50 Weird & Confusing Facts About British Life & Culture

(upbeat music)

(iyimser müzik)

- Hello everyone, and welcome back to English With Lucy.

- Herkese merhaba, English With Lucy'ye tekrar hoş geldiniz.

Today I'm very hot, and it's only 19 degrees.

Bugün çok ateşliyim ve hava sadece 19 derece.

We're gonna talk about that later.

Bunun hakkında daha sonra konuşacağız.

Today I'm going to talk to you about

Bugün size İngiliz kültürü hakkında

50 weird and random facts about British culture.

50 garip ve rastgele gerçek hakkında konuşacağım .

Now this lesson's more of a fun one.

Şimdi bu ders daha eğlenceli. Dinleme pratiğiniz

It's going to be great for your listening practise

için harika olacak

and if you want to improve your pronunciation

ve

alongside your listening, I highly recommend Audible.

dinlemenin yanı sıra telaffuzunuzu da geliştirmek istiyorsanız Audible'ı şiddetle tavsiye ederim.

It's an online database of audiobooks,

Bu, sesli kitapların çevrimiçi bir veritabanı

and I've got loads of recommendations

ve açıklama kutusunda bir sürü önerim var

in the description box.

.

Basically, if you listen to an audiobook

Temel olarak, asıl kitabı okurken aynı zamanda anadili İngilizce olan biri tarafından anlatılan bir sesli kitabı dinlerseniz

narrated by a native speaker,

at the same time as reading the actual book,

,

it's basically the key to learning perfect pronunciation.

bu temelde mükemmel telaffuzu öğrenmenin anahtarıdır. Açıklama kutusundaki bağlantıya tıklayarak

You can claim your free audiobook and 30 day free trial

ücretsiz sesli kitabınızı ve 30 günlük ücretsiz denemenizi talep edebilirsiniz

by clicking on the link in the description box,

.

where I've also put loads of recommendations

Burada ayrıca İngilizcenizi geliştirmenize

for great audiobooks, to help you improve your English.

yardımcı olacak harika sesli kitaplar için pek çok öneride bulunuyorum .

Right, let's get started with the video.

Evet, videoya başlayalım.

Fact number one.

Bir numaralı gerçek.

Tea is by far the most popular drink drunk by Brits.

Çay, İngilizlerin içtiği en popüler içecektir.

Maybe you knew this, but apparently we drink

Belki bunu biliyordunuz ama görünüşe göre

165 million cups of tea every single day.

her gün 165 milyon bardak çay içiyoruz.

Bananas!

Muz!

I've drunk no tea today.

Bugün hiç çay içmedim.

It's not my favourite, I don't hate it,

Favorim değil, nefret etmiyorum,

I'll have it if I'm offered, but yeah.

teklif edilirse alırım ama evet.

Number two, on our main TV channels,

İki numara, ana TV kanallarımızda,

that's channel one and two and quite a few others,

bu birinci ve ikinci kanal ve birkaç tane daha,

they're run by the BBC and we don't have any adverts.

BBC tarafından yönetiliyorlar ve hiç reklamımız yok.

This is because we pay a licence fee

Bunun nedeni lisans ücreti ödüyoruz

and I think it's over 100 pounds a year,

ve bence yılda 100 liranın üzerinde

but basically we have to pay.

ama temelde ödemek zorundayız.

If we have a TV we have to pay it,

Bir televizyonumuz varsa,

even if we don't wanna watch the BBC.

BBC'yi izlemek istemesek bile ödemek zorundayız.

Now I kind of like it because I like ad-free TV,

Şimdi reklamsız TV'yi sevdiğim için hoşuma gidiyor

but I also don't want the BBC

ama BBC'nin

to tell me whether I can have a TV or not.

bana TV alıp alamayacağımı söylemesini de istemiyorum.

Number three, queues are incredibly important to us.

Üç numara, kuyruklar bizim için inanılmaz derecede önemli.

If you push into a queue, if you queue-jump,

Bir kuyruğa girerseniz, sıraya girerseniz,

you will be universally hated in Britain.

İngiltere'de evrensel olarak nefret edileceksiniz.

Doesn't make sense.

Mantıklı değil. Ülkenizde

Comment below if queues are important in your country,

kuyruklar önemliyse aşağıya yorum yapın ,

because I went to Spain and I lived there for a while,

çünkü İspanya'ya gittim ve bir süre orada yaşadım

and people did not respect queues.

ve insanlar kuyruklara saygı duymuyordu.

When I lived in Spain I remember being in a bank

İspanya'da yaşarken bir bankada olduğumu hatırlıyorum

and some lady thought that her problem

ve bir hanımefendi kendi sorununun

was more important than my problem,

benim sorunumdan daha önemli olduğunu düşündü

and she just pushed in and was like

ve öylece içeri girdi ve

sorry, this is an emergency.

özür dilerim, bu acil bir durum.

I was like, in Britain that would never happen!

Britanya'da bu asla olmayacak gibiydim!

Number four.

Dört numara.

Please, sorry and thank you basically dominate

Lütfen, üzgünüm ve teşekkür ederim, temel olarak

all of our social interactions.

tüm sosyal etkileşimlerimize hükmediyor.

It's so ingrained into our brains

Beynimize o kadar yerleşmiş

that we often bump into things

ki, sık sık bir şeylere çarparız

and then apologise to the inanimate object.

ve sonra cansız nesneden özür dileriz.

Like I have whacked my shoulder on a door

Sanki omzumu bir kapıya vurmuşum

and said "Oh, sorry", and then felt really stupid

ve "Ah, özür dilerim" demiş ve sonra kendimi hem aptal hem de

and British, at the same time.

İngiliz gibi hissettim.

But yeah, just a simple task

Ama evet,

like passing the salt at a dinner table.

bir yemek masasında tuzu dağıtmak gibi basit bir görev.

"Sorry, please could you pass the salt?

"Özür dilerim, lütfen tuzu uzatır mısınız?

"Thank you, sorry, sorry, excuse me please."

"Teşekkür ederim, özür dilerim, özür dilerim, afedersiniz lütfen." Dürüst

Honestly, we say it about eight times.

olmak gerekirse, bunu yaklaşık sekiz kez söylüyoruz.

Number five.

When you greet a friend in the U.K.

Beş numara.

Birleşik Krallık'ta bir arkadaşınızı selamladığınızda

you don't normally shake their hand.

normalde onun elini sallamazsınız. El.

You don't normally shake their hand.

Normalde ellerini sıkmazsın.

Normally you give them one kiss on the cheek.

Normalde yanaklarına bir öpücük verirsin.

If you've recently been in the rest of Europe

Yakın zamanda Avrupa'nın geri kalanında bulunduysan,

then you might give two kisses by mistake

yanlışlıkla iki öpücük verip

and say "Oh sorry, I've just got back from France.

"Üzgünüm, az önce geldim" diyebilirsin. Fransa'dan döndü.

"Just got back from Spain."

"İspanya'dan yeni döndüm."

And if you're feeling very masculine

Ve eğer kendini çok erkeksi hissediyorsan

and you're with another very masculine person,

ve çok erkeksi başka biriyle birlikteysen, onu

then even though you know them very well

çok iyi tanıyor olmana rağmen

you might still shake their hand,

yine de elini sıkabilirsin,

but that's only if you're very very masculine.

ama bu ancak çok çok erkeksiysen.

Number six.

Altı numara.

When the sun comes out,

Güneş çıktığında,

because it doesn't come out so often,

çok sık çıkmadığı için

we make the most of it.

ondan en iyi şekilde yararlanırız.

In 15 degree heat we will wear sandals, mini-skirts,

15 derece sıcakta sandaletler, mini etekler,

strappy tops, bikinis,

askılı üstler, bikiniler giyeceğiz

and we will get very very sunburned as well.

ve çok ama çok güneş yanığı olacağız.

The day after a sunny day, everyone is red.

Güneşli bir günün ertesi günü herkes kırmızıdır.

It's terrible.

Bu korkunç.

Also, our houses are not designed to cope with the heat,

Ayrıca evlerimiz

as I'm experiencing right now.

şu an yaşadığım gibi sıcağa dayanacak şekilde tasarlanmadı.

It's 19 degrees outside and I am absolutely dying.

Dışarısı 19 derece ve ben kesinlikle ölüyorum.

Number seven.

Yedi Numara.

British cuisine, well our most known dish

İngiliz mutfağı, yani en bilinen yemeğimiz

is probably the Sunday roast,

muhtemelen Pazar rostosu

or beef and Yorkshire puddings.

veya sığır eti ve Yorkshire pudingidir.

However, we actually voted for our national dish

Ancak aslında ulusal yemeğimiz için oy kullandık

and we voted for a chicken tikka masala,

ve bir Hint yemeği olan chicken tikka masala için oy kullandık

which is an Indian dish.

.

Number eight, if you are on public transport

Sekiz numara, eğer toplu taşımadaysanız,

it is highly expected that you give up your seat

yerinizi

for an elderly person or a disabled person.

bir yaşlıya veya bir engelliye bırakmanız kuvvetle muhtemeldir.

And if you don't do it, people will tut at you.

Ve eğer bunu yapmazsan, insanlar sana küsecek.

This is a very British thing.

Bu çok İngiliz bir şey.

People just go (repeated tutting).

İnsanlar öylece gider (tekrarlanan tutting).

But we don't like to be too direct.

Ama çok doğrudan olmayı sevmiyoruz.

Sometimes we muster up enough courage to say

Bazen

"Excuse me, that person needs that seat",

"Affedersiniz, o kişinin o koltuğa ihtiyacı var" diyecek kadar cesaret topluyoruz

but we're not gonna be too confrontational about it.

ama bu konuda fazla çatışmacı olmayacağız.

And if we are ever confrontational with someone

Ve eğer toplu taşımada biriyle karşı karşıya gelirsek

on public transport, we spend the next week

, sonraki haftayı

coming down from the adrenalin and replaying the situation

adrenalinden aşağı inip durumu kafamızda tekrar canlandırarak ve

in our head, telling our mates about it.

arkadaşlarımıza anlatarak geçiririz.

It's a big deal.

Bu büyük bir mesele.

Number nine, our humour can be quite difficult to understand.

Dokuz numara, mizahımızı anlamak oldukça zor olabilir.

We love sarcasm, we have quite dark sense of humour.

Alay etmeyi seviyoruz, oldukça karanlık bir mizah anlayışımız var.

We can be quite dry, so we can say things without smiling.

Oldukça kuru olabiliriz, bu yüzden gülümsemeden bir şeyler söyleyebiliriz.

I love the British sense of humour

İngiliz mizah anlayışını seviyorum

but it can offend people sometimes.

ama bazen insanları rahatsız edebiliyor.

Sucks to be them.

Onlar olmak berbat.

Number 10.

10 numara. Londra'daki

The majority of museums in London are free.

müzelerin çoğu ücretsizdir.

And we do actually use them quite a lot.

Ve aslında onları oldukça fazla kullanıyoruz.

There's been a big increase

in Brits trying to do cultural things,

Kültürel şeyler yapmaya çalışan İngilizlerde büyük bir artış oldu ki

which I think is great.

bence bu harika.

Hasn't quite reached me yet,

Henüz bana tam olarak ulaşmadı

but I did go to the museum in my village last year,

ama geçen yıl köyümdeki müzeye gittim,

so that was great.

yani harikaydı.

Number 11.

11 Numara.

If you are invited to the home of a British person,

Bir İngiliz'in evine davet edildiyseniz,

if they are providing a meal or a party for you

size bir yemek ya da parti veriyorlarsa,

then you are sort of expected to bring some sort of gift.

o zaman sizden bir çeşit hediye getirmeniz beklenir.

Normally a bottle of wine, some flowers or chocolates.

Normalde bir şişe şarap, biraz çiçek veya çikolata.

If you don't bring a gift,

Hediye getirmezsen

we wouldn't say anything about it

bu konuda bir şey söylemeyiz

but we would silently judge you.

ama sessizce seni yargılarız.

Number 12.

12 numara.

We are absolutely obsessed with our animals here,

Burada hayvanlarımıza kesinlikle takıntılıyız,

by animals I mean pets.

hayvanlar derken evcil hayvanları kastediyorum.

We put our pets before our own children sometimes.

Bazen evcil hayvanlarımızı kendi çocuklarımızın önüne koyarız.

We are dog and cat crazy.

Biz köpek ve kedi delisiyiz.

Number 13, as soon as the sun comes out

13 numara, güneş doğar doğmaz

we leave work, when it's a good time to leave work,

işten çıkıyoruz, işten çıkmak için iyi bir zaman olduğunda,

normally five o'clock, and we go straight to a pub garden.

normalde saat beşte ve doğruca bir meyhanenin bahçesine gidiyoruz.

We don't go inside the pub,

Meyhanenin içine girmiyoruz,

we go straight to the pub garden

doğrudan meyhanenin bahçesine gidiyoruz

or if there's no direct route to the garden

ya da bahçeye doğrudan bir yol yoksa

then we will march through the pub directly to the garden.

meyhanenin içinden geçerek doğrudan bahçeye çıkacağız.

We love a pub garden.

Bir bar bahçesini seviyoruz.

In fact when I finish this video,

Aslında bu videoyu bitirdiğimde,

I'm going straight there with my neighbour.

komşumla doğruca oraya gideceğim.

14, that brings me onto our drinking culture.

14, bu beni içme kültürümüze getiriyor.

It's quite bad but it's getting better.

Oldukça kötü ama iyiye gidiyor.

It's very normal to see some very very drunk people

on Friday and Saturday nights,

Cuma ve Cumartesi geceleri

and Sunday nights if it's a bank holiday,

ve resmi tatilse Pazar geceleri çok çok sarhoş insanlar görmek çok normaldir,

which means we have the Monday off work.

bu da Pazartesi tatilimiz olduğu anlamına gelir.

But millennials, our younger generation, are drinking less,

Ancak genç neslimiz olan Y kuşağı daha az içiyor ki

which is a very good thing,

bu çok iyi bir şey

and binge-drinking cases are going down.

ve aşırı içki içme vakaları azalıyor.

Number 15.

15 Numara. Size

If we hold open a door for you, which we probably will,

bir kapı açarsak , ki muhtemelen tutacağız,

we expect a thank you.

bir teşekkür bekleriz.

However, if somebody holds a door open for us,

Ancak, biri bizim için bir kapıyı açık tutarsa

and it's actually at a really awkward distance

ve bu aslında gerçekten garip bir mesafede, bu yüzden

so we have to kind of walk faster

biraz daha hızlı yürümek zorunda kalıyoruz

and they have to wait for ages holding the door,

ve kapıyı tutmak için yıllarca beklemek zorunda kalıyorlar,

both parties hate this situation

her iki taraf da bu durumdan nefret ediyor

but we still say thank you and we still do it,

ama yine de teşekkür ediyoruz ve hala yapıyoruz,

because, I don't know why.

çünkü nedenini bilmiyorum.

It's polite!

Çok kibar!

Number 16.

16 numara.

We are, hmm, this is divided.

Biz, hmm, bu bölündü.

Some of us are very polite drivers

Bazılarımız çok kibar sürücüler

and some of us are very rude.

ve bazılarımız çok kaba.

The polite drivers will probably let you through

Kibar sürücüler muhtemelen geçmenize izin verecek,

but they will expect a thank you.

ancak bir teşekkür bekleyeceklerdir.

We live for that thank you wave.

Biz o teşekkür dalgası için yaşıyoruz.

Sometimes people just lift a finger and that's enough.

Bazen insanlar sadece bir parmağını kaldırır ve bu yeterlidir.

I just like the acknowledgement.

Sadece onayını seviyorum.

I'm a polite driver.

Ben kibar bir sürücüyüm.

Polite drivers also love to tut and shake their head

Kibar sürücüler, geçmelerine izin verdiğiniz için size teşekkür etmeyen kaba sürücülere kıkırdamayı ve başlarını sallamayı da severler

at impolite drivers who have not thanked you

for letting them pass.

.

(repeated tutting)

(tekrarlanan tutting)

Number 17.

17 Numara.

In many cultures around the globe

Dünyanın dört bir yanındaki birçok kültürde

women want to have lighter skin,

kadınlar daha açık tenli olmak isterken,

but in the U.K. we want to have darker skin.

Birleşik Krallık'ta biz daha koyu tenli olmak istiyoruz.

Well, not all of us, but a lot of us like to use

Hepimiz değil ama çoğumuz

fake tanning products to make our skin darker.

cildimizi koyulaştırmak için sahte bronzlaşma ürünleri kullanmayı severiz.

I must admit I have got some on today.

İtiraf etmeliyim ki bugün bir şeyler içtim. Özellikle dizlerimde

I'm a very light shade of orange, on my knees particularly.

çok açık bir turuncu tonum var .

Yeah, we don't have much sun,

Evet, fazla güneşimiz yok,

we don't get much chance to tan,

bronzlaşma şansımız pek yok

and having a tanned complexion, I think,

ve bronz tene sahip olmak bence

is almost a sign of wealth.

neredeyse bir zenginlik göstergesi.

Like you've been on holiday recently.

Son zamanlarda tatildeymişsin gibi.

I just think I look healthier with a bit of a tan

Sadece biraz bronzlaşarak daha sağlıklı göründüğümü düşünüyorum

but you might not agree.

ama aynı fikirde olmayabilirsin.

Number 18, we are very divided over the Royal Family.

18 Numara, Kraliyet Ailesi konusunda çok bölünmüş durumdayız.

Some people think it brings in loads of tourism and money.

Bazı insanlar bunun çok fazla turizm ve para getirdiğini düşünüyor.

Some people think that they spend way too much money

Bazı insanlar çok fazla para harcadıklarını düşünüyor

and there's never really been a study to show

ve

whether they bring a profit or loss to the country.

ülkeye kar mı yoksa zarar mı getirdiğini gösteren hiçbir çalışma yapılmadı.

So it's a funny one, we just don't know.

Yani komik bir şey, sadece bilmiyoruz.

Number 19, the weather in summer can never be guaranteed.

19 numara, yazın hava durumu asla garanti edilemez.

So we don't actually go on holiday

Yani aslında

in our own country that much.

kendi ülkemizde o kadar tatile gitmiyoruz.

We do, but we can't guarantee

Yapıyoruz ama

it's gonna be a sunny beach holiday.

güneşli bir plaj tatili olacağını garanti edemeyiz.

A couple of years ago my family and I

Birkaç yıl önce ailem ve ben

went away to Cornwall, to a beach resort,

Cornwall'a, bir sahil beldesine gittik

and there was not a single day of sunshine.

ve tek bir gün bile güneş ışığı yoktu.

It poured it down the entire time

Her zaman döktü

and we just said never again.

ve bir daha asla dedik.

We will always go abroad now.

Artık hep yurt dışına gideceğiz.

Number 21.

21 Numara.

We like to thank the bus driver when we get off the bus.

Otobüsten indiğimizde otobüs şoförüne teşekkür etmek isteriz.

In London, on the school bus, anywhere,

Londra'da, okul otobüsünde, herhangi bir yerde,

it's pretty normal to say "Thank you", as we get off.

inerken "Teşekkürler" demek oldukça normaldir.

My school bus driver was absolutely amazing.

Okul otobüsü şoförüm kesinlikle harikaydı.

He actually used to buy us all Easter eggs.

Aslında hepimize paskalya yumurtası alırdı.

A whole school bus of children, he was lovely,

Bütün bir okul otobüsü , sevimliydi,

his name was Roger.

adı Roger'dı.

I hope I get to see him again.

Umarım onu ​​tekrar görebilirim.

Number 22.

22 Numara.

Dinner is often our biggest meal of the day,

Akşam yemeği genellikle günün en büyük öğünüdür,

I'm talking about evening dinner.

akşam yemeğinden bahsediyorum.

We have a fairly heavy breakfast, a light lunch

Oldukça ağır bir kahvaltı yapıyoruz, hafif bir öğle yemeği

and then a heavy dinner,

ve ardından ağır bir akşam yemeği yiyoruz

and we normally have breakfast between seven and eight,

ve normalde yedi ile sekiz arasında

lunch between 12 and one,

kahvaltı, 12 ile bir arasında öğle yemeği

and dinner between six and seven normally.

ve normalde altı ile yedi arasında akşam yemeği yiyoruz.

Number 23.

23 numara.

"How are you" and "You all right" are not genuine questions.

"Nasılsın" ve " İyisin" gerçek sorular değil.

If we say "Hi, you all right,"

"Merhaba, iyi misin" dersek,

I don't actually expect you to answer saying

aslında

"Well, actually, no I'm not, my goldfish died."

"Aslında hayır değilim, japon balığım öldü" diye cevap vermenizi beklemiyorum.

I just expect you to say "Yeah yeah, you all right."

Sadece "Evet, evet, iyisin" demeni bekliyorum.

And that's it.

Ve bu kadar.

Top quality interaction.

En kaliteli etkileşim.

Number 24.

24 numara.

Our population is incredibly diverse.

Nüfusumuz inanılmaz derecede çeşitlidir.

In London, for example, in 2011,

Örneğin Londra'da 2011'de

when they did the census that they do every 10 years,

10 yılda bir yaptıkları nüfus sayımını yaptıklarında

44.9% of the population were white British.

nüfusun %44,9'u beyaz İngilizdi.

That means London, as a city, is so diverse

Bu, bir şehir olarak Londra'nın çok çeşitli olduğu

and it's something that a lot of us are really proud of.

ve çoğumuzun gerçekten gurur duyduğu bir şey olduğu anlamına geliyor.

However, if you go up to the north east,

Ancak kuzeydoğuya doğru giderseniz,

93.6% of the population were white British.

nüfusun %93,6'sı beyaz İngilizdi.

So it's not evenly distributed.

Yani eşit dağılmıyor.

Number 25.

25 numara. Yürüyen merdivende

We care a lot about where you stand on an escalator,

nerede durduğunuzu çok önemsiyoruz

and we will tut and shake our heads

ve yanlış yerde durursanız başımızı sallayıp kıkırdayacağız

if you stand in the wrong place,

and I always see tourists do this.

ve turistlerin bunu yaptığını her zaman görüyorum.

You have to stand on the right

Sağda durmalı

and you have to leave enough room

ve

for busy rushy people to overtake you.

meşgul aceleci insanların sizi geçmesi için yeterli alan bırakmalısınız.

Otherwise, they won't say anything

Aksi takdirde hiçbir şey söylemezler

but they'll stand there and tut

ama orada durup küserler

and maybe even say "Excuse me, excuse me!"

ve hatta belki "Afedersiniz, afedersiniz!"

Just be prepared.

Sadece hazırlıklı ol.

26, we drink beer and cider in pints.

26, bira ve elma şarabını bira içiyoruz.

Sometimes we drink a half pint

Bazen yarım litre içeriz

and our beer is sometimes served warm.

ve biramız bazen sıcak servis edilir.

Not lagers, but our British ales,

Bira değil, İngiliz biralarımız,

we serve them at room temperature,

onları oda sıcaklığında servis ediyoruz

and that can be shocking for some people.

ve bu bazı insanlar için şok edici olabilir.

27, we are terrified of wasps.

27, eşek arılarından korkarız.

The most serious, straight-laced person

En ciddi, dürüst kişi, bir yaban arısı gelirse,

is likely to cause a massive flap and go (screaming),

muhtemelen büyük bir kanat çırpmaya ve (çığlık atmaya) neden olur

if a wasp comes.

. Geçen gün

I was in a church, watching a wedding ceremony

bir kilisedeydim, bir düğün töreni izliyordum

the other day, and a wasp came and it was absolute carnage.

ve bir yaban arısı geldi ve tam bir katliamdı.

And, of course, all the women had flower decorations

Ve tabii ki, tüm kadınların saçlarında çiçek süslemeleri vardı

in their hair, which just made it all the more hilarious.

, bu da onu daha da komik kılıyordu.

I just observed and thought I'm gonna put this in a video.

Şimdi gözlemledim ve bunu bir videoya koyayım dedim.

Number 28.

28 numara.

Our winters are really dark.

Kışlarımız gerçekten karanlık.

In the peak of winter, the sun doesn't come up

Kışın zirvesinde, güneş

till past nine, and it goes down just after three.

dokuzu geçene kadar doğmaz ve üçten hemen sonra batar.

It means that you can go into the office

and leave the office, without seeing sunlight.

Gün ışığı görmeden ofise girip çıkabileceğiniz anlamına gelir.

It is really quite intense.

Gerçekten çok yoğun.

29.

29.

Carpets are a key feature in our houses,

Halılar evlerimizin en önemli özelliklerinden biridir

and I'm not sure how I feel about this.

ve bu konuda ne hissettiğimden emin değilim.

Carpets in a bedroom, okay,

Yatak odasında halı var, tamam

but in a lot of old-fashioned houses

ama eski tarz evlerin çoğunda

we have carpets in the bathroom,

banyoda halı var

which I don't think is hygienic,

ki bence bu hijyenik değil

and it shocks quite a lot of people

ve buraya geldiklerinde pek çok insanı şok ediyor

when they come over here.

.

We also have carpets on the stairs,

Ayrıca merdivenlerde

which are really really hard to clean.

temizlemesi gerçekten çok zor olan halılarımız var.

I know that when I design my own house

Kendi evimi tasarladığımda

I won't be having so much carpet in it.

içinde çok fazla halı olmayacağını biliyorum.

Number 30.

30 numara.

Our plugs are different.

Fişlerimiz farklı. Avrupa fişlerinden farklı olarak

We have a three pronged plug

üç uçlu bir fişimiz var

which is different to the European plugs,

,

so make sure you bring an adaptor with you.

bu nedenle yanınızda bir adaptör getirdiğinizden emin olun.

Let me see if I have a plug.

Bir fişim var mı bir bakayım.

God, I'm so hot.

Tanrım, çok ateşliyim.

Yeah, this is our plug.

Evet, bu bizim fişimiz.

It's a three pronged plug, and this is an earth prong.

Bu üç uçlu bir fiş ve bu da bir topraklama ucu.

Tom Scott has got a really good video on this.

Tom Scott'ın bununla ilgili gerçekten iyi bir videosu var.

This is gonna be one of two times

that I recommend his videos in this video.

Bu videoda onun videolarını önerdiğim iki seferden biri olacak.

I think he's got a video explaining that,

Sanırım bunu açıklayan bir videosu var

and it's a really good one, so I'll link it down below.

ve bu gerçekten iyi bir video, bu yüzden aşağıda bağlantısını vereceğim.

I am gonna mention another of his videos later on.

Daha sonra diğer videolarından da bahsedeceğim.

31.

31.

Our society really doesn't prioritise religion.

Toplumumuz gerçekten dine öncelik vermiyor.

Church attendance and membership numbers

Kiliseye katılım ve üyelik sayıları

have been falling drastically.

büyük ölçüde düşüyor.

In the 1930s, church membership was at 30%

1930'larda kilise üyeliği %30'du

and now it is at 10% or lower.

ve şimdi bu oran %10 veya daha düşük.

A lot of people just go to church on really important events

Pek çok insan

like weddings, Christmas and maybe Easter.

düğünler, Noel ve belki de Paskalya gibi gerçekten önemli olaylarda kiliseye gider.

Number 32.

32 numara. Özellikle eski moda evlerde, sıcak ve soğuk su için

We often have separate taps, or faucets,

genellikle ayrı musluklarımız veya sizin dediğiniz isimle musluklarımız vardır

as you might call them, for hot and cold water,

especially in old-fashioned houses.

.

This is where I talk about Scom Tott (laughing).

Burası Scom Tott'tan bahsettiğim yer (gülüyor).

This is where I talk about Tom Scott's video.

Burada Tom Scott'ın videosundan bahsediyorum. Bunun neden böyle olduğunu açıklayan

He's got a really really good video

gerçekten çok iyi bir videosu var

explaining why this is, 'cause I've always wondered

, çünkü her zaman merak etmişimdir

because I've always grown up with

çünkü her zaman

having to choose between boiling hot water on my face,

yüzümde kaynar sıcak su ile

or freezing cold water on my face,

yüzümde dondurucu soğuk su arasında seçim yapmak zorunda kalarak

and just thinking why can't we just mix them.

ve sadece neden diye düşünerek büyüdüm. onları karıştıramaz mıyız?

We do have mixer taps now,

Artık mikser musluklarımız var,

but it was something to do with the tanks

ancak

that stored hot water.

sıcak su depolayan tanklarla ilgili bir şeydi.

They couldn't legally be mixed with drinking water,

Yasal olarak içme suyuna karıştırılamazlar,

hence why hot in one, cold drinking water in another.

dolayısıyla neden birinde sıcak, diğerinde soğuk içme suyu.

Again, it's something I have in my house right now

Yine, şu anda evimde olan bir şey

but when I move into my own house

ama kendi evime taşındığımda

I will be making sure that all taps are mixed taps.

tüm muslukların karışık musluk olduğundan emin olacağım.

Number 33.

33 numara.

We drive on the left, but we walk on the right.

Soldan gidiyoruz ama sağdan yürüyoruz.

So you must drive on the left-hand side of the road

Yani yolun sol tarafından gitmelisiniz

but you must go up the escalator on the right.

ama yürüyen merdiveni sağdan çıkmalısınız.

Number 34.

34 Numara.

When something is in fashion,

Bir şey moda olduğunda, kendilerine uymasa bile

all women end up wearing the same thing

tüm kadınlar aynı şeyi giyer

even if it doesn't suit them.

.

I've had so many friends come over from abroad

Yurt dışından gelip aman

and say oh my God, everyone is wearing the same thing.

allahım herkes aynı şeyi giymiş diyen çok arkadaşım oldu.

And I hadn't noticed it before but it is true.

Ve daha önce fark etmemiştim ama bu doğru. Oldukça şeffaf siyah taytlar

I remember there was a fashion of like

gibi bir moda olduğunu hatırlıyorum

quite see-through black leggings, and they just,

ve onlar sadece,

they didn't look good on anyone,

kimseye iyi görünmüyorlardı,

but everyone seemed to wear them

ama herkes onları altına

with the wrong coloured underwear underneath.

yanlış renkli iç çamaşırıyla giyiyor gibiydi.

Number 35.

35 numara.

When we're 18, we are sort of expected, by our parents,

18 yaşına geldiğimizde, ailelerimiz bizden bir şekilde

to move out and start our lives.

taşınmamızı ve hayatlarımıza başlamamızı bekliyorlar.

In a lot of countries, people will stay with their parents

Pek çok ülkede insanlar

till they're well in their 30s.

30'lu yaşlarına gelene kadar ebeveynleriyle birlikte kalacak.

Here, we just wanna get out as soon as possible

Burada bir an önce çıkmak istiyoruz

and our parents want us out as soon as possible.

ve ailelerimiz de bir an önce çıkmamızı istiyor.

If we go to university, we go at 18

Üniversiteye gidersek 18 yaşında gideriz

and we normally go to a university

ve normalde

that's quite far from our own home.

kendi evimizden oldukça uzak bir üniversiteye gideriz.

However, if we're going to start a job straight away

Ancak hemen bir işe başlayacaksak

then yes, we might stay with our parents a bit longer.

evet, anne babamızın yanında biraz daha kalabiliriz.

It is becoming more common

to move back in with your parents

after you've finished university.

Üniversiteyi bitirdikten sonra ailenizin yanına taşınmak daha yaygın hale geliyor.

That's something that I did for six-ish months

Bu,

when I was starting my business after graduating.

mezun olduktan sonra işime başlarken altı ay boyunca yaptığım bir şeydi.

Number 36.

36 numara.

Our university fees are high.

Üniversite harçlarımız yüksek.

Very very high.

Çok çok yüksek.

For U.K. residents, nine grand a year,

Birleşik Krallık'ta ikamet edenler için yılda dokuz bin sterlin

grand is pounds, thousand pounds, 9000 pounds a year,

, bin sterlin, bin sterlin, yılda 9000 sterlin

and for international students it can be much much higher.

ve uluslararası öğrenciler için çok daha yüksek olabilir.

Number 37.

37 Numara.

We have ice cream trucks that drive round our villages

Köylerimizde küçük

playing a tune, like a little dingy-bell tune,

bir melodi gibi bir melodi çalarak dolaşan dondurma kamyonlarımız var

and it's the most exciting sound as a child.

ve bu bir çocukken en heyecan verici ses.

I never had it 'cause I lived in a rural village

Hiç duymadım çünkü kırsal bir köyde yaşıyordum

but when I went to the park or to see friends,

ama parka ya da arkadaşlarımı görmeye gittiğimde,

I remember hearing this noise and being like ah,

bu sesi duyduğumu ve ah, dondurmacı gibi olduğumu hatırlıyorum

the ice cream man.

.

But I think my friend's mum told her

Ama sanırım arkadaşımın annesi ona

that the ice cream man only played the tune

dondurmacının melodiyi sadece

when he'd run out of ice cream,

dondurması bittiğinde çaldığını söylemişti

which I think is the meanest thing ever.

ki bence bu şimdiye kadarki en acımasız şey.

Number 38.

38 numara.

We don't use our car horns that often.

Araba kornalarımızı o kadar sık ​​kullanmayız.

They are for angry emergencies.

Kızgın acil durumlar içindir.

Or just emergencies, not necessarily angry ones.

Ya da sadece acil durumlar, mutlaka kızgın olanlar değil.

I went to Bali last year, or the year before,

Geçen yıl veya bir yıl önce Bali'ye gittim

and they just used them all the time to say hello

ve onları her zaman merhaba demek

and to nudge people.

ve insanları dürtmek için kullanıyorlardı.

No.

Hayır.

Over here, car horns are quite a big deal

Burada, araba kornaları oldukça önemli

and if someone beeps their horn at you

ve biri size korna çaldığında,

you spend the rest of the car journey getting over it.

araba yolculuğunun geri kalanını bunun üstesinden gelmekle geçiriyorsunuz.

I've had one car horn ruin my entire day.

Bir araba kornası tüm günümü mahvetti.

39.

39.

Car drivers hate cyclists and cyclists hate car drivers.

Araba sürücüleri bisikletçilerden nefret eder ve bisikletçiler de araba sürücülerinden nefret eder. Şu

It's a war on the road at the moment.

anda yolda bir savaş var.

Cycling has increased massively in popularity

Bisiklete binmenin popülaritesi büyük ölçüde arttı

and car drivers are not happy about it.

ve araba sürücüleri bundan memnun değil.

40.

40.

Our supermarkets are very big

Süpermarketlerimiz çok büyük

and they have a huge range of pre-prepared food,

ve çok çeşitli önceden hazırlanmış yiyecekler var,

so ready meals, to cook in the microwave.

yani mikrodalgada pişirmek için hazır yemekler.

I've been to lots of other countries

Pek çok başka ülkede bulundum

and I've never seen the range that we have,

ve

apart from, perhaps, in America.

belki de Amerika dışında sahip olduğumuz menzili hiç görmedim.

41.

41.

If we live in a city

Bir şehirde yaşıyorsak

we tend to totally mind our own business.

tamamen kendi işimize bakma eğilimindeyizdir.

We don't talk to our neighbours.

Komşularımızla konuşmuyoruz.

We maybe stretch to a hello sometimes.

Bazen bir merhabaya kadar uzanırız belki.

And you really don't get to know people

Ve

outside of your own friend group

kendi arkadaş grubunuz,

and your social activities and work.

sosyal aktiviteleriniz ve işiniz dışındaki insanları gerçekten tanımıyorsunuz.

In a village, however, it's completely different

Ancak bir köyde durum tamamen farklı

and you have quite a hard time protecting your business.

ve işinizi korumakta oldukça zorlanıyorsunuz.

If you tell a secret to someone the whole village will know.

Birine bir sır söylersen bütün köy bilir.

I kind of like it though.

Yine de hoşuma gidiyor.

Number 42.

42 numara. Toplu taşıma araçlarında birinin telefonuyla yüksek sesle konuşmasını

We find it incredibly rude if somebody talks on their phone,

inanılmaz derecede kaba buluyoruz

loudly, on public transport.

.

And the best example of this

Bunun en güzel örneği de

is the train going to and from Luton Airport

Luton Havalimanı

and Gatwick Airport.

ve Gatwick Havalimanı'na gidip gelen tren.

You can see, before it arrives to Gatwick,

Gördüğünüz gibi, Gatwick'e varmadan önce

everyone's just sitting in silence,

herkes sessizce oturuyor

and then as soon as you've gone past it

ve sonra siz onu geçer geçmez

it's just filled with tourists that don't know

our society rules, just talking really really loudly

toplum kurallarımızı bilmeyen, anneleriyle gerçekten çok yüksek sesle konuşan turistlerle dolu.

to their mums, saying that they've arrived safely

sağ salim geldiklerini söylüyorlar

and all of the British people looking like,

ve bütün İngilizler toplu taşıma

they're talking loudly on public transport, what do we do.

araçlarında yüksek sesle konuşuyorlar gibi bakıyorlar , ne yapalım.

43.

43.

Our tabloid gossip newspapers are disgusting.

Tabloid dedikodu gazetelerimiz iğrenç.

They are terrible.

Korkunçlar.

They lie so much, but we all secretly read them.

Çok yalan söylüyorlar ama hepimiz gizlice okuyoruz.

I can't say all of us,

Hepimiz diyemem

but many of us will secretly read the Daily Mail.

ama birçoğumuz gizlice Daily Mail okuyacağız.

44.

In the countryside, especially,

44.

Özellikle kırsal kesimde,

we have milk delivered to our doorstep in bottles

kapımıza şişelerde süt getirilir

and it's something that I'm very passionate about.

ve bu benim çok tutkulu olduğum bir şeydir.

I'm really passionate about supporting our local milkman

Yerel sütçümüzü desteklemek

and supporting our local dairy farmers.

ve yerel mandıra çiftçilerimizi desteklemek konusunda gerçekten tutkuluyum.

I get my milk delivered on Monday and Thursday

Sütümü Pazartesi ve Perşembe günleri teslim alıyorum

and I love it, it's amazing,

ve bayılıyorum, harika,

we always have fresh milk at the door.

kapıda her zaman taze sütümüz var.

45.

45.

We generally tip 10% in restaurants

Restoranlarda genellikle %10 bahşiş veririz

and we prefer to tip it in cash

ve nakit bahşiş vermeyi tercih ederiz

'cause then we know it goes directly

çünkü o zaman doğrudan garsona gittiğini biliriz

to the waiter or waitress.

.

However, some restaurants, especially London restaurants

Ancak bazı restoranlar, özellikle Londra restoranları

or chain restaurants, will already add a service charge

veya zincir restoranlar, normalde %12,5 olan faturanıza hizmet bedelini zaten ekler

to your bill, which is normally 12.5%,

and some of us will get very angry about this

ve bazılarımız buna çok sinirlenir

and we'll ask for that to be taken off

ve kaldırılmasını isteriz.

and will, instead, give cash directly

bunun yerine doğrudan

to the waiter or waitress.

garsona veya garsona nakit verecek.

Because we know that they are not on the best wages

Çünkü en iyi maaşları almadıklarını biliyoruz

and those tips form a big part of what they earn,

ve bu bahşişler kazandıklarının büyük bir bölümünü oluşturuyor

and yes, yes I do that.

ve evet, evet bunu yapıyorum.

46.

46.

We're very indirect.

Biz çok dolaylıyız.

Instead of saying, "I don't like it", we would say

"Beğenmedim" demek yerine

"Well I don't hate it."

"Nefret etmiyorum" derdik.

Or, "It's not my cup of tea."

Veya, "Bu benim fincan çayım değil."

Yeah, we just hate being straight to the point.

Evet, doğrudan konuya girmekten nefret ediyoruz .

We don't like offending people.

İnsanları kırmaktan hoşlanmayız.

But it can be very very confusing for people

Ama buralı olmayan insanlar için çok kafa karıştırıcı olabilir

who aren't from here.

.

47.

47.

Most Sundays we have a meal called a Sunday roast.

Çoğu Pazar günü Pazar rostosu denen bir yemek yeriz.

We normally have it in a pub or our mum will cook it for us

Normalde bir barda yeriz ya da annemiz bizim için pişirir

and oh, it's the best meal in the world

ve ah, bu dünyanın en iyi yemeğidir

and everyone's favourite Sunday roast

ve herkesin en sevdiği Pazar rostosu

is their mum's Sunday roast,

annelerinin Pazar rostosudur

and their mum's Sunday roast is supposedly better

ve annelerinin Pazar rostoları güya

than any other Sunday roast.

diğer Pazar rostolarından daha iyidir.

But everyone says that.

Ama bunu herkes söylüyor.

But my mum's genuinely is the best.

Ama anneminki gerçekten en iyisi.

48.

48. Burada

Although fish and chips are really famous here,

balık ve patates kızartması gerçekten meşhur olsa da,

I would say that going out for a Chinese

bir Çinli için dışarı çıkmanın

and going out for a curry, are way more popular.

ve bir köri için dışarı çıkmanın çok daha popüler olduğunu söyleyebilirim.

We do that way more often.

Bu şekilde daha sık yapıyoruz.

Fish and chips, I probably have it once every two years.

Fish and chips, muhtemelen iki yılda bir yerim.

Fish and chip shops have declined in quality.

Balık ve cips dükkanlarının kalitesi düştü.

Number 49.

Numara 49.

We will do literally everything in our power

to avoid the most minor awkward situation.

En küçük garip durumdan kaçınmak için kelimenin tam anlamıyla elimizden gelen her şeyi yapacağız.

I was walking with my friend the other day,

Geçen gün arkadaşımla yürüyordum,

she is quite awkward,

oldukça garipti

and she had a plastic bag full of shopping.

ve bir plastik poşet dolusu alışverişi vardı.

She saw someone she knew, the bag broke and emptied out,

Tanıdığı birini gördü, çanta kırıldı ve boşaldı,

but instead of stopping to pick it up,

ancak

which would mean she would have to talk to this person,

bu kişiyle konuşmak zorunda kalacağı anlamına gelen çantayı almak yerine,

she just carried on walking with an empty bag.

boş bir çantayla yürümeye devam etti.

And I just thought that is peak British there.

Ve oradaki en yüksek İngiliz olduğunu düşündüm.

Number 50.

50 numara.

Women seriously underdress for the weather or nights out.

Kadınlar hava şartları ve gece dışarı çıkmaları için ciddi şekilde iç çamaşırı giyerler.

On New Year's Eve you will see women in like bikini tops

Yılbaşı gecesinde bikinili,

and tiny dresses, bare legs, strappy heels.

minicik elbiseli, çıplak bacaklı, ince topuklu kadınları göreceksiniz.

But they don't necessarily get cold

Ama mutlaka üşümezler

and this is a phenomenon we like to call the beer blanket.

ve bu bizim bira battaniyesi olarak adlandırmayı sevdiğimiz bir olgudur.

Once you have enough beer in you, you can't feel the cold.

Yeterince bira içtikten sonra soğuğu hissedemezsin.

Right, those are my 50 random weird

Doğru, bunlar benim İngiliz kültürü ve İngiliz yaşamı hakkında rastgele 50 garip

and just a bit quirky facts about British culture

ve biraz da tuhaf gerçek

and British life.

.

I hope you enjoyed them.

Umarım onlardan hoşlanmışsındır.

Don't forget to check out Audible.

Audible'a göz atmayı unutmayın.

You can claim your free audiobook

Ücretsiz sesli kitabınızı

and 30 day free trial, in the description box,

ve 30 günlük ücretsiz denemenizi

along with my recommendations.

önerilerimle birlikte açıklama kutusunda talep edebilirsiniz.

Just click on the link.

Sadece bağlantıya tıklayın.

Don't forget to connect with me on all of my social media.

Tüm sosyal medya hesaplarımdan benimle bağlantı kurmayı unutmayın.

I've got my Facebook, I've got my Instagram

Facebook'um var, Instagram'ım var

and I've got my Twitter.

ve Twitter'ım var.

And I shall see you soon for another lesson.

Ve yakında başka bir ders için görüşürüz.

(imitates kissing)

(öpüşmeyi taklit eder)

(upbeat music)

(iyimser müzik)