Optimists vs pessimists - 6 Minute English

Hello. This is 6 Minute English from BBC Learning English.

Merhaba. Bu, BBC Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce.

I’m Neil.

Ben Neil. Ben

And I’m Sam.

de Sam'im. İyimser bir hayat görüşünü yansıtan

We often hear phrases such as, ‘dream big’

'büyük hayal et' veya 'yıldızlara uzan' gibi ifadeleri sık sık duyarız

or, ‘reach for the stars’ which reflect

an optimistic view of life.

.

Are you an optimist, Sam?

İyimser misin, Sam?

I hope so!

Umarım!

I try to see the positive side

of life, even when something bad happens.

Kötü bir şey olsa bile hayatın olumlu tarafını görmeye çalışırım.

It sounds like you’re a glass-half-full person –

Bardağın dolu tarafı gibisin -

someone who always thinks

her zaman

that good things will happen.

iyi şeylerin olacağını düşünen biri.

How about you, Neil?

Ya sen, Neil?

Are you optimistic?

iyimser misin

Look, things go wrong all the time -

Bak, işler her zaman ters gider -

that’s a fact of life.

bu hayatın bir gerçeğidir. İsterseniz

Call me a pessimist

bana karamsar deyin

if you like but I’m just being realistic.

ama ben sadece gerçekçi davranıyorum.

Hmm, it sounds like Neil is more

Hmm, Neil daha çok

of a glass-half-empty person, but the

bardağın boş tarafı gibi görünüyor, ama

truth is that the age-old debate between

gerçek şu ki, iyimserlik ve kötümserlik arasındaki asırlık tartışma

optimism and pessimism is

more complex than we think.

düşündüğümüzden daha karmaşık.

Yes, whether you’re a sunny

Evet, neşeli bir

optimist or a gloomy pessimist may

iyimser ya da kasvetli bir kötümser olup olmadığınızı, bu programda öğreneceğimiz gibi, tavrınızdan

be determined more by your birthplace

çok doğum yeriniz

and your age than your attitude, as we’ll

ve yaşınız belirleyebilir

be finding out in this programme.

.

Great. I’ve got a good feeling about this, Neil!

Harika. Bu konuda içimde iyi bir his var, Neil!

But first, as usual, I have a question for you, Sam.

Ama önce her zamanki gibi sana bir sorum var Sam.

Psychologists define optimism as an attitude

Psikologlar iyimserliği,

which overestimates the chances of good

kötü

things happening to you, while underestimating

şeylerin olma ihtimalini hafife alırken,

the chances of bad things occurring.

iyi şeylerin olma ihtimalini abartan bir tutum olarak tanımlarlar.

So, what proportion of the British population,

Sence İngiliz nüfusunun ne kadarı

do you think, describe themselves as optimistic?

kendini iyimser olarak tanımlıyor?

Is it: a) 20 percent?

a) yüzde 20 mi?

b) 50 percent?

b) yüzde 50?

or, c) 80 percent?

veya, c) yüzde 80?

I’ll choose the largest – 80 percent…

En büyüğünü seçeceğim - yüzde 80...

OK, Sam. We’ll find out if your optimistic

Tamam, Sam. İyimser yanıtınızın doğru olup olmadığını

answer is the correct one later in

the programme.

programın ilerleyen bölümlerinde öğreneceğiz. Yine de

Someone who probably wouldn’t agree with you,

muhtemelen sizinle aynı fikirde olmayacak biri

though, is BBC World Service listener, Hannah.

BBC Dünya Servisi dinleyicisi Hannah.

Hannah grew up in Germany

Hannah, Amerika

before moving to the United States.

Birleşik Devletleri'ne taşınmadan önce Almanya'da büyüdü.

She thinks Americans tend to be more

optimistic than people back home

in Germany, as she told BBC World Service

BBC World Service programı CrowdScience'a verdiği demeçte, Amerikalıların Almanya'daki insanlara göre daha iyimser olma eğiliminde olduğunu düşünüyor

programme, CrowdScience:

:

Well, I think the stereotypical perceptions

Bence Almanların basmakalıp algıları, bizim

of Germans is that we’re quite pessimistic

oldukça kötümser olduğumuz yönünde

and that kind of tends to come across

ve bu tür şeyler genellikle kötümserlik olarak karşımıza çıkıyor.

as being a bit of a Debbie Downer,

Biraz Debbie Downer olarak,

when in actuality, Germans just tend

gerçekte, Almanlar

to be avid planners for all eventual negative

tüm olumsuz olasılıklar için de hevesli planlamacılar olma eğilimindeyken

eventualities as well… so that’s kind of

… yani bu, örneğin benim fark ettiğimin aksine,

us being pessimistic but actually being

kötümser ama aslında temkinli olmamız.

cautious, as opposed to for example,

what I’ve notice in America that a lot

Amerika'da pek çok

of people tend to be hyper-optimistic.

insanın aşırı iyimser olma eğiliminde olduğu.

I’ve always admired how Americans

Amerikalıların her şeyi nasıl şekerle kaplayabildiklerini her zaman takdir etmişimdir

tend to be able to sugarcoat everything.

.

As a stereotypical pessimist,

Basmakalıp bir karamsar olarak

Hannah sometimes feels like a Debbie Downer.

Hannah bazen kendini Debbie Downer gibi hissediyor.

This expression is American slang for someone who

Bu ifade,

makes others feel bad by focussing

on the depressing aspects of things.

şeylerin iç karartıcı yönlerine odaklanarak başkalarını kötü hissettiren biri için Amerikan argosudur.

Americans, on the other hand,

Öte yandan Amerikalılar,

are typically seen as optimists

tipik olarak

who tend to sugarcoat things –

olayları şekerleme eğiliminde olan iyimserler olarak görülüyor -

make things seem better than they really are.

her şeyin gerçekte olduğundan daha iyi görünmesini sağlıyor.

According to Hannah, many

Hannah'ya göre birçok

Americans are hyper-optimistic.

Amerikalı aşırı iyimser.

She uses the prefix hyper to say that

there is too much of a certain quality.

Belirli bir kalitenin çok fazla olduğunu söylemek için hiper ön ekini kullanır.

Hyper-sensitive people are too sensitive;

Aşırı duyarlı insanlar çok hassastır;

a hyper-optimist is too optimistic.

bir hiper-iyimser fazla iyimserdir.

Besides your country of birth, age

Doğduğunuz ülkenin yanı sıra yaş,

is another consideration in the optimism debate.

iyimserlik tartışmasında başka bir husustur.

When we’re young we have our whole life ahead of us,

Gençken önümüzde koca bir hayat var

and it’s easier to optimistically believe

ve

that everything’s going to be alright.

her şeyin yoluna gireceğine iyimser bir şekilde inanmak daha kolay.

The belief that everything’s

Her şeyin

going to be fine is called ‘the optimism bias’.

iyi olacağı inancına "iyimserlik önyargısı" denir.

It isn’t fixed but changes as we age -

Sabit değil, yaşlandıkça değişiyor -

something neuroscientist,

sinirbilimci

Professor Tali Sharot, explained to

Profesör Tali Sharot,

BBC World Service programme, CrowdScience:

BBC Dünya Servisi programı CrowdScience'a şöyle açıklıyor:

So it’s quite high in kids and teenagers –

Yani çocuklarda ve gençlerde oldukça yüksek -

they think, ‘Oh, everything’s going to be fine’, you know,

'Oh, her şey yoluna girecek' diye düşünüyorlar, siz bilirsin

and then it goes down, down, down

ve sonra aşağı, aşağı, aşağı iner

and it hits rock bottom in your midlife

ve orta yaşınızda dibe vurur, bu

at which point the optimism bias is

noktada iyimserlik önyargısı

relatively small, and then it starts

nispeten küçüktür ve sonra

climbing up again and it’s quite high

tekrar yükselmeye başlar ve

in the elderly population, and that

yaşlı nüfusta oldukça yüksektir ve bu

goes absolutely against our view of

kesinlikle ters gider

the grumpy old man, or woman.

huysuz yaşlı adama veya kadına bakışımız.

After starting out high in children,

Çocuklarda yüksek düzeyde başladıktan sonra,

the optimism bias hits rock bottom –

iyimserlik önyargısı dibe vurur -

the lowest possible level – in middle age,

mümkün olan en düşük seviye - orta yaşta,

often because of work pressures,

genellikle iş baskıları,

family responsibilities or caring for elderly parents.

aile sorumlulukları veya yaşlı ebeveynlere bakmak nedeniyle.

But optimism seems to increase

Ancak yaşlandıkça iyimserlik yeniden artıyor gibi görünüyor

again as we get older.

.

This is surprising

Bu, huysuz yaşlı adam

as it goes against the image we have

imajımıza aykırı olduğu için şaşırtıcıdır

of the grumpy old man – a phrase to

-

describe someone who complains a lot,

çok şikayet eden,

is moody and gets easily annoyed.

karamsar ve kolayca sinirlenen birini tanımlamak için kullanılan bir ifade.

Optimistic women, meanwhile,

Bu arada iyimser kadınlar,

can look forward to longer, healthier lives.

daha uzun ve daha sağlıklı yaşamları dört gözle bekleyebilirler.

Good news for you then, Sam!

O zaman senin için iyi haber, Sam!

But I’m sticking with my pessimism.

Ama karamsarlığımla devam ediyorum.

If I anticipate things going wrong

Bir şeylerin ters gideceğini tahmin edersem, ters

I don’t get disappointed when they do!

gittiğinde hayal kırıklığına uğramam!

That’s actually a fairly positive

Bu aslında olaylara oldukça olumlu bir bakış

way of looking at things, Neil, but

açısı, Neil, ama

I’m not sure if most people would

çoğu insanın seninle aynı fikirde olup olmayacağından emin değilim

agree with you – or maybe they would…

- ya da belki de ...

It depends on the answer to your question…

Sorunun cevabına bağlı ...

Right. I asked Sam what proportion

Doğru. Sam'e İngilizlerin ne kadarının

of British people describe themselves as optimistic.

kendilerini iyimser olarak tanımladığını sordum.

And optimistically, I said it was c) 80 percent.

Ve iyimser bir tavırla, c) yüzde 80 dedim.

Which was… the correct answer!

Hangisi… doğru cevaptı!

Of course it was.

Tabii ki öyleydi. Başınıza

Whether you expect good or bad things to happen

iyi ya da kötü şeyler gelmesini bekliyor olsanız da

to you, you’re probably right.

, muhtemelen haklısınız.

So why not focus on the sunny side of life, Neil?

Öyleyse neden hayatın güneşli tarafına odaklanmıyorsun, Neil?

That way, you’ve got nothing to lose!

Bu şekilde, kaybedecek hiçbir şeyin yok!

OK, let’s recap the vocabulary

Tamam, hadi

from this programme, Sam.

bu programdaki kelimeleri özetleyelim, Sam.

You’re certainly a glass-half-full person –

Kesinlikle bardağın yarısı dolu bir insansın -

someone with an optimistic attitude to life.

hayata karşı iyimser bir tavrı olan biri.

And you’re something of a Debbie Downer -

Ve sen bir nevi Debbie Downer'sın - olayların olumsuz yönlerinden bahsederek herkesi aşağı

American slang for someone who brings

çeken biri için Amerikan argosu

everyone down by talking about the

negative side of things.

.

If you sugarcoat something, you

Bir şeyi şekerle kaplarsanız,

make it appear more positive than it really is.

gerçekte olduğundan daha olumlu görünmesini sağlarsınız.

The prefix hyper is used before

Hiper öneki,

an adjective to show having too

bir sıfattan önce bu kalitenin çok fazla olduğunu göstermek için kullanılır

much of that quality, for example

, örneğin

hypercritical means being too critical.

hiperkritik, çok kritik anlamına gelir.

If something hits rock bottom it

Bir şey dibe vurursa,

reaches its lowest possible level.

mümkün olan en düşük seviyeye ulaşır.

And finally, the phrase grumpy old

Ve son olarak, huysuz yaşlı adam ifadesi,

man can be used to describe someone

who always complains, is intolerant

her zaman şikayet eden, hoşgörüsüz

and gets annoyed easily… a bit like Neil!

ve kolayca sinirlenen birini tanımlamak için kullanılabilir… biraz Neil gibi!

Unfortunately our six minutes are up,

Ne yazık ki altı dakikamız doldu,

but join us again soon for more

ancak daha fazla

trending topics and useful vocabulary

trend olan konu ve kullanışlı kelime dağarcığı için

here at 6 Minute English.

6 Dakika İngilizce'de yakında tekrar bize katılın.

Goodbye for now!

Şimdilik hoşçakal!

Bye!

Hoşçakal!