English Conversation – Checking in at an airport – American English

Are you ready to fly?

Uçmaya hazır mısın?

In this week's video, we'll study conversation, checking in at an airport.

Bu haftanın videosunda konuşmayı, havaalanında check-in yapmayı inceleyeceğiz.

This is a video collaboration with Simple English Videos, my friends Vicki and Jay.

Bu, Simple English Videos, arkadaşlarım Vicki ve Jay ile bir video işbirliğidir.

In this video, we'll study conversation, checking in at an airport.

Bu videoda konuşmayı, havaalanında check-in yapmayı inceleyeceğiz.

A Ben Franklin Exercise.

Bir Ben Franklin Alıştırması.

At the end of the video, there will be a link to Vicki's video that will go over some of

Videonun sonunda, Vicki'nin

the specifics of checking in.

check-in yapmanın bazı özelliklerini içeren videosunun bağlantısı olacak.

Be sure to follow that link to see her video and subscribe to her channel if you haven't already.

Videosunu izlemek için bu bağlantıyı takip ettiğinizden ve henüz abone değilseniz kanalına abone olduğunuzdan emin olun.

First, let's take a look at the whole scene.

İlk olarak, tüm sahneye bir göz atalım.

The machine didn't recognize my passport.

Makine pasaportumu tanımadı.

I can help. Where are you flying to today?

Yardım edebilirim. Bugün nereye uçuyorsun?

-Recife -Rio

-Recife -Rio

We're flying to Rio and then we have a connecting flight to Recife.

Rio'ya uçuyoruz ve ardından Recife'ye aktarmalı uçuşumuz var.

What are you looking for?

Ne arıyorsun?

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

They're on your head.

Başınızın üzerindeler.

I had a bottle of water.

Bir şişe suyum vardı.

I threw that away.

Bunu attım.

Why?

Neden?

You can't take liquids on the plane.

Uçakta sıvı alamazsınız.

- Are you checking any bags? - Yes, just one.

- Çantaları kontrol ediyor musun? - Evet, sadece bir tane.

- Can you put it on the scale? - Sure!

- Teraziye koyabilir misin? - Elbette!

Can you check our bag through the Recife.

Çantamızı Recife üzerinden kontrol edebilir misiniz?

No, I can't.

Hayır, yapamam. Gümrükten

You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

geçmek için Rio'dan alman gerekecek .

How much time do we have? How long is our layover?

Ne kadar zamanımız var? Konaklama süremiz ne kadar?

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

That's plenty of time.

Bu çok zaman.

- Here are your boarding passes. - Thank you.

- İşte biniş kartlarınız. - Teşekkür ederim.

Your flight leaves from Gate 19 and boarding begins at 11:20.

Uçağınız Kapı 19'dan kalkıyor ve uçağa biniş 11:20'de başlıyor.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

- Have a great trip! - We will!

- İyi yolculuklar! - Yapacağız!

Now, let's take a close look at what we're hearing.

Şimdi, duyduklarımıza yakından bakalım.

The machine didn't recognize my passport.

Makine pasaportumu tanımadı.

Didn't recognize.

Tanımadım.

Did you notice how Jay pronounced the N apostrophe T contraction 'didn't'?

Jay'in N kesme işareti T kısaltmasını 'yapmadı' şeklinde telaffuz ettiğini fark ettiniz mi?

He didn't release the T. Didn't. But rather, ending this word with a nasal stop sound.

T'yi bırakmadı. Bunun yerine, bu kelimeyi bir nazal stop sesiyle bitirmek.

Didn't. N-n-

yapmadım N-n-

The machine didn't recognize my passport.

Makine pasaportumu tanımadı.

Didn't recognize my passport

Pasaportumu tanımadım

Didn't recognize

Tanımadım

This is how we pronounce all N apostrophe T contractions.

Tüm N kesme T kısaltmalarını böyle telaffuz ediyoruz.

N-- Didn't recognize.

N-- Tanımadım.

I can help.

Yardım edebilirim.

Did you notice how the word 'can' was reduced?

'Can' kelimesinin nasıl azaldığını fark ettiniz mi?

K, schwa, N sound.

K, schwa, N sesi.

So it sounds like there's no vowel.

Yani sesli harf yokmuş gibi geliyor.

Can- can- I can help.

Yardım edebilirim.

I can help.

Yardım edebilirim.

This is because 'can' is a helping verb here.

Bunun nedeni 'can'ın burada yardımcı bir fiil olmasıdır.

It's not the main verb. The main verb is 'help'.

Ana fiil değil. Ana fiil 'yardım'dır.

'Can' is usually a helping verb.

'Can' genellikle bir yardımcı fiildir.

And in these cases, we do reduce it.

Ve bu durumlarda, onu azaltıyoruz.

I can help.

Yardım edebilirim.

Where are you flying to today?

Bugün nereye uçuyorsun?

Where are- I reduced the word 'are' to the schwa R sound, 'ur'.

Nerede- 'are' kelimesini schwa R sesine, 'ur'a indirgedim.

Ur- where-ur

Ur-where-ur

It linked up with the word before: Where-ur.

Daha önceki kelimeyle bağlantılıydı:Where-ur.

Where-ur.

Neredesin?

Where-ur.

Neredesin?

And just sounds like an extra syllable at the end of 'where'.

Ve kulağa 'nerede'nin sonundaki fazladan bir hece gibi geliyor .

Where are you flying to today?

Bugün nereye uçuyorsun?

Where-ur.

Neredesin? '

I pronounced a full OO vowel in the word 'to' but I reduced the vowel in the word 'today' to the schwa.

to' kelimesinde tam bir OO sesli harfini telaffuz ettim ama ' bugün' kelimesindeki sesli harfi schwa'ya indirgedim.

Tu- tu- today.

Tutu- tu- bugün.

So this syllable was short and this syllable, 'day' was longer.

Yani bu hece kısaydı ve bu 'gün' hecesi daha uzundu.

Today.

Bugün.

What do you notice about the intonation of that question?

Bu sorunun tonlamasında ne fark ettiniz?

Where are you flying to today?

Bugün nereye uçuyorsun?

Today.

Bugün.

The pitch went down at the end. But it's a question.

Saha sonunda düştü. Ama bu bir soru.

Questions that can't be answered with Yes or No do go down in pitch at the end,

Evet veya Hayır olarak cevaplanamayan sorular, tıpkı cümleler gibi , sonunda perdeye iner

just like phrases.

.

We're flying to Rio and then we have a connecting flight to Recife.

Rio'ya uçuyoruz ve ardından Recife'ye aktarmalı uçuşumuz var.

Vicki has pronounced this beautifully in British English.

Vicki bunu İngiliz İngilizcesinde çok güzel telaffuz etmiş.

As you know, this is an American English channel and that's really where my expertise is.

Bildiğiniz gibi bu bir Amerikan İngilizcesi kanalı ve benim uzmanlığım tam olarak bu noktada.

I'm not going to comment too much on what Vicki says, except to point out a few differences

between British English and American English.

İngiliz İngilizcesi ile Amerikan İngilizcesi arasındaki birkaç farka işaret etmek dışında Vicki'nin söyledikleri hakkında fazla yorum yapmayacağım.

What are you looking for?

Ne arıyorsun?

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

The first major difference I'll point out is how she pronounced the phrase 'what are'.

İşaret edeceğim ilk büyük fark, 'what are' ifadesini nasıl telaffuz ettiğidir.

She made a True T here.

Burada True T yaptı.

And most Americans will make that a Flap T. What-r.

Ve çoğu Amerikalı bunu bir Flap T. What-r yapacak.

What are you looking for?

Ne arıyorsun?

I noticed that people who speak British English tend to make many more True Ts than Americans.

İngiliz İngilizcesi konuşan insanların Amerikalılardan çok daha fazla True T yapma eğiliminde olduklarını fark ettim.

We like to make more Stop Ts and Flap Ts.

Daha çok Stop Ts ve Flap Ts yapmayı seviyoruz.

What-r.

Ne-r.

But Vicki says...

Ama Vicki diyor ki...

What are your looking for?

Ne arıyorsun?

What do you notice about the intonation of this question?

Bu sorunun tonlamasında ne fark ettiniz?

Looking for?

Arıyor?

It goes down in pitch at the end.

Sonunda perdede aşağı iner.

Because it cannot be answered with Yes or No.

Çünkü evet veya hayır olarak cevaplanamaz.

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

No reductions in Jay's short sentence but listen

Jay'in kısa cümlesinde kısaltma yok ama

to how the sounds and words all flow together.

seslerin ve kelimelerin birlikte nasıl aktığını dinleyin.

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

One thought with a swell over the stressed syllable 'read'.

Vurgulu "oku" hecesinin üzerinde kabararak bir düşünce.

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

All one nice smooth phrase.

Hepsi bir güzel pürüzsüz ifade.

My reading glasses.

Okuma gözlüğüm.

They're on your head.

Başınızın üzerindeler.

I had a bottle of water.

Bir şişe suyum vardı.

Jay flapped the double T in 'bottle' so that it sounded like an American D.

Jay, "şişe"deki çift T'yi bir Amerikan D. Şişesi gibi ses çıkaracak şekilde çırptı

Bottle. Bottle.

. Şişe.

Also the word 'water'.

Ayrıca "su" kelimesi.

Vicki probably would have said this with True Ts.

Vicki muhtemelen bunu True Ts ile söylerdi.

Bottle and wat-t-t...True T.

Bottle and wat-t-t...True T.

Actually, 'water' is an interesting word because it sounds

Aslında 'su' ilginç bir kelime çünkü

totally different in British English than it does in American English.

İngiliz İngilizcesinde kulağa Amerikan İngilizcesinden tamamen farklı geliyor.

The vowel is different, the pronunciation of T is different.

Ünlü farklı, T'nin okunuşu farklı.

And the pronunciation of the last two letters is different.

Ve son iki harfin telaffuzu farklıdır.

I actually have a video on how American pronounce the word 'water'.

Amerikalıların 'su' kelimesini nasıl telaffuz ettiğine dair bir videom var .

Check it out!

Buna bir bak!

I had a bottle of water.

Bir şişe suyum vardı.

- I threw that away. - Why?

- Onu attım. - Neden?

Another clear True T from Vicki where an American probably would have flapped that.

Vicki'den, bir Amerikalının muhtemelen bunu çırpacağı bir başka net True T.

I threw that away.

Bunu attım.

That-a...

O-a...

I threw that away.

Onu attım.

But Vicki says...

Ama Vicki diyor ki...

I threw that away.

Onu attım.

Why?

Neden?

Again, up but then down at the end.

Yine, yukarı ama sonunda aşağı.

Why?

Neden?

This is a question that cannot be answered with Yes or No.

Evet veya Hayır ile cevaplanamayacak bir soru bu.

Why?

Neden?

You can't take liquids on the plane.

Uçakta sıvı alamazsınız.

Are you checking any bags?

Çantaları kontrol ediyor musun?

Here, I pronounce the word 'are' more fully with a vowel.

Burada 'are' kelimesini sesli harfle daha tam olarak telaffuz ediyorum .

Are.

Are.

Aaaare.

Aaaa.

I wouldn't have to.

zorunda kalmazdım.

Even though it's the beginning of the sentence, I could still reduce it to 'Urr".

Cümlenin başı olmasına rağmen yine de 'Urr'a indirgeyebildim.

Ur you checking?

Kontrol ediyor musun?

But I said 'are'. Are you checking?

Ama 'are' dedim. Kontrol ediyor musun

Are you checking any bags?

? Torbaları kontrol ediyor musun?

Smooth connection across the phrase with the stressed syllables 'check' and 'bags'.

çek' ve 'çantalar'.

It's a question.

Bu bir soru.

What do you notice about the intonation?

Tonlamayla ilgili ne fark ettiniz?

Are you checking any bags?

Torbaları kontrol ediyor musunuz?

This is a Yes/No question.

Bu bir Evet/Hayır sorusu.

So the pitch should go up at the end.

Yani ses perdesi sonunda yükselmeli.

But actually, I made it so the pitch goes down.

Ama aslında, öyle yaptım perde alçalıyor.

Bags.

Çantalar.

Are you checking any bags?

Çantaları kontrol ediyor musunuz?

Okay, so the rules aren't perfect.

Tamam, yani kurallar mükemmel değil.

I also could have said this with intonation going up at the end.

Bunu sondaki tonlama artarak da söyleyebilirdim.

Are you checking any bags?

Çantaları kontrol ediyor musunuz?

And in general, it's more polite to make your intonation go up at the end of a Yes/No question.

Ve genel olarak daha kibar Evet/Hayır sorusunun sonunda tonlamanızı yükseltmek için

- Are you checking any bags? - Yes, just one.

- Herhangi bir çantayı kontrol ediyor musunuz? - Evet, sadece bir tane.

Can you put it on the scale?

Ölçeğe koyabilir misiniz?

Another 'can' reduction.

Başka bir 'can' azaltması.

Kn- kn- Why is that?

Kn- kn- Neden bu ?

What's the main verb here?

Buradaki ana fiil nedir?

The main verb is 'put'.

Ana fiil 'koy'dur.

So 'can' is a helping verb. Reduce it.

Yani 'can' yardımcı fiildir. Azaltın.

Can you put it on the scale?

Ölçeğe koyabilir misiniz?

Scale?

Ölçek?

The intonation does go up at the end of this Yes/No question.

Bunun sonunda tonlama artıyor Evet/Hayır soru.

Can you put it on the scale?

Teraziye koyabilir misin?

I noticed my Flap T is making this little 3-root phrase very smooth.

Flap T'min bu küçük 3-köklü tümceyi çok akıcı hale getirdiğini fark ettim.

Puuuttiiiton.

Puuuttiiiton.

Put it on.

Üzerine koy.

Can you put it on the scale?

Teraziye koyabilir misin?

Not True Ts but just flapping the tongue against the mouth

Gerçek T'ler değil, sadece

to make the connection between the words smoother.

kelimeler arasındaki bağlantıyı daha yumuşak hale getirmek için dili ağza doğru çırpmak.

Put it on.

Üzerine koy.

Can you put it on the scale?

Teraziye koyabilir misin?

Sure.

Elbette.

There are a couple different ways to pronounce this word.

Bu kelimeyi telaffuz etmenin birkaç farklı yolu var.

I usually say 'sure!'

Genelde 'elbette!' derim.

Jay said, 'Sure!.

Jay, "Elbette!" dedi.

Both are acceptable.

Her ikisi de kabul edilebilir.

Sure.

Elbette.

Can you check out backs through to Recife?

Recife'a kadar olan geçmişleri kontrol edebilir misin?

Notice Jay reduced 'can' to 'kn'.

Jay'in "can"ı "kn"ye indirdiğine dikkat edin.

Can you check our bags?

Çantalarımızı kontrol eder misiniz?

What's the main verb here?

Buradaki ana fiil nedir?

Can you check our bags through to Recife?

Çantalarımızı Recife'ye kadar kontrol edebilir misiniz?

The main verb is 'check' so 'can' is a helping verb and we want to reduce that.

Ana fiil 'kontrol et' yani 'can' yardımcı bir fiil ve biz bunu azaltmak istiyoruz.

The word 'to', Jay pronounced that with a Flap T and the schwa.

Jay, 'to' kelimesini Flap T ve schwa ile telaffuz etti.

This is the common reduction: Through-da. Through-da. Through-da.

Bu ortak indirgemedir: Through-da. Through-da. Through-da.

Can you check our bags through to Recife?

Çantalarımızı Recife'ye kadar kontrol edebilir misiniz?

Through to Recife?

Recife üzerinden mi?

No, I can't. You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

Hayır, yapamam. Gümrükten geçmek için Rio'dan alman gerekecek.

Can't.

Yapamamak.

I did pronounce a strong True T there, didn't I?

Orada güçlü bir True T telaffuz ettim, değil mi?

I was being extra clear.

Ekstra açık konuşuyordum.

What do you notice about the vowel in the word 'can't'?

'Can't' kelimesindeki sesli harf hakkında ne fark ettiniz?

No, I can't.

Hayır, yapamam.

It's a full AA vowel.

Tam bir AA ünlüsü.

AA.

AA.

Even though we reduced the vowel in the word 'can' often, we do not reduce the vowel in

'Can' kelimesindeki ünlüyü sık sık azaltsak da,

the word 'can't'.

'can't' kelimesindeki ünlüyü azaltmıyoruz.

No, I can't.

Hayır, yapamam.

You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

Gümrükten geçmek için Rio'dan alman gerekecek.

I reduced the vowel in 'to' to the schwa.

'to'daki ünlüyü schwa'ya indirgedim.

You'll need te- You'll need te-

te- ihtiyacın olacak te- onu

You'll need to pick it up in Rio-

Rio'da alman gerekecek-

Pick it up.

al onu.

What do you notice about the T here?

Buradaki T hakkında ne fark ediyorsunuz?

Pick it up.

Onu al.

Its a Flap T. It comes between two vowels so I made that sound like the American D sound.

Bu bir Flap T. İki sesli harf arasında geliyor, bu yüzden Amerikan D sesi gibi ses çıkardım.

Pick it up.

Onu al.

You'll need to pick it up in Rio-

Rio'da teslim almanız gerekecek-

You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

Gümrükten geçmek için Rio'da teslim almanız gerekecek.

Again, I reduced the vowel in 'to'.

Yine 'to'daki ünlüyü azalttım.

Now I could make this T a Flap T, but I didn't.

Şimdi bunu T a Flap T yapabilirim ama yapmadım.

I made it a True T....in Rio Te ...in Rio Te

True T....Rio Te'de ...Rio Te'de

But I could have said 'in Riote'

Ama 'Riote'da' diyebilirdim

You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

Gümrükten geçmek için Rio'dan almanız gerekecek.

How much time do we have? How long is our layover?

Ne kadar zamanımız var? Konaklama süremiz ne kadar? Bu iki sorunun

What do you notice about the intonation of these two questions?

tonlamasında ne fark ettiniz ?

After the phrase peaks on the stressed word 'time', 'do we have', the last three words

Cümle, vurgulanan 'zaman', 'sahip miyiz' kelimesinde zirveye ulaştıktan sonra, son üç kelimenin

are all pretty low in pitch, heading down.

perdesi oldukça düşük, aşağı doğru ilerliyor.

How much time do we have?

Ne kadar zamanımız var?

Layover. Both of these phrases, questions, but not

Konaklama. Bu ifadelerin her ikisi de, sorular, ancak

Yes/No questions, go down in pitch.

Evet/Hayır soruları değil, perdede aşağı iner.

How much time do we have? How long is our layover?

Ne kadar zamanımız var? Konaklama süremiz ne kadar?

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

That's plenty of time.

Bu çok zaman. '

Did you notice the very clear Stop T in 'about'?

Hakkında'da çok net Stop T'yi fark ettiniz mi?

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

I made it True T for 'two' but I made a Stop T for 'about'.

True T'yi "iki" için yaptım ama "yaklaşık" için Stop T yaptım.

About, stop the air, two and a half hours.

Yaklaşık, havayı durdurun, iki buçuk saat.

This is how you'll want to pronounce this when one word ends in a T and the next word

Bir kelime T ile bitip bir sonraki kelime

begins in a T.

T ile başladığında bunu böyle telaffuz etmek isteyeceksiniz.

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

Don't make two T sounds.

İki T sesi çıkarmayın.

Just make a stop and then one true T.

Sadece dur ve sonra bir gerçek T.

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

How did I pronounce the word 'and'?

'Ve' kelimesini nasıl telaffuz ettim?

I reduced it to just the schwa N sound.

Sadece schwa N sesine indirgedim.

Nn- Two and a half.

Nn- İki buçuk.

Notice the L in 'half' is silent.

'Yarım'daki L'nin sessiz olduğuna dikkat edin.

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

That's plenty of time.

Bu çok zaman.

Vicki made a nice clear True T here.

Vicki burada güzel ve net bir True T yaptı.

That's plenty of time.

Bu çok zaman.

Americans will often drop the T completely when it comes after an N.

Amerikalılar genellikle N'den sonra gelen T'yi tamamen bırakırlar.

Actually, we'll see an example of this in just a minute.

Aslında, birazdan bunun bir örneğini göreceğiz .

- Here are your boarding passes. - Thank you.

- İşte biniş kartlarınız. - Teşekkür ederim.

Here are your boarding passes.

İşte biniş kartlarınız. '

I did make a full vowel in the word 'are'.

are' kelimesini tam sesli yaptım.

But it was still very fast, very quick.

Ama yine de çok hızlıydı, çok hızlıydı.

It's a function word, it doesn't need much time.

Fonksiyonel bir kelimedir, fazla zaman gerektirmez.

Here are your...

İşte sizin...

Here are your boarding passes.

İşte biniş kartlarınız.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Your flight leaves from gate 19 and boarding begins at 11:20.

Uçağınız 19 numaralı kapıdan kalkıyor ve uçağa biniş 11:20'de başlıyor.

Your flight leaves.. The word 'your' was very fast. I reduced it so that it has the schwa R ending.

Uçağın kalkıyor.. 'Senin' kelimesi çok hızlıydı. Onu, schwa R ile bitecek şekilde azalttım.

Yer.

Yer.

Yer flight.

Uçuyorsun.

Your flight leaves.

Uçağınız kalkıyor.

Your flight leaves from gate 19 and boarding begins at 11:20.

Uçağınız 19 numaralı kapıdan kalkıyor ve uçağa biniş 11:20'de başlıyor.

'Flight leaves' with a clear stop T, not released.

Açık bir T ile 'Uçuş kalkıyor', serbest bırakılmadı.

Flight...flight...flight leaves

Uçuş...uçuş...uçuş kalkıyor

Your flight leaves

Uçağınız kalkıyor

Your flight leaves from gate 19 and boarding begins at 11:20.

Uçağınız 19 numaralı kapıdan kalkıyor ve uçağa biniş 11:20'de başlıyor.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

Here is the example I talked about earlier.

İşte daha önce bahsettiğim örnek.

Americans often drop the T when it comes after an N.

Amerikalılar genellikle bir N'den sonra gelen T'yi bırakırlar.

'Twenty' is a perfect example.

'Yirmi' mükemmel bir örnektir.

I did it.

Yaptım.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

And so did Jay.

Jay de öyle.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

Twenty.

Yirmi.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

Have a great trip!

İyi yolculuklar!

Great trip.

Harika yolculuk.

Again, I did not make two Ts.

Yine iki T yapmadım.

One word ended in a T, the next word began in a T, but I didn't repeat the T.

Bir kelime T ile bitiyor, sonraki kelime T ile başlıyor ama ben T'yi tekrarlamadım.

Great trip.

Harika yolculuk.

Have a great trip!

İyi yolculuklar!

Trip. The TR consonant cluster can be, and often is pronounced as CHR.

Seyahat. TR ünsüz kümesi, CHR olarak telaffuz edilebilir ve sıklıkla telaffuz edilir.

CHRip.

CHRip.

Instead of TRip.

TRip yerine.

TRip.

Seyahat.

Have a great trip.

İyi yolculuklar.

Let's hear the whole dialogue again.

Diyaloğun tamamını tekrar dinleyelim.

The machine didn't recognize my passport.

Makine pasaportumu tanımadı.

I can help. Where are you flying to today?

Yardım edebilirim. Bugün nereye uçuyorsun?

-Rio -Recife

-Rio -Recife

We're flying to Rio and then we have a connecting flight to Recife.

Rio'ya uçuyoruz ve ardından Recife'ye aktarmalı uçuşumuz var.

-What are you looking for? -My reading glasses.

-Ne arıyorsun? -Okuma gözlüğüm.

They're on your head.

Başınızın üzerindeler.

I had a bottle of water.

Bir şişe suyum vardı.

I threw that away.

Bunu attım.

Why?

Neden?

You can't take liquids on the plane.

Uçakta sıvı alamazsınız.

- Are you checking any bags? - Yes, just one.

- Çantaları kontrol ediyor musun? - Evet, sadece bir tane.

- Can you put it on the scale? - Sure.

- Teraziye koyabilir misin? - Elbette.

Can you check our bags through to Recife?

Çantalarımızı Recife'ye kadar kontrol edebilir misiniz?

No, I can't.

Hayır, yapamam. Gümrükten

You'll need to pick it up in Rio to go through customs.

geçmek için Rio'dan alman gerekecek .

How much time do we have? How long is our layover?

Ne kadar zamanımız var? Konaklama süremiz ne kadar?

About two and a half hours.

Yaklaşık iki buçuk saat.

That's plenty of time.

Bu çok zaman.

- Here are your boarding passes. - Thank you.

- İşte biniş kartlarınız. - Teşekkür ederim.

Your flight leaves from Gate 19 and boarding begins at 11:20.

Uçağınız Kapı 19'dan kalkıyor ve uçağa biniş 11:20'de başlıyor.

Eleven twenty.

On bir yirmi.

- Have a great trip! - We will!

- İyi yolculuklar! - Yapacağız!

Thanks to Vicki and Jay for this video idea.

Bu video fikri için Vicki ve Jay'e teşekkürler.

Click here or in the description below to see Vicki's companion video and to subscribe to her channel.

Vicki'nin yol arkadaşı videosunu izlemek ve kanalına abone olmak için burayı veya aşağıdaki açıklamayı tıklayın.

If you're new to Rachel's English, welcome!

Rachel'ın İngilizcesinde yeniyseniz, hoş geldiniz!

I have over 500 videos on my YouTube channel to help you speak better American English.

Amerikan İngilizcesini daha iyi konuşmanıza yardımcı olmak için YouTube kanalımda 500'den fazla video var.

Click here to see my channel and subscribe.

Kanalıma göz atmak ve abone olmak için buraya tıklayın.

Or get started with this playlist.

Veya bu çalma listesine başlayın.

Link is also in the description below.

Link ayrıca aşağıdaki açıklama kısmındadır.

And I have a great eBook, over 290 pages to help you speak better American English with

Ve iki buçuk saatin üzerinde ses ile daha iyi Amerikan İngilizcesi konuşmanıza yardımcı olacak 290'dan fazla sayfadan oluşan harika bir e-Kitabım var

over two and a half hours of audio.

. En iyi Amerikan İngilizcenizi konuşmanıza

It puts out a path, start to finish, to help you speak your best American English.

yardımcı olmak için baştan sona bir yol gösterir . Kopyanızı bugün almak için

Click here or in the description below to get your copy today.

buraya veya aşağıdaki açıklamaya tıklayın . Hepsi

That's it and thanks so much for using Rachel's English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler .