American Culture: Are Americans Rude?

Hi everyone. I'm Jennifer from English with  Jennifer. I don't travel much these days, but I've  

Herkese selam. Ben English with Jennifer'dan Jennifer. Bugünlerde pek seyahat etmiyorum ama

been abroad. There were a couple of times when I  was embarrassed by the behavior of other Americans  

yurt dışında bulundum. Yabancı bir ülkedeki diğer Amerikalıların davranışlarından utandığım birkaç kez oldu

in a foreign country. I remember one time in  Moscow there was a group of American tourists  

. Bir keresinde Moskova'da baleye gitmeye hazır bir grup Amerikalı turist olduğunu hatırlıyorum

ready to go to the ballet. I wasn't with them,  and I was happy not to be associated with them  

. Onlarla değildim ve iki nedenden dolayı onlarla ilişkim olmadığı için mutluydum

for two reasons. First, they were loud. They were  speaking in English just a bit too loudly. Second,  

. Birincisi, gürültülüydüler. Biraz fazla yüksek sesle İngilizce konuşuyorlardı. İkincisi,

not all of them were dressed nicely in a  way that I thought was appropriate for the  

hepsi tiyatro için uygun olduğunu düşündüğüm şekilde güzel giyinmemişti

theater. In my mind, attending live theater  events is different from going to the movies.  

. Bence canlı tiyatro etkinliklerine katılmak, sinemaya gitmekten farklı.

I may go to the movies in jeans and sneakers,  but when I go to the ballet or musical,  

Sinemaya kot pantolon ve spor ayakkabıyla gidebilirim ama baleye veya müzikale gittiğimde

I dress up. Please don't assume that Americans are  rude or that we intend to cause offense. I'd like  

şık giyinirim. Lütfen Amerikalıların kaba olduğunu veya gücendirmek niyetinde olduğumuzu düşünmeyin.

to tell you eight things that may make Americans  look rude, but our hearts are in the right place.

Size Amerikalıları kaba gösterebilecek sekiz şey söylemek isterdim ama kalplerimiz doğru yerde.

Americans dress casually, sometimes maybe too  casually. I don't think it's classy to go to  

Amerikalılar gelişigüzel, bazen fazla rahat giyinirler.

the theater in jeans and sneakers, but here in  the States no one is going to stop you or say  

Tiyatroya kot pantolon ve spor ayakkabılarla gitmenin şık olduğunu düşünmüyorum ama burada, Amerika'da kimse sizi durdurmayacak veya

anything. Personally, I don't go grocery  shopping in pajama bottoms and slippers,  

bir şey söylemeyecek. Şahsen ben pijama altı ve terlikle market alışverişine gitmem

but others do. This isn't about trying to shock  people with our casual clothing. It's a matter of  

ama diğerleri gider. Bu, gündelik kıyafetlerimizle insanları şok etmeye çalışmakla ilgili değil . Bu bir

feeling comfortable. Americans value comfort  and convenience. Americans don't expect a long,  

rahat hissetme meselesidir. Amerikalılar rahatlığa ve rahatlığa değer verir. Amerikalılar

truthful answer to the question,  "How are you?" We usually ask,  

"Nasılsın?" sorusuna uzun ve doğru bir yanıt beklemiyorlar. Genellikle

"How are you?" not because we're genuinely  interested, but because it's social etiquette.  

"Nasılsın?" gerçekten ilgilendiğimiz için değil , sosyal görgü kuralları olduğu için.

The question is part of how we greet each other.  It's meant to be a quick exchange of words.  

Soru, birbirimizi nasıl selamladığımızın bir parçası. Hızlı bir kelime alışverişi olması gerekiyordu.

Americans don't usually expect an in-depth answer  to "How are you?" or any of its variations:  

Amerikalılar genellikle "Nasılsın?" sorusuna derinlemesine bir yanıt beklemezler. veya varyasyonlarından herhangi biri:

How are you doing? How's it  going? How have you been?  

Nasılsın? Nasıl gidiyor? Görüşmeyeli nasılsın?

Typical responses to "How are you?"  are light, short, and positive:  

"Nasılsın?" sorusuna verilen tipik yanıtlar. hafif, kısa ve olumlu:

Good. Great. Couldn't be better. Not  bad. And then we tag on, "And you?"  

İyi. Harika. Daha iyi olamazdı. Fena değil. Ve sonra etiketliyoruz, "Ya sen?"

Again, we're not going to  wait around for a long answer.  

Yine uzun bir cevap beklemeyeceğiz.

At the checkout line in the grocery store, this  two-way exchange can be over in three seconds.  

Marketteki ödeme sırasında, bu iki yönlü alışveriş üç saniye içinde bitebilir.

With close friends on a bad day, we may skip  the white lies and stick closer to the truth.  

Kötü bir günde yakın arkadaşlarımızla beyaz yalanları atlayabilir ve gerçeğe daha yakın olabiliriz.

If a friend asks, "How are you?" I could say,  "Uh, could be better. It feels like a Monday."  

Bir arkadaş "Nasılsın?" "Ah, daha iyi olabilir. Pazartesi gibi geliyor" diyebilirim.

Also, in a casual setting, we might speak frankly  with someone in customer service, but then it's  

Ayrıca, rahat bir ortamda, müşteri hizmetlerinden biriyle açık sözlü konuşabiliriz, ancak o zaman bu

with humor. If they ask, "How are you?" I could  say, "Uh, honestly, I wish I'd stayed in bed."  

mizahla olur. "Nasılsın?" "Dürüst olmak gerekirse, keşke yatakta kalsaydım" diyebilirdim.

The cashier, the server, the store assistant may  laugh and reply, "Me too." Americans don't always  

Kasiyer, garson, mağaza görevlisi gülebilir ve "Ben de" diyebilir. Amerikalılar her zaman

say "please." When we make requests, we often ask  questions and our voice rises so that we sound  

"lütfen" demezler. İstekte bulunduğumuzda, genellikle sorular sorarız ve

less demanding. Can you help me? Would you mind  moving over? Could I have a tuna fish sandwich?

daha az talepkar görünmek için sesimizi yükseltiriz. Bana yardım eder misiniz? Taşınmanızın bir sakıncası var mı ? Ton balıklı sandviç alabilir miyim? Bu tür taleplerde

We may not consistently use "please" in  such requests. To our ears, the question  

sürekli olarak "lütfen" ifadesini kullanmayabiliriz . Bize göre soru

is already polite. We're not ordering  someone to do something; we're asking.

zaten kibar. Birine bir şey yapmasını emretmiyoruz; soruyoruz

Americans value and protect their personal  space. If you step in to speak to an American,  

Amerikalılar kişisel alanlarına değer verir ve bunları korur . Bir Amerikalıyla konuşmak için devreye girerseniz

they may take a step back. We may stand closer to  friends and family, but in general, we don't get  

geri adım atabilirler. Arkadaşlarımıza ve ailemize daha yakın olabiliriz , ancak genel olarak

in each other's space. With Americans, you want  to stand just a bit more than an arm's length away  

birbirimizin alanına girmeyiz. Amerikalılar söz konusu olduğunda, konuştuğunuz kişiden bir kol mesafesinden biraz daha uzakta durmak istersiniz

from the person you're speaking to. This goes  for sitting too in a public space. Imagine a  

. Bu, kamusal bir alanda oturmak için de geçerlidir.

long bench. I'm sitting on one end. There's no  one else. You can sit on the other end, but not  

Uzun bir bank düşünün. Ben bir ucunda oturuyorum. Başka kimse yok. Diğer uca oturabilirsin ama

directly next to me. That's too close. I'll feel  uncomfortable and probably get up and leave.

doğrudan yanıma oturamazsın. Bu çok yakın. Kendimi rahatsız hissedeceğim ve muhtemelen kalkıp gideceğim.

Only in a crowded setting or where few seats  are available do we sit close to a stranger.  

Yalnızca kalabalık bir ortamda veya az sayıda koltuğun müsait olduğu yerlerde bir yabancıya yakın otururuz.

The other day, T was waiting for my car, and  there was one bench designed for two people.  

Geçen gün T arabamı bekliyordu ve iki kişi için tasarlanmış bir bank vardı.

Another woman was already  sitting there. Before I sat down,  

Başka bir kadın zaten orada oturuyordu. Oturmadan önce

I asked if it was okay, "Would you  mind if I shared the bench with you?"  

sakıncası olup olmadığını sordum, " Seninle aynı koltuğu paylaşmamın sakıncası olur mu?"

And also in the age of COVID, I tagged on that I  was vaccinated and boosted. She readily agreed.  

Ayrıca COVID çağında, aşılandığımı ve güçlendiğimi etiketledim. Hemen kabul etti.

Among friends, it's acceptable to ask for separate  checks at a restaurant or to split the bill.  

Arkadaşlar arasında, bir restoranda ayrı çekler istemek veya hesabı bölmek kabul edilebilir.

It may not necessarily be an even split,  as in 50/50. Usually I pay for my food  

50/50'de olduğu gibi eşit bir bölünme olmayabilir. Genellikle yemeğimin parasını ben öderim

and you pay for yours. In American culture, you  can offer to treat a friend to lunch or to dinner  

ve siz de sizinkini ödersiniz. Amerikan kültüründe, özel bir durumda bir arkadaşınıza öğle veya akşam yemeği ısmarlamayı teklif edebilirsiniz

on a special occasion, but even then,  your friend may offer to pay the tip.

, ancak o zaman bile arkadaşınız bahşişi ödemeyi teklif edebilir.

Asking for separate checks or splitting  the bill isn't done because we're cheap or  

Ayrı çekler istemek veya faturayı bölmek, ucuz olduğumuz veya

that we don't want to be generous. It's  more about our concept of what's fair.

cömert olmak istemediğimiz için yapılmaz. Daha çok neyin adil olduğuna dair konseptimizle ilgilidir.

Americans usually make eye contact when we speak.  Even when two people are not equal in status,  

Amerikalılar konuşurken genellikle göz teması kurarlar. İki kişi eşit statüde olmasa bile

maintaining eye contact is considered respectful.  

göz teması kurmak saygılı kabul edilir.

If we're not looking at someone when they  speak to us or when we're speaking to them,  

Bizimle konuşan veya onlarla konuşurken birine bakmıyorsak,

we can come across as bored, distracted,  nervous, or even dishonest, so don't think  

sıkılmış, dikkati dağılmış, gergin ve hatta dürüst olmayan biri gibi görünebiliriz.

that a direct look in your eyes is a challenge.  For Americans, eye contact is a positive thing.

meydan okuma. Amerikalılar için göz teması olumlu bir şeydir.

Americans may show up fashionably late to  a party. Of course, for appointments like a  

Amerikalılar modaya uygun olarak bir partiye geç gelebilir . Elbette

job interview or a visit to the doctor, we know  that punctuality is important. In those cases,  

iş görüşmesi veya doktor ziyareti gibi randevularda dakikliğin önemli olduğunu biliyoruz. Bu durumlarda,

it's not even a matter of showing up on time.  You probably want to get there a little early.  

zamanında gelme meselesi bile değildir. Muhtemelen oraya biraz erken varmak istersiniz.

But in some social situations, there really  isn't a set time that you have to arrive.  

Ancak bazı sosyal durumlarda, gelmeniz gereken belirli bir zaman yoktur.

If you're invited to a large dinner party in the  U.S., don't show up early. Your host may not be  

ABD'de büyük bir akşam yemeği partisine davet edildiyseniz erken gitmeyin. Ev sahibiniz

ready for guests. You can show up five to ten  minutes late. That's okay. That's fashionably  

konuklar için   hazır olmayabilir. Beş ila on dakika geç gelebilirsiniz. Sorun yok. Bu modaya uygun bir şekilde

late. Don't show up 15 or 20 minutes late or even  30. That can be rude. Your host has planned to  

geç. 15 veya 20 dakika, hatta 30 dakika geç gelmeyin. Bu kaba olabilir. Ev sahibiniz

serve dinner by a certain time. Truthfully, not  every American shares the same understanding of  

belirli bir saatte akşam yemeği sunmayı planlamıştır. Doğrusu, her Amerikalı

"fashionably late," but we generally agree  that being early or very late isn't good.  

"modaya göre geç kalma" konusunda aynı anlayışı paylaşmıyor, ancak erken veya çok geç kalmanın iyi olmadığı konusunda genel olarak hemfikiriz. Saati

I suggest arriving 5 to 10 minutes past the  hour. Others may say up to 15 minutes is okay.  

5 ila 10 dakika geçe gelmenizi öneririm . Diğerleri 15 dakikaya kadar tamam diyebilir. Daha

For a smaller party, I wouldn't arrive later  than 15 minutes, not without a sincere apology.  

küçük bir parti için samimi bir özür dilemeden 15 dakikadan sonra varmam.

So, if you invite an American to dinner, the  American might arrive a little after seven.  

Yani, bir Amerikalıyı akşam yemeğine davet ederseniz, Amerikalı yediyi biraz geçe gelebilir.

Please know this is common and acceptable  in our culture. Of course, we know if we're  

Lütfen bunun kültürümüzde yaygın ve kabul edilebilir olduğunu bilin . Elbette,

really running behind, we should call or  text -- or at least most of us know this.  

gerçekten geride kalıyorsak aramamız veya kısa mesaj göndermemiz gerektiğini biliyoruz -- veya en azından çoğumuz bunu biliyoruz.

Americans like to personalize their possessions.  

Amerikalılar eşyalarını kişiselleştirmeyi severler.

We like to label things, and sometimes it's just  practical. For example, at the office, if a lot  

Bir şeyleri etiketlemeyi severiz ve bazen bu sadece pratiktir. Örneğin, ofiste, birçok

of people bring their lunch and keep it in the  same refrigerator, I don't want someone to take  

kişi öğle yemeğini getirir ve aynı buzdolabında tutarsa, birinin

my bag or my drink by mistake, so I write my name  on things. We label to make it clear: that's mine.  

yanlışlıkla çantamı veya içeceğimi almasını istemem, bu yüzden eşyaların üzerine adımı yazarım. Açıklığa kavuşturmak için etiketliyoruz: bu benim.

I write my children's initials on their water  bottles for school for the same reason -- so that  

Çocuklarımın baş harflerini okul için su şişelerine aynı nedenle yazıyorum -- böylece

the bottles don't get mixed up. But seeing our  name on things can give us pride and pleasure.  

şişeler karışmasın. Ancak bazı şeylerde adımızı görmek bize gurur ve zevk verebilir.

I got this mug as a gift many years ago. I like it  because it has my name on it and it looks pretty.  

Bu kupayı yıllar önce hediye olarak almıştım. Beğendim çünkü üzerinde benim adım var ve güzel görünüyor.

Personalized items make us feel special, but  I admit Americans can go overboard with this  

Kişiselleştirilmiş ürünler bize kendimizi özel hissettirir, ancak Amerikalıların bu uygulamada aşırıya kaçabileceğini kabul ediyorum

practice. We have personalized mugs, key chains,  backpacks, bathrobes, towels, you name it. Well,  

. Kişiselleştirilmiş kupalarımız, anahtarlıklarımız, sırt çantalarımız, bornozlarımız, havlularımız var, adını siz koyun.

with bathrobes and towels, it's more common to  use your monogram rather than your first name. A  

Bornoz ve havlularda, ilk adınız yerine tuğranızı kullanmak daha yaygındır. Bir

monogram is made up of three letters. It uses the  first letter of your first, middle, and last name.

monogram üç harften oluşur. Adınızın, ikinci adınızın ve soyadınızın ilk harfini kullanır.

Some Americans put a short form of their name,  their nickname, on the license plate of their car,  

Bazı Amerikalılar, "JENN1" gibi, arabalarının plakasına adlarının, takma adlarının kısa bir biçimini koyarlar

like "JENN1." This is called a vanity  plate, which, by the way, I don't have.  

. Buna makyaj tabağı denir, bu arada bende yok.

Honestly, though, I don't think that personalizing  things is about showing off our possessions. It's  

Dürüst olmak gerekirse, bir şeyleri kişiselleştirmenin sahip olduklarımızı sergilemekle ilgili olduğunu düşünmüyorum.

more about the idea of the individual and  what's designated for one person's use.  

Daha    bireyin fikri ve bir kişinin kullanımı için neyin belirlendiği ile ilgilidir.

It's about respecting personal space  and property. And for the record, I  

Bu, kişisel alana ve mülkiyete saygı duymakla ilgilidir . Ve kayıtlara geçmesi için, bende

don't have a monogrammed towel. In my house,  everyone has a towel of a different color.  

monogramlı bir havlu yok. Benim evimde herkesin farklı renkte bir havlusu vardır.

Take a quiz. Let's see what you remember.  Answer the questions and keep in mind these  

Bir sınava girmek. Bakalım ne hatırlayacaksın. Soruları yanıtlayın ve bunların

are generalizations. There are naturally many  individual preferences that are independent  

genellemeler olduğunu unutmayın. Doğal olarak kültürden bağımsız pek çok bireysel tercih vardır

of culture. 1. What might an American wear  to the grocery store to feel comfortable?

. 1. Bir Amerikalı rahat hissetmek için markete giderken ne giyebilir?

2. Which is a more typical  response to "How are you?"

2. Hangisi "Nasılsın?" sorusuna daha tipik bir yanıttır.

3. What might be a more common way  to order at an American restaurant?

3. Bir Amerikan restoranında sipariş vermenin daha yaygın bir yolu ne olabilir ?

4. How close do most Americans usually  stand when having a conversation?

4. Amerikalıların çoğu sohbet ederken genellikle ne kadar yakın durur?

5. How do American friends often  pay the bill at a restaurant?

5. Amerikalı arkadaşlar genellikle bir restoranda faturayı nasıl öderler?

6. How is eye contact generally  considered by Americans?

6. Göz teması Amerikalılar tarafından genel olarak nasıl değerlendiriliyor?

7. What does "fashionably late"  mean for an American dinner party?

7. Bir Amerikan akşam yemeği partisi için "modaya göre geç kalmak" ne anlama gelir?

8. What do Americans tend to  personalize by adding their name?

8. Amerikalılar adlarını ekleyerek neyi kişiselleştirme eğilimindedir?

So, do Americans seem strange to you? I hope  not or at least I hope you understand that  

Peki, Amerikalılar size garip geliyor mu? Umarım değildir veya en azından

our actions aren't meant to be rude. Cultural  differences make the world an interesting place,  

eylemlerimizin kabalık içermediğini   anladığınızı umarız. Kültürel farklılıklar dünyayı ilginç bir yer haline getirir

and if we take the time to understand various  practices, we can gain a new perspective. That's  

ve çeşitli uygulamaları anlamak için zaman ayırırsak yeni bir bakış açısı kazanabiliriz. Bu

a healthy thing, right? Feel free to share your  thoughts in the comments. For my Patreon members,  

sağlıklı bir şey, değil mi? Düşüncelerinizi yorumlarda paylaşmaktan çekinmeyin . Patreon üyelerim için,

we can discuss this topic in depth at our  monthly one-on-one Zoom call. Please like and  

bu konuyu aylık bire bir Zoom görüşmemizde derinlemesine tartışabiliriz.

share this video if you found the lesson useful.  As always, thanks for watching and happy studies!  

Dersi faydalı bulduysanız lütfen bu videoyu beğenin ve   paylaşın. Her zaman olduğu gibi, izlediğiniz için teşekkürler ve mutlu çalışmalar!

I'd like to say a special thank  you to Selam, Tim, and Ruslan,  

who each pledged two dollars a month on  Patreon. Thank you. Follow me on Facebook,  

Patreon'da her biri ayda iki dolar bağışlayan Selam, Tim ve Ruslan'a özel bir teşekkür etmek istiyorum . Teşekkür ederim. Beni Facebook,

Twitter, and Instagram. Why not join me on  Patreon? And don't forget to subscribe on YouTube.

Twitter ve Instagram'da takip edin. Neden  Patreon'da bana katılmıyorsunuz ? Ve YouTube'da abone olmayı unutmayın.