I love teaching English - Do you love learning it?

A very good afternoon to you.

Size çok iyi günler.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

What a surprise.

Bu ne sürpriz.

I know what you're going to say. You're going to say, Mr.

Ne söyleyeceğini biliyorum. Bay

Duncan, we didn't know you were doing a live stream today.

Duncan, bugün canlı yayın yaptığınızı bilmiyorduk diyeceksiniz.

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et?

Here I am doing a live stream today.

Bugün burada canlı yayın yapıyorum.

Can you believe it?

Buna inanabiliyor musun?

I was sitting in my studio this morning and I was thinking about all sorts of things

Bu sabah stüdyomda oturuyordum ve bir sürü şey düşünüyordum

and, you know, over the past few days, things have not been great here.

ve bilirsiniz, son birkaç gündür burada işler pek iyi değil.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

And I was thinking,

Ve düşündüm de,

I really want to do a live stream.

gerçekten canlı yayın yapmak istiyorum.

Maybe it will cheer me up and make me feel good.

Belki beni neşelendirir ve iyi hissettirir.

So here I am doing it right now.

İşte şimdi yapıyorum.

It's just after 2:30 on a Tuesday.

Salı günü saat 2:30'dan hemen sonra.

I know I don't normally do live streams on Tuesday,

Salı günleri normalde canlı yayın yapmadığımı biliyorum

but here I am anyway, doing it just for you.

ama yine de buradayım, sadece senin için yapıyorum.

And I hope you are feeling good today.

Ve umarım bugün kendini iyi hissediyorsundur.

And I hope you are surprised.

Ve umarım şaşırmışsınızdır.

I hope it's a pleasant surprise as well, because I am here.

Umarım hoş bir sürpriz olur, çünkü ben buradayım.

First of all, I suppose I should do what I always do.

Her şeyden önce, sanırım her zaman yaptığım şeyi yapmalıyım.

I have to check to make sure that you can hear me.

Beni duyabildiğinden emin olmak için kontrol etmeliyim.

Can you hear me? Clearly?

Beni duyabiliyor musun? Açıkça?

Am I nice and clear?

Güzel ve net miyim?

And then I. I'll.

Ve sonra ben. Yapacağım.

Can you also tell me if I'm loud as well

so you don't have to turn your volume up?

Sesimi yükseltmek zorunda kalmamak için benim de yüksek olup olmadığımı söyler misin?

If you can hear me, you can hear me.

Eğer beni duyabiliyorsan, beni duyabilirsin.

So thank you very much for joining me today.

Bu yüzden bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

And I think

Ve birbirimize yetişmek için

it would be a good chance

iyi bir şans olacağını düşünüyorum

to catch up with each other, because I have been a little bit distant

çünkü

over the past few days, unfortunately.

son birkaç gündür biraz mesafeliyim maalesef. Bu

So I have been slightly

yüzden biraz

I want to say neglectful,

ihmalkar olduğumu söylemek istiyorum,

but it's not on purpose, to be honest.

ama dürüst olmak gerekirse kasıtlı değil.

It is not on purpose.

Kasıtlı değil.

Your voice is not loud. Okay.

Sesin yüksek değil. Tamam aşkım.

I will turn it up a little bit more.

Biraz daha açacağım.

Is that better? Can you hear me now?

Bu daha iyi mi? Şimdi beni duyabiliyor musun?

You might also be able to hear the birds singing in the distance.

Ayrıca uzaktan şarkı söyleyen kuşları da duyabilirsiniz .

Because I'm surrounded by nature at the moment.

Çünkü şu an doğayla iç içeyim. Bahar geldiği için

All of the animals around here are getting rather excited

çevredeki tüm hayvanlar oldukça heyecanlanıyor

because spring is now coming.

.

You can see behind me there are lots of daffodils in the garden.

Arkamda bahçede bir sürü nergis olduğunu görebilirsiniz.

Everything is starting to come back to life.

Her şey yeniden canlanmaya başlıyor.

That's one of the reasons why I love this time of year.

Yılın bu zamanını sevmemin nedenlerinden biri de bu.

I really do like springtime because it is a time

Baharı gerçekten çok seviyorum çünkü

when everything wakes up, everything comes to life,

her şeyin uyandığı, canlandığı bir mevsimdir

and that's the reason why I'm in the garden at the moment.

ve bu yüzden şu anda bahçedeyim.

We've had a lot of rain over the past few days,

Son birkaç gündür çok yağmur yağdı,

so I couldn't resist taking the opportunity

bu yüzden sağanak

between the showers to come outside and say hello to you.

yağışlar arasında dışarı çıkıp sana merhaba demek için kendimi tutamadım.

Hello.

Merhaba.

Also, I suppose I should say hello to the live chat as well.

Ayrıca canlı sohbete de merhaba demeliyim sanırım.

Hello, Live chat.

Merhaba, Canlı sohbet.

It's nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

Hello. Also Jemmy from Hong Kong.

Merhaba. Ayrıca Hong Kong'dan Jemmy.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Hello also to such

Böyle

not one sash, but two sashes.

bir kanata değil, iki kanata da merhaba.

Hello, Sash.

Merhaba Sasha.

I hope you're okay as well.

Umarım sen de iyisindir.

Claudia is here.

Claudia burada.

I wonder what you are cooking today.

Bugün ne pişiriyorsun merak ediyorum.

Claudia, What's cooking?

Claudia, ne pişiyor?

Claudia, what have you got in your pocket?

Claudia, cebinde ne var?

What's cooking?

Ne pişiriyor?

Claudia Is it something spicy and hot?

Claudia Baharatlı ve sıcak bir şey mi?

Is it something salty or not?

Tuzlu bir şey mi, değil mi?

Oh, Claudia, what is cooking in your pot today?

Oh, Claudia, tencerende bugün ne pişiyor?

I wonder.

Merak ediyorum.

Regina is here.

Regina burada.

Regina Gomes, Nice to see you back as well.

Regina Gomes, seni tekrar görmek güzel.

Of course.

I was with you on Sunday with Mr. Steve.

Elbette.

Pazar günü Bay Steve ile birlikteydim.

And I know lots of people are going to ask, where is Mr.

Ve birçok insanın Bay Steve nerede diye soracağını biliyorum.

Steve?

Mr. Steve is busy in the house.

Bay Steve evde meşgul.

He has another concert coming up very soon,

Çok yakında başka bir konseri var,

so he's doing some practising there.

bu yüzden orada pratik yapıyor.

Can I say hello also to Mohsen, also Gesu.

Mohsen'e ve Gesu'ya da merhaba diyebilir miyim?

Hello Gesu, thank you for joining me today.

Merhaba Gesu, bugün bana katıldığın için teşekkür ederim.

Also, who else is here?

Ayrıca burada başka kim var?

We also have oh,

Bizde de oh var,

we also have Ana and Beskar Ro Denis.

Ana ve Beşkar Ro Denis de var.

I like your name, by the way.

Bu arada ismini beğendim.

I'm turning my microphone up slightly louder.

Mikrofonun sesini biraz daha yükseltiyorum.

I hope you can hear me clearly.

Umarım beni net bir şekilde duyabilirsin.

That is one of the problems you see when you are doing this.

Bunu yaparken gördüğünüz sorunlardan biri de budur.

You can't hear yourself.

Kendini duyamazsın.

So I have no idea how loud my microphone actually is.

Bu yüzden mikrofonumun gerçekte ne kadar yüksek olduğu hakkında hiçbir fikrim yok.

Even if I do a test before I go on,

Devam etmeden önce bir test yapsam bile,

it is still not a good way of working out today.

bugün hala çalışmak için iyi bir yol değil.

Claudia has in her part, Oh,

Claudia'nın payı var, Oh,

I have some meat in the oven with potatoes, sweet potatoes and pumpkin.

fırında patates, tatlı patates ve balkabağı ile biraz et var.

Can I just say I think I've only in my whole life.

Hayatım boyunca sadece düşündüğümü söyleyebilir miyim?

So your voice is very low.

Yani sesiniz çok kısık.

Oh, I don't know why. Okay, I will turn it up a bit more.

Ah, neden bilmiyorum. Tamam, biraz daha açacağım.

Is that better?

Bu daha iyi mi?

Can you hear me now?

Şimdi beni duyabiliyor musun?

Is it louder now?

Şimdi daha mı gürültülü?

If I keep turning it up, it might start to distort pumpkins.

Sesi yükseltmeye devam edersem, kabakları bozmaya başlayabilir.

I think in my life I've only eaten pumpkins twice.

Sanırım hayatımda sadece iki kez balkabağı yedim.

It's not the sort of thing we normally eat here.

Normalde burada yediğimiz türden bir şey değil.

Sometimes we.

Bazen biz.

We have pumpkins and we mashed them

Kabaklarımız var ve onları patateste püre haline getiriyoruz

in potatoes.

.

So we take potatoes and we take pumpkins

Bu yüzden patatesleri alıyoruz ve kabakları alıyoruz

and then we mash them together.

ve sonra onları birlikte eziyoruz.

And it makes a very nice side dish.

Ve çok güzel bir meze oluyor.

But no, I've never really eaten pumpkin on its own, to be honest.

Ama hayır, dürüst olmak gerekirse, asla tek başına balkabağı yemedim .

Maybe from time to time, but.

Belki ara sıra ama.

But never, never really as

Ama asla, asla

as a main meal on its own.

tek başına bir ana yemek olarak değil.

Hello Also to come I say hello to she Kim.

Merhaba Ayrıca gelip She Kim'e merhaba diyorum.

Hello, Chie.

Merhaba Chie.

Kim, Nice to see you here.

Kim, seni burada görmek güzel.

Where are you watching at the moment?

Şu anda nereden izliyorsunuz?

I wonder where you are, perhaps?

Acaba neredesin, belki?

I'm not sure.

Emin değilim.

Perhaps you are in Vietnam.

Belki de Vietnam'dasın.

And if you are in Vietnam, can I say thank you for watching?

Ve eğer Vietnam'daysanız izlediğiniz için teşekkür edebilir miyim?

Because I know I have a lot of people watching in Vietnam.

Çünkü Vietnam'da izleyen çok insan olduğunu biliyorum .

I know that for a fact. In fact,

Bunu bir gerçek için biliyorum. Aslında,

I can hear you precise sleep, Mr.

tam olarak uyuduğunuzu duyabiliyorum, Bay

Duncan.

Duncan.

A lot of people asking, of course, about the weather.

Pek çok insan elbette hava durumunu soruyor.

It is not cold.

Soğuk değil.

I will be honest.

Dürüst olacağım.

It's around about 12 or 13 Celsius, which is quite mild.

Yaklaşık 12 veya 13 Santigrat civarında, ki bu oldukça hafif.

It's very pleasant on the skin, to be honest,

Dürüst olmak gerekirse, cilt üzerinde çok hoş,

although we have had a lot of

ancak çok fazla

the dreaded rain and apparently we have lots

korkunç yağmur yağdı ve görünüşe göre hafta içinde çok daha

more rain coming

fazla yağmur yağacak

later in the week as well.

.

In fact, the weather forecast last night

Nitekim dün geceki hava durumu tahmini,

said there was going to be rain every single day, including tomorrow

yarın da dahil olmak üzere her gün

and every day following it for the next few days.

ve sonraki birkaç gün boyunca onu takip eden her gün yağmur yağacağını söylüyordu. Bu

So we are going to have quite a lot of rain

nedenle önümüzdeki günlerde çok fazla yağmur yağacak

over the next few days.

.

My father has problems.

Babamın sorunları var.

Oh, okay, then.

Tamam o zaman.

Thank you, Claudia, for that information about your father.

Baban hakkında verdiğin bilgiler için teşekkürler Claudia.

Apparently, he has difficulty

Görünüşe göre

evacuating his bowels.

bağırsaklarını boşaltmakta zorlanıyor.

So pumpkin is a very good way

Yani kabak,

of loosening that problem and helping that problem.

bu sorunu çözmenin ve bu soruna yardımcı olmanın çok iyi bir yoludur.

I must suggest that to Mr.

Bunu

Steve one day, because, you know, Mr.

bir gün Bay Steve'e önermeliyim, çünkü bilirsiniz Bay

Steve, sometimes

Steve,

he's obsessed with those sorts of things, to be honest.

dürüst olmak gerekirse bazen bu tür şeylere takıntılıdır.

Just behind me.

By the way, can I show you the view behind me or

Hemen arkamda.

Bu arada kameranın arkasından arkamı veya önümü gösterebilir miyim

in front of me behind the camera?

? Çok

We have some lovely

güzel bir

Henri Blossom.

Henri Blossom'umuz var.

Can you see the cherry blossom on the tree?

Ağaçtaki kiraz çiçeğini görebiliyor musun?

Looking very nice today.

Bugün çok güzel görünüyor.

So all of the cherry blossom is now coming out.

Yani kiraz çiçeğinin tamamı şimdi çıkıyor.

And did you know that in Japan

Ve Japonya'da kiraz çiçeği çıktığında

they have their own special festival

kendi özel festivallerinin olduğunu biliyor muydunuz

when the cherry blossom comes out?

?

Look at that.

Şuna bak.

It's very nice.

Bu çok hoş.

And you can see that it is rather windy today here in England.

Ve bugün İngiltere'de oldukça rüzgarlı olduğunu görebilirsiniz.

We are having a little bit of wind, but enough about Mr.

Biraz rüzgar esiyoruz ama Bay

Steve Stimac.

Steve Stimac için yeterli.

Can I also say hello to

anyone who has come this way to say hello?

Merhaba demek için bu yoldan gelenlere ben de merhaba diyebilir miyim?

Tejas, Tejas Be good.

Tejas, Tejas İyi ol.

If you can't be good, be careful.

İyi olamıyorsan, dikkatli ol.

If you can't be careful,

Dikkatli olamıyorsan

name it after me.

benim adımı ver.

Oh well, sometimes as a joke we will say to someone,

Eh, bazen şaka olsun diye birine deriz ki,

If you can't be good, be careful.

İyi olamıyorsan dikkatli ol.

And that is a way of saying, look, if you are going to do something

Bu da bir nevi bak,

that it might be a little naughty,

biraz yaramaz olabilecek bir şey yapacaksan,

make sure that you do it carefully.

dikkatlice yaptığından emin ol demenin bir yolu.

So it's a little bit of a joke, really.

Yani gerçekten biraz şaka gibi.

Hello. Also two.

Merhaba. Ayrıca iki.

Oh, hello to

Oh, Uruguay'da izleyen

The Adventures of Danny Isa, who is watching in Uruguay.

The Adventures of Danny Isa'ya merhaba .

Hello to Uruguay.

Uruguay'a merhaba. Salı öğleden sonra İngiltere'de Shropshire'daki Much Wenlock'taki

Welcome to my little garden here in Much Wenlock in Shropshire

küçük bahçeme hoş geldiniz

in England on a Tuesday afternoon.

.

And I'm just here for a few moments because I wanted

Ve birkaç dakikalığına buradayım çünkü

to spend some time with you.

seninle biraz zaman geçirmek istedim.

Why do you use the phrase colour?

Neden renk ifadesini kullanıyorsunuz?

Me Surprised?

Şaşırdım mı?

Well, I suppose it's a way of saying, look at the expression on my face.

Sanırım bu, yüzümdeki ifadeye bak demenin bir yolu.

You are referring to something that has surprised you so often.

Sizi çok sık şaşırtan bir şeyden bahsediyorsunuz .

It is used as a little bit of a joke colour.

Biraz şaka rengi olarak kullanılır.

Me surprised.

Ben şaşırdım.

Another one we can say is if someone mentions a party

Söyleyebileceğimiz bir diğer şey ise, eğer birisi devam eden bir partiden bahsediyorsa

that is going on and maybe you want to go to it, you could say colour me there

ve belki de ona gitmek istersen, oraya gitmek için

because you are saying that you are very eager,

çok istekli olduğunu,

you are very excited to go there.

çok heyecanlı olduğunu söylediğin için renklendir beni diyebilirsin.

Quartette.

dörtlü.

Hello Qual, I hope I pronounce your name right.

Merhaba Qual, umarım adını doğru telaffuz ederim.

I have a feeling that you are also watching in Vietnam.

Vietnam'da da izlediğinizi hissediyorum.

I know we have a lot of people watching in Vietnam,

Vietnam'da izleyen çok insanımız olduğunu biliyorum,

so hello to everyone there as well.

o yüzden oradaki herkese de merhaba.

Who else is on the live chat?

Canlı sohbette başka kimler var?

Because I will.

Çünkü yapacağım.

I always get told off there is a young man called Paolo

Bana her zaman Paolo adında genç bir adam olduğu

and he likes to play his guitar, but sometimes

ve gitar çalmayı sevdiği söylenir ama bazen

he gets a bit angry with me because sometimes I don't say hello to him.

bana biraz kızıyor çünkü ona merhaba demiyorum.

So Paolo, if you are there, I am definitely saying hello to you

Paolo, eğer oradaysan, sana şimdi kesinlikle merhaba diyorum

now, so please don't get angry with me.

, o yüzden lütfen bana kızma.

Hello to Chicken.

Chicken'a merhaba.

Oh, nice to meet you,

Oh, tanıştığımıza memnun oldum,

says Chee Kim, who I believe

diyor Vietnam'da izlediğine inandığım Chee Kim

is also watching in Viet Nam.

.

I'm feeling a bit excited, of course, as we come towards the end of March as we approach

Mart ayının sonlarına doğru geldiğimiz ve

the month of April.

Nisan ayına yaklaştığımız için biraz heyecanlıyım tabi.

I'm a bit excited because of course we have

Biraz heyecanlıyım çünkü tabii ki

Easter coming up, a religious festival.

yaklaşan Paskalya var, dini bir bayram.

I'm not a religious person, as you probably know, but I do like Easter

Muhtemelen bildiğiniz gibi dindar bir insan değilim ama Paskalya'yı seviyorum

because we have a chance to eat lots of chocolates

çünkü bol bol çikolata

and also lots of Easter eggs as well.

ve ayrıca paskalya yumurtası yeme şansımız var. Büyük

It is a festival that marks,

Perhiz'in

I believe it marks the end of Lent,

sonunu simgelediğine inanıyorum

and it is a time when everyone

ve herkesin

starts eating again.

yeniden yemek yemeye başladığı bir dönem.

Normally during Lent, a lot of people will give up things

Normalde Lent sırasında birçok insan

that they think are unhealthy.

sağlıksız olduğunu düşündükleri şeylerden vazgeçer.

So maybe for a few weeks, maybe for three or four weeks, people will give something up.

Yani belki birkaç hafta, belki üç veya dört hafta, insanlar bir şeylerden vazgeçecek.

They will give up smoking or drinking.

Sigarayı veya içkiyi bırakacaklar.

And for a few weeks

Ve birkaç hafta

I don't know what they do afterwards.

sonra ne yaptıklarını bilmiyorum. Sonrasında her gece

I have a feeling that they just get drunk every night afterwards.

sarhoş olduklarına dair bir his var içimde .

Your grass is very green.

Çimleriniz çok yeşil.

Yes, it does look rather nice at the moment.

Evet, şu anda oldukça hoş görünüyor.

Steve is feeling very pleased

Steve çiminden çok memnun hissediyor

with his lawn because it's looking rather healthy and green.

çünkü oldukça sağlıklı ve yeşil görünüyor.

And you can see there are lots of daffodils as well.

Ayrıca bir sürü nergis olduğunu da görebilirsiniz.

This year we seem to have more daffodils this year.

Bu yıl daha çok nergisimiz var gibi görünüyor.

I don't know why

Neden

I am in the countryside.

kırsaldayım bilmiyorum.

For those who have never watched before, I do live in the countryside

Daha önce izlememiş olanlar için söyleyeyim, ben kırsalda yaşıyorum

and I have lots of nice views around here.

ve buralarda çok güzel manzaralar var.

As you can see behind me, there is lots of lovely landscape

Arkamda görebileceğiniz gibi, her yerde pek çok güzel manzara var

all around, so I do feel rather lucky to be living here.

, bu yüzden burada yaşadığım için kendimi oldukça şanslı hissediyorum.

You might hear the birds singing as well.

Kuşların şarkı söylediğini de duyabilirsiniz.

Oh yes.

Oh evet.

Hello t.j. Otero Oettinger.

merhaba t.j. Otero Oettinger.

Hello.

Yes, there is a proverb in English

Merhaba.

Evet, İngilizce'de bir atasözü vardır Çimen

The grass is always greener

çitin diğer tarafında her zaman daha yeşildir

on the other side of the fence.

.

A lot of people believe that another person,

Pek çok insan, başka bir kişinin,

or maybe their neighbour, or maybe another person they know in their life,

belki komşularının veya belki de hayatlarında tanıdıkları başka bir kişinin,

they always think that that person is having a good life

her zaman o kişinin iyi bir hayat yaşadığını

or maybe their life is better

veya belki de hayatlarının sizin hayatınızdan daha iyi olduğunu düşündüklerine inanır

than your life, and quite often it is not true.

ve çoğu zaman da öyledir. doğru değil.

So we have the proverb The grass always seems greener

Bir atasözümüz var Çimen her zaman çitin diğer tarafında daha yeşil görünür

on the other side of the fence, and that's because we often

ve bunun nedeni genellikle

look at other people as having a better life than us.

diğer insanların bizden daha iyi bir hayatları olduğunu düşünmemizdir.

But in reality their life is just the same as yours.

Ama gerçekte onların hayatı sizinkiyle aynı.

We often feel jealous of other people as well, maybe people who we are jealous of.

Sık sık diğer insanları da kıskanırız, belki de kıskandığımız insanları.

We feel that they are having a better life.

Daha iyi bir hayat yaşadıklarını hissediyoruz.

Or maybe they have better things than you.

Ya da belki senden daha iyi şeyleri vardır.

We often think that the grass is greener

Genellikle çitin diğer tarafındaki çimlerin daha yeşil olduğunu düşünürüz

on the other side of the fence.

.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Oh, we have Ahmed.

Ah, Ahmed'imiz var.

Hello, Ahmed.

Merhaba Ahmet.

What do we mean when we say lowering the bar?

Çıtayı indirmek derken ne demek istiyoruz?

If you lower the bar, it means you reduce

Çıtayı düşürürseniz,

or lower the standard of something you made.

yaptığınız bir şeyin standardını düşürmüş veya düşürmüşsünüz demektir.

Maybe you make something easier for people to do.

Belki de insanların yapması gereken bir şeyi kolaylaştırırsınız.

Can you say I bought my daughter a bottle of water on Tuesday?

Salı günü kızıma bir şişe su aldım diyebilir misiniz?

I bought.

Satın aldım.

Well, if you buy something, you have bought it.

Bir şey satın alırsanız, onu satın almış olursunuz.

The past tense of buy is bought.

Buy'ın geçmiş zaman kipi buy'dur.

So yes, if you buy something from the shops,

Yani evet, dükkânlardan bir şey alıyorsanız,

you can say that you bought something from the shops.

dükkânlardan bir şey aldım diyebilirsiniz.

A lot of people, of course, get confused between the words

Pek çok insan, elbette

bought and brought.

satın alınan ve getirilen kelimeleri karıştırıyor.

They are different things.

Onlar farklı şeyler.

So bought is the past tense of buy

Yani buy, buy-get'in geçmiş zaman kipi, bir şey

brought is the past tense of bring

getir, bir

you bring something you brought something.

şey getir, bir şey getir'in geçmiş zamanıdır.

Maybe you carried something from one place to another.

Belki bir yerden bir yere bir şey taşıdınız.

According to Curry,

Curry'ye göre

it is the first day of the green season.

yeşil sezonun ilk günü.

Do you mean springtime?

ilkbahar derken?

I wonder if you mean spring.

Baharı mı kastediyorsun merak ediyorum. Bence

I think you do.

yaparsın. Bence

I think you do.

yaparsın.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

The one problem with doing this is the writing on

Bunu yapmanın tek sorunu, ekrandaki yazının

the screen is very small, and that is the reason

çok küçük olması ve bu

why I always wear my reading glasses

yüzden cep telefonumdan canlı yayın yaparken her zaman okuma gözlüğü takıyorum

when I'm doing a live stream on my mobile phone

because the writing is very small and my eyesight is not very good.

çünkü yazı çok küçük ve görme yeteneğim çok iyi değil.

To be honest.

Dürüst olmak gerekirse.

What is the difference between at the moment and in the moment?

Şu an ve şu an arasındaki fark nedir? Şu

Well, at the moment means now.

anda, şimdi anlamına gelir. Şu

At the moment I am standing in the garden talking to you

anda bahçede durmuş sizinle konuşuyorum

live on YouTube to be in the moment

YouTube'da canlı yayında olmak,

means you are experiencing something vividly.

canlı bir şekilde bir şeyler deneyimlediğiniz anlamına geliyor.

Clearly you are in the moment.

Belli ki şu andasın.

If you are in the moment, it means you are really living that moment of time.

Anın içindeyseniz gerçekten o anı yaşıyorsunuz demektir.

So you could have been in the moment

Yani

during the performance of a piece of music.

bir müzik parçası icra edilirken o anda olabilirsiniz. Kendinizi

You were feeling so involved.

çok ilgili hissediyordunuz. Şu

You were in the moment

when we say at the moment we mean right now.

anda demek istediğimiz anda dediğimizde, şu andaydınız.

At the moment I am here

Şu anda burada

talking to you.

seninle konuşuyorum. Tek

All I see

gördüğüm

apparently

görünüşe göre

most Mohsin is having a birthday tomorrow.

çoğu Mohsin'in yarın doğum günü var.

Hello, Mohsin.

Merhaba Muhsin.

Is it really your birthday tomorrow?

Yarın gerçekten doğum günün mü?

Happy birthday for tomorrow.

Yarın için mutlu yıllar.

I suppose I should say

Sanırım

thank you for your comments about the garden.

bahçe hakkındaki yorumlarınız için teşekkür etmeliyim.

Yes, the garden is looking lovely at the moment, and that's because it's springtime

Evet, bahçe şu anda çok güzel görünüyor, çünkü mevsim bahar

and everything is starting to come to life.

ve her şey canlanmaya başlıyor.

Nature is reawakening.

Doğa yeniden uyanıyor. Kış aylarında

It is waking up again after sleeping

uyuduktan sonra tekrar uyanmaktır

during the winter months.

.

I wish I could sleep during the winter months.

Keşke kış aylarında uyuyabilseydim.

I really do a lot of animals are very lucky because they can sleep during the winter months.

Gerçekten çok fazla hayvan çok şanslı çünkü kış aylarında uyuyabiliyorlar. Kış uykusuna

They hibernate, they go to sleep.

yatarlar, uykuya dalarlar.

I only wish that people could do that.

Keşke insanlar bunu yapabilse.

It would be very nice indeed if people could also do that.

İnsanlar da bunu yapabilse gerçekten çok güzel olurdu.

It is now 10 to 10 at night in Vietnam.

Vietnam'da şu anda gece 10'a 10.

Well, I hope you've had a good day in Vietnam.

Umarım Vietnam'da iyi bir gün geçirmişsindir.

I know you are probably getting ready to go to sleep,

Muhtemelen uyumaya hazırlandığınızı biliyorum,

so I hope you have some sweet dreams as well.

bu yüzden umarım siz de tatlı rüyalar görürsünüz.

Is it really your birthday tomorrow, Mohsin?

Yarın gerçekten doğum günün mü, Mohsin?

I wonder if Mohsin is going to tell us how old he will be tomorrow.

Acaba Mohsin bize yarın kaç yaşında olacağını söyleyecek mi?

How old will you be tomorrow?

yarın kaç yaşında olacaksın

Mohsin, Please tell us.

Muhsin, lütfen bize söyle.

I want to know.

Bilmek istiyorum.

I'm very nosey.

çok meraklıyım

You are never supposed to ask

a woman her age because she will get angry.

Bir kadına asla yaşını sormamalısın çünkü sinirlenir.

But I think men are okay.

Ama bence erkekler iyi.

I don't think men really care.

Erkeklerin pek umursadığını düşünmüyorum.

A lot of people ask me, Mr.

Pek çok insan bana soruyor Bay

Duncan, how old are you? 37.

Duncan, kaç yaşındasınız? 37.

Really? Is the whole.

Gerçekten mi? Bütün mü?

Wow, Mossad, you are so young.

Vay Mossad, çok gençsin.

That's all I can say.

Tüm söyleyebileceğim bu.

Mohsin, you are young.

Muhsin, gençsin.

I wish I was 37. Okay?

Keşke 37 olsaydım. Tamam mı?

It would be so nice.

Çok güzel olurdu.

I wish I could be 37 years old again.

Keşke tekrar 37 yaşında olabilseydim.

Unfortunately, I'm not.

Maalesef değilim.

But thanks for telling us Anyway.

Ama yine de bize söylediğin için teşekkürler.

Thank you very much for telling us.

Bize söylediğin için çok teşekkür ederim.

That's very nice of you.

Çok naziksin.

Hello to India.

Hindistan'a merhaba.

We have India watching at the moment.

Şu anda Hindistan izliyor.

Hello, Selman.

Merhaba Selman.

Hello to you.

Merhaba sana.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

We have Myanmar also here

Myanmar'ımız da var burada da

we have cool Cat three.

harika Cat 3'ümüz var.

I hope I can answer your name right.

Umarım adınıza doğru cevap verebilirim.

Sometimes I try to read the names,

Bazen isimleri okumaya çalışıyorum

but sometimes I also get it wrong.

ama bazen de yanlış anlıyorum. Hepsi aynı anlama geldiğinde

Why do we need synonyms or synonymous words when they all mean the same?

neden eşanlamlı veya eşanlamlı kelimelere ihtiyacımız var ?

Doesn't make learning a language more difficult?

Dil öğrenmeyi zorlaştırmaz mı?

Pranav Well, yes, I suppose it's true,

Pranav Evet, sanırım bu doğru,

but you have to remember the English language is not just one language.

ama İngilizcenin tek bir dil olmadığını unutmamalısın.

It is lots of languages that have been taken and adapted

Pek çok dilin alınmış ve uyarlanmış olması

and then absorbed into the English language,

ve daha sonra İngilizceye özümsenmesidir,

which is one of the reasons, one of the strange reasons

sebeplerden biri,

why we have so many synonyms for certain words.

belirli kelimeler için bu kadar çok eş anlamlıya sahip olmamızın garip sebeplerinden biri de budur. Bu

So some English words have been adapted

nedenle, bazı İngilizce kelimeler

or adopted from other languages,

diğer dillerden uyarlanmıştır veya benimsenmiştir

and that is the reason why quite often you will find synonyms for one word.

ve bu nedenle sıklıkla bir kelimenin eşanlamlılarını bulacaksınız.

There might be many, many other words you can use.

Kullanabileceğiniz birçok başka kelime olabilir.

There are many synonyms that go with it.

Onunla birlikte gelen birçok eşanlamlı var.

So the English language has evolved quite a lot from,

Yani İngiliz dili,

I would say, from the mid 16th century.

diyebilirim ki, 16. yüzyılın ortalarından itibaren oldukça gelişti.

English evolved quite quickly.

İngilizce oldukça hızlı gelişti.

Lots of new words were adapted

Pek çok yeni kelime

and adopted as well.

de uyarlandı ve benimsendi.

You might even call it middle English.

Hatta buna orta İngilizce de diyebilirsiniz.

Middle English.

Orta ingilizce.

A lot of people feel that middle English was the big turning point for the English language.

Pek çok insan orta İngilizcenin İngiliz dili için büyük bir dönüm noktası olduğunu düşünüyor.

It is when many of the words that we use now

Şu anda kullandığımız ve

that have been adopted from other languages

diğer dillerden alınan birçok kelimenin

started to be used.

kullanılmaya başlandığı dönemdir.

I hope that's interesting to you.

Umarım bu senin için ilginçtir. YouTube diyarındaki

It might be interesting to someone

biri için ilginç olabilir

out there in YouTube land.

.

Tomek Hello, Tomek Nice to see you here as well.

Tomek Merhaba, Tomek Sizi de burada görmek güzel.

By the way, if Christina is here.

Bu arada, eğer Christina buradaysa.

Hello, Christina If you are there.

Merhaba, Christina Eğer oradaysan.

I did receive your email the other day.

E-postanızı geçen gün aldım. Paris gezisiyle ilgili mesajı bana gönderdiğiniz için

Thank you very much Christina, for sending me the message

Christina'ya çok teşekkür ederim

concerning the trip to Paris.

.

There is someone chopping wood for the fire behind me.

Arkamda ateş için odun kesen biri var.

I think that's what's going on there.

Bence orada olan bu.

Yes, we will be going to Paris, hopefully

Evet, Paris'e gideceğiz, umarım

if there is anything left of it, because I have been closely following the news

ondan geriye bir şey kalır, çünkü

of all of the problems that are going on

at the moment in Paris and other parts of France.

şu anda Paris'te ve Fransa'nın diğer bölgelerinde yaşanan tüm sorunların haberlerini yakından takip ediyorum.

So people are a little bit angry at the moment.

Bu yüzden insanlar şu anda biraz kızgın.

But I'm hoping when June comes, I'm hoping

Ama umarım haziran geldiğinde, büyük buluşmayı yapacağımız

that everything will be

back to normal in June when we are having the big meet up.

haziran ayında her şeyin normale döneceğini umuyorum .

We are all joining together in June

Hepimiz Haziran ayında

for a big meet up and already

büyük bir buluşma için bir araya geleceğiz ve şimdiden

we have quite a few people interested.

ilgilenen epeyce insanımız var.

So if you want to join in, please contact me

Bu nedenle, katılmak istiyorsanız, lütfen

at my email address.

bana e-posta adresimden ulaşın.

Wise verses Intelligent

Akıllı ayetler Akıllı

and smart wise, of course,

ve akıllı bilge, elbette

comes from lessons that you have learnt in life.

hayatta öğrendiğiniz derslerden gelir.

So we often look at wisdom as things you have learnt,

Bu yüzden bilgeliğe genellikle öğrendiğiniz şeyler,

maybe lessons in life, things that you need to know for survival.

belki hayattaki dersler, hayatta kalmak için bilmeniz gereken şeyler olarak bakarız.

So we often look at wisdom as things you have learnt to,

Bu yüzden bilgeliğe genellikle

to survive in this crazy thing called life.

hayat denilen bu çılgınca hayatta kalmayı öğrendiğiniz şeyler olarak bakarız.

Intelligence tends to be things

Zeka,

that we are knowledgeable of subjects, information, things

konularda bilgi sahibi olduğumuz şeyler, bilgiler,

that we have stored up here in our lovely little brain.

burada sevimli küçük beynimizde depoladığımız şeyler olma eğilimindedir.

Where is wisdom tends to be things

Bilgelik nerede, siz yaşlandıkça hayattan öğrendiğimiz şeyler olma eğilimindedir

we have learnt from life as you get older

and I think I am an expert on this right now,

ve sanırım şu anda bu konuda uzmanım,

I am an expert on getting older

yaşlanma konusunda uzmanım

because there is a good chance that I am older than you.

çünkü senden daha yaşlı olma ihtimalim yüksek.

I think so.

Bence de.

So I would say that yes, as I've got older

Bu yüzden evet, yaşlandıkça

I've learnt more things and I have become

daha çok şey öğrendim ve daha

wiser.

akıllı oldum diyebilirim.

We often call that thing wisdom.

Bu şeye genellikle bilgelik deriz.

You have wisdom as you get older,

Yaşlandıkça bilgeliğe sahipsin,

you learn all of the lessons of

how to survive life.

hayatta nasıl hayatta kalacağına dair tüm dersleri öğreniyorsun.

Where is Mr. Steve?

Bay Steve nerede?

Steve at the moment is busy rehearsing.

Steve şu anda prova yapmakla meşgul.

He's in the house, but he he's he's doing a lot of things

O evde, ama

in preparation for a show that he's in.

içinde olduğu bir şov için hazırlık olarak pek çok şey yapıyor.

So that's what Mr. Steve is doing.

Demek Bay Steve'in yaptığı da bu.

So there is a good chance we will not see Mr.

Bu yüzden bugün Bay Steve'i görmememiz büyük bir ihtimal

Steve today.

.

Unfortunately,

Ne yazık ki,

I suppose now is a good opportunity

sanırım şimdi

to tell you that I am with you every Sunday.

size her Pazar sizlerle birlikte olduğumu söylemek için iyi bir fırsat.

Every Sunday I am

Her Pazar saat

with you every Sunday from 2 p.m.

14:00'ten itibaren sizlerleyim.

UK time.

İngiltere saati.

That is when I am with you.

İşte o zaman seninleyim.

That is when I am back with you

İşte o zaman,

live every Sunday from 2 p.m.

her Pazar saat 14:00'ten itibaren canlı yayında sizlerleyim.

UK. Time is when I'm with you.

İngiltere Zaman seninle olduğum zamandır.

And of course Steve will be joining us next Sunday.

Ve tabii ki Steve gelecek Pazar bize katılacak. Bu

By the way, we have a very interesting subject to talk about next Sunday.

arada, önümüzdeki Pazar günü konuşacak çok ilginç bir konumuz var .

It is all about the future of me

Her şey benim

and a lot of people like me who teach English.

ve benim gibi İngilizce öğreten birçok insanın geleceği ile ilgili. Gelecek Pazar

I'm talking about the

the rise of artificial intelligence

yapay zekanın yükselişinden bahsediyorum

next Sunday.

.

That's what we're talking about.

İşte bundan bahsediyoruz.

A lot of people these days are talking all about

Bugünlerde pek çok insan

artificial intelligence and AI, as they call it.

yapay zeka ve kendi adlarıyla yapay zeka hakkında konuşuyor.

Computers are becoming smarter, but this apparently

Bilgisayarlar daha akıllı hale geliyor, ama bu görünüşe göre her

anyway,

neyse,

I will be going in a moment as we come up to half an hour.

yarım saate geldiğimizde birazdan gideceğim.

I suppose half an hour is long enough.

Sanırım yarım saat yeterince uzun. Bu mu

Is it?

?

I can also feel that there are spots of rain falling around me,

Ayrıca etrafımda yağmur lekeleri olduğunu da hissedebiliyorum , bu

so maybe it is about to rain.

yüzden belki de yağmur yağmak üzeredir. Bu

So I think this is a good time to to end this live stream.

yüzden bu canlı yayını bitirmek için iyi bir zaman olduğunu düşünüyorum .

I hope it's been useful. I hope you've enjoyed it.

Umarım faydalı olmuştur. Umarım eğlenmişsindir.

I hope it has been beneficial in some way

Umarım bir şekilde faydalı olmuştur

and I hope

ve umarım

you've enjoyed having a little luck in the garden

bahçede biraz şansa sahip olmaktan keyif almışsınızdır

because it's been a long time since I've done anything outside.

çünkü uzun zaman önce dışarıda bir şey yapmadım.

The last time I did a live stream outside was was last

Dışarıda en son canlı yayın yaptığımda geçen

Christmas, So it's been maybe three or four months

Noel'di, yani dışarıda en son canlı yayın yaptığımdan bu yana belki üç ya da dört ay geçti

since I last did a live stream outside.

.

I will see you on Sunday, Sunday 2 p.m.

Pazar, Pazar 14:00'te görüşürüz.

UK Time is when I'm back with you.

İngiltere Saati, seninle geri döndüğüm zamandır.

You can watch this live stream again if you've missed it.

Bu canlı yayını kaçırdıysanız tekrar izleyebilirsiniz .

And later on there will be captions as well.

Ve daha sonra altyazılar da olacak.

There will be subtitles as well.

Altyazı da olacak.

Thank you very much for watching and I'll see you on Sunday 2 p.m.

İzlediğiniz için çok teşekkür ederim, Pazar 14:00'te görüşmek üzere.

UK time.

İngiltere saati.

And of course, until the next time we meet here, you know what's coming next?

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar, sırada ne var biliyor musun?

Yes, you do

Evet, kendine iyi bak

Take care of yourself.

.

Stay happy, Keep that smile

Mutlu kalın, yüzünüzdeki gülümsemeyi koruyun,

on your face and I will see you soon.

yakında görüşürüz.

ta ta for now

Şimdilik ta ta