🚀Understand FAST English: Advanced Listening Lesson

Vanessa: Hi, I'm Vanessa from SpeakEnglishWithVanessa.com.

Vanessa: Merhaba, ben SpeakEnglishWithVanessa.com'dan Vanessa.

Are you ready to understand fast English conversations?

Hızlı İngilizce konuşmaları anlamaya hazır mısın?

Yes, let's talk about it.

Evet, bunun hakkında konuşalım.

Speaking naturally and fluently is a great skill to have, but if you can't understand

Doğal ve akıcı bir şekilde konuşmak, sahip olunması gereken harika bir beceridir, ancak

what the other person is saying, you're going to have a big problem.

karşınızdaki kişinin ne dediğini anlayamazsanız, büyük bir sorununuz olacaktır.

Today I want to give you my top tip for understanding fast English conversations.

Bugün size hızlı İngilizce konuşmaları anlamak için en önemli tüyomu vermek istiyorum .

You are going to learn, number one, how to understand fast English conversations.

Birincisi, hızlı İngilizce konuşmaları nasıl anlayacağınızı öğreneceksiniz.

Number two, we will practice this method together, get ready.

İkincisi, bu yöntemi birlikte uygulayacağız, hazırlanın.

And number three, I will show you how to continue using this method to level up your skills.

Üçüncüsü, becerilerinizi geliştirmek için bu yöntemi nasıl kullanmaya devam edeceğinizi göstereceğim.

And like always, I have created a free PDF worksheet that includes all of today's listening

Ve her zaman olduğu gibi bugünün tüm dinleme

tips, pronunciation, and vocabulary, so that you never forget what you are about to learn.

ipuçlarını, telaffuzu ve kelime dağarcığını içeren ücretsiz bir PDF çalışma sayfası oluşturdum, böylece öğrenmek üzere olduğunuz şeyi asla unutmazsınız.

You can click on the link in the description to download this free PDF worksheet today.

Bu ücretsiz PDF çalışma sayfasını bugün indirmek için açıklamadaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

So how can you understand fast English conversations?

Peki hızlı İngilizce konuşmaları nasıl anlayabilirsiniz? Tıpkı

Can you learn just like a child, if you just watch English TV 24/7, will you eventually

bir çocuk gibi öğrenebilir misin, sadece 7/24 İngilizce TV izlersen, sonunda

understand?

anlayacak mısın?

Well, you might, but it also might take 10 years.

Yapabilirsin, ama aynı zamanda 10 yıl da alabilir.

You probably don't want to wait 10 years.

Muhtemelen 10 yıl beklemek istemezsin. Artık

You want to understand fast English conversations now.

hızlı İngilizce konuşmaları anlamak istiyorsunuz .

So what's the trick?

Öyleyse hile nedir?

You need to study and analyze fast English conversations, try to understand each word,

Hızlı İngilizce konuşmaları incelemeli ve analiz etmelisin , her kelimeyi anlamaya çalışmalısın

and then you can use that same sentence structure and vocabulary yourself in your own conversations.

ve sonra aynı cümle yapısını ve kelime dağarcığını kendi konuşmalarında kullanabilirsin. Bugün

And that is exactly what we're going to do today.

yapacağımız şey de tam olarak bu .

We're going to analyze a short English conversation and you will learn some new idioms, phrasal

Kısa bir İngilizce sohbeti analiz edeceğiz ve bazı yeni deyimler, deyimsel

verbs, expressions, grammatical points so that you can use them yourself and you'll

fiiller, ifadeler, dilbilgisi noktaları öğreneceksiniz, böylece bunları kendiniz kullanabilecek ve

understand them in fast conversations.

hızlı konuşmalarda anlayacaksınız.

So get a pen, pencil, or piece of paper ready.

Bu yüzden bir kalem, kurşun kalem veya kağıt hazırlayın. Hadi

Let's study.

çalışalım.

We will be using my four step listening method.

Benim dört aşamalı dinleme yöntemimi kullanacağız.

Step number one is to listen to a fast real English conversation.

Birinci adım, hızlı ve gerçek bir İngilizce konuşma dinlemek.

This is exactly the speed that native or advanced English speakers use.

Bu tam olarak anadili İngilizce olan veya ileri düzeyde İngilizce konuşanların kullandığı hızdır.

You will hear Margie, who is my mother-in-law, speaking to me about a unique way that she

Kayınvalidem Margie'nin çocuklarını daha küçükken benzersiz bir şekilde eğittiğinden söz ettiğini duyacaksınız

educated her children when they were younger.

.

Then step two is we will listen to a slow version of this conversation.

Ardından ikinci adım, bu konuşmanın yavaş bir versiyonunu dinleyeceğiz.

My husband, Dan and I, are going to say the exact same words that you heard in the fast

Kocam Dan ve ben, hızlı sohbette duyduğun kelimelerin aynısını söyleyeceğiz

conversation, but we'll slow it down and I wonder if it will be easier for you to understand.

ama konuşmayı yavaşlatacağız ve anlamanın daha kolay olup olmayacağını merak ediyorum.

Step three is to write everything that you hear.

Üçüncü adım, duyduğunuz her şeyi yazmaktır .

Write from the fast conversation, use the slow conversation.

Hızlı sohbetten yazın, yavaş sohbeti kullanın.

I want you to test your listening skills and write down what you hear.

Dinleme becerilerinizi test etmenizi ve duyduklarınızı yazmanızı istiyorum.

Step number four is to check your writing.

Dördüncü adım, yazınızı kontrol etmektir.

As you look at the transcript and your writing, you might realize, "Oh, I didn't understand

Transkripte ve yazdıklarınıza baktığınızda, "Oh,

that word because in fast conversation it's linked, it's reduced, and maybe it's just

bu kelimeyi anlamadım çünkü hızlı konuşmada bağlantılı, azaltılmış ve belki de sadece

cut off and I didn't understand that that's really how people speak.

kesilmiş ve bunun gerçekten nasıl olduğunu anlamadım. insanlar konuşuyor

And now I see the light."

ve şimdi ışığı görüyorum."

You will also catch new vocabulary words that maybe you've never heard before, so we'll

Ayrıca belki daha önce hiç duymadığınız yeni kelimeleri de yakalayacaksınız, bu yüzden

also review three keywords from this conversation.

bu sohbetten üç anahtar kelimeyi de gözden geçireceğiz.

This lesson is a sample of my course, the 30-Day English Listening Challenge, where

Bu ders, her gün dört aşamalı dinleme yöntemini kullanacağınız 30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışması kursumun bir örneğidir

you will use the four step listening method each day.

.

Each day you will receive a new lesson and this will help you to level up your listening

Her gün yeni bir ders alacaksın ve bu, dinleme

skills and finally understand fast English conversations.

becerilerini geliştirmene ve sonunda hızlı İngilizce konuşmaları anlamana yardımcı olacak.

Thousands of English learners around the world have joined the listening challenge, and some

Dünyanın dört bir yanından binlerce İngilizce öğrenen dinleme yarışmasına katıldı ve

of them have told me that at the beginning it was really tough, but as time went on,

bazıları bana başlangıçta bunun gerçekten zor olduğunu, ancak zaman geçtikçe daha da

it got easier and easier.

kolaylaştığını söyledi.

So if today's lesson seems tricky for you, don't worry.

Bu yüzden, bugünkü ders sizin için zor görünüyorsa, merak etmeyin.

It's your first lesson.

Bu senin ilk dersin.

I hope that you can join us.

Umarım bize katılabilirsin.

There's a link in the description and it will get easier and easier for you over time.

Açıklamada bir bağlantı var ve zamanla sizin için daha kolay hale gelecek. Tam olarak ne yapmanız gerektiğini görebilmeniz

Let's take a look at the worksheet so that you can see exactly what you need to do.

için çalışma sayfasına bir göz atalım .

Here's the conversation outline.

İşte konuşmanın ana hatları.

First you will hear Margie's voice, then my voice, then hers, and so on.

Önce Margie'nin sesini, sonra benim sesimi, sonra onunkini vb. duyacaksınız.

If you have a piece of paper, I recommend writing M, V, M, V and so on so that you can

Bir parça kağıdınız varsa, duyacaklarınızı yazmaya kendinizi hazırlayabilmeniz için M, V, M, V vb

prepare yourself to write what you're going to hear.

.

This listen is day 16 of the listening challenge, but today it's a free sample for you.

Bu dinleme, dinleme yarışmasının 16. günü ama bugün sizin için ücretsiz bir örnek.

Are you ready?

Hazır mısın? Margie ile

It's time for the fast English conversation clip with Margie.

hızlı İngilizce konuşma klibi zamanı.

We're going to listen to it three times and I challenge you to write down exactly what

Üç kez dinleyeceğiz ve sizi tam olarak ne duyduğunuzu yazmanız için davet ediyorum

you hear.

.

If you need to repeat this section again and again and listen to it 10 times, that's no

Bu bölümü tekrar tekrar yapmanız ve 10 kez dinlemeniz gerekiyorsa

problem, but I want you to be active.

sorun değil ama aktif olmanızı istiyorum.

Are you ready?

Hazır mısın?

Let's listen and I want you to write.

Dinleyelim ve yazmanı istiyorum. Hadi

Let's go.

gidelim.

One quick thing that I forgot to mention is that we will be going through three segments

Söylemeyi unuttuğum hızlı bir şey,

in this special video.

bu özel videoda üç bölümden geçeceğimiz.

The first segment is where we will practice understanding a fast conversation with my

İlk bölüm, kayınvalidem Margie ile hızlı bir sohbeti anlama pratiği yapacağımız yer

mother-in-law, Margie, and then we will go through another fast conversation, a little

ve ardından Christopher

more advanced, a little more challenging with Christopher.

ile biraz daha ileri, biraz daha zorlayıcı başka bir hızlı sohbete geçeceğiz .

And finally, at the end of this lesson, I'm going to give you my top five tips to help

Son olarak, bu dersin sonunda, hızlı İngilizce konuşmaları anlamanıza yardımcı olacak en iyi beş ipucumu vereceğim

you understand fast English conversation.

.

These tools will guide you and help you in your English journey.

Bu araçlar size rehberlik edecek ve İngilizce yolculuğunuzda size yardımcı olacaktır .

All right, let's get started with the first clip and meet my mother-in-law, Margie.

Pekala, ilk kliple başlayalım ve kayınvalidem Margie ile tanışalım.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Did you feel like that was too fast?

Bunun çok hızlı olduğunu hissettin mi?

Well, native and advanced English speakers can understand every word of this conversation,

Pekala, anadili ve ileri düzeyde İngilizce konuşanlar bu konuşmanın her kelimesini anlayabilir

and I want you to be able to do that too.

ve ben senin de bunu yapabilmeni istiyorum.

Because when you visit the US or you have a business meeting in English or you talk

Çünkü Amerika'yı ziyaret ettiğinizde veya İngilizce bir iş toplantınız olduğunda veya

with friends in English, people will speak this fast with this type of English.

arkadaşlarınızla İngilizce konuştuğunuzda, insanlar bu tür bir İngilizce ile bu kadar hızlı konuşurlar. Yavaş versiyonunu dinleyeceğiniz

Let's go to step two of my four step listening method where you'll listen to the slow version.

dört aşamalı dinleme yöntemimin ikinci adımına geçelim .

My husband, Dan and I, are going to say each exact word that you heard in the conversation

Kocam Dan ve ben, Margie ile yaptığınız konuşmada tam olarak duyduğunuz her kelimeyi söyleyeceğiz

with Margie, but we are going to slow it down.

, ancak bunu yavaşlatacağız.

This is not how people speak in real life, but I want you to see if you can hear each

İnsanlar gerçek hayatta böyle konuşmazlar, ama her bir kelimeyi duyup duyamadığınızı görmenizi istiyorum

word and then we're going to go back to the fast version afterwards because I think you'll

ve sonrasında hızlı versiyona geri döneceğiz çünkü şu

be able to understand a lot more at the end.

anda çok daha fazlasını anlayabileceğinizi düşünüyorum. son.

All right, let's listen to the slow version three times.

Pekala, yavaş versiyonu üç kere dinleyelim.

Dan: I homeschooled my children and that was a

Dan: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Dan: Not the norm.

Dan: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Dan: I homeschooled my children and that was a

Dan: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Dan: Not the norm.

Dan: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Dan: I homeschooled my children and that was a

Dan: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Dan: Not the norm.

Dan: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Dan: Yeah.

Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Did you write everything that you heard in that slow version?

Duyduğun her şeyi o yavaş versiyonda mı yazdın?

If you joined the 30-Day English Listening Challenge course, you can download all of

30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışması kursuna katıldıysanız, tüm

these audio files and PDF files so that you can study them at any time, anywhere, they're

bu ses dosyalarını ve PDF dosyalarını indirerek istediğiniz zaman, istediğiniz yerde inceleyebilirsiniz, bunlar

yours to have.

sizindir.

This here on YouTube is just a sample.

YouTube'daki bu sadece bir örnek.

Now it's time to go to step four, which is check the transcript to see how you did.

Şimdi nasıl yaptığınızı görmek için dökümü kontrol eden dördüncü adıma geçme zamanı.

We're going to take a look at the transcript and also go over three key vocabulary words

Metne bir göz atacağız ve ayrıca bu hızlı konuşmada kullanılan üç anahtar kelimeyi gözden geçireceğiz

that were used in this quick conversation.

.

I homeschooled my children and that was a big thing way back when.

Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu, o zamanlar büyük bir şeydi.

This expression, way back when, is beautiful to use when we're talking about something

Bu ifade, çok eski zamanlarda, çok

that feels like a long time ago, maybe 20 or 30 years ago is not really a long time

uzun zaman önce, belki 20 veya 30 yıl

ago, but it feels like a long time ago.

önce gibi hissettiren bir şeyden bahsederken kullanmak çok güzel.

You could say there was no internet way back when.

Eskiden internet yoktu diyebilirsiniz .

Really, it wasn't even a lifetime ago, but it feels like that was a long time ago.

Gerçekten, bir ömür bile önce değildi, ama çok uzun zaman önceymiş gibi geliyor.

Let's continue.

Devam edelim.

Not the norm.

Norm değil.

Not the norm, this expression, the norm, as you might imagine, is a shortened version

Norm değil, bu ifade, norm, tahmin edebileceğiniz gibi, normalin kısaltılmış halidir

of normal, but we used the norm to talk about something that feels common.

, ama biz normu ortak hissettiren bir şeyden bahsetmek için kullandık.

For example, in the US it's the norm to drive a car wherever you need to go.

Örneğin, ABD'de gitmeniz gereken her yere araba sürmek bir normdur.

Let's continue.

Devam edelim.

Yeah, that's kind of typical of the US though, that people do do things differently.

Evet, yine de bu, ABD'ye özgü bir şey, insanların işleri farklı yapması.

Oh my goodness.

Aman tanrım.

What in the world is happening with do, do?

Do, do ile dünyada neler oluyor? Hadi

Let's take a look.

bir bakalım.

Let's look at the second do first.

Önce ikinci yapılana bakalım.

Here is the phrase to do things differently that do goes with the word things.

İşte şeyler kelimesiyle uyumlu olan şeyleri farklı yapmak ifadesi .

They do things differently in Japan.

Japonya'da işleri farklı yapıyorlar.

They do things differently in Argentina, and that first do is used as emphasis.

Arjantin'de işleri farklı yapıyorlar ve ilk yaptıkları vurgu olarak kullanılıyor.

People do do things differently.

İnsanlar farklı şeyler yapar.

In the US we use this word do to emphasize.

ABD'de bu kelimeyi vurgulamak için kullanırız.

I do like sushi, I do want to study English.

Suşi severim, İngilizce öğrenmek isterim.

And here the second verb just happens to be do.

Ve burada ikinci fiil sadece yapmak olur.

So it sounds a little strange, but it's correct.

Yani kulağa biraz tuhaf geliyor ama doğru.

Let's continue.

Devam edelim.

Yeah.

Evet.

Not everyone follows the same pattern.

Herkes aynı modeli takip etmez.

You might not have noticed Margie saying, yeah, but she said that in the middle of when

Margie'nin evet dediğini fark etmemiş olabilirsiniz ama bunu

I was speaking and this type of speech is very common.

ben konuşurken söyledi ve bu tür konuşmalar çok yaygın.

We often interject while someone's speaking to show that we're listening.

Birisi konuşurken dinlediğimizi göstermek için sık sık araya gireriz .

If you didn't understand those three words when Margie and I used them, it's probably

Margie ve ben kullandığımızda bu üç kelimeyi anlamadıysanız, bunun

because they're new vocabulary for you.

nedeni muhtemelen sizin için yeni kelime dağarcığı olmalarıdır.

So this course is an excellent chance for you to level up your listening skills and

Dolayısıyla bu kurs, dinleme becerilerinizi ve

level up your vocabulary at the same time.

aynı zamanda kelime dağarcığınızı geliştirmeniz için mükemmel bir fırsat.

Now that we've used the four step listening method, we've listened to the fast version,

Artık dört aşamalı dinleme yöntemini kullandığımıza göre hızlı versiyonu,

the slow version, you've written down what you've heard and we've checked it with the

yavaş versiyonu dinledik, duyduklarınızı yazdınız ve transkript ile kontrol ettik

transcript.

.

Now it's time for the final exam.

Şimdi final sınavı zamanı.

We're going to listen to the fast version again, and I want you to listen for each of

Hızlı versiyonu tekrar dinleyeceğiz ve

the points that you might have missed before, some of that new vocabulary and each word

daha önce kaçırmış olabileceğiniz her bir noktayı, yeni kelimelerin bir kısmını ve sizin de

that we say so that you can speak like that too.

böyle konuşabilmeniz için söylediğimiz her kelimeyi dinlemenizi istiyorum .

All right?

Elbette?

Are you ready to listen to the fast version?

Hızlı versiyonu dinlemeye hazır mısınız? Şimdi

You'll be amazed at how much you understand now.

ne kadar anladığınıza şaşıracaksınız .

Let's listen.

Hadi dinle.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

Margie: I homeschooled my children and that was a

Margie: Çocuklarıma evde eğitim verdim ve bu çok

big thing way back when.

eskiden büyük bir olaydı.

Vanessa: Not the norm.

Vanessa: Norm değil.

Margie: Not the norm.

Margie: Norm değil.

Vanessa: Yeah, that's kind of typical of the US though,

Vanessa: Evet, yine de bu ABD'ye özgü bir şey,

that people do do things differently.

insanların işleri farklı yapması.

Margie: Yeah.

Margie: Evet.

Vanessa: Not everyone follows the same pattern.

Vanessa: Herkes aynı modeli takip etmiyor.

How did you do with this four step listening method to improve your listening skills and

Dinleme becerilerinizi geliştirmek ve

understand fast English conversations?

hızlı İngilizce konuşmaları anlamak için bu dört aşamalı dinleme yöntemiyle ne yaptınız?

I hope you enjoyed it because we are about to do it again.

Umarım beğenmişsinizdir çünkü tekrar yapmak üzereyiz.

You will meet Christopher.

Christopher'la tanışacaksın.

Christopher speaks a little faster than Margie.

Christopher, Margie'den biraz daha hızlı konuşuyor.

Christopher uses different linking, different expressions.

Christopher farklı bağlantılar, farklı ifadeler kullanıyor.

He has a different way of talking, so I challenge you to listen to his fast conversation.

Farklı bir konuşma tarzı var, bu yüzden sizi onun hızlı konuşmasını dinlemeye davet ediyorum.

Level up your listening skills.

Dinleme becerilerinizi geliştirin.

You can do it.

Bunu yapabilirsin. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Jonathan: So, men's game went great, and I'm sure I

Jonathan: Erkekler maçı harika geçti ve eminim ki

aced that one.

bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

Vanessa: Did you feel like that was definitely too

Vanessa: Bunun kesinlikle çok hızlı olduğunu hissettin mi

fast?

?

Well, native English speakers and advanced English learners can understand him.

Anadili İngilizce olan kişiler ve ileri düzeyde İngilizce öğrenenler onu anlayabilir.

You're going to hear this type of English when you are traveling to the US, when you're

Amerika'ya seyahat ederken,

having business meetings, having conversations with other people.

iş toplantıları yaparken, diğer insanlarla sohbet ederken bu tür bir İngilizce duyacaksınız. Bu

So I want to help you take this in and understand it.

yüzden bunu anlamanıza ve anlamanıza yardımcı olmak istiyorum .

Let's take a deep breath and we're going to listen to the slow version.

Derin bir nefes alalım ve yavaş versiyonu dinleyeceğiz.

You'll hear me and my husband, Dan, saying the exact same words that you heard me and

Benim ve kocam Dan'in, benim ve

Jonathan say, but slowed down a lot.

Jonathan'ın söylediklerinin aynısını söylediğini duyacaksınız ama çok yavaşladık.

I hope you'll be able to understand each word more clearly, and this is a great opportunity

Umarım her kelimeyi daha net anlayabilirsiniz ve daha önce tüm kelimeleri yazamıyorsanız bu harika bir fırsat,

if you couldn't write down all of the words before, now you can do that.

şimdi bunu yapabilirsiniz.

Of course, feel free to pause this video as you need to so that you can write everything

Elbette, her şeyi yazabilmeniz

and really take advantage of this material.

ve bu malzemeden gerçekten yararlanabilmeniz için ihtiyacınız olduğunda bu videoyu duraklatmaktan çekinmeyin.

All right, let's listen to the slow version three times.

Pekala, yavaş versiyonu üç kere dinleyelim.

Dan: So, men's game went great, and I'm sure I

Dan: Erkekler maçı harika geçti ve eminim ki

aced that one.

bunda başarılıydım.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Dan: I had, I think, five red cards, three yellow

Dan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Dan: I had, I think, five red cards, three yellow

Dan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Dan: I had, I think, five red cards, three yellow

Dan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

Vanessa: Did you write everything you heard?

Vanessa: Duyduğun her şeyi yazdın mı?

Well, if you join the 30-Day English Listening Challenge, you'll be able to download each

30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışmasına katılırsanız,

of the lessons each day and go back and review it as many times as you want.

her gün derslerin her birini indirebilecek ve geri dönüp istediğiniz kadar gözden geçirebileceksiniz.

But for this lesson, you can just pause the video if you need to go back.

Ancak bu ders için, geri dönmeniz gerekirse videoyu duraklatabilirsiniz.

So how was this?

Peki bu nasıldı?

Was it too fast?

Çok mu hızlıydı?

Did the slow version help you?

Yavaş sürüm size yardımcı oldu mu?

We're going to go on to the next step, which is taking a look at the transcript and trying

Transkripte bir göz atmak ve

to learn some new words with this.

bununla yeni kelimeler öğrenmeye çalışmak olan bir sonraki adıma geçeceğiz.

There are three new words that you're going to learn in each lesson every day, but we're

Her derste her gün öğreneceğin üç yeni kelime var ama

also going to be taking a look at some trouble sections that might have been difficult for

aynı zamanda sana zor gelmiş olabilecek bazı sorunlu bölümlere de göz atacağız

you.

.

Let's take a look at the transcript.

Transkripte bir göz atalım.

So here you have the transcript of our conversation.

Yani burada konuşmamızın dökümü var.

I'm going to read it slowly and then go through different things that you can learn from this

Yavaş yavaş okuyacağım ve sonra bu kısa klipten öğrenebileceğiniz farklı şeyleri gözden geçireceğim

short clip.

.

First, Jonathan says, "So, men's game went great, and I'm sure I aced that one."

İlk olarak, Jonathan, "Erkekler maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum" diyor.

You can see at the bottom, there are three vocabulary words that I want you to learn

Altta gördüğünüz gibi, her derste öğrenmenizi istediğim üç kelime var

with each lesson, and this is one of them, to ace something.

ve bu da onlardan biri, bir şeyi başarmak için.

That means that you did a great job.

Bu, harika bir iş çıkardığınız anlamına gelir.

You might say, "I aced my test, or I aced my first day on the job because I did really

"Sınavda başarılı oldum veya işteki ilk günümde başarılı oldum çünkü gerçekten

well."

iyi iş çıkardım" diyebilirsiniz.

So you're talking about doing well.

Yani iyi olmaktan bahsediyorsun. Erkekler

So he did a great job being a referee for the men's game, but then something bad is

maçında hakem olarak harika bir iş çıkardı , ama sonra kötü bir şey

going to happen.

olacak. Bir

Let's go on to his next sentence, "And the women's games coming up, and it's going to

sonraki cümlesine geçelim, "Ve kadınlar maçları yaklaşıyor ve bu

be easy."

kolay olacak."

He uses another great expression, to come up.

Gelmek için başka bir harika ifade kullanıyor .

This is talking about something that's happening soon.

Bu yakında olacak bir şeyden bahsediyor .

"My birthday is coming up, or Christmas is coming up, the new year is coming up."

"Doğum günüm yaklaşıyor ya da Noel geliyor, yeni yıl geliyor."

It's going to be happening soon.

Yakında olacak.

It's coming up and it's going to be easy.

Yaklaşıyor ve kolay olacak. Bu cümlenin

Let's take a moment to look at the grammar of this sentence.

gramerine bakmak için bir dakikanızı ayıralım .

He says, "The women's game is coming up.

"Kadınlar maçı yaklaşıyor.

It is going to be easy."

Kolay olacak" diyor.

Is he being a referee right then, as I'm having that conversation with him?

Ben onunla bu konuşmayı yaparken o hakemlik mi yapıyor ?

You can imagine probably not, this is talking about something that happened in the past,

Muhtemelen hayır, bu geçmişte olan bir şeyden bahsediyor,

but why does he use the present tense?

ama neden şimdiki zamanı kullanıyor?

The game is coming up.

Oyun geliyor.

It is going to be easy.

Kolay olacak.

Well, this is a storytelling technique in English that sometimes we use the present

Bu İngilizce'de bir hikaye anlatma tekniğidir ve bazen dinleyicinin olay olurken oradaymış gibi hissetmesini sağlamak için geçmişte olan

tense to talk about something that happened in the past to make the listener feel like

bir şey hakkında konuşmak için şimdiki zamanı kullanırız

they're right there in the action as it's happening.

.

So we go back and forth between the present and the past tense when telling a story, and

Yani bir hikaye anlatırken şimdiki zaman ile geçmiş zaman arasında gidip geliyoruz ve

that's what he does in his next sentence.

sonraki cümlesinde yaptığı da bu.

He uses the past tense, let's move on.

Geçmiş zamanı kullanıyor, devam edelim.

"So I went out there and it wasn't," he went out to the soccer or football field, and it

"Ben de oraya gittim ve olmadı," diye futbol sahasına veya futbol sahasına gitti ve bu

wasn't easy.

kolay olmadı.

"It was the worst game I've ever had up until that point."

"O ana kadar oynadığım en kötü maçtı ."

So he's contrasting the men and the women's game.

Yani erkek ve kadın oyununu karşılaştırıyor.

The men's game went great, but the women's game was the worst game he had ever had.

Erkekler maçı harika gitti ama kadınlar maçı, sahip olduğu en kötü maçtı.

I put a little star here beside the word "I've", because this is actually incorrect grammar.

Burada "Ben" kelimesinin yanına küçük bir yıldız koydum, çünkü bu aslında yanlış bir dilbilgisi.

He should have said, "It was the worst game I had ever had up until that point."

"O ana kadar oynadığım en kötü maçtı" demeliydi.

But I wanted to highlight this because native speakers sometimes make mistakes when they're

Ama bunu vurgulamak istedim çünkü anadili İngilizce olan kişiler konuşurken bazen hatalar yaparlar

speaking, but they're still understandable, especially when you're speaking quickly or

, ancak bunlar yine de anlaşılırdır, özellikle hızlı konuşurken veya

using a complex verb tense like have, ever had or had ever had.

have, ever have veya have ever have gibi karmaşık bir fiil kipi kullanırken.

That can be a little complex, and when you're speaking quickly, sometimes you're not thinking

Bu biraz karmaşık olabilir ve hızlı konuşurken bazen

about it.

bunu düşünmüyorsunuz.

So I hope this gives you some peace of mind that sometimes we make mistakes as well.

Umarım bu size bazen bizim de hata yaptığımız konusunda biraz rahatlık verir.

All right, let's go on to the short phrase that I say in response to his explanation

Peki

about the worst game.

en kötü oyunla ilgili açıklamasına cevaben söylediğim kısa cümleye geçelim.

I said, "No way."

"Olmaz" dedim.

Am I disagreeing with him?

Onunla aynı fikirde değil miyim?

No, I wasn't there for that game.

Hayır, o maç için orada değildim.

I'm not disagreeing with him.

Onunla aynı fikirde değilim.

I'm just expressing shock.

Sadece şoku ifade ediyorum.

So we often use this expression to just say, I'm shocked.

Bu yüzden bu ifadeyi genellikle şok oldum demek için kullanırız .

For example, if you are walking down the street, down here in the vocabulary section, and you

Örneğin, burada, sözlük bölümünde sokakta yürüyorsanız ve

find $20 on the sidewalk.

kaldırımda 20 dolar bulursanız.

You might tell your friend, "I found $20 on the sidewalk."

Arkadaşınıza "Kaldırımda 20 dolar buldum " diyebilirsiniz.

And your friend would say, "No way."

Ve arkadaşın "Olmaz" derdi.

They're not disagreeing with you.

Seninle aynı fikirde değiller.

They're just saying, "That's shocking.

Sadece "Bu şok edici.

That's amazing."

Bu harika" diyorlar. Demek

So they're being shocked at what you said.

söylediklerin karşısında şok oluyorlar.

All right, let's go on to the last part of the conversation.

Pekala, sohbetin son bölümüne geçelim .

Jonathan says, "I had, I think, five red cards, three yellow cards, police were called.

Jonathan şöyle diyor: "Sanırım beş kırmızı kart, üç sarı kart gördüm, polis çağrıldı. Bu yüzden

And so, I had to terminate the game.

oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun oynadım ve ben Sadece belki

five of them."

beş tanesini sonlandırdım."

Here he uses some interesting filler words.

Burada bazı ilginç dolgu sözcükleri kullanıyor.

He says, "I think, five red cards."

"Bence beş kırmızı kart" diyor.

And then later on he says, "I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games."

Ve daha sonra, "Muhtemelen, bilirsiniz, sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım" diyor.

This is quite common for conversation that we add into our speech, these kind of filler

Bu, konuşmamıza eklediğimiz konuşmalar için oldukça yaygındır , bu tür dolgu

expressions.

ifadeleri.

It's very casual, it's very comfortable, and it's quite normal.

Çok sıradan, çok rahat ve oldukça normal.

So if you didn't understand everything that Jonathan said during the fast version or even

Bu nedenle, Jonathan'ın hızlı versiyonda veya hatta

during the slow version, it's possible that it's because he used some new vocabulary for

yavaş versiyonda söylediği her şeyi anlamadıysanız, bunun nedeni sizin için yeni kelimeler kullanması olabilir

you.

.

So I hope that today you're able to learn that new vocabulary.

O yüzden umarım bugün o yeni kelime dağarcığını öğrenebilirsin.

What we're going to do now is we are going to go back, listen to that original fast version,

Şimdi yapacağımız şey şu , geri dönüp o orijinal hızlı versiyonu dinleyeceğiz,

but this time we're going to be looking at the transcript that we just studied.

ama bu sefer biraz önce incelediğimiz transkripte bakacağız.

I want you to listen for his words and also read them at the same time.

Sözlerini dinlemenizi ve aynı zamanda okumanızı istiyorum.

I think you'll be pretty amazed that you're actually understanding more than the first

Bence ilk seferden daha fazlasını anladığınıza şaşıracaksınız

time, because you've studied the fast version, the slow version.

çünkü hızlı versiyonu, yavaş versiyonu çalıştınız.

You've analyzed that clip with me so you know some of the different things that are happening,

O klibi benimle birlikte analiz ettiniz, böylece neler olup bittiğini biliyorsunuz

and now you can finally listen to it and your ears are opened.

ve şimdi nihayet onu dinleyebilirsiniz ve kulaklarınız açıldı.

So let's listen to that fast clip a couple of times, and I want you to be amazed.

O halde o hızlı klibi birkaç kez dinleyelim ve hayran kalmanızı istiyorum. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

Jonathan: So, men's game went great, and I'm sure I

Jonathan: Erkekler maçı harika geçti ve eminim ki

aced that one.

bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

So, men's game went great, and I'm sure I aced that one.

Yani, erkeklerin maçı harika geçti ve eminim ki bunda başarılı oldum.

And the women's game's coming up, and it's going to be easy.

Ve bayanlar maçı yaklaşıyor ve kolay olacak.

So I went out there and it wasn't.

Ben de oraya gittim ve değildi. O ana

It was the worst game I've ever had up until that point.

kadar oynadığım en kötü oyundu .

Vanessa: No way.

Vanessa: Olamaz.

Jonathan: I had, I think, five red cards, three yellow

Jonathan: Sanırım beş kırmızı kartım, üç sarı

cards, police were called.

kartım vardı, polis çağrıldı.

And so, I had to terminate the game.

Ve bu yüzden oyunu bitirmek zorunda kaldım.

I've probably done, you know, eight, nine, 10,000 games, and I've only terminated maybe

Muhtemelen sekiz, dokuz, 10.000 oyun yaptım ve belki

five of them.

beş tanesini sonlandırdım.

Vanessa: So how did you do?

Vanessa: Peki nasıl yaptın?

Did you understand Christopher's fast conversation after we used this four step listening method?

Bu dört aşamalı dinleme yöntemini kullandıktan sonra Christopher'ın hızlı konuşmasını anladınız mı?

I hope so.

Umarım.

Now, it is my pleasure to give you my top five tips to help you understand fast English

Şimdi, hızlı İngilizce konuşmaları anlamanıza yardımcı olacak en iyi beş ipucumu vermek benim için bir zevk

conversations.

.

Digest these, write them down, sleep with it under your pillow.

Bunları sindirin, yazın, yastığınızın altında onunla uyuyun. Hızlı konuşmaları nihayet gerçekten anlayabilmeniz

I hope that this will be useful to you so that you can really finally understand fast

için bunun sizin için yararlı olacağını umuyorum

conversations.

. Hadi

Let's watch.

izleyelim.

All right, let's get started with the first secret.

Pekala, ilk sırla başlayalım . Bir

Problem number one, don't watch a movie or TV show that you are unfamiliar with or you

numaralı sorun, aşina olmadığınız veya

only understand 10%.

yalnızca %10'unu anladığınız bir filmi veya diziyi izlemeyin.

That's so frustrating.

Bu çok sinir bozucu.

Instead, apply secret number one.

Bunun yerine, bir numaralı sırrı uygulayın. Ana dilinizde

Watch a movie or TV show that you already know in your native language.

zaten bildiğiniz bir film veya TV şovu izleyin .

You are already familiar with the story, the characters, possibly even some of the words.

Hikayeye, karakterlere, hatta muhtemelen bazı kelimelere zaten aşinasınız.

If you need to use English subtitles, go ahead.

İngilizce altyazı kullanmanız gerekiyorsa, devam edin.

But this is a great way to let go of fear, to let go of the frustration.

Ama bu, korkuyu bırakmanın, hayal kırıklığını bırakmanın harika bir yoludur.

"I can't understand.

"Anlayamıyorum.

I only understand every couple words and it's just too much."

Sadece her iki kelimeyi anlıyorum ve bu çok fazla."

No, watch something that you already know in your native language.

Hayır, ana dilinizde zaten bildiğiniz bir şeyi izleyin .

Have you seen Disney's Frozen in your native language?

Disney'in Karlar Ülkesi'ni kendi dilinizde gördünüz mü ?

Great.

Harika.

Watch it in English.

İngilizce izleyin.

Have you seen Forrest Gump in your native language?

Forrest Gump'ı kendi dilinizde gördünüz mü ?

Excellent.

Harika.

Watch it in English.

İngilizce izleyin.

This is a great way to feel more confident and to improve your listening skills to understand

Bu, daha güvenli hissetmenin ve hızlı İngilizceyi anlamak için dinleme becerilerinizi geliştirmenin harika bir yoludur

fast English.

.

Problem number two, don't study how individual words are pronounced.

İki numaralı sorun, tek tek kelimelerin nasıl telaffuz edildiğini incelemeyin.

Instead, follow secret number two, which will help you to overcome this problem.

Bunun yerine, bu sorunun üstesinden gelmenize yardımcı olacak iki numaralı sırrı izleyin.

And that is study some common linking expressions in English.

Ve bu, İngilizce'deki bazı yaygın bağlantı ifadelerini incelemektir .

For example, if you ask me, "Vanessa, where are you going?"

Örneğin, bana "Vanessa, nereye gidiyorsun?"

And I say, "I'm unna go-da the moun'ins."

Ben de "Dağlara gitmeyeceğim" diyorum.

Maybe you understood a couple parts of this, but do you really understand the linking that

Belki bunun birkaç kısmını anladınız, ancak İngilizce öğretmeniniz olmayan

is happening so that when other people say this, who are not your English teacher, you

diğer insanlar bunu söylediğinde anlayabilmeniz için gerçekleşen bağlantıyı gerçekten anlıyor musunuz?

can get it.

Let's break down this sentence.

Bu cümleyi parçalayalım.

"I'm unna go-da the moun'ins."

"Ben dağlara gitmeyeceğim."

I'm unna, well, I'm really saying, "I am going to..."

Ben unna'yım, gerçekten "Ben ..." diyorum.

First I'm using a contraction.

Önce bir kısaltma kullanıyorum.

I am becomes I'm, and then I am pushing together or linking together, going to, which often

Ben, Ben'e dönüşür ve sonra birlikte iterim ya da birbirine bağlanırım, ki bu da genellikle

becomes going to.

gidiyor olur.

"I'm gonna take a nap, I'm gonna study English."

"Uyuyacağım, İngilizce çalışacağım."

But we can reduce it even further and cut off the g and say, "I'm unna...," which is

Ama bunu daha da azaltabilir ve g'yi kesip "Ben unna..." diyebiliriz,

what I said earlier.

daha önce de söylediğim gibi.

"I'm unna, I'm unna..."

"Ben unnayım, ben unna..."

If you're listening for, I am going to, you will not get this.

Eğer dinliyorsan, yapacağım, bunu anlamayacaksın.

But if you understand some common linking principles in English, contractions, going

Ama İngilizce'deki bazı ortak bağlama ilkelerini, kasılmaları, '

to becomes gonna or becomes unna, your ears will be more aware of it.

going' olur veya 'unna' olur'u anlarsanız, kulaklarınız bunun daha çok farkına varacaktır.

Let's go to the last part of that sentence.

Gelelim o cümlenin son kısmına.

"I'm unna go-da the moun'ins."

"Ben dağlara gitmeyeceğim."

Go-da the mountains.

Go-da dağlar.

Go-da, the word to becomes da.

Go-da, to kelimesi da olur.

This is very common after the verb go, go-da the mountains.

Bu, git fiilinden sonra çok yaygındır, dağlara git.

"I'm unna go-da school tomorrow."

"Yarın okula gitmeyeceğim."

Go-da school.

Go-da okulu.

"I go-da go to the office."

"Gidip ofise gideceğim."

Go-da to the office.

Ofise git.

Excellent.

Harika.

What's happening with that last word?

O son söze ne oluyor?

Mountains, moun'ins.

Dağlar, dağlar.

Well, often if there is a T plus in sound at the end of a word, we drop the T and kind

Pekala, genellikle bir kelimenin sonundaki seste bir T artı varsa , T'yi düşürürüz ve

of swallow that sound.

o sesi bir nevi yutarız. Birbirine

Listen to these other words that are very similar.

çok benzeyen bu diğer kelimeleri dinleyin .

Button becomes bu'in, bu'in.

Düğme bu'in, bu'in olur.

Threaten becomes threa'in, threa'in.

Tehdit tehdit olur, tehdit.

And mountain becomes moun'in, moun'in.

Ve dağ dağ olur, dağ olur.

Now, you can say this word clearly and say, "I'm going to go to the mountains."

Şimdi bu kelimeyi net bir şekilde söyleyebilir ve “Dağlara gideceğim” diyebilirsiniz.

Mountains.

dağlar Sorun

It's okay, but you're going to hear people say, you're going to, I just used that reduction.

değil, ama insanların şöyle dediğini duyacaksınız, ben sadece bu indirgemeyi kullandım.

You're going to hear people say mountains, and you need to be able to understand it.

İnsanların dağlar dediğini duyacaksınız ve bunu anlayabilmeniz gerekiyor.

We are all focusing on improving your listening skills for comprehension so that you can understand

how people are speaking in daily conversations.

İnsanların günlük konuşmalarda nasıl konuştuklarını anlayabilmeniz için hepimiz, anlama için dinleme becerilerinizi geliştirmeye odaklanıyoruz.

So with this one very simple sentence, you learned some key phrases.

Yani bu çok basit bir cümle ile bazı anahtar ifadeler öğrendiniz.

"I'm unna go-da the mountains."

"Ben dağlara gitmeyeceğim."

Can you say that with me?

Bunu benimle söyler misin?

Let's have a little pronunciation practice.

Biraz telaffuz pratiği yapalım.

Also, when you improve your pronunciation, you're also improving your listening.

Ayrıca, telaffuzunuzu geliştirdiğinizde dinleme becerinizi de geliştirmiş olursunuz.

So they're linked together.

Yani birbirine bağlılar. Hadi

Let's say it together.

birlikte söyleyelim.

"I'm unna go-da the mountains.

"Ben dağlara gidemiyorum.

I'm unna go-da the mountains.

Dağlara gidemiyorum.

I'm unna go-da the mountains.

Dağlara gidemiyorum.

I'm unna go-da the mountains."

Dağlara gidemiyorum."

Lovely.

Sevimli.

Problem number three is don't get discouraged.

Üç numaralı sorun, cesaretiniz kırılmasın.

A lot of English learners try to watch something in fast English or they have a business meeting

Pek çok İngilizce öğrenen, hızlı İngilizce bir şeyler izlemeye çalışıyor veya

where people are speaking so comfortably in English and they're just sitting there fearful.

insanların çok rahat İngilizce konuştuğu bir iş toplantısında korku içinde öylece oturuyorlar.

"Please don't ask me a question.

"Lütfen bana soru sorma.

Please don't call on me to speak."

Lütfen konuşmam için beni arama."

Because they can't understand the conversation that's happening and this can be really discouraging.

Çünkü olup biten konuşmayı anlayamazlar ve bu gerçekten cesaret kırıcı olabilir.

You feel like you'll never be able to actually understand what people are saying.

İnsanların ne dediğini asla anlayamayacağınızı hissediyorsunuz. Bu

So we need to just take it slow.

yüzden yavaştan almalıyız.

I know we're talking about fast English here, but don't expect yourself to be able to understand

Burada hızlı İngilizceden bahsettiğimizi biliyorum ama

English overnight.

bir gecede İngilizceyi anlayabilmenizi beklemeyin.

This is a journey.

Bu bir yolculuk.

This is a process.

Bu bir süreç.

So with a problem that a lot of English learners have is that they get discouraged too quickly

Pek çok İngilizce öğrenen kişinin sahip olduğu bir sorun, çok çabuk cesaretlerinin kırılması

and they're not realistic about it.

ve bu konuda gerçekçi olmamalarıdır.

So let's see how secret number three can help you with this.

Öyleyse üç numaralı sırrın size bu konuda nasıl yardımcı olabileceğini görelim .

Secret number three is to take some notes.

Üç numaralı sır, bazı notlar almaktır.

Whenever you hear something fast, take a note about it, write it down in a notebook, write

Ne zaman hızlı bir şey duyarsan, not al , not defterine yaz,

it down on your phone.

telefonuna yaz.

And when you learn one new quick phrase every day, this will build and build and build over

Ve her gün yeni bir kısa cümle öğrendiğinizde , bu zamanla gelişecek, gelişecek ve gelişecektir

time.

.

So let me help you do this today.

Bu yüzden bugün bunu yapmana yardım etmeme izin ver.

Take a look at this sentence.

Bu cümleye bir göz atın.

"I gotta go."

"Gitmeliyim."

Well, if you're in a hurry and you're at a friend's house and you look at the time, "I

Pekala, aceleniz varsa ve bir arkadaşınızın evindeyken saate bakarsanız "

gotta go.

Gitmem gerek.

I'm going to be late."

Geç kalacağım."

This is a great phrase to use, but what's happening here?

Bu kullanmak için harika bir ifade, ama burada neler oluyor?

There are a lot of reductions, a lot of things that are cut out.

Çok fazla indirim var, kesilip atılan birçok şey var.

We could say, "I have got to go."

"Gitmem lazım" diyebilirdik.

This means I need to leave right now.

Bu, hemen gitmem gerektiği anlamına geliyor.

I have got to go.

Gitmem gerekiyor.

But when we reduce that, we cut out, have and got to, becomes gotta, gotta.

Ama bunu azalttığımızda, keseriz, sahip olmalıyız ve olmalıyız, olmalıyız, olmalıyız.

But we don't pronounce the T, so we're going to reduce it one more time.

Ama T'yi telaffuz etmiyoruz, bu yüzden onu bir kez daha azaltacağız.

And in American English, the Ts change to a D sound.

Ve Amerikan İngilizcesinde T'ler D sesine dönüşür.

Listen, when I say it, "I gotta go.

Dinle, "Gitmeliyim.

I gotta go.

Gitmeliyim.

I gotta go.

Gitmeliyim.

Sorry.

Üzgünüm.

I gotta go.

Gitmeliyim.

I'm going to be late.

Geç kalacağım.

I gotta go."

Gitmeliyim."

Can you say that with me?

Bunu benimle söyler misin?

"Sorry, I gotta go.

"Üzgünüm, gitmeliyim.

Sorry, I gotta go."

Üzgünüm, gitmeliyim."

Great.

Harika.

You just learned one normal and casual and natural reduced English phrase.

Az önce normal, gündelik ve doğal bir indirgenmiş İngilizce cümle öğrendiniz.

You did it, great.

Başardın, harika.

So now I hope you feel a little bit less discouraged because you conquered that mountain.

Şimdi umarım o dağı fethettiğiniz için biraz daha az cesaretiniz kırılır.

Mountain.

Dağ. İngilizce

Problem number four that I see a lot of my English students making is don't just speak

öğrencilerimin çoğunun yaptığını gördüğüm dördüncü problem, sadece

with yourself or your pet.

kendinle veya evcil hayvanınla konuşma.

This is a good starting point, but really to overcome that, secret number four is you

Bu iyi bir başlangıç ​​noktası, ancak gerçekten bunun üstesinden gelmek için dördüncü sır,

need to speak with someone else.

başka biriyle konuşmanız gerektiğidir. Biriyle

There is nothing like having a real time conversation with someone.

gerçek zamanlı sohbet etmek gibisi yoktur .

Do you know what real time means?

Gerçek zamanın ne anlama geldiğini biliyor musunuz?

It means it's happening at that second.

Demek ki o anda oluyor.

You can't pause and rewind and go back.

Duraklatamaz, geri saramaz ve geri dönemezsiniz.

No, if you don't understand at that second, there's real world consequences because you're

Hayır, o anda anlamazsanız, gerçek dünya sonuçları olur çünkü

going to need them to repeat.

onların tekrarlanmasına ihtiyacınız olacak.

You're going to have to ask them, "Sorry, I didn't catch that.

Onlara, "Üzgünüm, anlayamadım.

Can you repeat it?"

Tekrar eder misin?" diye sormanız gerekecek.

Or you're just going to stand there and smile.

Ya da sadece orada durup gülümseyeceksin.

So speaking with someone else in a real time conversation is going to test your listening

Bu nedenle, gerçek zamanlı bir konuşmada başka biriyle konuşmak, dinleme becerilerinizi test edecek

skills and also help you to find the holes in what's difficult for you.

ve aynı zamanda sizin için zor olan konulardaki boşlukları bulmanıza yardımcı olacaktır.

Maybe you can understand some topics, but other topics, it's too much.

Belki bazı konuları anlayabilirsin ama diğer konularda bu çok fazla.

I know that when I was living in France, as my French listening skills grew, I could understand

Fransa'da yaşarken Fransızca dinleme becerilerim geliştikçe

a lot of people, but for some reason there was the father of my host family.

birçok insanı anlayabildiğimi biliyorum ama nedense ev sahibi ailemin babası vardı.

I could not understand him at all.

Onu hiç anlayamadım. Mırıldanırken olduğu gibi, Fransızca ifadeleri

There was ways that he was linking or reducing French expressions the way that he was mumbling.

birbirine bağlamasının veya azaltmasının yolları vardı .

It was so challenging.

Çok zorluydu.

And finally, when I could understand him, I felt so proud of myself.

Sonunda, onu anlayabildiğimde kendimle çok gurur duydum.

So it is essential to be able to have real-time conversations with someone else.

Bu nedenle, başka biriyle gerçek zamanlı konuşmalar yapabilmek çok önemlidir .

If you feel like that might be a little too scary for you right now, or maybe you're not

Bunun şu anda sizin için biraz fazla korkutucu olduğunu düşünüyorsanız veya belki de konuşacak başka

in a situation where you can find someone else to speak with.

birini bulabilecek durumda değilsiniz . Benimle Konuş

A good starting point is to check out my series, Speak with Me.

dizime göz atmak iyi bir başlangıç ​​noktasıdır .

You can click on the link-up here.

Buradaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

In these videos, I will give you some key vocabulary, some key questions, and we will

Bu videolarda size bazı temel kelimeler, bazı temel sorular vereceğim ve

have a little mini conversation practice together.

birlikte küçük bir konuşma pratiği yapacağız.

The good thing about this type of practice is that it's kind of real time, but you can

Bu tür alıştırmaların iyi yanı, bunun bir nevi gerçek zamanlı olmasıdır, ancak

also pause the video and go back and practice it again.

videoyu duraklatıp geri dönüp tekrar pratik de yapabilirsiniz .

So I hope this will be a good tool to help you with this secret number four, speak with

Umarım bu, dört numaralı gizli numara konusunda size yardımcı olacak iyi bir araç olur,

somebody else.

başka biriyle konuşun.

Problem number five that I see a lot of English learners make is they just watch English lessons

İngilizce öğrenenlerin çoğunun yaptığını gördüğüm beşinci sorun,

on YouTube like this one.

bunun gibi YouTube'daki İngilizce derslerini izlemeleri.

And while that's great, you can't only do that, you also need to be able to practice

Ve bu harika olsa da, yalnızca bunu yapamazsınız, aynı zamanda

real conversation listening skills, because that's what happens in the real world.

gerçek konuşma dinleme becerilerini de geliştirebilmelisiniz, çünkü gerçek dünyada olan budur.

Whether you're watching a TV show, whether you're talking with someone at a hotel, whether

İster bir dizi izliyor olun, ister bir otelde biriyle konuşuyor olun, ister

you're talking with a client on the phone, it's not exactly an English teacher who speaks

bir müşteri ile telefonda konuşuyor olun,

clearly and understandably and understands that you're an English learner.

açık ve anlaşılır konuşan ve sizin bir öğretmen olduğunuzu anlayan tam olarak bir İngilizce öğretmeni değildir. İngilizce öğrenen.

Nope.

Hayır.

It's important to step that up.

Bunu hızlandırmak önemli.

So if you can already understand me pretty well, maybe you're using subtitles, maybe

Yani beni zaten oldukça iyi anlayabiliyorsanız, belki altyazı kullanıyorsunuzdur, belki de

not.

kullanmıyorsunuzdur. Sorun

That's okay.

yok.

What if we added one more person to my conversation?

Sohbetime bir kişi daha eklersek ne olur?

What if we added someone who speaks a little bit clearly too, like my husband, Dan.

Kocam Dan gibi biraz net konuşan birini de eklersek ne olur?

Check out this clip.

Bu klibe göz atın.

See how you feel.

Nasıl hissettiğini gör.

Can you understand generally what we're talking about?

Genel olarak neden bahsettiğimizi anlayabiliyor musunuz ?

Dan: Can I say my second-worst job?

Dan: En kötü ikinci işim diyebilir miyim?

Vanessa: Yeah, sure.

Vanessa: Evet, tabii.

Dan: Can you guess what it is?

Dan: Ne olduğunu tahmin edebiliyor musun?

Vanessa: I know you worked at a lot of coffee shops,

Vanessa: Pek çok kafede çalıştığını biliyorum

but those weren't that bad.

ama bunlar o kadar da kötü değildi.

Dan: Working at a coffee shop is good.

Dan: Bir kafede çalışmak güzel.

Vanessa: Okay.

Vanessa: Peki. Bu

What was it?

neydi?

Dan: It's the sharp shooter

Dan: Keskin nişancı

Vanessa: Can you explain about that job?

Vanessa: Bu işi açıklayabilir misin?

Dan: Yeah.

Evet.

So I don't know if you've ever seen this in your country, but have you ever been to a

Yani bunu ülkenizde hiç gördünüz mü bilmiyorum ama hiç

place where somebody takes your picture and then later they try to sell you that picture?

birinin fotoğrafınızı çektiği bir yere gittiniz mi ve sonra o fotoğrafı size satmaya çalıştılar mı?

I was that guy.

Ben o adamdım.

So we took the same pictures.

Bu yüzden aynı fotoğrafları çektik. Pittsburgh'daki

It was going onto a boat in on one of the rivers in Pittsburgh.

nehirlerden birinde bir tekneye biniyordu .

Vanessa: So you're is kind of like a cruise boat, a

Vanessa: Yani bir tür gezi teknesi,

river cruise.

nehir gezisi gibisin.

Dan: It's very kitchy though.

Dan: Yine de çok kitchy.

Not high class at all.

Hiç yüksek sınıf değil.

So people, before they got on the boat, we forced them to stop and go through the line

Yani insanlar tekneye binmeden önce onları durup çizgiyi geçmeye zorladık

and we'd take their picture and it was required, but people were like, "I don't want to get

ve fotoğraflarını çektik ve bu gerekliydi ama insanlar "

more picture taken."

Daha fazla fotoğraf çektirmek istemiyorum" dediler.

Vanessa: And everyone had their own cameras and phones.

Vanessa: Ve herkesin kendi kamerası ve telefonu vardı.

Dan: And this is, mind you, this is in like 2010

Dan: Ve bu, dikkat edin, bu 2010 yılı gibi,

where people already have phones on their cameras and stuff.

insanların zaten kameralarında telefon falan var .

I mean, that's at least getting more popular.

Demek istediğim, bu en azından daha popüler hale geliyor.

Vanessa: They didn't need your picture.

Vanessa: Senin resmine ihtiyaçları yoktu.

Dan: No.

Dan: Hayır. Bu

And so I had to take everybody's picture and then when they got off the boat, I stood at

yüzden herkesin fotoğrafını çekmek zorunda kaldım ve tekneden indiklerinde

the side and said, "Hey, come over here, buy this picture."

kenarda durup "Hey, buraya gel, bu fotoğrafı al" dedim.

And they were like $20 for one picture.

Ve bir resim için 20 dolar gibiydiler.

Vanessa: Crazy.

Vanessa: Çılgın.

Dan: A terrible ripoff.

Dan: Korkunç bir soygun.

Even I knew it was a terrible ripoff, just not a worthwhile business at least in 2010

Ben bile bunun korkunç bir soygun olduğunu biliyordum, en azından 2010'da o işi yaparken değerli bir iş değildi

when I was doing that job.

.

Vanessa: Maybe 10 years before that it would've been

Vanessa: Belki bundan 10 yıl önce

cool.

harika olurdu.

Dan: It was a viable business 30 years ago.

Dan: 30 yıl önce uygulanabilir bir işti.

Vanessa: Maybe that went all right for you.

Vanessa: Belki de senin için iyi geçti.

But what if we added a different speaker who speaks a little bit faster and maybe the topic

Peki ya biraz daha hızlı konuşan farklı bir konuşmacı eklesek ve konu

isn't so comfortable for you.

sizin için o kadar rahat olmayabilir.

Check out this clip and watch what we're saying.

Bu klibe göz atın ve ne söylediğimize bakın.

Brandi: You know so there's a lot of different factors

Brandi: Biliyorsun, pek çok farklı faktör devreye

that go into play and it takes...

giriyor ve bu...

That's why, especially in this market, it's great to work with a realtor.

Bu yüzden, özellikle bu piyasada, bir emlakçıyla çalışmak harika.

Vanessa: We would have had no clue what to do.

Vanessa: Ne yapacağımıza dair hiçbir fikrimiz olmazdı.

I pretty much guarantee we would never have gotten this house without you.

Sensiz bu evi asla alamayacağımızı garanti ederim.

Brandi: I'm so glad it worked out.

Brandi: İşe yaradığına çok sevindim.

It's so cool to see.

Bunu görmek çok güzel.

I always feel like people land in the right places, even if it's a little tricky, they

Her zaman insanların doğru yerlere geldiklerini hissediyorum , biraz zor da olsa

lose out on a few houses.

birkaç evi kaybediyorlar.

It's always a bummer.

Her zaman bir serseri.

But people always land in the place that they're meant to be.

Ama insanlar her zaman olmaları gereken yere inerler.

And I always keep that heart when somebody loses.

Ve biri kaybettiğinde o kalbi hep saklarım .

It's just knowing that that wasn't the right thing.

Sadece bunun doğru şey olmadığını bilmek .

Vanessa: That wasn't the destiny that was meant to

Vanessa: Olması gereken kader bu değildi

happen, another place will come up.

, başka bir yer gelecek.

Was it a little bit more challenging?

Biraz daha zorlayıcı mıydı? Bir

What about the next step?

sonraki adım ne olacak?

What if we took out the video completely and you only listened to our voices?

Ya videoyu tamamen kaldırsak ve sadece sesimizi dinleseniz?

Check out this quick clip where you are going to only listen to the audio of me speaking

Sadece

with my friend who's here in that past video, Brandi.

önceki videoda burada bulunan arkadaşım Brandi ile konuşmamı dinleyeceğiniz bu hızlı klibe bir göz atın.

Listen.

Dinlemek.

Brandi: Well, if it's possible, pay off a car.

Brandi: Mümkünse bir arabanın parasını öde.

You know it's a big chunk of change, but sometimes lenders will say it's more important to pay

Bunun büyük bir değişiklik olduğunu biliyorsunuz, ancak bazen borç verenler

off your car than it is to put this towards a down payment.

arabanızı ödemenin bunu bir ön ödemeye koymaktan daha önemli olduğunu söyleyecektir.

So sometimes a lender, a good lender again is an important thing because they can help

Bu yüzden bazen bir borç veren, yine iyi bir borç veren önemli bir şeydir çünkü gerçekten istediğiniz evi almanıza yardımcı olacak

guide you as to what makes the most sense to help you get the house that you really

en mantıklı şeyin ne olduğu konusunda size rehberlik edebilirler

want.

.

Vanessa: So how did you do?

Vanessa: Peki nasıl yaptın?

Which part was the most difficult for you?

Sizin için en zor olan kısım hangisiydi?

Let me know in the comments.

Yorumlarda bana bildirin.

I'm curious to know what you have to say.

Ne söyleyeceğini bilmek merak ediyorum.

Now imagine if you continued to improve your listening skills day by day using this four

Şimdi, 30 gün boyunca bu dört aşamalı dinleme yöntemini kullanarak dinleme becerilerinizi günden güne geliştirmeye devam ettiğinizi hayal edin

step listening method for 30 days.

.

Would your listening skills improve a lot?

Dinleme becerileriniz çok gelişir mi?

Absolutely.

Kesinlikle.

Thousands of English learners around the world have joined the 30-Day English Listening Challenge.

Dünya çapında binlerce İngilizce öğrencisi 30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışmasına katıldı.

And if you join to by the end of the month, you will have analyzed 30 different conversations

Ve ay sonuna kadar katılırsanız,

with 11 native English speakers and learn over 90 new vocabulary expressions in just

anadili İngilizce olan 11 kişiyle 30 farklı konuşmayı analiz etmiş olacak ve günde sadece beş ila 10 dakika içinde 90'dan fazla yeni kelime bilgisi öğrenmiş olacaksınız

five to 10 minutes per day.

.

By the end of the course, your listening skills will have improved a lot, and most importantly,

Kursun sonunda dinleme becerileriniz çok gelişmiş olacak ve en önemlisi İngilizce konuşurken

you will be able to use this information and these expressions and this pronunciation yourself

bu bilgileri ve bu ifadeleri ve bu telaffuzu kendiniz kullanabileceksiniz

when you speak in English.

.

It's great to understand the lessons, but it's most important to be able to take it

Dersleri anlamak harika ama en önemlisi onu

into the real world and use it.

gerçek dünyaya taşıyabilmek ve kullanabilmek.

That's the key.

Anahtar bu.

The 30-Day English Listening Challenge is open for enrollment right now.

30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışması şu anda kayıt için açık. Bugün

You can click on the link in the description to join me and thousands of other motivated

bana ve motive olmuş diğer binlerce

English learners today.

İngilizce öğrencisine katılmak için açıklamadaki bağlantıya tıklayabilirsiniz.

Let's take a quick sneak peek inside the course website.

Kurs web sitesine hızlıca bir göz atalım .

When you join the 30-Day English Listening Challenge, you will see day zero through 30.

30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışmasına katıldığınızda, sıfırdan 30. güne kadar olan günleri göreceksiniz. Sıfırıncı günde

On day zero, you can find a course guide with my recommended study plan for each day and

, her gün için önerdiğim çalışma planını ve

a calendar so that you can check off each day when you finish.

bir takvimi içeren bir kurs rehberi bulabilirsin, böylece her günü kontrol edebilirsin. sona ermek.

You'll feel so proud of yourself when that whole page is filled up with check marks.

Tüm sayfa onay işaretleriyle dolduğunda kendinle gurur duyacaksın.

Let's take a look at day one.

İlk güne bir göz atalım.

Here you can see the four step listening method, the fast conversation, the slow conversation,

Burada dört aşamalı dinleme yöntemini, hızlı konuşmayı, yavaş konuşmayı, duyduklarınızı

the worksheet that you can use to fill in what you hear.

doldurmak için kullanabileceğiniz çalışma sayfasını görebilirsiniz .

And number four is the transcript with three new vocabulary words each day.

Ve dördüncüsü, her gün üç yeni kelime içeren metindir.

A total of 90 new vocabulary words over 30 days.

30 gün boyunca toplam 90 yeni kelime bilgisi . YouTube'daki

If you can easily understand my English lessons here on YouTube, but you cannot understand

İngilizce derslerimi burada kolayca anlayabiliyor ancak

fast movies and TV shows in English, this is the perfect course for you.

İngilizce hızlı filmleri ve TV şovlarını anlayamıyorsanız, bu kurs tam size göre.

There is a link in the description to join me in the 30-Day English Listening Challenge

Açıklamada, bugün 30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışmasında bana katılmak için bir bağlantı var

today.

. Benimle

Well, thank you so much for learning English with me, and I'll see you again next Friday

İngilizce öğrendiğin için çok teşekkür ederim ve önümüzdeki Cuma

for a new lesson here on my YouTube channel.

YouTube kanalımda yeni bir ders için tekrar görüşürüz.

Bye.

Hoşçakal. Bir

The next step is to join the 30-Day English Listening Challenge.

sonraki adım, 30 Günlük İngilizce Dinleme Yarışmasına katılmak.

You'll be on the right path to increasing your listening skills and understanding fast

Dinleme becerilerinizi geliştirmek ve hızlı

English speakers.

İngilizce konuşanları anlamak için doğru yolda olacaksınız.

Don't forget to subscribe to my YouTube channel for more free lessons.

Daha fazla ücretsiz ders için YouTube kanalıma abone olmayı unutmayın.

Thanks so much.

Çok teşekkürler.

Bye.

Hoşçakal.