An English Lesson about Marriage and a Q&A about Marriage with Bob and Jen

Hi, Bob the Canadian here.

Merhaba, Kanadalı Bob burada. Evlilikle ilgili

Welcome to this English lesson about marriage.

bu İngilizce dersine hoş geldiniz .

I'm here today with Jen the Canadian, my wife,

Bugün eşim Kanadalı Jen ile buradayım

and together, we are going to try and teach you

ve birlikte size evlilik hakkında konuşurken kullanabileceğiniz

a few English words and phrases

birkaç İngilizce kelime ve deyimi öğretmeye çalışacağız

that you would use when talking about marriage,

and at the same time, we're going to answer some questions

ve aynı zamanda,

that you submitted to us yesterday

dün

about us and about our marriage.

bize ve evliliğimiz hakkında gönderdiğiniz bazı soruları yanıtlayın.

(chiming music)

(zil sesi)

Well hey, welcome to this English lesson about marriage.

Pekala, evlilikle ilgili bu İngilizce dersine hoş geldiniz.

I want to thank all of you that sent us questions.

Bize soru gönderen herkese teşekkür etmek istiyorum. Bu ders boyunca mümkün olduğunca çok soruya

We will try to answer as many of them as possible

cevap vermeye çalışacağız

as we go through this lesson,

and as I answer each question,

ve ben her soruyu cevaplarken

and as Jen helps me to answer each question,

ve Jen her soruyu cevaplamama yardım ederken, yol boyunca

we will try to teach you a little bit

size biraz İngilizce öğretmeye çalışacağız

of English along the way.

.

So hey, the first set of questions

Hey,

that Jen and I are going to try and answer

Jen ve benim cevaplamaya çalışacağımız ilk soru grubu,

are questions about how we met

nasıl tanıştığımız

and how long we dated for before we got married.

ve evlenmeden önce ne kadar süredir çıktığımızla ilgili sorular .

The first question is from xabi riko35

İlk soru xabi riko35'ten

and the question is, "How, when, and where did you meet?"

ve soru "Nasıl, ne zaman ve nerede tanıştınız?"

Over to you Jen.

Sana göre Jen.

- Okay, I met Bob when we were both

- Tamam, Bob'la ikimiz de

at the same university.

aynı üniversitedeyken tanıştım. O

He was friends with my sister's boyfriend at the time,

zamanlar kız kardeşimin erkek arkadaşıyla arkadaştı,

so through my sister and that connection, we met, yeah.

bu yüzden kız kardeşim ve bu bağlantı aracılığıyla tanıştık, evet.

- Yeah, a few times, here and there.

- Evet, birkaç kez, şurada burada.

- Yeah. - We met here and there,

- Evet. - Orada burada tanıştık

and then eventually,

ve sonunda

did you ask me out or did I ask you out?

sen mi bana çıkma teklif ettin yoksa ben mi sana çıkma teklif ettim?

- Well, Bob rode a motorcycle at the time,

- Bob o sırada motosiklet kullanıyordu

and I wanted, I was, I asked you for a ride.

ve ben istedim, öyleydim, senden bir gezinti istedim.

- That's right, that's how it all started.

- Aynen öyle, her şey böyle başladı.

Question number two from wan c,

Wan C'den ikinci soru,

"Hi Jen, you are a lucky woman,"

"Merhaba Jen, sen şanslı bir kadınsın,"

you are a lucky, (Jen laughs)

şanslısın, (Jen güler)

(laughs) you are a lucky woman,

(gülüyor) sen şanslı bir kadınsın,

"how did you know he was your type?"

"onun senin tipin olduğunu nasıl anladın?" Senin

So, how did you know I was your type?

tipin olduğumu nasıl anladın?

- Well, I think first I thought you were kinda cute,

- Şey, sanırım önce senin biraz tatlı olduğunu düşündüm,

you (laughs). (Bob laughs)

sen (gülüyor). (Bob güler)

He was cute and he was funny, he made me laugh.

Sevimliydi ve komikti, beni güldürdü.

He just seemed like a nice guy,

İyi bir adama benziyordu,

so, I thought, "hey, I'm gonna ask him out for a ride."

ben de "hey, ona çıkma teklif edeceğim" diye düşündüm.

- Yeah, yep, I guess, I think I'm still kinda funny

- Evet, evet, sanırım, hala biraz komik olduğumu düşünüyorum

but I try my best. - You still make me laugh.

ama elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. - Beni hala güldürüyorsun.

- I do, yeah. - Yeah.

- Biliyorum, evet. - Evet.

- In fact, we've been laughing quite a bit,

-Aslında,

just trying to get this video started.

bu videoyu başlatmak için epeyce güldük.

(both laugh)

(ikisi de güler)

Question number three, Amanda Yap,

Üçüncü soru, Amanda Yap,

"how long were you together

"evlenmeden önce ne kadar süredir birlikteydiniz

"or dating before getting married?"

veya çıkıyordunuz?"

So, I'm actually having trouble remembering this,

Yani, aslında bunu hatırlamakta güçlük çekiyorum

but I think we dated for about five years?

ama sanırım beş yıldır çıkıyoruz?

- No. - How long did we date?

- Hayır - Ne kadar süredir çıktık?

Four years. - Three.

Dört yıl. - Üç.

- Three years. (Jen laughs)

- Üç yıl. (Jen güler)

We dated for about three years,

Yaklaşık üç yıl çıktık, işte böyle

see this is how it goes,

gidiyor,

when you get older, (laughs) you start to forget things.

yaşlanınca (gülüyor) bazı şeyleri unutmaya başlıyorsun.

Deekshansh Pathak, hi Deekshansh, has the next question.

Deekshansh Pathak , merhaba Deekshansh, sıradaki soruya geliyor:

"What's the one thing that you like the most

"

"about each other when you first met?

İlk tanıştığınızda birbirinizde "en çok "sevdiğiniz şey nedir? "

"Is it still the same after years of marriage?

Yıllar süren evlilikten sonra hala aynı mı?

"If not, what is it now?" (Jen laughs)

"Değilse, şimdi ne var?" (Jen güler)

Do you want me to go first? - Yeah, okay, you go.

Önce benim mi gitmemi istersin? - Evet, tamam, sen git.

- That's a good question. - That's a hard question.

- Bu iyi bir soru. - Bu zor bir soru.

- It's a good question though,

- Yine de güzel bir soru

I think. - It's a great question.

bence. - Bu harika bir soru.

- Yeah, so, I would say the same things

- Evet, o zaman

that I liked about Jen then, I still like now.

Jen hakkında sevdiğim şeyleri söylerdim , şimdi de seviyorum.

She's very beautiful, (Jen laughs)

O çok güzel, (Jen güler)

she's very intelligent.

çok zeki.

I think those were probably two of the things

Sanırım onunla ilk tanıştığımda onun

that I liked the most about her

hakkında en çok sevdiğim şeylerden ikisi muhtemelen bunlardı

when I first met her

and then she's a very funny person.

ve sonra çok komik biri.

So, she's just fun to be around.

Yani, etrafta olmak eğlenceli.

So, I would say, she was beautiful and intelligent

Bu yüzden, onun güzel ve zeki olduğunu söyleyebilirim

and then as I got to know her,

ve sonra onu tanıdıkça,

I found out that she was pretty funny too

onun da oldukça komik olduğunu öğrendim

and those three things are still pretty important right now.

ve bu üç şey şu anda hala oldukça önemli.

What about you, Jen?

Ya sen Jen?

- Well, I already said what I first liked,

- Şey, zaten ilk sevdiğim şeyi söyledim,

you were funny, - Yes.

komiktin, - Evet.

- Bob was just a really nice guy.

- Bob gerçekten iyi bir adamdı.

I just really had a sense

Gerçekten

that you were just a really nice guy

çok iyi bir adam olduğun

and that you would be very kind to me.

ve bana karşı çok nazik olacağın hissine kapıldım.

We had a lot of fun together,

Birlikte çok eğlendik,

I thought you were funny too

senin de komik olduğunu düşündüm

and Bob was really hardworking,

ve Bob gerçekten çalışkandı,

I like that. - Oh, yeah.

hoşuma gitti. - Ah evet.

- He was very responsible, you were a bit older than me.

- Çok sorumluluk sahibiydi, benden biraz büyüktün.

So, maybe, - Yeah.

Yani, belki, - Evet.

- I don't know but you still had

- Bilmiyorum ama yine de hoşuma giden

these very trustworthy qualities

bu çok güvenilir niteliklere sahiptin

that I liked. - Oh.

. - Ah.

- And I think you still have that.

- Ve bence buna hala sahipsin.

- Yeah. (both laugh)

- Evet. (ikisi de güler)

Thank you.

Teşekkürler.

So, the next set of questions has to do

Yani, bir sonraki soru dizisi ne zaman

with when we got married and our marriage in general.

evlendiğimiz ve genel olarak evliliğimiz ile ilgili.

First question is from Rafael Guadalupe Ortiz Vasquez,

İlk soru Rafael Guadalupe Ortiz Vasquez'den,

I hope I said your name right.

umarım adını doğru söylemişimdir.

"Is the word fiancé used for both the man

"Nişanlı kelimesi hem erkek

"and the woman who are just engaged?"

"hem de yeni nişanlanan kadın" için mi kullanılıyor?

So, I'll answer this one.

So, when Jen and I got engaged, I proposed to Jen.

So, I asked her to marry me

ben

and I gave her an engagement ring, and she said "yes."

ve ben ona bir nişan yüzüğü verdik ve "evet" dedi.

That's very, that was nice of you.

bu çok, çok naziksiniz.

(both laugh) And then after that,

(ikisi de güler) ve ondan sonra,

you would say that Jen was my fiancée

sen Jen'in benim nişanlım olduğunu söylerdin

and Jen would also say that I was her fiancé.

ve Jen de benim nişanlım olduğunu söylerdi. nişanlısı

So, it is the same word for both the man and the woman

Yani hem erkek hem de kadın için aynı kelime ve

and you would then say that we were engaged.

o zaman nişanlandık diyeceksiniz

So, there was a proposal, I gave Jen an engagement ring,

yani bir teklif vardı, Jen'e bir nişan yüzüğü verdim,

she became my fiancée, I became her fiancé

o benim nişanlım oldu, ben onun nişanlısı oldum.

and we were then engaged to be married.

ve daha sonra nişanlandık.

Oh! - This is my ring.

Ah! - Bu benim yüzüğüm.

- Oh, that is the ring.

- Oh, bu yüzük.

You can hold it right up to the camera.

Kameraya doğru tutabilirsiniz.

It might focus onto it

Odaklanabilir

but sometimes doesn't actually see it.

ama bazen onu gerçekten görmez.

- Does that work? - Yeah, I think

- Bu işe yarıyor mu? - Evet, bence

it's still focused on your face.

hala yüzünüze odaklanmış durumda.

Oh well. - It doesn't fit (laughs).

- Uymuyor (gülüyor).

- Yes. - Anymore.

It used to. - It used to.

- Evet. - Artık.

Eskiden öyleydi. - Eskiden öyleydi.

Kenny Fong has the next question,

Sıradaki soru Kenny Fong'da. ,

"what things or gifts do guests give the bride

"Düğünde konuklar geline ve damada ne gibi şeyler veya hediyeler verir

"and groom at a wedding?"

?"

So, on our wedding day,

Yani bizim düğün günümüzde

the day when you get married is called a wedding day.

evlendiğiniz güne düğün günü denir.

On our wedding day, people gave us many gifts.

Düğün günümüzde insanlar bize pek çok hediye verdiler.

They gave us things to use in the kitchen,

Bize mutfakta kullanmamız için eşyalar verdiler,

they gave us tools, what else did they give us?

aletler verdiler, başka ne verdiler?

- At that time, it was a lot of just house stuff.

- O zamanlar, pek çok ev eşyasıydı.

- Yeah, a lot of,

- Evet, bir sürü,

- Tools, like bedsheets, blankets,

- Çarşaf, battaniye gibi aletler,

- A clock. - A lot of kitchen stuff.

- Bir saat. - Bir sürü mutfak eşyası.

- A few lamps. - Lamps.

- Birkaç lamba. - Lambalar.

- A lot of kitchen stuff, so. - Yeah.

- Bir sürü mutfak malzemesi, yani. - Evet.

- That is a traditional gift

- Bu,

for a younger couple getting married.

evlenen genç bir çift için geleneksel bir hediyedir.

You would give them things that they can use immediately

Onlara

in their apartment or in their house.

dairelerinde veya evlerinde hemen kullanabilecekleri şeyler verirsiniz.

- But don't you think now it's a lot more gift cards?

- Ama şimdi çok daha fazla hediye çeki olduğunu düşünmüyor musun?

- Yes. - Money.

- Evet. - Para.

- I think people do give a lot more gift cards now.

- Bence insanlar artık çok daha fazla hediye çeki veriyor.

So, that the couple can go out and buy what they need later.

Böylece çift dışarı çıkıp ihtiyaçlarını daha sonra alabilir.

Next question is from Karla,

Sıradaki soru Karla'dan,

"do you remember your honeymoon?"

"balayınızı hatırlıyor musunuz?"

Do you remember our honeymoon? - I remember our honeymoon.

Balayımızı hatırlıyor musun? - Balayımızı hatırlıyorum.

- Yeah. - It wasn't very long.

- Evet. - Çok uzun değildi.

- No, I was already working.

- Hayır, zaten çalışıyordum.

So, I was on a break from school,

Okula ara vermiştim,

we got married during a break

tatilde evlendik

and then we went to Chicago.

ve sonra Chicago'ya gittik.

We went to the City of Chicago,

Chicago Şehri'ne gittik,

the weather wasn't great, was it?

hava harika değildi, değil mi?

- No (laughs). - No, it was very foggy.

- Hayır (gülüyor). - Hayır, çok sisliydi.

It wasn't actually super cold,

Aslında çok soğuk değildi,

it was kind of just miserable would be a good way to,

sadece sefil bir durumdu, bunun iyi bir yolu olurdu,

the honeymoon was great,

balayı harikaydı,

we enjoyed hanging out with each other

birbirimizle takılmaktan,

and going out to restaurants and all that stuff

restoranlara gitmekten ve tüm bu şeylerden zevk alırdık

but the city itself was, yeah, kind of just an,

ama şehrin kendisi, evet, Bir nevi,

I just remember it being, - Chicago is a great place.

sadece şöyle olduğunu hatırlıyorum, - Chicago harika bir yer.

- It's a great place (laughs) - We just,

- Harika bir yer (gülüyor) -

went at the wrong time

Yanlış zamanda gittik

and maybe not as prepared as we should have been

ve belki de olması gerektiği kadar hazırlıklı değildik

- Yes. - To really embrace all

- Evet. -

that Chicago has. - Yeah.

Chicago'nun sahip olduğu her şeyi gerçekten kucaklamak. - Evet.

We'd like to go back someday. - Yeah.

Bir gün geri dönmek isteriz. - Evet.

- Next question, Mr. Bauka says,

- Sıradaki soru, Bay Bauka,

"I'm 30 now and single,

"Artık 30 yaşındayım ve bekarım

"at what age did you and Jen get married?

" diyor, siz ve Jen kaç yaşında evlendiniz?

"Also, at what age

"Ayrıca,

"in Canada do people normally get married?"

Kanada'da insanlar normalde kaç yaşında evlenir?"

We got married in our 20s,

20'li yaşlarda evlendik,

so we were both in our 20s when we got married.

yani evlendiğimizde ikimiz de 20'li yaşlardaydık.

But the age in Canada

Ama Kanada'da

when people get married is slowly going up.

insanların evlenme yaşı yavaş yavaş yükseliyor.

It's probably late 20s, early 30s now

muhtemelen 20'li yaşların sonu, 30'lu yaşların başında

when people normally get married.

insanlar normalde evlendiklerinde.

Next question, Mila Polk,

Sonraki soru, Mila Polk,

"we usually wear a ring on the right-hand finger

"Biz genellikle sağ el parmağımıza bir yüzük takarız

"and when divorced we wear the same ring

"ve boşandığımızda aynı yüzüğü

"on the left-hand finger.

sol elimize takarız.

"Do you have the same tradition?

"Aynı geleneğe sahip misiniz?

"How long have you been married?

"Ne zamandır evlisiniz?

"We have been married for 46 years."

"46 yıllık evliyiz"

Oh, congratulations, that is a long time.

Oh, tebrikler, bu çok uzun bir süre. Sol elimin

We wear a ring on the ring finger on our left hand.

yüzük parmağına yüzük takıyoruz .

- This would be, - That's where,

- Bu olurdu, - Orası,

- It goes like this, right? - Yes, if it fits.

- Böyle gider, değil mi? - Evet, uygunsa.

- I just have to get it resized and I,

- Sadece yeniden boyutlandırmam gerekiyor ve ben,

once I started having kids, my,

çocuk sahibi olmaya başladığımda, benim,

I think my joints expanded

sanırım eklemlerim genişledi

and they don't fit

ve uymuyorlar

and I just haven't gotten it, - Yes.

ve ben de alamadım, - Evet.

- Redone, but, - Which is okay.

- Yeniden yapıldı, ama, - Hangisi sorun değil.

Generally farmers don't wear rings.

Genelde çiftçiler yüzük takmazlar.

Did you know that? - Yeah, I don't think

Bunu biliyor muydun? - Evet,

I would wear this, - Yeah.

bunu giyeceğimi sanmıyorum, - Evet.

- While I'm farming anyways. - 'Cause it gets dirty

- Zaten çiftçilik yaparken. - Çünkü kirlenir

and it might get wrecked, those kinds of things.

ve bozulabilir, bu tür şeyler.

Let's see here, do you, no we do not have a tradition

Burada bir bakalım, yok mu, yoksa

where you switch the ring if you are separated or divorced.

boşanmışsanız ya da ayrılmışsanız yüzüğü değiştirdiğiniz bir geleneğimiz yok.

We usually, if someone was to be divorced,

Biz genellikle, eğer biri boşanacaksa, kendi

they would just go their separate ways.

yollarına giderlerdi.

Sharon has the next question, "hello Bob and Jen,

Sharon'ın bir sonraki sorusu, "Merhaba Bob ve Jen,

"this topic caught my interest immediately

"bu konu hemen ilgimi çekti

"because I'm recently married,

" çünkü yakın zamanda evlendim,

"marrying someone who you love is wonderful

"sevdiğiniz biriyle evlenmek harika

"but somehow I feel a bit of fear

" ama bir şekilde kaybetmiş olabileceğimden biraz korkuyorum.

"that I may have lost a part of myself at the same time.

aynı zamanda kendimden bir parça.

"Can you relate to this kind of feeling?

"Bu tür bir duyguyla bağ kurabilir misin?

"If yes, how do you deal with it?

"Evet ise, bununla nasıl başa çıkıyorsun?

"If not, is there any advice for beginners like me?"

"Değilse, benim gibi yeni başlayanlar için herhangi bir tavsiye var mı?"

That's a deep question, that's a tough one.

Bu derin bir soru, bu zor bir soru.

- I, when we got married, you had a job and I didn't

- Ben evlendiğimizde senin bir işin vardı benim yoktu

and I think I, I think our hardest years

ve sanırım ben, sanırım

of being married were the first,

evli olduğumuz en zor yıllarımız ilkiydi,

- Yes. - The first one

- Evet. - İlki

and there's a couple other in there

ve orada birkaç tane daha var

but and I think I totally relate to what you say

ama ve sanırım söylediklerinizle tamamen ilgiliyim,

that I thought I lost a bit,

biraz kaybettiğimi düşündüm,

I left my university, I left my friends,

üniversitemi bıraktım, arkadaşlarımı bıraktım,

I didn't have a job, I don't know really who,

işim yoktu, yok. Gerçekten kim,

what I was gonna do.

ne yapacağımı bilmiyorum.

Like, I knew I wanted to teach

Mesela, öğretmek istediğimi biliyordum

but it was really, I think a difficult time.

ama gerçekten, sanırım zor bir zamandı.

What helped me was I actually ended up getting a job

Bana yardımcı olan şey, aslında bir iş bulmam

and then I was just really busy and life got busy.

ve sonra gerçekten meşgul olmam ve hayatın meşgul olmasıydı.

- That was a good answer. - Was that a good answer?

- Bu iyi bir cevaptı. - İyi bir cevap mıydı?

- Yeah. - I don't have a lot

- Evet. - Çok

of advice though. - I think it's good

fazla tavsiyem yok ama. - Bence

to be honest.

dürüst olmak güzel.

Well, my advice would relate to what you said

Pekala, tavsiyem,

that I think the first year of marriage can be really tough

evliliğin ilk yılının gerçekten zor olabileceğini

and I think you need to work hard together

ve bunu atlatmak için bir çift olarak birlikte çok çalışmanız gerektiğini düşündüğümü söylediğinizle ilgili

as a couple to get through it.

.

If there's, I mean, you're learning to live together.

Varsa, demek istediğim, birlikte yaşamayı öğreniyorsunuz. Eşyalarımız için banyodaki

We disagreed on who got to use what drawer

hangi çekmeceyi kimin kullanacağı konusunda anlaşamadık

in the bathroom for our stuff.

.

So, yes, it's always good

Yani, evet, ilk yıllarda sabırlı olmak her zaman iyidir

to just be patient during those first years.

.

- Time. - Yes.

- Time gets, with time, right? - Yes.

- Zaman. - Evet.

- Zaman zamanla geçer, değil mi? - Evet.

Next question from abdirahman mohamed

Abdirahman mohamed'den bir sonraki soru

"My question is in Canada,

"Kanada'da sorum şu,

"who pays the dowry, men or women?"

"çeyizi kim ödüyor, erkek mi kadın mı?"

So, generally in Canada there is no dowry.

Yani, Kanada'da genellikle çeyiz yoktur.

What usually happens in Canada is the parents of the bride,

Kanada'da genellikle gelinin ebeveynleri olur,

so Jen's parents and the parents of the groom,

yani Jen'in ebeveynleri ve Damadın anne babası,

who were my parents at the time,

o zamanlar benim annem babamdı, her

each shared in the cost of the wedding celebration.

biri düğün masraflarını paylaştı.Bazen

Sometimes parents will give their children a gift,

anne babalar çocuklarına hediye verirler,

sometimes the parents of the bride

bazen gelinin anne babası

and the parents of the groom

, damadın anne babası

but there's no traditional dowry in most Canadian weddings.

ama geleneksel çeyiz yoktur. çoğu Kanada düğünü. Bazı çevrelerde

There are still very traditional weddings

hala çok geleneksel düğünler var

in some circles where there might be

but generally it's just a celebration,

ama genellikle bu sadece bir kutlama,

both sets of parents try to help pay

her iki ebeveyn grubu da

for the celebration as much as they can.

ellerinden geldiğince kutlama için ödeme yapmaya çalışıyor.

So, do you have anything to add to that one?

Peki, ekleyeceğiniz bir şey var mı? o mu?

- No. - Next question,

- Hayır. - Sıradaki soru,

Vitalii Smirnov, "what is a common age

Vitalii Smirnov, "Kanada'da evlenmek için yaygın bir yaş nedir

"to get married in Canada?

?

"Is it common to marry in a church?

"Bir kilisede evlenmek yaygın mıdır?

"Do women sometimes ask the man to marry them?"

"Kadınlar bazen erkeğe kendileriyle evlenme teklif eder mi?"

So common age, I think we late 20s, early 30s,

Çok yaygın bir yaş, sanırım 20'lerin sonu, 30'ların başı, hatta

maybe even mid-30s at this point.

belki de bu noktada 30'ların ortası.

People are definitely older, - But people get married,

İnsanlar kesinlikle daha yaşlı, - Ama insanlar

all ages, right? - Yeah, yeah.

her yaşta evlenir, değil mi? - Evet evet.

I think so. - It's just

Bence de. - Sadece

when you meet the right person, you know?

doğru insanla tanıştığın zaman, anlıyor musun?

- Yeah and then, is it common to marry in a church?

- Evet, o zaman kilisede evlenmek yaygın mıdır?

Yes, depending on your religion.

Evet, dine bağlı olarak.

Many people do have a church wedding.

Birçok insanın kilise düğünü var.

- There's a lot more, like even just outdoor weddings and,

- Daha bir sürü şey var, hatta sadece açık hava düğünleri ve,

- Yes. - Don't you think?

- Evet. - Sizce de öyle değil mi?

I think that's changing a bit. - Yeah.

Bence bu biraz değişiyor. - Evet.

And more weddings like at a hotel

Ve elbette bir otelde veya başka bir mekanda olduğu gibi daha fazla düğün

or another venue, for sure. - Yeah.

. - Evet.

- And do women sometimes ask a man to marry them?

- Kadınlar bazen bir erkeğe kendileriyle evlenme teklif eder mi?

Yes, I think it's probably most common

Evet, bence

for a man to ask a woman,

bir erkeğin bir kadına sorması en yaygın olanıdır,

but it does happen the other way, I think.

ama bence tam tersi oluyor.

So, the next questions are about whether we fight or not.

Yani, sonraki sorular savaşıp savaşmayacağımızla ilgili.

First question is from Mahdi Alshammari.

İlk soru Mehdi Alshammari'den.

"Who makes the big important decisions

"Büyük önemli kararları kim veriyor

"and does Jen argue with you sometimes?"

"ve Jen bazen sizinle tartışıyor mu?"

(both laugh)

(ikisi de güler)

I think it depends on what the important decision is.

Bence bu önemli kararın ne olduğuna bağlı.

I think, first of all, we do argue.

Bence her şeyden önce tartışıyoruz.

Jen doesn't just argue with me, I argue with Jen.

Jen sadece sizinle tartışmıyor. ben, Jen ile tartışırım.

We do argue sometimes

Bazen tartışırız

but I think over the years we've gotten pretty good

ama bence yıllar geçtikçe

at discussing instead of arguing.

tartışmak yerine tartışma konusunda oldukça iyi hale geldik.

But I think the important decisions, it depends,

Ama bence önemli kararlar, Jen'in

if it's a farm decision about the flowers,

çiçeklerle ilgili bir çiftlik kararı olup olmadığına göre değişir.

Jen makes the decision.

karar.

If it's whether we need a new van,

Yeni bir minibüse ihtiyacımız olup olmadığı ise,

we usually talk about something like that together.

genellikle bunun gibi bir şeyi birlikte konuşuruz. Bu

If it's a decision about how to,

nasıl yapılacağına dair bir kararsa,

I'm just trying to think here, like,

burada sadece düşünmeye çalışıyorum, yani,

we talk about everything, - We talk it out.

her şey hakkında konuşuruz, - Konuşuruz .

- Pretty much. - Bob like to talk.

- Oldukça fazla. - Bob konuşmayı sever.

- Yeah. (Jen laughs)

- Evet. (Jen güler)

So, I don't like making decisions without first seeing,

Yani, görmeden karar vermeyi sevmem,

even if I know what I want to do, we usually do discuss it

ne yapmak istediğimi bilsem bile , genellikle tartışırız

and I will try to win Jen over to my side of the argument,

ve ben de denerim. Jen'i tartışmada benim tarafıma çekmek için,

but generally we share the decisions, I would say.

ama genel olarak kararları paylaşıyoruz , derdim.Bir

Next question, LASENtemara,

sonraki soru, LASENtemara, "

"how do you communicate

"when you have a big disagreement over something?"

bir konuda büyük bir anlaşmazlığınız olduğunda "nasıl iletişim kurarsınız?"

Yeah, that's a tricky one.

Evet, bu zor bir soru.

First of all, we're not perfect.

Her şeyden önce, biz mükemmel değiliz.

We are not a perfect couple.

Mükemmel bir çift değiliz.

We do argue, we do sometimes disagree on things

Tartışıyoruz, bazen bazı konularda fikir ayrılığına düşüyoruz

and, yes, so, - I think that we have,

ve evet, yani -

like, gotten more mature. - Yes.

Bence biraz daha olgunlaştık. - Evet.

- So I think if you had asked us this like

- Bence bunu bize

at the beginning of our marriage to now,

evliliğimizin başlangıcındaki gibi sorsaydın, anlaşamadığımız zamanlarda

I think that things are much more calmer

işler çok daha sakin olur diye düşünüyorum

when we disagree. - Yes.

. - Evet.

- I think that, like personally,

- Kişisel olarak,

I know I've matured a lot

in how I respond to you. - Yeah.

sana nasıl yanıt vereceğim konusunda çok olgunlaştığımı biliyorum. - Evet. Erkenden

I know early when we disagreed,

anlaşamadığımızı biliyorum,

I would want to resolve everything quickly

her şeyi hızlı bir şekilde çözmek isterdim

but Jen likes to have a lot of time to think about things.

ama Jen bir şeyler düşünmek için çok zamana sahip olmayı sever.

And then, usually, now when we disagree,

Ve sonra, genellikle, şimdi aynı fikirde olmadığımızda,

I know that Jen likes some time to think about things

Jen'in bir şeyler hakkında düşünmek için biraz zaman ayırmayı sevdiğini biliyorum

and she usually then is just way more able

ve genellikle o zaman bazı şeyleri çok daha iyi

to discuss things.

tartışabiliyor.

Okay, next section, kids (laughs).

Pekala, sıradaki bölüm çocuklar (gülüyor).

First question is from azot azotov.

İlk soru azotov'dan.

"Which of you decided to have so many children?"

"Hanginiz bu kadar çok çocuk sahibi olmaya karar verdiniz?"

(Jen laughs)

(Jen güler)

That's a good question, 'cause,

Bu iyi bir soru çünkü

- I think we both always wanted four.

- Bence ikimiz de hep dört tane istedik.

- Yes and then we ended up with five.

- Evet ve sonra beşle bitirdik.

- And then we had one more (laughs).

- Sonra bir tane daha yaşadık (gülüyor).

- Yeah. - I love babies.

- Evet. - Bebekleri seviyorum.

- Yes. - So, it's,

- Evet. - Yani,

I think I was quite happy having more babies.

sanırım daha fazla bebek sahibi olduğum için oldukça mutluydum.

- Yeah. - Like,

- Evet. - Şey,

- I think we both knew we were having more than three or four kids

- Sanırım ikimiz de üç veya dörtten fazla çocuğumuz olacağını biliyorduk

because we both grew up in families

çünkü ikimiz de bildiğiniz gibi ailelerde büyüdük

where you know, I have two brothers and two sisters,

, benim iki erkek ve iki kız kardeşim var,

Jen has a family that's a little bit bigger

Jen'in ailesi bundan biraz daha büyük

than that actually

and that was normal for us,

ve aslında Bu bizim için normaldi,

just to have brothers and sisters around.

etrafta erkek ve kız kardeşlerimizin olması.

So, for us the idea of family was, you know, mom, dad,

Yani, bizim için aile fikri , bilirsin, anne, babaydı,

I was gonna say mom, dad.

ben de anne, baba diyecektim.

Mom, dad and a few kids, maybe four or five.

Anne, baba ve birkaç çocuk, belki dört ya da beş.

So, we had four, things were going well,

Yani, dört kişiydik, işler iyi gidiyordu,

so, we had one more. (Jen laughs)

yani bir tane daha vardı. (Jen güler)

Next question is from Julia,

Sıradaki soru Julia'dan,

"do all your children have the same character traits?"

"Tüm çocuklarınız aynı karakter özelliklerine sahip mi?"

- No (laughs). - No (laughs).

- Hayır (gülüyor). - Hayır (gülüyor).

They are all very different.

Hepsi çok farklı. Elbette

They share some character traits, for sure.

bazı karakter özelliklerini paylaşıyorlar.

- Yeah. - But no,

- Evet. - Ama hayır,

they definitely don't have the same character traits.

kesinlikle aynı karakter özelliklerine sahip değiller.

- You want to sit down? - Siyoon M. says,

- Oturmak ister misin? - Siyoon M. şöyle diyor:

"is it a good thing to have a lot of kids around?

" Etrafta çok sayıda çocuğun olması iyi bir şey mi?

"Does it make it a little noisy?"

"Biraz gürültülü oluyor mu?"

Yeah, sometimes it's noisy. (Jen laughs)

Evet, bazen gürültülü oluyor. (Jen güler)

I, (laughs)-- - It's noisy a lot.

Ben, (gülüyor)-- - Gürültülü

- I like it quiet but whenever the kids are loud,

- Sessizliği severim ama ne zaman çocuklar gürültü yapsa,

either I, well usually I'm annoyed if they're loud,

ya ben, eh genellikle onlar gürültülüyse,

if I'm trying to get some work done

bazı işleri halletmeye çalışıyorsam sinirlenirim

but then I try to remind myself

ama sonra

that someday I'll be old and the house will be empty.

bir gün kendime şunu hatırlatmaya çalışırım Eski olacak ve ev boş olacak.

So, then I don't mind the noise as much.

Öyleyse gürültüyü o kadar umursamıyorum.

Next section, Jen, housework, chores and jobs.

Sonraki bölüm, Jen, ev işleri, ev işleri ve işler.

This is from Boris Ray, "who cooks the most?

Bu Boris Ray'den, "en çok kim yemek yapar?

"Who does the housework?

"Ev işlerini kim yapıyor?

"I guess Bob is a good man,

"Sanırım Bob iyi bir adam,

"so he doesn't let Jen do all the housework."

"bu yüzden bütün ev işlerini Jen'in yapmasına izin vermiyor."

(Jen laughs) - (laughs) So that's,

(Jen güler) - (güler) Yani,

- How do they know that? - I don't know,

- Bunu nereden biliyorlar? - Bilmiyorum,

this is a, this is, (Jen laughs)

bu bir, bu, (Jen güler)

a tricky one because, - It depends.

zor bir soru çünkü, - Duruma göre değişir.

I think it depends, - Yeah.

Bence değişir, - Evet.

- What season we're in. - Yeah.

- Hangi mevsimdeyiz. - Evet.

- So, especially like August and September, for sure

-Yani özellikle ağustos ve eylül gibi tabi

but even more anywhere from May to September,

ama daha çok her yerde mayıstan eylül ayına kadar

you do more cooking, I would say.

daha çok yemek yaparsın derdim.

- When you're busy with the flowers,

- Çiçeklerle meşgul olduğunuzda,

so the flower season's from April till October,

yani çiçek mevsimi Nisan'dan Ekim'e kadardır,

then I do more, I do more of the cooking for sure

o zaman ben daha çok yaparım, kesinlikle daha çok yemek yaparım

and then when we get to, you know,

ve sonra, bilirsiniz,

the October till about March or April,

Ekim'den Mart veya Nisan'a kadar,

then we kinda switch roles.

sonra rolleri değiştiririz.

We both, like when the kids need to go somewhere,

İkimiz de, çocukların bir yere gitmesi gerektiğinde,

we both drive them if they need to go somewhere.

bir yere gitmeleri gerektiğinde ikimiz de onları götürüyoruz.

Jen cleans the house more than me, but we do share that.

Jen evi benden daha çok temizliyor ama bunu paylaşıyoruz.

- And I, you don't do laundry. - I don't do laundry, no.

- Ve ben, sen çamaşır yıkamazsın. - Çamaşır yıkamam, hayır.

I can do laundry but I don't do laundry.

Çamaşır yıkayabilirim ama çamaşır yıkamam.

- He just doesn't do it. - Yeah.

- Sadece yapmıyor. - Evet.

- Which is fine. - I--

- Bu iyi. - Ben--

- Actually and our kids are old enough that they,

- Aslında ve çocuklarımız o kadar büyükler ki,

- Yes. - It's like a family,

- Evet. - Bir aile gibi,

- Yeah. - We all have jobs.

- Evet. - Hepimizin işi var.

- We all do dishes after supper.

- Akşam yemeğinden sonra hepimiz bulaşıkları yıkarız.

Although, sometimes I sneak out to finish editing a video.

Yine de bazen bir videoyu düzenlemeyi bitirmek için gizlice dışarı çıkıyorum.

- You're just busy, Bob's busy, so.

- Sen meşgulsün, Bob meşgul yani.

- Yeah. - He, we had more people

- Evet. - O, işi yapabilecek daha çok insanımız vardı

that can do the work.

.

Bob just does less right now

Bob şu anda daha az şey yapıyor

'cause he's trying to teach as well as do a YouTube channel.

çünkü hem öğretmeye hem de bir YouTube kanalı yapmaya çalışıyor.

- Yeah. - That's a lot of time.

- Evet. - Bu çok zaman.

So, that's fine. - Thanks, by the way.

Yani sorun değil. - Bu arada teşekkürler.

(Jen laughs) It's very helpful, so.

(Jen güler) Çok yardımcı oldu, yani.

(both laugh)

(ikisi de güler)

Okay, next section is on work and hobbies.

Pekala, bir sonraki bölüm iş ve hobiler üzerine.

Question is from Yoli Trejo,

Soru Yoli Trejo'dan,

"what does Jen do for a living?"

"Jen ne iş yapıyor?"

- Well, I flower farm right now

- Şu anda çiçek çiftliği yapıyorum

and I'm a stay-at-home mom,

ve yılın bir bölümünde evde oturan bir anneyim

like for part of the year.

. Eskiden

I used to teach

öğretmenlik yapardım

and then we just had some children

ve sonra birkaç çocuğumuz oldu

and it was just easier if one us was home

ve evde birimiz olursak daha kolaydı

and plus, I really loved farming already.

ve artı, zaten çiftçiliği gerçekten çok seviyordum.

- Yeah. - So, I continue,

- Evet. - O yüzden devam ediyorum,

I just every year make my farm a little bit bigger.

her yıl çiftliğimi biraz daha büyütüyorum.

- And Helen says, "were there any things, activities, plans

- Ve Helen "evlendikten sonra vazgeçmek zorunda kaldığın şeyler, faaliyetler, planlar

"or dreams that you had to give up after getting married?

" ya da hayaller var mıydı ?

"Did you ever regret it?

"Hiç pişman oldun mu?

"I remember Bob said once

" Bob'un bir keresinde

"that Jen you were a teacher too,

"Jen'in de bir öğretmen olduğunu" söylediğini hatırlıyorum,

"also I would like to ask Jen to participate

ayrıca Jen'den

"in one more video to talk about

"hakkında konuşmak için bir videoya daha katılmasını

"and to show us all her beautiful flowers."

" ve bize güzel çiçeklerini göstermesini istemek istiyorum. "

- I'll do that in August. - Yeah,

-Ağustos'ta yapacağım. -Evet,

we'll do that in August, that's a good idea.

Ağustos'ta yapacağız, bu iyi bir fikir. -Öğretmenlik

- I used to teach and I still miss it

yapardım ve hala özlüyorum

but when my flower season isn't busy,

ama çiçek mevsimim yoğun olmadığında

I can substitute teach.

öğretmenlik yerine geçebilirim.

So, when a teacher calls in sick, I go in

Yani, bir öğretmen hastalandığında içeri giriyorum ve

and I love that

bunu seviyorum

and then I still coach, I love coaching volleyball.

ve sonra hala koçluk yapıyorum, voleybol koçluğu yapmayı seviyorum.

- Yeah. - And playing volleyball.

- Evet. - Ve voleybol oynamayı.

(Jen laughs) - The next section is

(Jen güler) - Bir sonraki bölüm

on celebrations and anniversaries.

kutlamalar ve yıldönümleri üzerine.

Yafei Wang says,

Yafei Wang,

"do you celebrate your anniversary every year

"Yıldönümünüzü her yıl kutluyor musunuz

"and who is responsible for planning the activity?"

" ve etkinliği planlamaktan kim sorumlu?

We don't do anything crazy or amazing.

Çılgınca veya harika bir şey yapmıyoruz.

- No. - We do try to go away

- Hayýr. -

without the kids.

Çocuklarý almadan gitmeye çalýţýyoruz.

Not for our anniversary necessarily,

Yıldönümümüz için değil

but we do try to go to Niagara Falls

ama Niagara Şelalesi'ne

or somewhere else.

veya başka bir yere gitmeye çalışıyoruz.

We didn't go this year because of COVID-19.

Bu yıl covid-19 nedeniyle gidemedik.

We do try to go on a date if it's our anniversary,

Yıldönümümüzse, akşam yemeği için

even if it's just a simple go out quick for supper

basit bir dışarı çıkma olsa bile, bir randevuya gitmeye çalışıyoruz

but we don't do anything spectacular for that.

ama bunun için muhteşem bir şey yapmıyoruz.

- No, I think our favorite is dinner

- Hayır, bence en sevdiğimiz yemek

and walking around the mall. - Yeah.

ve alışveriş merkezinde dolaşmak. - Evet.

- I love, I don't know what,

- Seviyorum, ne bilmiyorum,

not really shopping, but I like,

pek alışveriş yapmıyorum ama seviyorum,

- Yeah. - Walking around

- Evet. - Etrafta dolaşmak

and looking at stuff. - Yeah.

ve bir şeylere bakmak. - Evet.

Next question from Connie,

Connie'den bir sonraki soru,

"where is the most unforgettable place

"

"you have ever been to with Jen?"

Jen ile şimdiye kadar gittiğiniz en unutulmaz yer neresi?"

Oh, I guess that's for me, isn't it?

Ah, sanırım bu benim için, değil mi? (

(Jen laughs) I would say,

Jen güler) derdim,

so Jen's, Jen had family that lived in British Columbia

yani Jen'in, Jen'in öyle bir ailesi vardı ki bir süre british columbia'da yaşadık

for a while and we would go out to visit

ve ziyarete giderdik

and British Columbia is a province in Western Canada.

ve british columbia batı kanada'da bir eyalet

It has mountains, it has, it's right on the Pacific Ocean,

dağları var, var, tam pasifik okyanusu üzerinde,

beautiful cities, so I really liked going there.

güzel şehirler, bu yüzden oraya gitmeyi çok sevdim.

We went about two or three times when we were a lot younger.

gittik biz çok daha gençken yaklaşık iki veya üç kez .

I got to go skiing in the middle of the summer once

Bir kez yazın ortasında dağlarda

because there was snow up on the mountains.

kar olduğu için kayak yapmaya gittim .

So that's, that would be my answer.

İşte bu, benim cevabım bu olurdu.

Next question from Keive Lau,

Keive Lau'dan sonraki soru,

"have you ever not bought any gifts for Jen

" Jen'e "

"for some important date like her birthday or anniversary?"

doğum günü veya yıl dönümü gibi önemli bir tarih için" hiç hediye almadın mı?

Jen and I don't actually give each other gifts,

Jen ve ben aslında birbirimize hediye vermiyoruz,

so, I don't know.

o yüzden bilmiyorum. Bu mu

Is that? - I actually,

? - Aslında,

I find it really hard to find a good gift for Bob.

Bob için iyi bir hediye bulmanın gerçekten zor olduğunu düşünüyorum.

So, I'm quite happy if he doesn't give me one

Yani, bana bir tane vermezse oldukça mutluyum

'cause then I feel like I don't need to give him one

çünkü o zaman ona bir tane vermeme gerek yokmuş gibi hissediyorum

and then the stress level is, - Yeah.

ve o zaman stres seviyesi, - Evet.

- There's just no stress about it.

- Bu konuda hiç stres yok.

So-- - The kids do give us gifts

Yani-- - Çocuklar bize hediyeler verir

but we don't generally give - Yeah.

ama biz genellikle vermeyiz - Evet.

- Each other gifts. - Yeah.

- Birbirinize hediyeler. - Evet.

- Maybe we should do that more,

- Belki bunu daha çok yapmalıyız,

maybe I should give you gifts sometime.

belki bir ara sana hediyeler vermeliyim.

So the next questions are about the secret

Sıradaki sorular

to a long marriage (laughs).

uzun bir evliliğin sırrı hakkında (gülüyor).

And by the way, we don't know the secret

Ve bu arada, sırrı bilmiyoruz

but we'll give you our advice as best as we can.

ama elimizden geldiğince size tavsiyemizi vereceğiz.

Mustafa Bayrak asks, "What makes a good spouse?"

Mustafa Bayrak, "İyi bir eş nasıl olunur?" diye soruyor.

assia touati says, "what's the secret

Assia Touati, “

"to keep the relationship successful?"

İlişkiyi başarılı tutmanın sırrı nedir?” diyen

Stella Park, "I want to ask you about the best way

Stella Park, “Eşinizle iyi bir ilişki sürdürmenin en iyi yolunu size sormak istiyorum” diyor

"to maintain a good relationship with your wife.

.

"I have been married for five years,

“Beş yıldır evliyim

"sometimes I argue with my husband

” diyor bazen.

"because of the trivial things.

Önemsiz şeyler yüzünden kocamla tartışırım.

"Please share your tips to keep a happy marriage."

" Mutlu bir evliliği sürdürmek için lütfen ipuçlarınızı paylaşın."

And Daniel Camargo, "hi Bob, what advice would you

Ve Daniel Camargo, "Merhaba Bob, sen

"and Jen give a newly married couple?"

ve Jen yeni evli bir çifte ne tavsiye edersiniz?"

Whoo, those are some big questions.

Vay canına, bunlar çok büyük sorular.

We answered some of these a little bit, earlier on.

Bunlardan bazılarını daha önce biraz cevaplamıştık.

- I think that, especially the last few years,

- Sanırım, özellikle sonuncusu Birkaç yıl,

when you've been sick and I think I learned that I need to,

sen hastayken ve sanırım buna ihtiyacım olduğunu öğrendiğimde,

(dog barks) put Bob first.

(köpek havlıyor) Bob'a öncelik veririm.

Like, if I take care of Bob,

Mesela, Bob'a bakarsam,

I think our marriage is happier

evliliğimiz daha mutlu oluyor

and I think it kind of goes back then,

ve sanırım eskiye dönüyor. sonra,

if I'm taking care of him,

eğer onunla ilgilenirsem,

he feels like he's able to take care of me and it,

benimle ve onunla ilgilenebileceğini hissediyor

and so instead of thinking of myself first

ve bu yüzden önce kendimi

and what I'm not getting, or what I'm frustrated with,

ve neyi elde edemediğimi ya da neye sinirlendiğimi düşünmek yerine,

I think that I think "well, what would make Bob's day better?

düşünüyorum. "Pekala, Bob'un gününü ne daha iyi yapar?

"How can I help him?" - Yeah.

"Ona nasıl yardımcı olabilirim?" - Evet.

- And for me, for me, that has really helped,

- Ve benim için, benim için gerçekten yardımcı oldu,

I feel like our relationship is

if I am mature enough to do that.

bunu yapacak kadar olgun olursam ilişkimizin böyle olduğunu hissediyorum.

I don't think when I was in my 20s

20'li yaşlarımdayken

I was always mature enough to get to look past myself.

her zaman kendimi geride bırakacak kadar olgun olduğumu düşünmüyorum.

- Yeah. - And think

- Evet. - Ve

about what you need.

neye ihtiyacın olduğunu düşün.

- I would agree because I think the fact

- Katılıyorum çünkü bence

that you farm and that happens in the summer

senin çiftçilik yapman ve bunun yaz aylarında olması

and I teach through the fall and winter and spring,

ve benim sonbahar, kış ve ilkbahar boyunca ders vermem,

that kind of moved us into this nice rhythm

bu bizi bu güzel ritme soktu.

where you take care of me and then I take care of you

sen

and I think that's been very helpful for us

ve ben bunun

to have to think about the other person a lot.

diğer kişi hakkında çokça düşünmek zorunda olmamızın bize çok yardımcı olduğunu düşünüyoruz.

I don't think there is a big secret.

Bence büyük bir sır yok.

I don't think Jen and I are always happy,

Jen ve benim her zaman mutlu olduğumuzu düşünmüyorum,

we are happy a lot,

çok mutluyuz

but we are not always happy. - Not always happy.

ama her zaman mutlu değiliz. - Her zaman mutlu değil.

I do think if you're looking for one secret though,

Yine de bir sır arıyorsanız, bunun

I would say it is what Jen said,

Jen'in söylediği şey olduğunu söyleyebilirim,

putting the other person first

diğer kişiyi ilk sıraya koymak

and then just valuing the marriage.

ve sonra sadece evliliğe değer vermek.

Like, just making this commitment

Mesela,

that you value being together

birlikte olmaya değer verdiğiniz

and you want to be together

ve birlikte olmak istediğiniz bu taahhüdü vermek

and sometimes, I always put it this way.

ve bazen, ben bunu her zaman bu şekilde ifade ederim.

I just think about what it's gonna be like when I'm old.

Sadece yaşlandığımda nasıl olacağımı düşünüyorum.

And when I'm old, I really want to be with Jen.

Ve yaşlandığımda gerçekten Jen'le birlikte olmak istiyorum.

So, if we're having a bad moment,

Yani, kötü bir an yaşıyorsak,

I sometimes think, "okay, I need to find a way

bazen "tamam,

"to get through this bad moment

bu kötü anı atlatmanın bir yolunu bulmalıyım

"because when I'm 70, I really want to be with Jen."

" çünkü 70 yaşıma geldiğimde gerçekten Jen'le birlikte olmak istiyorum diye düşünüyorum.

So, and yeah the fact that I was, I guess sick,

Yani ve evet, sanırım hastaydım,

I had heart surgery a couple years ago

birkaç yıl önce kalp ameliyatı oldum

and I'm a lot better now, by the way,

ve şimdi çok daha iyiyim, bu arada,

I'm 95% better (laughs).

%95 daha iyiyim (gülüyor).

That really made Jen and I reflect

Bu, Jen'le benim

and think a lot about what we meant to each other.

birbirimiz için ne ifade ettiğimiz hakkında çokça düşünmemize neden oldu.

So, next question from Rúben Nunes, this is about hobbies,

Rúben Nunes'tan bir sonraki soru , bu hobilerle ilgili,

we're switching to another section now.

şimdi başka bir bölüme geçiyoruz.

"What hobbies do you both have in common?

"İkinizin de ortak hobileri nelerdir?

"How have you brought up your children?

"Çocuklarınızı nasıl büyüttünüz?

"I mean, are there many rules?

"Yani, çok kural var mı?

"How strict are you?"

"Ne kadar katısın?" Biz

We're pretty strict, I think.

oldukça katıyız sanırım.

There's definitely, - You think so?

Kesinlikle, - Öyle mi düşünüyorsun?

- I don't know, we, there's definitely rules, okay?

- Bilmiyorum, bizim kesinlikle kurallarımız var, tamam mı?

There's bedtimes, there's supper time,

Yatma saatleri var. , akşam yemeği var,

there's kids have to be at the table.

çocukların masada olması gerekiyor. Biz akşam yemeği yerken

They're not allowed to have their phones

onların telefonlarını masada bulundurmalarına izin verilmiyor

at the table when we have supper.

.

They have to do their homework.

Ödevlerini yapmak zorundalar.

- They have to help out in the house.

- Ev işlerine yardım etmek zorundalar.

- They have to do chores in the house, yeah.

- Onlar ev işleri yapmak zorundayım , evet.

And then there was another part of the question here,

Ve sonra sorunun başka bir kısmı daha vardı,

we both read.

ikimiz de okuyoruz.

I think that's one hobby we share.

Sanırım bu paylaştığımız bir hobi. İkimiz de

We both read and we both like to,

okuyoruz ve ikimiz de okumayı seviyoruz,

Jen and I both exercise.

Jen ve ben ikimiz de egzersiz yapıyoruz.

I walk primarily, Jen walks and does workout.

Yürüyorum öncelikle Jen yürür ve egzersiz yapar.

So, we do like to stay healthy,

Bu yüzden sağlıklı kalmayı seviyoruz, bu

which is kind of a hobby.

bir tür hobi.

Yipin Bear, "how do you keep a sense of freshness

Yipin Bear, "Bu kadar uzun süredir evli olduğunuzdan beri aranızda tazelik duygusunu nasıl "tutabiliyorsunuz"

"between each other since you have been married

"for such a long time?

zaman?

"What do you think is the most effective way

"

"to maintain a good marriage?"

İyi bir evliliği sürdürmenin en etkili yolu sizce nedir?"

I don't know, I just, (Jen laughs)

Bilmiyorum, ben sadece (Jen güler)

in some ways, the, it's 'cause we're just,

bazı açılardan, çünkü biz sadece,

we're already a boring old couple.

biz zaten biriz sıkıcı yaşlı bir çift.

We just really like hanging out together,

Birlikte takılmayı gerçekten seviyoruz,

so we're not always looking for ways to make things fresh.

bu yüzden her zaman işleri taze yapmanın yollarını aramıyoruz.

- I think we are both quite comfortable doing nothing.

- Bence ikimiz de hiçbir şey yapmamaktan oldukça rahatız. -

- Yes. - Like, we live

Evet. - Sanki

in the middle of nowhere kind of.

hiçliğin ortasında yaşıyoruz Bir nevi.

And we're very happy not doing a lot of stuff.

Ve pek çok şey yapmadığımız için çok mutluyuz.

- Yes. - Though I think

- Evet. - Bunun önemli olduğunu düşünmeme rağmen,

it's important to,

I don't know what the rule,

kuralın ne olduğunu bilmiyorum,

so there's different rules,

yani farklı kurallar var,

like once a month, or once every other month,

ayda bir ya da iki ayda bir gibi Ay,

go out on a, like a date. - A date together, yeah.

randevu gibi bir yere çıkıyoruz. - Birlikte bir randevu, evet.

- I think that's really fun.

- Bence bu gerçekten eğlenceli.

And even if it's just, we're go out.. somewhere

Ve sadece bile olsa, dışarı çıkıyoruz..

in another town and go for a walk

başka bir kasabada bir yere ve yürüyüşe çıkıyoruz

and out for supper or ice cream and,

ve dışarı çıkıyoruz. akşam yemeği ya da dondurma ve,

- Yeah. - But, I like that.

- Evet. - Ama bunu beğendim.

- Yeah I do too. (both laugh)

- Evet, ben de. (ikisi de güler)

Last question about later in life,

Hayatın ileriki dönemleriyle ilgili son soru, Bu Adamla

Learn American English with this Guy, hi Brent,

Amerikan İngilizcesi öğrenin , merhaba Brent,

thanks for the question.

soru için teşekkürler.

"One day all of the children will be out of the house,"

"Bir gün tüm çocuklar evin dışında olacak",

so that's called an empty nest in English, by the way,

bu arada buna İngilizce'de boş yuva denir,

"how do you and Jen envision your lives

"evliliğin bu aşamasında Jen ve siz hayatınızı nasıl tasavvur ediyorsunuz

"in that phase of marriage?"

?"

We love our children. - I love my kids.

Çocuklarımızı seviyoruz. - Çocuklarımı seviyorum.

- We love that they're growing up

- Büyüdüklerini seviyoruz

and we do some days look forward to them moving out,

ve bazı günler taşınmalarını dört gözle bekliyoruz,

most days we are just super happy they're here

çoğu gün burada oldukları için çok mutluyuz

but life does change.

ama hayat değişiyor.

So, I think we'll just visit our kids a lot.

Bu yüzden çocuklarımızı sık sık ziyaret edeceğimizi düşünüyorum.

We might travel a little more.

Biraz daha gezebiliriz.

We have not traveled a lot.

Çok seyahat etmedik.

How do you see things changing?

İşlerin değiştiğini nasıl görüyorsun?

- I think I will, I know I put my thumbs up

- Sanırım yapacağım, biliyorum baş parmağımı kaldırdım

but I will miss my kids.

ama çocuklarımı özleyeceğim.

I love the stage we're at right now.

Şu anda bulunduğumuz aşamayı seviyorum.

- Yeah. - I love,

- Evet. - Seviyorum,

I love having them around the supper table,

yemek masasının etrafında olmalarına bayılıyorum,

I love the noise in the house

evdeki gürültüye

and the constant, there's always someone around.

ve sürekli olmaya bayılıyorum, etrafta her zaman birileri var.

So, I hope that they don't live too far away.

Bu yüzden umarım çok uzakta yaşamazlar.

I think that we will, as much as they want us,

Bizi ne kadar isterlerse istesinler,

we'll visit them or have them over

onları ziyaret edeceğiz ya da ağırlayacağız

and then I think we'll do, I'm not a huge traveler,

ve sonra yapacağımızı düşünüyorum, pek gezgin değilim

but I do think there's some places

ama bence

that we have never been able to go to

hiç gitmediğimiz yerler var. gitmek istediğimiz yere gidebildik

that we would like to go to

and then I think we'll still farm.

ve sonra sanırım hala çiftçilik yapacağız.

- Yeah, definitely. - I think it's healthy

- Evet kesinlikle. - Bence

to farm. - Yeah, we don't plan

çiftçilik yapmak sağlıklı. - Evet,

necessarily to retire.

emekli olmayı planlamıyoruz.

We would like to stay healthy.

Sağlıklı kalmak isteriz.

I would like to do YouTube for a very long time

Çok uzun bir süre YouTube yapmak istiyorum

and Jen would like to grow flowers for a very long time.

ve Jen çok uzun bir süre çiçek yetiştirmek istiyor.

So, we will probably semi-retire someday

Yani, muhtemelen bir gün yarı emekli olacağız

but not anytime soon. - No.

ama yakın zamanda değil. - Hayýr.

- Well, hey, I'm just gonna wrap this up.

- Pekala, hey, bunu toparlayacađým.

Thank you so much for watching this video,

Bu videoyu izlediğiniz için çok teşekkür ederim,

it was a little longer than expected.

beklediğimden biraz daha uzun oldu. Burada sonuna kadar gelip

I'm not sure if you've made it all the way to the end here,

gelmediğinden emin değilim , videoda benimle

thank you Jen, for being

olduğun için teşekkürler Jen

on the video with me. - You're welcome.

. - Rica ederim.

- I'm Bob the Canadian,

- Ben Kanadalı Bob,

this was less of an English lesson

bu bir İngilizce dersi olmaktan çok

and more of a time to just hang out with Jen and I,

Jen ve ben ile takılmak için daha çok bir zamandı,

so thank you, thanks for all your questions.

bu yüzden teşekkürler, tüm sorularınız için teşekkürler.

Again, I do apologize that we only were able

Sadece

to answer a few.

birkaçını cevaplayabildiğimiz için tekrar özür dilerim. 200 soru cevaplasaydık

Imagine how long the video would be

video ne kadar uzun olurdu düşünün

if we had answered 200 questions,

,

it would have been hours long.

saatler sürerdi.

So, hopefully this was a benefit to you

Umarım bu sizin için bir fayda olmuştur

and thanks again for watching.

ve izlediğiniz için tekrar teşekkürler.

So, bye. - Bye!

O zaman görüşürüz. - Hoşçakal!