Learn English! | Perfect Pronunciation of Common English Vocabulary 6/11

What are the most common words in American English,

Amerikan İngilizcesinde en çok kullanılan kelimeler nelerdir

and how exactly do you pronounce them?

ve bunları tam olarak nasıl telaffuz ediyorsunuz?

Today, you’re getting the next video in the 100 most common words in English series,

Bugün, İngilizcede en sık kullanılan 100 kelime serisinin bir sonraki videosuyla karşı karşıyasınız,

this is video 6.

bu video 6.

In this series, we’re studying the real pronunciation.

Bu seride gerçek telaffuzu çalışıyoruz.

This is likely different from what you learned in English class.

Bu muhtemelen İngilizce dersinde öğrendiklerinizden farklıdır.

You see, in American English, we have all sorts of words that are unstressed or even reduced:

Görüyorsunuz, Amerikan İngilizcesinde, vurgusuz ve hatta azaltılmış her türlü kelimeye sahibiz:

that means we change the pronunciation.

bu, telaffuzu değiştirdiğimiz anlamına gelir.

The set of the 100 most common words in American English contains many, many words that reduce.

Amerikan İngilizcesinde en sık kullanılan 100 kelime kümesi, azaltan pek çok kelime içerir.

If you haven’t already seen video 1 and the other videos in this series, I suggest you start there.

1. videoyu ve bu serideki diğer videoları izlemediyseniz, buradan başlamanızı öneririm.

These videos build one on top of the next, so click here to watch video one.

Bu videolar birbiri üzerine inşa edilmiştir, bu yüzden birinci videoyu izlemek için burayı tıklayın.

Number 51: the word WHEN.

51 numara: NE ZAMAN kelimesi.

This word definitely reduces.

Bu kelime kesinlikle azaltır.

Fully pronounced, it’s the W sound,

Tamamen telaffuz edilir, W sesi,

the EH as in BED vowel, and the N consonant.

BED sesli harfinde olduğu gibi EH ve N ünsüzüdür.

When.

Ne zaman.

You may be thinking, I’ve heard this word pronounced differently.

Bu kelimenin farklı telaffuz edildiğini duydum diye düşünebilirsiniz.

You may have heard it pronounce hhwen.

Hhwen olarak telaffuz edildiğini duymuş olabilirsiniz.

Hhh— when.

Ne zaman.

WH- words can be pronounced with a “hh”

WH- kelimeleri W'den önce “hh” sesiyle telaffuz edilebilir.

sound before the W.

It’s not necessary, and it’s not my preference.

Bu gerekli değil ve benim tercihim de değil.

I think, just keep it simple, just use a clean W sound.

Bence, sadece basit tutun, sadece temiz bir W sesi kullanın.

When.

Ne zaman.

But in a sentence, this word can be unstressed and said more quickly.

Ancak bir cümlede bu kelimenin vurgusu kaldırılabilir ve daha çabuk söylenebilir.

Then you could write the vowel with the schwa or the IH as in SIT vowel in IPA.

Daha sonra IPA'da SIT sesli harfinde olduğu gibi sesli harfi schwa veya IH ile yazabilirsiniz.

“When”

"Ne zaman"

becomes: when,

olur: ne zaman,

said very quickly.

çok çabuk söylenir.

If you don’t know what IPA, the International Phonetic Alphabet is,

Uluslararası Fonetik Alfabe olan IPA'nın ne olduğunu bilmiyorsanız,

I have a playlist of videos that goes over that.

bununla ilgili videolardan oluşan bir oynatma listem var.

Click here or in the description.

Buraya veya açıklamaya tıklayın.

Let’s look at some example sentences.

Bazı örnek cümlelere bakalım.

When are you going to stop by?

Ne zaman uğrayacaksın?

When,

Ne zaman,

when are you—

ne zaman...

I said that very quickly, unstressed.

Bunu çok hızlı, stressiz bir şekilde söyledim.

When, when,

Ne zaman, ne zaman,

when are you going to stop by?

ne zaman uğrayacaksın?

Another sentence:

Başka bir cümle:

It was better when we were kids.

Biz çocukken daha iyiydi.

When, when, when, when,

Ne zaman, ne zaman, ne zaman, ne zaman, ne zaman, ne zaman

when we were, when we were,

,

Unstressed. Said very quickly.

Stressizdik. Çok çabuk söyledi.

It was better when we were kids.

Biz çocukken daha iyiydi.

You see, we don’t want every word in American English to be fully pronounced,

Görüyorsunuz, Amerikan İngilizcesindeki her kelimenin ne zaman tam olarak telaffuz edilmesini istemiyoruz

when.

.

Some of the understandability of English depends on the contrast

İngilizce'nin anlaşılabilirliğinin bir kısmı,

of stressed and unstressed syllables, clear and less clear.

vurgulu ve vurgusuz hecelerin açık ve net olmayan karşıtlığına bağlıdır.

Let’s look at number 52, the word ‘make’.

52 numaraya bakalım, 'make' kelimesi.

Now, this is a stressed word.

Şimdi, bu vurgulu bir kelime.

We have two categories of words in American English:

Amerikan İngilizcesinde iki kelime kategorimiz vardır:

Content Words and Function Words.

İçerik Kelimeleri ve İşlev Kelimeleri.

Content words are nouns, verbs, like this verb ‘make’,

İçerik kelimeleri isimler, fiiller, bu 'make' fiili gibi,

adjectives, and adverbs, and content words are what are generally stressed in a sentence.

sıfatlar ve zarflardır ve içerik kelimeleri genellikle bir cümlede vurgulananlardır.

“Make”:

“Make”:

M consonant, AY diphthong,

M ünsüz, AY difton

and the K sound,

ve K sesi

is usually stressed in a sentence.

genellikle bir cümlede vurgulanır.

Make.

Yapmak.

Make.

Yapmak.

It has an up-down shape.

Yukarı-aşağı bir şekle sahiptir.

That’s the stressed shape of intonation.

Bu, tonlamanın vurgulu şeklidir.

Make.

Yapmak.

That’s different from:

Bu şundan farklı:

when, when, when,

ne zaman, ne zaman, ne zaman,

which was flatter in pitch and lower.

hangisi perdede daha düz ve daha alçaktı.

Make,

longer,

Daha uzun,

shape of stress,

stres şeklini

more clear.

daha net hale getirin.

Sentences:

Cümleler:

I’ll make you one.

Sana bir tane yapacağım.

Make. Make.

Yapmak. Yapmak.

It would make things easier.

İşleri kolaylaştırırdı.

Make. Make.

Yapmak. Yapmak.

Number 53.

53 numara.

Here, we have a beautiful reduction.

Burada güzel bir indirgeme var.

It’s the word ‘can’.

Bu 'yapabilirim' kelimesidir.

If ‘can’ is a main verb, then it’s not reduced.

Eğer 'can' bir ana fiil ise, o zaman indirgenmez.

Who can help tomorrow?

Yarın kim yardım edebilir?

I can.

Yapabilirim.

Also, it doesn’t reduce if it’s a noun:

Ayrıca, bir isim ise azalmaz:

a can of soup.

bir kutu çorba.

But most of the time, ‘can’ is a helping verb, not a main verb,

Ancak çoğu zaman 'can' bir ana fiil değil, yardımcı bir fiildir

and that means it reduces.

ve bu da azalttığı anlamına gelir.

We change a sound.

Bir sesi değiştiriyoruz.

Let’s go back to the example:

Örneğe geri dönelim:

Who can help tomorrow?

Yarın kim yardımcı olabilir?

I can.

Yapabilirim.

In the question:

Soruda:

Who can help tomorrow?

Yarın kim yardımcı olabilir?

‘Help’ is the main verb.

'Yardım' ana fiildir.

‘Can’ is the helping verb.

'Can' yardımcı fiildir.

Did you hear how I pronounced it?

Nasıl telaffuz ettiğimi duydun mu?

Who can help tomorrow?

Yarın kim yardım edebilir?

Who can help?

Kim yardım edebilir?

It’s no longer ‘can’, but ‘kn’.

Artık "yapabilirim" değil, "biliyorum".

Who can—

Kim yapabilir—

Who can help?

Kim yardım edebilir?

Short, flat, no vowel.

Kısa, düz, sesli harf yok.

We write it in IPA with the schwa.

IPA'da schwa ile yazıyoruz.

Kn, kn, kn.

Kn, kn, kn.

Try that.

Bunu dene.

Kn,

Kn,

who can help?

kim yardım edebilir?

I can see you.

Seni görebiliyorum. Ana fiil

‘See’

'gör'

the main verb, ‘can’ the helping verb.

, yardımcı fiil 'can'.

Kn, kn.

kn, kn.

I can, I can see you.

Yapabilirim, seni görebilirim.

That’s quite a reduction.

Bu oldukça büyük bir azalma.

Very common.

Çok yaygın.

Number 54: The word ‘like’.

54 Numara: "Beğenmek" kelimesi.

This word can be used lots of different ways, so it can be an adverb,

Bu kelime birçok farklı şekilde kullanılabilir, yani bir zarf,

a noun, or an adjective, which would mean it’s stressed,

bir isim veya bir sıfat olabilir, bu da vurgulu olduğu anlamına gelir

or it can be a preposition or conjunction,

veya bir edat veya bağlaç olabilir,

which means it will be a function word and is unstressed.

bu da bir işlev kelimesi olacağı ve vurgulanmadığı anlamına gelir. .

However, even when it’s unstressed,

Ancak, vurgusuz olduğunda bile,

this word does not reduce.

bu kelime azalmaz.

Let’s look at an example where it’s stressed.

Vurgulandığı bir örneğe bakalım.

I don’t like it.

hoşuma gitmedi

Like.

Beğenmek.

I don’t like it.

hoşuma gitmedi

Here, it’s stressed.

Burada stresli.

Like. Like.

Beğenmek. Beğenmek.

Up-down shape of stress.

Yukarı-aşağı stres şekli.

But what about this sentence?

Peki ya bu cümle?

He acted like nothing happened.

Hiçbir şey olmamış gibi davrandı.

He acted like—

like, like, lower in pitch, much faster.

Perdesi daha alçak, çok daha hızlıymış gibi davranıyordu.

He acted like nothing happened.

Hiçbir şey olmamış gibi davrandı.

He acted like nothing happened.

Hiçbir şey olmamış gibi davrandı.

Like.

Beğenmek.

Unstressed.

Gerilmemiş.

None of the sounds change so it doesn’t reduce,

Seslerin hiçbiri değişmediği için azalmaz,

but it’s pretty different from the stressed version.

ancak vurgulu versiyondan oldukça farklıdır.

Like,

gibi,

like.

gibi.

Like, like, like.

gibi, gibi, gibi.

One more example, and this is a really common use of the word.

Bir örnek daha ve bu, kelimenin gerçekten yaygın bir kullanımıdır.

We use this when we’re telling a story,

Bunu bir hikaye anlatırken,

something that happened to us,

başımıza gelen bir şeyi anlatırken

and we’re talking about what someone said or someone’s reaction.

ve birinin söylediklerinden veya tepkilerinden bahsederken kullanırız.

For example:

Örneğin:

Yesterday I saw Jim walking home from school,

Dün Jim'i okuldan eve yürürken gördüm

and I was like,

ve

“Do you need a ride?”

"Arabaya ihtiyacın var mı?"

And he was like, “No, I’m just going to walk.”

O da "Hayır, sadece yürüyeceğim" gibiydi.

I was like,

Ben gibiydim,

he was like,

she was like,

o gibiydi, o

gibiydi, sen gibiydin,

you were like,

like, like, like, like, like.

gibiydi, gibiydi, gibiydi.

All of these are examples of ‘like’ unstressed.

Bunların hepsi vurgusuz 'beğen' örnekleridir.

Number 55: Time.

55 Numara: Zaman.

Now this word, a noun, an adjective, a verb, is always a content word.

Şimdi bu kelime, bir isim, bir sıfat, bir fiil, her zaman bir içerik kelimesidir.

That means it will likely be stressed.

Bu, muhtemelen stresli olacağı anlamına gelir.

This is only the 6th word in this list so far that is always stressed.

Bu, bu listede şu ana kadar hep vurgulanan 6. kelimedir.

We’re on number 55.

55 numaradayız.

That’s crazy.

Bu çılgınca.

So if you thought every word you spoke needed to be clear and fully pronounced,

Yani, konuştuğunuz her kelimenin net ve tam olarak telaffuz edilmesi gerektiğini düşünüyorsanız,

I hope this series is helping to change your mind.

umarım bu seri fikrinizi değiştirmenize yardımcı olmuştur.

This word is pronounced with the True T, because it’s stressed,

Bu kelime True T ile telaffuz edilir, çünkü vurguludur

and it has the AI as in BUY diphthong, and don’t forget that M.

ve BUY diphthong'daki gibi AI'ya sahiptir ve M.

Time.

Time'ı unutmayın.

Lips have to come together.

Dudaklar bir araya gelmeli.

Time.

Zaman.

There is no case where the lips don’t come together for the M.

Dudakların M için bir araya gelmediği bir durum yok.

Always.

Her zaman.

Time, time.

Zaman zaman.

Crisp, clear True T, teeth come together for it:

Gevrek, berrak True T, bunun için dişler bir araya gelir:

ttt— time,

ttt— zaman,

up-down shape of stress.

yukarı-aşağı stres şekli.

Let’s look at a sentence.

Bir cümleye bakalım.

What time is it?

Saat kaç?

Time.

Zaman.

A noun.

İsim.

Or, you do sit ups for a minute, and I’ll time you.

Veya bir dakika oturun ve ben size zaman ayıracağım.

Time, time.

Zaman zaman.

There, it’s a verb, still stressed, same pronunciation.

Orada, bir fiil, hala vurgulu, aynı telaffuz.

Number 56: No.

Sayı 56: Hayır.

Another word, the seventh word, that will generally always be stressed.

Başka bir kelime, yedinci kelime, genellikle her zaman vurgulanacak.

There is not a case where it would usually reduce or be unstressed.

Genellikle azaldığı veya gerilmediği bir durum yoktur.

No. No.

Up-down shape:

No.

And please don’t ever forget the lip rounding that goes into this diphthong:

oohhh.

Hayır.

No.

Hayır.

No.

Hayır. Hiçbir

I have no idea.

fikrim yok.

He voted ‘no’ on the sugar tax.

Şeker vergisine 'hayır' oyu verdi.

No, no.

Hayır hayır.

That was a simple one, wasn’t it?

Bu basit bir şeydi, değil mi?

What about 57?

Peki ya 57?

57 is interesting.

57 ilginç.

The word ‘just’.

'Sadece' kelimesi.

It’s either an adjective or an adverb,

Bu ya bir sıfat ya da zarftır

and those are both content words, so it will generally be stressed.

ve bunların ikisi de içerik sözcükleridir, bu nedenle genellikle vurgulanır.

And for the most part, we don’t reduce stressed words.

Ve çoğunlukla, vurgulu kelimeleri azaltmıyoruz.

They’re important.

Onlar önemlidir.

We only reduce and say quickly the words that are a little less important, the function words.

Yalnızca biraz daha az önemli olan sözcükleri, işlev sözcüklerini azaltır ve hızlı bir şekilde söyleriz.

BUT.

ANCAK.

This word is interesting because it has a T,

Bu kelime ilginç çünkü bir T'si var

and T has its own set of funny rules.

ve T'nin kendine has komik kuralları var.

If you’ve seen many of my videos, you know them.

Videolarımın çoğunu gördüyseniz, onları biliyorsunuzdur.

I talk about the T pronunciations a lot.

T telaffuzları hakkında çok konuşurum.

If the T comes between two consonants,

T iki ünsüz arasına gelirse,

we often drop that T.

genellikle o T'yi düşürürüz.

Well, that’s a reduction.

Bu bir azalmadır.

Let me show you what I mean.

Sana ne demek istediğimi göstereyim.

When the word ‘just’ is followed by a word that starts with a consonant,

"Sadece" kelimesinin ardından ünsüzle başlayan bir kelime geldiğinde,

there is a good chance that a native speaker will drop the T,

anadili İngilizce olan birinin T harfini bırakıp

and just say: jus.

"jus" deme olasılığı yüksektir.

Jus’ instead of ‘just’.

'Sadece' yerine sadece'.

I just thought, why not?

Sadece düşündüm, neden olmasın?

Just, just, just thought.

Sadece, sadece, sadece düşündüm.

Just thought—

Sadece düşündüm...

just—

sadece...

The ST ending is followed by TH,

ST ekinin ardından TH gelir,

the T comes between two consonants,

T iki ünsüz arasına gelir,

we drop it:

onu bırakırız:

jus’ thought, just’ thought.

jus' düşündüm, sadece' düşündüm.

I just missed the bus.

Az önce otobüsü kaçırdım.

I just missed—

Sadece kaçırdım -

just missed the bus—

sadece otobüsü kaçırdım -

S-T-M, drop the T.

S-T-M, T'yi bırak.

Jus’ missed, jus’ missed, I just missed the bus.

Sadece kaçırdım, az önce kaçırdım, otobüsü kaçırdım.

Now, if ‘just’ is followed by a word that begins with a vowel or diphthong, don’t drop the T.

Şimdi, "sadece"nin ardından sesli harf veya iki ünlü ile başlayan bir kelime geliyorsa, T'yi düşürmeyin.

Just make it a light, True T.

Hafif, True T yapın.

For example,

Örneğin,

it’s just Alex.

bu sadece Alex.

Just Alex— just, tt, tt, just Alex.

Sadece Alex... sadece, tt, tt, sadece Alex.

It’s just Alex.

Sadece Alex.

Number 58, another word that reduces.

58 numara, eksilten başka bir kelime.

This one is a function word: him.

Bu bir işlev sözcüğüdür: onu.

And just like number 9, “have”,

Ve tıpkı 9 numara, "sahip",

number 16, “he”,

16 numara, "o",

number 23, “his”,

23 numara, "onun",

number 29, “her”,

29 numara, "her" gibi,

we often drop the H and link this to the word before.

genellikle H'yi bırakır ve bunu önceki kelimeye bağlarız.

For example, I gave him another one.

Örneğin, ona bir tane daha verdim.

Gave ‘im, gave ‘im, gave ‘im.

Verdim, verdim, verdim.

A very common reduction.

Çok yaygın bir azalma.

We do this with these function words that begin with an H.

Bunu H ile başlayan bu fonksiyon kelimeleri ile yapıyoruz.

Simply schwa-M.

Basitçe schwa-M.

Gave ‘im.

Verdim.

Gave ‘im.

Verdim.

Another example:

Başka bir örnek:

We want him to succeed.

Onun başarılı olmasını istiyoruz.

Want him, want him.

Onu iste, onu iste.

Wait, what’s happening to the T in ‘want’?

Bekle, 'istemek' içindeki T'ye ne oluyor?

I’m dropping the H,

so it doesn’t come between two consonants.

İki ünsüz arasına gelmesin diye H'yi atıyorum.

Well, we’ll find out soon,

Pekala, yakında öğreneceğiz

because that’s number 93 on the list of the 100 most common words in English.

çünkü bu, İngilizce'de en yaygın 100 kelime listesinde 93. sırada.

59: Know.

59: Bil.

You’re thinking, wait, we already did that.

Düşünüyorsun, bekle, bunu zaten yaptık.

That was number 56.

56 numaraydı.

Yes, but, different word.

Evet, ama farklı bir kelime.

‘No’ and ‘know’ are homophones.

'Hayır' ve 'bil' sesteş sözcüklerdir.

That’s right. That means they sound exactly the same,

Bu doğru. Bu,

even though they are two different words and they’re spelled differently.

iki farklı kelime olmalarına ve farklı hecelenmelerine rağmen tamamen aynı sesleri çıkardıkları anlamına gelir.

Know.

Bilmek.

Know.

Bilmek.

A verb. Usually stressed in a sentence.

Bir fiil. Genellikle bir cümlede vurgulanır.

N consonant, OH diphthong:

N ünsüz, OH diftong:

know.

bilin.

However, with really common phrases, we often make some reductions,

Bununla birlikte, gerçekten yaygın ifadelerle, "

like how ‘going to’ becomes ‘gonna’.

going to" ifadesinin "going to gonna" haline gelmesi gibi bazı kısaltmalar yaparız.

And with the really common phrase “I don’t know”,

Ve gerçekten yaygın olan “bilmiyorum” ifadesi ile

we make a reduction.

bir indirim yapıyoruz.

I dunno, I dunno, I dunno.

Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum.

And, this can sound like the last sound is not OH:

Ve bu, son ses OH değilmiş gibi gelebilir:

I dunno, I dunno, I dunno, I dunno, o, o, o, o, o, o.

Bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum, bilmiyorum, o, o, o, o, o, o.

It’s more like a quick ‘uh’ there.

Daha çok orada hızlı bir 'uh' gibi.

Certainly not: know, oh, oh, with a full and stressed OH diphthong.

Kesinlikle hayır: bil, oh, oh, tam ve vurgulu bir OH diphthong ile.

I don’t know.

Bilmiyorum.

Number 60,

60 numara,

the last word for this video, the word “take”.

bu video için son kelime, "al" kelimesi.

Usually a verb, sometimes a noun, it’s a content word.

Genellikle bir fiil, bazen bir isim, içerik sözcüğüdür.

And generally, it’s going to be stressed in a sentence.

Ve genel olarak, bir cümlede vurgulanacaktır.

Just like ‘time’,

Tıpkı 'zaman' gibi,

it’s a one-syllable stressed word that begins with a True T,

True T,

tt, AY, then the AY diphthong, and the K sound.

tt, AY, ardından AY diphtong ve K sesi ile başlayan tek heceli vurgulu bir kelimedir.

Take.

Almak.

Sentences:

Cümleler:

Can you take me there?

Beni oraya götürebilir misin?

Take, take, take.

Al, al, al.

Or, I need to take it back.

Ya da geri almam gerekiyor.

Take.

Almak.

Take.

Almak.

Take.

Almak.

Longer, up-down shape, more time, a stressed syllable.

Daha uzun, yukarı-aşağı şekil, daha fazla zaman, vurgulu bir hece.

Okay,

so, we’ve gotten through our first 60 words in the 100 most common words in English list.

Pekala, İngilizcedeki en yaygın 100 kelime listesindeki ilk 60 kelimemizi inceledik.

So far, there were only seven where I could say,

Şimdiye kadar, söyleyebileceğim sadece yedi tane vardı, zaten

never do we reduce any part of this word in any case.

bu kelimenin herhangi bir bölümünü asla azaltmıyoruz.

Wow!

Vay!

I expect as we keep going that we’ll get more content words, but let’s see!

Devam ettikçe daha fazla içerikli kelime alacağımızı umuyorum, ama bakalım!

Let’s keep going down this list of the 100 most common words in English,

İngilizce'deki en yaygın 100 kelimeden oluşan bu listeyi okumaya devam edelim,

studying the pronunciation, and I don’t mean the full official pronunciation,

telaffuzu inceleyelim ve tam resmi telaffuzu kastetmiyorum,

I mean how the word is actually used in a sentence in American English.

kelimenin Amerikan İngilizcesinde bir cümlede gerçekte nasıl kullanıldığını kastediyorum.

Look for the next installment in this series, coming soon.

Bu serinin bir sonraki taksitini bekleyin, çok yakında. Hepsi

That’s it, and thanks so much for using Rachel’s English.

bu kadar ve Rachel'ın İngilizcesini kullandığınız için çok teşekkürler.