ve kronik, uzun süreli bir

health condition that

sağlık durumunu tanımlar

is long lasting. And that's all we have

. Ve

time for in this

bu programda tüm vaktimiz bu kadar

programme, but remember

, ancak BBC Learning English'te

you can find more

daha

useful vocabulary,

yararlı kelimeler,

trending topics and

trend olan konular bulabileceğinizi ve

help with your language

dil öğrenmenize yardımcı olabileceğini unutmayın

learning here at BBC

Learning English. We

. Bir

also have an app that

de uygulama mağazalarından ücretsiz olarak indirebileceğiniz bir uygulamamız var

you can download for

free from the app

stores and of course

ve tabi ki

we are all over social

sosyal medyanın her yerindeyiz

media. Bye for now! Bye bye!

. Şimdilik hoşça kal! Güle güle!

Hello. This is 6 Minute

Merhaba. Bu,

English from BBC

BBC

Learning English.

Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce.

I'm Neil.

Ben Neil.

And I'm Georgina.

Ben de Georgina'yım.

Georgina and I have got

Georgina ve ben, uzun süre birlikte

to know each other

very well after working

çalıştıktan sonra birbirimizi çok iyi tanıdık

together for so long.

.

I know what sandwiches

Neil has for lunch ...

Neil'in öğle yemeğinde hangi sandviçleri yediğini biliyorum ...

Egg and tomato right, Neil?

Yumurta ve domates değil mi, Neil?

Right! And I know it

Sağ! Ve

really annoys Georgina when

people don't wash up

insanların

their cups in

the staff kitchen.

personel mutfağında fincanlarını yıkamamasının Georgina'yı gerçekten rahatsız ettiğini biliyorum.

So unhygienic!

Çok hijyenik değil!

But just as important

Ancak,

as getting to know

someone, socially or at

sosyal olarak veya işte birini tanımak kadar

work, is getting on

,

with people. To get on

insanlarla iyi geçinmek de önemlidir. Biriyle anlaşmak,

with someone is a useful

phrasal verb, meaning to

like someone and enjoy

birinden hoşlanmak ve onunla

a friendly relationship

dostane bir ilişkinin tadını çıkarmak anlamına gelen kullanışlı bir öbek fiildir

with them.

.

Which is really

important if you work

with them every day!

Onlarla her gün çalışıyorsanız, bu gerçekten önemlidir!

And there's another word

Ve iki arkadaş arasındaki

to describe the good

iyi

understanding and

anlayışı ve

communication between

iletişimi tarif edecek başka bir kelime daha var

two friends: rapport.

: Uyum.

Yes, how to build rapport

Evet, insanlarla nasıl yakınlık kurulacağı

and get on with people

ve iyi geçinileceği yıllar boyunca

has been the subject

of many self-help books

pek çok kendi kendine yardım kitabının konusu olmuştur

over the years, and

ve

is the topic of

this programme.

bu programın da konusudur.

Well, you and I

Pekala, seninle

must have great rapport,

harika bir uyum içinde olmalıyız,

Georgina, because that

Georgina, çünkü bu

leads perfectly onto

my quiz question. In

beni sınav soruma mükemmel bir şekilde götürüyor.

1936, American writer

1936'da Amerikalı yazar

Dale Carnegie wrote a

Dale Carnegie, yakınlık kurmak üzerine

famous self-help book

ünlü bir kendi kendine yardım kitabı yazdı

on building rapport.

.

It sold over 30 million

30 milyondan fazla kopya satarak tüm zamanların

copies, making it one of

the best-selling books

en çok satan kitaplarından biri oldu

of all time - but what is

- ama

it called? Is it:

adı ne? Bu:

a) How to get rich quick?,

a) Nasıl çabuk zengin olunur?,

b) How to stop worrying

b) Endişelenmeyi bırakıp nasıl

and make friends?, or

arkadaş olunur?, veya

c) How to win friends

c) Nasıl arkadaş kazanılır

and influence people?

ve insanları etkiler?

I think I know this,

Sanırım bunu biliyorum,

Neil. I'm going to say,

Neil. Diyeceğim o ki,

c) How to win friends

c) Nasıl arkadaş kazanılır

and influence people.

ve insanlar nasıl etkilenir.

OK, Georgina, we'll find

Tamam, Georgina, programın sonunda

out if that's the right

bunun doğru cevap olup olmadığını öğreneceğiz

answer at the end

of the programme.

.

When it comes to getting

on with people,

İnsanlarla iyi geçinmeye gelince,

psychologist Emily Alison

psikolog Emily Alison'ın

has a few ideas.

birkaç fikri var. Suçlu zanlılarla yakınlık kurarken polisle çalışarak

She's built a career

bir kariyer inşa etti

working with the police

as they build rapport

with criminal suspects.

.

Emily is the author a

Emily,

new book, 'Rapport: the

"Rapport: The

four ways to read people'

Four Way to Read People" adlı yeni bir kitabın yazarıdır

and, as she told BBC

ve BBC

Radio 4 programme All

Radio 4 programı All

In The Mind it isn't easy

In The Mind'a söylediği gibi,

to get along with everyone.

herkesle iyi geçinmek kolay değildir.

I often describe

rapport-building in a

Bir ilişkide yakınlık kurmayı genellikle

relationship as like

walking a tightrope because

ipte yürümek gibi tanımlarım çünkü

you really do need

gerçekten

to maintain that

balance of being objective,

objektif olma,

treating people with

insanlara

compassion but that

şefkatle davranma dengesini korumanız gerekir ama bu

doesn't mean I'm

benim

sympathetic, I'm

sempatik olduğum,

collusive - it's that

işbirlikçi olduğum anlamına gelmez - bu

balance between

denge budur

judgement and avoidance.

yargılamak ve kaçınmak arasında.

Emily describes rapport

Emily, ilişki

building as like

kurmayı

walking a tightrope, an

ip üzerinde yürümek gibi tanımlıyor; bu,

idiom to describe being

in a difficult situation

which requires carefully

considering what to do.

ne yapılacağını dikkatlice düşünmeyi gerektiren zor bir durumda olmayı anlatan bir deyim.

Building rapport with

"terrorists" or violent

"Teröristler" veya şiddet yanlısı

criminals isn't easy.

suçlularla ilişki kurmak kolay değildir.

Emily doesn't sympathise

Emily yaptıklarına sempati duymuyor

with what they have done,

but she tries to remain

ama tarafsız kalmaya çalışıyor

objective - to base her

- yargısını

judgement on the facts,

not personal feelings.

kişisel hislere değil gerçeklere dayandırmaya çalışıyor.

In her book, Emily

Emily kitabında hayvanların adını verdiği

identifies four main

dört ana

communication styles

iletişim tarzını tanımlıyor

which she names after

animals. The best at

. Uyum sağlamada en iyisi

building rapport is the

friendly and

cooperative monkey.

arkadaş canlısı ve

işbirlikçi maymundur.

Then there's a pair of

Sonra bir çift

opposites: the bossy lion,

karşıt var: kontrolü ele

who wants to take charge

almak

and control things, and

ve şeyleri kontrol etmek isteyen otoriter aslan ve

the more passive mouse.

daha pasif fare.

Here's Emily talking to

Emily,

BBC Radio 4's, All In

BBC Radio 4'ün All In

The Mind, about the

The Mind kanalına

fourth animal, the

dördüncü hayvan olan

T-Rex. Try to listen out

T-Rex hakkında konuşuyor.

for the communication

style of this personality.

Bu kişiliğin iletişim tarzını dinlemeye çalışın. Çatışma olan

You've got the T-Rex

T-Rex'e sahipsiniz

which is conflict - so

- yani

this is argument, whether

bu tartışma, ister

you're approaching it

ona

from a positive position

where you can be direct,

frank about your message

mesajınız hakkında doğrudan, açık sözlü olabileceğiniz olumlu bir konumdan yaklaşın,

or you approach that

ister buna

in a negative way by

olumsuz bir şekilde yaklaşarak

being ... attacking,

... saldıran,

judgemental, argumentative,

yargılayıcı, tartışmacı,

sarcastic, and that

alaycı ve bu

actually breeds the

aslında

same behaviour back.

aynı davranışı geri getirir.

So anyone who has

Bu nedenle

teenagers will 100%

ergenlik çağındaki herkes bunu %100

recognise that ... if

anlayacaktır...

you meet sarcasm with

alayla alayı bir araya getirirseniz

sarcasm, it's only

, bu sadece

going to go one way.

tek yönlü olacaktır.

All four communication

Dört iletişim

styles have good and

tarzının da iyi ve

bad points. On the

kötü noktaları vardır.

positive side, T-Rex

Olumlu tarafı, T-Rex

type people are frank -

tipi insanlar dürüsttür -

they express themselves

kendilerini

in an open, honest way.

açık ve dürüst bir şekilde ifade ederler.

But T-Rex types can

Ancak T-Rex türleri

also be sarcastic - say

alaycı da olabilir -

the opposite of what

they really mean, in

order to hurt someone's

birinin

feelings or criticise

duygularını incitmek veya

them in a funny way.

onları komik bir şekilde eleştirmek için gerçekte söylediklerinin tersini söyleyin.

Yes, sarcasm is a

Evet, iğneleme

strange thing - like

garip bir şey - aslında beğenmediğiniz halde

saying, "Oh, I really

"Ah,

like your haircut",

saç kesiminizi gerçekten beğendim" demek gibi

when in fact you don't!

!

Yes. There's an

Evet.

English saying that

sarcasm is the lowest

Alaycılığın en düşük

form of humour, but I

mizah biçimi olduğunu söyleyen bir İngiliz sözü vardır, ama

think British people

bence İngilizler

can be quite

sarcastic at times.

bazen oldukça alaycı olabiliyorlar.

Well, I can't image

Pekala, insanlara kaba davranarak

you'd make many

pek çok arkadaş edinebileceğini hayal edemiyorum

friends being rude to

people. Maybe they

. Belki de

should read Dale

Dale

Carnegie's self-help book.

Carnegie'nin kişisel gelişim kitabını okumalılar.

Ah yes, your quiz

Ah evet, sınav

question, Neil. Was

sorunuz Neil.

my answer right?

Cevabım doğru muydu?

In my quiz question

Sınav sorumda

I asked Georgina for the

Georgina'dan

title of Dale Carnegie's

Dale Carnegie'nin yakınlık kurmakla ilgili

best-selling self-help

en çok satan kişisel gelişim

book about building

kitabının başlığını sordum

rapport. What did

. Ne

you say?

dedin?

I said the book is

Kitabın

called, c) How to win

adı dedim, c)

friends and influence people.

Dost kazanma ve insanları etkileme.

Which is ... the correct

Hangisi ... doğru

answer! And I guess you've

cevap! Ve sanırım

read it, Georgina,

okudun, Georgina,

because you have

çünkü

lots of friends.

bir sürü arkadaşın var.

I hope you're not

Umarım

being sarcastic, Neil!

alaycı davranmıyorsun, Neil!

Absolutely not! I'm

Kesinlikle hayır! Ben

not a sarcastic T-Rex

alaycı bir T-Rex

type, more of a

tipi değilim, daha çok

friendly monkey!

arkadaş canlısı bir maymunum!

OK, well, let's stay

Pekala, hadi

friends and recap

arkadaş kalalım ve

the vocabulary from

this programme,

starting with rapport -

uyumdan başlayarak bu programdaki kelimeleri özetleyelim -

a good feeling between

two people based on

iki kişi arasında

understanding

anlayış

and communication.

ve iletişime dayalı iyi bir duygu.

If you get on with

Biriyle iyi geçinirseniz

someone, you like and

, onunla

enjoy a friendly

dostane bir

relationship with them.

ilişkiden hoşlanır ve bunun tadını çıkarırsınız.

Walking a tightrope

İpte yürümek, ne yapılacağını dikkatlice düşünmeyi gerektiren zor

means to be in a

bir durumda olmak demektir

difficult situation

which requires careful

consideration of

what to do.

.

To be objective is to

Objektif olmak,

base your actions on

eylemlerinizi

facts rather than

personal feelings.

kişisel duygulardan ziyade gerçeklere dayandırmaktır. Biriyle

When building rapport

ilişki kurarken

with someone, it's

good to be frank - to

açık sözlü olmak,

express yourself in

kendinizi

an open, honest way.

açık ve dürüst bir şekilde ifade etmek iyidir.

But not sarcastic - to

Ama alaycı değil -

say the opposite of

what you really mean,

in order to hurt

someone's feelings or

birinin duygularını incitmek veya

criticise them in

onları

a humorous way.

esprili bir şekilde eleştirmek için gerçekte kastettiğiniz şeyin tersini söylemek.

Well, Neil, if we run

Pekala Neil,

over six minutes

altı dakikayı aşarsak

we'll break our

rapport with the 6

6

Minute English producer,

Dakika İngiliz yapımcıyla ilişkimizi bozarız,

so that's all for

yani

this programme! Join

bu program bu kadar!

us again soon for

more trending topics

Daha fazla trend olan konu

and useful vocabulary ...

ve kullanışlı kelime dağarcığı için yakında tekrar bize katılın ...

... and remember to

... ve

download the BBC

BBC

Learning English app

Learning English uygulamasını indirmeyi unutmayın

and stay friends by

ve

following us on

bizi

social media.

sosyal medyada takip ederek arkadaş kalın.

Bye for now!

Şimdilik hoşça kal!

Bye!

Hoşçakal!

Hello. This is 6

Merhaba. Bu,

Minute English from

BBC Learning English.

BBC Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce. Ben

I'm Rob.

Rob'ım.

And I'm Sam.

Ve ben Sam'im. Koronavirüs pandemisi

As awful as the

ne kadar korkunç

coronavirus pandemic has

been, it's also

olsa da,

highlighted the

compassionate side of

human nature - doctors

insan doğasının şefkatli tarafını da vurguladı - hastalara

and nurses helping

yardım eden doktorlar ve hemşireler

the sick.

.

Yes, and people helping

Evet ve

out elderly relatives

yaşlı akraba

and neighbours, raising

ve komşulara yardım eden,

money for charity or

hayır işleri için para toplayan veya

wearing a face mask

to keep others safe.

başkalarını güvende tutmak için yüz maskesi takan insanlar.

But the pandemic has

Ancak pandemi,

also highlighted a

more worrying issue

called 'compassion fatigue'.

'merhamet yorgunluğu' adı verilen daha endişe verici bir konuyu da ön plana çıkardı. Bunu

Have you heard

duydun mu

of that, Sam?

Sam?

Yes, I think compassion

Evet, bence merhamet

fatigue is a kind of

yorgunluğu, başkaları için

emotional exhaustion

which reduces your

ability to empathise

empati kurma

or feel compassion

veya onlara şefkat duyma yeteneğinizi azaltan bir tür duygusal tükenmedir

for others.

.

Yes, exactly, Sam.

Evet, kesinlikle, Sam.

Compassion fatigue has

Merhamet yorgunluğu

long been a problem for

uzun zamandır tıp mesleklerinde çalışan insanlar için bir sorun olmuştur

people working in medical

professions and is the

ve

topic of this programme.

bu programın konusunu oluşturmaktadır. Televizyon haberlerinde gördüğümüz

We'll be hearing how the

suffering and unhappiness

acı ve mutsuzlukların çaresizlik

we see on the TV news

can increase feelings

duygularını nasıl artırdığını dinleyeceğiz

of helplessness.

.

But first, let me ask

Ama önce, sana

you my quiz question, Sam.

test sorumu sorayım, Sam.

Humanitarian workers see

İnsani yardım çalışanları,

human suffering on a

insanların çektiği acıları

daily basis and can

günlük olarak görüyor ve

easy fall victim to

kolayca

compassion fatigue.

şefkat yorgunluğunun kurbanı olabiliyor.

Founded in 1971,

1971'de kurulan

M decins Sans Fronti res

M decins Sans Fronti res, en

is one of the biggest

büyük

humanitarian organisations.

insani yardım kuruluşlarından biridir.

But what does M decins

Ama M decins

Sans Fronti res mean?

Sans Fronti res ne anlama geliyor?

Is it: a) Medicine to

a)

the frontline,

Ön cepheye tıp mı,

b) Doctors without

b) Sınır tanımayan doktorlar mı

borders, or

, yoksa

c) Medicine first?

c) Önce tıp mı?

I remember newspapers

Gazetelerin

calling it MSF and using

ona MSF dediğini ve

its English name, which

İngilizce adını kullandığını hatırlıyorum, ki

I think was, b) Doctors

sanırım öyleydi, b)

without borders.

Sınır Tanımayan Doktorlar.

OK, Sam, we'll find out

Tamam, Sam,

the answer later on.

cevabı daha sonra öğreneceğiz.

Compassion fatigue centres

Merhamet yorgunluğu,

on the idea that we

can feel too much

çok fazla

empathy and that feeling

empati hissedebileceğimiz ve bu duygunun

can lead to

emotional burnout.

duygusal tükenmeye yol açabileceği fikrine odaklanır.

According to psychologist,

Psikolog

Margaret Heffernan, caring

Margaret Heffernan'a göre, bakım

and fatigue are closely

ve yorgunluk yakından

connected. Caring for others

bağlantılıdır. Başkalarıyla ilgilenmek,

means taking on someone's

birinin acısını kendiniz üstlenmek anlamına gelir

pain yourself and this

ve bu,

can have unhealthy

consequences for the carer.

bakıcı için sağlıksız sonuçlar doğurabilir.

Well, here's Margaret

Pekala, işte Margaret

Heffernan talking to

Heffernan

BBC World Service's,

BBC Dünya Servisi'nin

The Documentary Podcast.

The Documentary Podcast'iyle konuşuyor. Bahsettiği şefkat yorgunluğunun

See if you can hear the

etkilerini duyabiliyor musunuz bir bakın

effects of compassion

fatigue she mentions.

.

As you find people

İnsanların internette

spending more and more

giderek daha fazla

time online, reading more

zaman geçirdikçe, gittikçe daha fazla

and more and more

depressing news and

iç karartıcı haberler okudukça ve gittikçe daha

they become more and

more numb they also

fazla hissizleştikçe, aynı zamanda giderek daha

become more and more

fazla

addicted to it. And this

buna bağımlı hale geliyorlar. Ve bu,

develops a kind of

state of mind that

is a kind of - it's

bir çeşit - bu

a form of learned

helplessness - because

bir tür öğrenilmiş

çaresizlik - çünkü beni üzen

I'm consuming something

bir şey tüketiyorum

that's upsetting me but

ama

I cannot do

anything about it.

bu konuda hiçbir şey yapamıyorum.

Margaret Heffernan mentions

Margaret Heffernan, iç

that spending too much

time reading depressing

karartıcı çevrimiçi haberleri okumaya çok fazla zaman ayırmanın

online news can leave

us feeling numb -

bizi hissizleştirebileceğinden bahsediyor -

unable to feel any

emotions or think

clearly because we

are so upset or afraid.

çok üzgün veya korkmuş olduğumuz için herhangi bir duygu hissedemez veya net düşünemez hale gelebiliriz.

The news exposes us to

Haberler bizi,

human suffering around

the world which we

feel powerless to help.

yardım etmek için güçsüz hissettiğimiz dünyanın dört bir yanındaki insanların acısına maruz bırakıyor.

This can lead to

something which in

Bu,

psikolojide

psychology is called

learned helplessness -

öğrenilmiş çaresizlik olarak adlandırılan bir şeye yol açabilir -

giving up trying to

feel better because your

previous attempts

daha önceki girişimleriniz

have not worked.

işe yaramadığı için daha iyi hissetmeye çalışmaktan vazgeçmek.

This is all incredibly

Bunların hepsi inanılmaz

depressing, Rob! It

iç karartıcı, Rob! Sınırlı miktarda

sounds like we have

şefkatimiz var gibi görünüyor

limited amounts of compassion.

. Olaya

Well, there are more

daha

positive ways of looking

pozitif bakmanın yolları var

at it, Sam. Here's an

Sam. İşte

alternative view from

Tom Rivett-Carnac,

speaking with BBC World

BBC World

Service's, The

Service'in The

Documentary Podcast.

Documentary Podcast ile konuşan Tom Rivett-Carnac'tan alternatif bir görüş.

I understand why you're

Neden

saying that it's

finite - but I also

sonlu olduğunu söylediğini anlıyorum - ama aynı zamanda

think compassion is a

şefkatin bir alışkanlık olduğunu düşünüyorum

habit. So dwelling with

. Bununla yaşamak

that, developing that

, bu

habit - yes, there are

alışkanlığı geliştirmek - evet, bununla ilgili

a lot of headwinds to

çok fazla ters rüzgar var

that and the rapid

ve

acceleration of the

news cycle, the focus

haber döngüsünün hızlı bir şekilde hızlanması, bir sonraki soruna odaklanmak,

on the next problem

so quickly draws our

dikkatimizi insanlığın bize kazandırdığı daha derin alışkanlıkları geliştirmekten o kadar hızlı bir şekilde uzaklaştırıyor.

attention away from

developing those deeper

habits as humanity that

gives us that courage

and that strength to

make these

bu

big transformations.

büyük dönüşümleri gerçekleştirme cesareti ve gücü.

Like Margaret Heffernan,

Margaret Heffernan gibi

Tom Rivett-Carnac

Tom Rivett-Carnac da

believes the news media

haber medyasının

is part of the problem.

sorunun bir parçası olduğuna inanıyor.

Online newspapers and

Çevrimiçi gazeteler ve

social media, speed up

sosyal medya,

the news cycle - the

haber döngüsünü hızlandırır -

reporting of a particular

belirli bir

news story, from the

haberin

first instance

ilk anından

to the last.

sonuncusuna kadar rapor edilmesi.

As a result, we are

Sonuç olarak,

constantly worrying

sürekli olarak bir

about the next problem -

sonraki sorun için endişeleniyoruz -

and this can easily

ve bu kolayca

lead to emotional fatigue.

duygusal yorgunluğa yol açabilir.

Tom emphasises

Tom,

compassion as a habit

merhameti

to be developed, instead

of something finite -

sonlu -

limited or having

sınırlı veya

a fixed size.

sabit bir boyuta sahip bir şey yerine geliştirilecek bir alışkanlık olarak vurgular.

But such compassionate

Ancak bu tür şefkatli

habits can be difficult

alışkanlıkları geliştirmek zor olabilir

to cultivate because

çünkü

they face many

birçok ters rüzgarla karşı karşıya kalırlar

headwinds - forces

-

blowing in the opposite

ters yönde esen ve

direction which stop

you moving forward.

ilerlemenizi engelleyen güçler.

Headwinds such as the

rapid news cycle which

distracts us from

Bizi

developing compassion

şefkat

and courage. Maybe the

ve cesaret geliştirmekten uzaklaştıran hızlı haber döngüsü gibi karşıdan esen rüzgarlar. Belki de

answer is to help in

cevap MSF gönüllüleri

whatever ways we can,

without becoming

hard-hearted - like

gibi katı yürekli olmadan elimizden geldiğince yardım etmektir

the volunteers of MSF.

.

Ah yes - your quiz

Ah evet - sınav

question, Rob. You

sorunuz, Rob.

asked what the French

Fransızca

name M decins Sans

M decins Sans

Fronti res means in

Fronti res adının İngilizce'de ne anlama geldiğini sordunuz

English. I said b) Doctors

. b)

without borders.

Sınır tanımayan doktorlar dedim.

Which was ... the correct

Hangisi ... doğru

answer! Well done!

cevaptı! Tebrikler!

Doctors Without Borders

Sınır Tanımayan Doktorlar,

offer volunteer medical

assistance in the

world's worst conflict zones.

dünyanın en kötü çatışma bölgelerinde gönüllü tıbbi yardım sunuyor.

OK, Rob, let's recap

Tamam, Rob,

the vocabulary,

starting with compassion

şefkat

fatigue - emotional

yorgunluğuyla başlayarak kelime dağarcığını özetleyelim - şefkat duygularınızı

exhaustion which reduces

azaltan duygusal tükenme

your feelings

of compassion.

.

This can leave you

Bu sizi

numb - unable to feel

hissiz bırakabilir -

any emotions because

you are so shocked

çok şokta olduğunuz

or scared.

veya korktuğunuz için herhangi bir duyguyu hissedemez hale gelirsiniz.

Learned helplessness

Öğrenilmiş çaresizlik,

is a psychological

term for when someone

kişinin

stops trying to feel

better because their

previous attempts failed.

önceki girişimleri başarısız olduğu için daha iyi hissetmeye çalışmaktan vazgeçmesi için kullanılan psikolojik bir terimdir.

Some people believe

Bazı insanlar

that compassion is

şefkatin

finite - limited or

sınırlı olduğuna veya

having a fixed size.

sabit bir boyuta sahip olduğuna inanır.

And it can be disturbed

Ve

by the news cycle - the

haber döngüsü -

round of media reports

medya raporları

and reactions to

ve

a news story.

bir habere verilen tepkiler - tarafından rahatsız edilebilir.

Which can be a headwind

Bu, başkalarını önemsememizi engelleyen bir karşıdan esen rüzgar

or opposing force,

veya karşıt güç olabilir

which stops us

caring for others.

.

And that's it for

Ve

this edition of

6 Minute English.

6 Dakika İngilizce'nin bu baskısı için bu kadar.

Bye for now!

Şimdilik hoşça kal!

Bye!

Hoşçakal!

Hello. Welcome to 6

Merhaba. 6 Dakika İngilizce'ye hoş geldiniz

Minute English, I'm Neil.

, ben Neil.

And I'm Rob.

Ben de Rob'um.

Rob, would you say

Rob,

that were a snowflake?

bunun bir kar tanesi olduğunu söyleyebilir misin?

Wow, I can't believe

Vay canına,

you said that, that's

bunu söylediğine inanamıyorum, bu

so offensive. How

çok saldırgan. Nasıl bu

could you be so rude?

kadar kaba olabiliyorsun?

So I guess that's a

Sanırım bu bir

yes then? Sorry,

evet o zaman? Üzgünüm,

I only asked.

sadece sordum.

Don't worry, I wasn't

Endişelenme,

really upset, I just

gerçekten üzülmedim, sadece

wanted to demonstrate

the meaning of the word.

kelimenin anlamını göstermek istedim.

The word snowflake has

Kar tanesi kelimesi

taken on a new

meaning in recent years.

son yıllarda yeni bir anlam kazanmıştır.

These days it's

Bugünlerde

used as an insult.

hakaret olarak kullanılıyor. Başkalarının söylediği şeylere

It's used to criticise

people or groups that

are seen to be very

çok

easily offended or

kolay gücendiği veya

upset by things

üzüldüğü görülen kişi veya grupları eleştirmek için kullanılır

that others say.

.

There is usually a

Genelde

political side to it

siyasi bir tarafı

too, isn't there?

da vardır, değil mi?

Yes, people who use

Evet,

the word snowflake

kar tanesi kelimesini kullanan insanlar

tend to be from the

genellikle

political right and

politik sağdandır ve

they usually use it

genellikle

about those on the

political left,

politik soldakiler,

particularly millennials -

özellikle de Y kuşağı -

young, socially

genç, sosyal açıdan

aware adults.

bilinçli yetişkinler - hakkında kullanırlar.

Well we'll explore this

Pekala, bu

topic in more detail

konuyu birazdan daha ayrıntılı olarak inceleyeceğiz

shortly, but first a

, ancak önce bir

quiz question. In which

sınav sorusu.

year was snowflake one

Kar tanesi hangi yıl

of Collins Dictionary's

Collins Sözlüğü'nün

words of the year? Was it:

yılın kelimelerinden biri oldu?

a) 1996, b) 2006 or

a) 1996 mı, b) 2006 mı yoksa

c) 2016?

c) 2016 mı?

Well, we said it's

quite a recent word

Pekala, bunun

oldukça yeni bir kelime olduğunu söyledik,

so I'm going

bu yüzden

for c) 2016.

c) 2016'ya gidiyorum. Programın

Well, we'll find out

if you're right later

ilerleyen bölümlerinde doğru olup olmadığınızı öğreneceğiz

on in the programme.

.

The topic of offence

Suç konusu

is a very complicated

çok karmaşık bir konu

one. First what do we

. İlk olarak,

mean by offence, Rob?

gücenme derken neyi kastediyoruz, Rob?

Thanks for that. That is

Bunun için teşekkürler. Bu

a really difficult

gerçekten zor bir

question. Something that

soru. Saldırgan olan bir şey

is offensive is rude,

kabadır,

insulting and makes

aşağılayıcıdır ve

people feel hurt and

insanların incinmesine ve

upset. What's difficult

üzülmesine neden olur. Bununla ilgili zor olan şey,

about it though is that

we don't all find the

hepimizin

same things offensive.

aynı şeyleri rahatsız edici bulmamamızdır.

Some people can be

Bazı insanlar

deliberately offensive

kasıtlı olarak saldırgan olabilir

and some people may be

ve bazı insanlar

offensive without

istemeden saldırgan olabilir

meaning to be.

.

Also, different people

Ayrıca, farklı insanlar

respond to offence

hakarete

in different ways -

farklı şekillerde tepki verirler -

some accept it as the

bazıları bunu ifade özgürlüğünün bedeli olarak kabul eder

price of free speech

and some try to stop

ve bazıları da saldırgan olduğunu

the people they think

are offensive from

düşündükleri insanların

saying the things

they do.

yaptıklarını söylemesini engellemeye çalışır.

These terms come up

Bu terimler

quite a lot in

discussions about equality,

eşitlik,

race, religion and

ırk, din ve

of course, politics.

tabii ki siyaset hakkındaki tartışmalarda oldukça sık karşımıza çıkıyor.

The topic was discussed

Konu,

in detail in the BBC

BBC

Radio programme Sweet

Radyo programı Sweet

Reason. Evan Davis

Reason'da ayrıntılı olarak tartışıldı. Evan Davis

presented the programme

programı sundu

and here is the first

ve işte tartışmanın

part of his summary

özetinin ilk kısmı

of the discussion.

.

What does he say is

the reason some people

Bazı insanların

talk about offence?

suçtan bahsetmesinin sebebinin ne olduğunu söylüyor?

First, on occasion,

İlk olarak, ara sıra,

people probably do

insanlar

invoke offence when

really they just have

gerçekten

a political disagreement

siyasi bir anlaşmazlık yaşadıklarında muhtemelen suç duyurusunda bulunurlar

and on occasion groups

ve bazen de

that suffer

discrimination or

ayrımcılığa veya

exclusion perhaps find

dışlanmaya maruz kalan gruplar, bu ayrımcılığa seslenmeyi

it exhilarating or

canlandırıcı veya

uniting to call out

birleştirici bulabilirler

that discrimination.

.

He says that some

people take offence

when it's just a

Sadece

political disagreement.

siyasi bir anlaşmazlık olduğunda bazı insanların gücendiğini söylüyor.

He says they

invoke offence.

suç işlediklerini söylüyor.

If you invoke something

Bir şeye başvurursanız,

it means that you use

bu,

it to support your

onu amacınızı desteklemek

point or explain your

veya eyleminizi açıklamak için kullandığınız anlamına gelir

action. So to invoke

. Dolayısıyla hakarete başvurmak,

offence is to say that

we are acting this

bu şekilde hareket ettiğimizi söylemektir,

way because we are

offended by what

you have said, although

çünkü

the offence may only

hakaret gerçekten saldırgan bir şey olmaktan çok sadece

be a political

difference rather than

siyasi bir

farklılık olsa da, söyledikleriniz bizi gücendirmiştir

something truly offensive.

.

Davis goes on to say

Davis,

that groups that do

suffer from discrimination

ayrımcılığa maruz kalan grupların ayrımcılığa seslendiklerinde

may get some feelings

bir miktar birlik duygularına sahip olabileceklerini söylemeye devam ediyor

of unity when they

call out discrimination.

. Yaşadıkları ayrımcılığı duyurup öne çıkardıklarında kendilerini

They feel more together

daha bir arada hissederler

when they publicise

and highlight the

discrimination they

have experienced.

. Alınan

Even though some offence

bazı hakaretler

that is taken may not

be genuine, that

samimi olmasa da, bu

doesn't mean people

insanların alınmaya hakkı olmadığı anlamına gelmez

don't have a right

to be offended. Here's

. İşte

Evan Davis again.

yine Evan Davis.

Where the so-called

Sözde

snowflakes surely have

kar tanelerinin kesinlikle

a point is this,

bir anlamı olduğu nokta şudur:

societies are entitled

toplumlar

to make certain things

belirli şeyleri

taboo and the

tabu yapma hakkına sahiptir ve Y

millennials use of the

kuşağının

word offensive is

saldırgan kelimesini kullanması,

simply designed to say

some views are not

bazı görüşlerin

just wrong they are in

sadece yanlış olmadığını,

a special category

özel bir

of wrong.

yanlış kategorisinde olduklarını söylemek için tasarlanmıştır.

His point here is that

Burada anlatmak istediği,

societies can decide

toplumların

that certain things

belirli şeylerin

are taboo. In this

tabu olduğuna karar verebileceğidir. Bu

context something that

bağlamda tabu olan bir şey, toplum

is taboo is something

that is regarded by

tarafından

society as being

shocking and offensive

şok edici ve saldırgan olarak görülen

and that it is OK for

ve

people to be offended

insanların

by these things.

bu tür şeylere gücenmesinin normal olduğu bir şeydir.

And I think the point

Ve bence değindiği nokta

he makes is a good one.

iyi.

The word snowflake is

Kar tanesi kelimesi

usually used as an

genellikle bir hakaret olarak kullanılır

insult - but some people

- ancak bazı insanlar kar tanesi

may feel proud to be a

olmaktan gurur duyabilirler

snowflake because it

çünkü bu,

means they are standing

up for a particular

belirli bir

standard, they have a

standardı savundukları anlamına gelir, kar tanesi olanlardan daha yüksek bir

level of decency and

edep ve

social responsibility

sosyal sorumluluk düzeyine sahiptirler.

that is higher than that

of those who are calling

them snowflakes.

onlara kar taneleri diyorlar.

Well, I hope we haven't

Umarım

caused any offence today.

bugün herhangi bir gücendirmemişizdir.

Before we review the

vocabulary, can we have

Sözlüğü gözden geçirmeden önce

the answer to today's

bugünkü

question, Neil?

sorunun cevabını alabilir miyiz, Neil?

Of course, I asked in

which year was

snowflake one of

Collins Dictionary's

Collins Sözlüğü'nün

words of the year?

yılın sözlerinden biri olan kar tanesinin hangi yıl olduğunu sordum tabii ki?

Was it ...

a) 1996, b) 2006,

...

a) 1996, b) 2006

or c) 2016?

veya c) 2016 mıydı?

And I said c) 2016.

Ben de c) 2016 dedim.

It's got to be right!

Doğru olmalı!

Well, do you want

Peki,

to hear the story?

hikayeyi duymak ister misin?

Interestingly the

İlginç bir şekilde

term was coined in

terim 1996 yılında

1996 in the book

Fight Club, but it

Dövüş Kulübü kitabında ortaya çıktı, ancak

was in 2016 that it

2016 yılında

was one of the

dictionary's words

sözlükte

of the year. Now

yılın kelimelerinden biri oldu. Şimdi günün

let's review our words

sözlerini gözden geçirelim

of the day. First

there is 'offence'.

. Önce

'suç' var.

People can take offence

İnsanlar gücenebilir

and be offended by

ve saldırgan bir şey tarafından gücenebilir

something that is

offensive. Something

. Saldırgan olan bir şey

that is offensive

could be rude,

kaba,

insulting and shocking.

aşağılayıcı ve şok edici olabilir.

It might take the form

of humiliation or

discrimination against

a person or group.

Bir kişiye veya gruba karşı aşağılama veya ayrımcılık şeklinde olabilir.

The term 'snowflake' is

'Kar tanesi' terimi,

a word used by some

bazı

people to talk about

insanların

other people who they

think get offended too

çok

easily and unnecessarily.

kolay ve gereksiz yere gücendiklerini düşündükleri diğer insanlar hakkında konuşurken kullandıkları bir kelimedir.

They don't want to

change their language

or ideas just because

snowflakes get upset.

Kar taneleri bozuldu diye dillerini, fikirlerini değiştirmek istemezler.

Then we had the word

Sonra

'invoke'. If you

'çağırmak' kelimesini aldık. Bir

invoke something you use

şeye başvurursanız,

it as a reason to

onu eylemlerinizi ve duygularınızı açıklamak için bir sebep olarak kullanırsınız

explain your actions

and feelings.

.

To call something out

Bir şeyi haykırmak,

is to challenge it,

ona meydan okumak,

to highlight it and

onu vurgulamak ve

look for justification.

gerekçe aramaktır.

And finally, we have

Ve son olarak,

'taboo'. Something that

'tabumuz' var.

society says is

Toplumun

offensive and shocking.

saldırgan ve şok edici olduğunu söylediği bir şey.

So there we have it.

İşte bizde var.

What do you think

Rob of this topic.

Rob bu konu hakkında ne düşünüyorsun?

Well, it is a very

difficult subject,

particularly when it

Özellikle

comes to politics,

siyaset,

religion and society.

din ve toplum söz konusu olduğunda çok zor bir konu.

Free speech is good

Serbest konuşma iyidir,

but at times,

ancak bazen,

particularly on social

özellikle sosyal medyada

media, I think can be

unnecessarily unpleasant.

gereksiz yere nahoş olabileceğini düşünüyorum.

Well, try not to be

Pekala, alınmamaya çalış

offended but it is

ama

time for us to leave

you for this programme.

bu program için senden ayrılmamızın zamanı geldi.

Do join us next time.

Bir dahaki sefere bize katıl.

Remember you can find

us on Instagram,

Bizi Instagram,

Facebook, Twitter,

Facebook, Twitter,

YouTube and of course

YouTube ve tabii ki web

our website

bbclearningenglish.com.

sitemiz

bbclearningenglish.com'da bulabileceğinizi unutmayın.

And of course, we have

Ve tabii ki web sitemizde

a new app which you

bulabileceğiniz yeni bir uygulamamız var

can find on our

website. It's free

. Ücretsiz

and it's brilliant,

ve harika,

isn't it, Rob?

Absolutely!

değil mi Rob?

Kesinlikle!

See you soon, bye.

Görüşürüz.

Bye!

Hoşçakal!

Hello. This is 6 Minute

Merhaba. Bu,

English from BBC

BBC

Learning English.

I'm Neil.

Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce.

Ben Neil.

And I'm Georgina.

Ben de Georgina'yım. Yüzünde

That's a big smile

kocaman bir gülümseme var

on your face,

Georgina! You

,

Georgina!

seem happy today!

Bugün mutlu görünüyorsun!

I am, Neil. After all,

Ben, Neil. Sonuçta,

what's the point in

seeing the glass

bardağın

half empty?

yarısını boş görmenin ne anlamı var?

Ah, so you're someone

Ah, demek

who tries to see the

bardağın dolu tarafını görmeye çalışan birisin,

glass half full - you

generally look at

things in a positive way.

olaylara genellikle olumlu yönden bakarsın.

I hope so! It may

Umarım!

seem strange to be

discussing happiness

in the middle of a

global pandemic but

Küresel bir salgının ortasında mutluluktan bahsetmek garip gelebilir ama

right now feeling

şu anda mutlu hissetmek

happy is more

important than ever.

her zamankinden daha önemli. O

Well then, it's lucky

halde,

that happiness is the

subject of this programme,

bu programın konusunun mutluluk olması büyük şans,

Georgina. And while

Georgina. Ve şu anda

many things seem to be

pek çok şey

out of our control

kontrolümüz dışında görünse de

just now, there are

, hayat hakkında

small things we can

do to feel better

daha iyi hissetmek için yapabileceğimiz küçük şeyler var

about life ...

...

... to feel less

... daha az

stressed, and maybe

stresli hissetmek ve

even a little happier.

hatta belki biraz daha mutlu olmak için. Artık

You're talking like a

bir Danimarkalı gibi konuşuyorsun

Dane now, Georgina.

, Georgina.

Denmark, and in fact

Danimarka ve aslında

all the Nordic countries,

tüm İskandinav ülkeleri,

are often listed as

genellikle

among the happiest

places in the world.

dünyanın en mutlu yerleri arasında listelenir.

You know what would

make me happy, Neil? -

Beni ne mutlu eder biliyor musun Neil? -

asking me a really

bana gerçekten

good quiz question.

iyi bir bilgi yarışması sorusu soruyor.

OK. Well, did you know

TAMAM. Peki,

that every year the UN

BM'nin her yıl dünyanın en mutlu ülkelerini ortaya koyan

publishes its Global

Küresel

Happiness Survey

Mutluluk Araştırması'nı yayınladığını biliyor muydunuz

revealing the happiest

countries in the world?

?

It's based on factors like

income, life expectancy

Gelir, yaşam beklentisi

and health. The Nordic

ve sağlık gibi faktörlere dayanır. İskandinav

countries often come in

ülkeleri genellikle

the top ten, but which

ilk ona giriyor, ancak 2020'de hangi

country was rated the

ülke en

happiest in 2020? Was it:

mutlu olarak derecelendirildi? Şunlardı:

a) Iceland, b) Denmark

a) İzlanda mı, b) Danimarka mı

or c) Finland?

yoksa c) Finlandiya mı?

Well, Neil, Denmark is famous

Neil, Danimarka

for bacon, and nothing

domuz pastırması ile ünlüdür ve hiçbir şey

makes me happier than

beni pastırmalı sandviç kadar mutlu edemez

a bacon sandwich, so

, bu yüzden

I'll say b) Denmark.

b) Danimarka diyeceğim.

I like your thinking,

Düşünceni beğendim,

Georgina! We'll find out

Georgina!

the answer later, but

Cevabı daha sonra öğreneceğiz, ancak

you're certainly right

to say that Denmark is

Danimarka'nın dünyanın en mutlu ülkelerinden

considered one of the

biri olarak kabul edildiğini söylemekte kesinlikle haklısınız

happiest countries

in the world.

.

Malene Rydahl, author of

the bestselling book,

Çok satan

Happy as a Dane, believes

Happy as a Dane kitabının yazarı Malene Rydahl,

that aspects of Danish

Danimarka kültürünün bazı yönlerinin mutluluk şansımızı artırmamıza

culture can help us

yardımcı olabileceğine inanıyor

improve our chances

of happiness.

.

Here she is explaining

Burada

what happiness means

for her to BBC World

BBC Dünya

Service programme,

Servisi programı

The Conversation. See if

The Conversation'a mutluluğun kendisi için ne anlama geldiğini açıklıyor.

you can hear what she thinks.

Ne düşündüğünü duyabiliyor musun bir bak.

Well, I think we should

Pekala, bence

be seeking alignment and

uyum aramalıyız ve

I think we should

bence

practise gratitude and

şükran duymalıyız ve başımıza gelen

I think that we should be

more conscious about

how we relate to things

şeylerle nasıl ilişki kurduğumuz

that happen to us and

ve kendimizi başkalarıyla

how much we compare

ne kadar karşılaştırdığımız konusunda daha bilinçli olmalıyız

ourselves to others ...

...

I do think that what we

Bence bunu düşünüyorum

need to focus on is the

odaklanmamız gereken şey

quality of our relationships.

ilişkilerimizin kalitesidir.

Did you hear Malene use the

Malene'nin

word alignment? She thinks

hizalama kelimesini kullandığını duydunuz mu?

there should be harmony

between my true sense

of who I am, what I

Kim olduğuma, ne

think and how I relate

düşündüğüme ve başkalarıyla nasıl ilişki kurduğuma dair gerçek duygum arasında bir uyum olması gerektiğini düşünüyor

to others. We should be

. Bu şeylerle

in alignment - or in

uyum içinde ya da

the correct relation,

doğru ilişki içinde olmalıyız

to those things.

.

Malene also thinks

Malene ayrıca

happiness comes from

mutluluğun

gratitude - feeling

şükrandan geldiğini düşünüyor -

grateful and expressing

minnettar hissetmek ve

thanks to other people.

diğer insanlara teşekkür etmek.

She recommends finding

three things, no matter

how small, to be

grateful for every day.

Her gün şükredecek ne kadar küçük olursa olsun üç şey bulmanızı tavsiye ediyor.

Like ... getting a

good night's sleep,

Mesela...

iyi bir gece uykusu çekmek,

drinking a hot

sıcak bir

coffee ... and having

kahve içmek... ve

this chat with

seninle bu sohbeti yapmak

you, Georgina.

, Georgina.

Thanks, Neil, that's

Teşekkürler Neil, bu

put a smile on my face!

yüzümde bir gülümsemeye neden oldu!

It may sound strange

Garip gelebilir

but doing this every

ama bunu her gün yapmak

day can really boost

your happiness levels.

mutluluk seviyenizi gerçekten artırabilir.

Malene also warns

Malene,

against seeking happiness

in external things,

as you can hear in

this chat with BBC

BBC

World Service's,

World Service'in

The Conversation.

The Conversation ile yaptığı bu sohbette de duyabileceğiniz gibi, mutluluğu dışsal şeylerde aramaya karşı da uyarıda bulunuyor.

If you seek happiness

Mutluluğu ararsanız

and you mistake it for

ve onu

pleasure, you will

zevkle karıştırırsanız,

be running around like

a little hamster in

tekerlekte küçük bir hamster gibi koşuşturursunuz

a wheel because it's

çünkü bu

never enough and

asla yeterli olmaz ve

because you will be

very quickly the

çok çabuk

victim of the hedonic

hedonik

treadmill ... and the

koşu bandının kurbanı olursunuz ... ve

hedonic treadmill

hedonik koşu

is ... you know, you

bandı ... Bilirsiniz,

want something, you

bir şey istersiniz,

think if you're more

daha

beautiful, if you get

güzel olursanız,

more power, if you

daha fazla güç kazanırsanız,

get more money and

daha fazla para ve ün kazanırsanız

fame and then you'll

finally be happy ...

sonunda mutlu olacağınızı düşünürsünüz...

and then you get it

and you get a

ve sonra onu elde edersiniz

ve bir

small satisfaction.

küçük memnuniyet

According to Malene,

Malene'ye göre,

chasing external

pleasures like money

para

and fame will leave you

ve şöhret gibi dışsal zevklerin peşinden koşmak, sizi tekerlek üzerinde

feeling like a hamster

bir hamster gibi hissetmenize neden olacak

on a wheel - like

-

someone who's always

her zaman

busy but never

meşgul olan ancak hiçbir zaman

accomplishes anything

useful or finishes

yararlı bir şey başaramayan veya

what they start.

başladığı işi bitiremeyen biri gibi.

She also says it's

Ayrıca

easy to become a

victim of the hedonic

hedonik

treadmill. This is the

koşu bandının kurbanı olmanın kolay olduğunu söylüyor. Bu,

idea that humans adapt

insanların elde ettikleri mutluluk düzeyine uyum sağladığı fikridir

to whatever level of

happiness they achieve.

.

As we make more money,

Daha fazla para kazandıkça,

meet the perfect boyfriend

mükemmel erkek arkadaşla tanıştıkça

or whatever we desire,

ya da her ne arzuluyorsak,

our expectations also

beklentilerimiz de

increase, so we never

artıyor, bu yüzden asla

find the happiness we

umduğumuz mutluluğu bulamıyoruz

hoped we would!

! Büyükannemin dediği gibi

'Money can't buy happiness',

'Para mutluluğu satın alamaz'

as my grandma used to say.

.

Right. In fact, it's

Sağ. Aslında, doyum sağlayan

probably the quality

of our relationships,

not external objects,

dış nesneler değil, muhtemelen ilişkilerimizin kalitesidir

that gives satisfaction -

- istediğimiz bir şeyi

the pleasure we feel when

başardığımızda hissettiğimiz zevk

we achieve something

we wanted to.

. Bir Danimarkalı kadar mutlu hissetmek için

Lots of useful tips there,

pek çok yararlı ipucu var

Georgina, for feeling

Georgina

as happy as a Dane.

.

A Dane, you say, Neil?

Danimarkalı mı diyorsun Neil?

So I got the

Yani

correct answer?

doğru cevabı aldım?

In my quiz question

Test sorumda

I asked Georgina which

Georgina'ya BM'nin 2020 küresel anketinde hangi

Nordic country was

İskandinav ülkesinin

rated happiest in the

en mutlu olarak derecelendirildiğini sordum

UN's 2020 global survey.

.

I guessed b) Denmark.

Tahmin ettim b) Danimarka.

But in fact, Georgina,

Ama aslında Georgina,

it was ... c) Finland.

öyleydi ... c) Finlandiya.

I guess their bacon

Sanırım pastırmalı sandviçleri

sandwiches are

even better!

daha da iyi!

OK, let's recap the

Tamam,

vocabulary and start seeing

kelime dağarcığını özetleyelim ve

the glass half full -

bardağın dolu tarafını görmeye başlayalım -

looking at things

olaylara

in a positive way.

olumlu yönden bakalım.

Happiness might be all

Mutluluk tamamen

about alignment -

uyumla ilgili olabilir - şeylerle

being in the correct

doğru ilişki içinde olmak

relation to things.

.

Or gratitude - being

Veya minnettarlık -

grateful and giving thanks.

minnettar olmak ve şükretmek. Tekerlekli

Feeling like a hamster

bir hamster gibi hissetmek,

on a wheel means you're

always busy doing

her zaman bir şeyler yapmakla meşgul olmanız,

things but without

getting satisfaction -

ancak

tatmin olamamanız anlamına gelir - gerçekten istediğiniz

the pleasant feeling of

achieving something

bir şeyi başarmanın hoş hissi

you really wanted to.

.

Finally, the reason

Son olarak,

happiness often escapes

mutluluğun genellikle bizden kaçmasının nedeni

us may involve the

hedonic treadmill - the

hedonik koşu bandı olabilir -

human tendency to

insanın

return to the same

level of happiness after

something very good

çok iyi

or very bad has happened.

ya da çok kötü bir şey olduktan sonra aynı mutluluk düzeyine geri dönme eğilimi.

That's all for this

Bu program için hepsi bu kadar

programme. We hope it's

. Umarız

lifted your spirits

moralinizi yükseltmiş

and given you some

ve size bazı

useful vocabulary

faydalı kelimeler

as well.

de vermiştir. 6 Dakika İngilizce'de

Remember to join us

again soon for more

daha ilginç konular için yakında tekrar bize katılmayı unutmayın

interesting topics here

at 6 Minute English.

.

And if you like

topical discussions and

Güncel tartışmaları seviyorsanız ve başlıklarda bulunan kelimeleri

want to learn how to

nasıl kullanacağınızı öğrenmek istiyorsanız

use the vocabulary

found in headlines,

,

why not try out our

neden

News Review podcast?

News Review podcast'imizi denemiyorsunuz? Aynı anda hem eğlenmenize hem de öğrenmenize yardımcı olacak

You'll find programmes

about many topics that

pek çok konuyla ilgili programlar bulacaksınız

will help to keep you

entertained and learning

at the same time. Don't

.

forget you can download

the app for free from

Uygulamayı

the app stores. And, of

uygulama mağazalarından ücretsiz olarak indirebileceğinizi unutmayın. Ve

course, we are on most

tabii ki çoğu

social media platforms.

sosyal medya platformundayız.

Bye for now!

Şimdilik hoşça kal!

Bye!

Hoşçakal!