Polite English: 10 Ways to Make Offers (formal → neutral → casual)

So, imagine this.

Yani, bunu hayal edin.

You have been working at a company for three months.

Üç aydır bir şirkette çalışıyorsunuz.

You decide to invite your boss over for dinner.

Patronunuzu akşam yemeğine davet etmeye karar verdiniz.

Your boss knocks on the door, you open the door, and your boss is taking off his coat.

Patronunuz kapıyı çalıyor, siz kapıyı açıyorsunuz ve patronunuz paltosunu çıkarıyor.

What do you say to offer to take his coat?

Paltosunu almaya ne dersin?

You could say, "Do you want me to take your coat?"

"Ceketini almamı ister misin?" diyebilirsin.

Which is quite informal, and not rude, but you really should only say that to someone

Bu oldukça gayri resmi ve kaba değil, ancak bunu yalnızca

you are quite familiar with and comfortable with, or, "Would you like me to take your

oldukça aşina olduğunuz ve rahat olduğunuz birine söylemelisiniz veya "Paltonuzu almamı ister misiniz

coat?"

?"

Which is much more polite, and a little more neutral, and is more appropriate in this situation

Hangisi çok daha kibar, biraz daha tarafsız ve bu durumda

than "Do you want me to?"

"Yapmamı ister misin?"

Okay?

Tamam aşkım?

So, what we are talking about in this video is politeness when we make offers to people.

Yani, bu videoda bahsettiğimiz şey, insanlara teklifte bulunduğumuzda nezaket göstermektir.

So, what I am going to do is teach you ten ways to make offers from the most polite to

Bu yüzden, size en kibardan en sıradana kadar teklif yapmanın on yolunu öğreteceğim

the most casual.

.

All of these are useful, they are used, it just depends on your relationship with the

Bunların hepsi faydalıdır, kullanılır, sadece teklif ettiğiniz kişiyle olan ilişkinize bağlıdır

person you are making the offer to.

.

So, again, if you, you know, you talk to your boss, who you've known for three months, it's

Yani, yine, üç aydır tanıdığın patronunla konuşursan,

probably a good idea to be a little more polite.

muhtemelen biraz daha kibar olmak iyi bir fikirdir.

If you are just with your friends, you can ask them, "Hey, do you want a drink?"

Sadece arkadaşlarınızla birlikteyseniz, onlara "Hey, bir şeyler içmek ister misiniz?" diye sorabilirsiniz.

That's fine.

Bu iyi.

All right, so let's start from the most polite, the most formal, to the most casual.

Pekala, en kibarından, en resmisinden, en gündelikine doğru başlayalım.

So, the most polite way, "Shall I?"

Yani, en kibar şekilde, "Yapayım mı?" Sana

Shall I get you some tea?

biraz çay getireyim mi?

Shall I take away your plate?

Tabağınızı alayım mı?

So, in this case, you are almost asking for permission from the person to do something

Yani bu durumda, o kişiden adeta onun için bir şey yapması için izin istiyorsun

for them, you're offering to do something, but you have the intention of doing it, you're

, bir şey yapmayı teklif ediyorsun ama niyetin var,

just asking, it's like, "Is it okay?

sadece soruyorsun , "Öyle mi? tamam mı?

May I do this for you?

Bunu senin için yapabilir miyim?

Is it okay if I do this for you?"

Bunu senin için yapmamın bir sakıncası var mı?"

But you have every intention of doing it.

Ama bunu yapmaya her türlü niyetin var.

So, if you offer someone some tea, "Shall I get you some tea?", "Shall I take away your

Yani, birine çay ikram ederseniz, " Size çay getireyim mi?", "Tabağınızı alayım mı

plate?"

?"

And this is quite formal, and you might hear it in a show like Downton Abbey or something

Ve bu oldukça resmi ve bunu örneğin Downton Abbey gibi bir şovda veya

like that, for example.

onun gibi bir şeyde duyabilirsiniz.

You can use it in your day-to-day life, but I recommend using something a little less,

Günlük hayatında kullanabilirsin ama ben biraz daha az,

well, I guess formal.

eh, sanırım resmi bir şey kullanmanı tavsiye ederim. Bir

Let's move on with the next one.

sonraki ile devam edelim.

Allow me to continue.

Devam etmeme izin ver.

So, with "allow me to", which is still a very formal phrase, you have every intention of

Yani, hala çok resmi bir ifade olan "izin ver" ile eylemi tamamlamak için her türlü niyetiniz var

completing the action.

.

So, for example, "Please, allow me to take your coat."

Örneğin, "Lütfen, paltonuzu almama izin verin."

If you are making this offer, if you are saying this to someone, you're probably already reaching

Bu teklifi yapıyorsanız, bunu birine söylüyorsanız, muhtemelen ellerini uzatıp

out your hands to take their coat.

paltosunu alıyorsundur.

You're offering to do it, you want to do it, you have every intention of completing the

Bunu yapmayı teklif ediyorsun, yapmak istiyorsun, eylemi tamamlamak için her türlü niyetin var

action.

.

We'll get to this one later, but the informal equivalent of "Allow me to do something" is

Buna daha sonra geleceğiz, ancak "Bir şey yapmama izin ver"in gayri resmi karşılığı

"Let me do something", and we'll talk about that one a little later.

"Bir şey yapmama izin ver" dir ve bunun hakkında biraz sonra konuşacağız.

So, "Allow me to introduce you to my wife."

"Sizi karımla tanıştırmama izin verin."

Now, again, in this case, you are not giving the person much choice in the matter.

Şimdi, yine, bu durumda, kişiye bu konuda fazla seçenek vermiyorsunuz.

You are going to introduce your wife.

Karını tanıştıracaksın.

So, "Allow me to introduce you to my wife."

"Sizi karımla tanıştırmama izin verin."

This is my wife, Joanna, for example, and you're just being polite by kind of offering

Örneğin bu benim karım Joanna ve bir nevi izin vererek,

your permission, asking for permission to introduce your wife, but you're going to introduce

karınızı tanıştırmak için izin isteyerek kibarlık ediyorsunuz ama

your wife in this case.

bu durumda karınızı tanıştıracaksınız.

All right?

Elbette?

So, "Allow me to", still quite formal, you have every intention of completing the action,

Yani, "Yapmama izin ver", yine oldukça resmi, eylemi tamamlamak için her türlü niyetiniz var

and it's quite polite, and you can use it in a formal situation with colleagues, with

ve bu oldukça kibar ve iş arkadaşlarınızla,

people that maybe you don't know really well, maybe at a restaurant or at a dinner party,

belki de gerçekten iyi tanımadığınız insanlarla resmi bir durumda kullanabilirsiniz. belki bir restoranda veya bir akşam yemeğinde

and someone you've met for the first time, and you just want to show that you are polite,

ve ilk kez tanıştığınız biri ve sadece kibar olduğunuzu,

you are kind, and you want to upgrade your level of formality.

nazik olduğunuzu göstermek ve formalite seviyenizi yükseltmek istiyorsunuz.

Let's move on to the next one.

Bir sonrakine geçelim.

"May I help you with something?"

"Sana bir konuda yardımcı olabilir miyim?"

So, "May I" is courteous but neutral.

Yani, "Yapabilir miyim" nazik ama tarafsızdır. Hizmet

It is very common in the service industry.

sektöründe çok yaygın .

So, if you have a customer service job, maybe you work on the phone, maybe you work at a

Yani bir müşteri hizmetleri işiniz varsa, belki telefonda çalışıyorsanız, belki bir

restaurant, fast food chain, you will hear this, and you can use this if you have clients

restoranda, fast food zincirinde çalışıyorsanız, bunu duyacaksınız ve müşterileriniz veya müşterileriniz varsa bunu kullanabilirsiniz

or customers.

.

So, "May I offer you a drink?"

Yani, "Sana bir içki ikram edebilir miyim?"

A waiter or waitress might ask you this if, you know, you are at a nice, fancy restaurant,

Bir garson size bunu sorabilir, bilirsiniz, gerçekten güzel, lüks bir restoranda

or any restaurant, really.

veya herhangi bir restorandaysanız.

It's courteous but neutral.

Nazik ama tarafsız.

You can use it with acquaintances, with strangers, with clients.

Tanıdıklarla, yabancılarla, müşterilerle kullanabilirsiniz.

Basically, I don't really use this with my close, close friends, because if I'm with

Temel olarak, bunu yakın, yakın arkadaşlarımla pek kullanmıyorum çünkü

my close friends, we're familiar with each other, and we use much more casual language

yakın arkadaşlarımla birlikteysem birbirimize aşinayız ve tekliflerde çok daha rahat bir dil kullanıyoruz

to make offers.

.

So, "May I" is, again, courteous but neutral, very common in the service industry, so you

Yani, "Yapabilir miyim" yine nazik ama tarafsızdır, hizmet sektöründe çok yaygındır, bu nedenle

might hear it when you go to a restaurant or when you order food.

bir restorana gittiğinizde veya yemek sipariş ettiğinizde duyabilirsiniz.

So, let's go on to the next one.

Öyleyse bir sonrakine geçelim.

"Would you like me to continue?"

"Devam etmemi ister misin?"

"Would you like me to" is polite, and you are asking if the other person would like

"Yapmamı ister misin" kibarcadır ve diğer kişinin

you to do something.

sizden bir şey yapmanızı isteyip istemediğini soruyorsunuz.

You are offering your services in this situation.

Hizmetlerinizi bu durumda sunuyorsunuz.

For example, "Would you like me to open the windows?"

Örneğin, "Pencereleri açmamı ister misin?"

Like, I see that you are very hot, so, "Would you like me to open the windows?"

Mesela, çok ateşli olduğunu görüyorum, bu yüzden "Pencereleri açmamı ister misin?"

I can do it.

Bunu yapabilirim.

I don't mind.

umursamıyorum.

It's okay.

Sorun değil.

I'm not bothered by it.

Bundan rahatsız değilim.

Next, "Would you like me to send it again?"

Ardından, "Tekrar göndermemi ister misiniz?"

So, maybe this can be in an email response or a text message if someone says, "I don't

Yani, birisi "

think I got the attachment," or "I don't think I got your email," or "I don't think I received

Eki aldığımı sanmıyorum" veya " E-postanızı aldığımı sanmıyorum" veya "Sanmıyorum" derse, bu bir e-posta yanıtında veya kısa mesajda olabilir.

the picture."

Resmi aldım."

Say, "Oh, would you like me to send it again?"

"Oh, tekrar göndermemi ister misin?" deyin.

It's usually not a problem for you.

Genellikle sizin için sorun olmaz.

You're just being courteous, you're being polite by offering your services in this case.

Sadece nazik davranıyorsun, bu durumda hizmetlerini sunarak kibar oluyorsun.

Let's continue.

Devam edelim.

Oh, wait.

Bekle. Gayri

Informal equivalent, "Do you want me to?"

resmi eşdeğeri, "Yapmamı ister misin?"

So, at the beginning of the video, we talked about, you know, "Would you like me to take

Yani videonun başında "Paltonuzu almamı ister misiniz

your coat?" or "Do you want me to take your coat?"

?" hakkında konuştuk. veya " Ceketinizi almamı ister misiniz?"

The informal equivalent of "Would you like me to" is "Do you want me to?"

"Yapmamı ister misin"in gayri resmi karşılığı "Yapmamı ister misin?"

I would use this with my friends, like, "Hey, do you want me to open a window?" or "Do you

Bunu arkadaşlarımla "Hey, bir pencere açmamı ister misin?" veya "

want me to prepare some tea?"

Biraz çay hazırlamamı ister misin?"

I don't drink tea much with my friends, but sometimes we do.

Arkadaşlarımla pek çay içmem ama bazen içeriz.

Again, I can use "Would you like me to" with my friends as well if I want to be a little

Yine, eğer biraz

more polite, and maybe if I am the host of a dinner party, but typically, I just say,

daha kibar olmak istiyorsam ve belki bir akşam yemeği partisinin ev sahibiysem, arkadaşlarımla da "

"Do you want me to?"

Yapmamı ister misin?" bana?"

Because I'm still offering my services, but just a little more relaxed, in a more relaxed

Çünkü hizmetlerimi sunmaya devam ediyorum, ama sadece biraz daha rahatlamış, daha rahat bir

way.

şekilde.

Now, let's continue to the next one.

Şimdi bir sonrakine geçelim.

"Would you like to hear some more?"

" Biraz daha duymak ister misin?"

So, "Would you like" is neutral and polite.

Yani, "İstiyor musun?" tarafsız ve kibar.

It's the safe option.

Güvenli seçenektir. Bir durumdaki

If you are not sure about the level of formality in a situation, no one will ever wonder if

formalite seviyesinden emin değilseniz ,

you are being too polite or if you're not being polite enough if you say, "Would you

"Bir

like something?"

şey ister miydiniz?"

So, "Would you like some coffee?"

Yani, "Kahve ister misin?"

This is an offer maybe to someone who is at your home or, again, at a cafe, a restaurant.

Bu belki evinizde veya yine bir kafede, restoranda olan birine bir tekliftir.

"Would you like fries with that?" is a very, very common question in a fast food restaurant,

"Yanına patates kızartması ister misin?" örneğin bir fast food restoranında çok ama çok yaygın bir sorudur

for example.

.

So, again, neutral, still polite.

Yani yine tarafsız, yine kibar.

"Would you like some more?

"Biraz daha ister misin?

Would you like fries with that?

Yanında patates kızartması ister misin?

Would you like anything else?"

Başka bir şey ister misin?"

Very common to hear that from a server.

Bunu bir sunucudan duymak çok yaygın.

"Would you like," you know, "option A or option B?"

" A seçeneğini mi yoksa B seçeneğini mi istersiniz?"

So, if you are given two options, maybe of phone plans, for example, "Would you like

Yani, size iki seçenek verilirse, örneğin telefon planları, örneğin "

to go with option A or would you like to go with option B?"

A seçeneğiyle mi yoksa B seçeneğiyle mi gitmek istersiniz?"

So, they are offering you different options, and "Would you like" is the most neutral,

Bu yüzden size farklı seçenekler sunuyorlar ve "İster miydiniz", birine teklifte bulunmanın en tarafsız, en

safest, but still polite way to make an offer to someone.

güvenli ama yine de kibar yoludur .

Okay, let's continue and get a little more informal.

Tamam, devam edelim ve biraz daha gayri resmi konuşalım.

Oh, wow, okay.

Tamam.

This is good.

Bu iyi.

I can work with this.

Bununla çalışabilirim.

"Can I?"

"Yapabilirmiyim?"

So, "Can I" is the informal equivalent of "May I?"

Yani, "Yapabilir miyim", "Yapabilir miyim?"

So, this is common among friends, but it is also in popular usage among the service industry.

Yani bu arkadaşlar arasında yaygın ama hizmet sektöründe de popüler bir kullanım.

So, if you order a coffee at a Starbucks or any other cafe with a casual vibe or semi-casual

Yani, bir Starbucks'ta veya başka bir kafede rahat bir havayla veya yarı gündelik bir

business, formal attire, you'll hear "Can I?", right?

iş, resmi kıyafetle bir kahve sipariş ederseniz, "Yapabilir miyim?" diye duyacaksınız, değil mi?

So, "Can I take something off your hands?"

Yani, "Elinizden bir şey alabilir miyim?"

Now, what this means is if someone, you know, enters your home and you see that they're

Şimdi, bunun anlamı, eğer birisi, bilirsiniz, evinize girerse ve onların

carrying a lot of bags or a lot of stuff and you want to offer to help them with those

bir sürü çanta ya da bir sürü şey taşıdıklarını görürseniz ve siz onlara bu eşyalar için yardım etmeyi teklif etmek isterseniz

objects, you can say, "Hey, can I take something off your hands?"

, "Hey," diyebilirsiniz. , elinizden bir şey alabilir miyim?"

Right?

Sağ?

Like, "Can I help you carry that?"

"Şunu taşımana yardım edebilir miyim?" gibi.

Next, "Can I get you anything else?"

Ardından, "Sana başka bir şey getirebilir miyim?"

Very common if you go to a diner, a casual restaurant.

Bir lokantaya, sıradan bir restorana giderseniz çok yaygın.

Not like a very fine, formal restaurant.

Çok güzel, resmi bir restoran gibi değil .

A fine, formal restaurant might ask you, like, "May I get you anything else?" or "Would you

Güzel, resmi bir restoran size "Size başka bir şey getirebilir miyim?" gibi bir soru sorabilir. veya "

like anything else?"

Başka bir şey ister miydiniz?"

But if you go to a diner, you know, they're giving you another coffee.

Ama bir lokantaya gidersen, bilirsin, sana bir kahve daha veriyorlar.

Maybe a breakfast restaurant, very casual, and they might ask you, yeah, "Can I get you

Belki bir kahvaltı restoranı, çok rahat ve size sorabilirler, evet, "Sana

anything else, another coffee, you know, some more eggs?" or something like that.

başka bir şey getirebilir miyim, bir kahve daha, bilirsin, biraz daha yumurta?" ya da böyle bir şey.

So, the formal/informal equivalent of "May I?", hmm, I wonder what I'm going to wear

Yani, "Yapabilir miyim?"in resmi/gayri resmi karşılığı , hmm, bundan sonra ne giyeceğimi merak ediyorum

next.

.

"Do you want to learn more ways to make offers?"

" Teklif yapmanın daha fazla yolunu öğrenmek ister misin?"

So, hey, I think I can wear this to a backyard barbecue or something like that.

Hey, sanırım bunu arka bahçedeki barbeküde veya onun gibi bir şeyde giyebilirim.

So, "Do you want" or "Do you need", this is very informal, casual, very common among friends

Yani, "İstiyor musun" veya "İhtiyacın var mı", bu çok gayri resmi, gündelik, arkadaşlar

and co-workers, colleagues, colleagues/co-workers, couples with your girlfriend, your boyfriend.

ve iş arkadaşları, meslektaşlar, meslektaşlar/iş arkadaşları, kız arkadaşınla çiftler, erkek arkadaşın arasında çok yaygın.

So, "Are you cold?

Yani, "Üşüyor musun?

Do you want a blanket?" for example.

Battaniye ister misin ?" Örneğin.

It's often shortened in speech to "You want?" or "You need?"

Genellikle konuşmada "İstiyor musun?" Olarak kısaltılır. veya "İhtiyacın var mı?"

So, let's look at the two examples here.

Öyleyse, buradaki iki örneğe bakalım.

"Do you want a hamburger?"

"Hamburger ister misin?"

"Ah, I am at a backyard barbecue, and maybe I'm the host."

"Ah, arka bahçede bir mangal partisindeyim ve belki de ev sahibi benim."

Or, "Hey, Fred, do you want a hamburger?" or "Hey, do you want a hot dog?

Veya "Hey Fred, hamburger ister misin ?" veya "Hey, sosisli sandviç ister misin?

Do you need...

İhtiyacın var mı...

Do you need any help?"

Yardıma ihtiyacın var mı?"

Now, you can also shorten it in speech, "Janice, want a hot dog?

Şimdi, "Janice, sosisli sandviç ister misin?

Frank, want a hamburger?

Frank, hamburger ister misin?

Want a drink?

İçecek ister misin?

Or you want a drink?"

Veya içecek ister misin?"

So, you can do a lot of different things with this.

Yani, bununla birçok farklı şey yapabilirsiniz.

You can take off the "do", you can say "You want?" or you can just say "Want?" in casual

"Yap"ı kaldırabilirsin, "İster misin ?" diyebilirsin. ya da sadece "İster misin?" diyebilirsin. gündelik

speech.

konuşmada.

So, as you can see, we are getting a little more casual.

Yani, gördüğünüz gibi, biraz daha rahat oluyoruz.

But you know what?

Ama biliyor musun?

I really like this shirt, so I'm going to continue wearing it, but let's see what the

Bu gömleği gerçekten beğendim, bu yüzden onu giymeye devam edeceğim ama bakalım bir

next phrase is.

sonraki cümle ne olacak.

Come here.

Buraya gel.

Let me show you something.

Sana bir şey göstereyim.

So, next, we have "Let me".

Sırada "İzin ver" var.

So, "Let me" is the informal equivalent of "Allow me", and the other person often doesn't

Yani, "Bırak bana" , "İzin ver"in resmi olmayan eşdeğeridir ve bazı istisnalar dışında, diğer kişinin genellikle

have a choice in the matter, with some exceptions.

bu konuda bir seçeneği yoktur .

So, for example, if you say "Let me help you", like you really want to help the other person.

Örneğin, diğer kişiye gerçekten yardım etmek istiyormuşsunuz gibi "Sana yardım etmeme izin ver" derseniz.

You're offering your services, you want to help them, and you kind of...

Hizmetlerinizi sunuyorsunuz, onlara yardım etmek istiyorsunuz ve siz bir nevi...

They do have an option in that case.

Bu durumda bir seçenekleri var.

They also have an option in this case.

Bu durumda da bir seçenekleri var.

This is a very polite...

Bu çok kibar...

Not polite, but a neutral, kind of casual email phrase.

Kibar değil ama tarafsız, sıradan bir e-posta cümlesi.

"Let me know if you need anything."

" Bir şeye ihtiyacın olduğunda haber ver."

Now, you can use this in an email.

Şimdi, bunu bir e-postada kullanabilirsiniz.

You can also use this when you're talking to someone and you're, you know, the host

Bunu birisiyle konuşurken de kullanabilirsiniz ve bilirsiniz,

of a dinner party.

bir akşam yemeği partisinin sunucususunuz.

We're back to the dinner party, or the backyard barbecue.

Akşam yemeği partisine ya da arka bahçedeki barbeküye geri döndük.

Yeah, we're in the barbecue.

Evet, mangaldayız.

So, "Let me know if you need anything.

O yüzden, "Bir şeye ihtiyacın olursa bana haber ver.

Let me know if you want something else.

Başka bir şeye ihtiyacın olursa bana haber ver.

Let me do it."

Bırak ben yapayım."

Right?

Sağ?

So, in this case, maybe you see someone is trying to fix something on their phone and

Yani, bu durumda, belki birisinin telefonunda bir şeyi düzeltmeye çalıştığını ve

they can't delete something, and you're like...

bir şeyi silemediğini görürsünüz ve siz de...

And you get kind of annoyed.

Ve biraz sinirlenirsiniz.

So, you're not offering.

Yani teklif etmiyorsun.

You are offering, but it's like a fake offer.

Teklif ediyorsun ama bu sahte bir teklif gibi.

You have every intention of just taking the phone from them and fixing the problem, because

Telefonu onlardan alıp sorunu çözmeye her türlü niyetiniz var çünkü

you are so annoyed.

çok sinirlenmişsiniz.

Maybe it's an older relative or something like that.

Belki daha yaşlı bir akraba ya da onun gibi bir şeydir.

Like, "Okay, let me do it.

"Tamam, bırak ben yapayım.

Let me take that for you."

Bunu senin için ben yapayım."

And you're already reaching for the thing that you want to take from them, basically.

Ve temel olarak onlardan almak istediğiniz şeye zaten ulaşıyorsunuz.

Okay.

Tamam aşkım.

So, "Let me continue", "Allow me to continue", whichever one you feel is more appropriate

Yani, "Devam edeyim", "Devam etmeme izin ver", bu durumda hangisi daha uygunsa

in this case.

. Hadi

Let's go.

gidelim.

We got two more?

İki tane daha var mı?

Yeah, two more.

Evet, iki tane daha. Hadi

Let's go.

gidelim.

Mmm.

Mmm.

Mmm.

Mmm.

Oh, you've got to try this.

Oh, bunu denemelisin.

Have one.

Bir tane var.

So, have one, have some.

Yani, bir tane al, biraz al.

In this case, you're making a command.

Bu durumda, bir komut veriyorsunuz.

You're using an imperative, and you're just putting something into someone's hand or just

Bir zorunluluk kullanıyorsunuz ve sadece birinin eline bir şey koyuyorsunuz ya da sadece

showing it in front of their face.

yüzünün önünde gösteriyorsunuz.

Don't those look delicious?

Nefis görünmüyorlar mı?

What are these called?

Bunlara ne denir?

Raspberries.

Ahududu.

And these?

Ve bunlar?

These are blueberries.

Bunlar yaban mersini.

I haven't tried these, so I'm going to try one now.

Bunları denemedim, bu yüzden şimdi bir tane deneyeceğim.

Also good.

Aynı zamanda iyi.

Also very good.

Ayrıca çok iyi.

I really wish I could give you one.

Keşke sana bir tane verebilseydim.

Okay.

Tamam aşkım.

So, you can say, "Oh, these cookies are amazing.

Yani, "Ah, bu kurabiyeler harika. Al

Here, have one."

, bir tane al" diyebilirsiniz.

Or, "You look a bit tired.

Veya, "Biraz yorgun görünüyorsun.

Have some water."

Biraz su iç."

So, if you have a water bottle, imagine it's full, have some water, and you're offering

Yani, bir su şişeniz varsa, dolu olduğunu, biraz su içtiğinizi ve

it to the other person.

diğer kişiye ikram ettiğinizi hayal edin.

So, again, you can specify what you want the other person to have.

Yani, yine, diğer kişinin neye sahip olmasını istediğinizi belirtebilirsiniz.

You can just say, "Have one" or "Have some", or you can specify, "Have a drink", "Have

"Bir tane al" veya "Biraz al" diyebilirsin ya da "Bir içki al", "

an apple", "Have some water", "Have a cookie".

Bir elma al", "Biraz su al", "Kurabiye al" diyebilirsin.

Parents say that to, you know, their kids maybe after they do something good, and they

Ebeveynler bunu çocuklarına belki iyi bir şey yaptıktan sonra söylerler ve

want to give them a reward.

onlara bir ödül vermek isterler.

And your reward is going to be one more board like this, like B-O-A-R-D, not B-O-R-E-D.

Ve ödülünüz bunun gibi bir tahta daha olacak , B-O-A-R-D gibi, B-O-R-E-D değil.

Okay, let's go.

Tamam hadi gidelim.

I'm going to go down.

Ben aşağı ineceğim.

Whoo.

Vay canına.

Okay.

Tamam aşkım.

Hey.

Hey.

Here, take one.

İşte, bir tane al.

And actually, here, take this one, too, and yeah, you can take all these, yeah, take them

Ve aslında, işte, bunu da al ve evet, hepsini alabilirsin, evet, hepsini al

all.

.

You can share them with your friends, right?

Onları arkadaşlarınla ​​paylaşabilirsin, değil mi?

And if you want more, and if you want your friends to get more, just go to EnglishAlex.com

Ve daha fazlasını istiyorsanız ve arkadaşlarınızın daha fazlasını almasını istiyorsanız, EnglishAlex.com'a gidin

or check out the link attached to the video, I guess.

veya videonun ekindeki bağlantıya göz atın sanırım.

That would be useful.

Bu yararlı olacaktır.

So, take one, take some.

Yani, bir tane al, biraz al.

These are the most direct ways to offer something to someone.

Bunlar birine bir şey teklif etmenin en doğrudan yollarıdır.

You're not giving them much of a choice.

Onlara fazla seçenek bırakmıyorsun. Bir

You're kind of putting it in their face.

nevi onların yüzüne vuruyorsun.

Similar to have some, have one, and you're inviting them to, here, use your hand to grab

Biraz sahip olmaya benzer, bir tane olsun ve onları, burada, bunu benden almak için elini kullanmaya davet ediyorsun

this from me.

.

Come on.

Hadi.

Take it.

al onu

Take one.

Bir tane al.

Take some.

Al biraz.

Please.

Lütfen.

If you want to be polite, you can always add please.

Kibar olmak istiyorsanız, lütfen her zaman ekleyebilirsiniz.

Very important.

Çok önemli.

So, hey, these are great.

Bunlar harika.

Here, take one.

İşte, bir tane al. Size gösterdiğim

So, the blueberries, the raspberries I showed you, take more than one.

yaban mersini, ahududu birden fazla alın.

You can give some to your friends.

Bazılarını arkadaşlarına verebilirsin.

You might see someone, like, distributing pamphlets, maybe for a club or something.

Bir kulüp ya da başka bir şey için broşür dağıtan birini görebilirsiniz.

Here, take one.

İşte, bir tane al.

Take one.

Bir tane al.

Take more than one.

Birden fazla al.

Give some to your friends, right?

Arkadaşlarına biraz ver, değil mi?

Alright, that is it.

Tamam, bu kadar.

I hope you found this video useful, and if you did, and if your mind is blown by how

Umarım bu videoyu faydalı bulmuşsunuzdur ve eğer bulduysanız ve nasıl bu kadar

I changed clothes so quickly, the magic of film editing, of course.

çabuk kıyafet değiştirdiğime şaşırdıysanız, elbette film kurgusunun büyüsü.

Or was it?

Yoksa öyle miydi?

Or am I a wizard?

Yoksa ben bir büyücü müyüm?

An English wizard?

Bir İngiliz sihirbazı mı?

No, I...

Hayır, ben...

Too much credit.

Çok fazla itibar.

It's okay.

Sorun değil.

Let's...

Haydi...

Yes, you're going to go to www.engvid.com, you are going to do the quiz, and if you haven't

Evet, www.engvid.com'a gideceksiniz, quizi yapacaksınız ve daha önce

done so already, you are going to go to YouTube, you are going to go to my YouTube...

yapmadıysanız YouTube'a gideceksiniz , gideceksiniz YouTube kanalıma...

My YouTube channel, and there you will click subscribe, you will click like, you will click

YouTube kanalım ve orada abone ol'a tıklayacaksın, beğen'e tıklayacaksın,

share, you will show this to your mother, you will show this to your boss, you will

paylaş'a tıklayacaksın, bunu annene göstereceksin, bunu patronuna göstereceksin,

show this to your cousin, to all of your friends, because you enjoyed this video.

bunu kuzenine göstereceksin , tüm arkadaşlarınıza, çünkü bu videoyu beğendiniz.

If you have watched this far, it's not because you didn't like the video, it's because it

Buraya kadar izlediyseniz videoyu beğenmediğiniz için değil,

was entertaining, and it was informative, and useful, and why not share the love?

eğlenceli olduğu için, bilgilendirici ve faydalı olduğu için, neden sevgiyi paylaşmıyorsunuz?

So share the love.

Öyleyse sevgiyi paylaşın.

And if you would like some more videos, keep coming back to www.engvid.com, keep coming

Ve daha fazla video istiyorsanız, www.engvid.com'a, kanalıma geri gelmeye devam edin

back to my channel.

. Bir

Until next time, I'm out of breath, I don't usually jump, so that's probably why, and

dahaki sefere kadar, nefesim tükendi, genellikle zıplamam, bu yüzden muhtemelen bu yüzden ve

I'll see you soon.

yakında görüşürüz.

Okay.

Tamam aşkım. Orada

They have more cookies, cookies over there.

daha çok kurabiyeleri var .