FOREIGN words used in ENGLISH / Are flags a good thing? - English Addict / LIVE / 25th May 2022

It's a new day.

Yeni bir gün.

It's a new episode, but unfortunately, it is the same old presenter.

Yeni bölüm ama ne yazık ki aynı eski sunucu.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

Oh, it's a windy day today.

Oh, bugün rüzgarlı bir gün.

Can you feel the wind blowing through your hair?

Saçlarının arasında uçuşan rüzgarı hissedebiliyor musun?

Or maybe through your ears?

Ya da belki kulaklarından?

Depending on which one comes first.

Hangisinin önce geldiğine bağlı olarak.

Here we go. Yes, it is. English addict.

İşte başlıyoruz. Evet öyle. İngiliz bağımlısı.

Coming to you live from the birthplace of the English language,

Size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyor,

which just happens to be

ki bu sadece

oh, wow.

oh, vay.

It's England.

İngiltere.

You did.

You did.

Yaptın.

Yaptın.

You did you

Yaptın

Mm hmm.

Mm hmm.

Here we go again. Hi, everybody. This is Mr.

Yine başlıyoruz. Selam millet. Ben

Duncan in England.

İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today? Are you OK?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so.

Umarım.

Are you feeling happy today?

Bugün mutlu hissediyor musun?

I really, really hope so.

Gerçekten, gerçekten öyle umuyorum.

Here we go again. We are back once more.

Yine başlıyoruz. Bir kez daha geri döndük.

It doesn't seem very long since I was with you

Seninle son birlikteliğimin üzerinden çok uzun zaman geçmemiş gibi görünüyor

last, which was, of course, on Sunday.

, ki bu tabii ki pazar günüydü.

Did you see the live stream on Sunday?

Pazar günü canlı yayını gördünüz mü?

We had a very busy one.

Çok meşguldük.

Mr. Steve was also with us on Sunday.

Pazar günü Bay Steve de bizimleydi.

Of course, a lot of people ask.

Tabii ki, birçok insan soruyor.

Of course, people ask all the time.

Tabii ki, insanlar her zaman soruyor.

Mr. Duncan, why can't we have Mr.

Bay Duncan, neden

Steve during the week?

hafta boyunca Bay Steve'i alamıyoruz?

There is one good reason for that. A simple reason.

Bunun için iyi bir sebep var. Basit bir sebep.

He has to work.

O çalışmak zorunda.

Unfortunately, we all do, I suppose.

Ne yazık ki, sanırım hepimiz yapıyoruz.

And believe it or not,

Ve ister inanın ister inanmayın,

this is work

bu iş

It doesn't look like it, but it is.

Öyle görünmüyor ama öyle.

So how was your week? Was it a good week?

Haftan nasıl geçti? İyi bir hafta mıydı?

Did you have a nice week?

Güzel bir hafta geçirdin mi?

I hope so.

Umarım.

My week was a little bit average.

Haftam biraz ortalamaydı.

Nothing special.

Özel birşey yok.

No real moments.

Gerçek anlar yok.

That I remember from this week so far.

Şimdiye kadar bu haftadan hatırladığım.

Maybe today I will make some lovely memories.

Belki bugün güzel anılar biriktiririm.

You might describe the week as

Haftayı tekdüze olarak tanımlayabilirsiniz

humdrum.

.

Well, I like that word humdrum.

Şey, bu humdrum kelimesini seviyorum.

If something is humdrum, it means not special.

Bir şey sıradansa, özel değil demektir.

Nothing happened.

Hiçbir şey olmadı.

Uneventful.

Olaysız.

So I suppose this week so far here,

Sanırım bu hafta şimdiye kadar burada,

my week has been pretty humdrum.

haftam oldukça tekdüze geçti.

Nothing special.

Özel birşey yok.

Not much happened.

Pek bir şey olmadı.

I suppose the most exciting thing today is that

Sanırım bugünün en heyecan verici yanı

the wind is blowing outside.

rüzgarın dışarıda esiyor olması.

That's it. Really?

Bu kadar. Gerçekten mi?

Well, that's what's happening in my little world, anyway.

Benim küçük dünyamda olan da bu zaten.

Other places around the world.

Dünyadaki diğer yerler.

Things not so good.

İşler pek iyi değil. Neden

I'm sure you know what I'm talking about.

bahsettiğimi bildiğine eminim.

Here we go, then.

İşte başlıyoruz o zaman.

Yes. My name is Duncan.

Evet. Benim adım Duncan.

I talk about the English language.

İngilizce dilinden bahsediyorum.

You might say that I am one of those up there.

Oradakilerden biri olduğumu söyleyebilirsin.

I am an English addict, and I have a feeling you might be one of those as well.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım ve içimde senin de onlardan biri olabileceğine dair bir his var.

We are here once again.

Bir kez daha buradayız.

If it is your first time, welcome.

İlk seferinse, hoşgeldin.

If you are one of my regular viewers,

Düzenli izleyicilerimdenseniz ben

can I also say welcome?

de hoş geldiniz diyebilir miyim?

It's nice to see you back where you belong.

Seni ait olduğun yerde görmek güzel.

And of course, yes, we've made it all the way to the middle of the week.

Ve tabii ki, evet, hafta ortasına kadar geldik.

My week has been humdrum.

Haftam monoton geçti.

I love that word.

Bu kelimeyi seviyorum.

Yes. It's Wednesday.

Evet. Çarşamba.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep,

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip,

beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

bip.

Hippy dippy dependability. Hippy dippy dooby dooby dooby.

Hippy dippy güvenilirliği. Hippy dippy dooby dooby dooby.

That, by the way, is morse code for.

Bu arada, bunun için mors kodu.

Welcome to my lovely live stream

Güzel canlı yayınıma hoş geldiniz

Do people still use Morse code?

İnsanlar hala Mors alfabesi kullanıyor mu?

Do they?

Onlar mı?

I don't think anyone does.

Kimsenin yaptığını sanmıyorum. İçimde

I have a feeling that no one uses Morse code anymore.

artık kimsenin Mors alfabesi kullanmadığına dair bir his var.

How do you know what Morse code is?

Mors kodunun ne olduğunu nereden biliyorsun?

It's where you tap out using one tone.

Tek ton kullanarak dokunduğunuz yer burasıdır.

You beep. Beep, beep. Beep, beep.

bip sesi çıkar Bip bip. Bip bip.

Beep, beep, beep. Beep, beep.

Bip, bip, bip. Bip bip.

Beep, beep, beep.

Bip, bip, bip.

Beep, beep, beep.

Bip, bip, bip.

Beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

Bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip.

Morse code and each of those tones.

Mors kodu ve bu tonların her biri.

And depending on what the rhythm of those tones are,

Ve bu tonların ritmine bağlı olarak,

depend on what you are trying to say.

ne söylemeye çalıştığınıza bağlı.

So beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep, beep.

Yani bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip, bip.

Do people still use Morse code?

İnsanlar hala Mors kodu kullanıyor mu? Düşündüğünüzde, sanırım modern iletişimin

It is one of the earliest forms of well,

en eski biçimlerinden biri

I suppose, modern communication when you think about it.

.

I suppose there are other ways of doing it.

Sanırım bunu yapmanın başka yolları da var.

You can always shout

Her zaman

as loudly as you can.

olabildiğince yüksek sesle bağırabilirsin.

I suppose that's one way of communicating with other people.

Sanırım bu diğer insanlarla iletişim kurmanın bir yolu .

But when you are using radio waves

Ancak,

signals across a long distance,

uzun bir mesafe boyunca radyo dalgaları sinyalleri kullandığınızda,

we often find that things like Morse code.

genellikle Mors alfabesi gibi şeyler buluruz.

Well, they were.

Öyleydiler.

Or it was quite useful, but I'm not sure about these days.

Veya oldukça faydalıydı, ama bu günlerden emin değilim.

Maybe there is Morse code being used on the internet.

Belki de internette Mors alfabesi kullanılıyordur.

I would not be surprised ised

if there is a website somewhere

Bir yerde

specialising in Morse code.

Mors kodu konusunda uzmanlaşmış bir web sitesi varsa şaşırmam.

Maybe beep. Beep. Beep. Beep, beep.

Belki bip sesi. bip bip Bip bip.

I wonder. Hello.

Merak ediyorum. Merhaba.

Also to the live chat.

Ayrıca canlı sohbete.

Oh, nice to see you here as well.

Ah, seni de burada görmek güzel.

Can I give you a lovely wave? Hello.

Sana güzel bir dalga verebilir miyim? Merhaba.

Huh? Hmm. Hmm.

Ha? Hmm. Hmm.

Mm hmm. Hello.

Hmm. Merhaba.

Nice to see you back also.

Ayrıca seni tekrar görmek güzel.

Oh, Vitesse.

Ah, Vitesse.

Vitesse,

Vitesse,

your finger is very strong.

parmağın çok güçlü.

I feel the force of your finger.

Parmağının gücünü hissediyorum. İnternet

It is coming through

üzerinden geliyor

the Internet.

.

Hello, Vitesse.

Merhaba, Vitesse.

You have a very fast finger.

Çok hızlı bir parmağın var.

And, yes, you are first, on today's live chat

Ve evet, bugünün canlı sohbetinde birincisiniz

Hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm.

Hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm, hmm.

Definitely.

Kesinlikle.

In second place, we have.

İkinci sıradayız.

Lewis Mendez is here today.

Lewis Mendez bugün burada.

Hello. Lewis.

Merhaba. Lewis.

Thanks for joining me also.

Bana katıldığınız için de teşekkürler.

Paolo, we also have poor lay.

Paolo, bizde de kötü yatış var.

Hello to you, I believe.

Sana merhaba inanıyorum.

I think if I remember, you are watching in

Yanlış hatırlamıyorsam Myanmar'da izliyorsunuz

Myanmar.

.

Am I right or am I wrong?

Haklı mıyım yoksa haksız mıyım?

Hello. Also, to Palmira.

Merhaba. Ayrıca Palmira'ya.

We also have Beatrice.

Beatrice'imiz de var.

It is always lovely to see your sunshine on my YouTube channel.

YouTube kanalımda gün ışığınızı görmek her zaman çok güzel .

Hello, Beatrice. Also, we have Mika.

Merhaba, Beatrice. Bir de Mika'mız var.

Hello, Mika.

Merhaba Mika.

I can join you for a round about 30 minutes.

Yaklaşık 30 dakikalık bir tur için size katılabilirim.

Hello. Mika.

Merhaba. Mika.

And can I say a belated late

Ve

happy birthday for last week? Yes.

geçen hafta için gecikmiş bir doğum günün kutlu olsun diyebilir miyim? Evet.

I hope you had a good time.

Umarım iyi zaman geçirmissindir.

I hope you got all the things you wanted.

Umarım istediğin her şeye sahipsindir.

Hello.

Merhaba.

Also to jewellery. Hello. Jewellery.

Ayrıca mücevherat için. Merhaba. Mücevher.

Jewellery. My name, Brioni.

Mücevher. Benim adım, Brioni.

I like your name, by the way. Sounds very nice.

Bu arada ismini beğendim. Kulağa çok hoş geliyor.

Hello, Rosa.

Merhaba Rosa.

Hello.

Also to

Merhaba.

Ayrıca

o. Can I say hello to hel burt?

o. Hel Burt'e merhaba diyebilir miyim?

Hello.

Hello.

Burt Hurlburt watching in Brazil.

Merhaba.

Merhaba.

Burt Hurlburt Brezilya'da izliyor.

A big super duper.

Büyük bir süper kandırıcı.

Hello to you as well. I hope you are having a good day.

Sana da merhaba. Umarım iyi bir gün geçiriyorsundur.

Hala.

Hala.

Hello to Hala.

Hala'ya merhaba.

I hope you are having a nice time as well.

Umarım siz de iyi vakit geçiriyorsunuzdur.

We also have Claudia.

Claudia'mız da var.

Claudia, a lot of people love

Claudia, birçok insan

the new feature on Sunday.

Pazar günkü yeni özelliği seviyor.

Where we ask Claudia what she is cooking.

Claudia'ya ne pişirdiğini sorduğumuz yer.

But it would appear that lots of other people want to get involved as well with that.

Ama görünüşe göre birçok başka insan da buna dahil olmak istiyor.

So we might change that feature on Sunday

Bu yüzden, Pazar günkü bu özelliği

to what's cooking everyone.

herkesin hoşuna gidecek şekilde değiştirebiliriz.

What's cooking everyone so that we might change that.

Bunu değiştirebilmemiz için herkesi ne pişiriyor?

I'm not sure, but I do like what's cooking.

Emin değilim ama pişen şeyi seviyorum.

Claudia, I think that's a good one.

Claudia, bence bu iyi bir soru.

I like that one a lot. Hello. Also to

Bunu çok beğendim. Merhaba. Ayrıca

Mary Fer.

Mary Fer'e.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Also, Rosa is here as well.

Ayrıca Rosa da burada.

Yes, it is Wednesday.

Evet, bugün Çarşamba.

And we have lots of things coming up today.

Ve bugün önümüzde pek çok şey var.

We are talking about words

that are used in the English language that are actually foreign words.

İngilizce dilinde kullanılan aslında yabancı kelimeler olan kelimelerden bahsediyoruz.

So they are used in their actual state.

Böylece gerçek hallerinde kullanılırlar.

So they haven't been changed or altered.

Yani değiştirilmediler veya değiştirilmediler.

They are actually used as they are.

Aslında oldukları gibi kullanılırlar.

So that coming up later on, you might also notice later

Böylece, daha sonra,

that many of the words are French.

kelimelerin çoğunun Fransızca olduğunu daha sonra fark edebilirsiniz.

However, the English language has been influenced

Bununla birlikte, İngilizce dili

by many languages from all around the world.

dünyanın her yerinden birçok dilden etkilenmiştir.

Hello.

Also to oh, we have Pedro

Merhaba.

Ayrıca oh, elimizde Pedro

Belman is here as well.

Belman da var.

Hello, Pedro.

Merhaba Pedro. Çarşamba günü

Thank you for joining in as well on

de katıldığınız için teşekkür ederiz

Wednesday.

. İşte

That's it, really.

bu, gerçekten.

Oh, by the way, this is the final one.

Oh, bu arada, bu sonuncusu.

This is the last full English extra

Bu benim için son tam İngilizce ekstrası

for me.

.

Not ever.

Asla.

Don't worry. I'm not quitting. I'm not going anywhere.

Merak etme. Ben bırakmıyorum. Hiçbir yere gitmiyorum.

But this is the final English addict extra for this month.

Ama bu, bu ayın son İngiliz bağımlısı ekstrası.

And of course, I'm back with you on Sunday.

Ve tabii ki, Pazar günü tekrar sizlerleyim.

However, next Wednesday, it is a new month.

Ancak önümüzdeki çarşamba yeni bir ay.

So this time next week, it will be June already.

Yani önümüzdeki hafta bu zamanlar, çoktan haziran olacak.

This year seems to be going by a little bit too fast.

Bu yıl biraz hızlı geçecek gibi.

If you don't mind me saying it does seem

Söylememin sakıncası yoksa,

to be going by quite quickly.

oldukça hızlı geçiyor gibi görünüyor.

I don't know about you, but I keep receiving surveys

Sizi bilmem ama ben sürekli anket alıyorum

Do you ever do that?

Bunu hiç yapar mısınız?

Do you ever have a person come up to you in the street or through the Internet

Hiç sokakta ya da internetten bir kişinin size gelip

and they ask you to answer some questions

maybe about a product or a certain service?

bir ürün ya da belirli bir hizmetle ilgili bazı soruları yanıtlamanızı istediği oldu mu?

So I always get quite often.

Bu yüzden her zaman oldukça sık alıyorum.

In fact, I get surveys on the Internet for me to answer

Aslında, geçmişte anlaşma yaptığım bir şirketten bazen yanıtlamam için internette anketler alıyorum

sometimes from a company that I've dealt with in the past.

.

Maybe a company that I've bought something from.

Belki de bir şeyler satın aldığım bir şirket.

And they always write to me.

Ve bana her zaman yazıyorlar.

They send me emails saying, Mr.

Bana, Bay

Duncan

Duncan,

we hope you enjoy our product or service.

ürünümüzü veya hizmetimizi beğeneceğinizi umuyoruz diyen e-postalar gönderiyorlar.

Would you mind taking 5 minutes to answer some questions?

Birkaç soruyu cevaplamak için 5 dakikanızı ayırır mısınız?

And it always takes much longer than 5 minutes.

Ve her zaman 5 dakikadan çok daha uzun sürer.

Sometimes they say, just one minute.

Bazen sadece bir dakika derler.

It will only take you one minute.

Sadece bir dakikanızı alacak.

To answer these questions.

Bu soruları cevaplamak için.

But then when you start to answer the questions,

Ama sonra soruları cevaplamaya başladığınızda,

you realise that it's going to take much longer than one minute

bunun bir dakikadan veya 5 dakikadan çok daha uzun süreceğini fark ediyorsunuz

or 5 minutes.

.

I remember

many years ago when I used to work in town

Yıllar önce kasabada çalıştığımı hatırlıyorum, sokakta soru soran

I was always bothered by people

insanlar beni hep rahatsız ederdi

asking questions in the street.

.

I know that surveys when you ask people questions and then they give you answers

İnsanlara soru sorduğunuzda ve sonra size cevaplar verdiğinde

and then you use that information to help you sell

ve ardından bu bilgileri satmanıza

or to help you aim your product or service

veya ürününüzü veya hizmetinizi

at a certain group of people or a certain age group.

belirli bir grup insana veya belirli bir yaş grubuna hedeflemenize yardımcı olmak için kullandığınız anketleri biliyorum.

Surveys

Anketler

are very

good and useful, yes, but sometimes they can be very annoying as well,

çok

iyi ve kullanışlıdır, evet, ancak bazen çok can sıkıcı da olabilirler,

especially when you're walking down the road and someone keeps bothering you.

özellikle yolda yürürken birileri sizi sürekli rahatsız ediyorsa.

They want to ask you some questions.

Sana bazı sorular sormak istiyorlar.

Oh, hello. There.

Oh merhaba. Orada.

Good morning.

Günaydın.

Are you having a good day?

Güzel bir gün geçiriyor musun?

Would you mind answering some questions?

Bazı sorulara cevap verir misin?

A few questions.

Birkaç soru.

Would you like to answer some questions in this survey?

Bu ankette bazı soruları cevaplamak ister misiniz?

And sometimes you might be in a hurry.

Ve bazen aceleniz olabilir.

You might be on your lunch break and you don't want to do that.

Öğle tatilinde olabilirsiniz ve bunu yapmak istemezsiniz.

You're in a hurry, so you have to politely say no.

Aceleniz var, bu yüzden kibarca hayır demelisiniz.

The only problem is if you work in town

Tek sorun, eğer kasabada çalışıyorsan,

then every day when you're walking around, you will always be asked.

o zaman her gün etrafta dolaşırken sana her zaman sorulacak.

People will always stop you in the street.

İnsanlar sizi her zaman sokakta durdurur.

So if you work in the same area every day, you will find

Bu nedenle, her gün aynı alanda çalışıyorsanız,

that the same people

will keep asking you to take part in the survey,

even though you've already said no,

daha önce

maybe five or six times.

belki beş veya altı kez hayır demiş olmanıza rağmen, aynı kişilerin ankete katılmanızı istemeye devam edeceğini göreceksiniz.

So that can be quite annoying.

Bu oldukça can sıkıcı olabilir.

Surveys are they useful?

Anketler faydalı mı?

Do we really need surveys?

Anketlere gerçekten ihtiyacımız var mı?

Do we really need to ask other people questions?

Gerçekten diğer insanlara sorular sormamız gerekiyor mu?

Well, apparently you might be surprised

Görünüşe göre

to find out that surveys

anketlerin

are really useful over the years.

yıllar içinde gerçekten faydalı olduğunu öğrenince şaşırmış olabilirsiniz.

The way companies and certain brands

Şirketlerin ve belirli markaların

target their customers,

müşterilerini hedefleme biçimleri,

as has been improved a lot

because of surveys asking people questions,

insanlara sorular soran,

asking them about their preferences,

onlara tercihlerini,

the things they like, the things they don't like.

sevdikleri şeyleri ve sevmedikleri şeyleri soran anketler nedeniyle çok iyileştirildi.

So I think maybe despite the fact

Bu yüzden,

that they are really annoying,

gerçekten sinir bozucu olmalarına rağmen, bazen gerçekten sinir bozucu olabilseler de,

taking part in a survey

bir ankete katılmanın

is it quite is quite a good thing,

oldukça iyi bir şey olduğunu düşünüyorum

even though sometimes they can be really annoying.

.

I think so.

Bence de.

Hello, I'm Ajit.

Merhaba, ben Ajit.

Hello, Ajit.

Merhaba, Ajit.

Oh, I have not joined

Oh,

the live chat for three months.

üç aydır canlı sohbete katılmadım.

Where have you been?

Nerelerdeydin?

Have you been working hard? I hope so.

Çok çalıştın mı? Umarım.

Hello. Also, we have Cohen.

Merhaba. Bir de Cohen'imiz var.

You win.

Sen kazandın.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

I think you are watching in Vietnam.

Sanırım Vietnam'da izliyorsun.

Am I right or am I wrong?

Haklı mıyım yoksa haksız mıyım?

Hello.

Merhaba.

Also to

Ayrıca

I think I've said hello already to Beatrice.

sanırım Beatrice'e çoktan merhaba dedim.

Hello also.

Ayrıca merhaba.

Nico. Nico,

Nico. Nico,

where were you watching at the moment?

şu anda nerede izliyordun?

So do you ever answer questions in a survey?

Peki hiç bir anketteki soruları yanıtlıyor musunuz?

The reason why I asked today is because YouTube have once again

Bugün sormamın nedeni, YouTube'un

asked if I would like to take part in a survey.

bir ankete katılmak isteyip istemediğimi bir kez daha sormasıydı.

A few days ago, I actually took part in a focus group,

Birkaç gün önce, aslında bir odak grubuna katıldım,

which meant that I had to join in on a zoom meeting.

bu da yakınlaştırma toplantısına katılmam gerektiği anlamına geliyordu.

I can't talk about it because I had to sign a document

Bu konuda konuşamam çünkü

saying that I would not discuss anything

that happened in that particular focus group.

o odak grupta olan hiçbir şeyi tartışmayacağıma dair bir belge imzalamam gerekiyordu.

So I can't even talk about it.

Bu yüzden bunun hakkında konuşamam bile.

But it was very interesting.

Ama çok ilginçti.

And it was also the first time that I used Zoom as well.

Ayrıca Zoom'u da ilk kez kullanışımdı .

Never used it before.

Daha önce hiç kullanmadım.

I've used face time, I've used Skype,

Face time kullandım, Skype kullandım

but I've never used Zoom so it was my first time.

ama Zoom'u hiç kullanmadım, bu yüzden ilk seferimdi.

Very interesting moment as well.

Aynı zamanda çok ilginç bir an.

It was answering questions

Soruları yanıtlıyordu

and also answering questions in a survey.

ve ayrıca bir ankette soruları yanıtlıyordu.

Palmero says.

Palmero diyor.

I did that job asking people questions

İnsanlara sorular sorarak

or doing a survey

ya da anket yaparak o işi

I did it for five years.

beş yıl yaptım.

It was not an easy thing to do, convincing people

İnsanları soruları cevaplamaya ikna etmek kolay bir şey değildi

to answer the questions.

.

Yes, because most people don't want to do it.

Evet, çünkü çoğu insan bunu yapmak istemez.

Most people are in a hurry.

Çoğu insanın acelesi var.

They don't want to stop and talk to someone another another one.

Durup başka biriyle konuşmak istemiyorlar .

They used to really annoy me.

Beni gerçekten sinirlendiriyorlardı.

And I'm sorry if this upsets you.

Ve bu seni üzdüyse özür dilerim.

Charities, people from charities

Hayır kurumları, hayır kurumlarından insanlar

is stopping you in the street.

sizi sokakta durduruyor.

They would stand in front of you

Önünüzde dururlar

and they would bother you.

ve sizi rahatsız ederler.

And maybe you're in a hurry maybe you're going somewhere.

Ve belki acelen var belki bir yere gidiyorsun.

Maybe you only have a ten minute break from your in your job,

Belki işinizde sadece on dakikalık bir molanız vardır

and then someone from a charity will stop you.

ve o zaman bir hayır kurumundan biri sizi durdurur.

And they they basically ask you some questions,

Ve temelde size bazı sorular soruyorlar

and then they ask you for money.

ve sonra sizden para istiyorlar.

All of these things can be

Bütün bunlar

very difficult asking a person, a stranger in the street

çok zor olabiliyor, sokaktaki bir insandan, bir yabancıdan bir

to do something or to ask them to take part in something is really hard.

şey yapmasını istemek ya da onlardan bir şeye katılmalarını istemek gerçekten çok zor.

I couldn't do it, to be honest with you.

Dürüst olmak gerekirse, bunu yapamazdım. Ben

I could not do that.

bunu yapamazdım.

It is a very hard job.

Bu çok zor bir iş.

Hello galu galu ten.

Merhaba galu galu on.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Nice to see you back on the live chat.

Seni tekrar canlı sohbette görmek güzel.

I bowl for the is here as well.

Ben de burada.

Can you help me, Mr.

Bana yardım edebilir misiniz, Bay

Duncan? I will try my best.

Duncan? Elimden geleni yapacağım.

The only thing I can do in this life is try my best.

Bu hayatta yapabileceğim tek şey elimden gelenin en iyisini yapmak.

I can't do any more than that.

Bundan fazlasını yapamam.

So I will try my best to help you.

Bu yüzden size yardımcı olmak için elimden geleni yapacağım.

And I have a feeling the help that you are searching for

Ve aradığınız yardımın

is connected to the English language.

İngilizce diliyle bağlantılı olduğunu hissediyorum.

I think so.

Bence de.

Well, guess what? You have come to the right place.

Öyleyse tahmin et? Doğru yere geldiniz.

Because this is it.

Çünkü bu o.

This is where it all happens.

Burası her şeyin olduğu yer.

English addict life.

İngiliz bağımlısı hayat.

Every Wednesday and Sunday, right here on YouTube.

Her Çarşamba ve Pazar burada, YouTube'da.

Another subject we're talking about today

Bugün konuştuğumuz bir diğer konu

is a sensitive subject.

hassas bir konu.

A subject that maybe some people don't want to talk about,

Belki bazılarının konuşmak istemeyeceği bir konu,

maybe a subject that some people find upsetting,

belki bazılarının rahatsız olduğu bir konu,

or maybe a subject that might make them feel

belki de küsmelerine neden olabilecek bir konu

offended.

.

I am not here to do that.

Bunu yapmak için burada değilim.

Can I just say I am not here to offend you?

Seni gücendirmek için burada olmadığımı söyleyebilir miyim?

So if you are offended,

Yani gücendiyseniz,

I didn't mean it

So here we go.

öyle demek istemedim.

We are looking at the use of flags.

Bayrakların kullanımına bakıyoruz.

Oh, and the reason why I'm mentioning this is in a few days, you may have heard

Oh, ve bundan bahsetmemin sebebi , birkaç gün içinde burada, Birleşik Krallık'ta

we are having a big celebration here in the United Kingdom.

büyük bir kutlama yapacağımızı duymuş olabilirsiniz .

We are celebrating the queen the queen of England.

İngiltere kraliçesini kutluyoruz.

70 years she has been sitting on the throne.

70 yıldır tahtta oturuyor.

And unfortunately, her bum has gone numb.

Ve ne yazık ki poposu uyuştu.

She can't feel a thing

Hiçbir şey hissedemez,

So that's what we're doing.

yani yaptığımız şey bu.

And lots and lots of people will be putting up their flags of the United Kingdom.

Ve pek çok insan Birleşik Krallık bayraklarını asıyor olacak.

A lot of people know this.

Bunu birçok insan biliyor.

Of course, I'm sure you know all about this particular flag.

Elbette, bu özel bayrak hakkında her şeyi bildiğinizden eminim.

And there you can see lots of them.

Ve orada birçoğunu görebilirsiniz.

Lots of those flags hanging up.

O bayrakların çoğu asılıyor.

And now if you walk through London, apparently there are flags

Ve şimdi Londra'da yürürseniz, görünüşe göre

everywhere of the United Kingdom.

Birleşik Krallık'ın her yerinde bayraklar var.

So that is the United Kingdom.

Yani bu Birleşik Krallık.

Flag, red, white and blue.

Bayrak, kırmızı, beyaz ve mavi.

And it is called the Union Flag.

Ve buna Birlik Bayrağı denir.

Union Flag.

Birlik bayrağı.

Of course, quite often it is called the Union Jack,

Tabii ki, ona

although you only call it that when you are in distress.

yalnızca sıkıntı içinde olduğunuzda böyle demenize rağmen, çoğu zaman Union Jack olarak adlandırılır.

Apparently,

Görünüşe göre,

don't ask me why.

bana neden diye sorma.

So this particular flag is a combination of more than one flag,

Yani bu özel bayrak,

including Wales Scotland and also England as well.

Galler İskoçya ve ayrıca İngiltere de dahil olmak üzere birden fazla bayrağın birleşimidir.

So it is a combination. There it is.

Yani bir kombinasyondur. İşte burada.

It is a combination of different flags.

Farklı bayrakların birleşimidir.

Some people have become rather angry and upset

because these flags are now hanging everywhere.

Bu bayraklar artık her yerde asılı olduğu için bazı insanlar oldukça kızdı ve üzüldü.

Or in many parts of the U.K.

Veya İngiltere'nin birçok yerinde

and especially in London.

ve özellikle Londra'da.

And some people have said that it is not a good thing.

Ve bazı insanlar bunun iyi bir şey olmadığını söylediler.

Some people become very angry, very upset about flags.

Bazı insanlar bayraklara çok kızıyor, çok üzülüyor.

So what about you?

Peki ya sen?

Do you feel upset when you see a flag?

Bir bayrak gördüğünüzde üzülür müsünüz?

Do when you see another nation waving its flag?

Bayrağını dalgalandıran başka bir ulus gördüğünüzde yapar mısınız?

Do you feel upset by it?

Bundan rahatsız hissediyor musun?

So let's have a quick look at the word flag.

Öyleyse bayrak kelimesine hızlıca bir göz atalım.

Shall we?

Yapalım mı?

And there you can see lots of flags from around the world.

Ve orada dünyanın dört bir yanından birçok bayrak görebilirsiniz.

Can you see your flag?

Bayrağınızı görebiliyor musunuz?

Maybe it's there. Maybe it isn't.

Belki oradadır. Belki de değildir.

So the word flag

Dolayısıyla bayrak kelimesi

relates to an emblem or symbol flag.

bir amblem veya sembol bayrağı ile ilgilidir.

So a thing quite often we use this to show the representation

Yani

of a nation or company

bir ulusun veya şirketin

flag, emblem, symbol.

bayrağını, amblemini, sembolünü göstermek için bunu sıklıkla kullanırız.

So you might say this.

Yani şunu söyleyebilirsin.

A flag is symbolic.

Bayrak semboliktir.

It is representing something.

Bir şeyi temsil ediyor.

We could also use the word emblem as well.

Amblem kelimesini de kullanabiliriz.

A flag is a symbol used

Bayrak,

to identify a particular group or nation.

belirli bir grubu veya ulusu tanımlamak için kullanılan bir semboldür.

So when we say group, it can be a company.

Yani grup dediğimizde şirket de olabilir.

It can be a group of people who are standing up for a certain cause.

Belirli bir amaç için ayakta duran bir grup insan olabilir.

Or it can be a flag

Veya

that represents a nation or country.

bir ulusu veya ülkeyi temsil eden bir bayrak olabilir.

So that is the reason why we often see flags

in many different shapes and sizes and colours

Pek çok farklı şekil ve boyutta, renk

and designs as a verb.

ve tasarımda bayrakları bir fiil olarak görmemizin nedeni budur.

The word flag means to mark something or single

Bayrak kelimesi, kolay tanınmak için bir şeyi işaretlemek veya

a certain thing out for easy recognition.

belirli bir şeyi ayırmak anlamına gelir.

So you might flag something

Bu nedenle,

because it's something that you want to see later, or maybe something you want

daha sonra görmek isteyeceğiniz veya

other people to see or recognise.

başkalarının görmesini veya tanımasını istediğiniz bir şey olduğu için bir şeyi işaretleyebilirsiniz.

So the word flap flag

Yani flap flag kelimesi

can be used as both a noun and a verb.

hem isim hem de fiil olarak kullanılabilir. Bu şeyleri

The thing that you wave

salladığınız şey,

those things

off flags

That that particular word is a noun but is a verb.

o kelimenin bir isim ama bir fiil olduğunu işaretler.

The word flag means to mark something.

Bayrak kelimesi bir şeyi işaretlemek anlamına gelir.

You are making a mark.

Bir işaret yapıyorsun.

You are highlighting something because you want other people

Bir şeyi vurguluyorsunuz çünkü diğer insanların

to be able to see it.

onu görebilmesini istiyorsunuz.

Some view

Bazıları

national flags as

ulusal bayrakları

divisive or jingoistic.

bölücü veya şoven olarak görüyor.

Oh, jingoistic is a very interesting word.

Oh, jingoistik çok ilginç bir kelime.

Jingoism is,

Jingoizm,

I suppose you would call it patriotism.

sanırım buna vatanseverlik diyeceksiniz.

A person who is a patriot, a person who loves their country

Vatansever bir insan, vatanını bu kadar çok seven bir insan

so much, maybe they display the flag

, belki de

of their country in their window or outside their house.

evinin penceresine veya dışarısına ülkesinin bayrağını asar.

In the United States, it is common

Amerika Birleşik Devletleri'nde,

to see at least one flag

hanging up outside a person's house.

bir kişinin evinin dışına en az bir bayrağın asıldığını görmek yaygındır.

It is very common.

Bu çok yaygın.

But some people view national flags as divisive and jingoistic,

Ancak bazı insanlar ulusal bayrakları bölücü ve şoven olarak görüyor ki

which is a very interesting word, actually,

bu aslında çok ilginç bir kelime.

As I mentioned a few moments ago, we have the Queen's

Birkaç dakika önce bahsettiğim gibi, Kraliçe'nin

Platinum Jubilee and the Queen's

Platin Jübilesi ve bundan birkaç gün sonra Kraliçe'nin

Jubilee celebrations that are coming up in a few days from now

Jübilesi kutlamaları var.

will involve the flying of the union flag

sendika bayrağının

or the Union Jack.

veya Union Jack'in dalgalanmasını içerir.

And that is the flag that I showed earlier.

Ve bu daha önce gösterdiğim bayrak. İşte

There it is.

burada.

So flags are often seen

Bu yüzden bayraklar genellikle

as a representation of a certain country They are symbolic.

belirli bir ülkenin temsili olarak görülürler. Semboliktirler.

They are used to show the name

or maybe the identity of a certain place.

Belirli bir yerin adını ya da kimliğini belirtmek için kullanılırlar. Bayraklardan bahsederken

There are some words that are often used

sıklıkla kullanılan bazı kelimeler vardır

when we talk about flags, for example,

, örneğin, Vatanseverlik

We have the word

kelimemiz var

patriotism.

.

So patriotism is the feeling, the feeling of love

Yani vatanseverlik, duygudur,

for your country, the feeling of

ülkeniz için sevgi duygusudur,

doing what your country asks of you to love your country.

ülkenizin sizden ülkenizi sevmenizi istediğini yapma duygusudur.

You are you are a patriot.

Sen bir vatanseversin.

You have

patriotism or patriotism.

Vatanseverliğiniz veya vatanseverliğiniz var.

And this could also be described as allegiance or loyalty.

Ve bu aynı zamanda bağlılık veya sadakat olarak da tanımlanabilir.

So a person who is a patriot is a person who also has allegiance

Dolayısıyla vatansever olan bir kişi, aynı zamanda ülkesine bağlılığı ve bağlılığı olan bir kişidir

and loyalty towards their country.

.

The second word underneath there is nationalism.

Altındaki ikinci kelime milliyetçiliktir.

And I suppose over time and over recent history,

Ve sanırım zamanla ve yakın tarih boyunca,

the word nationalism has almost become an offensive word.

milliyetçilik kelimesi neredeyse saldırgan bir kelime haline geldi.

But to be proud of your nation, I suppose you could use nationalism.

Ama ulusunuzla gurur duymak için, sanırım milliyetçiliği kullanabilirsiniz.

However, these days, people often regard it

Bununla birlikte, bu günlerde insanlar genellikle

as another word for xenophobia,

yabancı düşmanlığı,

the dislike of other countries outside your own.

sizin dışınızdaki diğer ülkelerden hoşlanmamak için başka bir kelime olarak görüyorlar.

And then we have symbolism.

Ve sonra sembolizmimiz var.

Flags are often seen as symbols.

Bayraklar genellikle sembol olarak görülür.

It is something that has been created to represent another thing.

Başka bir şeyi temsil etmek için yaratılmış bir şeydir.

So symbolism relates to representation.

Yani sembolizm temsil ile ilgilidir.

You are representing something

Bir şeyi temsil ediyorsunuz

And I suppose the question I could ask you is,

Ve sanırım size sorabileceğim soru şu:

do you think national flags are a good idea?

Ulusal bayrakların iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musunuz?

Are they a good thing? Is it good

Onlar iyi bir şey mi?

to display your flag?

Bayrağınızı sergilemek iyi mi?

Maybe certain flags upset you.

Belki bazı bayraklar seni üzüyor.

Maybe there is a certain flag that you don't want to see for various reasons.

Belki de çeşitli nedenlerle görmek istemediğiniz belli bir bayrak vardır.

So I suppose when we talk about flags,

Sanırım bayraklardan bahsettiğimizde, ekranda gördüğünüze benzer

we are talking about national flags,

ulusal bayraklardan bahsediyoruz

similar to the ones that you can see up here on the screen.

.

Right now.

Şu anda.

National flags, flags of the world

Ulusal bayraklar, tabii ki dünya bayrakları

which of course, is a feature that I sometimes do.

bazen yaptığım bir özellik.

I sometimes show the flags of the world because I like to do that.

Bazen dünya bayraklarını gösteriyorum çünkü bunu yapmayı seviyorum.

We might do it today if you want to see some flags of the world.

Dünyanın bazı bayraklarını görmek istersen bugün yapabiliriz. Tek

All you have to do is say, yes, Mr.

yapmanız gereken, evet, Bay

Duncan, please can we see some flags of the world?

Duncan, lütfen dünyanın bazı bayraklarını görebilir miyiz?

So what about you?

Peki ya sen?

Do you think that flags are a good thing?

Bayrakların iyi bir şey olduğunu düşünüyor musunuz? Sence

Do you think it is good to see the flags of the nation?

milletin bayraklarını görmek güzel mi?

One of the things I love to see.

Görmeyi sevdiğim şeylerden biri.

I will be honest with you, one of the things I like seeing is

Size karşı dürüst olacağım, görmeyi sevdiğim şeylerden biri de

when lots of different nations

birçok farklı ulusun

have their flags next to each other.

bayrağının yan yana olması.

So when you see lots of different flags flying

Yani dalgalanan çok sayıda farklı bayrak gördüğünüzde

And they are from all different nations,

Ve hepsi farklı ülkelerden,

but they are all

ama hepsi

also joining together maybe in a meeting or a conference

de bir araya geliyorlar, belki bir toplantıda veya bir konferansta

a group of people come together to talk about issues.

bir grup insan bir araya gelerek sorunlar hakkında konuşuyor.

It is it is a nice sight

Güzel bir manzara

because it represents

çünkü

not only countries, but also people coming together

sadece ülkeleri değil, aynı zamanda

to share their differences and sometimes to disagree on things.

farklılıklarını paylaşmak ve bazen bazı konularda fikir ayrılığına düşmek için bir araya gelen insanları da temsil ediyor.

However, as I always say, as long as we are talking, as long as we are discussing

Ancak her zaman söylediğim gibi, konuştuğumuz sürece, tartıştığımız sürece,

as long as we are having some form of communication or dialogue,

bir şekilde iletişim veya diyalog içinde olduğumuz sürece ,

there is always hope for the human race.

insan ırkı için her zaman bir umut vardır.

Because one of the worst things you can do in

Çünkü herhangi bir ilişkide yapabileceğiniz en kötü şeylerden biri

any relationship is to stop talking.

konuşmayı bırakmaktır.

When your communication stops,

İletişiminiz kesildiğinde,

when you stop talking, to each other,

birbirinizle konuşmayı bıraktığınızda,

then that is normally when the relationship starts

o zaman normalde ilişkide sorunlar çıkmaya başlar.

to have problems

Oh, Alvado

Oh, Alvado

or Alvaro says it does pay good money.

veya Alvaro bunun iyi para kazandırdığını söylüyor.

If you are

taking surveys or doing a

Anket yapıyorsanız veya

survey, so maybe you are asking people questions in the street.

anket yapıyorsanız, belki de sokaktaki insanlara sorular soruyorsunuzdur.

So it is a good way of earning money.

Bu yüzden para kazanmanın iyi bir yoludur.

I think so.

Bence de.

As I understand it, if you are asking questions in the street,

Anladığım kadarıyla, sokakta soru soruyorsanız,

if you are taking surveys or doing a survey,

anket yapıyorsanız veya anket yapıyorsanız, bence

I think I think you get paid depending on how many people

you have actually asked the questions to.

aslında soruları kaç kişiye sorduğuna bağlı olarak para alıyorsun.

So the more people you ask and the more people who reply,

Yani ne kadar çok kişiye sorarsanız ve ne kadar çok kişi yanıt verirse o

the more you get paid.

kadar çok ödeme alırsınız.

Am I right?

Haklı mıyım?

Is that how it works?

Böyle mi çalışıyor?

Hello.

Merhaba.

Also to Louis

Ayrıca Louis'e

Louis is talking about people calling on the telephone

Louis, sigorta şirketlerini telefonla arayan insanlardan bahsediyor

insurance companies Ah, yes, that's the other one.

Ah, evet, bu diğeri.

The other one that people hate.

İnsanların nefret ettiği diğeri.

The other one that people dislike is when someone calls you on the telephone.

İnsanların hoşlanmadığı bir diğer şey ise birisinin sizi telefonla aramasıdır.

They say, hello.

Merhaba derler.

I'm from Mr..

Ben Bay..

Mr. Bloggingheads Insurance Company.

Bay Bloggingheads Sigorta Şirketi'ndenim. Size sigortanız hakkında

Can I please ask you some questions about your insurance?

birkaç soru sorabilir miyim ?

Do you have insurance?

Sigortanız var mı?

Because we have a very good offer.

Çünkü çok iyi bir teklifimiz var.

We have a very good deal to tell you all about it.

Size her şeyi anlatmak için çok iyi bir anlaşmamız var.

If you have a few moments, I would like to ask you

Birkaç dakikanız varsa, size

some questions.

bazı sorular sormak istiyorum.

And quite often you don't want to talk on the phone because you are busy.

Ve çoğu zaman meşgul olduğunuz için telefonda konuşmak istemezsiniz.

You are doing something.

Bir şey yapıyorsun.

So, yes, not only can you have surveys through the Internet

Yani, evet, sadece internet üzerinden anket yapmakla kalmaz,

maybe someone will ask you questions in the street face to face,

belki birileri size sokakta yüz yüze sorular sorar,

but also maybe someone will call you on the telephone as well

ayrıca belki birileri sizi telefonla arayıp

and ask questions

soru sorar, insanlar telefon ettiğinde

I always feel a little uncomfortable

her zaman biraz rahatsız olurum.

when people phone my number

numaram

and they want to find out about my personal details.

ve kişisel bilgilerimi öğrenmek istiyorlar.

I always feel a little worried about that.

Bu konuda her zaman biraz endişeli hissediyorum.

I feel uncomfortable doing that.

Bunu yaparken kendimi rahatsız hissediyorum.

Mary Fir says The flag of my country

Mary Fir, Ülkemin bayrağı

has been named as one of the most beautiful in the world.

dünyanın en güzellerinden biri olarak seçildi diyor.

The Mexican flag.

Meksika bayrağı.

Very nice.

Çok güzel.

Claudia.

Claudia.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

Talking about flags, patriotism.

Bayraklardan, vatanseverlikten bahsediyoruz.

Today is an important day in Argentina.

Bugün Arjantin için önemli bir gün.

Usually we will wear a little flag on the chest

Genellikle tıpkı sizin gelincik taktığınız gibi göğsümüze küçük bir bayrak takarız

in the same way that you wear a poppy.

.

In the UK to remember this day in 1810

Birleşik Krallık'ta, Arjantin'in İspanya'dan bağımsızlığını kazandığı 1810'da bu günü hatırlamak için

when Argentina became independent from Spain.

.

Yes, Independence Day.

Evet, Bağımsızlık Günü.

And I'm not talking about the movie.

Ve ben filmden bahsetmiyorum.

It's not the movie I'm talking about with the spaceships and the aliens coming down.

Bahsettiğim uzay gemileri ve uzaylıların aşağı indiği film değil. O

It's not that one.

değil.

Independence day is normally when one country is released

Bağımsızlık günü normalde bir ülkenin

from the control of another country.

başka bir ülkenin kontrolünden çıkmasıdır.

Over the years,

Yıllar geçtikçe

I'm sure you've heard all about the British Empire.

eminim ki Britanya İmparatorluğu hakkında her şeyi duymuşsunuzdur.

Some people remember it fondly

Bazı insanlar onu sevgiyle hatırlar,

and some people remember it

bazıları da

in other ways.

başka şekillerde hatırlar.

But many countries that were controlled or ruled by the British

Ancak İngilizler tarafından kontrol edilen veya yönetilen birçok ülke

eventually gained independence

sonunda bağımsızlığını kazanmış ve

They became free from that country.

o ülkeden özgürleşmiştir.

And Claudia is talking about Argentina,

Claudia ise

which became independent from Spain,

İspanya'dan bağımsızlığını kazanan Arjantin'den bahsediyor,

Galu says, I love my country.

diyor Galu, ülkemi seviyorum.

I think there's nothing wrong with that.

Bence bunda yanlış bir şey yok. Yaşadığın yeri sevmenin

I don't think there is anything wrong with loving the place where you live.

yanlış bir tarafı olduğunu düşünmüyorum .

Loving the country.

Vatanı sevmek

Maybe sometimes you might even

Belki bazen

have your flag in your hand and you might wave it

bayrağınız bile elinizde olabilir ve onu dalgalandırabilirsiniz. Birkaç gün içinde Birleşik Krallık'ta

Lots of people will be doing that

pek çok insan bunu yapacak

in a few days here in the U.K.

because there are some big celebrations taking place at the beginning of June

çünkü Haziran başında

for the Queen of England as she celebrates 70 years

İngiltere Kraliçesi için bazı büyük kutlamalar yapılıyor. Kraliçe olarak 70. yılını kutluyor

as the Queen.

.

That's a long time when you think about it.

Bunu düşündüğünüzde uzun bir zaman.

I know what you're thinking.

Ne düşündüğünü biliyorum.

You're thinking, Mr. Duncan.

Düşünüyorsunuz, Bay Duncan. Senden ne haber

What about you?

?

Are you interested in the Queen's Platinum Jubilee?

Kraliçe'nin Platin Yıldönümü ile ilgileniyor musunuz?

Not really.

I will be honest with you already.

Tam olarak değil.

Şimdiden sana karşı dürüst olacağım.

I am tired of hearing about it

Bunu duymaktan bıktım

because it's it's it's all they talk about at the moment.

çünkü şu anda tek konuştukları bu.

And the holiday.

Ve tatil.

I think it's three days. Is it three days?

Sanırım üç gün oldu. Üç gün mü?

We have so it isn't just one day.

Sadece bir gün değil.

I think it's three days

Sanırım kraliçenin yıldönümünü kutladığımız üç gün oldu ki

that we're celebrating the queen's jubilee, which I think is too long.

bence bu çok uzun.

To be honest.

Dürüst olmak gerekirse.

I think we have more important things to think about in the world at the moment.

Bence şu anda dünyada düşünecek daha önemli şeylerimiz var.

Instead of waving flags

at the richest woman in the world,

Dünyanın en zengin kadınına bayrak sallamak yerine,

But that's just my opinion.

Ama bu sadece benim görüşüm.

It might not be the same as yours. Hmm.

Sizinki ile aynı olmayabilir. Hmm.

So flags we are talking about flags,

Bayraklardan bahsediyoruz

and I think it is a good opportunity

ve bence

to take a look at some of those flags.

bu bayraklardan bazılarına göz atmak için iyi bir fırsat.

I think it is a good moment of time

to take a break and enjoy those lovely

Bir mola vermek ve dünyanın o sevimli

flags of the world.

bayraklarının tadını çıkarmak için iyi bir zaman olduğunu düşünüyorum.

And maybe somewhere

Ve belki bir yerde

your flag will be included

bayrağın dahil edilir Bilirim

Know I know you

bilirsin bilirsin bilirsin

do you know

you know

bilirsin

you know

bilirsin

you Hmm.

bilirsin Hmm.

Hmm, hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm.

Hmm, hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm hmm.

There were those flags of the world.

Dünyanın o bayrakları vardı.

I hope you enjoyed that.

Umarım bundan zevk almışsındır.

Did you see your flag? Was it there?

Bayrağınızı gördünüz mü? Orada mıydı? Eğer

If it wasn't?

olmasaydı?

Please let me know, and I will try to include it next time.

Lütfen bana bildirin, bir dahaki sefere eklemeye çalışacağım.

This is English addict. And yes, it is.

Bu İngiliz bağımlısı. Ve evet, öyle.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

That's me, by the way, talking about the English language.

Bu arada, İngilizce hakkında konuşan benim.

We are talking about flags today.

Bugün bayraklardan bahsediyoruz.

Because in a few days, lots of people will be waving their flags

Çünkü birkaç gün içinde pek çok kişi

at the Queen of England because she is celebrating

İngiltere Kraliçesi'nin

her 70th year sitting on the throne.

tahta oturuşunun 70. yılını kutladığı için bayraklarını ona sallayacak.

Some people are really excited about it, and they feel

Bazı insanlar bu konuda gerçekten heyecanlılar ve kendileri kutlamalara

as if they want to join in with the celebrations whilst other people

katılmak istiyormuş gibi hissederken diğerleri

don't.

istemiyor.

They don't want to join in.

Katılmak istemiyorlar.

They already there are people on Twitter

Twitter'da zaten

complaining about the queen's jubilee weekend.

kraliçenin jübile haftasonundan şikayet eden insanlar var.

And a lot of people are saying they are going to do something else.

Ve birçok insan başka bir şey yapacaklarını söylüyor.

Some people are going to go for a walk in the countryside,

Bazı insanlar,

a long way from the Internet

internetten

and the television, and they won't be able to see any of it.

ve televizyondan çok uzakta, kırsalda yürüyüşe çıkacak ve hiçbirini göremeyecekler.

They are trying to escape.

Kaçmaya çalışıyorlar.

They are going to escape the queen's jubilee

which is coming up in a few days.

Birkaç gün içinde yaklaşan kraliçenin jübilesinden kaçacaklar.

Ricardo? Hello, Ricardo.

Ricardo? Merhaba Ricardo.

Being proud of your country is an act of gratitude.

Ülkenle gurur duymak bir minnettarlık eylemidir.

If you live in the first world, so to speak.

Birinci dünyada yaşıyorsanız, tabiri caizse.

So that is a very good point.

Bu çok iyi bir nokta.

Of course

Elbette

we do like to categorise things.

kategorize etmeyi seviyoruz.

We like to categorise everything.

Her şeyi kategorize etmeyi seviyoruz.

People, places.

İnsanlar, yerler.

And I suppose also one of the categories

Ve sanırım zaman zaman bahsetmeyi sevdiğimiz kategorilerden biri de

that we like to talk about from time to time is how wealthy

a person is or a country is.

bir insanın veya bir ülkenin ne kadar zengin olduğudur.

And I know I don't really like this particular phrase.

Ve biliyorum ki bu özel ifadeyi gerçekten sevmiyorum.

I'm not a big fan of this phrase,

Bu sözün büyük bir hayranı değilim

but we often talk about wealthy countries

ama sık sık

as being the first world

birinci dünya olarak zengin ülkelerden

and then

, ardından

countries that are poor or seen

fakir veya

as living in poor conditions,

kötü koşullarda yaşadığı görülen

described as the third world.

üçüncü dünya olarak tanımlanan ülkelerden bahsediyoruz.

Now, I don't particularly agree with those phrases

Şimdi, bu ifadelere özellikle katılmıyorum

because they are.

çünkü öyleler.

I want to say they are judgemental

Yargılayıcı olduklarını söylemek istiyorum.

It doesn't sound right.

Kulağa doğru gelmiyor.

However, in the past it has been used a lot.

Ancak geçmişte çokça kullanılmıştır.

We often talk about the Third World when we are talking about developing countries

Gelişmekte olan ülkelerden

or countries that do not have resources

veya kaynakları

or internal wealth.

veya iç zenginlikleri olmayan ülkelerden bahsederken genellikle Üçüncü Dünya'dan bahsederiz.

So some people think it's a good idea to do that

Bu yüzden bazı insanlar bunu yapmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyor

because it helps to define the differences or the gap between those nations

çünkü bu, bu uluslar

and other people don't

ile Theo'nun yapmadığı diğer insanlar arasındaki farkları veya uçurumları tanımlamaya yardımcı oluyor

Theo.

.

Hello, Theo Platea.

Merhaba Theo Platea. Bırakın bazı hükümdarları, ulusal bayrak sallamanın

I have never understood the purpose of waving national flags,

amacını hiçbir zaman anlayamadım

let alone for some monarchs.

.

Well, there are people who do not like

Pekala,

monarchy or to have a monarch or a leader

monarşiden veya bir hükümdara, bir lidere

or a ruler of a country.

veya bir ülkenin hükümdarına sahip olmayı sevmeyen insanlar var.

And it has happened

Ve

over the ages.

çağlar boyunca oldu.

I'm sure you can think of at least one country

that has has removed its royal family

Kraliyet ailesini

or the rulers or the ruling class.

, yöneticileri ya da yönetici sınıfı ortadan kaldıran en az bir ülke aklınıza geldiğine eminim.

I think I can think of at least one country straightaway.

Sanırım hemen en az bir ülke düşünebilirim .

So it does happen.

And there are people here in the UK who do not like the royal family.

Yani olur.

Ve Birleşik Krallık'ta kraliyet ailesini sevmeyen insanlar var.

They are not monarchists.

Onlar monarşist değiller.

They do not like having a monarchy,

Bir monarşiye sahip olmaktan hoşlanmıyorlar,

even though these days the royal family, the queen of England,

ancak bu günlerde İngiltere kraliçesi olan kraliyet ailesinin

doesn't really have any actual power.

gerçek bir gücü yok.

All of that power was removed a long time ago

Tüm bu güç, uzun zaman önce

when the Magna Carta was written.

Magna Carta yazıldığında kaldırıldı.

So freedom was given to the people.

Böylece insanlara özgürlük verildi.

Before that point, there was no freedom and people were treated like cattle.

O noktadan önce özgürlük yoktu ve insanlara sığır gibi davranılıyordu.

So I suppose that is the difference

Sanırım fark bu.

Some people are royalists and some people are anti royalist.

Bazı insanlar kralcıdır ve bazı insanlar kralcılığa karşıdır.

They don't like the royal family

Kraliyet ailesini sevmezler

But one of the things about living in a free country

ama özgür bir ülkede yaşamanın bir yönü de

is you can express those opinions.

bu fikirleri ifade edebilmenizdir.

So those people who do not like the royal family

Yani kraliyet ailesini sevmeyenler

and they disagree with having the queen or king,

ve kraliçe ya da kral olması konusunda hemfikir olmayanlar,

they have the freedom to express that opinion.

bu görüşü ifade etme özgürlüğüne sahipler.

Hello. Oh, hello.

Merhaba. Oh merhaba.

Nepal. Nepal.

Nepal. Nepal.

Yes. Nepal is a country very close to China.

Evet. Nepal, Çin'e çok yakın bir ülke.

Hello.

Merhaba.

Also to

Ayrıca

Yes, I am Jeet.

Evet, ben Jeet'im.

I'm a Jeet.

Ben bir Jeet'im.

Thank you very much for your message.

Mesajın için çok teşekkür ederim.

Louis.

Louis.

In Portugal

in 1910, the monarchy came down

1910'da Portekiz'de monarşi devrildi

and it is called Portugal Day.

ve buna Portekiz Günü deniyor.

Portugal Day was the monarch's birthday.

Portekiz Günü, hükümdarın doğum günüydü.

Sorry about that. I got that wrong.

Bunun için üzgünüm. Bunu yanlış anladım.

Portugal Day was the monarch's birthday.

Portekiz Günü, hükümdarın doğum günüydü.

Today is Portugal Day is the day of the cameras death, which is the 10th of June.

Bugün Portekiz Günü, kameraların ölüm günü yani 10 Haziran.

Portugal's greatest poet.

Portekiz'in en büyük şairi.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

So your national hero, you might have a national figure, for example,

Ulusal kahramanınız, örneğin ulusal bir figürünüz olabilir,

so that occurs on the 10th of June.

bu 10 Haziran'da olur.

So would that be the same as Portugal Day?

Peki bu Portekiz Günü ile aynı mı olacak?

Would you say that the 10th of June is is your national day?

10 Haziran ulusal gününüz diyebilir misiniz?

Because a lot of countries do have national days.

Çünkü birçok ülkenin ulusal günleri vardır.

For example, we have we have one for Wales we have one for England,

Örneğin, Galler için bir tane var, İngiltere için bir tane

and we have one for I think we have one

var ve sanırım

for Scotland as well.

İskoçya için de bir tane var.

Paul Meyer says the term Third World

Paul Meyer, Üçüncü Dünya teriminin

was born in Cold War times.

Soğuk Savaş döneminde doğduğunu söylüyor.

These days it is not used anymore.

Bu günlerde artık kullanılmıyor.

Some scientists say we do hear

Bazı bilim adamları,

it used from time to time, especially when we're talking about the difference

özellikle

between countries that have wealth and countries that don't have wealth.

zengin ülkeler ile zengin olmayan ülkeler arasındaki farktan bahsederken, zaman zaman kullanıldığını duyduğumuzu söylüyor.

We often talk about the gap between those countries

Bu ülkeler arasındaki uçurumdan sık sık bahsediyoruz

and I think it is

ve bence bu

a subject that should always be discussed.

her zaman tartışılması gereken bir konu.

It should always be talked about in some way.

Her zaman bir şekilde konuşulmalı.

Hello to China.

Çin'e merhaba.

Hello, China.

Merhaba, Çin.

Ni hao.

Ni hao.

A war?

Sure. Loud.

Savaş mı?

Elbette. Yüksek sesle.

Sure. Duncan,

Elbette. Duncan,

did you like my Chinese?

Çincemi beğendin mi?

I was speaking Chinese then.

O zamanlar Çince konuşuyordum.

Did you like that?

Beğendin mi?

Hello to China.

Çin'e merhaba.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

I think your name is Lin. Is it?

Sanırım senin adın Lin'di. Bu mu?

I can.

I can read the character from your name.

Yapabilirim.

Adından karakteri okuyabiliyorum.

I think your first character is Lin,

Sanırım ilk karakteriniz Lin,

which means would an area of trees

yani ağaçların olduğu bir alan

Hello. Also.

Merhaba. Ayrıca.

So can I say hello?

Merhaba diyebilir miyim?

I had a strange question come through earlier.

Daha önce bana garip bir soru geldi.

Oh. How would you pronounce Row Han?

Ah. Row Han'ı nasıl telaffuz edersiniz?

Well, I suppose you could say Rohan,

Pekala, sanırım Rohan diyebilirsin

or some people might say or Rohan.

ya da bazı insanlar ya da Rohan diyebilir.

So it depends.

Yani bağlıdır.

Really.

It depends on what that person's pronunciation is.

Gerçekten mi.

O kişinin telaffuzunun ne olduğuna bağlı.

So hello to Rohan or Rohan.

Rohan'a veya Rohan'a merhaba.

I would imagine in that situation there are.

Bu durumda olduğunu hayal ediyorum.

There are more than one way.

Birden fazla yol var.

There's more than one way to actually say that.

Aslında bunu söylemenin birden fazla yolu var.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

Yes, Mr. Duncan, it is National Day.

Evet, Bay Duncan, bugün Ulusal Gün.

So. So the National Day of Portugal

Bu yüzden. Yani Portekiz Ulusal Günü

is coming up very soon on the 10th of June.

çok yakında 10 Haziran'da geliyor.

Very good.

Çok güzel.

I hope you have a nice time.

Umarım iyi vakit geçirirsin.

Even though you are in France, I'm sure you will be thinking

Fransa'da olsanız bile,

of your fellow countrymen and women

hemşerilerinizi, kadınları

and everything in between.

ve aradaki her şeyi düşüneceğinize eminim.

English adequate with you for a few more moments

Birkaç dakika daha sizlerle İngilizce yeterli

and today we are looking at a very interesting subject.

ve bugün çok ilginç bir konuya bakıyoruz.

The English language is full of all sorts of words.

İngiliz dili her türlü kelimeyle doludur.

There are so many words in the English language.

İngilizce dilinde çok fazla kelime var.

And today we're looking at words used in English,

Ve bugün İngilizce'de kullanılan ve

which actually come from other languages.

aslında başka dillerden gelen kelimelere bakıyoruz.

So they are not

Yani

altered or changed.

değiştirilmez veya değiştirilmezler.

They are actually the same word as they are

Aslında

used in the language that they come from.

geldikleri dilde kullanıldıkları kelimelerin aynısıdırlar.

All of that coming up in a few moments.

Bunların hepsi birkaç dakika içinde ortaya çıkıyor.

But first, let's have a little break, shall we?

Ama önce biraz ara verelim, olur mu?

The everyone loves the cows.

Herkes inekleri sever.

Everyone, including you.

Sen dahil herkes.

Ma'am.

Majesteleri.

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Oh, that was nice.

Bu güzeldi.

What did you do during the break?

Mola sırasında ne yaptın?

Did you watch the cows?

İnekleri izledin mi?

Well, maybe you went to visit the toilet

Belki tuvalete gittin

or maybe you got a drink or a sandwich.

ya da bir içki ya da sandviç aldın.

Anyway, we are back and we are looking at the final part

Her neyse, geri döndük ve

of today's English Addict Extra.

bugünkü English Addict Extra'nın son bölümüne bakıyoruz. Çarşamba günü

Coming to you live from England

İngiltere'den canlı yayında sizlerle birlikte

on Wednesday, we are looking at words

,

that are used in the English language that come from other languages.

İngilizce'de kullanılan diğer dillerden gelen kelimelere bakıyoruz.

Non English words used in English.

İngilizce'de kullanılan İngilizce olmayan kelimeler.

And I have a feeling that some of you

Ve bazılarınızın

will come up with your own suggestions

kendi önerilerinizi sunacağını hissediyorum

because there are actually quite a lot of words that are used

çünkü aslında her gün kullanılan oldukça fazla kelime var

every day, words

,

that we use all the time that are actually

her zaman kullandığımız ve aslında

directly taken from other languages

doğrudan diğer dillerden alınmış kelimeler

I suppose a good example would be Cafe Cafe.

sanırım iyi bir şey. örnek Cafe Cafe olurdu.

You go to a cafe, we also go to a cafe

Bir kafeye gidiyorsunuz, biz de bir kafeye gidiyoruz

and that comes directly from the French language cafe.

ve bu direkt olarak Fransızca dil kafesinden geliyor.

So we say cafe.

Yani kafe diyoruz.

Even the pronunciation is the same cafe

Telaffuzu bile

in French they say cafe.

Fransızca kafe dedikleri cafe ile aynı.

We say cafe.

Kafe diyoruz.

I hope you get the idea.

Umarım fikri anlarsın.

Non English words used in English.

İngilizce'de kullanılan İngilizce olmayan kelimeler.

I'm going to go through some of the words.

Bazı kelimelerin üzerinden geçeceğim.

This is what will take us to to to the end of today's live stream.

Bu, bizi bugünkü canlı yayının sonuna götürecek olan şey.

The first word. Oh, I like this one.

İlk kelime. Bu hoşuma gitti.

I like this word.

Bu kelimeyi beğendim.

It's a nice word to say when it comes out of your mouth.

Ağızdan çıkınca söylemesi güzel bir söz.

Incognito.

gizli.

Incognito.

gizli.

A person might go incognito.

Bir kişi gizli kalabilir.

And it comes from the Italian language,

Ve İtalyan dilinden geliyor

and it means to be in disguise.

ve kılık değiştirmiş olmak anlamına geliyor.

You are hiding your true identity.

Gerçek kimliğinizi saklıyorsunuz.

You are going in disguise.

Kılık değiştirmiş gidiyorsun.

You are going undercover.

Gizli göreve gidiyorsun.

So you are not going to reveal your true identity.

Yani gerçek kimliğinizi ifşa etmeyeceksiniz.

You are going incognito.

Gizli moda giriyorsun.

You will not be recognised.

Tanınmayacaksın.

Sometimes famous people will do that.

Bazen ünlü insanlar bunu yapar.

They will go out and they will wear a disguise.

Dışarı çıkacaklar ve kılık değiştirecekler.

They will put something on their face.

Yüzlerine bir şey koyacaklar.

Maybe they will wear a large hat or a pair of Sophia Loren glasses.

Belki büyük bir şapka ya da bir çift Sophia Loren gözlüğü takarlar.

Who remembers Sophia Loren?

Sophia Loren'i kimler hatırlıyor?

She always used to wear these huge

Her zaman bu devasa güneş gözlüklerini takardı.

sunglasses They were huge, really, really big sunglasses.

Onlar çok büyüktü, gerçekten çok büyük güneş gözlükleri.

And a lot of celebrities wear sunglasses

Ve pek çok ünlü tanınmak istemediklerinde güneş gözlüğü takıyor

when they don't want to be recognised.

.

They don't want people to recognise their face.

İnsanların yüzlerini tanımasını istemiyorlar.

They do not want to be bothered by their friends,

even though it is their friends that made them famous.

Onları ünlü yapan arkadaşları olmasına rağmen arkadaşları tarafından rahatsız edilmek istemezler.

And sometimes this is a problem with celebrities.

Ve bazen bu ünlülerle ilgili bir sorundur.

They forget.

unuturlar. Tüm ün ve servetleriyle

They forget how they got where they are

bulundukları yere nasıl geldiklerini unuturlar

with all of their fame and fortune.

.

It's because of us, the fans

Bu bizim yüzümüzden,

watching your movies and buying your your songs.

filmlerinizi izleyen ve şarkılarınızı satın alan hayranlar.

So sometimes I think celebrities do forget

Bu yüzden bazen ünlülerin onları bulundukları yere koyanın

that it is us, the common person

biz, sokaktaki sıradan insanlar olduğunu unuttuklarını düşünüyorum

in the street that put them where they are.

.

I think it does happen sometimes

Bence bazen

incognito to

gizli

go undercover, to go in disguise.

göreve gitmek, kılık değiştirmek oluyor.

Kanye West.

Kanye Batı.

Yes, I suppose Kanye West is a good example

Evet, sanırım Kanye West kılık değiştirip kimliğini gizleyerek dışarı çıkan insanlara iyi bir örnek

of a person who goes out

in disguise as

incognito. Here's another one.

. İşte burada bir başkası. Bir

Oh, another one.

tane daha.

Beginning with the letter.

Mektupla başlayarak.

I, I like this one.

Bunu beğendim.

It also happens to be the name of a song by Marillion.

Aynı zamanda Marillion'un bir şarkısının adıdır.

Incommunicado.

iletişimsiz.

It sounds Spanish, doesn't it?

Kulağa İspanyolca geliyor, değil mi?

That's because it is incommunicado.

İletişimsiz olduğu için.

Incommunicado means unable to be reached

Incommunicado, ulaşılamayan anlamına gelir,

if a person is out of touch they are maybe travelling somewhere.

eğer bir kişi iletişim dışındaysa, belki bir yere seyahat ediyordur.

Maybe they are a very long way

Belki de

from any internet connexion.

herhangi bir internet bağlantısından çok uzaktalar.

Or maybe they don't have a cell phone.

Ya da belki cep telefonları yoktur.

You can say that that person is incommunicado.

O kişinin iletişimsiz olduğunu söyleyebilirsin.

You cannot communicate with them.

Onlarla iletişim kuramazsınız.

They are incommunicado.

İletişimsizler.

I like that one.

Bunu beğendim.

So maybe sometimes when you go on

Yani belki bazen tatile gittiğinizde

holiday perhaps you don't want to be bothered by people.

belki de insanlar tarafından rahatsız edilmek istemezsiniz.

Maybe you switch your phone off

Belki telefonunuzu kapatıyorsunuz

and maybe you disconnect your computer

ve belki de rahatsız edilmemek için bilgisayarınızın bağlantısını kesiyorsunuz

or turn off the Wi-Fi

veya Wi-Fi

or the Internet Connexion so you can't be disturbed.

veya İnternet Bağlantısını kapatıyorsunuz.

You are incommunicado.

Sen iletişimsizsin.

I like that one.

Bunu beğendim.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

If you are like me and you like drinking coffee,

Siz de benim gibi kahve içmeyi seviyorsanız,

I love coffee.

ben kahveye bayılırım.

By the way, I really do like drinking coffee.

Bu arada, kahve içmeyi gerçekten seviyorum.

I have a cup of coffee every day.

Her gün bir fincan kahve içerim.

It 11:00.

11:00.

And because Mr.

Ve Bay

Steve is also working at home,

Steve de evde çalıştığı için

I also make a cup of coffee for Mr.

Bay Steve'e de bir fincan kahve yapıyorum

Steve as well.

.

At 11:00 in the morning.

Sabah 11:00'de.

And I always look forward to my cup of coffee,

Ve ben her zaman kahvemi dört gözle bekliyorum,

espresso, espresso,

espresso, espresso.

A lot of people say espresso, which is wrong.

Birçok insan espresso der ki bu yanlıştır.

There's no express.

Ekspres yok.

So there is only espresso

Yani sadece espresso var

And this is an Italian word.

ve bu İtalyanca bir kelime.

It means to press out.

Bastırmak demektir.

To press out.

Basmak için.

So when you are making coffee in a proper coffee bar or a coffee shop,

Yani düzgün bir kahvehanede veya kahvehanede kahve yaptığınızda, önce kahveyi

the person serving the coffee will first prepare the coffee

servis eden kişi hazırlar.

So the person

Yani

who prepares your coffee is is called a barista.

kahvenizi hazırlayan kişiye barista denir.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

And espresso is a type of coffee.

Espresso da bir kahve türüdür.

It is normally

Normalde

strong.

güçlüdür.

You can drink it very quickly if you need

to drink that coffee, if you need to get that cough caffeine

O kahveyi içmeniz gerekiyorsa, o öksürük kafeini

into your body really fast.

vücudunuza gerçekten hızlı bir şekilde sokmanız gerekiyorsa çok hızlı içebilirsiniz.

You will have an espresso

Bir espresso alacaksınız

And this is an Italian word for press out.

Ve bu italyanca press out anlamına gelen bir kelimedir.

And it is used during the process of preparing

Ve bir

a drink a coffee drink.

içecek bir kahve içeceği hazırlama sürecinde kullanılır.

I believe it's called temping.

Temping denildiğine inanıyorum.

Is that right?

Bu doğru mu?

When you press the coffee.

Kahveye bastığınızda.

I think the the actual word that people often use is temping.

Bence insanların sıklıkla kullandığı gerçek kelime ayartıcı.

You press the coffee,

Kahveye basıyorsunuz

and that is where the word espresso comes from.

ve espresso kelimesi buradan geliyor.

Did you know that?

Bunu biliyor muydun?

Well, you do now.

Şimdi yaparsın.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

We do actually have quite a few French words on our list.

Aslında listemizde epeyce Fransızca kelime var.

It is true

that many English words derive from the French language.

Pek çok İngilizce kelimenin Fransızcadan türediği doğrudur.

However, it is not the only language.

Ancak, tek dil değildir.

There are many other languages as well, including Spanish,

İspanyolca,

Italian, German,

İtalyanca, Almanca

or as it was known back then, Germanic

veya o zamanlar bilindiği şekliyle Cermen dahil olmak üzere birçok başka dil de vardır.

So there are many, many influences on the English language.

Dolayısıyla, İngilizce dili üzerinde pek çok etki vardır.

This particular one is French.

Bu özellikle Fransız.

This is a French word.

Bu Fransızca bir kelimedir.

Everyone The word is silhouette.

Herkes Kelime siluettir.

Silhouette.

Siluet.

The silhouette is the outline or shadow.

Siluet, ana hat veya gölgedir.

Of something.

bir şeyin.

So if you can see something through the light,

Yani ışıktan bir şey görebiliyorsanız,

but you can't see the detail, it is just the outline.

ancak ayrıntıyı göremiyorsanız, bu sadece dış hatlardır.

Or a shadow.

Ya da bir gölge.

We often describe it as a silhouette.

Onu genellikle bir silüet olarak tanımlarız.

Silhouette, and it comes from the French language

Siluet, Fransızcadan gelir

and it basically means the outline of a shadow.

ve temelde bir gölgenin ana hatları anlamına gelir.

You can't see the detail.

Detayı göremezsin.

You can only see the outline of that thing or a person

Sadece o şeyin ana hatlarını veya bir insan

silhouette.

silüetini görebilirsiniz.

I was walking along the road and in the distance

Yolda yürüyordum ve uzaktan bana doğru gelen

I could see the silhouette of a person coming towards me.

bir insan silüeti gördüm .

I think it was a lady,

Sanırım bir bayandı

but I wasn't sure because it was very dark at the time.

ama o sırada hava çok karanlık olduğu için emin değildim.

I won't tell you what happened next

Sonra ne olduğunu sana söylemeyeceğim

Oh, I like this one.

Oh, bunu beğendim.

A little bit of Latin.

Biraz Latince.

Of course, we couldn't talk about the English language without mentioning Latin, could we?

Tabii ki, Latince'den bahsetmeden İngilizce hakkında konuşamazdık , değil mi?

Really?

Gerçekten mi?

When you think about it, because quite often people also think about Latin,

Bunu düşündüğünüzde, çünkü çoğu zaman insanlar

when we talk about words that have been derived from a certain place.

belirli bir yerden türemiş kelimeler hakkında konuştuğumuzda Latince'yi de düşünürler.

And Latin, of course, is one of those places.

Ve tabii ki Latince de bu yerlerden biri.

Well, it's not a place

Burası

Italia.

İtalya değil.

Hello to persona non grata.

İstenmeyen kişiye merhaba.

Hello. Persona non grata.

Merhaba. İstenmeyen adam.

I'm feeling very sorry for you because you are an unwelcome person.

İstenmeyen bir insan olduğun için senin için çok üzülüyorum. Bunun

That's what it means, you see.

anlamı bu, anlıyor musun?

If a person is described as persona non grata,

Bir kişi istenmeyen adam olarak tanımlanıyorsa,

it means they are not welcome.

bu onun hoş karşılanmadığı anlamına gelir.

They have been excluded.

Dışlandılar.

They have been excluded from a group

Bir gruptan

or maybe from a certain society

ya da belki belirli bir toplumdan

or an area or a place, an unwelcome person

ya da bir alandan ya da bir yerden dışlanmışlardır, hoş karşılanmayan bir kişi

That person is not welcome.

O kişi hoş karşılanmaz.

They are persona non grata.

İstenmeyen kişidirler.

You can also say persona.

Kişilik de diyebilirsiniz.

Persona non grata.

İstenmeyen adam.

If you are posh, if you are posh and you like to show off your Latin,

Havalıysanız, gösterişliyseniz ve Latincenizi göstermekten hoşlanıyorsanız,

you can say persona

persona

non grata or persona

non grata veya persona

non grata, which basically means

non grata diyebilirsiniz, bu temelde

the person is not welcome.

kişinin hoş karşılanmadığı anlamına gelir. Hoş

They are not welcome they will not be welcomed.

karşılanmazlar, hoş karşılanmazlar.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Uh, we've all done this.

Bunu hepimiz yaptık.

I think it was Archimedes

Sanırım Arşimet'ti

and he was taking a bath one night,

ve bir gece banyo yapıyordu

and he looked down and he saw something in the water

ve aşağı baktı ve önünde suda yüzen bir şey gördü

floating in front of him.

.

Can you guess what it was?

Ne olduğunu tahmin edebilir misin?

He suddenly jumped out of the bath and he cried.

Birden banyodan fırladı ve ağladı.

Eureka!

Evreka!

I have it.

Bende var.

I have the idea.

Fikrim var.

So a moment of time where you suddenly make a discovery or something

Yani aniden bir keşifte bulunduğun ya da harika bir şeyin

great happens Maybe you discover the meaning of life

olduğu bir an Belki de hayatın anlamını keşfedersin

I'm still looking for that.

Ben hala bunu arıyorum.

By the way, I haven't found it yet.

Bu arada, henüz bulamadım.

But if you are looking for the meaning of life or the meaning of anything,

Ama hayatın anlamını ya da herhangi bir şeyin anlamını arıyorsanız

or maybe you want to come up with a new idea,

ya da belki yeni bir fikir bulmak istiyorsanız,

you will shout Eureka,

Eureka,

A joyous moment of discovery.

Keyifli bir keşif anı diye bağıracaksınız.

And that comes from

Ve bu

the Greek language.

Yunan dilinden geliyor.

Eureka I have come up

Eureka

with a great idea.

Harika bir fikir buldum.

I have had some inspiration.

Biraz ilham aldım.

Quite often you will have inspiration

Çoğu zaman

when you're taking a bath.

banyo yaparken ilham alırsınız.

And if your bath is too hot, you might have perspiration.

Ve eğer banyonuz çok sıcaksa, terlemiş olabilirsiniz. İlave

As well.

olarak.

Mm hmm.

Hmm.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

This particular word comes from the Italian language.

Bu özel kelime İtalyan dilinden geliyor.

It is fiasco.

Bu bir fiyasko.

Some people describe my Sunday Lifestream as a fiasco.

Bazı insanlar Sunday Lifestream'imi bir fiyasko olarak tanımlar.

A chaotic disaster.

Kaotik bir felaket.

Mr. Duncan, we watched your live stream last Sunday.

Bay Duncan, geçen Pazar canlı yayınınızı izledik.

And can I just say, it was a complete fiasco.

Ve bunun tam bir fiyasko olduğunu söyleyebilir miyim?

It was a chaotic disaster.

Kaotik bir felaketti.

And that comes from the Italian language.

Ve bu İtalyan dilinden geliyor.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

We have a bit of Yiddish.

Bizde biraz Yidiş var.

Hello?

Merhaba?

Hello. Hello.

Merhaba. Merhaba.

This word is glitch.

Bu kelime hatadır.

Glitch.

Kusur.

Glitch.

Kusur.

Something has gone wrong.

Bir şeyler ters gitti.

There has been a minor fault.

Küçük bir arıza olmuştur.

Something has stopped working.

Bir şey çalışmayı durdurdu.

Maybe temporarily.

Belki geçici olarak.

Maybe there is a small fault.

Belki küçük bir kusur vardır.

Maybe something is not working as it should be.

Belki bir şeyler olması gerektiği gibi çalışmıyordur.

Quite often an electrical device might have a glitch.

Oldukça sık bir elektrikli cihazda bir aksaklık olabilir.

A small problem or a small fault.

Küçük bir sorun veya küçük bir hata.

Can be described as a glitch.

Bir aksaklık olarak tanımlanabilir.

And it comes from Yiddish.

Ve Yidiş'ten geliyor.

There are some words that derive from the Yiddish.

Yidiş'ten türeyen bazı kelimeler var.

And that is one of them.

Ve bu onlardan biri.

Glitch.

Kusur.

Maybe your phone.

Belki telefonun.

Maybe your computer. Is not working properly.

Belki de bilgisayarınız. Düzgün çalışmıyor.

Maybe there is a small problem with your computer.

Belki de bilgisayarınızda küçük bir sorun vardır.

You might say there is a glitch.

Bir aksaklık var diyebilirsiniz.

I'm sorry I can't talk to you today. On my computer.

Bugün seninle konuşamayacağım için üzgünüm. Bilgisayarımda.

I can't meet up with you on Zoom

because my computer has a glitch.

Bilgisayarımda bir sorun olduğu için sizinle Zoom'da buluşamıyorum.

It has a problem. Something is not working

Bir sorunu var. Bir şey çalışmıyor

Here's another one.

İşte bir tane daha.

Oh, we're going all around the world now.

Oh, şimdi tüm dünyayı dolaşıyoruz.

Here we have from the Hindi language,

Burada Hint dilinden sahibiz,

we have guru, guru,

gurumuz var, gurumuz var,

It's not easy to say that guru,

Gurunun,

a guru is a spiritual leader.

gurunun ruhani bir lider olduğunu söylemek kolay değil.

A person who is

good at giving advice, a wise person, a person with wisdom,

Öğüt vermekte iyi olan kimse, hikmet sahibi kimse, irfan,

intellect, charm

akıl, çekicilik

and good looks.

ve yakışıklılık sahibi kimse.

A spiritual leader

Ruhani bir lider

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

Don't worry. I haven't forgotten you.

Merak etme. seni unutmadım

I haven't forgotten you.

seni unutmadım

I think I lost the connexion then.

Sanırım o zaman bağlantıyı kaybettim.

Did I just go off then?

Ben o zaman mı çıktım? Az

Did I just go off?

önce gittim mi?

Can you please tell me if I just disappeared?

Lütfen bana bir anda ortadan kaybolup kaybolmadığımı söyler misiniz? Az

Because something very weird just happened?

önce çok garip bir şey olduğu için mi? Az

Did I just get cut off?

önce kesildim mi?

Did YouTube cut me off again?

YouTube beni yine mi kesti?

Terrible.

Korkunç.

Here's another word.

İşte başka bir kelime.

Doppelganger.

Görsel ikiz.

I like this word.

Bu kelimeyi beğendim.

It is a word that is often misunderstood.

Çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kelimedir.

It is used sometimes in more than one way.

Bazen birden fazla şekilde kullanılır.

Doppelganger.

Görsel ikiz.

It is derived from the German language

Almanca dilinden türetilmiştir

and we use it in English to describe a ghostly partner.

ve biz onu hayalet bir partneri tanımlamak için İngilizce olarak kullanırız.

Maybe a person who appears in the background

Belki arka planda beliren bir kişi

maybe a person who might be trying

belki de

to become another person.

başka biri olmaya çalışan bir kişi.

They are always there.

Her zaman oradalar.

In the distance.

Uzakta.

A ghostly partner, a ghostly apparition,

Hayalet gibi bir eş, hayaletimsi bir görünüm,

something that appears, but also quite often people say

ortaya çıkan bir şey, ama aynı zamanda insanlar sıklıkla görsel

doppelganger is just a person who looks like another person.

ikizin başka bir kişiye benzeyen bir kişi olduğunu söyler.

They are almost identical to the other person.

Diğer kişinin neredeyse aynısıdırlar.

Do you have a doppelganger?

Dublörünüz var mı?

Do you know a person who looks like you?

Sana benzeyen birini tanıyor musun? Bunun

That is what it means.

anlamı bu.

Valentin says you are really an English guru to us.

Valentin bizim için gerçekten bir İngiliz gurusu olduğunu söylüyor.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Valentin says, Mr.

Valentin, Bay

Duncan, it's all about you. Yes,

Duncan, her şey sizinle ilgili, der. Evet

you are.

öylesin.

All of those things.

Bütün bu şeyler.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

I needed that lift today.

Bugün o asansöre ihtiyacım vardı.

I can now make it through the rest of the day.

Artık günün geri kalanını halledebilirim.

After those lovely words of praise.

O güzel övgü sözlerinden sonra.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

So a doppelganger comes from the German language, and it means ghostly partner,

Yani bir doppelganger, Almanca dilinden gelir ve hayalet eş anlamına gelir,

but it is often used to also mean

ancak genellikle

a person who looks like another person.

başka bir kişiye benzeyen bir kişi anlamına da gelir.

Maybe an impostor, a person pretending

Belki bir sahtekar,

to be someone else.

başka biri gibi davranan biri.

Here's another one. Yes.

İşte burada bir başkası. Evet. Dediğim gibi

We have lots of words from the French language, as I said.

Fransızcadan çok kelimemiz var .

And here is another one.

Ve işte bir tane daha.

Another one from French

Fransız buluşmasından bir tane daha

rendezvous.

.

Rendezvous.

buluşma.

Maybe you have a rendezvous with your girlfriend.

Belki kız arkadaşınla bir randevun vardır.

Or your boyfriend or your partner.

Ya da erkek arkadaşın ya da partnerin.

Perhaps later on, you are going to have a rendezvous.

Belki daha sonra bir randevunuz olacak.

Maybe you are going to arrange

Belki

a rendezvous tomorrow or next weekend.

yarın ya da gelecek hafta sonu bir randevu ayarlayacaksın.

You are going to have a meeting with someone.

Biriyle toplantı yapacaksın. Bir

You are going to meet up together you are having a rendezvous,

araya geleceksiniz, bir randevunuz var,

an arranged meeting, and that comes from

ayarlanmış bir toplantı ve

that comes from the French language.

bu Fransızcadan geliyor.

And it's very nice when you have a rendezvous.

Ve bir randevunuz olduğunda çok güzel.

It's quite exciting, isn't it?

Oldukça heyecan verici, değil mi?

It's very exciting because there was a period of time

Çok heyecan verici çünkü bir dönem

where we could not have rendezvous, we could not meet up in person.

buluşamadık, yüz yüze görüşemedik. Pek

So lots of people now are excited because they can

çok insan artık heyecanlı çünkü

once again meet up with each other.

bir kez daha birbirleriyle buluşabilecekler.

They can have their rendezvous together

Buluşmalarını birlikte yapabilirler

Here's another one.

İşte bir tane daha.

Oh, French again.

Oh, yine Fransızca.

Another one from the French language

Fransızcadan bir diğeri

Z Sica says, I am very sorry.

Z Sica, çok özür dilerim diyor.

I am busy today.

Bugün meşgulüm.

Here's another word.

İşte başka bir kelime.

Avant garde we often describe a person

Avant garde, genellikle

or a thing that is unorthodox

alışılmışın dışında

or experimental, something that's never been done before.

veya deneysel, daha önce hiç yapılmamış bir kişiyi veya bir şeyi tanımlarız.

Or maybe something that's never been tried before in the past.

Ya da belki geçmişte daha önce hiç denenmemiş bir şey .

We might describe it as avant garde,

Avangart olarak nitelendirebiliriz,

maybe a certain type of theatre,

belki bir tiyatro türü,

a certain type of performance

belirli bir performans türü

might be described as avant garde.

avangard olarak tanımlanabilir.

If it's something new, if it's something that's never been done

Yeni bir şeyse, daha önce hiç yapılmamış bir şeyse

before, a certain process, a certain way of doing something

, belli bir süreç, daha önce yapılmamış bir şeyi yapmanın belli bir yolu

that's never been done before, can be described as avant garde,

, avangard olarak tanımlanabilir,

very nice.

çok güzel.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

I will be going soon.

Yakında gideceğim.

Oh, we are now having a German word,

Oh, artık Almanca bir kelimemiz var,

so don't worry I haven't forgotten about you if you're watching in Germany.

merak etmeyin, Almanya'da izliyorsanız sizi unutmadım.

Angst,

Endişe,

angst.

endişe.

That's a good one.

Bu iyi bir tanesi.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

Although it is not a very positive word, it is actually quite a -1.

Çok olumlu bir kelime olmasa da aslında tam bir -1'dir.

If you are feeling worried, if you are fearful

Endişeli hissediyorsanız,

to have worry, to have fear, you have angst.

endişe duymaktan korkuyorsanız, endişe duyuyorsanız, kaygınız var demektir.

Angst is the feeling of fear

Angst, korku

or worry angst.

veya endişe kaygısıdır. Almanca'da

It perfectly describes how you feel

nasıl hissettiğinizi mükemmel bir şekilde anlatıyor

in German

oh, hello to all

oh,

those watching in Japan.

Japonya'da izleyen herkese merhaba.

Karaoke

karaoke

karaoke.

karaoke.

I like to sing karaoke.

Karaoke söylemeyi severim.

I like to try and sing in front of people.

İnsanların önünde şarkı söylemeyi seviyorum.

And sometimes

Ve bazen karaoke

it is terrible to listen to

dinlemek korkunç

karaoke this comes from, of course, Japanese.

, tabii ki Japonca'dan geliyor.

I think we all know this.

Bence hepimiz bunu biliyoruz. Eskiden gerçekten popüler olduğu için

Do people still do karaoke

insanlar hala karaoke yapıyor mu

because it used to be really popular

but I don't think it's very popular nowadays.

ama günümüzde pek popüler olduğunu düşünmüyorum.

Is it still popular?

Hala popüler mi?

I remember when I was in Malaysia,

Malezya'dayken hatırlıyorum,

I used to go to one or two karaoke bars

bir veya iki karaoke bara giderdim

and you could sing to your favourite songs

ve en sevdiğiniz şarkıları

badly

it comes from Japanese karaoke.

Japon karaokesinden gelen kötü bir şekilde söylerdiniz.

It means empty orchestra or empty space,

Boş orkestra veya boş alan,

empty orchestra or empty space, very similar to a vacuum.

boş orkestra veya boş alan anlamına gelir, vakuma çok benzer.

When we talk about vacuum,

Boşluk hakkında konuştuğumuzda,

we are talking about an empty space, but

boş bir alandan bahsediyoruz, ancak

karaoke is when you sing along

karaoke,

to a piece of music quite often in a in a club or a bar.

bir kulüpte veya barda sıklıkla bir müzik parçasına eşlik ettiğiniz zamandır.

I used to love karaoke.

Eskiden karaokeyi severdim.

I did very nice

Çok güzel yaptım

here's another one.

işte bir tane daha.

I think this describes me so well.

Sanırım bu beni çok iyi anlatıyor. Wenlock'ta yolda yürürken

This is the word that everyone uses when they talk about me

herkesin benim hakkımda konuşurken kullandığı kelime bu,

as I walk down the road in much Wenlock,

there are people queuing outside the butcher shop

kasap dükkanının önünde sıraya giren insanlar var

and they all look in amazement as I walk by

ve ben yürürken hepsi hayretle bakıyorlar

they are going, Wow, look at that guy.

, Vay canına, şu adama bak .

He is so macho.

O çok maço.

Macho comes from Spanish

Maço İspanyolca'dan gelir

and it means a strong, arrogant man.

ve güçlü, kibirli adam anlamına gelir.

Well, maybe one of those words could refer to me.

Belki o kelimelerden biri bana atıfta bulunabilir.

I'm not sure about strong

Güçlü olduğumdan emin değilim,

I wouldn't say that I'm a strong man,

güçlü bir adam olduğumu söylemezdim

although if I had to,

, ama mecbur kalsaydım

I would put up a very good fight.

çok iyi bir mücadele verirdim.

I think so.

Bence de.

Macho a strong and maybe sometimes arrogant man.

Maço, güçlü ve belki bazen kibirli bir adam.

So we often use the word macho when we are talking about a man who is strong

Bu yüzden güçlü bir adamdan, fiziksel bir adamdan bahsederken maço kelimesini sıklıkla kullanırız

a man who is physical.

.

He has big muscles.

Büyük kasları var.

Maybe he acts

Belki de

in a manly way.

erkeksi bir tavır sergiliyor.

I there

Ben orada

I am so macho.

çok maçoyum.

That was a song wasn't that?

Bu bir şarkıydı değil mi?

I'm sure that was a song many years ago.

Eminim bu şarkı yıllar önceydi.

Was it the Village People?

Köy Halkı mıydı?

Macho, macho, macho, macho man.

Maço, maço, maço, maço adam.

I want to be a macho man, that one.

Maço bir adam olmak istiyorum, o.

It's not the one Spanish strong, arrogant man, macho.

Tek İspanyol güçlü, kibirli adam, maço değil.

A very macho man.

Çok maço bir adam.

Is not what I am.

Ben bu değilim.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Oh, another interesting language as well.

Oh, başka bir ilginç dil de.

The word pundit pundit.

Pundit pundit kelimesi.

A pundit

quite often is an expert

or a commentator quite often when you're watching a sports programme,

Bir spor programı izlerken,

maybe you are watching a football match or a tennis

belki bir futbol maçı veya tenis

match or a cricket match

maçı veya kriket maçı izlerken

or maybe you are watching American football,

veya belki de

which now has become very popular over here.

artık çok popüler hale gelen Amerikan futbolunu izlerken, bir bilgin sıklıkla bir uzman veya yorumcudur. buraya.

A lot of people now have become fans of NFL,

Artık pek çok insan Amerikan futbolu olan Ulusal Futbol Ligi olan NFL'nin hayranı oldu

the National Football League, which is American football.

.

It's very similar to rugby

Rugby'ye çok benzer,

so quite often a pundit

bu yüzden çoğu zaman bir uzman,

will give their expert analysis of a situation,

bir durum,

maybe a match maybe something political.

belki bir maç, belki de politik bir şey hakkında uzman analizini verir.

They will commentate, they will talk about something

Yorum yapacaklar,

quite often in an expert capacity.

uzman sıfatıyla oldukça sık bir şey hakkında konuşacaklar.

So that's why

Bu yüzden

I'm pundit and it comes from Hindi.

uzmanım ve bu Hintçe'den geliyor.

I didn't know that.

Bunu bilmiyordum.

So even I'm learning things today from my own lesson

Yani bugün ben bile kendi dersimden bir şeyler öğreniyorum

oh, this is something

oh, bu

I've always wanted to be one of these

her zaman bu öykücülerden biri olmak istemişimdir

raconteur.

.

What is a raconteur?

öykücü nedir?

Well, again, it comes from the French language.

Yine, Fransızca dilinden geliyor.

A person who is a raconteur is a good storyteller.

Hikâyeci olan kişi, iyi bir hikâye anlatıcısıdır.

They are very good at telling stories to recount

a story is to tell a story,

Bir hikayeyi anlatmak bir hikayeyi anlatmak için hikaye anlatmakta çok iyidirler,

but quite often you will do it in a very good way.

ancak çoğu zaman bunu çok iyi bir şekilde yapacaksınız.

Clear maybe you make the story funny.

Temizle, belki hikayeyi komik hale getirirsin. Hikayeyi anlatırken

You use some interesting words when you are telling the story.

bazı ilginç kelimeler kullanıyorsunuz .

A person can be described as a raconteur

Bir kişi, bir

they like to talk about things.

şeyler hakkında konuşmayı sevdiği bir öykücü olarak tanımlanabilir.

Maybe they talk about experiences that they've had in the past.

Belki geçmişte yaşadıkları deneyimlerden bahsediyorlardır.

A raconteur

Bir öykücü

and that comes from French.

ve bu Fransızcadan geliyor.

We have I think we have two more.

Elimizde sanırım iki tane daha var.

And then I'm going,

Ve sonra gidiyorum,

Oh, here's a good one.

Oh, işte iyi bir tane.

Have you ever seen the movie V for Vendetta?

V for Vendetta filmini hiç izlediniz mi?

It's a great movie,

Harika bir film

and it stars the guy from The Matrix

ve başrolde Matrix'teki adam var,

you know who I mean?

kimi kastettiğimi anlıyor musun?

I am very disappointed in you, Mr.

Sizi çok hayal kırıklığına uğrattım, Bay

Anderson. Him.

Anderson. O.

I can't remember his name.

Adını hatırlayamıyorum.

I'm sure someone will tell me

Eminim biri bana

what?

ne diyecek?

V for Vendetta is a very good movie.

V for Vendetta çok güzel bir film.

I quite like it.

Oldukça beğendim.

Some people don't like it, but I do like it.

Bazı insanlar bundan hoşlanmaz ama ben bundan hoşlanıyorum.

The word Vendetta is Italian,

Vendetta kelimesi İtalyancadır

and it refers to a private revenge

ve sıklıkla özel bir intikam anlamına gelir

quite often.

.

In retaliation

when there has been a murder

Bir cinayet

vendetta.

kan davası olduğunda misilleme olarak.

So maybe you have a personal vengeance.

Belki de kişisel bir intikamın vardır.

You want to get back at someone.

Birinden intikam almak istiyorsun.

Maybe one person has done something bad to you and now you have a vendetta.

Belki bir kişi sana kötü bir şey yaptı ve şimdi bir kan davan var.

You are going to find that person.

O kişiyi bulacaksın.

You are going to hunt them down.

Onları avlayacaksın.

You are going to find them, and you are going to do something.

Onları bulacaksın ve bir şeyler yapacaksın.

You have a vendetta against that person.

O kişiye karşı bir kan davan var.

Prive it revenge and it is used in Italian.

İntikam almak ve İtalyancada kullanılır.

And it

Ve

also, I suppose you could say it is a form of vengeance.

ayrıca, sanırım bunun bir tür intikam olduğunu söyleyebilirsin.

Vengeance it's you want to return the bad deed

İntikam, kötülüğü

to the person that did it to you.

sana yapan kişiye iade etmek istiyorsun.

Vengeance you have a vendetta

İntikam senin bir kan davan var

oh, hello.

oh, merhaba.

Hello, Jemmy from Hong Kong.

Merhaba, Hong Kong'dan Jemmy.

Hello, Jemmy.

Merhaba Jemmy.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

We have one more word and then I will be saying,

Bir kelimemiz daha var ve sonra şunu söyleyeceğim,

as you will see quite often,

oldukça sık göreceğiniz gibi,

we will say a Jew adieu, adieu,

bir Yahudiye veda, veda, güle

goodbye, farewell, sayonara are of one

güle, veda, sayonara diyeceğiz bugün bir

and a few moments

ve birkaç dakikanın

the final word today, non English words

son sözü, İngilizce olmayan kelimeler

that are used in English German word

İngilizce Almanca

Zeit, geist, Zeit Geist.

Zeit, geist, Zeit Geist kelimesinde kullanılır.

We often use Zeit Geist when we are expressing the spirit or the feeling

Zeit Geist'ı, belli bir zamanın ruhunu ya da hissini

of a certain time, the zeitgeist.

, yani zeitgeist'ı ifade ederken sıklıkla kullanırız. Bu yüzden,

So I suppose you could talk about the zeitgeist

sanırım pandeminin zamanın ruhu

of the pandemic, the feeling, the mood the behaviour,

, duygu, ruh hali, davranış,

the zeit geist is the spirit

zamanın ruhu

or the feeling of a particular time

veya belirli bir zamanın duygusu hakkında konuşabilirsiniz,

it is almost time for me to

benim için

say as a use, almost

bir kullanım olarak söylemenin neredeyse zamanı geldi, neredeyse

today we've looked at flags,

bugün biz' Bayraklara baktık,

we've looked at the reason why people like flags in this country.

bu ülkede insanların bayrakları sevme nedenlerine baktık.

We will be waving our flags to celebrate the Queen of England.

İngiltere Kraliçesi'ni kutlamak için bayraklarımızı dalgalandıracağız.

I am back with you on Sunday from 2 p.m.

Pazar günü saat 2'den itibaren sizlerleyim.

UK time.

İngiltere saati.

I will put

that on the screen.

Bunu ekrana koyacağım.

Can you see it?

Bunu görebiliyor musun?

I hope so.

Umarım.

There it is, Sunday and Wednesday.

İşte, Pazar ve Çarşamba.

So every Sunday and every Wednesday I'm here with you from 2 p.m.

Bu yüzden her pazar ve her çarşamba saat 14:00'ten itibaren sizlerleyim.

UK. Time is when I'm here talking to you.

İngiltere Zaman, burada seninle konuştuğum zamandır.

Valente in. Oh, very good.

Valente in. Ah, çok iyi.

Valentin has made a suggestion

Valentin,

of a word that is used in English

İngilizce'de kullanılan

but is not English deja vu.

ancak İngilizce deja vu olmayan bir kelime önerisinde bulundu.

I liked that.

Ben bunu beğendim.

Deja vu.

Deja vu.

Danger vu.

Tehlike v.

Is the feeling of having lived

something or experienced something before.

Daha önce bir şey yaşamış ya da deneyimlemiş olma hissidir.

So maybe you are doing something and then suddenly you get the feeling.

Yani belki bir şey yapıyorsun ve sonra aniden bu duyguya kapılıyorsun. Sanki

You feel as if you've done that thing before.

o şeyi daha önce yapmışsın gibi hissediyorsun.

It feels so familiar in your mind.

Zihninizde çok tanıdık geliyor.

You feel as if you are reliving a moment

Bir anı yeniden yaşıyormuş gibi hissediyorsunuz

and we can describe that as day jar vu.

ve bunu day jar vu olarak tanımlayabiliriz.

I believe it means already seen or already

Daha önce görülmüş veya daha önce deneyimlenmiş, daha önce görmüş anlamına geldiğine inanıyorum

experienced already seen.

.

Thank you very much for your company today.

Bugün şirketiniz için çok teşekkür ederim.

It's been a long one.

Uzun zaman oldu.

90 minutes of me

90 dakikam

oh, I'm sorry about that.

oh, bunun için üzgünüm.

Hello? Is that Zika?

Merhaba? Bu Zika mı?

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Thanks, Mr.

Duncan. For this interesting and complete live stream.

Teşekkürler, Bay

Duncan. Bu ilginç ve eksiksiz canlı yayın için.

Have a good afternoon.

İyi günler.

I will try my best to have a good day.

İyi bir gün geçirmek için elimden geleni yapacağım.

I will enjoy the rest of the day.

Günün geri kalanının tadını çıkaracağım.

The sun is trying to come out,

Güneş çıkmaya çalışıyor,

so I'm hoping the sun will come out because I have to go outside

bu yüzden güneşin çıkmasını umuyorum çünkü dışarı çıkmam

and I have to feed the birds because at the moment

ve kuşları beslemem gerekiyor çünkü şu anda

there are lots of young birds, chicks,

bir sürü yavru kuş, civciv var

and they are still in their nests.

ve onlar hala yuvalarındalar. yuvalar.

And many birds now, many different types

Ve şimdi pek çok kuş, pek çok farklı türde

of birds are coming into the garden to feed.

kuş beslenmek için bahçeye geliyor.

So I need to go outside in a few moments to put some bird food out.

Bu yüzden biraz kuş yemi çıkarmak için birkaç dakika içinde dışarı çıkmam gerekiyor .

So the birds, the adult birds can feed their babies.

Böylece kuşlar, yetişkin kuşlar yavrularını besleyebilir.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed this.

Umarım bundan zevk almışsındır.

It's been an interesting one.

İlginç biri oldu.

I hope it has been interesting for you

Umarım sizin için ilginç olmuştur

or else

yoksa

why was I here?

neden buradaydım?

And of course, you know what's coming next.

Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun.

This is Mr.

Bu,

Duncan in the birthplace of English, saying, thanks for watching.

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkürler diyor.

See you on Sunday, 2 p.m. U.K. time.

Pazar 14:00'da görüşmek üzere. İngiltere saati.

And of course, until the next time we meet here You know what's coming next.

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar Sırada ne olduğunu biliyorsun.

You do know what's coming next?

Sırada ne olduğunu biliyor musun?

I'm pretty sure of it.

Bundan oldukça eminim.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.