'What a stinker!' - Terrible Jokes! - English Addict / Ep 247 - LIVE CHAT - Sunday 30th April 2023

Welcome to today's livestream.

Bugünkü canlı yayına hoş geldiniz.

I hope you are feeling well.

Umarım iyi hissediyorsundur.

There you are waiting for me.

İşte beni bekliyorsun.

It is so nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek çok güzel.

Once again, we are back with you.

Bir kez daha sizlerle birlikteyiz.

It's ever so nice to be with you once more here on YouTube.

YouTube'da bir kez daha sizlerle birlikte olmak çok güzel.

It's ever so lovely.

Her zaman çok güzel.

Hi, everybody.

Selam millet.

Hello.

Merhaba.

This is Mr. Duncan in England.

Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today?

Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay? Oh, yeah. So I.

? Ah evet. Mutlu

Are you happy?

musun?

I hope so.

Umarım.

Can I, first of all, say I am suffering a little bit today

Öncelikle bugün saman nezlesi olduğum için biraz ızdırap çektiğimi söyleyebilir miyim?

because I have hay fever now.

Normally, I don't get hay fever at this time of year.

Normalde yılın bu zamanında saman nezlesi olmam.

However, because we've had a very strange winter

Ancak, çok garip bir kış

and also a very strange spring

ve aynı zamanda hava açısından çok garip bir bahar yaşadığımız için

as far as the weather is concerned,

,

everything has been really weird, to say the least.

en hafif tabirle her şey gerçekten çok garipti.

So what's happened is all of the pollen has come out at the same time.

Yani polenlerin hepsi aynı anda ortaya çıktı.

Everything has erupted.

Her şey patlak verdi.

All at once.

Hepsi birden.

So there is a lot of pollen in the air.

Yani havada çok fazla polen var.

So even though I don't normally get hay fever at this time of year,

Yani normalde yılın bu zamanında saman nezlesi olmamama rağmen şu

I am at the moment getting it.

anda alıyorum.

So I don't normally have hay fever until the end of June

Yani normalde haziran

or July, but I'm having it early this year.

veya temmuz sonuna kadar saman nezlesi olmuyorum ama bu yılın başlarında geçiriyorum.

So that's one of the reasons why my throat is feeling.

Boğazımdaki hislerin nedenlerinden biri de bu.

And also sounding rather weird.

Ve kulağa oldukça tuhaf geliyor.

Anyway, we will battle on.

Her neyse, savaşmaya devam edeceğiz.

Will it stop us from having fun?

Eğlenmemize engel olur mu?

Of course not.

Tabii ki değil.

So my name is Mr. Duncan. I talk about English.

Benim adım Bay Duncan. İngilizce hakkında konuşuyorum.

I like the English language very much.

İngilizce dilini çok seviyorum.

You might describe me as an English addict,

Beni bir İngiliz bağımlısı olarak tanımlayabilirsiniz,

which is the reason why I'm here.

bu yüzden buradayım.

I'm here doing it.

Ben burada yapıyorum.

And I hope you are here for the same reason.

Ve umarım sen de aynı sebepten buradasındır.

Because you love learning English.

Çünkü İngilizce öğrenmeyi seviyorsun.

The English language

İngilizce dili

is fun.

eğlencelidir.

The world of English is a fun and exciting place to be.

İngilizce dünyası eğlenceli ve heyecan verici bir yer.

I'm so glad you could join me today for this live stream.

Bugün bu canlı yayın için bana katılabildiğin için çok mutluyum .

Yes, we have made it all the way to the end of another weekend,

Evet, bir haftasonunun daha sonuna geldik

but also the end of another month because we are about to say goodbye to April.

ama bir ayın daha sonuna geldik çünkü Nisan'a veda etmek üzereyiz.

Yes, it's Sunday.

Evet, bugün Pazar.

Oh, lovely.

Oh, ne güzel.

So Sunday is here and we are all together once again.

Yani Pazar geldi ve bir kez daha hep birlikteyiz.

We are back.

geri döndük

I hope you've had a good week.

Umarım iyi bir hafta geçirmişsindir.

It's been a rather strange week for me.

Benim için oldukça garip bir hafta oldu.

Lots of things going on.

Pek çok şey oluyor.

Of course, if you are regular, you will know that we are planning

Tabii müdavimseniz

a little bit of a get together.

ufak ufak bir araya gelmeyi planladığımızı bilirsiniz.

We are meeting up in June and we are going to meet

Haziran ayında buluşuyoruz ve buluşacağız

and I suppose you would describe it

ve sanırım burayı

as one of the most romantic places in the world.

dünyanın en romantik yerlerinden biri olarak tanımlarsınız.

We are going to have

our big English addict rendezvous in Paris.

Büyük İngiliz bağımlısı randevumuzu Paris'te yapacağız.

That is coming up in June.

Bu haziranda geliyor.

So those weeks are slowly going by.

Yani o haftalar yavaş yavaş geçiyor.

They are we are getting ever closer,

Onlar,

ever nearer to our big meetup.

büyük buluşmamıza giderek daha da yaklaşıyoruz.

So if you are coming along, if you are meeting up with us in Paris, are you excited about it?

Eğer geliyorsan, bizimle Paris'te buluşacaksan, bu konuda heyecanlı mısın?

I know I am.

Biliyorum, oyleyim.

I'm very, very excited indeed.

Gerçekten çok ama çok heyecanlıyım.

So we have the live chat as well.

Yani canlı sohbetimiz de var.

We can't have this without you because

Sensiz buna sahip olamayız çünkü

without you, we don't have anything.

sensiz hiçbir şeyimiz yok.

When you think about it.

Bunu düşündüğünde.

Can I say hello to.

Merhaba diyebilir miyim?

Oh, very interesting, Louise Mendez

Oh, çok ilginç, Louise Mendez

is here today.

bugün burada.

Are you going to meet up with us in Paris?

Bizimle Paris'te buluşacak mısınız?

Louis?

Louis mi?

I can't wait to see you, by the way.

Bu arada, seni görmek için sabırsızlanıyorum.

I can't wait to meet with you and whoever is coming.

Seninle ve kim gelirse gelsin tanışmak için sabırsızlanıyorum.

I really cannot wait for two reasons.

Gerçekten iki nedenden dolayı bekleyemem.

First of all, I feel as if I need a holiday.

Öncelikle tatile ihtiyacım varmış gibi hissediyorum.

A little break.

Küçük bir ara.

And also, I'm really looking forward

Ayrıca,

to meeting some of you in Paris.

bazılarınızla Paris'te tanışmayı dört gözle bekliyorum.

I can't wait.

bekleyemem

It should be a very interesting experience.

Çok ilginç bir deneyim olmalı.

My passport is ready.

Pasaportum hazır.

We have arranged somewhere to stay,

Kalacak bir yer ayarladık

and we have arranged the flights as well.

ve uçuşları da ayarladık.

Now, we were going to go by train to Paris because you can

Şimdi trenle Paris'e gidecektik çünkü

you see, you can go under the English Channel through the Eurotunnel.

görüyorsunuz, Manş Denizi'nin altından Eurotunnel ile geçilebiliyor.

However, because there are lots of strikes taking place

Ancak, şu

at the moment concerning the the railway and also the train drivers

anda demiryolu ve ayrıca tren makinistleri

and all of the other people involved, they are at the moment of going on strike.

ve ilgili diğer tüm kişilerle ilgili çok sayıda grev olduğu için, greve gitme anındalar.

So we've decided not to go by train

Bu yüzden her ihtimale karşı trenle gitmemeye karar verdik

just in case.

.

So at the moment, as far as we know, there are no problems with flying

Yani şu anda, bildiğimiz kadarıyla, uçuşla ilgili bir sorun yok

unless of course, all of the pilots

tabii ki, tüm pilotlar

and all of the stewardesses and the stewardess,

, tüm hostesler ve hostesler,

they all decide to go on strike, in which case

hepsi greve gitmeye karar vermedikçe, ki bu durumda

we might have one or two problems.

bir veya daha fazla grevimiz olabilir. iki sorun

Let's hope not.

Umarız olmaz.

So it's nice to see you here.

Bu yüzden seni burada görmek güzel.

Thank you, Louis, for joining us. You are first.

Bize katıldığın için teşekkürler Louis. Sen birincisin.

We also have Beatriz.

Beatriz'imiz de var.

Hello to Beatriz.

Beatriz'e merhaba.

It's nice to see you, too.

Seni görmek de güzel.

Jemmy is here from Hong Kong.

Jemmy, Hong Kong'dan burada.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

We have Vitesse.

Vitesse'miz var.

Oh, now I know that Vitesse enjoys telling jokes.

Ah, artık Vitesse'nin şaka yapmaktan hoşlandığını biliyorum.

And guess what?

Ve tahmin et ne oldu?

We are talking all about jokes today.

Bugün şakalar hakkında konuşuyoruz.

Jokes? Telling jokes.

Espriler? Fıkra anlatmak.

But maybe today we will also

Ama belki bugün

talk about telling bad jokes.

kötü fıkralar anlatmaktan da bahsedeceğiz.

Jokes that aren't funny.

Komik olmayan şakalar.

So there are, of course, some jokes that are funny and very hilarious.

Bu yüzden, elbette komik ve çok komik olan bazı şakalar var.

Very funny.

Çok komik.

But of course there are some

Ama elbette

jokes that are not very good.

çok iyi olmayan bazı şakalar var.

We will talk all about that later on.

Bunların hepsini daha sonra konuşacağız.

So if you have any jokes for us today,

Yani bugün bizim için herhangi bir şakanız varsa

and of course, that includes you, the tests as well.

ve tabii ki buna siz de dahilsiniz, testler de.

If you have any jokes to share with us, you can later on.

Bizimle paylaşacağınız şakalarınız varsa daha sonra paylaşabilirsiniz.

We have Mr. Steve here as well.

Burada da Bay Steve var.

He is joining us at around

about 2:30 UK time.

İngiltere saatiyle yaklaşık 2:30 civarında bize katılıyor.

So look out for Mr.

Bu yüzden Bay

Steve as well.

Steve'e de dikkat edin.

I suppose I should mention

Sanırım

what is happening next weekend.

önümüzdeki hafta sonu olacaklardan bahsetmeliyim.

A very big weekend next weekend

Önümüzdeki hafta sonu resmi olarak çok büyük bir hafta sonu

because we will have official.

geçireceğiz çünkü.

The King of England will be crowned next weekend.

İngiltere Kralı önümüzdeki hafta taç giyecek.

So that's happening next Saturday.

Yani bu önümüzdeki Cumartesi oluyor.

And as I understand,

Ve anladığım

we are having some celebrations here in much Wenlock,

kadarıyla burada Wenlock'ta bazı kutlamalar yapıyoruz,

so we might actually go into much Wenlock next Saturday

bu yüzden önümüzdeki Cumartesi

for the coronation of King Charles

Kral Charles'ın taç giyme töreni için Wenlock'a gidebiliriz

and the third next Saturday, next Saturday.

ve gelecek Cumartesi üçüncü Cumartesi.

So we might actually be doing something live next Saturday

Yani bunu kutlamak için önümüzdeki cumartesi canlı bir şeyler yapıyor olabiliriz

as a way of celebrating that.

.

Will you be watching?

İzleyecek misin?

Will you be viewing?

görüntüleyecek misin?

I know a lot of people here in England and across the UK will be watching.

Burada, İngiltere'de ve Birleşik Krallık genelinde pek çok insanın izleyeceğini biliyorum.

And I have a feeling also maybe there will be a lot of people

Ve ayrıca içimde bir his var, belki de dünyanın dört bir yanında izleyen birçok insan olacak

watching around the world because it is interesting, I suppose

çünkü bu ilginç, sanırım

from my point of view,

benim açımdan,

this is something quite special

bu oldukça özel bir şey

and I suppose also here in this country

ve sanırım burada da bu ülkede

we are very accustomed to all of the ceremonies

hepsine çok alışkınız. törenler

and the things that concern the royal family, the King,

ve kraliyet ailesini ilgilendiren şeyler, Kral

and of course formally we had the queen who sadly passed away last year.

ve tabii ki resmi olarak geçen yıl ne yazık ki vefat eden kraliçemiz vardı.

So that is the reason why we are going to crown

İşte bu yüzden

the new king of England next week.

önümüzdeki hafta İngiltere'nin yeni kralını taçlandıracağız.

So what about you?

Peki ya sen?

Will you be watching it or will you not be watching?

İzleyecek misin, izlemeyecek misin?

Because, of course, some people

Çünkü, elbette, bazı insanlar

have no interest in any effect, to be honest.

dürüst olmak gerekirse, herhangi bir etkiye ilgi duymuyor.

So I would imagine from a cultural point of view,

Bu yüzden kültürel bir bakış açısıyla hayal ediyorum, yeni bir hükümdar getirdiğimizde ne olduğunu görmenin

I think it would be quite interesting

for those watching overseas and in other countries,

denizaşırı ülkelerde ve diğer ülkelerde de izleyenler için oldukça ilginç olacağını düşünüyorum

too, to see what happens when we

we bring in a new monarch, because it's been a long time since we've done this.

, çünkü biz çok uzun zaman oldu. Bunu yaptım.

The 1950s was the last time we did any of this.

1950'ler, bunlardan herhangi birini yaptığımız son zamandı.

So it is a big

Yani bu büyük bir

event and for many people it is the first time that we've ever seen it.

olay ve birçok insan için bunu ilk kez görüyoruz.

Ever seen it actually happen?

Gerçekte olduğunu hiç gördünüz mü?

I was out yesterday with Mr.

Dün Bay Steve'le dışarıdaydım

Steve.

We had the most glorious walk yesterday.

.

Dün en görkemli yürüyüşü yaptık.

Even though the weather today is not very nice, we did manage to get a little bit

Bugün hava pek güzel olmasa da

of sunshine yesterday.

dün biraz güneş ışığı almayı başardık. Gördüğümüz bazı şeylere

Would you like to have a look at some of the things we saw?

bir göz atmak ister misiniz ?

Okay.

Tamam aşkım.

Here it comes right now.

İşte şimdi geliyor.

Things

That’s amazing.

Harika şeyler.

We had a lovely time yesterday, a very nice time

Dün çok güzel zaman geçirdik,

walking out and about in the beautiful sunshine.

güzel güneş ışığında dışarıda dolaşırken çok güzel bir zaman geçirdik.

It was a lovely day.

Güzel bir gündü.

Although today it is raining.

Bugün yağmur yağmasına rağmen.

We've had lots of rain.

Çok yağmur yağdırdık.

But apparently next weekend for the king's coronation.

Ama görünüşe göre önümüzdeki hafta sonu kralın taç giyme töreni için.

Apparently the weather is going to be rather nice.

Anlaşılan hava oldukça güzel olacak.

So we might actually be live on YouTube

Yani aslında

next Saturday on the same day

önümüzdeki Cumartesi,

that Prince Charles becomes King Charles next

Prens Charles'ın gelecek Cumartesi Kral Charles olacağı gün YouTube'da canlı yayında olabiliriz

Saturday is what that's all about.

.

If you are wondering why I'm so interested in all of that.

Tüm bunlarla neden bu kadar ilgilendiğimi merak ediyorsanız.

And of course, Prince Charles is feeling rather excited as well.

Ve tabii ki Prens Charles da oldukça heyecanlı hissediyor.

I wonder how happy he feels when.

Ne zaman mutlu olduğunu merak ediyorum.

Well, actually, I am feeling very, very excited.

Aslında, çok ama çok heyecanlıyım.

I can't wait to be the king of you all.

Hepinizin kralı olmak için sabırsızlanıyorum.

You will obey me.

bana itaat edeceksin

You will bow before me

Önümde eğileceksin

because I'm the king of England.

çünkü ben İngiltere kralıyım.

Or at least he will be next Saturday night.

Ya da en azından gelecek Cumartesi gecesi olacak.

So a lot of people talking about it.

Bu yüzden birçok insan bunun hakkında konuşuyor.

Some people already are complaining because they they they don't want to hear about this anymore.

Bazı insanlar artık bunu duymak istemedikleri için şimdiden şikayet ediyorlar .

I must be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

People are talking a lot about the coronation next week.

İnsanlar önümüzdeki hafta taç giyme töreni hakkında çok konuşuyor .

We might talk about that with Mr.

Bunu Bay Steve ile de konuşabiliriz

Steve as well, because he will be with us in a few moments.

çünkü birazdan bizimle olacak. Bugün ayrıca

Something I want to mention also today is I'm getting older

bahsetmek istediğim bir şey de yaşlandığım

and I have a feeling maybe you are as well.

ve içimde belki sen de öylesin gibi bir his var.

Do you find sometimes

Bazen

do you find that you need to remind yourself or to have something

kendinize hatırlatmanız gerektiğini veya

that will remind you to do something important?

size önemli bir şey yapmanızı hatırlatacak bir şeye sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?

So maybe something you have to do later, or maybe on another day.

Yani belki daha sonra veya başka bir gün yapmanız gereken bir şey olabilir .

But there is always that chance.

Ama bu şans her zaman vardır.

There is always a danger that you will forget to do it.

Bunu yapmayı unutmanız gibi bir tehlike her zaman vardır.

So is there something that you do

Peki,

that helps you to remember,

hatırlamanıza,

to do something that you have to do in the future?

gelecekte yapmanız gereken bir şeyi yapmanıza yardımcı olan, yaptığınız bir şey var mı?

So, for example, some people like to write notes.

Örneğin, bazı insanlar not yazmayı sever.

I have a little note here.

Burada küçük bir notum var.

So this particular note that I have here

Buradaki özel not

is reminding me of today's subject,

bana bugünün konusunu hatırlatıyor,

because I wrote this down last night

çünkü bunu dün gece yazdım

and I thought it was a very good idea

ve bugünkü canlı yayın için bunun çok iyi bir fikir olduğunu düşündüm

for today's live stream.

.

So sometimes you have to do this, you have to write things down

Yani bazen bunu yapmalısın, bir şeyler yazmalısın

or maybe you have to do something that it will remind you

ya da belki bir şeyler yapmalısın ki bu sana

to do something else, something later.

daha sonra başka bir şey yapmanı hatırlatsın.

And I do find over the past, maybe two or three years,

Ve geçmişte, belki iki ya da üç yılda,

I sometimes forget to do things.

bazen bir şeyler yapmayı unuttuğumu görüyorum.

Maybe something I have to do, maybe an appointment

Belki yapmam gereken bir şey, belki bir randevu

or maybe something that I must do on a daily basis.

, belki de her gün yapmam gereken bir şey.

Even even if it's something you do regularly.

Düzenli olarak yaptığınız bir şey olsa bile.

You might find that you need

to remind yourself to actually do it.

Bunu gerçekten yapmayı kendinize hatırlatmanız gerektiğini fark edebilirsiniz.

Is it a sign of age?

Bu bir yaş belirtisi mi?

I wonder?

Merak ediyorum?

We might talk about that with Mr.

Bunu Bay

Steve a little bit later on as well.

Steve ile biraz sonra konuşabiliriz.

Can I say hello to Jemmy in Hong Kong once again?

Jemmy'ye Hong Kong'dan bir kez daha merhaba diyebilir miyim?

Hello, Jemmy.

I hear you have not been very well.

Merhaba Jemmy.

Pek iyi olmadığını duydum.

You have come down.

aşağı geldin

You have been ill with the dreaded Luigi.

Korkunç Luigi'ye hasta oldun.

Yes, it still exists.

Evet, hala var.

It is still around.

Hala ortalıkta.

Not everywhere.

Her yerde değil.

But yes, there are people

Ama evet, şu

at the moment who are still battling or trying to cut down

anda hala mücadele eden veya koronavirüsten etkilenen

or reduce the numbers of people who are affected by coronavirus.

insan sayısını azaltmaya veya azaltmaya çalışan insanlar var .

It is something that has not gone away.

Gitmemiş bir şeydir.

We are still giving vaccinations in this country.

Biz hala bu ülkede aşı yapıyoruz.

We are giving boosters to those who need it, those who are vulnerable.

İhtiyacı olanlara, savunmasız olanlara güçlendiriciler veriyoruz.

So I suppose in a way you might say that

Yani sanırım bir bakıma

in many parts of the world, corona virus has not gone away at all.

dünyanın birçok yerinde korona virüsü hiç yok olmadı diyebilirsiniz.

In fact, some people are worried that it might come back.

Aslında, bazı insanlar bunun geri gelebileceğinden endişe ediyor.

I believe now I might be wrong, but I think at the moment in Italy,

Şimdi yanılmış olabileceğime inanıyorum ama sanırım şu anda İtalya'da

they are now demanding that

people wear masks again for a short time.

insanların kısa bir süre için tekrar maske takmasını talep ediyorlar.

Is that true? Is it true?

Bu doğru mu? Bu doğru mu?

So this is something that I read yesterday.

Yani bu dün okuduğum bir şey.

But you know what it is?

Ama ne olduğunu biliyor musun?

You know what it's like these days.

Bugünlerde nasıl olduğunu biliyorsun.

You see something, you read a news article, especially on the Internet,

Bir şey görürsünüz, özellikle internette bir haber okursunuz

and maybe it's true, maybe it's false, maybe it is real.

ve belki doğrudur, belki yanlıştır, belki gerçektir.

Maybe it is untrue.

Belki de bu doğru değildir.

But that's what I heard anyway.

Ama yine de duyduğum buydu.

So I hope you're feeling much better.

Bu yüzden umarım kendini çok daha iyi hissediyorsundur.

Jemmy, After your brush with COVID, if you have a brush with something,

Jemmy, COVID ile fırçaladıktan sonra, bir şeyle fırçaladıysan,

it means you experience that thing

o şeyi yaşıyorsun

or you come very near to experiencing it.

ya da onu deneyimlemeye çok yaklaşıyorsun demektir.

So if you have a brush with something,

Yani bir şeyle fırçanız varsa, ona

it means you come very close to it or maybe you experience it

çok yaklaştığınız veya belki de onu

for real.

gerçekten deneyimlediğiniz anlamına gelir.

You have a brush with a serious illness.

Ciddi bir hastalığı olan bir fırçanız var.

We often say that a person might have a brush with the law.

Sıklıkla, bir kişinin kanunla bir ilişkisi olabileceğini söyleriz.

If you have a brush with the law, it means you have been in trouble with the police.

Eğer kanunla bir ilişkiniz varsa polisle başınız belaya girmiş demektir.

Maybe you've been arrested or detained,

Belki tutuklandınız veya gözaltına alındınız,

but that, as they say,

ama görünüşe göre bu, dedikleri gibi,

may be another story entirely,

tamamen başka bir hikaye olabilir

apparently.

.

No, it is not happening.

Hayır, olmuyor.

People are not wearing masks in Italy.

İtalya'da insanlar maske takmıyor. Al işte ozaman,

So there you go.

buyur.

You see, sometimes if you want the real truth,

Görüyorsunuz, bazen gerçek gerçeği istiyorsanız,

if you want the news as it really is,

haberlerin gerçekte olduğu gibi olmasını istiyorsanız,

sometimes you have to get that information

bazen bu bilgiyi

straight from the horse's mouth.

doğrudan atın ağzından almanız gerekir.

So with that, thank you very much, Francesca, for telling me.

Bununla birlikte, bana söylediğin için çok teşekkür ederim Francesca.

Hello, also to Palmira.

Palmira'ya da merhaba.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Claudia?

Claudia mı?

Oh, Claudia, what's cooking?

Claudia, ne pişiriyorsun?

Claudia, what have you got in your part?

Claudia, sende ne var?

What's cooking?

Ne pişiriyor?

Claudia Is it something spicy and hot?

Claudia Baharatlı ve sıcak bir şey mi?

Well, is it?

Öyle mi?

Tell us what you're cooking today.

Bize bugün ne pişirdiğini söyle.

And it would be very nice to

Ve

maybe share it with you.

belki de sizinle paylaşmak çok güzel olurdu.

To be honest with you, it would be very nice.

Dürüst olmak gerekirse, çok güzel olurdu.

Very nice indeed. Rosa is here.

Gerçekten çok iyi. Rosa burada.

Also. We have Franco.

Ayrıca. Franco'muz var.

Hello, Franco.

Merhaba, Franko.

Franco, I believe you will be joining us in Paris.

Franco, Paris'te bize katılacağına inanıyorum.

Is that true?

Bu doğru mu?

I'm excited.

Heyecanlıyım.

I really am.

Ben gerçekten. Senin de

Well, you also have. Who else is here?

var. Burada başka kim var?

I don't want to forget anyone.

Kimseyi unutmak istemiyorum.

Oh, Lily is here. Lily

Ah, Lily burada. Lily

is here as well.

de burada.

Intelligent is here.

Akıllı burada.

That is very nice.

Bu çok güzel.

Very nice to see you.

Seni görmek çok hoş.

Who else is here as well?

Burada başka kim var?

Before my voice completely stops working.

Sesim tamamen çıkmadan önce.

You, Dom.

Sen, Dom.

Hello, you Dom, The old man in Bangkok.

Merhaba Dom, Bangkok'taki yaşlı adam.

Hello to you.

Merhaba sana.

And it's nice to see you here as well as you can see behind me,

Ve arkamda gördüğünüz gibi sizi burada görmek güzel ,

everything is looking rather nice and colourful because spring is definitely here.

her şey oldukça güzel ve renkli görünüyor çünkü bahar kesinlikle burada.

I think it would be fair to say that we are coming towards the end of spring

Baharın sonlarına doğru geldiğimizi

and we are slowly heading towards summertime.

ve yavaş yavaş yaz mevsimine doğru yol aldığımızı söylemek sanırım doğru olur.

Are you excited for the summer months?

Yaz ayları için heyecanlı mısınız?

I know I am.

Biliyorum, oyleyim.

So apologies for my throat.

Boğazım için özür dilerim.

I am sorry if I sound a little croaky today,

Bugün biraz gıcırdıyorsam özür dilerim

but I am suffering slightly from hay fever.

ama biraz saman nezlesi çekiyorum.

Unfortunately, there is a lot of strange things happening in the air.

Ne yazık ki, havada çok garip şeyler oluyor.

Oh, apparently Claudia has orange cake

Oh, görünüşe göre Claudia'nın fırında portakallı kek var

in the oven.

.

All I can say

Tek söyleyebileceğim,

is I would like

to have

a slice of your orange cake.

portakallı pastanızdan bir dilim yemek isterim.

One of my most favourite flavours besides mint.

Nane dışında en sevdiğim tatlardan biri.

I like mint, but I also like orange.

Nane severim ama portakalı da severim.

So anything that has the flavour of orange,

Yani portakal tadı olan her şeyi

I absolutely love, especially chocolate orange.

kesinlikle severim, özellikle çikolatalı portakalı.

The combination of chocolate and orange together is absolutely amazing.

Çikolata ve portakalın birlikteliği kesinlikle harika.

The only problem is I can't eat it at the moment

Tek sorun

because I am losing weight, unfortunately.

kilo verdiğim için şu an yiyemiyorum maalesef.

So Jemmy has been suffering from high temperatures

Yani Jemmy yüksek ateş

and also a sore throat

ve ayrıca boğaz ağrısı çekiyor

and it went on for

ve bu

around about 11 days.

yaklaşık 11 gün sürdü.

It's not very good.

Bu hiç iyi değil.

I remember when I had COVID last year, I caught COVID and I caught it for Mr.

Geçen yıl COVID olduğumda, COVID'e yakalandığımı ve onu Bay Steve için kaptığımı hatırlıyorum

Steve. Can you believe that? I did. It's true.

. Buna inanabiliyor musun? Yaptım. Bu doğru.

I caught it from Steve and

Steve'den kaptım ve

I was ill for two weeks.

iki hafta hastaydım.

It took me two weeks to recover from COVID last year.

Geçen yıl COVID'den kurtulmam iki haftamı aldı.

I do not recommend it to anyone.

Bunu kimseye tavsiye etmiyorum.

Mr. Steve will be with us in a few moments.

Bay Steve birazdan bizimle olacak.

Yes, we do have Steve here.

Evet, burada Steve var.

Oh, by the way, the farmer, the farmer was in the field

Ah, bu arada, çiftçi,

at the back of the house yesterday,

dün çiftçi evin arka tarafındaki tarladaydı,

which got me very excited because whenever the farmer appears

bu beni çok heyecanlandırdı çünkü çiftçi

at the back of the house, that normally means

evin arka tarafında göründüğünde, bu normalde

that there will be animals coming soon.

yakında hayvanların geleceği anlamına gelir. .

So hopefully we are going to get some animals

O yüzden umarım

at the back of the house, maybe some sheep,

evin arka tarafında birkaç hayvan buluruz, belki biraz koyun,

maybe some lovely lambs,

belki birkaç sevimli kuzu

or perhaps some cows.

veya belki birkaç inek.

Who knows?

Kim bilir?

Okeydokey, we are back.

Tamam, geri döndük.

Everyone as Mr.

Herkes Bay

Steve gets himself into position.

Steve olarak yerini alıyor.

Yes, he is coming up any second now.

Evet, her an gelebilir.

Now we are back talking.

Şimdi tekrar konuşuyoruz.

Hello to everybody.

Herkese merhaba.

It's myself and him.

Ben ve o.

The other guy, the other one

Diğer adam,

that everyone loves to talk about,

herkesin hakkında konuşmayı sevdiği diğeri, değil mi

do they?

They do, apparently. Hello, everyone.

?

Görünüşe göre yapıyorlar. Herkese merhaba.

I'm Mr. Steve.

Ben Bay Steve'im.

If you don't already know, most of you do, of course.

Henüz bilmiyorsanız, elbette çoğunuz biliyorsunuzdur.

And I'm here with the the delightful Mr.

Ve

Duncan on Sunday for this world of English.

bu İngilizce dünyası için Pazar günü nefis Bay Duncan ile buradayım.

And what have we been doing this weekend, Mr.

Peki bu hafta sonu ne yaptık Bay

Duncan? I know what I did last night.

Duncan? Dün gece ne yaptığımı biliyorum.

What do you do last night?

Dün gece ne yaptın?

I went to see a show, so I didn't go because I didn't want to Mr.

Bir şov izlemeye gittim, bu yüzden gitmedim çünkü istemedim. Bay

Duncan didn't want to go to see this amateur dramatic show. Yes.

Duncan bu amatör dramatik şovu izlemeye gitmek istemedi. Evet.

And the reason is because the theme of the show

Bunun nedeni, dizinin temasının

was something that I had absolutely no interest in.

kesinlikle ilgilenmediğim bir şey olmasıydı.

And this is something this there is

Ve bu, orada olan bir şey,

it is interesting because there are certain things that come along, maybe cartoon characters

ilginç çünkü ortaya çıkan belirli şeyler var , belki çizgi film karakterleri

or maybe stories or certain movies

veya belki hikayeler veya belirli filmler

that that everyone seems interested in.

herkes ilgileniyor gibi görünüyor.

But for some reason, you yourself, you have no interest in it whatsoever.

Ama nedense, sen kendin, bununla hiç ilgilenmiyorsun.

And this particular theme

Ve

of the show that you went to see last night

dün gece izlemeye gittiğiniz gösterinin bu özel teması

is something I have no interest in whatsoever.

benim hiçbir şekilde ilgilenmediğim bir şey. O

What was it, Steve?

neydi Steve? Buna

It was called Shrek the Musical.

Müzikal Shrek deniyordu.

Shrek.

Şrek.

And I would normally you see that wouldn't appealed to me because I didn't particularly

Ve normalde bunun bana çekici gelmediğini görürsünüz çünkü özellikle

I didn't really go for those types of that genre genre.

o türün bu türleri için gerçekten gitmedim.

Yeah, a category of absurd and such as?

Evet, saçma ve benzeri bir kategori?

Well, it's just it's a cartoon, isn't it?

Bu sadece bir çizgi film, değil mi?

Well, it's animation. Animation, animation.

Animasyon. Animasyon, animasyon.

But the reason I went, of course, is because in the drum circles, which are

Ama gitmemin nedeni, elbette, davul çemberlerinde, yani

which means there are lots of different amateur dramatic groups operating in the West Midlands area.

West Midlands bölgesinde faaliyet gösteren birçok farklı amatör dramatik grubun olması.

And you tend to know people in shows

Gösterilerdeki insanları tanıma eğilimindesiniz

and they know you and you all go to watch each other's shows to support,

ve onlar da sizi tanıyor ve hepiniz birbirinizi desteklemek için birbirinizin şovlarını izlemeye gidiyorsunuz

to support each other, because they have to sell tickets and things like that.

, çünkü bilet satmak zorundalar ve bunun gibi şeyler.

It's the only audience anyone has.

Herkesin sahip olduğu tek seyirci odur.

They all of the audiences are just people from the other groups.

Tüm izleyiciler sadece diğer gruplardan insanlar.

Well, that's not strictly true.

Bu kesinlikle doğru değil.

It's friends of the people who are in the productions, and if it's something that's got children in it,

Yapımlarda yer alan insanların arkadaşları ve eğer içinde çocuklar olan bir şeyse,

then the parents will go and their friends and grandmothers and all that sort of thing.

o zaman ebeveynler gidecek, arkadaşları, büyükanneleri ve bunun gibi şeyler.

So people will go.

Yani insanlar gidecek.

The reason why I did not go is because I have no interest and I hunt.

Gitmeme sebebim ilgimin olmaması ve avlanmamdır. Gösteriden zevk almayacağıma dair

I had a horrible feeling that I would not enjoy the show.

korkunç bir duyguya kapıldım .

And Mr.

Steve came back last night and said, Duncan,

Ve Bay

Steve dün gece geri geldi ve "Duncan,

you would not enjoy that show.

bu şovdan hoşlanmazsın" dedi.

Well, you see what sweeten the deal for me if you say something, sweeten the deal,

Bir şey söylersen, anlaşmayı tatlandırırsan,

it means you don't really want to do something, but somebody gives you some incentive.

bu gerçekten bir şey yapmak istemediğin anlamına gelir ama biri seni biraz teşvik eder.

Yeah, it's going to give you a good reason to do it. Yeah.

Evet, sana bunu yapman için iyi bir sebep verecek. Evet.

So this reason is what sweeten the deal for me was that we were going to have a curry.

Bu nedenle, anlaşmayı benim için tatlandıran şey, köri yiyecek olmamızdı.

I was going with a friend of mine and he said, Well, why don't we go for a curry first?

Bir arkadaşımla gidiyordum ve dedi ki, neden önce bir köri yemeye gitmiyoruz?

So we asked Curry,

Bu yüzden Curry'ye sorduk

but I've got to sit and endure 3 hours of Shrek.

ama benim oturup 3 saatlik Shrek'e katlanmam gerekiyor.

I actually it was a very, very good production.

Aslında çok ama çok iyi bir yapımdı.

I mean, I you know, the story was a bit not for me, but it was looking at it

Yani, bilirsiniz, hikaye biraz bana göre değildi ama

from the perspective of seeing

what another amateur dramatic group can do.

başka bir amatör drama grubunun neler yapabileceğini görme perspektifinden bakıyordu.

It was very good.

Çok güzeldi.

So I can't knock them for that.

Bu yüzden onları bunun için vuramam.

But technically, you do have to say that because then if if you

Ama teknik olarak bunu söylemek zorundasın, çünkü

if you make a critical remark about their show, that means they won't come to see your show.

şovları hakkında eleştirel bir yorum yaparsan, bu onların şovunu izlemeye gelmeyecekleri anlamına gelir.

So when you are in a show, they won't come.

Yani bir şovdayken gelmeyecekler.

So everyone has to go to each other's shows because if you don't,

Yani herkes birbirinin şovuna gitmek zorunda çünkü eğer gitmezsen, her şeyden

well, first of all, the

önce

there will only be half of the audience there.

seyircilerin sadece yarısı orada olacak.

But also because sometimes the shows well,

Ama aynı zamanda bazen şovlar iyi olduğu için

I have no interest in Shrek, I will be honest with you.

Shrek'e ilgi duymuyorum, sana karşı dürüst olacağım.

I always think of it as a kids thing, which it is, really.

Bunu her zaman bir çocuk meselesi olarak düşünürüm, ki bu gerçekten.

But it is.

Ama bu.

But they did sort of give it to an adult anyway. Yes.

Ama yine de bir şekilde bir yetişkine verdiler. Evet.

Intelligent says I feel the same about Star Wars Little. Yes.

Intelligent, Star Wars Little için de aynı şeyi hissettiğimi söylüyor . Evet.

Well, yes, I'm just going by the name of just saying hello to them.

Evet, sadece onlara merhaba demek adına gidiyorum.

Okay.

Tamam aşkım. Yani

So yes, So some you know, I like we like Star Wars,

evet, yani bazılarını bilirsiniz, Star Wars'u sevmemizi seviyorum

but I mean, we went to see what was up when we went to see last year.

ama geçen yıl görmeye gittiğimizde neler olduğunu görmeye gittik.

Last year, we didn't get to see this year we went to see Bond,

Geçen yıl izleyemedik, bu yıl Bond'u izlemeye gittik,

which is again, sort of kids themed show,

yine bir tür çocuk temalı şov

but which normally wouldn't appeal to us.

ama normalde bize pek çekici gelmeyecek.

But we went anyway.

Ama yine de gittik.

Peter Pan. Peter Pan, That's it. We went to see that.

Peter Pan. Peter Pan, işte bu. Bunu görmeye gittik.

Yeah, I bet again a curry beforehand.

Evet, önceden köriye bahse girerim.

So that's sweetened the deal. Okay again.

Yani bu anlaşmayı tatlandırdı. tekrar tamam

But I do £20 a ticket for an amateur show that was very expensive.

Ama çok pahalı olan amatör bir şov için 20 sterlinlik bir bilet alıyorum .

But the thing is I don't think grown men

Ama mesele şu ki, yetişkin erkeklerin

should be going to see children's shows because it's really odd.

çocuk şovlarını izlemesi gerektiğini düşünmüyorum çünkü bu gerçekten tuhaf.

But it's a family show.

Ama bu bir aile dizisi.

I would I would describe it as a family show.

Bunu bir aile şovu olarak tanımlardım.

So it was section.

Yani bölümdü.

What they did was different to the film.

Yaptıkları filmden farklıydı.

It's just a bit weird, that's all. I do think it's weird.

Sadece biraz garip, hepsi bu. Bence bu garip.

Just, you know, I do.

Sadece, bilirsin, yaparım.

I went, as I say, to support

Dediğim gibi,

a friend,

bir arkadaşımı desteklemek,

to go along with a friend, have a night out, which is a nice night out, to be honest.

bir arkadaşımla birlikte gitmek, dışarıda bir gece geçirmek için gittim, ki bu dürüst olmak gerekirse dışarıda güzel bir gece.

Seeing a children's show.

Bir çocuk şovu izlemek.

Well, it was a family show, family themed show, Shrek.

Bu bir aile şovuydu, aile temalı şov, Shrek. Bazı diyaloglara bakılırsa,

There's no doubt that the characters that were being portrayed weren't

tasvir edilen karakterlerin

really anger that much children, judging by some of the dialogue.

aslında o kadar da öfkeli çocuklar olmadığına şüphe yok .

Well, if I remember rightly, I think Shrek, the films,

Pekala, eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım Shrek, filmler,

I think there's been about five or six of them now, and all of them I've never seen.

sanırım şu anda beş ya da altı tane vardı ve hepsini hiç izlemedim.

I saw a bit of the first one and I had no interest straightaway.

İlkinden biraz gördüm ve hemen ilgimi çekmedi.

I knew that that I would never watch

anything to do with Shrek ever again.

Bir daha asla Shrek ile ilgili bir şey izlemeyeceğimi biliyordum.

But I think it does have some adult jokes as well, you see.

Ama bence bazı yetişkin şakaları da var .

So I think it does it does cater to children,

Bu yüzden çocuklara hitap ettiğini düşünüyorum,

but also older people as well because of some of the humour.

aynı zamanda mizahın bir kısmı nedeniyle yaşlı insanlara da hitap ediyor.

And of course, it's been adapted in a musical form.

Ve tabii ki müzikal bir forma uyarlandı.

Yes. So you've you've got the music there, although I didn't really like the music

Evet. Müziği gerçekten beğenmememe rağmen, hayranı olmadığım

because it was all sort of R&B themed music, which I'm not a fan of.

her türden R&B temalı müzik olmasına rağmen, orada müzik var .

But anyway, let's enough of that. Mr. Duncan's really boring.

Ama neyse, bu kadar yeter. Bay Duncan gerçekten sıkıcı.

Everybody continues.

Herkes devam ediyor.

We've got more important things to talk about because we have an important event occurring next weekend.

Konuşacak daha önemli şeylerimiz var çünkü önümüzdeki hafta sonu önemli bir etkinliğimiz var. Taç

We have the coronation and he will be crowned

giyme törenimiz var ve o Birleşik

the king of everyone here in the UK.

Krallık'taki herkesin kralı olarak taç giyecek.

Of course, King Charles will become king

Tabii ki, Kral Charles

Charles next week, Second, third, or is it third?

önümüzdeki hafta kral Charles olacak, İkinci mi, üçüncü mü yoksa üçüncü mü?

It's definitely the third. Okay.

Bu kesinlikle üçüncü. Tamam aşkım.

Definitely not the second.

Kesinlikle ikincisi değil.

I don't think that he came to a very good end.

Sonunun çok iyi olduğunu düşünmüyorum.

The second one.

İkinci olan.

So we're going to try again with the third one.

Bu yüzden üçüncüsünü tekrar deneyeceğiz.

The third.

Üçüncü.

Charles, We'll see if he gets to keep his head

Charles, bakalım kafasını toparlayabilecek mi

and for how long.

ve ne kadar süre dayanabilecek.

So that's happening next year.

Yani bu gelecek yıl oluyor.

Oh, yes. So exciting.

Oh evet. Çok heyecanlı.

I what are we are we planning to do some kind of

Ben ne yapıyoruz, bir çeşit yapmayı planlıyoruz,

you know, we're going to go out and film what's going on locally is doing well.

biliyorsunuz, dışarı çıkıp yerel olarak neler olup bittiğini filme alacağız, iyi gidiyor.

There's something happening in much Wenlock, so we might be doing a livestream

Wenlock'un çoğunda bir şeyler oluyor, bu yüzden bir canlı yayın yapıyor olabiliriz

or we might just do some filming and show it next Sunday.

veya biraz çekim yapıp önümüzdeki Pazar günü gösterebiliriz.

So we will be with you next Sunday, but we might also be with you live on Saturday.

Önümüzdeki Pazar sizlerle birlikte olacağız ama Cumartesi canlı yayında da sizlerle olabiliriz.

So we're going into the local town

to see what is happening.

Neler olduğunu görmek için yerel kasabaya gidiyoruz.

I've got a mock coronation going on, Do you think?

Sahte bir taç giyme törenim var, sence?

Because at what time is the actual coronation taking place?

Çünkü asıl taç giyme töreni ne zaman yapılıyor?

I think it's in the afternoon. Oh, right.

Sanırım öğleden sonra. Ah, doğru.

So we need to go in the morning and then come back so that we can watch it live on television.

Yani sabah gitmemiz ve sonra geri gelmemiz gerekiyor ki televizyonda canlı izleyebilelim.

And I won't be Ira because it's just an event.

Ve ben Ira olmayacağım çünkü bu sadece bir olay.

So I should watch it from the historic point of view.

Bu yüzden tarihi bir bakış açısıyla izlemeliyim.

So this is where Mr.

Bay

Steve and myself differ slightly.

Steve ve benim biraz farklı olduğumuz yer burası.

I don't have much interest in it, but Mr.

Bununla pek ilgilenmiyorum ama Bay

Steve wants to see it as as a historical moment of time, which we will never see again.

Steve bunu bir daha asla göremeyeceğimiz tarihi bir an olarak görmek istiyor .

It's like the funeral I like to watch.

İzlemeyi sevdiğim cenaze töreni gibi.

Do you like to watch the Queen's funeral?

Kraliçe'nin cenazesini izlemeyi sever misiniz?

Did you enjoy that? I did enjoy that, actually.

Bundan zevk aldın mı? Aslında bundan hoşlandım.

I like the sort of pageantry and the and the

Gösteriş tarzını,

and the pomp and circumstance and everything that goes with a royal event.

ihtişamı, durumu ve bir kraliyet olayına eşlik eden her şeyi seviyorum.

What was your favourite part of the political what was your favourite part of the funeral?

Siyasetin en sevdiğiniz yanı cenazenin en sevdiğiniz yanı hangisiydi?

I'm not sure, actually.

Aslında emin değilim.

Mr. Duncan Music, I think it's always the music with me.

Bay Duncan Music, sanırım müzik her zaman benimle.

Yes, the choice of music and the the singing

Evet, müzik seçimi ve şarkı söyleme

was wonderful

harikaydı

and I like a good choir.

ve iyi bir koroyu severim.

Mr. Duncan, as you well know.

Bay Duncan, bildiğiniz gibi.

And I thought that was pretty.

Ve bunun güzel olduğunu düşündüm.

The music's always the music for me. It's always the music.

Müzik benim için her zaman müziktir. Her zaman müziktir.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

That I think we're sort of proud to be British Army.

İngiliz Ordusu olmaktan gurur duyduğumuzu düşünüyorum.

You always feel a little proud in in your own country.

Kendi ülkende her zaman biraz gururlu hissediyorsun.

When when something like this happens, though, there is very little to be proud of at the moment.

Böyle bir şey olduğunda, şu anda gurur duyulacak çok az şey var.

Even this country, we are basically the laughing stock of the world.

Bu ülke bile, biz temelde dünyanın alay konusuyuz.

So you don't like Shrek and you don't like to watch anything to do with the royal family?

Yani Shrek'i sevmiyorsun ve kraliyet ailesiyle ilgili hiçbir şey izlemeyi sevmiyorsun?

Well, I wonder if they're linked in some way.

Bir şekilde bağlantılı olup olmadıklarını merak ediyorum.

Well, they both have a large ogre,

İkisinin de büyük bir canavarı var

and that's all saying.

ve hepsi bu kadar.

That's all I'm saying.

Tüm söylediğim bu.

Well, apparently next week there is there is a big part

Pekala, görünüşe göre önümüzdeki hafta

of next week's event that is very special.

gelecek haftaki etkinliğin büyük bir kısmı çok özel olacak.

Steve,

Steve,

I don't know if you've heard about this, but there is one thing,

bunu duydun mu bilmiyorum ama bir şey var,

one part of next week's coronation that is really important.

gelecek haftaki taç giyme töreninin bir kısmı gerçekten önemli.

And a lot of people have been worried about they have they been really worried about it.

Ve pek çok insan bu konuda gerçekten endişelenip endişelenmediklerini merak ediyor.

And that thing is that can you see it is a break.

Ve o şey, bunun bir mola olduğunu görebiliyor musunuz?

He looks like a giant brick, but it isn't.

Dev bir tuğla gibi görünüyor ama değil.

It is something called the Stone of Destiny.

Kader Taşı diye bir şey var.

Yes, it is. That is it.

Evet öyle. İşte bu.

And apparently the monarch, the new monarch, before they can be crowned,

Ve görünüşe göre hükümdar, yeni hükümdar taç giymeden önce

they have to kneel on that.

bunun üzerine diz çökmek zorundalar.

It doesn't look very comfortable, does it?

Pek rahat görünmüyor, değil mi?

I think. Padded.

Bence. yastıklı.

No, I think you have to you have to kneel on it

Hayır, bence önünde diz çökmelisin

and you have to pledge your allegiance to the country

ve ülkeye

and all its subjects so that that is a real thing.

ve tüm tebaasına bağlılık yemini etmelisin ki bu gerçek bir şey olsun. Bu

By the way, I know it sounds like something from Lord of the Rings, but it isn't.

arada, Yüzüklerin Efendisi'nden bir şey gibi geldiğini biliyorum ama değil.

It's a real thing.

Bu gerçek bir şey. Kader Taşı gibi şeylere sahip olduğumuz için

This is one of the reasons why sometimes other countries

bazen diğer ülkelerin

like to have a little laugh at us because we have things like the Stone of Destiny.

bize biraz gülmeyi sevmesinin nedenlerinden biri de budur .

Well, they're probably jealous because they haven't got a stone of destiny.

Muhtemelen kader taşı olmadığı için kıskanıyorlar.

So they laugh and pretend that they're laughing, that actually

Bu yüzden gülüyorlar ve gülüyormuş gibi yapıyorlar, aslında

they wish they'd got that history going back over a thousand years.

bin yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip olmayı diliyorlar.

And, you know,

Ve bilirsiniz, bunun

it's it's to do with history and it's to do with

tarihle ve

a sense of belonging.

aidiyet duygusuyla ilgisi var.

Well, course there was a round we could see because this lives in Scotland

Elbette görebildiğimiz bir tur vardı çünkü bu İskoçya'da yaşıyor

and you know, at the moment relationships between

ve biliyorsunuz, şu anda

England and Scotland are not very good at.

İngiltere ile İskoçya arasındaki ilişkiler pek iyi değil.

The moment you might say that they are slightly

Biraz gergin olduklarını söyleyebileceğiniz an,

tense, let's just say.

diyelim ki.

So they had to bring this all the way from Scotland,

Bunu ta İskoçya'dan getirmek zorunda kaldılar,

but it will be there next.

ama sıradaki orada olacak.

King Charles will be kneeling and he will be saying,

Kral Charles diz çökecek ve 'Birleşik Krallık'ta yaşayan

I swear to take care of everyone

herkesle ilgileneceğime yemin ederim' diyecek

who lives up and down the UK.

.

Yeah, you'll have to watch it to see the full.

Evet, tamamını görmek için izlemeniz gerekecek.

I'm sure it will be watched millions, if not billions, around the world.

Eminim dünya çapında milyarlarca olmasa da milyonlar izlenecektir.

However,

Ancak,

there is something else and you might not have heard about this, Steve, so we will just move that away.

başka bir şey daha var ve bunu duymamış olabilirsin Steve, o yüzden onu bir kenara bırakacağız.

That's out of Africa.

Bu Afrika dışında.

Go, go, go.

Yürü! Yürü! Yürü.

I say, AlphaGo, it's the stone of destiny is going

AlphaGo, diyorum ki, o kader taşı

back, waiting for King Charles to kneel upon it.

geri dönüyor, Kral Charles'ın üzerine diz çökmesini bekliyor.

But apparently, if we are watching next week,

Ama görünüşe göre, önümüzdeki hafta izliyorsak

you know, you won't believe this.

, buna inanmayacaksın.

We are all being told

Hepimize

that if we watch the coronation next week, we must all swear

önümüzdeki hafta taç giyme törenini izlersek

an oath in front of our television screens.

televizyon ekranlarının önünde yemin etmemiz gerektiği söyleniyor. Görünüşe

So apparently during the service, during the ceremony,

göre ayin sırasında, tören sırasında Birleşik

they are going to ask everyone around the UK

Krallık'taki herkese

if they swear allegiance to the king.

krala bağlılık yemini edip etmediklerini soracaklar.

And we are all supposed to say

Ve hepimizin

in our living rooms in front of the television.

oturma odalarımızda televizyon karşısında söylemesi gerekiyor.

We are all supposed to say, I do, I do.

Hepimizin "Yaparım, yaparım" demesi gerekir.

I swear allegiance.

bağlılık yemini ederim.

So will you be doing that?

Yani bunu yapacak mısın?

Probably not, because I think that's a bit silly, but it's true that that's what they're actually doing.

Muhtemelen hayır, çünkü bunun biraz aptalca olduğunu düşünüyorum, ama aslında yaptıklarının bu olduğu doğru.

Probably won't be doing that.

Muhtemelen bunu yapmayacak.

Isn't that strange?

Bu garip değil mi?

But of course, if you I don't know if they still do that,

Ama tabii ki hâlâ yapıyorlar mı bilmiyorum

but if you want to become a British citizen,

ama İngiliz vatandaşı olmak istiyorsanız,

you have to swear allegiance to the crown.

krallığa bağlılık yemini etmeniz gerekiyor.

Or because I remember I don't know if they still do that, but they certainly did

Ya da hala bunu yapıp yapmadıklarını bilmediğimi hatırladığım için, ama kesinlikle

sort of 20 years ago.

20 yıl önce yaptılar.

Somebody I used to work with was born in Malaysia

Eskiden birlikte çalıştığım biri Malezya'da doğdu

and she became a British national,

ve İngiliz vatandaşı oldu,

got a British passport, right to live and work here.

İngiliz pasaportu aldı, burada yaşama ve çalışma hakkı kazandı.

And she part of the process was she had to swear allegiance to the queen at the time.

Ve sürecin bir parçası da o sırada kraliçeye biat etmesi gerektiğiydi.

Well, I think that's normal in that sense, because you all kind of you

Bence bu bu anlamda normal, çünkü hepiniz

all kind of putting yourself in a situation where you are having to prove

kendinizi

that you want to

stay or you want to live in a particular country.

belirli bir ülkede kalmak veya yaşamak istediğinizi kanıtlamak zorunda olduğunuz bir duruma sokuyorsunuz. Amerika

I think the same thing happens in the United States.

Birleşik Devletleri'nde de aynı şeyin olduğunu düşünüyorum.

You have to pledge allegiance to the flag, to the

Bayrağa,

the actual US flag, the stars and stripes.

gerçek ABD bayrağına, yıldızlara ve şeritlere bağlılık yemini etmelisiniz.

So I think there is a similar thing.

Yani benzer bir şey olduğunu düşünüyorum.

But I think you're right, Steve.

Ama bence haklısın, Steve.

I think you do have to do that.

Bence bunu yapmak zorundasın. Bağlılık yemini

You have to pledge allegiance.

etmelisin.

So instead of the queen, it will be the king.

Yani kraliçe yerine kral olacak.

So if you want to become a UK citizen,

Yani Birleşik Krallık vatandaşı olmak istiyorsanız,

you want to have your little magic green card.

küçük sihirli yeşil kartınıza sahip olmak istersiniz.

You will have to pledge allegiance.

Bağlılık yemini etmek zorunda kalacaksın.

You will have to promise to obey and respect the king.

Krala itaat edeceğine ve saygı duyacağına söz vermen gerekecek.

How do we feel about the new monarch? Says intelligent?

Yeni hükümdar hakkında ne hissediyoruz? Akıllı mı diyor?

Well, fine.

Pekala, iyi.

I mean, personally, it's not something we've got any any choice in.

Şahsen, bu bizim herhangi bir seçeneğimiz olan bir şey değil.

So it is what it is.

Yani olan bu.

We can't you know, kings and queens aren't voted in.

Bilemiyoruz, krallar ve kraliçeler oylanmıyor.

It's all to do with succession. Yes.

Her şey verasetle ilgili. Evet.

So five, 500 years ago, you could get rid of them by chopping their heads off.

Yani beş, 500 yıl önce, kafalarını uçurarak onlardan kurtulabilirdiniz.

So it was very useful.

Bu yüzden çok faydalı oldu.

But we don't do that anymore.

Ama artık bunu yapmıyoruz.

Yeah.

So, yeah, it's fine.

Evet.

Yani, evet, sorun değil. Neyse ne

It is what it is.

.

It doesn't really.

Gerçekten değil.

It's just sort of in the background.

Sadece bir nevi arka planda.

It's funny that with having the royal family here, you sort of

Kraliyet ailesinin burada olması komik,

most people sort of

çoğu insan

approve of it because they like the sort of it's

bunu bir nevi onaylıyor çünkü bu tür şeyleri seviyorlar,

you feel a bit proud when you talk about it to other people I think sometimes.

bence bazen diğer insanlarla konuşurken biraz gurur duyuyorsunuz.

But it doesn't on a day to day basis, it doesn't really have much significance

Ama günlük olarak değil,

to all those Brits, although the problem is it's all we hear about these at the moment.

tüm bu İngilizler için pek bir önemi yok, ancak sorun şu anda bunlar hakkında duyduğumuz tek şey. İster

There is always something about the royal family, whether it's

whether it's Prince William and Kate

Prens William ve Kate, ister

or whether it's Prince Harry and Meghan,

Prens Harry ve Meghan,

or whether it's Prince Andrew and and all of that,

ister Prens Andrew olsun, kraliyet ailesi hakkında her zaman bir şeyler vardır,

Giovanni says,

Giovanni, "

Would we be allowed to live stream the coronation?

Taç giyme törenini canlı yayınlamamıza izin verilir miydi?"

I don't know how that would work, though.

Bunun nasıl işe yarayacağını bilmiyorum ama.

We would have to be there.

Orada olmamız gerekirdi.

Well, with the television in the background, I think, you know, I think

Pekala, arka planda televizyon varken, bence, bilirsiniz, bence

I think we would definitely get copyright strikes everywhere.

kesinlikle her yerde telif hakkı ihtarı alırdık .

So we might we might be sent away to the Tower of London.

Bu yüzden Londra Kulesi'ne gönderilebiliriz.

Yes. Maybe beheaded.

Evet. Belki kafası kesilmiştir.

Well, I'm in a Gilbert and Sullivan production at the moment called Yeomen of the Guard,

Pekala, şu anda 1870'de Londra Kulesi'nde geçen Yeomen of the Guard adlı bir Gilbert ve Sullivan yapımındayım,

which is set in the Tower of London in

1870, something probably

muhtemelen öyle bir şey

so, yeah.

, evet.

So maybe that's a bit of a connection there.

Yani belki orada bir bağlantı var.

Really. I think there's a connection.

Gerçekten mi. Bence bir bağlantı var.

So what are we doing today, Mr. Duncan?

Peki bugün ne yapıyoruz Bay Duncan?

Because I have no idea Yes, I've just. Come on.

Çünkü hiçbir fikrim yok Evet, ben sadece. Hadi.

I didn't hear you preparing anything.

Bir şey hazırladığını duymadım.

In other words, you were paying no attention whatsoever.

Başka bir deyişle, hiçbir şeye dikkat etmiyordunuz.

Zero.

Sound like the buzz of not knowing the band reacts to things as they happen.

Sıfır.

Grubun olaylara olduğu gibi tepki verdiğini bilmemenin vızıltısı gibi geliyor.

You must be having a very good time then, because you have no clue.

O zaman çok iyi vakit geçiriyor olmalısın, çünkü hiçbir fikrin yok.

Today we are talking about jokes.

Bugün şakalardan bahsediyoruz.

Making jokes.

Şaka yapmak.

Not necessarily good jokes.

Mutlaka iyi şakalar değil. İyi şakalar olarak tanımlanabilecek

Not necessarily jokes that are

şakalar olması gerekmez

that might be described as

good jokes, let's just say.

, sadece söyleyelim.

So they might not be good jokes.

Bu yüzden iyi şakalar olmayabilirler.

So we are looking at that a little bit later on.

Bu yüzden buna biraz sonra bakıyoruz.

Also, we oh, also excitement.

Ayrıca, biz oh, ayrıca heyecan.

We are playing

Fill in the blanks.

Boşluk doldurma oynuyoruz.

Ooh, that's good. Mr. Duncan.

Ooh bu iyi. Bay Duncan.

I look forward to it. I like Phil.

sabırsızlıkla bekliyorum Phil'i severim.

I like filling in the blanks.

Boşlukları doldurmayı severim.

So we've heard so and I know a lot of well,

Yani bunu duyduk ve ben pek çok şey biliyorum,

we know a lot of people like that.

bunun gibi pek çok insan tanıyoruz.

The buzz of not knowing says intelligent.

Bilmemenin vızıltısı zeki diyor.

Yes, that's it.

Evet, bu o. Bir

Of of having to sort of react and think on your feet

nevi tepki vermek ve ayaklarınızın üzerinde düşünmek zorunda kalmak

and being thrust into a situation where you have not prepared yourself,

ve kendinizi hazırlamadığınız bir duruma itilmek ,

which I think sometimes that's a useful skill to try and develop, isn't it? Mr.

ki bence bu bazen denemek ve geliştirmek için yararlı bir beceri, değil mi? Bay

Duncan Being able to carry on talking and just fill the void

Duncan Konuşmaya devam edebilmek ve

all the time,

her zaman boşluğu doldurmak,

something I have to do quite often on here You do, particularly when I'm around.

burada oldukça sık yapmak zorunda olduğum bir şey, Siz de yapıyorsunuz, özellikle ben etraftayken.

Giovanni asks, Could it be possible to do a live stream from your living room

Giovanni, "Taç giyme töreninden sonra oturma odanızdan canlı yayın yapmak

following the coronation

and maybe commenting on it that I just so know what I was going to say

ve belki de bunun hakkında yorum yapmak mümkün olabilir mi?"

is I suppose we could be on whilst it's happening and talk about it.

So I suppose if you could watch us on YouTube talking

Bu yüzden, sanırım bizi YouTube'da konuşurken izleyebilirseniz

and then maybe you could watch the coronation on your television

ve ardından belki de taç giyme törenini televizyonunuzda izleyebilir ve

so you could almost have commentary from us.

neredeyse bizden yorum alabilirsiniz.

So I think that I do like that idea.

Bu yüzden bu fikri sevdiğimi düşünüyorum.

So that is something I'm going to think about.

Yani bu, düşüneceğim bir şey.

We could wait.

Bekleyebilirdik.

The trouble is we would descend into sarcasm.

Sorun şu ki alaycılığa düşüyoruz.

Probably it would be a bit like Terry Wogan.

Muhtemelen biraz Terry Wogan gibi olurdu.

Many of us commenting on commenting on the Eurovision Song Contest.

Çoğumuz Eurovision Şarkı Yarışması hakkında yorum yapıyoruz.

Okay, so Eurovision Song Contest, you know,

Tamam, yani Eurovision Şarkı Yarışması, bilirsiniz, muhtemelen Avrupa'daysanız

you'll all have that probably if you're in Europe, certainly.

hepiniz buna sahip olacaksınız , kesinlikle.

And you probably would, you probably have your own local commentators.

Ve muhtemelen yapardınız, muhtemelen kendi yerel yorumcularınız vardır.

The one we used to have in the UK was always very sarcastic and cutting about the acts

Birleşik Krallık'ta sahip olduğumuz, Eurovision Şarkı Yarışması'nın eylemleri ve tüm süreci hakkında her zaman çok alaycı ve kırıcıydı

and about the whole process of the Eurovision Song Contest, and that's to be quite funny to follow.

ve bunu takip etmesi oldukça komik olacak.

So what I was saying was that we could do the same with the coronation, although of course

Demek istediğim, aynı şeyi taç giyme töreni için de yapabileceğimizdi, tabii ki

we could actually ask our viewers

izleyicilerimizden

to swear allegiance to to us.

bize biat etmelerini isteyebilirdik.

There might be a lot of swearing taking place, swear allegiance

Çok fazla küfür olabilir ,

to your live English, Mr.

canlı İngilizcenize bağlılık yemini edin, Kral yerine Bay

Duncan and Mr. Steve

Duncan ve Bay Steve

instead of the King.

.

Yeah. Yeah, I think we might.

Evet. Evet, sanırım yapabiliriz.

We might do that. Yes, it's a good idea.

Bunu yapabiliriz. Evet, bu iyi bir fikir.

I think I can make you all part of my special group.

Sanırım hepinizi özel grubumun bir parçası yapabilirim.

The English addicts.

İngiliz bağımlıları.

And we will go around putting right

Ve

people's bad grammar and spelling mistakes.

insanların kötü dilbilgisi ve yazım hatalarını düzeltmeye gideceğiz.

It is an argument Lewis has brought up something that about the monarchy costs,

Bu, Lewis'in monarşi maliyetleri hakkında bir şeyler ortaya attığı bir argüman ,

you know, out of our taxpayers have to pay for the monarchy, which is true.

bilirsiniz, vergi mükelleflerimizin monarşi için ödeme yapması gerekiyor, ki bu doğru.

We a certain proportion of our taxes go go to fund that.

Vergilerimizin belli bir oranı bunu finanse etmeye gidiyoruz.

But I think it's some it's just a few pounds a year each.

Ama bence her biri yılda sadece birkaç pound.

I think it's out at the moment though, a few pounds is a lot of money to some people,

Sanırım şu anda çıktı , bazı insanlar için birkaç sterlin çok para,

but the counter argument to that is always that the royal family

ancak buna karşı argüman her zaman kraliyet ailesinin

bring more into the country in terms of visitors and things like that.

ülkeye ziyaretçi ve bunun gibi şeyler açısından daha fazlasını getirmesidir.

So they always say that yes, it costs us money, but in fact,

Bu yüzden her zaman derler ki evet, bu bize paraya mal olur, ama aslında,

because people come to visit the country, then it puts money back in.

çünkü insanlar ülkeyi ziyarete gelir, sonra parayı geri verir.

Yeah.

Although at the moment, apparently because we put a lot of tax,

Evet. Şu

anda, görünüşe göre çok fazla vergi koyduğumuz için,

this government have put a lot of taxation in on,

bu hükümet çok fazla vergi koymuş olsa da,

you know why the argument is a load of rubbish

argümanın neden bir sürü saçmalık olduğunu biliyorsunuz

because if they bring in a lot of money why don't they just use the money that they bring in

çünkü çok para getiriyorlarsa neden sadece yapmıyorlar?

to pay for the royal family instead of asking

everyone, every person in the country to put money towards it.

Ülkedeki herkesten, herkesten ona para yatırmasını istemek yerine, getirdikleri parayı kraliyet ailesinin masraflarını karşılamak için kullanın.

So that's always been the one.

Yani her zaman olan buydu.

We're not going to argue about this for that.

Bunun için tartışmayacağız.

That's always my counter point.

Bu her zaman benim karşı noktamdır.

What I was saying was that people are being forced to pay a lot more tax.

Demek istediğim, insanlar çok daha fazla vergi ödemeye zorlanıyordu. Birleşik

If you come to the UK now as a visitor on holiday,

Krallık'a şimdi tatilde bir ziyaretçi olarak gelirseniz,

they've put up the taxes

vergileri kaldırdılar

and apparently is putting people off coming to the UK and they're now going to France

ve görünüşe göre insanları Birleşik Krallık'a gelmekten alıkoyuyorlar ve şimdi Fransa'ya

or to Spain or to other places where their taxes are lower.

, İspanya'ya veya vergilerinin daha düşük olduğu diğer yerlere gidiyorlar. .

And I notice that for us to travel to France in June, guess how much we have to pay in taxes?

Haziran ayında Fransa'ya gitmemiz için, tahmin edin ne kadar vergi ödememiz gerekiyor?

Oh yeah, probably.

Ah evet, muhtemelen.

Probably of just sharing them.

Muhtemelen sadece onları paylaşmaktan.

Okay. There was £160 in tax.

Tamam aşkım. 160 TL vergi vardı.

Okay. We had to pay.

Tamam aşkım. ödemek zorunda kaldık.

You know, that's a lot of money, isn't it?

Bu çok para, değil mi?

Just to buy the holiday.

Sadece tatili satın almak için.

This was taxation imposed by the government on this to buy holidays,

Bu, hükümetin tatilleri, uçuşları satın almak için uyguladığı vergilendirmeydi

the flights and all that sort of thing is all also of taxes involved.

ve bu tür şeyler de dahil olan vergilerdir. Seyahat etmek için

It was quite a lot of money is spent travelling is I mean you can't

oldukça fazla para harcandı, yani

you can't get on a plane that without having to pay tax because everything is taxed.

vergi ödemeden uçağa binemezsiniz çünkü her şey vergilidir.

But my point about the royal family is that if they bring so much money

Ama kraliyet ailesiyle ilgili söylemek istediğim şu ki, sadece var olarak bu kadar çok para getiriyorlarsa

in just by existing, then that money should pay for them.

, o zaman bu para onlar için ödeme yapmalı.

But it is £100 million.

Ama 100 milyon sterlin.

It's going to cost

next Saturday, £100 million.

Önümüzdeki cumartesiye 100 milyon sterline mal olacak.

It's going to cost for the coronation next week.

Gelecek haftaki taç giyme törenine mal olacak.

But they will have sold those rights to to various

Ama bu hakları

news outlets across the world, probably for more than that, I don't know.

dünyanın dört bir yanındaki çeşitli haber kaynaklarına satmış olacaklar, muhtemelen bundan daha fazlasına, bilmiyorum.

So so we should get a tax refund for it

Dolayısıyla, bundan ekstra para kazanacaklarsa, bunun için bir vergi iadesi almalıyız,

if they're going to make extra money from that, we should get some tax back.

biraz vergi geri almalıyız.

I'm being very fair here.

Burada çok adil davranıyorum.

So I am not just trying to start an argument.

Yani sadece bir tartışma başlatmaya çalışmıyorum.

I'm just I'm just being very fair.

Ben sadece çok adil davranıyorum.

I think that's very fair thing to do.

Bence bu çok adil bir şey.

They should say hello, everyone in the United Kingdom because

Birleşik Krallık'taki herkese merhaba demeliler

because the royal family are making so much money.

çünkü kraliyet ailesi çok para kazanıyor.

Now, you have some of your tax back.

Şimdi, verginizin bir kısmını geri aldınız.

You don't have to have all of it.

Hepsine sahip olmak zorunda değilsin.

But we're being taxed more than at any point in in recorded history.

Ancak kayıtlı tarihin herhangi bir noktasından daha fazla vergilendiriliyoruz .

Yes, well, that's the point you just making my point for me

Evet, mesele bu, benim için demek istediğim şey bu,

because of the problem about go into that.

çünkü buna girme konusundaki problem.

Right.

Sağ.

It's just it's going to mentioned Brexit but I won't.

Sadece Brexit'ten bahsedecek ama ben bahsetmeyeceğim.

Yes, that's it. Anyway.

Evet, bu o. Her neyse.

So that's next weekend.

Yani önümüzdeki hafta sonu.

You can probably imagine everyone is quite excited about it.

Muhtemelen herkesin bu konuda oldukça heyecanlı olduğunu tahmin edebilirsiniz. Size

If I was honest with you, everyone is talking about it.

karşı dürüst olursam, herkes bundan bahsediyor.

Some people are complaining about it whilst others are very, very excited.

Bazı insanlar bundan şikayet ederken, diğerleri çok ama çok heyecanlı.

So it should be interesting to see what happens.

Bu yüzden ne olduğunu görmek ilginç olmalı.

Of course we have a big event coming up.

Elbette önümüzde büyük bir etkinlik var.

Steve did mention it slightly, so in June

Steve bundan biraz bahsetti, bu yüzden Haziran'da küçük randevumuz için

we are going to be meeting up in Paris with our little rendezvous

Paris'te buluşacağız

and I hope if you can make it, I hope you will be there as well.

ve umarım başarabilirsen, umarım sen de orada olursun.

You've set up the WhatsApp group, haven't you?

WhatsApp grubunu kurdunuz değil mi?

Yes, Mr. Lincoln, Which is

Evet, Bay Lincoln,

which you do.

Siz de öyle. WhatsApp grubunun

There's one person you've completely left out of the WhatsApp group and yes,

tamamen dışında bıraktığınız bir kişi var ve evet,

there is like before I mentioned the WhatsApp group, it is not for this, it is for the Paris trip.

WhatsApp grubundan bahsetmeden önceki gibi var, bunun için değil, Paris gezisi için.

So because I've had some complaints already

Bu yüzden,

about the WhatsApp group not being for everyone.

WhatsApp grubunun herkes için olmadığı konusunda zaten bazı şikayetler aldığım için.

So it's not a it's not a private group, it's not something that's done in secret.

Yani özel bir grup değil, gizli gizli yapılan bir şey değil.

It's just because we are using that to arrange the Paris meet up.

Bunu Paris buluşmasını ayarlamak için kullandığımız için .

And I haven't included. Mr.

Ve dahil etmedim. Bay

Steve Yes, he hasn't.

Steve Evet, görmedi. Bana

He hasn't sent me an invite. Can you believe it?

davetiye göndermedi. Buna inanabiliyor musun?

Have you went to Paris.

Paris'e gittin mi?

Goes every everyone's on there.

Herkes oraya gider.

He was going except Steve.

Steve dışında o gidiyordu.

So yes, we'll be using that too,

Yani evet, onu da kullanacağız,

you know, so that we can contact each other

böylece içerideyken birbirimizle iletişim kurabiliriz

when we are in, but mainly for when we are in.

, ama esas olarak içeride olduğumuzda.

Yes. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

So that we can coordinate meet ups and such like

Böylece buluşmaları ve bunun gibi şeyleri koordine edebiliriz ve

and it's going to be fun, but we're going to it's going to be how many are going now?

bu eğlenceli olacak, ama şimdi kaç kişi gidiyor olacak?

Mr. Duncan?

Bay Duncan?

Well, I'm not going to say okay at the moment because it's

Pekala, şu anda tamam demeyeceğim çünkü

still we still have the whole of May, so anything could happen.

hala önümüzde tüm Mayıs var, bu yüzden her şey olabilir.

We were going to go by train, but apparently all the train strikers,

Trenle gidecektik ama görünüşe göre bütün tren grevcileri,

all the train workers are striking.

bütün tren işçileri grevde.

So we have to be careful of that.

O yüzden buna dikkat etmeliyiz.

So so I just hope what I'm hoping now is

Bu yüzden, umarım şimdi umduğum şey,

all the people that work at the airports don't decide to go on strike.

havaalanlarında çalışan tüm insanların greve gitmeye karar vermemesidir.

Well, I've read something today that that is exactly what they're planning. Oh,

Bugün tam olarak planladıkları şeyin bu olduğuna dair bir şey okudum. Oh,

but I think we'll be safe in June because

ama sanırım Haziran'da güvende olacağız çünkü

it's not the biggest.

bu en büyüğü değil.

They'll wait till the kids are off in July and August before they strike that that's when they can have the

Çocuklar Temmuz ve Ağustos aylarında izinli olana kadar bekleyecekler ve

the most effect was June is one of the most busiest times for travel, if they want to see it.

en çok etkiyi yaratabilecekleri zaman, eğer görmek istiyorlarsa, seyahat için en yoğun zamanlardan biri olan Haziran ayıdır.

But it's not as busy as July or August.

Ancak Temmuz veya Ağustos kadar yoğun değil.

The fact when the children are off, that's what I already I'm thinking

Çocuklar tatildeyken, ben zaten

the day we started, there's bound to be a problem.

başladığımız gün böyle düşünüyorum, mutlaka bir sorun çıkar.

But it looks as if they're Steve.

Ama görünüşe göre onlar Steve.

It looks as if the trouble in Paris is slowly subsiding.

Görünüşe göre Paris'teki sorun yavaş yavaş azalıyor.

Right.

Sağ.

So that's good news.

Bu iyi bir haber.

So it would appear that's all slowly subsiding.

Yani yavaş yavaş yatışıyor gibi görünüyor.

I think there are still some problems there, but that people are starting to calm down a bit now.

Bence orada hala bazı problemler var ama insanlar artık biraz sakinleşmeye başlıyor. İşte bu

So that's it.

So we have that coming up today.

kadar.

O yüzden bugün bunu gündeme getiriyoruz.

We are looking at

ten days of Louis. Yes.

Louis'in on gününe bakıyoruz. Evet.

Now we don't pay for as many of the royal family as we used to.

Artık eskisi kadar kraliyet ailesinin parasını ödemiyoruz .

It's been cut down dramatically, hasn't it?

Önemli ölçüde azaltıldı, değil mi?

In the past, everyone used to get

Eskiden herkes

used to get a payment from the tax, but it's been considerably shrunk down. Now.

vergiden ödeme almaya alışmıştı ama artık oldukça küçüldü. Şimdi.

I don't think a lot of the grandchildren actually get any money anymore.

Torunların çoğunun artık hiç para kazandığını sanmıyorum.

It's cool, remember?

Harika, hatırladın mı?

Yeah, I'll tell you what it's called.

Evet, adının ne olduğunu söyleyeyim.

It's called a civil list. Yes,

Sivil liste denir. Evet devam

go on. Okay.

et. Tamam aşkım.

I'm sorry.

I'll let you expand.

Üzgünüm.

Genişletmene izin vereceğim.

You go on.

Sen devam et. Buna

It's called the Civil List.

Medeni Liste denir.

And in the past, it used to be really long.

Ve geçmişte, gerçekten çok uzundu. Eskiden

They used to be everyone on there and the taxpayer

oradaki herkes onlardı ve vergi mükellefi

would have to pay everyone on the civil list.

sivil listedeki herkese ödeme yapmak zorunda kalırdı.

But over the years, they've shortened the civil list.

Ama yıllar geçtikçe sivil listeyi kısalttılar.

But it's still a lot of people

Ama yine de

who whose silver spoons we are paying for.

gümüş kaşıkları için para ödediğimiz birçok insan var.

So it's still quite a few, including including the ones

Bu yüzden,

near the top and some of them who are lower down as well.

tepeye yakın olanlar ve aşağıda olanlar da dahil olmak üzere, hala epeyce var.

I don't know where it stops now, but I know that

Şimdi nerede durduğunu bilmiyorum ama

I'm sure I don't know anyway.

yine de bilmediğime eminim.

But yes, it's been cut down a lot. Yes.

Ama evet, çok kesildi. Evet.

Over the over the last few decades.

Son birkaç on yılda. Az

The thing I just said. Yes.

önce söylediğim şey. Evet.

And I said before you 3:02 o'clock.

Ve senden önce saat 3:02 dedim.

So as I was trying to say, we are looking at jokes

Söylemeye çalıştığım gibi, şakalara bakıyoruz

and of course, we have one person here

ve tabii ki

on the live chat who loves telling jokes.

canlı sohbette şaka anlatmayı seven bir kişi var.

We do.

Yaparız.

We have Vitesse, his Vitesse here today. He is. He is.

Vitesse'miz var, onun Vitesse'si bugün burada. o. o.

He is, Yes.

O, Evet.

Although he wasn't First, we had we actually had

Birinci olmamasına rağmen,

Louis was first on the live chat today,

bugün canlı sohbette birinci olan Louis'i gördük,

wide awake with his fingers ready on the button, the reset button on his fingers.

tamamen uyanık, parmakları düğmenin üzerinde, parmaklarındaki sıfırlama düğmesi.

You could have said that if you wanted.

İsteseydin bunu söyleyebilirdin.

So we're going to look at jokes and humour, things that make us laugh.

Bu yüzden şakalara ve mizaha, bizi güldüren şeylere bakacağız.

Would you say that you have good sense of humour?

İyi bir mizah anlayışınız olduğunu söyleyebilir misiniz?

Steve I would.

Steve yapardım.

I would like to say that.

Şunu söylemek isterim ki.

Yes, I would. Yes,

Evet yapardım. Evet,

I would say that would go in my plus comments,

artı yorumlarıma girer derdim,

plus points in my list of plus points

artı puanlar listemdeki artı noktalar, komşular söz konusu olduğunda çoğu zaman

is that I can see the funny side of things most of the time

işlerin komik yanlarını görebiliyorum,

when it comes to neighbours, I don't.

görmüyorum.

But when it comes to other things I do.

Ama yaptığım diğer şeylere gelince.

Yes, there are some things that Steve never,

Evet, dürüst olmak gerekirse Steve'in asla,

never sees the funny side of, to be honest.

asla komik tarafını görmediği bazı şeyler var.

So we are talking about jokes, looking at jokes and humour,

Yani şakalardan bahsediyoruz, şakalara ve mizaha bakıyoruz

and if you have any jokes that you would like to tell us

ve bize söylemek istediğiniz herhangi bir şakanız varsa

and please feel free to do so.

ve lütfen çekinmeyin.

We also have fill in the blanks coming up later on as well.

Ayrıca daha sonra gelen boşlukları da dolduruyoruz.

Intelligent.

Zeki.

Oh, hello.

Oh merhaba.

Hello, Lydia.

Merhaba, Lidya.

Who says it looks like the world is getting more

Kim demiş dünya daha çok oluyormuş gibi

And now there is a great word.

Ve şimdi harika bir söz var.

I saw that.

Bunu gördüm.

Mr. Duncan.

Yes, Egalitarian.

Bay Duncan.

Evet, Eşitlikçi.

Egalitarian.

eşitlikçi.

I love that.

Bunu sevdim.

And people are becoming more equality orientated.

Ve insanlar daha eşitlik odaklı hale geliyor.

It rips is up the wrong way when someone claims

Birisi hak edilmemiş bir avantajı iddia ettiğinde yanlış yöne gidiyor

an undeserved advantage.

.

Think that is something that a lot of people are sometimes talking about equality.

Bunun birçok insanın bazen eşitlikten bahsettiği bir şey olduğunu düşünün .

So actually I made a video about three or four weeks ago all about this subject.

Yani aslında yaklaşık üç dört hafta önce tamamen bu konu hakkında bir video yaptım.

So when we think about equality, we think about things all being on the same level.

Yani eşitlik hakkında düşündüğümüzde, her şeyin aynı seviyede olduğunu düşünürüz.

But of course, there is another word that is interesting, which is equity.

Ama elbette ilginç olan başka bir kelime daha var , o da eşitlik.

Equity is giving chances or opportunities

Eşitlik,

to groups of people in society

toplumdaki insan gruplarına,

to give them the same chances as everyone else.

diğer herkesle aynı şansları vermeleri için şanslar veya fırsatlar veriyor.

So it is a word that sometimes confused with equality,

Yani bu bazen eşitlikle,

everyone on the same level and equity,

herkes aynı seviyede ve hakkaniyetle karıştırılan bir kelimedir,

which means you are giving groups of people

bu da insanlara

the opportunities that they wouldn't

always have or they wouldn't have

her zaman sahip olamayacakları veya onlara fırsat verilmeseydi sahip olamayacakları fırsatları verdiğiniz anlamına gelir.

if they weren't given the chance to do it.

yapmak için.

So I think it is quite an interesting word, and I think you are right, Lilia.

Bence bu oldukça ilginç bir kelime ve bence haklısın Lilia.

People are maybe sometimes they are too worried about it

İnsanlar belki bazen bunun için çok endişeleniyorlar

or too concerned about it, where it becomes

ya da çok endişeleniyorlar, burada bu

maybe an extreme form of expression.

belki de aşırı bir ifade biçimi haline geliyor.

And I'm sure you can think of quite a few examples of that at the moment.

Ve eminim şu anda bunun birkaç örneğini düşünebilirsiniz.

So the live chat is very.

Yani canlı sohbet çok.

Oh, I see. Yes, yes.

Ah anlıyorum. Evet evet.

Equality, equity, an interesting distinction.

Eşitlik, hakkaniyet, ilginç bir ayrım.

You are right.

Haklısın.

Yes, they do have different meaning.

Evet, farklı anlamları var.

Slightly.

Biraz.

Yes, Steve, I can smell something.

Evet Steve, bir şeyin kokusunu alabiliyorum.

Can you smell something? Cooking?

Bir şeyin kokusunu alabiliyor musun? Yemek pişirmek?

Is it orange? Can you smell orange?

Turuncu mu? Portakal kokusu alabiliyor musun?

I think that might be coming from Claudia.

Sanırım bu Claudia'dan geliyor olabilir.

That's Claudia is orange cake.

Bu Claudia portakallı kek.

But I can also smell something meaty.

Ama etli bir şeyin kokusunu da alabiliyorum.

Well, yes,

Pekala, evet,

that will be the chilli con carne

bu benim pişirdiğim kırmızı biber olacak

that I am cooking, which is probably.

, ki muhtemelen öyle.

Is that Mexican chilli con carne.

O Meksika biberli con carne mi?

It's mince

with which is done with fried with onions.

Soğanla kızartılarak yapılan kıymadır.

So it's beef is it beef mince with chilli spice.

Yani sığır eti, acı biberli dana kıyması.

And then we will add in

Sonra

some red kidney beans and then we'll have it with rice.

biraz kırmızı barbunya fasulyesi ekleyeceğiz ve sonra onu pilavla yiyeceğiz.

But you could put it into, you know, so pizza pockets or something cool.

Ama onu pizza ceplerine veya havalı bir şeye koyabilirsin.

But yes.

Ama evet.

So I think it's Mexican. Is it Mexican? Probably.

Bu yüzden Meksikalı olduğunu düşünüyorum. Meksikalı mı? Muhtemelen.

Yes. It's probably has some kind

Evet. Muhtemelen bir tür

of probably derives from from Mexico.

muhtemelen Meksika'dan türemiştir.

But I think also there are many variations as well

Ama aynı zamanda

out there across South America and maybe even Europe as well.

Güney Amerika'da ve hatta belki Avrupa'da da pek çok varyasyon olduğunu düşünüyorum.

I wouldn't be surprised if there is a a European version of chilli con carne.

Chili con carne'nin Avrupa versiyonu çıkarsa şaşırmam.

Yes, it's it's it's got a lot of tomato in it as well.

Evet, içinde çok fazla domates var.

Chopped tomatoes and also tomato paste as well.

Doğranmış domates ve ayrıca domates salçası.

So it's very tomatoey.

Yani çok domatesli.

And yes, it's a bit like mince,

Ve evet, biraz kıymaya benziyor

but more tomatoey and spicy. Yes.

ama daha çok domatesli ve baharatlı. Evet.

So if you like spicy food I can highly recommend chilli con carne.

Baharatlı yiyecekleri seviyorsanız, chili con carne'yi şiddetle tavsiye edebilirim.

We have jokes coming through by the way, already.

Bu arada, zaten gelen şakalarımız var.

Right. And already.

Sağ. Ve zaten.

Why did the tomato polish?

Domates neden parladı?

Asks Giovanni.

Giovanni'ye sorar.

I think you'll have to give us the answer then.

Sanırım bize cevabı o zaman vermen gerekecek.

So we will wait for that right of the to vote Yes.

Bu yüzden evet oyu hakkının verilmesini bekleyeceğiz.

Okay.

Where do math teachers go on vacation?

Tamam aşkım.

Matematik öğretmenleri tatile nereye gidiyor?

They go to Times Square.

Times Meydanı'na giderler.

Oh, that's a good one. That's in America, isn't it?

Bu iyi bir şey. Orası Amerika'da, değil mi?

Because Times Square is also a type of

Çünkü Times Square aynı zamanda bir tür

mathematics equation.

matematik denklemidir.

I like that. Very good. Very.

Bunu sevdim. Çok güzel. Çok.

I see. That's it. You see?

Anlıyorum. Bu kadar. Anlıyorsun?

So that might be described as a joke, but also maybe a type of pun as well.

Yani bu bir şaka olarak tanımlanabilir ama aynı zamanda bir tür kelime oyunu da olabilir.

What did the calculator say to the student?

Hesap makinesi öğrenciye ne dedi?

Yeah, you can always count on me.

Evet, bana her zaman güvenebilirsin.

Yes, that's a little this one, isn't it?

Evet, bu biraz öyle değil mi? Bu

It is.

. Sol

I should have my left of.

tarafımı almalıyım.

Really? Let's see if I can find my laughter.

Gerçekten mi? Bakalım kahkahalarımı bulabilecek miyim?

Where is it?

Nerede?

I mean, here we go.

Yani, işte başlıyoruz.

That's good.

Bu iyi.

That's my laughter. Do you like that?

Bu benim kahkaham. Bunu beğendin mi?

If Patricia Claudia isn't.

Patricia Claudia değilse.

Hasn't got her hands in somebody's mouth,

Ellerini birinin ağzına götürmemiş,

she's got them in food, making food.

yemek yapıyor, yemek yapıyor.

And it's strange that, isn't it?

Ve bu garip, değil mi?

Maybe.

Belki.

I bet you don't make many dishes with lots of sugar in mind.

Bahse girerim aklında çok şeker olan pek çok yemek yapmazsın.

You cakes got sugar in it.

Siz keklerin içinde şeker var.

So how do you feel about making sugary cakes when you know

Peki, insanların dişlerine saldırdıklarını bildiğiniz halde şekerli kekler yapmaya ne dersiniz

that they're attacking people's teeth?

?

Well, I would hope that the advice that Claudia gives to her

Umarım Claudia'nın hastalarına verdiği tavsiye,

patients is to make sure you brush your teeth after you've eaten sweet food. Yes.

tatlı yiyecekler yedikten sonra dişlerinizi fırçaladığınızdan emin olmanızdır. Evet.

Or do you brush before now?

Yoksa daha önce fırçalıyor musun?

There's always been a debate, has there?

Her zaman bir tartışma olmuştur, değil mi?

Not, about cleaning your teeth.

Dişlerini temizlemekle ilgili değil.

Should you clean your teeth just before you eat

Dişlerinizi yemekten hemen önce mi

or should you clean them afterwards?

yoksa yemekten sonra mı temizlemelisiniz?

Interesting.

İlginç.

I mean, it would seem obvious to clean them afterwards, but

Demek istediğim, onları daha sonra temizlemek bariz görünüyor, ama

I think it's often suggested that

sanırım genellikle

if you clean your teeth afterwards, Claudia, and maybe you can back me up on this

dişlerini daha sonra fırçalaman öneriliyor, Claudia ve belki bu konuda bana destek olabilirsin

or give your own opinion that when you've eaten,

ya da yemek yediğinde kendi fikrini söyleyebilirsin.

then the enamel becomes softer.

emaye daha yumuşak hale gelir.

And if you brush your teeth afterwards, you can.

Ve sonrasında dişlerinizi fırçalarsanız, bunu yapabilirsiniz.

You're more prone to wearing the enamel away on your teeth. Yes.

Diş minesini aşındırmaya daha yatkınsınız. Evet.

And I think it's advised, particularly if you've had citrus

Ve bence, özellikle

fruits, acidic citrus fruits, dark and orange, that you wait

turunçgiller, asitli turunçgiller, koyu ve turuncu yemişseniz,

at least 10 minutes before cleaning your teeth because the acid sort of softens you

dişlerinizi temizlemeden önce en az 10 dakika beklemeniz tavsiye edilir çünkü asit sizi

something.

bir nevi yumuşatır.

I don't know.

Bilmiyorum. Çocukluğumdan beri

I don't think that's ever been solved ever since I've been a child.

bunun çözüldüğünü sanmıyorum .

Nobody's ever solved this thing.

Hiç kimse bu şeyi çözmedi.

Should you clean your teeth before you eat or afterwards?

Dişlerinizi yemekten önce mi sonra mı temizlemelisiniz?

Personally, I clean my teeth before. Well, yes.

Şahsen ben daha önce dişlerimi temizliyorum. İyi evet.

That's because I can't be bothered.

Çünkü rahatsız olamam.

This is routine as I'm getting ready in the morning, shaving, cleaning the teeth.

Sabah hazırlanırken, tıraş olurken, dişleri temizlerken bu rutin bir şey.

I don't want to do all that and then have my breakfast come back up and then have to clean the teeth again.

Bütün bunları yapıp sonra kahvaltımı yapıp tekrar dişlerimi fırçalamak zorunda kalmak istemiyorum.

You've got you have to wash your face again.

Yüzünü tekrar yıkamak zorundasın.

So probably through laziness or not laziness, through

Muhtemelen tembellik yüzünden ya da değil,

just being easier, I tend to clean my teeth in the morning.

sadece daha kolay olduğum için, sabahları dişlerimi temizleme eğilimindeyim.

I just sound like laziness to me.

Bana tembellik gibi geliyor.

Well, that's part of it anyway.

Neyse, bu da işin bir parçası.

Steve, Is it?

Öyle mi?

Claudia does because we need to know.

Claudia biliyor çünkü bilmemiz gerekiyor.

We must find out.

Bulmalıyız.

I have a joke connected to going to the dentist.

Dişçiye gitmekle ilgili bir şakam var.

Or is it something to do with the time?

Yoksa zamanla alakalı bir şey mi?

Well, yes, Go on, tell the joke.

Pekala, evet, devam et, espriyi anlat.

Yes, go on.

Evet devam et.

Thank.

Teşekkür etmek.

I have an appointment tomorrow with my Chinese dentist.

Yarın Çinli dişçimle randevum var.

The appointment is at 230.

Randevu 230'da.

Very good, Mr.

Çok iyi, Bay

Duncan. Very good. Yes.

Duncan. Çok güzel. Evet.

I think that's one term you can add to your repertoire.

Bence repertuarına ekleyebileceğin bir terim bu.

Just a little bit racist.

Sadece biraz ırkçı.

Not very racist. Just a little bit racist.

Çok ırkçı değil. Sadece biraz ırkçı.

I meant TV test.

TV testi demek istedim.

You can add that joke to your repertoire.

Bu espriyi repertuarınıza ekleyebilirsiniz.

That's a good one. I like that.

Bu iyi bir tanesi. Bunu sevdim.

What time do you go to the Chinese dentist? 230.

Çinli dişçiye ne zaman gidiyorsun? 230.

Yes, because I raised this across my tooth. 30.

Evet, çünkü bunu dişimin üzerinden kaldırdım. 30.

Slightly racist, maybe, but to me a bit racist.

Biraz ırkçı belki ama bana göre biraz ırkçı.

Anyway, now you can be a bit racist.

Her neyse, şimdi biraz ırkçı olabilirsin. sende

You don't have.

yok

It's only if you if you're very racist, but if you are just a little bit racist.

Sadece çok ırkçıysan, ama birazcık ırkçıysan.

How about this? Last night when I went to see

Buna ne dersin? Dün gece

the musical Shrek The Musical,

Shrek The Musical müzikalini izlemeye gittiğimde, kulağa

just saying, it sounds awful.

korkunç geliyor dedim.

It sounds funny, doesn't it? Yeah. No, it sounds awful.

Kulağa komik geliyor değil mi? Evet. Hayır, kulağa korkunç geliyor.

And one of the characters is a is a donkey.

Ve karakterlerden biri de eşek.

Yeah.

Evet.

Who was originally played by one black actor.

Aslen bir siyah aktör tarafından canlandırılan.

Comedian. Okay.

Komedyen. Tamam aşkım.

Whose name I can't remember.

Kimin adını hatırlayamıyorum.

That would be Eddie Murphy. Eddie Murphy? Yes.

Bu Eddie Murphy olurdu. Eddie Murphy? Evet.

So I didn't realise this.

Yani bunun farkına varmadım.

I can I don't remember the film, but

Yapabilirim filmi hatırlamıyorum ama

it was a white guy playing this character and he was doing

bu karakteri oynayan beyaz bir adamdı ve

the black American accent,

which some of us thought was maybe inappropriate.

bazılarımızın uygunsuz olduğunu düşündüğü siyah Amerikan aksanı yapıyordu.

But, you know, people say, Oh, should he be doing that?

Ama, bilirsiniz, insanlar diyor ki, Ah, bunu yapmalı mıydı?

You know?

Bilirsin?

So yeah.

Yani evet.

So this is the this is what we get into now here in the UK, probably in America

Yani şimdi burada Birleşik Krallık'ta, muhtemelen Amerika'da

as well, is all this, you know, cultural appropriation and can should white people

da içine girdiğimiz şey bu, tüm bunlar, bilirsiniz, kültürel sahiplenme ve beyazlar

play the parts of what historically black people or vice versa in films?

filmlerde tarihsel olarak siyahların rollerini oynamalı mı veya tam tersi olabilir mi?

And you know, is it appropriate for a white person to

Ve bilirsin, beyaz bir kişinin

to dress up as a donkey and, do it,

eşek gibi giyinmesi ve bunu

and in a black American accent?

siyah Amerikan aksanıyla yapması uygun mu?

I think anyone can do it.

Bence herkes yapabilir.

Well, anyone dressed up as a donkey.

Eşek gibi giyinen herkes.

I think that's so wrong, isn't it? Yes.

Bence bu çok yanlış, değil mi? Evet.

It's hardly cultural appropriation.

Kültürel bir ödenek sayılmaz.

So we don't know about you. What about the accent?

Yani seni bilmiyoruz. Peki ya aksan?

Yes, he was very much doing that.

Evet, bunu fazlasıyla yapıyordu.

Eddie Murphy, the sort of, you know,

Eddie Murphy, bilirsin, bir tür

southern black American accent.

güneyli zenci Amerikan aksanı.

And it almost sounded like a bit like

Ve neredeyse

taking the pay off an accent.

bir aksanın karşılığını almak gibi geliyordu.

But so I don't know why he felt he had to do it in that style

Ama neden bunu bu tarzda yapmak zorunda hissettiğini bilmiyorum

because I suppose it's because the character in the film had that accent.

çünkü sanırım filmdeki karakterin aksanı bu.

But I know what you mean.

Ama ne demek istediğini biliyorum.

Well, this is the thing you said you do. It's.

Yaptığını söylediğin şey bu. Onun.

I suppose it would be like you had a white person,

Sanırım Nelson Mandela'yı oynayan beyaz, beyaz bir insan varmış gibi olurdu

a Caucasian, playing Nelson Mandela.

.

Would that be acceptable?

Bu kabul edilebilir mi?

Well, it probably wouldn't be.

Şey, muhtemelen olmazdı.

Not now.

Şimdi değil.

It would have been. Yes.

Olabilirdi. Evet.

I don't think it's ever been acceptable.

Hiç kabul edilebilir olduğunu düşünmüyorum.

Know, it seems to be the case now that it's when was it acceptable?

Biliyor musun, şimdi durum böyle görünüyor, ne zaman kabul edilebilirdi?

If you're if a white person is playing the part of a historic

Eğer tarihi bir filmin rolünü beyaz bir kişi oynuyorsa ve bu

if it's a historical film and it's not appropriate

bir tarihi filmse ve

for a white person to play that part and black out.

bir beyazın o rolü oynaması ve bayılması uygun değildir.

No, I'm saying no.

Hayır, hayır diyorum.

I'm saying the other way round doesn't seem to be a problem.

Diyeceğim o ki, tersi bir sorun gibi görünmüyor.

You misunderstanding me, I'm saying not black up.

Sen beni yanlış anlıyorsun, karartma diyorum.

You just do it white.

Sen sadece beyaz yap.

I want to just go.

Sadece gitmek istiyorum.

Hello, I'm Nelson Mandela.

Merhaba, ben Nelson Mandela.

And people would go, No, you're not.

Ve insanlar giderdi, Hayır, değilsin.

Your wife is supposed to be black. So that. So that's it.

Karınızın siyah olması gerekiyor. Böylece. İşte bu kadar.

So that that's the point.

Yani mesele bu.

Because of Cleopatra, you see a lot of people complaining at the moment because Cleopatra.

Kleopatra yüzünden şu anda Kleopatra diye şikayet eden bir çok insan görüyorsunuz.

Oh, Dave, I mean, this is such see, this is the problem when you start digging this whole

Oh, Dave, demek istediğim, bu öyle bir şey ki, bütün bunları kazmaya başladığında sorun bu,

there is no end to it.

sonu yok.

Exactly.

Kesinlikle.

This is why we normally avoid these topics.

Bu nedenle normalde bu konulardan kaçınırız.

Cleopatra, the famous film made in the 1960s,

1960'larda çekilen ünlü film Kleopatra,

which was a huge blockbuster film, wasn't it, with who?

büyük gişe rekorları kıran bir filmdi, değil mi, kiminle?

Who played Cleopatra in that it will be Liz Taylor.

Kleopatra'yı oynayan Liz Taylor olacak.

Liz Taylor.

Liz Taylor.

That's one of my favourite films.

Bu benim en sevdiğim filmlerden biri.

I cried when I watched that.

Bunu izlediğimde ağladım.

It was so moving.

Çok hareketliydi.

And but of course, by today's standards,

Ve elbette, bugünün standartlarına göre,

you probably wouldn't allow Elizabeth Taylor to play that role,

Elizabeth Taylor'ın bu rolü oynamasına muhtemelen izin vermezsiniz,

although although in in fairness, she did she did wear makeup.

ancak adalet içinde olmasına rağmen, o makyaj yaptı.

So she did wear some makeup.

Bu yüzden biraz makyaj yaptı.

She did.

If you see the movie she is she does have some

O yaptı.

Filmi izlerseniz, onun biraz

dark complexion.

koyu ten rengi var.

Not completely, but there is there is some complexion there.

Tamamen değil, ama orada biraz ten rengi var.

So, Mr. Steve, do you drink coffee without sugar?

Bay Steve, kahveyi şekersiz içer misiniz?

Says Pedro.

Pedro diyor.

No, I drink coffee with sugar.

Hayır, kahveyi şekerli içerim.

I drink tea without sugar, but coffee with sugar.

Çayı şekersiz, kahveyi şekerli içerim.

Because to me, to my taste, coffee is quite bitter

Çünkü benim damak zevkime göre kahve oldukça acıdır

and I like to have a little bit of sugar, just about a level teaspoon.

ve biraz şeker almayı severim, yaklaşık bir çay kaşığı kadar.

Okay. Just to to make it more flavour. Hmm.

Tamam aşkım. Sadece daha lezzetli hale getirmek için. Hmm.

But I wonder what people in Paris do.

Ama Paris'teki insanların ne yaptığını merak ediyorum.

Do they have do they do Parisians?

Parisliler var mı?

Maybe.

Belki.

Maybe Louis can tell us.

Belki Louis bize söyleyebilir.

Is it can you have coffee in Paris?

Paris'te kahve içebilir misin?

With or without sugar?

Şekerli mi şekersiz mi?

Does it matter? Of course you can. Well, I'm just asking.

Önemli mi? Tabi ki yapabilirsin. Peki, sadece soruyorum.

But we were there.

Ama oradaydık.

We had coffee in Paris, and I think they offered it and they offered sugar to us.

Paris'te kahve içtik ve sanırım kahve ikram ettiler ve bize şeker ikram ettiler.

So, yes, the answer is yes.

Yani, evet, cevap evet.

What about Italians?

Peki ya İtalyanlar?

Do you drink coffee with?

ile kahve içer misin

With or without sugar?

Şekerli mi şekersiz mi?

What is the normal way of drinking it?

Onu içmenin normal yolu nedir?

I think it's either barley or either.

Bence ya arpa ya da her ikisi.

Yes, the I'm just interested in knowing.

Evet, sadece bilmekle ilgileniyorum.

Anyway, we're talking about jokes now it's time to tear ourselves up

Her neyse, şakalardan bahsediyoruz, şimdi kendimizi yırtma zamanı

because we really do need it and we all need cheering up at the moment.

çünkü buna gerçekten ihtiyacımız var ve şu anda hepimizin neşelenmeye ihtiyacı var.

So today we are looking at the.

Yani bugün bakıyoruz.

Steve. Yes, Steve, Steve, Steve, Steve.

Steve. Evet, Steve, Steve, Steve, Steve.

I read that what we tested just yeah, I don't think it's directed at us.

Test ettiğimiz şeyin sadece evet olduğunu okudum, bize yönelik olduğunu düşünmüyorum.

Steve Yeah. Steve Terrible jokes.

Steve Evet. Steve Korkunç şakalar.

Oh, terrible jokes.

Korkunç şakalar.

We have a couple here.

Burada bir çiftimiz var.

Oh, this is quite a good one.

Oh, bu oldukça iyi bir şey.

Coleman says

Coleman

If you cry at my funeral,

cenazemde ağlarsan

I swear I won't talk to you ever again.

yemin ederim seninle bir daha konuşmam der.

That's a good word.

Bu iyi bir kelime.

Carmen Also says, Have you tried coffee with chocolate?

Carmen Bir de, Kahveyi çikolatayla denedin mi?

Yes, a mocha Mocha.

Evet, mocha Mocha.

Okay, we've got to move on, Steve.

Tamam, devam etmeliyiz, Steve.

Yeah, because we have a format.

Evet, çünkü bir formatımız var.

It's a terrible jokes for those waiting.

Bekleyenler için korkunç bir şaka.

And you are very patient people. That's all I can say.

Ve siz çok sabırlı insanlarsınız. Tüm söyleyebileceğim bu.

We are looking at jokes, maybe bad jokes.

Şakalara bakıyoruz, belki kötü şakalar.

So the joke is

Bu yüzden şaka

commonly defined as a humorous statement.

genellikle mizahi bir ifade olarak tanımlanır.

A statement or something that is said,

a sentence that could be seen

or is often seen as humorous as we have seen.

Gördüğümüz gibi mizahi olarak görülebilen veya sıklıkla görülen bir ifade veya söylenen bir şey, bir cümle.

Some very good examples on today's live chat.

Bugünün canlı sohbetinden bazı çok iyi örnekler.

So there are lots of people giving their examples, and I will give you an example.

Örneklerini veren birçok insan var ve ben size bir örnek vereceğim.

Now here we go.

Şimdi başlıyoruz.

I say, I say, I say my dog has no news.

Diyorum, söylüyorum, köpeğimden haber yok diyorum.

How does he smell? Terrible.

Nasıl kokuyor? Korkunç.

How are we Defaecating.

Nasıl Defaeks yapıyoruz?

This was on a livestream to Vitus because of its theme on jokes.

Bu, şakalarla ilgili teması nedeniyle Vitus'un canlı yayınındaydı.

And as we know, Vitus is always telling his jokes to his happy I'd.

Ve bildiğimiz gibi, Vitus her zaman şakalarını mutlularına anlatıyor.

So I think we ought to dedicate this livestream to the tests. Yes.

Bu yüzden bu canlı yayını testlere ayırmamız gerektiğini düşünüyorum . Evet.

Okay.

Tamam aşkım.

Very nice.

Çok güzel.

This is all for you.

Hepsi senin için.

And I will get complaints, you say,

Ve şikayetler alacağım, diyorsunuz,

because no one else has ever had a live stream dedicated to.

çünkü şimdiye kadar hiç kimsenin kendisine adanmış bir canlı yayını olmadı .

This was the first time I see it.

Bunu ilk kez görüyordum.

So you say these things and then I have to deal with all the complaints afterwards.

Yani bunları söylüyorsunuz ve sonrasında tüm şikayetlerle uğraşmak zorunda kalıyorum .

Now no one will complain, so that doesn't even see the relevance.

Şimdi kimse şikayet etmeyecek, bu yüzden alaka görmüyor bile.

Anyway. That is a joke.

Her neyse. Bu bir şaka.

That was a joke.

Şakaydı.

It might be seen as a terrible joke or not a very funny joke.

Korkunç bir şaka olarak görülebilir veya çok komik bir şaka olmayabilir.

It can also have something called a riddle.

Ayrıca bilmece denen bir şeye sahip olabilir.

Riddle?

Bilmece mi?

I like riddles.

Bilmeceleri severim.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

A puzzling question.

Şaşırtıcı bir soru.

So I suppose riddles can also be humorous.

Bu yüzden bilmecelerin de komik olabileceğini düşünüyorum.

So maybe a question that you ask someone and maybe have a little

Yani belki birine sorduğun bir soru ve belki de biraz

maybe almost like you have to use your brain.

belki de neredeyse beynini kullanmak zorundasın gibi.

You have to use your mind to work out.

Çalışmak için aklını kullanmalısın.

Have you got an example, mister?

Bir örneğiniz var mı, bayım?

Do I have an example of a riddle?

Bir bilmece örneğim var mı?

Well, it's funny you should say that, because I do

Bunu söylemen komik, çünkü ben

what gets better as it drives.

sürdükçe daha iyi olan şeyi yapıyorum.

Yeah.

So that's, you know, if you look at that, what gets better is it denies that that's a riddle.

Evet.

Yani bu, bilirsiniz, buna bakarsanız, daha iyi olan şey bunun bir bilmece olduğunu reddetmesidir.

It's something that doesn't seem to make sense, that has not had must have an answer. Yes.

Mantıklı görünmeyen, bir cevabı olması gerekmeyen bir şey. Evet.

To play with words. Yes.

Kelimelerle oynamak için. Evet.

So the answer always seems difficult until you know the answer.

Yani siz cevabı bilene kadar cevap her zaman zor görünür .

And then you go, oh, of course.

Ve sonra gidersin, oh, tabii ki.

So you feel maybe sometimes a little bit foolish when you don't know the answer.

Yani cevabı bilmediğin zaman belki biraz aptal hissediyorsun .

So here's a good one.

İşte iyi bir tane.

What gets better as it drives a towel?

Bir havlu sürerken daha iyi olan nedir?

I don't get that.

Anlamıyorum.

So as you draw your self, oh, the towel gets wet.

Yani sen kendini çizdikçe, ah, havlu ıslanıyor.

So what gets better as you dry should it?

Peki kurudukça daha iyi olan ne olmalı?

They know what gets better As it gets better as it dries.

Neyin güzelleştiğini bilirler Kurudukça güzelleşir.

Right.

Sağ.

Well it dries. It's doing it. Oh it's dry air. Right.

Peki kurur. yapıyor. Oh, kuru hava. Sağ.

So dry can be a verb.

Yani kuru bir fiil olabilir.

Dry can be a very.

Kuru çok olabilir. Bak

See that's it.

işte bu

Well I thought, you know, it must explain this. Yes.

Düşündüm ki, bilirsin, bunu açıklaması gerekir. Evet.

All right, so it's drying you.

Tamam, yani seni kurutuyor.

I have to explain it to you now.

Şimdi sana bunu açıklamalıyım.

That's fine, because, you know I'm doing this.

Sorun değil, çünkü bunu yaptığımı biliyorsun.

Obviously, I did.

Açıkçası, yaptım.

No, I was just trying to, you know, have conversation to

Hayır, ben sadece , bilirsin,

go away with that.

bundan uzaklaşmak için sohbet etmeye çalışıyordum.

So what gets better as it dries a towel?

Peki havlu kurudukça daha iyi olan şey nedir?

I like that one.

Bunu beğendim.

That's a good one. So that's a good example of a riddle.

Bu iyi bir tanesi. Bu iyi bir bilmece örneği.

Here's another one.

İşte burada bir başkası. Sahip

What has what I but cannot see.

olduğum ama göremediğim şey.

Oh, hang on before you go on The Riddler in the Batman movie.

Oh, Batman filminde The Riddler'a geçmeden önce bekleyin.

Yeah. Yes.

Evet. Evet.

He's always coming up with these little riddles and a little hence his name.

Her zaman bu küçük bilmecelerle geliyor ve biraz da bu yüzden adı.

Yeah, exactly.

Evet kesinlikle.

It's the clue is in his name.

İpucu onun adında.

Yes, The Joker.

Evet, Joker.

Did you know what the Joker does?

Joker'in ne yaptığını biliyor muydunuz?

Kills people.

İnsanları öldürür.

Anyway,

Her neyse,

what is a riddle?

bilmece nedir?

The same as a brainteaser.

Bir beyin jimnastiği ile aynı.

It could be good.

İyi olabilir.

And it can be, but.

Ve olabilir, ama.

But normally a brainteaser is a type question.

Ama normalde bir beyin jimnastiği bir tür sorudur.

It's just a question, a general question.

Bu sadece bir soru, genel bir soru.

So a brainteaser can be anything, any type of question.

Yani bir beyin jimnastiği her şey olabilir, her türden soru.

But a riddle is more specific.

Ancak bir bilmece daha spesifiktir.

What has one eye but cannot see a sewing needle.

Tek gözü olan ama dikiş iğnesini göremeyen şey.

It has an eye that you thread the cotton through. Yes.

Pamuğu içinden geçirdiğiniz bir gözü var. Evet.

So yes, it's a riddle normally has something that you would sort of.

Yani evet, normalde bir çeşit bilmecedir.

Oh, yes.

Oh evet.

And you sort of smile at it, wouldn't you. Yeah.

Ve buna bir şekilde gülümsüyorsun, değil mi? Evet. Bir nevi

You would sort of fit like it.

ona yakışırsın.

Is it the same as a conundrum or you might be fooled again.

Bir muamma ile aynı mı yoksa tekrar kandırılabilir misin?

A conundrum might be just a puzzle.

Bir muamma sadece bir bilmece olabilir.

So a conundrum can be something very long and complicated.

Yani bir muamma çok uzun ve karmaşık bir şey olabilir.

Where is a riddle?

Bir bilmece nerede?

Is something short and succinct and usually funny or often funny?

Bir şey kısa ve öz ve genellikle komik mi yoksa genellikle komik mi?

Yes. Well, it has one eye but cannot see.

Evet. Yani tek gözü var ama göremiyor.

Yeah, a sewing needle because it also has an eye.

Evet, dikiş iğnesi çünkü gözü de var.

Has an eye at the top where you thread the cotton through at the top.

Üstte pamuğu geçirdiğiniz yerde bir gözü vardır.

Yeah. You can. You can also have a version of that

Evet. Yapabilirsiniz. Bunun gözleri olan ama göremeyen bir versiyonuna da sahip olabilirsiniz

that goes what has eyes but cannot see.

.

And the answer to that would be a potato

Bunun cevabı patates olacaktır

because potatoes have eyes.

çünkü patateslerin gözleri vardır.

It's little black blemishes.

Küçük siyah lekeler.

They call them eyes then. Yes.

O zaman onlara göz diyorlar. Evet.

So that's that's very good. Mr. Duncan.

Yani bu çok iyi. Bay Duncan.

So that's a riddle.

Yani bu bir bilmece.

Yes. Here we go.

Evet. İşte başlıyoruz. Kelime

Is word, pun, pun a type of joke

kelime oyunu, kelime oyunu, kelime oyunu olan bir şaka türüdür

that is a pun, a simple play on words.

.

So maybe you take a word that is used in one way and you use it

Yani belki bir şekilde kullanılan bir kelimeyi alıp

in another way that might be seen as amusing.

eğlenceli olarak görülebilecek başka bir şekilde kullanıyorsunuz.

It might make someone have a little laugh.

Birinin biraz gülmesine neden olabilir.

For example,

Örneğin,

here is an example of a pun.

burada bir kelime oyunu örneği var.

What do you call a man with a shovel on his head?

Kafasında kürek olan adama ne denir?

MM You call him Doug,

MM Ona Doug diyorsun,

right?

değil mi?

Because Doug is the name of a person,

Çünkü Doug bir kişinin adıdır

but also it can be the past tense,

ama aynı zamanda geçmiş zaman kipi,

the the actual sound of the word.

kelimenin gerçek sesi de olabilir.

Doug, The past tense of digging, digging hole.

Doug, Kazmak, çukur kazmak fiilinin geçmiş zamanı.

And of course, when you dig a hole, you use a shovel or spade, and that would be cool.

Ve elbette, bir çukur kazarken kürek veya kürek kullanırsın ve bu harika olurdu.

That would be stamp duty, but pronounce the same.

Bu damga vergisi olurdu, ancak aynı şekilde telaffuz edilir.

Yes. Hence

Evet.

the cleverness of pun. Yes.

Kelime oyununun zekası bu yüzden. Evet.

So quite often a pun is a play on words.

Çoğu zaman bir kelime oyunu kelime oyunudur.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

I'm not worried about going bald.

Kel kalmaktan endişe duymuyorum.

You know what they say?

Onların ne dediğini biliyorsun?

Hair today, gone tomorrow.

Bugün saç, yarın gitti.

That's sad.

Bu üzücü.

So it like here too.

Yani burada da öyle.

Sounds like a common expression here today.

Bugün burada yaygın bir ifade gibi geliyor.

Gone tomorrow.

yarın gitti

But we're saying hair today, gone tomorrow because it sounds hair and hair.

Ama bugün saç diyoruz, yarın saç saç geliyor diye.

Sam very similar. Yeah.

Sam çok benzer. Evet.

And you might describe that also as a pun, a play on words.

Ve bunu kelime oyunu, kelime oyunu olarak da tanımlayabilirsiniz .

And then you say here today, gone tomorrow,

Ve sonra, bugün burada, yarın gitti dersiniz,

were expressing

the fact that things are often

şeylerin genellikle

temporary or fleeting, fleeting, something that is temporary

geçici veya geçici, geçici, geçici

or only lasts for a short time, usually like money.

veya yalnızca kısa bir süre için geçerli olduğu, genellikle para gibi olduğu gerçeğini ifade ediyordunuz.

Yes. Or partners.

Evet. Veya ortaklar.

Yes. And today, gone tomorrow definitely is, you use that expression.

Evet. Ve bugün, yarın mutlaka gider, bu tabiri kullanırsınız.

A politician said something you've got one minute is gone.

Bir politikacı sahip olduğun bir şeyin bir dakika sonra gittiğini söyledi.

Maybe the next day you had it for long.

Belki ertesi gün uzun süre sendeydi.

All of us, you might say.

Hepimiz diyebilirsiniz.

All of us are here today, gone tomorrow, just like my hair.

Hepimiz bugün varız yarın yokuz tıpkı saçım gibi.

Maybe you have a bad joke, some terrible jokes.

Belki kötü bir şakanız vardır, bazı korkunç şakalarınız.

We often describe bad jokes or jokes that aren't very funny as.

Kötü şakaları veya pek komik olmayan şakaları sık sık olarak tanımlarız .

Stinkers.

Kokuşmuşlar.

Oh, here's one from Giovanni.

Oh, işte Giovanni'den bir tane.

Okay, then what do you call a magic dog?

Tamam, o zaman sihirli köpeğe ne denir?

A lab cat, DAB radio.

Bir laboratuvar kedisi, DAB radyo.

That's actually a la abracadabra.

Bu aslında bir la abrakadabra.

It's actually quite funny.

Aslında oldukça komik.

I like that.

Bunu sevdim.

That's funny.

Çok komik.

You would call that a stinker. It's.

Buna pislik diyebilirsin. Onun.

It's funny, but

Komik, ama

yes, it's interesting.

evet, ilginç.

That is not anything that's almost like a pun. So.

Bu neredeyse bir kelime oyunu gibi bir şey değil. Bu yüzden.

No, I like that one.

Hayır, bunu beğendim.

That's not that's not a stinker.

Bu bir kokuşmuş değil.

And of course, why is that funny?

Ve tabii ki, bu neden komik?

Because when you when a magician is

Çünkü bir sihirbaz,

coming to the conclusion of his his his act

eyleminin

or whatever thing that he's doing, you know, he says abracadabra.

ya da her ne yapıyorsa onun sonucuna vardığında, bilirsiniz, abrakadabra der.

Yes. It's one is a well, it's when he's about to actually perform the trick, when

Evet. Biri bir kuyu, tam olarak numarayı yapmak üzereyken,

about to perform the trick, he will say abracadabra,

numarayı yapmak üzereyken abrakadabra diyecek

and then the doves appear from somewhere.

ve sonra bir yerlerden güvercinler beliriyor.

So I'm obviously a Libra Kadabra is a play on words.

Yani ben açıkçası bir Teraziyim Kadabra bir kelime oyunudur.

So it is a word that's used as a spell down

Yani

and like, abracadabra, like open sesame.

abrakadabra, açık susam gibi büyü ve benzeri olarak kullanılan bir kelimedir.

That's.

bu Bunun korkunç olduğunu kabul eden

Thank you very much for Giovanni, who admits that this is terrible.

Giovanni için çok teşekkür ederim .

So that could come under the the category of being a stinker.

Yani bu pislik olma kategorisine girebilir.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Vito says, well, we would not be a live stream without one of his jokes.

Vito, şakalarından biri olmadan canlı yayın yapamayacağımızı söylüyor.

Laughs.

gülüyor.

A man in a French restaurant asks

Bir Fransız restoranında bir adam

the waiter, Do you have frogs legs?

garsona "Kurbağa bacağın var mı?" diye sorar.

No, no, replies the waiter.

Hayır, hayır, diye yanıtlıyor garson.

I always walk like this.

Ben hep böyle yürürüm.

That's a good joke.

Bu iyi bir şaka.

That's a good joke. Yes.

Bu iyi bir şaka. Evet.

Because he's saying, do what?

Çünkü diyor ki, ne yap?

The man in the restaurant is asking is

Lokantadaki adam,

do you have frog's legs on the menu? Yes.

menüde kurbağa bacağı var mı diye soruyor. Evet.

Because you wouldn't not you have to say

Çünkü

on the menu if you're in the restaurant, do you have frog's legs?

restorandaysanız menüde kurbağa bacağı var mı demenize gerek yok?

But of course, if you were to say to somebody, if you have do you have frogs like,

Ama tabii ki birine, eğer sahipseniz,

oh my God, you're sucking the life out of this chair?

aman Tanrım, bu sandalyenin canını emiyorsun gibi kurbağalarınız var mı?

I'm just explaining it. Yes.

Ben sadece açıklıyorum. Evet.

Hopefully people and perhaps I don't need to explain that.

Umarım insanlar ve belki de bunu açıklamaya ihtiyacım yoktur.

You need to explain that one.

Bunu bir açıklamanız gerekiyor.

And that is quite a simple joke, But it's.

Ve bu oldukça basit bir şaka, Ama öyle.

Yes, I like that. I like that. Yes. Yes.

Evet şunu sevdim. Bunu sevdim. Evet. Evet.

So there are many, many types of bad jokes.

Yani pek çok kötü şaka türü var.

Here's one.

I have an example, Steve.

Işte bir tane.

Bir örneğim var, Steve.

Doctor. Doctor.

Doktor. Doktor. Kendimi

I feel like a pair of curtains.

bir çift perde gibi hissediyorum.

Oh, pull yourself together.

Kendini toparla.

Yes, I feel like a pair of curtains.

Evet, bir çift perde gibi hissediyorum. Aklını

Pull yourself together. Yes.

başına al. Evet.

Because a doctor, if somebody says to you, pull yourself together, it means get hold of yourself.

Çünkü bir doktor, biri sana kendini toparla derse, kendine hakim ol demektir.

You know, control yourself. Stop being just silly.

Bilirsin, kendini kontrol et. Sadece aptal olmayı bırak.

If you're crying over something quite minor,

Çok önemsiz bir şey için ağlıyorsanız,

somebody might say to you, you know, say you say you just grazed

birisi size diyebilir ki, dirseğinizi sıyırdığınızı söyleyin

your elbow. Hmm.

. Hmm.

You know, didn't even draw any blood that you grazed.

Biliyorsun, sıyırdığın kan bile akmadı.

Oh, look at my elbow.

Oh, dirseğime bak.

You know, Hardly.

Bilirsin, Zor.

You know, pull yourself together. Don't be so silly.

Bilirsin, kendini toparla. Bu kadar aptal olma.

You're telling that person to.

O kişiye söylüyorsun.

To calm down?

Sakinleşmek için?

Yes. To stop being so hysterical. Stop being.

Evet. Bu kadar histerik olmayı bırakmak için. Olmayı bırak.

So what's the modern phrase?

Peki modern ifade nedir?

Stop being a snowflake.

Kar tanesi olmayı bırak.

Yeah, I would say now, don't be such a big baby.

Evet, şimdi derdim ki, bu kadar büyük bir bebek olma.

Yes, exactly.

Evet kesinlikle.

Pull yourself together because when you close your curtains, you pull them together.

Kendinizi toparlayın çünkü perdelerinizi kapattığınızda onları da toparlamış olursunuz.

You Pull them together.

Onları birlikte çekersin.

I think I'm a pair of curtains.

Sanırım ben bir çift perdeyim. Aklını

Pull yourself together.

başına al.

Also, we can have a very funny joke,

Ayrıca çok komik bir şakamız olabilir,

maybe something that is really, really funny.

belki gerçekten çok komik bir şey.

Nystrom just told a joke

Nystrom az önce

that appeared on Saturday Night Live.

Saturday Night Live'da çıkan bir fıkra anlattı.

I can't repeat it because it's very rude,

Çok kaba olduğu için tekrarlayamam

but I'm going to keep it on the live chat if you want to read it yourself.

ama kendin okumak istersen canlı sohbette tutacağım.

But it's a little rude so we won't call that a dirty joke.

Ama bu biraz kaba, bu yüzden buna müstehcen bir şaka demeyeceğiz. Senin

Have you?

varmi?

Is that a category you've got coming up?

Bu, gelmekte olduğun bir kategori mi?

That's not really a dirty joke.

Bu gerçekten kirli bir şaka değil.

That's satire. Satire. So it's being satirical.

Bu hiciv. Hiciv Yani hicivli oluyor.

It is making fun of a certain group or organisation.

Belirli bir grup veya kuruluşla dalga geçiyor.

So we would probably describe that as satire.

Bu yüzden muhtemelen bunu hiciv olarak tanımlardık.

And satire in the UK is a very popular form of humour.

Ve Birleşik Krallık'ta hiciv çok popüler bir mizah biçimidir.

Take a group of people like like politicians,

Politikacılar, kraliyet ailesi, kraliyet ailesi gibi bir grup insanı alın

the royal family, the royal family, and you make jokes about them.

ve onlar hakkında şakalar yapın.

Institutions, the Civil service,

Kurumlar, Kamu hizmeti, alay etmeyi

those sorts of things which we like to take, make fun out of.

sevdiğimiz bu tür şeyler .

And that's satire.

Ve bu hiciv.

Yes, we used to be very good at satire in this country, but we don't do it very often.

Evet, bu ülkede hiciv konusunda çok iyiydik ama bunu çok sık yapmıyoruz.

However, in the United States they are still very good at doing

Bununla birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'nde,

satire and making fun of of people in authority.

hiciv yapma ve otorite sahibi insanlarla dalga geçme konusunda hala çok iyiler.

And we have a magazine that comes out every month, which we sometimes get called private.

Ve her ay çıkan bir dergimiz var, bazen özel olarak anılırız.

Yes. Which is a satirical,

Evet.

humorous magazine

that pokes fun at institutions and people in charge.

Kurumları ve sorumluları alaya alan, hicivli, esprili bir dergi.

People in power. Yes.

İktidardaki insanlar. Evet.

And it's these days, it's easy to do because

Ve bu günlerde bunu yapmak çok kolay çünkü

most of our politics at the moment

şu anda siyasetimizin çoğu,

is pretty awful when you think about it.

düşündüğünüzde oldukça berbat.

So a very funny joke is described as a howler

Yani çok komik bir şaka uluyan olarak tanımlanır

because when you find it funny, you howl or you laugh

çünkü onu komik bulduğunuzda uluyorsunuz ya da

very, very strongly, think it's so funny,

çok, çok güçlü bir şekilde gülüyorsunuz, bunun çok komik olduğunu düşünüyorsunuz,

you laugh.

gülüyorsunuz.

It is a howler.

Bu bir uluyan.

Here's it. Here's one. Steve.

İşte burada. Işte bir tane. Steve.

I like this one comeback, right?

Bu geri dönüşü beğendim, değil mi?

So this is a kind of witty or amusing remark,

Yani bu esprili ya da eğlenceli bir yorum

but this is normally given in reply

ama bu normalde

or in response to someone.

birine cevap olarak ya da cevap olarak verilir.

So maybe they say something to you, maybe they insult you

Yani belki sana bir şey söylüyorlar, belki seni aşağılıyorlar

and you have to come back with a smart

ve

answer to make them feel bad.

onları kötü hissettirmek için akıllı bir cevapla geri dönmelisin.

So quite often we use a comeback when we have to answer

Bu nedenle,

or reply to someone quickly,

birisine hızlı

but also in an amusing way.

bir şekilde ama aynı zamanda eğlenceli bir şekilde yanıt vermemiz veya yanıtlamamız gerektiğinde sıklıkla bir geri dönüş kullanırız.

Yes, it's not easy to do.

Evet, yapmak kolay değil.

Somebody might say something to you at work

İşyerinde biri size bir şey söyleyebilir

and everybody laughs at you because they've met.

ve herkes tanıştığı için size güler.

Somebody made this remark and then.

Birisi bu yorumu yaptı ve sonra.

But if you come back quickly with a funny reply,

Ancak komik bir yanıtla hemen geri dönerseniz,

then you will come out on top because quite often

o zaman zirveye çıkarsınız çünkü çoğu zaman

if you're not quick enough, you might not think of that reply straight away.

yeterince hızlı değilseniz, bu yanıtı hemen düşünemeyebilirsiniz.

Yes, you might think of it 10 minutes later

Evet, 10 dakika sonra düşünebilirsiniz,

when wedding, which often happens, the effect is lost.

çoğu zaman gerçekleşen düğün, etkisi kaybolur.

It always reminds me of that great episode of Seinfeld

Bana her zaman Seinfeld'in

where George Costanza

George Costanza'nın

is is humiliated in of his work colleagues.

iş arkadaşları tarafından küçük düşürüldüğü o harika bölümünü hatırlatıyor. O

When he's eating all of those those prawns is frozen

karideslerin hepsini yediğinde donmuş

shrimp and he's eating lots of shrimp.

karides oluyor ve çok fazla karides yiyor.

And one of his colleagues says

Ve meslektaşlarından biri

the ocean called.

okyanusun aradığını söylüyor.

They are running out of shrimp.

Karidesleri tükeniyor.

But unfortunately, George does not have a comeback,

Ama ne yazık ki, George'un bir geri dönüşü yok,

although later on he does he does think of a comeback and it's not too late.

ancak daha sonra bir geri dönüşü düşünüyor ve çok geç değil.

It's a very funny episode and it annoys him because he thought of it afterwards.

Çok komik bir bölüm ve sonradan düşündüğü için canını sıkıyor.

That's it. But yes, so it's banter in a way, isn't it?

Bu kadar. Ama evet, yani bu bir bakıma şaka, değil mi?

Banter sort of, Yeah.

Şaka gibi, Evet.

Well, sometimes it can be.

Bazen olabilir.

I'm not sure if it's even banter because it's it's somebody is putting you down.

Şaka olup olmadığından emin değilim çünkü biri seni aşağılıyor.

They are really trying to make you

Gerçekten seni

look stupid and upset you.

aptal gibi göstermeye ve üzmeye çalışıyorlar.

But sometimes, sometimes they might be doing it in a

Ama bazen, bazen bunu bildiğiniz bir şekilde yapıyor olabilirler

you know, if you're with friends, they might might be just sort of gentle,

, eğer arkadaşlarınızla birlikteyseniz, birbirinizden mickey'i çıkarırken dedikleri gibi, bir tür nazik, bir

sort of ribbing, as they say when you're just taking the mickey out of each other.

tür alaycı olabilirler .

I mean, I've got a friend who

Yani, bir arkadaşım var

is I mean, we're both over 60, but he's a year and a half younger than me.

, ikimiz de 60 yaşın üzerindeyiz ama o benden bir buçuk yaş küçük.

But he always you know, whenever we talk about

Ama o her zaman bilirsin, ne zaman

anything that I've got an acre of pain or something, he said, well,

bir dönüm ağrım olduğu hakkında konuşsak, dedi ki, peki,

he says, well, you are, you know, you are much older than me,

diyor ki, sen, biliyorsun, benden çok daha yaşlısın

and I'll sort of always make comments about my age as though I'm sort of 20 years older than him.

ve ben Sanki ondan 20 yaş büyükmüşüm gibi her zaman yaşım hakkında yorumlar yapıyorlar .

But there's only a few.

Ama sadece birkaç tane var.

But I've got to come back with something, you know, to him about maybe his weight or something.

Ama ona bir şeyle geri dönmeliyim, bilirsin, belki kilosu falan hakkında.

And then it's just a bit of friendly banter, but in a joking way when you're making a comeback.

Ve sonra bu sadece biraz arkadaşça şakalaşma, ama geri dönüş yaparken şaka [ __ ].

But quite often it can be said, as you say, and a deliberate way to put somebody down

Ama çoğu zaman, sizin de dediğiniz gibi, birilerini kötü hissettirmek için kasten aşağılamanın bir yolu olarak söylenebilir

to make them feel bad.

.

You're trying to make them feel bad. Yes.

Onları kötü hissettirmeye çalışıyorsun. Evet.

But why are fish?

Well educated? Says Alessandra. Well,

Ama neden balıklar?

İyi eğitimli mi? Alessandra diyor. Pekala,

tell us why.

bize nedenini söyle.

Why are fish well educated?

Balıklar neden iyi eğitimlidir?

Is it something to do with them all?

Hepsiyle ilgili bir şey mi?

Spending a lot of time in school?

Okulda çok zaman geçirmek? Ayağa

Oh, arise.

kalk.

Oh, right.

Ah, doğru.

That could be.

Olabilirdi.

Yes. We spend a lot time in schools.

Evet. Okullarda çok zaman geçiriyoruz.

Oh, that's because.

Ah, çünkü.

Because, of course, a group of fish.

Çünkü tabii ki bir grup balık.

A group of fish together is called a school. Yes.

Bir grup balığın bir araya gelmesine okul denir. Evet.

Mm hmm. Mm

Hmm.

hmm. Well, did the fish say when it swam into a wall dam?

Hmm. Peki, balık bir duvar barajına yüzdüğünde söyledi mi?

I like that one.

Bunu beğendim.

That's good.

Bu iyi.

So dam is an expletive

if you bang your finger with a hammer. Hmm.

Parmağınızı bir çekiçle vurursanız baraj bir küfürdür. Hmm.

Dam. Dam.

Baraj. Baraj.

The course.

kurs.

Maybe you find out that Mr.

Belki Bay

Steve is is on the live stream.

Steve'in canlı yayında olduğunu öğrenirsiniz. Lanet olası

Damn damn dam and blast.

baraj ve patlama.

But of course, a dam d a m and it's pronounced the same way is

Ama tabii ki, baraj barajı ve aynı şekilde telaffuz edilen bir şey

is something, you know, a wall used to hold water back.

, bilirsiniz, suyu tutmak için kullanılan bir duvar.

And of course the fish is trying to swim upstream and there's the dam in the way.

Ve tabii ki balıklar akıntıya karşı yüzmeye çalışıyor ve yolda baraj var.

Of course the joke

Tabii ki şaka

when you when you scream dam, it is actually an abbreviation of damnation.

yaptığınızda baraj diye bağırdığınızda, aslında lanetlenmenin kısaltmasıdır.

Did you know that?

Bunu biliyor muydun?

Did you know that dam?

O barajı biliyor muydunuz?

When you're angry, it's actually an abbreviation of damnation,

Kızgın olduğunuzda, aslında

which would be seen as offensive in the past.

geçmişte saldırgan olarak görülen lanetlenmenin kısaltmasıdır.

Alexandra Yes, it was a school offensive because they spent a lot of time

Alexandra Evet, okulda çok zaman geçirdikleri için bu bir okul saldırısıydı

in schools.

.

Another type of joke, of course, is a gag gag.

Başka bir şaka türü de elbette şaka şakasıdır.

So a very quick joke, a very short joke, maybe a joke that you tell.

Yani çok hızlı bir şaka, çok kısa bir şaka, belki senin anlattığın bir şaka. Bir

There are many comedians who tell lots of jokes, lots of short, quick,

sürü şaka, bir sürü kısa, hızlı,

humorous jokes and we often call those gags.

esprili şaka anlatan birçok komedyen var ve biz bunlara genellikle şaka diyoruz.

So they are jokes that are told maybe one or two or maybe many over a period of time,

Yani bunlar, bir süre boyunca belki bir veya iki veya belki birçok kez anlatılan şakalardır ve burada

which a lot of what we're getting on the live stream here you could describe

canlı yayında gördüklerimizin çoğunu

as gags as well, because they're relatively short jokes.

şaka olarak da tanımlayabilirsiniz, çünkü bunlar nispeten kısa şakalardır.

Definitely.

Kesinlikle.

Yes. Yes, I can tell a dirty joke.

Evet. Evet, müstehcen bir fıkra anlatabilirim.

A man walks down the road, so he says to you, Do you have the time on your cock?

Bir adam yolda yürüyor ve sana diyor ki, aletinle vaktin var mı?

It says, No, I normally keep it on my wrist like everyone else.

Hayır, normalde herkes gibi bileğimde taşıyorum diyor.

So that's sort of like, No, that's a dirty joke.

Yani bu bir nevi, Hayır, bu kirli bir şaka.

Yeah. So a dirty joke.

Evet. Yani kirli bir şaka.

Not a dirty joke, you see, because the word cock is used is a friendly way of greeting someone, right?

Müstehcen bir şaka değil, çünkü horoz kelimesi birini selamlamanın dostça bir yolu olarak kullanılıyor, değil mi?

Yeah, it is a cock. Yeah. All right, cock.

Evet, bu bir horoz. Evet. Pekala, horoz.

Have you got the time on your cock?

Aletine zaman ayırdın mı?

Although they don't really.

Gerçekten olmasalar da.

Yeah.

Evet.

No, I, I normally keep it on my wrist like everyone else.

Hayır, ben normalde herkes gibi bileğimde tutarım.

It's quite good that I like that one.

Bunu beğenmem çok iyi.

Have you got a category about dirty jokes? Nope.

Müstehcen şakalar hakkında bir kategoriniz var mı? Hayır.

Because you don't want to encourage it on the live stream.

Çünkü canlı yayında onu teşvik etmek istemezsiniz .

That's the only dirty joke we have today.

Bugün elimizdeki tek kirli şaka bu.

But the dirty joke was to explain it for completeness.

Ancak kirli şaka, onu tam olarak açıklamaktı.

Well, I think.

Sanırım.

I think I think that joke really does explain it.

Bence bu şaka gerçekten durumu açıklıyor.

Dirty jokes are quite often rude or offensive.

Kirli şakalar genellikle kaba veya saldırgandır.

Maybe blue.

Belki mavi.

We often describe rude jokes as blue jokes have sexual connotations.

Mavi şakaların cinsel çağrışımları olduğu için genellikle kaba şakaları tanımlarız.

Well, that's what I hinted at.

Ben de bunu ima ettim.

Well, yes, but we have to explain. Blue. Blue.

Evet, ama açıklamak zorundayız. Mavi. Mavi.

The joke is a joke is this a joke?

Şaka şaka bu şaka mı? Bir

It's sort of rude sexual content.

çeşit kaba cinsel içerik.

Okay, it's rude.

Tamam, bu kaba.

Yeah, I can say the word sexual contact.

Evet, cinsel temas kelimesini söyleyebilirim.

You can say it. You can say it and you can say

Söyleyebilirsin. Söyleyebilirsin ve

it. It is not banned.

söyleyebilirsin. Yasak değil.

No, you're right.

Hayır, haklısın.

Six, six, six, six, six, six.

Altı, altı, altı, altı, altı, altı.

Giovani, what is it used in British, English or American?

Giovani, İngiliz'de, İngiliz'de veya Amerika'da ne kullanılıyor?

Is what used in British English or American?

İngiliz İngilizcesinde mi yoksa Amerikan dilinde mi kullanılıyor?

Giovani I don't quite sure what

Giovani Dhow kelimesinin ne olduğundan pek emin değilim

Dhow may be the word. Damn.

. Lanet etmek.

Yes, it's I think it translates about across the water, doesn't it. Yes.

Evet, sanırım suyun öte tarafı anlamına geliyor, değil mi? Evet.

Well it's used in both.

Yani her ikisinde de kullanılıyor.

We we say they say it, we all say it.

Biz söylüyoruz onlar söylüyor, hepimiz söylüyoruz.

It's amazing nowadays actually how many are

Bugünlerde

how many American phrases are used in British English and also the other way round as well.

İngiliz İngilizcesinde kaç tane Amerikan ifadesinin kullanıldığı şaşırtıcı ve bunun tersi de geçerli.

But I wonder, I think what Giovanni is saying is a dam,

Ama merak ediyorum, sanırım Giovanni'nin söylediği şey bir baraj,

something that holds water back. Yes.

suyu tutan bir şey. Evet.

In America.

Do they smell it damn or is it still damp?

Amerikada.

Lanet kokuyorlar mı yoksa hala nemli mi?

We don't know. I think it's still the AM.

Bilmiyoruz. Sanırım hala [ __ ].

All right.

Elbette.

In that case. Yeah.

Bu durumda. Evet.

So in British English, it would be to M and pronounce the same sounds.

Yani İngiliz İngilizcesinde, M'ye olur ve aynı sesleri telaffuz eder.

The same.

Aynısı.

It may be in America.

Amerika'da olabilir.

It's just damn means no

Sadece lanet olsun

if it's, if it's if it's the

, eğer öyleyse hayır demektir, eğer

something that blocks the water it's dam.

suyu engelleyen bir şeyse barajdır.

If it's, if it's annoying, that's and angry

Eğer öyleyse, sinir bozucuysa, bu ve kızgınsa

and it's a sign the wrong way isn't there.

ve bu yanlış yolun bir işareti değil mi?

Yeah.

Yeah, yeah.

Evet.

Evet evet.

The dam that blocks of water is dam. Yeah.

Suları bloke eden baraj barajdır. Evet.

Yes, exactly.

Evet kesinlikle.

Whereas the expletive is dam and yes, sure of the dam.

Oysa küfür baraj ve evet, barajdan emin.

Good, good.

İyi iyi.

It's good to see you're awake, Mr.

Uyanık olduğunuzu görmek güzel, Bay

Juncker, but I'd you there.

Juncker, ama orada olmanızı isterdim.

One of us has to be seen. That's a good comeback.

Birimizin görülmesi gerekiyor. Bu iyi bir geri dönüş.

There is, you see?

Var, görüyor musun?

So he was making fun of me, and then I made fun of him.

Yani o benimle dalga geçiyordu, sonra ben de onunla dalga geçiyordum.

Ryan, what about you?

Ya sen?

That's my campaign. That's not really.

Bu benim kampanyam. Bu gerçekten değil.

Yeah, that's great. If you're five.

Evet bu harika. Eğer beş yaşındaysan.

Yeah, that's great.

Evet bu harika.

If you're a five year old child and if you say, damn, is it rude?

Beş yaşında bir çocuksanız ve kahretsin dersen, bu kabalık mı?

Yes, it damn you. Yeah.

Evet, sana lanet olsun. Evet. Lanet olsun

If you say damn you, you're effectively saying to somebody, go to hell yeah I damn you to hell

dersen, etkili bir şekilde birine, cehenneme git, evet seni cehenneme kadar lanetliyorum, demek istedikleri bu

is what they're saying.

.

So yes it is, It's, it's rude.

Yani evet öyle, Bu, bu kaba. Birinin işini tanımlamanın

It wouldn't be seen as a nice way to describe somebody's work.

hoş bir yolu olarak görülmez .

Damn you.

Lanet olsun. Demek

I mean, it's effectively saying to somebody die and go to hell.

istediğim, etkili bir şekilde birine öl ve cehenneme git demek.

Yeah, I'm saying that.

Evet, onu söylüyorum.

But it's probably been, you know, but it's used a lot and people don't even think what it means. Yes.

Ama muhtemelen öyleydi, bilirsiniz, ama çok kullanılıyor ve insanlar bunun ne anlama geldiğini düşünmüyor bile. Evet.

They don't really think about it.

Bunu gerçekten düşünmüyorlar.

Really Get rid of that damn mouth, get rid of those damn

Gerçekten kurtulun şu lanet ağızdan, kurtulun şu lanet

something.

şeyden.

But if you're but you can, it doesn't have to be offensive because you can.

Ama eğer yapabilirsen, saldırgan olmak zorunda değilsin çünkü yapabilirsin.

It's just a view.

Bu sadece bir manzara.

If you hit your finger with a bullet, with it, with a hammer,

Parmağınıza kurşunla, onunla, çekiçle vurursanız,

you're putting a knife that damn. Yes.

o kahrolası bıçağı dayamış olursunuz. Evet.

Can say that.

Bunu söyleyebilirim.

That's not really.

Bu gerçekten değil.

You know, you're effectively saying damn to the hammer aren't you.

Çekice lanet olsun diyorsun, değil mi?

There are, there are far worse things you could say.

Söyleyebileceğin çok daha kötü şeyler var.

You're starting with F for example.

Örneğin F ile başlıyorsunuz.

Okay.

Yes, I think we all know that one Steve. Yes.

Tamam aşkım.

Evet, sanırım hepimiz o Steve'i tanıyoruz. Evet.

It's a yeah. Damn is. Yeah.

Bu bir evet. Lanet olsun. Evet.

Damn you. You could say a lot worse to somebody.

Lanet olsun. Birine çok daha kötü şeyler söyleyebilirsin.

Yeah. Yes.

There are so many more words.

Evet. Evet.

Daha bir çok kelime var.

Four letter words. Yes.

Dört harfli kelimeler. Evet.

Could be used. We know. Yeah, I know. Everyone knows.

Kullanılabilir. Biliyoruz. Evet biliyorum. Herkes biliyor.

Everyone knows what.

Herkes ne olduğunu biliyor.

I'm just know. Explaining that we all know the bad words.

Ben sadece biliyorum. Hepimizin kötü kelimeleri bildiğini açıklamak.

We all know the

Hepimiz

scissor.

Knock the word damned if you use the word damned.

makası biliyoruz.

Lanet kelimesini kullanırsan lanet kelimesini kaldır.

That means somebody has.

Bu, birisinin sahip olduğu anlamına gelir.

Yeah, yeah.

Evet evet.

That's like the past, isn't it?

Geçmiş gibi, değil mi?

Tense. Almost.

gergin. Neredeyse.

Yeah. If somebody is damn.

Evet. Eğer birisi lanetliyse. Demek istediğim

Well I do mean they've been sent to hell. Yes.

cehenneme gönderildiler. Evet. Lanetlenmiş

A person who's damned is just doomed for a terrible fate.

bir kişi, korkunç bir kadere mahkumdur.

Yes, yes.

Evet evet.

You could say to somebody. Yeah, you're you're damned.

birine diyebilirsin. Evet, lanetlenmişsin.

It means it won't what you do, it's, it's never going to work out for you.

Yaptığın şey olmayacak, senin için asla yürümeyecek anlamına geliyor.

We just can't.

We just have a competition here. How many times today?

Yapamayız.

Burada sadece bir yarışmamız var. Bugün kaç kez?

Mr. Steve said dumb or damned if you count them.

Bay Steve onları sayarsan aptal ya da lanetli dedi.

And please send me the answer.

Ve lütfen bana cevabı gönderin.

I've finally says yes. That's from the famous film.

Sonunda evet dedim. Bu ünlü filmden.

Sincerely, my dear, I don't give a

Saygılarımla canım,

If you say if you don't give a damn about something, it means you don't care.

umrumda değil Bir şeyi umursamazsan, umursamıyorsun demektir.

Yeah, I don't give a damn about what you say.

Evet, ne dediğin umurumda değil.

Okay. I don't.

Tamam aşkım. Yapmıyorum.

I couldn't care less if you more to add to your counting.

Hesaplamanıza daha fazlasını eklemeniz umurumda değil.

Yes. Oh, yes. It's 22 for Mr. Duncan.

Evet. Oh evet. Bay Duncan için 22.

We've been prompted.

Biz uyarıldık.

Topic said nothing. Well, you keep just gambling.

Konu hiçbir şey söylemedi. Sen kumara devam et.

I sorry for any. Thank you Tomic.

Herhangi biri için üzgünüm. Teşekkürler Tomic.

Yeah, well, it's quite funny.

Evet, çok komik.

Telmex said very little today, but he's prompting his now to play.

Telmex bugün çok az şey söyledi ama şimdi oynamasını istiyor.

Fill in the blanks.

Yes sir, which we will do.

Boşlukları doldurun.

Evet efendim, bunu yapacağız.

I might also have to prompt myself.

Ben de kendimi uyarmak zorunda kalabilirim.

Here we go. Then.

İşte başlıyoruz. Daha sonra.

It's time to play that game that we all love playing.

Hepimizin oynamayı sevdiği oyunu oynama zamanı.

We all like playing this game.

Hepimiz bu oyunu oynamayı seviyoruz.

I like playing it. Mr.

Oynamayı seviyorum. Bay

Steve likes playing it, and I hope you enjoy playing it as well.

Steve oynamayı seviyor ve umarım siz de oynamaktan keyif alırsınız. Bence

I think we know what it is.

ne olduğunu biliyoruz. Bu

It is.

.

Fill in the blanks.

Fill in the blanks to and fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

Boşlukları doldurun ve boşlukları doldurun.

Fill in the blanks to fill in the blanks.

Boşlukları doldurmak için boşlukları doldurun.

Fill in the blanks. Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun. Boşlukları doldurun.

Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

What's happened to the time today, Mr..

Bugün saate ne oldu Bay..

I can't believe it's 22 four.

224 olduğuna inanamıyorum.

I can't believe we've been.

olduğumuza inanamıyorum.

I've been standing here for an hour and 10 minutes.

1 saat 10 dakikadır burada duruyorum.

You have it is going on.

Devam ediyor.

Every moment has been has been complete gold.

Her anı tam altın olmuştur.

Right? Here we go. Filling the blanks.

Sağ? İşte başlıyoruz. Boşlukları doldurmak. Saat

We can get a few in before the

the deadline at 4:00.

4:00'teki son teslim tarihinden önce birkaç tane alabiliriz.

Do you mind spitting all over me as I spitting has

Tükürdüğüm gibi üzerime tükürmenin sakıncası var mı

I think Steve.

Steve diye düşünüyorum.

Steve can smell the chilli carne and it's making his mouth water, which is why I'm getting a shower.

Steve acı biberin kokusunu alıyor ve ağzını sulandırıyor, bu yüzden duş alıyorum.

Here we go then. Steve, fill in the blanks.

İşte başlıyoruz o zaman. Steve, boşlukları doldur. Tek

All you have to do is fill in the blanks with words

yapmanız gereken,

to fill in the blanks that you see underneath here.

aşağıda gördüğünüz boşlukları doldurmak için boşlukları kelimelerle doldurmak.

The first one is you only something to something if you want some

İlki, sadece dramatik bir şey istiyorsanız, bir şeyden bir şeye bir şey

something dramatic Grammar is the key to this grammar

Dilbilgisi,

from a grammar drama grammar.

bir dilbilgisi drama dilbilgisinden bu dilbilgisinin anahtarıdır.

It's very posh grammar mind you doing that.

Bunu yapman çok gösterişli dilbilgisi.

This term has come up with the phrase which of course we know.

Bu terim tabi ki bildiğimiz tabir ile gündeme gelmiştir .

We're all told this, aren't we, by our parents?

Bunu hepimize anne babamız anlattı değil mi?

If you come back from school crying because another child has said something nasty to you,

Başka bir çocuk size, anne babanıza ya da annenizin söyleyeceklerine kötü bir şey söylediği için okuldan ağlayarak dönerseniz,

your parents or what your mother will say, sticks and stones

sopalar ve taşlar

may break your bones, but words will never hurt you, which is the biggest load of rubbish. Yes.

kemiklerinizi kırabilir ama sözler sizi asla incitmez ki bu da en büyük çöp yüküdür. Evet.

Well, maybe that maybe the bad words written on house bricks

Peki, belki de evin tuğlalarına yazılan kötü sözler

and they're throwing the house bricks at you, in which case they will hurt you.

ve onlar evin tuğlalarını sana atıyorlar, bu durumda seni incitecekler.

They won't.

Yapmayacaklar.

They can't physically hurt you, but mentally they can very much hurt you.

Seni fiziksel olarak incitemezler ama zihinsel olarak seni çok fazla incitebilirler.

It's the biggest load of rubbish.

Bu en büyük çöp yükü.

It's the worst possible phrase that your parents could ever say to you

Bu,

because it's rubbish, because people's words really can you?

saçma sapan olduğu için, insanların sözleri gerçekten de anne babanın sana söyleyebileceği en kötü cümle, değil mi?

Yeah, I think mentally I think it would be fair to say nowadays

Evet, bence zihinsel olarak bugünlerde

some people are more sensitive to everything, so I suppose there has to be a point

bazı insanların her şeye karşı daha duyarlı olduğunu söylemenin adil olacağını düşünüyorum, bu yüzden

where you have to accept that people will be rude

insanların kaba

and unfriendly and it's just part of life.

ve düşmanca davranacağını kabul etmeniz gereken bir nokta olmalı ve bu sadece hayatın bir parçası.

So here we go.

İşte başlıyoruz.

We what they what your parents should say is that

Biz anne babanızın söylemesi gereken şey şu ki,

is that if somebody says something nasty to you, say something nasty back and get in, get your own back.

eğer biri size kötü bir şey söylerse, kötü bir şey söyleyin ve içeri girin, kendinizinkini alın.

That's what your parents should say. Yes.

Ailen böyle söylemeli. Evet.

And then stand up for yourself.

Ve sonra kendin için ayağa kalk. O

Then they probably will hit you and then you've got to hit them back. Yes.

zaman muhtemelen sana vuracaklar ve sen de onlara karşılık vermelisin. Evet.

Well, if you can.

Eğer yapabilirsen.

And then this time b c, you've got to stop them back.

Ve sonra bu sefer b c, onları durdurmalısın.

You can escalate it.

Yükseltebilirsin.

Obviously, by that point you're in serious trouble.

Açıkçası, o noktada başınız ciddi belada.

H t hello to h t watching in china.

Çin'de izlemeye merhaba.

Hello. Hello to you.

Merhaba. Merhaba sana.

H t stands for high tension, is it?

H t yüksek tansiyonu temsil ediyor, değil mi?

Yeah. Okay.

Evet. Tamam aşkım.

H t cables. Yeah.

Kablolar. Evet.

Well, you know.

Yeah, that's what I'm just saying. Yeah. Have you got any suggestions?

Biliyorsun.

Evet, ben de bunu söylüyorum. Evet. Herhangi bir öneriniz var mı?

Yeah. Yeah.

Evet. Evet.

Have you taken some medicine or something today? Uh,

Bugün ilaç falan aldın mı?

yes. You only

Evet. Sadece

have to pay if you want some food.

biraz yemek istiyorsanız ödemek zorundasınız.

Yeah, Yeah, that's good.

Evet, evet, bu iyi.

If you only have to pay,

Sadece ödemeniz gerekiyorsa,

you only have to pay if you want some food.

sadece biraz yemek istiyorsanız ödemeniz gerekir.

So you might go into a cafe and you sit down,

Yani bir kafeye girip oturuyorsunuz

but you don't buy anything.

ama hiçbir şey almıyorsunuz.

Yeah, but you have to maybe buy something if you want to stay.

Evet ama kalmak istiyorsan belki bir şeyler almalısın .

But you only have to pay if you want some food.

Ama sadece biraz yemek istersen ödemek zorundasın.

But they're not letting you stay there.

Ama orada kalmana izin vermiyorlar.

You can wait there, but you only have to pay if you want some food.

Orada bekleyebilirsin ama sadece yemek yemek istersen para vermen gerekiyor.

Yeah. Yeah, that's right. That's good.

Evet. Evet bu doğru. Bu iyi.

The context has got to be explained there, which we think we have.

Bağlamın orada açıklanması gerekiyor, ki bizde olduğunu düşünüyoruz.

Intelligence says you only care to call if you want some praise.

İstihbarat, sadece biraz övgü istiyorsan aramayı umursadığını söylüyor.

Oh, yeah.

Ah evet.

Yes. Oh, yeah.

Evet. Ah evet.

So you only care to call so that the implication there is that

Yani sadece aramayı umursuyorsun, öyle ki, orada

you're only phoning somebody accusing you of only them.

sadece birini aradığın ve seni sadece onlar için suçladığın ima ediliyor.

If you want a compliment, you could say compliment instead of praise.

Bir iltifat istiyorsanız, övgü yerine iltifat diyebilirsiniz.

They're usually cool to.

Genellikle soğukturlar.

Yeah, he's mine. He's one of mine.

Evet, o benim. O benim bir tanem.

I just sit with a few others here.

Burada birkaç kişiyle oturuyorum.

No. Oh, no, I'm not giving the answer.

Hayır. Hayır, cevap vermiyorum.

I've just thought of one.

Aklıma bir tane geldi.

You only come to me if you want some money.

Bana sadece biraz para istiyorsan gel.

Well, that's what Tomek says.

Tomek öyle diyor.

Oh, you only have to work if you want some money.

Oh, sadece biraz para istiyorsan çalışmak zorundasın.

Oh, I see. That's.

Ah anlıyorum. bu

You only have to work if you want some money.

Sadece biraz para istiyorsan çalışmak zorundasın.

Mm hmm.

Hmm.

I suppose.

Sanırım.

Well, mine is.

Benimki öyle.

You only come to me if you want some money.

Bana sadece biraz para istiyorsan gel.

Yeah, That means you only want to know me when you want something.

Evet, bu sadece bir şey istediğin zaman beni tanımak istediğin anlamına geliyor.

You only come to me if you want some money.

Bana sadece biraz para istiyorsan gel. Kelimenin

Any cat that could be said to literally any cat.

tam anlamıyla herhangi bir kediye söylenebilecek herhangi bir kedi.

Yes. Uh, cat cats?

Evet. Ah, kedi kediler?

Yes. Because then you come to you and they want something.

Evet. Çünkü o zaman sana gelirsin ve onlar bir şey isterler.

Cats, money,

Kediler, para,

food, food.

yemek, yemek.

I mean, let's get us.

Yani, hadi bizi yakalayalım.

We want to know what's a cat getting it to do with money.

Bir kedinin parayla ne ilgisi olduğunu bilmek istiyoruz.

Of course, we probably all experience this, particularly if you are a parent

Tabii ki, muhtemelen hepimiz bunu deneyimliyoruz, özellikle de bir ebeveynseniz

or maybe you've got certain friends or people you're in relationships with and they only

veya belki belirli arkadaşlarınız veya ilişki içinde olduğunuz kişiler varsa ve onlar

they only come to you if they want some money.

sadece biraz para isterlerse size gelirler.

Yeah.

Evet.

And you know, you might put up,

Ve bilirsiniz,

put up with it for years and then eventually, you know, so you get rid of them,

buna yıllarca katlanabilirsiniz ve sonunda, bilirsiniz, yani onlardan kurtulursunuz,

you show them the door, you say out, get out of that door.

onlara kapıyı gösterirsiniz, dışarı, o kapıdan çıkın dersiniz.

I don't want to see you ever again.

Seni bir daha görmek istemiyorum.

You only try to joke if you want some fun.

Sadece biraz eğlenmek istiyorsan şaka yapmaya çalışırsın.

Mm. Yeah.

mm. Evet.

You only ask to go

Sadece

if you want some day off.

bir gün izin istersen gitmek istersin.

I think that's quite, um.

Bence bu oldukça, um.

What have you got then?

O zaman neyin var? Bende ne

What have I got?

Because we've got to fit a few more in. Haven't boring.

var?

Çünkü birkaç tanesini daha sığdırmamız gerekiyor. Sıkıcı olmadı. bende

I've got a lot baby.

çok var bebeğim

I've got a lot.

bende çok var

You only have to win if you want some fries.

Sadece patates kızartması istiyorsan kazanmak zorundasın.

There are actually quite a suggestions that you could have had.

Aslında sahip olabileceğiniz oldukça fazla öneri var .

You only need to call if.

Sadece eğer aramanız gerekir.

You want some help out?

Yardım ister misin?

Yeah.

Evet.

Or you only have to ask if you want some help.

Veya sadece yardım isteyip istemediğinizi sormanız gerekir.

So actually with this sentence, you could actually have quite

Yani aslında bu cümleyle, aslında

a few suggestions here and they would all be correct.

burada epeyce öneriniz olabilir ve hepsi doğru olur.

You only need to ask.

Sadece sormanız gerekiyor.

You only have to cool

if you want some money you already have to.

Zaten sahip olmanız gereken biraz para istiyorsanız, sadece sakin olmalısınız.

It's okay. It's no problem.

Sorun değil. Sorun değil.

So in that particular sentence you are saying it's all right.

Yani o belirli cümlede her şeyin yolunda olduğunu söylüyorsun.

If only you only have to call.

Keşke sadece aramanız gerekiyorsa.

If you want some help, you only have to ask if you want some help.

Yardım istiyorsanız, sadece yardım isteyip istemediğinizi sormanız yeterli.

It's no problem.

Sorun değil.

So you are almost offering your service

Yani neredeyse hizmetinizi sunuyorsunuz

or you are offering your help in that situation.

veya o durumda yardımınızı sunuyorsunuz.

Very tense.

It says you only have to support if you want some help.

Çok gergin.

Sadece biraz yardım istiyorsan destek olman gerektiğini söylüyor.

That doesn't quite work.

Bu pek işe yaramıyor.

But if you replace the words sport with exercise,

Ancak spor kelimesini egzersiz ile değiştirirseniz,

you only have to exercise if you want

yalnızca

some help.

biraz yardım istiyorsanız egzersiz yapmanız gerekir.

Yeah, that would fit better.

Evet, bu daha iyi olur.

Oh, if you want some fitness.

Ah, biraz zindelik istiyorsan.

Yes. You only have to

Evet. Sadece

exercise if you want some fitness, that would work.

biraz zindelik istiyorsan egzersiz yapmalısın, bu işe yarar.

It's good. I like it.

Bu iyi. Beğendim.

I like it a lot.

Onu çok severim.

Here's another one. Let's have another one, shall we?

İşte burada bir başkası. Bir tane daha yiyelim, olur mu?

As we are slowly

running out of time just now, go to 10 minutes.

Şu anda zamanımız yavaş yavaş tükenirken, 10 dakikaya gidin.

We can fit another two in. I think.

İki tane daha sığdırabiliriz. Sanırım.

Mr. Duncan, it's amazing how fast the time goes, though.

Bay Duncan, zamanın bu kadar hızlı geçmesi inanılmaz.

It does come very quickly today.

Bugün çok çabuk geliyor.

I'm not sure why, but it has.

Neden olduğundan emin değilim ama oldu.

We are all something for something next week. Oh.

Gelecek hafta hepimiz bir şey için bir şeyiz. Ah.

Oh well, something for us.

Eh, bizim için bir şey.

Something next week. Yeah. Are. Oh,

Haftaya bir şey. Evet. Are. Oh,

can I kick out.

Can I suggest one?

tekmeleyebilir miyim?

Bir tane önerebilir miyim?

No, maybe not

Hayır,

grammatically correct.

dilbilgisi açısından doğru olmayabilir.

Please. Please think about the grammar

Lütfen. Lütfen

before you hear Ritika.

Ritika'yı duymadan önce dilbilgisi hakkında düşünün.

We are all

that doesn't quite fit.

Tam olarak uymayanların hepsi biziz.

Unfortunately.

Maalesef.

What are we?

Biz neyiz?

Yeah,

Evet,

that one doesn't quite fit.

bu pek uymuyor.

Unfortunately. Never mind.

Maalesef. Boş ver.

Good. Good try.

İyi. İyi denemeydi.

Thanks for trying.

Denediğin için teşekkürler.

Lilya says we are all booked

Lilya,

for our meet up next week.

gelecek haftaki buluşmamız için yerimizin dolu olduğunu söylüyor.

Oh, well, it isn't next week.

Oh, şey, haftaya değil.

All meet up.

Hepsi buluşuyor.

The one that we were talking about earlier is not coming just yet, but it is on its way.

Daha önce bahsettiğimiz henüz gelmiyor, ama yolda.

We are all ready for our lesson week since Common.

Common'dan bu yana hepimiz ders haftamıza hazırız.

Yeah, that's a good one.

Evet, bu iyi bir şey.

Yeah. Yes.

Evet. Evet.

We are all excited for our coronation next week.

Önümüzdeki hafta taç giyme törenimiz için hepimiz heyecanlıyız.

Oh, it would be probably the coronation. Hmm.

Oh, muhtemelen taç giyme töreni olurdu. Hmm.

Unless you yourself are being crowned. Yes.

Kendiniz taç giymediğiniz sürece. Evet.

So. So maybe.

Bu yüzden. Yani belki.

Maybe Charles and Camilla will say

Belki Charles ve Camilla

we are excited for our coronation next week

gelecek haftaki taç giyme törenimiz için heyecanlı olduğumuzu söyleyeceklerdir

because, of course, we have King Charles, but also we have the queen consort.

çünkü tabii ki Kral Charles'ımız var ama aynı zamanda kraliçe eşimiz de var.

Giovanni said exactly that.

Giovanni tam olarak bunu söyledi.

We are all excited for our coronation next year.

Gelecek yılki taç giyme törenimiz için hepimiz heyecanlıyız.

Oh, yes. Yeah, we are.

Oh evet. Evet, öyleyiz.

We're happy for. Our trip next week.

için mutluyuz. Gezimiz haftaya.

Yes, we are all ready

Evet, hepimiz

for our trip.

gezimiz için hazırız.

We're happy.

Mutluydu.

Yes, we are waiting for our holiday next week. Yes,

Evet, önümüzdeki hafta tatilimizi bekliyoruz. Evet,

we are excited for our meeting next week, says Rosa.

önümüzdeki hafta yapacağımız toplantı için heyecanlıyız, diyor Rosa.

We are all united for our game next week. Mm.

Önümüzdeki hafta oynayacağımız maç için hepimiz birleştik. mm.

Yeah, Yeah.

Evet evet.

If you're if you're rooting for the same

Eğer aynı takım için kök salıyorsanız

team.

Team. Yeah.

.

Takım. Evet.

So we are all

Yani hepimiz

waiting.

bekliyoruz.

Maybe we are all ready for our fine next quiz.

Belki de bir sonraki güzel sınavımız için hepimiz hazırız.

And if you're going to be fined for something, you probably wouldn't be ready for it

Ve eğer bir şey için para cezası alacaksanız, muhtemelen ceza alacaksanız buna hazır olmayacaksınız

if you are going to be fined because normally when you're fined you don't realise

çünkü normalde para cezası aldığınızda

you've done something wrong until after the event.

yanlış bir şey yaptığınızı olay bitene kadar fark etmezsiniz. .

So that's probably up.

Yani muhtemelen bitti.

We are all up for our party.

Hepimiz partimiz için varız.

Yeah, that's a good one.

Evet, bu iyi bir şey.

Intelligent.

Zeki.

We are all up for our party next week.

Gelecek haftaki partimiz için hepimiz hazırız.

Yes, If you're up for something, it means you.

Evet, bir şeye hazırsan, bu sensin demektir.

You're excited to be doing it, You're prepared,

Bunu yapmaktan heyecan duyuyorsun, Hazırsın,

you want to do it.

yapmak istiyorsun.

It's something maybe you are eager, you are very eager to do.

Belki de çok istekli olduğun, yapmaya çok istekli olduğun bir şey.

You can't wait to do it.

Bunu yapmak için sabırsızlanıyorsun. Gelecek haftaki

We are all screwed for our presentation next week, says Jemmy

sunumumuz için hepimiz mahvolduk , diyor Jemmy,

if it's a group presentation, yes, it's it.

eğer bu bir grup sunumuysa, evet, öyle.

To be screwed means to be to be something that means that you have

Mahvolmak demek,

maybe a bad outcome waiting for you

seni bekleyen kötü bir sonun olduğu

or maybe something that's going to go terribly wrong and you know it's going to go badly.

ya da çok kötü gidecek bir şeyin olduğu ve kötü gideceğini bildiğin bir şey olmak demektir.

You can say, oh, I'm screwed if you think something is going to go wrong

Ah, battım diyebilirsin, eğer bir şeylerin ters gideceğini düşünüyorsan

and you don't think there's any possibility it could go right, you can say, I'm screwed.

ve her şeyin yolunda gitme ihtimalinin olmadığını düşünüyorsan , battım diyebilirsin.

There is no way it's going to go right?

Gitmesinin bir yolu yok değil mi?

Oh, sure, where that expression comes from.

Ah, elbette, bu ifade nereden geliyor?

But it obviously does have sexual connotations.

Ama açıkça cinsel çağrışımları var.

Okay, Steve, I think it means that, yes,

Tamam, Steve, sanırım bu şu anlama geliyor, evet, buna

it refers to and I won't go into that.

atıfta bulunuyor ve buna girmeyeceğim.

No, just. Just don't. Steve.

Hayır sadece. Sadece yapma. Steve.

Yeah, please don't you.

Evet, lütfen yapma.

I can't I can't stress enough.

Yapamam, yeterince stres yapamam.

But some people might anyway anyway.

Ama yine de bazı insanlar olabilir.

Steve. Yeah.

Steve. Evet.

You just have to take the hint sometimes.

Sadece bazen ipucunu almalısın.

Stop.

We are all called for our rehearsal next week.

Durmak.

Hepimiz haftaya provamız için çağrıldık.

Uh, we have been called for our rehearsal.

Uh, provamız için çağrıldık.

Next week would be slightly better English.

Gelecek hafta İngilizce biraz daha iyi olurdu.

So think about something that you are looking forward to doing.

Bu yüzden yapmayı dört gözle beklediğiniz bir şey hakkında düşünün .

So this is a kind of sentence

Yani bu,

that is expressing something that you are looking forward to.

sabırsızlıkla beklediğiniz bir şeyi ifade eden bir tür cümledir.

I am looking forward

to this.

Bunu dört gözle bekliyorum.

We all want what are we?

Hepimiz istiyoruz biz neyiz?

We are all

ready for our lesson next week, says V test,

Gelecek haftaki dersimiz için hepimiz hazırız, diyor V testi,

which does face but maybe also can be what?

hangi yüz ama belki de ne olabilir?

Inaki, you could have said we are

Inaki,

we are all ready for our rehearsal.

provamız için hepimiz hazırız diyebilirdin.

Yeah.

Or yes, you'd have to say if you're going to use the word cold,

Evet.

Ya da evet, eğer soğuk kelimesini kullanacaksan,

you would have to maybe change those words slightly.

bu kelimeleri biraz değiştirmelisin demelisin.

We have all been called for our for a rehearsal.

Hepimiz prova için çağrıldık.

Next week would be better but yeah.

Gelecek hafta daha iyi olurdu ama evet.

Uh, yes,

Evet,

the crown is a T is a UK TV show,

Crown is a T bir İngiliz dizisi

but it it's not real.

ama gerçek değil.

It's not historical. No, it's all fictional. Fictional.

Tarihi değil. Hayır, hepsi kurgu. kurgusal.

Even though there are people that think it's a documentary.

Belgesel olduğunu düşünenler olsa da.

But it isn't. It's all just.

Ama değil. Hepsi sadece.

It's all fantasy. It's all fictional.

Hepsi fantezi. Hepsi kurgu.

I don't believe anything that's in it doesn't resemble

İçindeki hiçbir şeyin

fact in any way.

hiçbir şekilde gerçeğe benzemediğine inanmıyorum.

That's it.

Bu kadar.

It's not real, is.

Gerçek değil, öyle.

There might be some truth in it, but most of it is just.

İçinde bazı gerçekler olabilir, ama çoğu adil.

And this is the trouble with these types of what look like very well

Ve çok iyi sunulmuş gibi görünen bu tür

presented shows.

programların sorunu da burada.

It's not a documentary.

Bu bir belgesel değil.

It is

facts, faction, fiction, faction, fiction.

Gerçekler, hizip, kurgu, hizip, kurgu.

I can tell I'm getting close to the point right up close to it.

Yaklaştığım noktaya yaklaştığımı söyleyebilirim .

You started off like this.

Böyle başladın

We are all ready for our exam next week.

Önümüzdeki haftaki sınavımız için hepimiz hazırız.

Yes, there's a good one. Yes, Rosa.

Evet, iyi bir tane var. Evet, Rosa.

So there's a group of you, you are all taking an exam.

Yani bir grup var, hepiniz sınava giriyorsunuz. Senin

Your students.

We are all ready for our example

öğrencilerin. Önümüzdeki haftaki

where you could say, Are we all ready for our exam next week and turn that into a question mark?

sınavımıza hepimiz hazır mıyız diyebileceğiniz ve bunu soru işaretine çevirebileceğiniz örneğimize hepimiz hazırız.

That's it.

Bu kadar.

We are all ready for our wedding next week.

Gelecek haftaki düğünümüz için hepimiz hazırız.

Yeah. Anyway.

Right? Come on, Mr. Duncan, I think you need a lie down.

Evet. Her neyse.

Sağ? Hadi Bay Duncan, sanırım biraz uzanmanız gerekiyor.

I need a lie down.

Yatmaya ihtiyacım var.

I think you've just done too much today.

Bence bugün çok fazla şey yaptın.

Mentally, I'm now exhausted.

Mental olarak artık yoruldum.

You've been standing up, you've been walking around, you've been picking things up.

Ayakta duruyorsun, etrafta dolaşıyorsun, bir şeyler topluyorsun.

And now.

And now you're all tired.

Ve şimdi.

Ve şimdi hepiniz yorgunsunuz.

That Giovanni says, chuffed Question mark, I think you mean.

Giovanni'nin soru işaretiyle söylediği şey, sanırım bunu kastediyorsun.

What does that mean if you're chuffed?

Üzüldüysen bu ne anlama geliyor?

I don't remember saying that we must have done.

Yapmış olmamız gerektiğini söylediğimi hatırlamıyorum.

If you're chuffed, it means you're very pleased.

Üzüldüysen çok memnunsun demektir.

Pleased you're happy. You are.

mutlu olmana sevindim Sen.

You are quite pleased with yourself.

Kendinden oldukça memnunsun. Doğum

I'm so chuffed that you remembered my birthday.

günümü hatırlamana çok sevindim.

You just happy, pleased?

Sadece mutlu musun, memnun musun?

Maybe.

Belki.

Maybe that's a suggestion for all for our quiz.

Belki de bu testimiz için herkese bir öneridir.

We are all chuffed for our

Hepimiz belki için mutluyuz

maybe.

.

Maybe in that situation, maybe not that, but maybe something that you are looking forward to.

Belki o durumda, belki o değil ama belki dört gözle beklediğiniz bir şey.

There is a word that I'm looking for and no one has used to hold down for.

Aradığım ve kimsenin uzun süre tutmadığı bir kelime var.

I together next week.

Gelecek hafta beraberim.

This time I guess, or next month, you could have said we are all down for it

Sanırım bu sefer, ya da gelecek ay, hepimiz buna hazırız diyebilirdin,

so you can be up for something, but also you can be down for something.

böylece bir şeyler için hazır olabilirsin, ama aynı zamanda bir şeyler için de üzgün olabilirsin.

And both both can be used to mean the same thing.

Ve her ikisi de aynı şeyi ifade etmek için kullanılabilir.

Is it just me?

Sadece ben mi?

It was Mr.

Duncan genuinely annoyed, genuine, annoyed with Mr.

Bay

Duncan'dı, Bay Steve'e gerçekten kızmıştı, samimiydi, kızmıştı

Steve.

Oh, this is just normal.

.

Ah, bu çok normal.

No, this is what we're like. Normally.

Hayır, biz böyleyiz. Normalde.

It's like this all the time. I'm used to it.

Bu her zaman böyle. Ben buna alışığım.

You want to see what it's like afterwards? It's.

Sonrasının nasıl olduğunu görmek ister misin? Onun. Bu

It's the kicking.

tekme.

And the scratching and the slicing. Mild.

Ve tırmalama ve dilimleme. Hafif.

This is mild. Yes. You should see us off air.

Bu hafif. Evet. Bizi yayın dışında görmelisin.

We are all pumped for our party next week.

Gelecek haftaki partimiz için hepimiz gaza geldik.

Okay?

Tamam aşkım?

Yeah.

If you're pumped, you've got plenty of energy

Evet.

Eğer gaza gelmişseniz,

ready to go, raring to go as long as you don't get pumped at the party.

partide gaza gelmediğiniz sürece gitmeye can atacak kadar çok enerjiniz vardır.

Yes, some people want to be pumped at the party,

Evet, bazı insanlar partide gaza gelmek ister,

so here's my answer. Thank you.

işte cevabım. Teşekkür ederim.

We are all thank for our you next week.

Önümüzdeki hafta hepinize teşekkür ediyoruz.

Oh, no, Giovanni, that's not a that's a suggestion.

Oh, hayır Giovanni, bu bir öneri değil.

What do you call this? A conundrum?

Siz buna ne diyorsunuz? Bir muamma mı?

A puzzle.

Bir bulmaca.

Fill in the blanks.

Boşlukları doldurun.

What would you describe?

Neyi tarif edersin?

It's just a little.

Sadece biraz.

It's a game. Francis Wood is.

Bu bir oyun. Francis Wood'dur.

A brainteaser? Yes.

Bir beyin jimnastiği mi? Evet.

Okay. Steve, I don't know. You're here.

Tamam aşkım. Steve, bilmiyorum. Sen buradasın.

Okay, fine. Go on, then.

Tamam iyi. Devam et o zaman.

You taking your pills today is.

Bugün haplarını alıyorsun.

The adrenaline's kicking in now. Is it good?

Adrenalin şimdi devreye giriyor. İyi mi?

About time. So I have.

Zaman hakkında. Ben de öyle.

That's interesting.

İlginç. İyiden

Better than good.

daha iyi.

Just try again.

Sadece tekrar dene.

Okay.

Tamam aşkım.

We are all prepared for our vacation next week,

Hepimiz önümüzdeki haftaki tatilimiz için hazırlandık

but of course, you can also be excited.

ama tabii ki siz de heyecanlanabilirsiniz.

We are all excited for our vacation.

Hepimiz tatilimiz için heyecanlıyız.

Had a lot of very similar

Çok benzer

suggestions.

öneriler vardı.

So this this can be something that said, if you are looking forward to something

Yani bu, şöyle bir şey olabilir, eğer bir şeyi dört gözle bekliyorsanız

we, are prepared, maybe you are ready to do something.

, biz hazırız, belki siz de bir şeyler yapmaya hazırsınız.

You are ready to do it.

Bunu yapmaya hazırsın.

We are ready for our vacation or our wedding.

Tatilimiz veya düğünümüz için hazırız.

Rosa said. Yes, that's it.

Rosa dedi. Evet, bu o.

Well, our reunion. Good.

Peki, bizim buluşmamız. İyi.

Anyway. That's it. That's it. We're going now.

Her neyse. Bu kadar. Bu kadar. Şimdi gidiyoruz.

It's time to say goodbye.

Hoşçakal deme vakti.

Okay, then.

Tamam o zaman.

Right? Yes.

Nice to be here.

Sağ? Evet.

Burada olmak güzel.

Nice to see you all. Happy to learn something?

Hepinizi gördüğüme sevindim. Bir şeyler öğrendiğin için mutlu musun?

Yeah, I have it.

Evet, bende var.

So it's being with you certainly taught me a lesson.

Yani seninle olmak kesinlikle bana bir ders verdi.

Just Because you're a native English teacher doesn't mean that you can't learn something every day.

Ana dili İngilizce olan bir öğretmen olmanız, her gün bir şeyler öğrenemeyeceğiniz anlamına gelmez.

And we learn of you just as you learn of this.

Ve tıpkı senin bunu öğrendiğin gibi biz de seni öğreniyoruz.

Hopefully the balance is more this way.

Umarım denge bu şekilde daha fazladır.

And sometime, Steve, learn. Otherwise we shouldn't be here.

Ve bir ara, Steve, öğren. Aksi takdirde burada olmamalıyız.

Sometimes Steve learns things for me, which is always not that I've ever admitted, right?

Bazen Steve benim için bir şeyler öğrenir, ki bu her zaman itiraf ettiğim bir şey değil, değil mi?

He would never admit it now.

Bunu şimdi asla kabul etmeyecekti.

So that's that's almost it for today.

Bugünlük bu kadar.

I hope you've enjoyed this 2 hours.

Umarım bu 2 saatten keyif almışsınızdır.

It's gone by very quickly.

Çok çabuk geçti.

Don't worry.

Merak etme.

We are back next weekend, A special weekend.

Önümüzdeki hafta sonu geri dönüyoruz, Özel bir hafta sonu.

It is the coronation of King Charles.

Kral Charles'ın taç giyme törenidir.

Next weekend, we might be with you on Saturday, hopefully live.

Önümüzdeki hafta sonu belki cumartesi canlı yayında sizlerle birlikte olabiliriz.

And we will definitely be with you on Sunday.

Ve Pazar günü mutlaka sizlerle olacağız.

Next Sunday we are back.

Gelecek Pazar geri döndük.

And of course, we have a new month as well.

Ve tabii ki bir de yeni ayımız var.

We will be into the first week of May.

Mayıs ayının ilk haftasına gireceğiz.

Next week. May.

Gelecek hafta. Mayıs.

So this is Mr. Duncan and

Bay Duncan ve

Mr. Steve saying thank you very much for watching us.

Bay Steve bizi izlediğiniz için çok teşekkür ediyoruz.

Then don't forget, by the way, to give us a lovely life now must do that.

O zaman unutma, bu arada, bize güzel bir hayat vermek için şimdi bunu yapmalısın.

Your apps, we absolutely insist.

Uygulamalarınız, kesinlikle ısrar ediyoruz.

Please, please give us a life.

Lütfen, lütfen bize bir hayat verin.

Let you do that because it helps Mr.

Bunu yapmanıza izin verin çünkü bu, Bay

Duncan to be found on the Internet.

Duncan'ın internette bulunmasına yardımcı olur.

And the more people that watch, the more chance of Mr.

Ve ne kadar çok insan izlerse, Bay

Duncan carrying on, doing this for many, many years.

Duncan'ın bunu uzun yıllar boyunca sürdürme şansı o kadar artar.

Yes, many, many, many people don't watch and people

Evet, çok, çok, çok insan izlemiyor ve insanlar

don't watch, then we can't carry on, as simple as that is.

izlemiyor, o zaman devam edemeyiz, bu kadar basit.

If you don't watch, if you don't view, if you don't tell your friends.

İzlemezsen, izlemezsen, arkadaşlarına söylemezsen.

And then we we just simply fade away into nothingness.

Ve sonra biz sadece hiçliğin içinde kaybolup gidiyoruz.

And that's how it works here on YouTube.

Burada, YouTube'da bu şekilde çalışır.

Say you're gone the likes how Mr.

Bay Duncan'ın nasıl fark edilebileceğini beğendiğinizi söyleyin

Duncan be noticed.

.

And this give energy and purpose to everything that he does right.

Bu da doğru yaptığı her şeye enerji ve amaç verir.

I shall see you next week.

haftaya görüşürüz

Are you on this weekend?

Bu hafta sonu var mısın?

And maybe, I don't know.

Ve belki, bilmiyorum.

Anyway, you can always announce that later on.

Her neyse, bunu daha sonra her zaman duyurabilirsin.

There we go.

I'll see you next week.

Oraya gidiyoruz.

Gelecek hafta görüşürüz.

So it's a goodbye from May and it's goodbye from him.

Yani Mayıs'tan bir veda ve ondan da veda.

And of course, you know what's coming up next.

Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun.

Of course you do...

Tabii ki,

ta ta for now.

şimdilik... ta ta yapıyorsun.