5 Steps to Fix Any Problem at Work | Anne Morriss | TED

Çeviri: Lord OuGus Gözden geçirme: esra kurul

You’ve heard the phrase “move fast and break things.”

“Hızlı hareket et ve bir şeyleri parçala” sözünü duymuşsunuzdur.

Facebook sayesinde ünlü oldu.

Facebook made it famous.

But really, Mark just made the mistake of saying it out loud

Ama aslında Mark yalnızca bunu sesli söyleme

and putting it on company posters.

ve şirket posterlerine koyma hatasında bulundu.

By the way, Mark and I are not on a first-name basis.

Bu arada Mark’la birbirimize isimle hitap etme samimiyetinde değiliz.

(Laughter)

(Kahkaha)

But sometimes using the first names of our leaders

Ama bazen liderlerimizin ilk ismini kullanmak

reminds us that leadership is a practice

bize liderliğin kusurlu insanları yöneten

of imperfect humans leading imperfect humans.

kusurlu insanların yaptığı bir şey olduğunu hatırlatır.

That's why it's so hard.

Bu yüzden çok zor.

How's it going, Elon?

N’aber Elon?

(Laughter)

(Kahkaha)

"Move fast and break things"

“Hızlı hareket et ve bir şeyleri parçala”

is still a widely held belief that we can either make progress

hala daha yaygın bir görüş olan yol almak

or take care of each other, one or the other.

veya birbirimizle ilgilenmek arasında bir seçim yapmakla ilgili.

That a certain amount of wreckage is the price we have to pay

Biraz parçalanmanın geleceği üretmek için

for inventing the future.

ödenmesi gereken bir bedel olduğuyla ilgili görüş.

My wife and I have spent the last decade helping companies clean up this wreckage.

Karımla geçtiğimiz on yılı şirketlerin bu enkazı kaldırmasına yardım ederek geçirdik

İşimizden öğrendiğimiz en önemli derslerden biri de

And one of the main lessons from our work

is that the trade-off at the heart of this worldview is false.

bu dünya görüşünün merkezindeki fedakarlığın yanlış olduğudur.

The most effective leaders we know

Bildiğimiz en verimli liderler

solve problems at an accelerated pace

sorunları hızlı bir şekilde çözerken

while also taking responsibility for the success

müşterilerinin, çalışanlarının ve ortaklarının

and the well-being of their customers and employees and shareholders.

başarısı ve iyiliği için de sorumluluk alıyor.

They move fast and fix things.

Hızlı hareket ediyor ve bir şeyleri düzeltiyorlar.

(Applause)

(Alkış)

Now, what's come out of our work is something of a playbook

İşimizden çıkan şey ise parçalanan bir şirket kültürü

for fixing problems quickly,

veya zor zamanlar geçiren bir arkadaşlık olsun

whether it's a broken company culture or a struggling friendship.

sorunları çözmek için kullanılabilecek bir el kitabı.

And so what I want to do with you today is invite you

Bugün sizinle yapmak istediğim şey,

to try on this playbook over the course of an imaginary week.

sizi hayali bir hafta üzerinde bu el kitabını uygulamaya davet etmek.

So how this is going to work is I'm going to give you an agenda

Size haftanın her günü için bir program yapacağım.

for each day of the week, Monday, Tuesday, Wednesday.

Pazartesi, salı, çarşamba...

You see where this is going.

Bunun nereye gittiğini görüyorsunuzdur.

And then I want you to go home and try it

Ve eve gittiğinizde bunu uygulayıp

and see how much progress you can make.

ne kadar yol alabileceğinizi görmenizi istiyorum.

Does that sound reasonable?

Kulağa mantıklı geliyor mu?

OK.

Tamam.

I'm seeing some signs of consent, thank you.

Bazılarınızdan rıza göstergeleri görüyorum; Teşekkürler.

Start by thinking of a problem that you're having right now

Şu anda yaşadığınız ve başkasını da içeren bir sorun üzerinde düşünerek başlayın:

that involves at least one other person,

your kids, your co-founders, your customers, etc.

mesela çocuklarınız, ortaklarınız, müşterileriniz, vesaire.

Now in our imaginary week,

Şu anda hayali haftamızda

it's now Monday morning.

Pazartesi sabahı.

Pazartesi sabahı, o yüzden kötü bir itibarı var

Now Monday morning, it's a bad rap,

but we like to think of it as the gift of renewal

ama biz onu yedi günde bir bize dönen

bir yenilenme hediyesi olarak görmeyi tercih ediyoruz.

that comes around every seven days.

(Laughter)

(Kahkaha)

On Monday, your task is to figure out what your real problem is,

Pazartesi göreviniz gerçek sorunu tespit etmek

which may not be the problem that you thought you had

ve bu da bir dakika önce sorun olduğunu düşündüğünüz şey olmayabilir.

just a minute ago.

Because here's the thing.

Çünkü şöyle bir mesele var.

As human beings,

İnsanlar olarak

we tend to be overconfident in the quality of our thoughts.

düşüncelerimizin kalitesi konusunda fazla özgüvenli olmaya meyilliyiz.

Particularly when it comes to diagnosing our own problems.

Özellikle de kendi sorunlarımıza teşhis koyarken.

"My investors don't get it."

“Yatırımcılarım beni anlamıyor.”

"My Gen Z employees are entitled."

“Z kuşağından çalışanlarım çok talepkar.”

"My dog is mad at me."

“Köpeğim bana sinirli.”

Let's find out if you're right.

Bakalım haklı mıymışsınız.

The thing that's going to help you out most today is your own curiosity.

Bugün size en çok yardımcı olacak şey sizin kendi merakınız.

So turn that original diagnosis, "My Gen Z employees are entitled,"

Önceki tanı olan “Z kuşağından çalışanlarım çok talepkar.”

into a question rather than a statement.

ifadesini kullanmak yerine onu bir soruya çevirin.

"What's going on with my Gen Z employees?"

“Z kuşağındaki çalışanlarıma neler oluyor?”

Now your next move sounds obvious,

Sonraki hamleniz çok belli olabilir

but you might be surprised to learn how infrequently people actually do it.

ama insanların bunu gerçek hayatta ne kadar az yaptığına şaşırabilirsiniz.

Talk directly to the other people who have a stake in your problem.

Sorununuzla ilgisi olan insanlarla doğrudan konuşun.

Ask some things you might not normally ask in polite company,

Kibar insanların içinde normalde sormayacağınız,

things that require a little courage on your part.

biraz cesaret gerektiren bazı sorular sorun.

Now, as I look around the room, and I'm being a little presumptuous,

Şimdi odaya bakıyorum ve biraz küstahlık yapıyorum;

I suspect this is going to be hard for some of you.

Bunun bazılarınıza zor geleceğini tahmin edebiliyorum.

I get it, I come from a very WASPy family.

Anlıyorum, ben de beyaz, Anglosakson, Amerikalı bir aileden geliyorum.

There were three approved topics of conversation:

Uygun görülen üç konuşma konusu vardı:

the pets, the weather,

evcil hayvanlar, hava

and Tom Brokaw for some reason.

ve bir sebepten dolayı Tom Brokaw.

(Laughter)

(Kahkaha)

But sometimes just a single brave conversation

Ama bazen tek bir cesur konuşma

can reveal an entirely new structure to your problem.

sorununuzun tamamen yeni bir yapısını ortaya çıkarabilir.

Some of you will discover, for example,

Mesela bazılarınız bu hafta çözdüğünüz

that you have a role to play

bu problemin oluşumunda

in creating the problem that you're now solving this week.

kendi payı olduğunu fark edecek.

Instead of your Gen Z employees being entitled, for example,

Mesela Z kuşağından çalışanlarınızın talepkar olması yerine

belki de kendinizin öyle olduğunu fark edeceksiniz.

you might discover it's you who feels entitled.

Onları sınırlarına tüketmenizin düşük maaş vermenizin

To burn them out and pay them less than what they're worth,

nedeni belki de sizin o yaşta tahammül etmek zorunda kaldığınız

simply because that was the broken work contract

that you put up with at their age.

uygunsuz iş şartlarıydı.

(Applause)

(Alkış)

I'm just spitballing up here.

Burada sadece birkaç fikir sallıyorum.

(Laughter)

(Kahkaha)

But what I do know is that whatever it is you learn today,

Ama biliyorum ki burada ne öğrenirseniz bu size

you're going to be closer to understanding

istediğiniz ilişkiye, kuruma veya hayata ulaşmanızda

what's really getting in the way of the relationship

engel olan şeylerin ne olduğunu anlamanızda yardımcı olacak.

or the organization or the life you want.

Alright, excellent first day, everyone.

Pekala, mükemmel bir ilk gün.

Get some rest.

Hepiniz biraz dinlenin.

Now it's Tuesday.

Şimdi salı.

On Tuesday, your job is to run a smart experiment

Bugün işiniz sorununuzu nasıl çözeceğiniz konusunda zekice bir deney yapmak.

in how to solve your problem.

Start by creating a good-enough plan

Merkezindeki bağları güçlendirmek için

to strengthen the relationship at the center of it.

yeterince iyi bir plan yaparak başlayın.

Now, a good-enough plan is distinct from a perfect plan,

Yeterince iyi bir planla doğada asla rastlanmamış,

which is an elusive, fantastical creature

yakalaması zor, fantastik bir yaratık olan

that has never actually been spotted in the wild.

mükemmel bir plan farklı şeylerdir.

We tend to think about problems through the lens of trust.

Sorunlarımıza güven açısından bakmaya meyilliyiz.

So one prompt that often helps on Tuesday

Salı günü genelde yardımcı olabilen bir fikir yarın

is what could you do tomorrow to build more trust than you did today?

bugünkinden daha fazla güven kazanmak için ne yapılabileceğidir.

Birlikte çalıştığımız bir takım için bu

For one team we were working with,

they decided to stop texting each other about each other

toplantılarının ortasında birbirlerine birbirleri hakkında mesaj atmayı,

in the middle of meetings.

bırakma kararı oldu.

(Laughter)

(Kahkaha)

Someone else we were coaching decided

Yardımcı olduğumuz bir başkası

that it was time to come clean to his cofounders,

ortaklarına bu işten çıkmaya hazır olduğu

that he was ready to move on from the business.

konusunda açıkça konuşmaya karar verdi.

Another leader decided that it was time for him to take full responsibility

Başka bir lider tasarladığı bir ürünün istenmeden verdiği zararların

for the unintended harms of a product that he'd designed.

sorumluluğunu alma zamanının geldiğine karar verdi.

Is your good-enough plan going to work?

Yeterince iyi planınız başarılı olacak mı?

Probably not.

Muhtemelen hayır.

Statistically, not on the first try.

İstatistiksel olarak, ilk seferde başarısız olacak.

That's why I'm giving you all a week to figure it out.

Bu yüzden hepinize bu işi çözmek için tam bir hafta veriyorum.

But also to make the inevitable, unavoidable mistakes.

Ama aynı zamanda kaçınılmaz hataları yapmanız için.

The purpose of Tuesday is not to get it right.

Salının amacı işi çözmek değil.

The purpose of Tuesday is to learn.

Salının amacı, öğrenmek.

It's to get into the sandbox of your life and give yourself permission to play.

Hayatınızın rahat moduna geçiş yapıp biraz oyun oynamanız için.

Alright, go and have the adult beverage of your choice,

Tamam, hadi gidin ve istediğiniz alkollü içecekten alın;

which you have definitely earned.

Bunu hak ettiniz.

Now it’s Wednesday.

Şimdi çarşamba.

On Wednesday, your job is to do something that adults generally don't like to do.

Çarşamba günkü işiniz yetişkinlerin genelde yapmayı sevmediği bir şey.

It's to make new friends.

Yeni arkadaşlar edinmek

But the research is really clear.

Ama araştırma bu konuda gayet açık.

That whatever problem you're trying to solve this week,

Bu hafta her neyi çözüyorsanız

you're going to be better at solving it

sizin gibi düşünmeyen insanlarla

with people who don't already think like you do.

bunu çözme şansınız artacak.

I know you've heard this before many times.

Bunu daha önce çok duyduğunuzu biliyorum.

But today is your chance to practice.

Ama bugün çalışma şansınız var.

So describe your good-enough plan, the one you came up with yesterday,

O yüzden dün yaptığınız yeterince iyi planı

to someone whose life experience has been materially different from yours.

hayat deneyimleri sizden çok farklı olan birine açıklayın.

If you've been at the company for a decade,

Eğer on yıldır bu şirketteyseniz,

talk to someone who started last week.

geçen hafta işe başlayan birine gidin.

Eğer beyaz bir partnerseniz siyahi bir partnerle konuşun.

If you're a white partner, talk to a Black partner.

If you're queer like me,

Eğer benim gibi kuirseniz

talk to the straightest person you can find.

bulabileceğiniz en düz insanla konuşun.

(Laughter)

(Kahkaha)

Contrary to what you may have heard recently, they're everywhere.

Yakın zamanda duymuş olabileceğinizin aksine, her yerde bulunabilirler!

(Laughter)

(Kahkaha)

(Applause)

(Alkış)

And when you're done with that conversation,

Ve bu konuşmanız bittiğinde

have another conversation with someone else who's different from you

sizden farklı biriyle insan deneyiminin bir başka muhteşem boyutu üzerine

on some other gorgeous dimension of the human experience.

bir konuşma daha yapın.

This is going to take you all day,

Bu tüm gününüzü alacaktır

and some of you are going to be surprised to discover

ve bazılarınız bu günün haftanın en iyi günü çıktığına şaşıracaktır.

that it’s your favorite day of the week.

At the end of the day, you’re going to be smiling,

Günün sonunda gülümsüyor olacaksınız

and your good-enough plan is going to be an even-better plan.

ve yeterince iyi planınız daha da iyi bir plan olacak.

OK, now it's Thursday, good morning.

Tamam, şimdi perşembe. Günaydın.

It's Thursday, you're unstoppable.

Perşembe ve durdurulamazsınız!

Thursday is storytelling day.

Perşembe hikaye anlatma günü.

As humans, we need stories to make sense of change,

İnsanlar olarak değişimde mantığı görebilmek

ve senaryosunda yerimizi bulabilmek için hikayelere ihtiyacımız var.

to find our place in the script of it.

Stories also help us to activate all the other people around us

Hikayeler aynı zamanda bu değişimle birlikte yardımlarına ihtiyaç duyacağımız,

whose help we're going to need with that change.

etrafımızdaki insanları etkinleştirmeye yarar.

Stories have three parts: past, present, future.

Hikayeler üç kısımdan oluşur: geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek.

We often skip over that past part in moments of big change.

Büyük bir değişim yaşanırken genelde geçmiş kısmını ihmal ediyoruz.

We did some work with Uber

Uber’le kamuya gayet açık olan liderlik krizi boyunca birlikte çalıştık.

when it was going through its very public crisis in leadership.

And when the new guy came in, the new CEO,

Ve yeni adam, yeni CEO içeri girip

and hosted his first all-hands meeting,

ilk kapsamlı toplantısını yaptığında

he committed to retain the edge

Uber’i doğanın bir gücü yapan

that had made Uber a force of nature.

üstünlüğü devam ettirmeye söz verdi.

Now, this line was met with thunderous applause.

Bu sözü gürültülü bir alkışa neden oldu.

The applause of relief.

Rahatlamanın alkışı.

He also joined in a standing ovation for his predecessor,

Aynı zamanda o gün o odada bulunan

who also happened to be in the room that day.

eski yönetici için yapılan bir ayakta alkışa katıldı.

I was so struck

Seçiminin zarafeti beni adeta çarptı.

by the grace of this choice.

And that's the word I want you to bring to your own storytelling.

Ve kendi anlattığınız hikayelere eklemenizi istediğim şey bu.

Listen, Uber had serious problems to solve,

Haberleri okuyan herhangi birinin fark edebileceği üzere

as anyone reading the news could figure out.

Uber’in ciddi bir sorunu vardı.

But the people in that room had built something extraordinary,

Ama o odadaki insanlar sıradışı bir şey kurmuştu

and they had something real to lose in an uncertain future.

ve belirsiz bir gelecek beraberinde gerçek kayıplar getiriyordu.

Instead of setting himself up as some kind of company savior,

Kendini bir çeşit şirket kurtarıcısı ilan etmek yerine

the new guy honored that complicated truth.

bu yeni adam kabulü zor olan gerçeğe hakkını verdi.

Honor the complicated truth of the people around you,

Etrafınızdaki insanların, büyük planlarınıza o kadar güvenmeyenlerin

the ones who aren't so sure about all your big plans.

kafasındaki doğruların hakkını verin.

Then tell us why you want to change things.

Sonra bize niye bir şeyleri değiştirmek istediğinizi söyleyin.

Finally, tell us about the future in vivid and specific language.

Son olarak, bize gelecekten net bir dille bahsedin.

Tell us what it's going to feel like when your story becomes our reality.

Hikayenizin gerçekliğe dönüştüğünde nasıl hissettireceğini söyleyin.

Alright, it's Friday.

Tamam artık cuma.

It's Friday, and you're almost done, I promise.

Cuma geldi ve söz veriyorum bitecek.

The payoff of Friday,

Cumanın ödülü,

the payoff of this whole week of hard work

bütün hafta yaptığınız sıkı çalışmanın ödülü,

is that you now get to move fast

artık hızlı hareket edebiliyor olmanız;

because you're far less likely to break things.

Çünkü bir şeyleri parçalama olasılığınız çok düştü.

So do everything you decided to do over the last week,

Geçen hafta yapmaya karar verdiğiniz her şeyi yapın

but now do it with a sense of urgency.

ama çok acilmiş gibi yapın.

Urgency releases the energy in the system.

Aciliyet sistemdeki enerjiyi ortaya çıkarır.

It makes it clear to everyone that you take the problem seriously.

Sorunu ciddiye aldığınızı herkese açıkça gösterir.

So whatever administrative hurdles,

Yani ne çeşit bir yönetimsel sıkıntı,

whatever unproductive process is in the way of taking action today,

nasıl bir verimsiz süreç bugün harekete geçmenin önünde engelse,

just strip it out, just refuse to tolerate it.

öylece yırtıp atın, tahammül etmeyin.

People ask us all the time about the optimal timing for big change.

İnsanlar bize hep değişim için en uygun zamanı sorar.

And our answer is almost always the same.

Ve cevabımız neredeyse her zaman aynı:

How about now?

Şu an olsa nasıl olur?

Now seems good.

Şu an iyi gözüküyor.

Take action now,

Şimdi harekete geçin

and then learn from whatever happens next.

ve sonra başınıza ne gelirse bundan ders çıkarın.

And at the end of this day, at the end of this week,

Ve bugünün sonunda, bu haftanın sonunda,

your even-better plan has a chance of being a great plan.

daha da iyi planınızın muhteşem bir plan olma şansı var.

Alright, that’s it.

Tamam bu kadar.

That's your week.

Haftanız bu.

Congratulations,

Tebrikler, başardınız.

you did it, as you rest and recover, which is essential.

Önemli dinlenmenizi yaparken

I want to leave you with one final thought.

sizi son bir düşüncesiyle bırakmak istiyorum.

I spend my time

Vaktimi liderlerin değişmesine harcıyorum.

helping leaders to change and evolve.

And no one has ever said to me,

Ve şu ana kadar kimse bana

"I wish I had taken longer and done less."

“Keşke daha çok bekleseydim ve daha az iş yapsaydım” demedi.

(Laughter)

(Kahkaha)

What I do hear again and again is the opposite.

Tekrar ve tekrar tam zıttını duyuyorum.

And so my invitation to you today is to practice.

O yüzden bugün sizi çalışmaya davet ediyorum.

To practice taking less time

İlişkilerinizi, takımlarınızı ve kurumlarınızı daha güçlü yapacak işleri

to do more of the things that will make your relationships and your teams

daha çok ve daha kısa sürede yapmak konusunda çalışmaya.

and your organizations stronger.

And to be honest, you have my blessing

Ve dürüst olmak gerekirse

to take longer than a week to get it done.

bu iş bir haftadan uzun sürse de ben onaylıyorum.

What I don't want you to do

Yapmanızı istemediğim şey bu işin

is to take months or even years,

aylar ve hatta yıllar alması;

which tends to be our default timeline for solving hard problems.

ki bu da zor sorunları çözerken genelde kullandığımız süre.

Most of our problems deserve a more urgent response.

Sorunlarımızın çoğu acil bir müdahale gerektiriyor.

Most of our problems deserve a metabolic rate

Sorunlarımızın çoğu bazılarınız için mevcut durumun sebep olduğu

that honors the frustration and the mediocrity

hüsrana, vasatlığa ve acıya

and the real pain of the status quo for some of you.

değecek bir düzenli müdaheleyi hak ediyor.

Thank you.

Teşekkürler.

(Laughter and applause)

(Kahkaha ve alkış)

So whether your name is Mark or Elon or Chris --

O yüzden isminiz Mark, Elon, Chris veya Anne olsun farketmez,

thank you for having me --

beni dinlediğiniz için teşekkürler.

or Anne,

find out what happens when you move fast and fix things

Hızlı hareket edip bir şeyleri düzelttiğinizde ne olduğunu görün

and decide that the moment that matters most is right now.

ve en önemli zamanın şu an olduğunu kabullenin.

(Applause and cheers)

(Alkış)