Is Humanity Smart Enough to Survive Itself? | Jeanette Winterson | TED

Çeviri: Rıza Özdemir Gözden geçirme: İlker ÖZBAŞ

Here's what gives me hope for humanity.

Bana insalık için umut veren şey şudur.

I believe that we can change our human nature for the better.

İnsan doğasını daha iyi yapmak adına değiştirebileceğimize inanıyorum.

This chance is unique.

Bu değişim benzersizdir.

It's where we stand in history right now.

Şu anda tarihte olduğumuz yerdir.

No other generation has stood here before us.

Başka hiçbir nesil bizden önce burada olmadı.

Homo sapiens has been around for about 300,000 years.

Homo sapiens türü yaklaşık 300,000 yıldır varlıklarını sürdürüyor.

Other humanoid life forms have come and gone.

Diğer insansı yaşam türleri geldi ve geçti.

We find their traces.

Bunun hakkında izler buluyoruz.

We search for their stories.

Hikayelerini araştırıyoruz.

But we are the success story.

Ama biz ise başarı hikayesiyiz.

We've survived natural disasters, famines, floods, earthquakes, plagues,

Doğal felaketleri, kıtlıkları, selleri, depremleri, salgınları

woolly mammoths, mess-ups of our own making.

tüylü mamutları, kendi yaptıklarımızın sebep olduğu karışıklıkları atlattık.

We're smart, no question.

Hiç şüphesiz, biz akıllıyız.

The question is: Are we smart enough to survive how smart we are?

Asıl soru şu: ne kadar akıllı olduğumuzu atlatacak kadar akıllı mıyız?

It's not looking so good just now, is it?

Şimdi o kadar da iyi gözükmüyor, değil mi?

(Laughter)

(Kahkahalar)

We stand facing the possibility of global conflict.

Küresel çatışma ihtimaliyle karşı karşıyayız.

If that happens,

Eğer bu olursa,

it will be our Third World War

Üçüncü Dünya Savaşı olur

in not much more than 100 years.

100 yıldan daha kısa bir sürede.

If Putin's violence stops today, the problem doesn't go away.

Eğer Putin’in şiddeti bugün biterse, problem bitmez.

As across the globe

Dünya genelinde

dictatorism threatens democracy.

diktatörlük demokrasiyi tehdit ediyor.

I wonder whether as a species

Biz bir tür olarak

we can survive any of this,

bundan sağ çıkabilecek miyiz merak ediyorum,

even if those threats disappear.

bu tehditler yok olsa bile.

Those living inside the snow globe of their magical thinking

Büyülü düşüncelerindeki kar küresinde yaşayanlar

will not be insulated against the facts of climate breakdown.

iklim bozukluklarının yarattığı gerçeklere karşı duyarsız olmayacaklar.

And yet, still, we go on heating up the planet.

Ve şimdi, hâlâ, gezegeni ısıtmaya devam ediyoruz.

Still we go on polluting the earth.

Hâlâ, dünyayı kirletmeye devam ediyoruz.

Still we despoil

Değerli doğal kaynaklarımızı

our precious natural resources.

hâlâ yağmalıyoruz.

250 years ago, we kick-started the Industrial Revolution.

250 yıl önce, Sanayi Devrimi’ni başlattık.

The machine age.

Makina devri.

It's when we first hear the buzzwords of the modern moment.

Modern dönemlerin yaygın kelimelerini yeni duyduğumuz zamandı.

Disruption, acceleration.

Aksama, hızlanma.

That's Karl Marx, actually.

Bu aslında Karl Marx.

Acceleration of production,

Üretimin hızlanması,

the factory system, acceleration of transport,

fabrika sistemi, ulaşımın hızlanması

the coming of the railways.

demiryolunun hayatımıza girmesi.

No need for ships to wait for the wind.

Gemilerin rüzgarı beklemeye ihtiyaçları yok.

Coal-fired, steam-powered.

Kömür yakan, buharla çalışan.

Acceleration of information.

Bilginin hızlanması.

The global village.

Küresel köy.

And it's when we start digging fossil fuels out of the ground

Ve bu, yerden gezegeni değiştirecek miktarlarda

in planet-changing quantities,

fosil yakıtları çıkardığımız zaman,

when we start pushing carbon dioxide into the atmosphere.

atmosfere karbondiyoksit saldığımız zaman.

In a salami slice of space-time,

Uzay zamanının küçük bir diliminde,

human beings have changed the way that we live on the planet forever.

insanoğlu gezegenimizdeki yaşama tarzımızı sonsuza dek değiştirdiler.

We've moved out of the agricultural economies

Evrimsel mirasımız olan

of our evolutionary inheritance

tarım ekonomisinden çıkıp

into the industrial economies and beyond of where we are now.

şimdiki endüstriyel ekonomiye giriş yaptık.

There's no one else for us to turn to.

Başvurabileceğimiz başka kimse yok.

There's no one else for us to blame.

Suçlayabileceğimiz başka kimse yok.

There is no us and them.

Biz ya da onlar diye de bir şey yok.

There's only us.

Sadece biz varız.

So will we continue to be the success story of the known universe,

Yani şu anki evrenin başarı hikayesi olmaya devam edecek miyiz,

or are we writing our own obituary?

yoksa kendi ölüm ilanımızı mı yazacağız?

The suicide species?

Özkıyım türleri mi olacağız?

Now I was raised in an evangelical household.

Şimdi ben prostetan bir evde yetiştim.

We lived in end time.

Bitiş zamanında yaşadık.

We were waiting for things to get so bad

Durumların, İsa’nın geri dönüp

that Jesus would come back and save us.

bizi kurtaracak kadar kötüleşmesini bekliyorduk.

The apocalypse.

Kıyameti bekliyorduk.

It's what the prepper communities are, well, prepping for.

Kıyamete hazırlanan topluluklar bunu yapar.

And it's why super rich white guys are buying up tracts of land,

Ve çok zengin beyazların toprak satın almasının,

hoping that they can live inside

interneti olan bir Nuh’un gemisi gibi bir yerde

a kind of wi-fi-enabled Noah's Ark.

yaşamayı ummasının nedeni bu.

(Laughter)

(Kahkahalar)

Well, we can have the end time if we want it.

Aslında, eğer istersek bunu bitirebiliriz.

We know those stories from our religions, our sci-fi, our movies.

Bilim kurgu, film ve dinlerden çıkmış hikayeleri biliyoruz.

We are uniquely placed to bring on the apocalypse.

Biz özellikle kıyametin gelmesini sağlıyoruz.

And we're uniquely placed to save ourselves, too.

Ve özellikle kendimizi de kurtarmaya çalışıyoruz.

If we could accept that as a species,

Eğer bunu kabul edersek,

Homo sapiens needs to evolve further.

Homo sapiens türünün daha fazla evrimleşmesi gerekir.

And that's what gives me hope,

Ve bana umut veren de bu,

because we have the means to evolve further.

çünkü daha fazla evrilmeye imkanımız var.

And that's AI.

Ve bu da AI demek.

Now look, I don't mean the geeks will inherit the earth.

Şimdi bakın, dünyayı inekler ele alacak demek istemiyorum.

I'm sorry, geeks. You won't.

Üzgünüm, inekler. Olmayacak

(Laughter)

(Kahkahalar)

I don’t really want to talk about narrow- goal artificial intelligence at all.

Gerçekten AI’ın dar hedefi hakkında konuşmak istemiyorum.

That term of John McCarthy’s, “artificial intelligence,”

Bu -Yapay zeka- John McCarhy’ın terimidir.

is it any use to us now?

Şimdi bunun bize faydası var mı?

I'd rather call it alternative intelligence.

Ben bunu alternatif zeka demeyi tercih ediyorum.

And I think humankind is in need of some alternative intelligence.

ve bence insanlığın bazı alternatif zekaya ihtiyacı var

In 1965, Jack Good talked about AI as our last invention.

1965′te Jack Good bizim son buluşumuz olarak AI hakkında konuştu.

He meant superintelligence,

Süper zeka dedi.

the kind of thing that worries Bill Gates and Elon Musk.

Bill Gates ve Elon Musk’ı korkuttu.

You know, the "Terminator" scenario.

Terminator senaryosunu biliyorsunuz.

The final us and them.

Bizim ve onların sonu.

But I think that's all to do with our doomster mindset.

Bütün bunları yapan bizim kıyametçi düşüncemiz.

We don't have to vote for the apocalypse.

Kıyameti seçmek zorunda değiliz.

Jack Good worked at Bletchley Park with Alan Turing during World War II,

2. Dünya Savaşı sırasında Jack Good Bletchley Park’da Alan Turingle,

building the early computing machinery that would crack the Nazi Enigma code.

nazi Enigma kodunu kırmak için erken bir makine üzerinde çalıştılar.

Now after the war, Turing, wrestling with the problems

Savaştan sonra Turing bir çok problemle karşılaştı

of a stored, programmed computer

aklındaki büyük hayellerle,

had a bigger dream on his mind.

depolanmış, programlanmış bir bilgisayar.

And in 1950, Alan Turing published a paper

1950′de Alan Turing bir makale yayınladı,

called “Computing Machinery and Intelligence.”

“Bilgi işlem makineleri ve zeka”

And in there, there's a chapter that's titled "Lady Lovelace's Objection"

“Lady Lovelace’ın itirazı” isimli bölümde,

where Turing time-travels back 100 years

Turing 100 yıl geriye giderek,

to have a conversation with that long-dead genius,

uzun zaman önce ölmüş olan dahilerle sohbet eder.

Ada Lovelace, the first person to write mathematical programs for the computer

Ada Lovelace’ın arkadaşı Charles Babbage tarafından yapılmadan önce,

not yet built by her friend Charles Babbage.

bilgisayar için matematiksel kodlar yazan ilk kişidir.

Now Ada wrote that as well as doing awesome stuff with numbers,

Şimdi Ada sayılarla inanılmaz işler yaptığı gibi yazıyorda.

the computer would, if correctly programmed,

Eğer iyi programlanırsa

be able to write novels and compose music.

roman da yazabilir, müzikte besteleyebilir.

That is a pretty big insight in 1843.

Bu 1843′teki inanılmaz büyük bir içgörü.

"But," said Ada, "The computer should never have any pretensions

“ama” dedi Ada, bilgisayar asla herhangi bir şeyi ortaya çıkartacak

to originate anything."

iddalara sahip olmamalı.

She meant, think creatively.

Yaratıcı düşün demek istedi.

Well, Ada's father was Lord Byron, England's most famous poet,

Ada’nın babası Lord Byron İngiltere’nin en ünlü şairi,

and England is the land of Shakespeare.

ve İngiltere Shakespeare’ın memleketi.

More poets.

Daha fazla şair.

And Ada had seen Charles Babbage's kit all over the floor,

Ada, Charles Babbage’ın kitini yerin her tarafında gördü.

and she wasn’t having some steampunk, coal-fired nuts, bolts, bezels, levers,

steampunk kömürle çalışan somunlar, cıvatalar, çerçeveler, kollar

gears, cogs and chains, crank-handled machine writing poetry.

dişliler, çarklar ve zincirler, krank saplı şiir yazma makinesinin.

"Well," said Alan Turing, "Was Lady Lovelace, correct?

Tamam. dedi Alan Turing, “Lady Lovelace doğru muydu”?

Could a computer ever be said to originate anything?

Bir bilgisayarın herhangi bir şeyi ortaya çıkardığı söylenebilir mi?

And what would be the difference between computing intelligence

ve İnsan zekası ve yapay zeka arasındaki

and human intelligence?"

farklar neler olabilir?

Well, I'll tell you one difference, and it's optimistic.

Peki, size birini söyleyeceğim ve bu iyimser.

Computing power uses binary,

Bilgi işlem gücü ikili kullanır,

but computing intelligence is nonbinary.

ama bilgisayar zekası tekildir.

It's humans who are obsessed with false binaries.

Sahte ikililiğe takıntılı olan insanlardır.

Male, female. Masculine, feminine.

Erkek, dişi, erkek, dişi.

Black, white. Human, non-human.

Siyah, Beyaz. İnsan, insan olmayan.

Us, them.

Biz, onlar.

AI has no skin color.

AI’nın ten rengi yoktur.

AI has no race, no gender, no faith in a sky God.

AI’nın ırkı, cinsiyeti, gökyüzündeki Tanrıya inancı yoktur.

AI is not interested in men being superior to women,

AI erkeklerin kadınlardan üstün olmasıyla,

in white folks being smarter than people of color.

beyazların renklilerden daha zeki oluşuyla ilgilenmiyor.

Straight, gay, gay, trans are not separating categories for AI.

Hetero, gay, trans AI için ayrı katagoriler değil.

AI does not distinguish between success and failure

AI başarı ve başarısızlığı altın külçeleri, yatlar ve Ferrariler

by gold bars, yachts and Ferraris.

ile ayrımaz.

AI is not motivated by fame and fortune.

AI ün ve talih ile motivasyon olmaz.

If we develop alternative intelligence, it will be Buddhist in its non-needs.

Eğer alternatif zeka geliştireceksek, bu ihtiyacı olmayan Budist olurdu.

(Applause)

(Alkışlar)

Now I am aware that the algorithms ubiquitous in everyday life

Artık günlük hayatta her yerde bulunan algoritmaların

are racist, sexist, gendered, trivializing,

ırkçı, cinsiyetçi, cinsiyetçi, önemsizleştirici,

stoke division, amplify bias.

bölünmeyi körüklediğini, önyargıyı artırdığının farkındayım.

But what is this teaching us about ourselves?

Peki bu bize bizim hakkımızda ne öğretiyor.

AI is a tool.

AI bir alet.

We are the ones who are using the tool.

Bu aleti kullanan bizleriz.

Hatred and contempt, money and power

Kin ve nefret, para ve güç,

are human agendas, not AI agendas.

insanın gündemindedir, AI’nın değil.

We've been forced to recognize the paucity,

Veri kümelerimizin yetersizliğini,

the inadequacy of our data sets.

kabul etmek zorunda kaldık.

And humans are trained on data sets too.

ve insanları veri kümeleri konusunda eğitildi.

We've had to recognized the unacknowledged ideologies

Her gün yaşadığımız, kabul edilmemiş ideolojiler

that we live by every day.

tanımak zorunda kaldık.

Rationality, neutrality, logic, objective decision-making.

Rasyonellik, tarafsızlık, mantık, objektif karar verme.

What can we say about any of that

Bunlar hakkında ne diyebiliriz.

when we see what we are reflected back to us

Kü.ük ekranda gördüklerimizi gördüğümüzde

in the small screen?

bize geri mi yansıtılıyor.

And it's not a pretty sight.

Bu hoş bir manzara değil.

AI is not yet self-aware.

AI henüz kendinin farkında değil.

But we are becoming more self-aware as we work with AI

Ama AI ile çalıştıkça kendimizin farkına vardık.

and we realize that Homo sapiens is no longer fit for purpose.

Homo sapiens’ın artık amaca uygun olmadığını anlıyoruz.

We need a reboot.

Yeniden başlatmalıyız.

So what are we going to choose?

Yani hangisini seçeceğiz.

Apocalypse or an alternative?

Kıyameti mi yoksa bir alternatifi mi?

I believe that humans have a strong future as a hybrid species

İnsanların melez bir tür olarak güçlü bir geleceği olduğuna inanıyorum,

as we start to merge with the biotechnology we're creating,

ve yarattığımızı biyoteknoloji ile birleştirmeye başladık

whether that's nanobots in the bloodstream,

Kan dolaşımdanki nanobotlar ya da

monitoring our vital systems,

hayati organlarımızı izlemek,

whether it's genetic editing,

genetik düzeltme

whether it's 3D printing of bespoke body parts,

ya da 3D yazıcıyla ısmarladığımız vucüd parçaları

whether it’s neural implants that will connect us directly to the web

bizi doğrudan web’e bağlayacak olanın nöral implantlar olup olmadığı

and to one another,

ve birbirlerine

insourcing information, enhancing our cognitive capacities.

bilgi kaynağı sağlamak, bilişsel kapasitemizi geliştirmek.

And if we manage to upload consciousness,

Eğer bilinci yüklemeyi başara bilirsek

I think that the shift from the transhuman to the posthuman world

Bence bu insan ötesi dünyadan insan sonrası dünyaya geçiş

will seem natural, an evolutionary necessity.

doğal görünecek, evrimsel bir gereklilik.

Why do I say that?

Neden bunu söylüyorum?

I say that because for millennia,

Bunu söylüyorum çünkü binlerce yıldır,

all human beings have been obsessed with the big question,

bütün insanlar büyük bir soruya takıntılı,

the absurdity of death.

ölümün saçmalığı.

We asked, "Do we have souls?"

“Ruhlarımız var mı?” diye sorduk.

We watched the spirit wait to leave the body.

Ruhun bedenden ayrılmak için beklemesini seyrettik.

We created the world's first disruptive startup, the afterlife.

Dünyanın ilk yıkıcı girişimi olan öbür dünyayı biz yarattık.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

Now a multinational company,

Artık, çok uluslu bir şirket

with a vast VR real estate portfolio.

geniş bir VR gayrimenkul portföyü ile.

A mansion in the sky,

Gökyüzünde bir konak,

sir?

bayım?

Our earliest extant written narrative, The Epic of Gilgamesh,

En eski yazılı anlatımımız, Gılgamış Destanı,

is a journey to discover if there is life after death.

ölümden sonra hayat olup olmadığını keşfetmek için bir yolculuktur.

And what is life after death?

ve ölümden sonraki hayatın nasıl olduğu?

It is the extension of the self beyond biological limits.

Benliğin biyolojik sınırların ötesine uzanmasıdır.

Now I’m a writer, and I wonder, have we been telling the story backwards?

Şimdi ben bir yazarım ve merak ediyorum ki hiç geriye doğru hikaye anlattık mı?

Did we know we would always get here,

Buraya geleceğimizi biliyor muyduk?

capable of creating the kind of superintelligence

Süper zekayı yaratabileceğimiz

that we said created us?

ve bizi yaratacağını mi söyledik?

We're told were made in God's image.

Bize Tanrı’nın yaratıldığı söylendi.

God is immortal. God is not a biological entity.

Tanrı ölümsüzdür. Tanrı biyolojik bir varlık değildir.

Since the 17th century, the Enlightenment,

17. YY.’daki aydınlanmadan itibaren

science and religion have parted company.

bilim ve din ayrılmış yapılardır.

And science said, all that God thinking, the afterlife stuff,

Bilim dedi ki bütün bu Tanrı olayları ve ölümden sonraki hayat işleri

it's folly, It's ignorance, it's superstition.

aptalcadır, cehallettir batıl inançtır.

Suppose it was intuition.

Sezgi olduğunu varsayalım.

Suppose it was the only way we could talk about what we knew,

Varsayalım ki bildiğimiz hakkında konuşabileceğimiz tek yol bu

a fundamental, deep truth

temel, derin gerçek

that this is not the last word.

son kelimesi bu değil.

This is not the end of the story.

Bu hikayenin bitişi değil.

That we are not time-bound creatures caught in our bodies.

Zamana bağlı yaratıklar olmadığımızı vücudumuzda yakalandı.

That there is further to go.

Daha gidilecek yol olduğunu.

I'm fascinated that computing, science and religion,

Bilgisayar, bilim ve dinin,

like parallel lines that do meet in space,

zayda buluşan paralel çizgiler gibi

are now asking the same question:

şimdi aynı soruyu sorması beni büyüledi:

Is consciousness obliged to materiality?

Bilinç maddeselliğe mecbur mu?

Now ...

Şimdi...

I accept that machine intelligence

Makine zekasının insan zekasına meydan

will challenge human intelligence.

okuyacağını kabul ediyorum.

But the mythos of the world is built around a group of stories

Ancak dünyanın mitosu, insan ve insan olmayan bir varlık arasındaki

that showcase an encounter between a human and a nonhuman entity.

karşılaşmayı gösteren bir grup hikaye etrafında inşa edilmiştir.

Think of Jacob wrestling the angel.

Yakup’un melekle güreştiğini düşün.

Think of Prometheus bringing fire down from the gods.

Prometheus’un tanrılardan ateş indirdiğini düşünün.

In these encounters, both parties are changed,

Bu karşılaşmalarda her iki taraf da değişir, her zaman

not always for the better.

daha iyisi için değil.

But it generally works out.

Ama genel olarak işe yarıyor.

We've been thinking about this stuff forever.

Bu konuyu sonsuza kadar düşündük.

It's time that we created it.

Onu yaratmamızın zamanı geldi.

And we could have some fun stuff too.

And we could have some fun stuff too.

Who wants their own AI angel?

Kim kendi AI meleğini ister?

Me.

Ben.

There's a message in a bottle about this 200 years ago.

200 yıl önce bununla ilgili bir şişede bir mesaj var.

When Ada Lovelace was busy getting born,

Ada Lovelace doğmakla meşgulken,

her father, Lord Byron, was on holiday on Lake Geneva

babası Lord Byron, arkadaşı şair Percy

with his friend, the poet Percy Shelley,

Shelley ve Shelley’nin karısı

and Shelley's wife, Mary Shelley.

Mary Shelley ile Cenevre Gölü’nde tatildeydi.

On a wet weekend with no internet

İnternetin olmadığı ıslak bir haftasonunda

Byron said --

Byron dedi ki --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

"Let's write horror stories."

“Hadi korku hikayeleri yazalım.”

You know what happened.

Ne olduğunu biliyorsun.

Out of that came the world's most famous monster, Frankenstein.

Bunun içinden dünyanın en ünlü canavarı Frankenstein çıktı.

This is 1816, the start of the Industrial Revolution.

Bu, Sanayi Devrimi’nin başlangıcı olan 1816′dır.

Mary Shelley is just 19 years old.

Mary Shelley henüz 19 yaşında.

In that novel, there is an alternative intelligence

O romanda mezarlıktan çıkarılan ceset

made out of the body parts from the graveyard and electricity.

parçalarından ve elektrikten yapılmış alternatif bir zeka var.

An astonishing vision

Şaşırtıcı bir vizyon,

because electricity was not in any practical use at all

çünkü elektrik pratikte hiçbir şekilde kullanılmadı

and was hardly understood as a force.

ve bir güç olarak pek anlaşılmadı.

You know what happens. The monster is not named. Not educated.

Ne olduğunu biliyorsun. Canavarın adı yok. Eğitimli değil.

Is outcast by his panicky creator, Victor Frankenstein.

Panik halindeki yaratıcısı Victor Frankenstein tarafından dışlanır.

And the whole thing ends in a chase across the Arctic ice

Ve her şey, Kuzey Kutbu buzunu bir Götterdämmerung

towards a Götterdämmerung of death and destruction.

ölüm ve yıkıma doğru kovalamakla sona eriyor.

The death wish that human beings are so drawn to,

Belki de vazgeçmek, sürdürmekten daha kolay olduğu için,

perhaps because it's easier to give up than to carry on.

insanların bu kadar çekildiği ölüm arzusu.

Well, we're the first generation

Mary Shelley’nin romanını

who can read Mary Shelley's novel in the right way,

zaman içinde savrulan bir parlama gibi

as a flare flung across time,

doğru şekilde okuyabilen ilk nesil biziz, çünkü

because we too could create an alternative intelligence,

biz de alternatif bir zeka yaratabiliriz, mezarlıktaki ceset parçalarından

not out of the body parts from the graveyard using electricity,

elektrik kullanarak değil, alternatif bir zeka yaratabiliriz.

but out of zeros and ones of code.

sıfırlar ve kod birler ile.

And how is this going to end? Utopia or dystopia?

Ve bu nasıl bitecek? Ütopya mı distopya mı?

It's up to us.

Bize kalmış.

Endings are not set in stone.

Sonlar taşa oturtulmaz.

We change the story because we are the story.

Hikayeyi değiştiriyoruz çünkü hikaye biziz.

Now, Marvin Minsky called alternative intelligence

Şimdi, Marvin Minsky alternatif zekayı

our "mind children."

“zihin çocuklarımız” olarak adlandırdı.

Could we as proud parents accept

Yaratacağımız yeni neslin bizden daha akıllı olacağını

that the new generation that we will create

gururlu ebeveynler olarak

will be smarter than we are?

kabul edebilir miyiz?

And could we accept that the new generation we create

Ve yarattığımız yeni neslin etten yapılmış bir alt tabaka üzerinde

need not be on a substrate made of meat?

olması gerekmediğini kabul edebilir miyiz?

Thank you.

Teşekkürler.

(Applause)

(Alkış)

Thank you.

Teşekkürler.

Thank you very much. Thank you.

Çok teşekkürler. Teşekkürler.

Thank you.

Teşekkürler.

Helen Walters: Jeanette, stay right there.

Helen Walters: Jeanette, orada kal.

I have some questions.

Birkaç sorum var.

Jeanette Winterson: I know you want your lunch. Me too.

Winterson: Yemeğini istediğini biliyorum. Ben de.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

HW: No. Everybody, stop.

HW: Hayır. Herkes dursun.

OK. That was amazing. Thank you.

TAMAM. Bu harikaydı. Teşekkürler.

What would you say our odds were of survival?

Hayatta kalma şansımızın ne olduğunu söyler misin?

JW: Look --

JW: Bak --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

I'm an optimist.

Ben iyimserim.

I’m a glass-half-full girl.

Ben bardağın yarısı dolu,kızıyım.

So I know that we’re running out of time,

Bu yüzden zamanımızın tükendiğini biliyorum,

time is the most precious resource we have,

zaman sahip olduğumuz en değerli kaynaktır

and there isn't much of it.

çok fazla bir şey yoktur.

If we get this right soon, it can really work.

Bunu yakında düzeltirsek, gerçekten işe yarayabilir.

If we get it wrong, will be fighting each other with sticks and stones

Yanlış anlarsak, diktatör dünyasının yıkıntıları arasında

for scraps of food and water on an overheated planet

aşırı ısınmış gezegende gıda ve su artıkları için

in the ruins of dictator-world.

sopa ve taşlarla birbirimizle savaşacağız.

But --

Ama --

(Laughter)

(Gülüşmeler)

OK. But we could get it right.

TAMAM. Ama doğru anlayabilirdik.

That’s why I feel we’ve arrived at this moment before,

Bu ana daha önce geldiğimizi ve uzay-zamana

and it might disappear back into space-time.

geri dönebileceğini hissetmemin nedeni bu.

Then we'll have to wait billions of years to get here again, which is so dull.

O zaman tekrar buraya gelmek için milyarlarca yıl beklememiz gerekecek,

So let's not fuck it up.

O yüzden saçmalamayalım.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

(Applause)

(Alkış)

HW: I've got another question.

HW: Başka bir sorum var.

I just wanted to have a moment of eye to eye.

Sadece bir an göz göze gelmek istedim.

Don't fuck it up. Don't fuck it up. OK.

Bozma. Bozma. Tamam.

JW: That’s the message. The whole TED Talk is: “Don’t fuck it up.”

JW: Mesaj bu. TED Talk’un tamamı şudur: “Bunu mahvetme.

HW: But wait, I have another question.

HW: Ama bekle, başka bir sorum var.

JW: I could have saved 12 minutes, 55 seconds.

JW: 12 dakika 55 saniye kurtarabilirdim.

HW: Yeah, well, I'll just be the title that we put online.

HW: Evet, ben sadece internete koyduğumuz başlık olacağım.

Jeanette Winterson: “Don’t fuck it up.”

Jeanette Winterson: “Bunu mahvetme.”

OK. I want to talk about love.

Aşk hakkında konuşmak istiyorum.

So in your memoir, which everybody should read,

Bu yüzden herkesin okuması gereken anılarınızda

it is called “Why Be Happy When You Can Be Normal?”

“Normal Olabilecekken Neden Mutlu Olun?” deniyor.

The very end of that book is about --

Bu kitabın en sonunda

it’s a good title -- t’s about love.

-- bu iyi bir başlık -- aşkla ilgili.

And you write, "Love, the difficult word.

Ve sen yaz, “Aşk, zor kelime.

Where everything starts, where we always return.

Her şeyin başladığı, her zaman döndüğümüz yer.

Love. Love's lack. The possibility of love."

Aşk. Aşkın eksikliği. Aşk ihtimali.”

Now I don't want to bastardize Ada Lovelace.

Şimdi Ada Lovelace’ı rezil etmek istemiyorum.

She was all about originating.

Tamamen ortaya çıkmakla ilgiydi. Peki ya aşk?

But what about love?

What about alternative intelligence and love?

Peki ya alternatif zeka ve aşk?

JW: We'll teach it.

JW: Biz öğreteceğiz.

HW: We’ll teach it?

NASIL: Öğreteceğiz?

JW: Yeah. And listen, any of you who ever fell in love with your teddy bear,

JW: Evet. Ve dinleyin, oyuncak ayınıza âşık olan herkes, ki bu hepiniz,

which is all of you, know what it's like

biyolojik olmayan bir yaşam formuyla

to have an intense relationship with a nonbiological lifeform.

yoğun bir ilişkiye sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu bilir.

(Laughter)

(Gülüşmeler)

HW: Jeanette Winterson, I love you.

HW: Jeanette Winterson, seni seviyorum.

JW: Thank you. HW: Thank you so much. Thank you.

JW: Teşekkürler. HW: Çok teşekkür ederim.