I love my language! - 6 Minute English

Hello. This is 6 Minute English

Merhaba. Bu,

from BBC Learning English.

BBC Learning English'ten 6 Dakikalık İngilizce.

I’m Neil.

Ben Neil. Ben

And I’m Sam.

de Sam'im.

Last weekend I was driving from London to

Geçen hafta sonu Londra'dan Galler'deki Anglesey'e giderken

Anglesey in Wales when

I saw a road sign written in two

iki dilde yazılmış bir yol levhası gördüm

languages. It said, ‘Welcome

.

to Wales’ in English, and below that,

İngilizce olarak "Welcome to Wales" yazıyordu ve onun altında

it said ‘Croeso I Gymru’ in Welsh.

Galce "Croeso I Gymru" yazıyordu.

Yes, Welsh is spoken by many

Evet, Galce

people in north Wales. It’s the

kuzey Galler'de birçok kişi tarafından konuşulmaktadır. Bu

indigenous language – the language

yerli dilidir - başka bir yerden oraya taşınanların

spoken by the people who originally

lived in a place, rather than by others

değil, orijinal olarak bir yerde yaşayan insanların konuştuğu dildir

who moved there from

somewhere else.

.

Welsh is a good example of an

Galce,

indigenous language that has survived.

hayatta kalan yerli dillere iyi bir örnektir.

Some children speak Welsh

Bazı çocuklar okulda Galce konuşur

in school and the local government

ve yerel yönetim

has encouraged its spread.

bunun yayılmasını teşvik eder.

But not all indigenous languages

Ancak bu programda

have been so lucky, as we’ll be finding

öğreneceğimiz gibi, tüm yerel diller o kadar şanslı değil

out in this programme.

.

Of course, languages are more

Tabii ki, diller

than just words – they carry

kelimelerden daha fazlasıdır -

people’s history, culture, and identity. So,

insanların tarihini, kültürünü ve kimliğini taşırlar. Yani

when an indigenous language

yerli bir dil kaybolduğunda

disappears so too

does the culture.

kültür de yok olur.

Yes, the dominance of international

Evet,

languages, including English,

İngilizce de dahil olmak üzere uluslararası dillerin hakimiyeti,

has endangered other less-spoken

daha az konuşulan diğer dilleri tehlikeye attı

languages. So, here’s my

. İşte

quiz question, Sam. Did you know

sınav sorum, Sam. Dünyada

that nearly 7,000 different languages

yaklaşık 7.000 farklı dilin

are spoken around the world?

konuşulduğunu biliyor muydunuz?

But how many of these are indigenous?

Ancak bunların kaçı yerli?

Is it: a) 3,000?

a) 3.000 mi?

b) 4,000? or c) 5,000?

b) 4.000? veya c) 5.000?

Hmmm, I’ll say b) 4,000 languages.

Hmmm, diyeceğim ki b) 4.000 dil.

Ok, Sam, we’ll find out the answer

Tamam Sam,

at the end of the programme.

programın sonunda cevabı öğreneceğiz.

One indigenous language speaker is

Bir yerli dil konuşmacısı

Mshkogaabwid Kwe. She’s from Canada,

Mshkogaabwid Kwe'dir. O Kanadalı

or ‘Turtle Island’ as it’s called

ya da kabilesinin tabiriyle 'Kaplumbağa Adası'

by her tribe.

. Bir yetişkin olarak daha sonra öğrendiği anadili Anishinaabemowin yerine

She grew up speaking English

İngilizce konuşarak büyüdü

instead of her native language,

Anishinaabemowin, which she

only learned later,

as an adult.

.

Listen to Mshkogaabwid speaking

Mshkogaabwid'in hayatının ilerleyen dönemlerinde Anishinaabemowin öğrenirken nasıl hissettiği hakkında

with BBC World Service programme,

BBC Dünya Servisi programı

The Conversation, about how

The Conversation ile konuşmasını dinleyin

she felt learning Anishinaabemowin

later in life.

.

When I realised that the sounds that

were coming out of my mouth were the

Ağzımdan çıkan seslerin binlerce yıl önce

same sounds that had come out of my

atalarımın ağzından çıkan seslerle aynı olduğunu fark ettiğimde,

ancestors’ mouths thousands of years

ago I felt a deep sense of who

kim

I was and what it means to be

olduğuma ve Anishinaabemowbec olmanın ne anlama geldiğine dair derin bir duygu hissettim

Anishinaabemowbec and it

ve bu

made me realise that my

beni ben yaptı.

dream of learning this language

Bu dili öğrenme

and passing it on to my

ve çocuklarıma aktarma hayalimin

children was now accessible,

artık ulaşılabilir,

was now reachable, attainable.

ulaşılabilir, ulaşılabilir olduğunu fark edin.

And, you know, after a couple of

Ve hani birkaç ay sonra bir tören ziyafetinde

months, I was able to understand

one full prayer that was said

okunan bir duayı,

at a ceremony feast and the

glee in me and the feeling of

içimdeki sevinci ve

joy at being able to understand

something in my own language,

kendi dilimde bir şeyler anlıyor olmanın verdiği haz duygusunu tam olarak anlayabildim.

it was the most profound

en derin

sense of confidence.

güven duygusu. Atalarının

Learning to speak the language

dilini konuşmayı öğrenmek,

of her ancestors gave

Mshkogaabwid glee – a

Mshkogaabwid'e bir neşe, bir

feeling of happiness, pleasure, or

mutluluk, zevk ya da

excitement.

heyecan duygusu verdi. Anishinaabemowin

Although she didn’t grow up speaking

konuşarak büyümemiş olmasına rağmen,

Anishinaabemowin she now wants to

şimdi

pass it on to her children. To pass

bunu çocuklarına aktarmak istiyor.

something on means to give it to

Bir şeyi devretmek, onu

someone, usually in your family,

, genellikle ailenizden,

who lives on after you die.

siz öldükten sonra yaşamaya devam edecek birine vermek demektir.

Mshkogaabwid’s decision to

raise her children speaking

Anishinaabemowin turned out to

be the right one, as she explained

to BBC World Service programme,

BBC Dünya Servisi programı

The Conversation.

The Conversation'a açıkladığı üzere, Mshkogaabwid'in çocuklarını Anishinaabemowin konuşarak yetiştirme kararının doğru olduğu ortaya çıktı.

There are lots of bumps in the

Yolda çok fazla tümsek var

road but it’s going very well.

ama çok iyi gidiyor.

My daughter is turning four and

Kızım dört yaşına giriyor ve dili

she completely understands

tamamen anlıyor

the language. Being put back

.

into day care, which she’s

only been there maybe a month,

Belki bir aydır orada olduğu kreşe geri konulması,

has really influences her

İngilizcesini gerçekten etkiledi

English… so I notice she’s

… bu yüzden

speaking a lot of English

çok fazla İngilizce konuştuğunu fark ettim

and so that was a little bit

ve bu,

rough for the family being

aile için sadece

an immersion home where we

bizim konuştuğumuz bir daldırma evi olması biraz zordu.

only speak Anishinaabemowin

Anishinaabemowin

when in the home, for there

evdeyken, çünkü

to be so much English, and

çok fazla İngilizce var ve

only recently, over the last

ancak son zamanlarda, son

week and a half, have we

bir buçuk hafta içinde,

really noticed her switch

onun

and her shift back into

geçişini ve

using the language.

dili kullanmaya geri döndüğünü gerçekten fark ettik.

Bringing up her children to

Çocuklarını kendi

speak her indigenous language

yerel dilini konuşacak şekilde yetiştirmek

wasn’t easy and Mshkogaabwid

kolay olmadı ve Mshkogaabwid,

says there were some bumps in the road -

yolda bazı tümsekler olduğunu söylüyor - bazı şeylerin gelişmesini yavaşlatan veya durduran

small problems or delays

küçük sorunlar veya gecikmeler

that slowed down or

stopped things from developing.

.

To help, her family spoke only

Yardım etmek için ailesi,

Anishinaabemowin at home, using a

technique called immersion - the

daldırma adı verilen bir teknik kullanarak evde yalnızca Anishinaabemowin konuştu - başka hiçbir şey kullanmadan bir

process of learning a language

dil veya beceri öğrenme süreci

or skill by using only that

and nothing else.

.

This meant that Mshkogaabwid’s

Bu, Mshkogaabwid'in

children spoke both English - at school

çocuklarının hem okulda -

and Anishinaabemowin - at home. She

hem de evde Anishinaabemowin - İngilizce konuştuğu anlamına geliyordu. Konuşurken diller

noticed how they changed between

arasında nasıl değiştiğini fark etti

languages when speaking, something

, bu

known as code-switching.

kod değiştirme olarak bilinen bir şeydi.

Mshkogaabwid believes this not only

Mshkogaabwid, bunun sadece

helps her children’s development but

çocuklarının gelişimine yardımcı olmakla kalmayıp,

also gives them a sense of family

aynı zamanda onlara bir aile geçmişi duygusu verdiğine ve

history, as well as preserving her

traditional culture...

geleneksel kültürünü koruduğuna inanıyor...

…a culture she hopes they

...onların da sırayla çocuklarına aktaracaklarını umduğu bir kültür

will pass on to their children in turn.

.

So while indigenous cultures are

Bu nedenle, yerli kültürler

threatened by big global languages,

büyük küresel diller tarafından tehdit edilirken,

there’s still hope that many

birçoğunun

will survive into the future.

gelecekte hayatta kalacağına dair umut var.

Which reminds me of your

Bu da bana

quiz question, Neil.

sınav sorunuzu hatırlattı, Neil.

Was my answer, right?

Cevabım doğru muydu?

Ah yes, I asked Sam how many of the

Ah evet, Sam'e

7,000 languages spoken around the

dünyada konuşulan 7.000 dilden kaçının

world are indigenous.

yerel dil olduğunu sordum.

And I thought it was b) 4,000 languages.

Ve b) 4.000 dil olduğunu düşündüm.

Which was the correct answer! And

Hangisi doğru cevaptı! Ve

what’s amazing is that although

şaşırtıcı olan şey,

indigenous peoples make up under 6%

yerli halkların küresel nüfusun %6'sından azını oluşturmalarına rağmen

of the global population, they speak

,

more than 4,000 of the world's

dünya dillerinin 4.000'den fazlasını konuşmalarıdır

languages.

.

OK, Neil, let’s recap the vocabulary from

Tamam, Neil,

this programme on indigenous

yerli dillerdeki bu programdaki kelime dağarcığını özetleyelim

languages – languages spoken by the

- daha sonra gelenler yerine

people who originally lived in a place

orijinal olarak bir yerde yaşayan insanlar tarafından konuşulan diller

rather than others who came later.

.

Glee is a feeling of happiness

Glee, bir mutluluk

or excitement.

veya heyecan hissidir.

If you pass something on, you give it to

Bir şeyi devrederseniz, onu

someone, usually in your family, who

lives on after you.

sizden sonra yaşayacak olan, genellikle ailenizden birine verirsiniz.

A bump in the road is asmall problem or

Yoldaki tümsek, işleri yavaşlatan küçük bir sorun veya

delay that slows things down.

gecikmedir.

Immersion is the process of learning

Daldırma,

something, like a language or a skill, by

bir dil veya beceri gibi bir şeyi

using only that and nothing else.

yalnızca onu kullanarak ve başka hiçbir şey kullanmadan öğrenme sürecidir.

And finally, code-switching is the ability to

Ve son olarak, kod değiştirme, konuşurken

change between two or more languages

iki veya daha fazla dil arasında geçiş yapma yeteneğidir

when speaking.

.

That’s all from us.

Bizden bu kadar.

Bye for now!

Şimdilik hoşça kal!

Bye bye!

Güle güle!