English Addict #214 - LIVE Chat + Learning - Sunday 18th September 2022

Mm. Here we go.

mm. İşte başlıyoruz.

We are back once more with another live

English stream for those who love the English language.

İngilizceyi sevenler için bir canlı İngilizce yayınımızla daha karşınızdayız.

Well, guess what?

Öyleyse tahmin et?

You've come to the right place because this is all about English.

Doğru yere geldiniz çünkü bu tamamen İngilizce ile ilgili.

In fact, this is English. Addict.

Aslında, bu İngilizce. Bağımlı.

Coming to you live from the birthplace

Size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyor

of the English language, which just happens to be.

, ki bu tesadüfen oluyor.

Oh, my goodness, it's England.

Aman Tanrım, burası İngiltere.

Hi, everybody.

Selam millet.

This is Mr. Duncan in England. How are you today?

Ben İngiltere'den Bay Duncan. Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım. Mutlu hissediyor musun

Are you feeling happy?

?

I hope you all feeling happy.

Umarım hepiniz mutlu hissediyorsunuzdur.

I hope this morning when you open your eyes.

Umarım bu sabah gözlerini açtığında.

I hope you were smiling and looking forward

Umarım gülümsüyor ve

to another day of this.

bunun bir başka gününü dört gözle bekliyorsundur. Hayat denilen

This strange and sometimes

bu garip ve bazen

bewildering thing called life.

şaşırtıcı şey.

Here we go, then.

İşte başlıyoruz o zaman.

My name is Mr. Duncan.

Benim adım Bay Duncan. Ben

I am Duncan. Some people call me Duncan.

Duncan'ım. Bazıları bana Duncan der.

Some people call me other words that I can't say at the moment.

Bazı insanlar bana şu anda söyleyemediğim başka kelimeler diyor .

I am one of those up there.

Ben oradakilerden biriyim.

I am an English addict.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım.

I like the English language.

İngilizce dilini seviyorum.

And I have a feeling the reason why you are here

Ve bugün burada olmanın sebebinin

today is because you like English as well.

İngilizceyi de sevmen olduğunu hissediyorum.

So that's the introduction over with very quickly.

Böylece giriş çok çabuk bitti.

I am not going to pretend that

right now things are weird, especially here in the UK.

Şu anda, özellikle burada Birleşik Krallık'ta her şeyin tuhaf olduğunu iddia etmeyeceğim. Birleşik

If you are not living in the UK, you might find all of this rather strange.

Krallık'ta yaşamıyorsanız, tüm bunları oldukça garip bulabilirsiniz.

Everything that's going on at the moment here in the UK.

Şu anda burada, Birleşik Krallık'ta olan her şey.

However, if you are here in the UK,

Ancak burada, Birleşik Krallık'taysanız,

you will know that things have been

rather strange over the past few days.

son birkaç gündür işlerin oldukça garip olduğunu bileceksiniz.

Unusual.

Olağan dışı.

Some people have said historic.

Birileri tarihi dedi.

Something that is historic.

Tarihi olan bir şey.

Something that lots of people will remember for the rest of their lives.

Birçok insanın hayatlarının geri kalanında hatırlayacağı bir şey .

Maybe something they've never seen before,

Belki daha önce hiç görmedikleri,

something unique, a thing that happens

benzersiz bir şey,

that people have never experienced.

insanların hiç deneyimlemedikleri bir şey oluyor.

A lot of that has been happening this week.

Bu hafta çok şey oldu.

And before I go any further, can I say thank you very much?

Ve daha ileri gitmeden önce çok teşekkür edebilir miyim?

Thank you to everyone who has sent

messages of condolence for Mr.

Steve's mother, who we sadly lost last week.

Geçen hafta üzülerek kaybettiğimiz Steve Bey'in annesi için taziye mesajları gönderen herkese teşekkür ederiz.

She passed away last weekend.

Geçen hafta sonu vefat etti.

Steve and myself were very upset.

Steve ve ben çok üzüldük.

However, we were also uplifted by all of your lovely messages.

Ancak, tüm güzel mesajlarınız bizi de mutlu etti.

We received lots of cards as well through the post.

Posta yoluyla da çok sayıda kart aldık.

And I think Steve might be showing

Ve bence Steve kendisine gönderilen

some of the beautiful cards that were sent to him as well.

güzel kartlardan bazılarını da gösteriyor olabilir.

It might seem strange to some people

that you will receive

cards, greeting cards after a person dies.

Bir insan öldükten sonra size kartlar, tebrik kartları gelecek olması bazı insanlara garip gelebilir.

But it does happen quite often here in the UK

Ancak Birleşik Krallık'ta oldukça sık oluyor,

it is very common to send a condolence card.

taziye kartı göndermek çok yaygın. Bir tür trajedi yaşamış

You show your feelings towards someone

birine karşı duygularını gösteriyorsun

who has suffered a tragedy of some sort.

.

We often use the word condolence.

Sık sık taziye kelimesini kullanırız.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

It's been a how would I describe the past week?

Geçen haftayı nasıl tarif etsem?

Difficult,

Zor

but also in a strange way.

ama aynı zamanda garip bir şekilde.

And this is something that I've been surprised by this week

Ve bu hafta bazı

how how things, thoughts, memories

şeylerin, düşüncelerin, anıların

can come back to you, maybe things you forgot about, maybe things that you haven't

size nasıl geri gelebildiğine şaşırdığım bir şey bu, belki unuttuğunuz şeyler, belki de

really thought much about.

pek düşünmediğiniz şeyler.

They suddenly come back and they seem fresh and vivid in your mind?

Aniden geri geliyorlar ve zihninizde taze ve canlı görünüyorlar mı?

Not necessarily bad memories.

Mutlaka kötü anılar değil.

Quite often they are good memories.

Çoğu zaman güzel anılardır.

Nice memories, happy memories.

Güzel anılar, mutlu anılar.

So that is what we are talking about today.

Demek bugün bundan bahsediyoruz.

For a short time, Mr.

Kısa bir süre için Bay

Steve will be with us.

Steve bizimle olacak.

We will see what happens with Steve today.

Bugün Steve'e ne olacağını göreceğiz.

He is much better, but we have had a few moments.

O çok daha iyi, ama birkaç anımız oldu.

I'm going to be honest with you.

Sana karşı dürüst olacağım.

It's not been easy.

Kolay olmadı.

I suppose, when you think of all of the things that happen in your life

Sanırım, hayatında olup biten ve

that are seen as bad.

kötü olarak görülen tüm şeyleri düşündüğünde.

I suppose the death of a loved one

Sevilen birinin

or a close relative is at the top.

ya da yakın bir akrabanın ölümü en başta gelir herhalde.

In fact, that's what most people say.

Aslında, çoğu insanın söylediği şey bu.

It is the most stressful thing to go through.

Yaşanacak en stresli şey bu.

So as you can probably imagine, the last few days have been stressful.

Muhtemelen tahmin edebileceğiniz gibi, son birkaç gün stresli geçti.

And let's not forget

Ve

the timing

of all of these things, the both of these events,

tüm bunların zamanlamasını unutmayalım, bu olayların her ikisi de,

one of which affects us personally,

biri bizi kişisel olarak etkiledi,

and the other that has affected many people around the country.

diğeri ise ülke çapında birçok insanı etkiledi.

Both of those things happening at the same time.

Bu iki olay aynı anda oluyor.

So I have to be honest with you, when I switch the TV on

Bu yüzden size karşı dürüst olmam gerekiyor, televizyonu açtığımda

and everyone is talking about the passing of the queen,

ve herkes kraliçenin vefatından bahsederken,

it is very hard not to also feel sad

about everything that's happened over the past seven days.

son yedi günde olan her şey için üzülmemek de çok zor.

I am not trying to forget about it.

Onu unutmaya çalışmıyorum.

I am not trying to put it out of my mind.

Aklımdan çıkarmaya çalışmıyorum.

But it does make it a little bit

Ama

more difficult, to say the least.

en hafif tabirle bunu biraz daha zorlaştırıyor.

Thank you very much for joining me today.

Bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

Once again, thank you very much for your lovely messages.

Güzel mesajlarınız için bir kez daha çok teşekkür ederim.

We do appreciate them.

Onları takdir ediyoruz.

We have read them.

Onları okuduk.

I have to be honest, we haven't reacted to any of them.

Dürüst olmam gerekirse hiçbirine tepki vermedik.

There are no lights on them, but we have read them.

Yanlarında ışık yok ama biz okuduk.

We haven't had time.

Zamanımız olmadı.

Unfortunately, as you can probably imagine, we've had other things to to think about.

Ne yazık ki, muhtemelen tahmin edebileceğiniz gibi, düşünmemiz gereken başka şeyler de oldu.

Sadly,

Ne yazık ki

we are here together today.

bugün burada beraberiz.

We are talking all about impact.

Hepimiz etkiden bahsediyoruz.

Now, I thought this is a very interesting word to talk about.

Şimdi, bunun hakkında konuşmak için çok ilginç bir kelime olduğunu düşündüm .

The word impact, the way something can affect you,

Etki kelimesi, bir şeyin sizi nasıl etkileyebileceği, yaptığı

the things it does affect you, and also,

şeylerin sizi nasıl etkileyebileceği ve

of course, the effect of that thing afterwards

tabii ki o şeyin sonrasındaki etkisi de

can be described as the impact, the effect.

etki, etki olarak tanımlanabilir.

So you can feel the impact of something

Böylece bir şeyin etkisini hissedebilirsiniz

or something can have an impact.

veya bir şeyin etkisi olabilir. Bu

So quite often you can describe these words as being both ways.

yüzden, sıklıkla bu kelimeleri her iki şekilde de tanımlayabilirsiniz.

You can create an impact, you can cause an impact.

Bir etki yaratabilirsiniz, bir etkiye neden olabilirsiniz.

You might also feel an impact as well physically

Ayrıca fiziksel ve mecazi olarak da bir etki hissedebilirsiniz

and also figuratively as well.

.

So in the literal sense we mean something

Yani gerçek anlamda,

that is actually happening, a physical thing.

gerçekte olan bir şeyi, fiziksel bir şeyi kastediyoruz.

And of course in the figurative sense

Ve elbette mecazi anlamda,

we are using the word to describe another thing.

kelimeyi başka bir şeyi tarif etmek için kullanıyoruz.

So it is not exactly happening,

Yani tam olarak olmuyor,

it is not literal, it is happening figuratively.

gerçek değil, mecazi olarak oluyor.

So something can

Yani bir şeyin

have a figure, active impact on you.

üzerinizde bir figürü, aktif bir etkisi olabilir.

And that's what we are talking about today.

Ve bugün bundan bahsediyoruz.

Nice to see so many people on the live chat.

Canlı sohbette bu kadar çok insan görmek güzel.

It is a strange one.

Bu garip bir tanesi.

I'm not going to lie to you.

Sana yalan söylemeyeceğim.

It has been a very strange few days.

Birkaç gün çok garipti.

Tomorrow of course we are having a day

Yarın elbette

of complete mourning

tomorrow for the Queen of England, Queen Elizabeth.

İngiltere Kraliçesi Kraliçe Elizabeth için tam bir yas günü yaşıyoruz.

The second I'm sure you know what has happened.

İkincisi, ne olduğunu bildiğinden eminim.

I'm sure you don't need me to explain any of that.

Eminim bunların hiçbirini açıklamama ihtiyacın yoktur.

Lots of people feeling sad.

Pek çok insan üzgün hissediyor. Kelimenin ne olduğunu ifade etmek için kaç kişinin öne çıktığını

It's also very interesting to note how many people have come forward

not etmek de çok ilginç.

to express their

what's the word?

I'm looking for opposition

to having a royal family.

Kraliyet ailesine sahip olmaya muhalefet arıyorum.

So these sorts of events always bring a lot of emotion.

Dolayısıyla bu tür olaylar her zaman çok fazla duygu getirir.

Some of that emotion is positive

Bu duyguların bir kısmı olumlu

and maybe some of that emotion is not so positive.

ve belki de bu duyguların bir kısmı o kadar olumlu değil.

So there are some people who are pushing

Dolayısıyla,

or putting forward their opinion

concerning having a royal family or a monarchy.

bir kraliyet ailesi veya bir monarşiye sahip olma konusunda fikirlerini ileri süren veya öne süren bazı insanlar var. Bir de

And of course, there are those who want to keep it,

sürdürmek isteyenler var,

want to continue the tradition.

geleneği sürdürmek isteyenler var.

I suppose I can think of some some better words may be tradition.

Sanırım daha iyi kelimeler düşünebilirim, gelenek olabilir.

The formality may be of having

Formalite,

a royal family, having a monarchy.

bir kraliyet ailesine sahip olmak, bir monarşiye sahip olmak olabilir.

And you might be surprised there are still many countries around the world.

Ve dünya çapında hala birçok ülke olduğuna şaşırabilirsiniz.

I wonder if you can name any countries that have a monarchy.

Acaba monarşiye sahip herhangi bir ülkeyi adlandırabilir misiniz?

Still they have a king or queen.

Yine de bir kralları veya kraliçeleri var.

So here

Yani burada

in the UK we have well, we had until a few days ago

Birleşik Krallık'ta iyi durumdayız, birkaç gün öncesine kadar

we had the Queen, now we have the King.

Kraliçe vardı, şimdi Kral var.

A lot of people getting used to saying that.

Pek çok insan bunu söylemeye alışıyor.

I know during the week I've heard many TV presenters,

Biliyorum, hafta boyunca birçok TV sunucusu duydum,

many people on TV still saying

televizyondaki birçok insan hala

Prince Charles, it's okay,

Prens Charles'ın, tamam,

they won't be going to the tower, they won't be arrested for doing that.

kuleye gitmeyeceklerini, bunu yaptıkları için tutuklanmayacaklarını söylüyor.

But one or two people are still making that mistake.

Ama bir iki kişi hala o hatayı yapıyor.

Instead of saying King Charles, they are still saying Prince Charles.

Kral Charles yerine hala Prens Charles diyorlar.

Of course, now he is the king, the king of England,

Tabii artık o İngiltere'nin kralı, kralı

and we have a new head of state.

ve yeni bir devlet başkanımız var.

The strange thing is, and sometimes these things do happen

Garip olan şu ki, bazen bu tür şeyler,

where two things seem to happen at the same time

iki şeyin aynı anda oluyormuş gibi göründüğü

or they seem to collide.

veya çarpışıyormuş gibi göründüğü durumlarda oluyor.

We also have a new leader

Ayrıca ülkenin yeni bir lideri

or a new prime minister, should I say, of the country as well.

veya yeni bir başbakanı da var, demeliyim.

So this all happened literally at the same time

Yani bunların hepsi tam anlamıyla aynı zamanda,

over the same period of time.

aynı zaman diliminde gerçekleşti.

Thank you very much for your company today.

Bugün şirketiniz için çok teşekkür ederim.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

And it is lovely to have your company on a Sunday.

Pazar günü şirketinizin olması çok güzel.

Yes, it's Sunday, definitely.

Evet, bugün kesinlikle Pazar.

I just checked to make sure.

Sadece emin olmak için kontrol ettim.

Thank you also for your messages concerning Mr.

Bay

Steve and his new

Steve ve onun yeni

freedom from work.

çalışma özgürlüğü ile ilgili mesajlarınız için de teşekkür ederiz.

So Steve has officially

Bu arada Steve resmen

he doesn't want to use the word retired, by the way.

emekli kelimesini kullanmak istemiyor.

He doesn't want to say retired.

Emekli demek istemiyor.

He seems to think that that has a negative

Bunun olumsuz bir

connotation or meaning.

çağrışımı veya anlamı olduğunu düşünüyor gibi görünüyor.

So Steve doesn't want to say he's retired, but he has stopped working.

Yani Steve emekli olduğunu söylemek istemiyor ama çalışmayı bıraktı.

He is taking

a well-deserved rest from working.

Çalışmaktan hak ettiği bir dinlenme alıyor.

Of course, he's been working for the past 40 years.

Tabii ki, son 40 yıldır çalışıyor.

So if you've been working for 40 years, I think I think I have to be honest.

Yani 40 yıldır çalışıyorsanız, dürüst olmam gerektiğini düşünüyorum.

I think I think Steve definitely deserves a rest.

Bence Steve kesinlikle dinlenmeyi hak ediyor.

A little lighter now and hello to the live chat.

Şimdi biraz daha hafif ve canlı sohbete merhaba. Yarın

Nice to see you all here as well on this rather weird day

bu oldukça tuhaf günde hepinizi burada görmek güzel

tomorrow, it is the queen's funeral

, kraliçenin cenazesi

taking place many places, many shops, many businesses.

birçok yerde, birçok dükkanda, birçok işte yapılacak.

In fact, I would say virtually

Aslında yarın neredeyse

every business,

her işletme,

every shop,

her dükkan,

everything tomorrow will be closed

her şey kapalı diyebilirim

in fact, I know all of the local shops here

aslında, yaşadığım yerdeki tüm yerel dükkanları biliyorum

where I live, they will all be closed tomorrow during the funeral

, yarın cenaze sırasında hepsi kapanacak

and they will all reopen on Tuesday.

ve Salı günü hepsi yeniden açılacak.

So I think many businesses tomorrow will be closing as a mark of respect, a very interesting period of time.

Bu yüzden yarın birçok işletmenin bir saygı işareti olarak kapanacağını düşünüyorum, çok ilginç bir zaman dilimi.

I've never known anything like this.

Hiç böyle bir şey bilmedim.

I will be honest with you.

sana karşı dürüst olacağım

The last time I felt anything like this and let's be honest,

En son böyle bir şey hissettiğimde ve dürüst olalım,

it is a pretty historic thing.

oldukça tarihi bir şeydi.

I suppose the last time I felt this was when Princess

Sanırım bunu en son Prenses

Diana was killed, certainly from the point of the queen dying. But

Diana'nın öldürüldüğü zaman hissettim, kesinlikle kraliçenin ölmesi açısından. Ama

on top of that, we also have our own personal

bunun yanı sıra, kendi kişisel etkinliklerimiz de var

events as well.

.

As I've mentioned already.

Daha önce de belirttiğim gibi.

Hello to V Ties.

V Ties'a merhaba.

Congratulations, Vitus, you are first on today's live chat.

Tebrikler Vitus, bugünün canlı sohbetinde birincisin.

I will not give any applause today.

Bugün alkışlamayacağım.

It seems a little

loud, a little boisterous, maybe.

Belki biraz gürültülü, biraz gürültülü görünüyor.

But congratulations, Vitus, for being first.

Ama birinci olduğun için tebrikler Vitus.

We also have My Roots is here as well on the live chat.

Ayrıca canlı sohbette de Köklerim var.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

Beatrice is here.

Beatrice burada. Hafta boyunca

Thank you, Beatrice, for your lovely message during the week.

güzel mesajın için teşekkürler Beatrice .

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Also, Bruno is here.

Ayrıca Bruno burada.

Switzerland.

İsviçre.

Oh, very nice.

Oh çok güzel.

We have been talking over the past few days

Son birkaç gündür

about going away next year.

gelecek yıl gitmekten bahsediyoruz.

We are definitely,

Kesinlikle,

definitely going to try and have a meet up

kesinlikle bir buluşma deneyeceğiz ve

2023 will be the year that happens.

2023, gerçekleşen yıl olacak. Kesinlikle olacağına

Definitely we've decided that

kesinlikle karar verdik

it is definitely going to happen.

.

So we are going to try and arrange a little meet up

Bu yüzden küçük bir buluşma ayarlamaya çalışacağız

and that means myself, Mr.

ve bu benim, Bay

Steve, and perhaps also you as well.

Steve ve belki de sizlerin de dahil olduğu anlamına geliyor.

We haven't decided where or when,

Nerede ve ne zaman olacağına karar vermedik, aklımızda

although we do have a little idea

küçük bir fikir olsa da

in the back of our minds, something that may or may not happen.

, olabilecek veya olmayacak bir şey.

But yes, we would like to arrange a special meet up.

Ama evet, özel bir buluşma ayarlamak istiyoruz.

I know for a fact that Steve, his really excited

Steve'in

by the the

thought and the idea of meeting up next year

gelecek yıl buluşma fikri ve fikrinden gerçekten heyecan duyduğunu ve

so hopefully we will be able to do that next year.

umarım bunu gelecek yıl yapabileceğimizi biliyorum.

Hello, Maria.

Merhaba Maria.

Hello also to Alba.

Alba'ya da merhaba.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Also Anna.

Ayrıca Anna.

Anna is back. Hello, Anna.

Anna geri döndü. Merhaba Anna.

Nice to see you back here today.

Bugün seni tekrar burada görmek güzel.

It's lovely to see you.

seni görmek çok güzel 18 Eylül

Once more on the live chat on this Sunday, the 18th of September.

Pazar günü canlı sohbette bir kez daha .

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

We also have

Mika watching in Japan.

Japonya'da da Mika izliyoruz.

I know that there is a large storm.

Büyük bir fırtına olduğunu biliyorum.

I think maybe it's already arrived in the south of japan.

Sanırım çoktan Japonya'nın güneyine ulaştı.

A large storm heading towards japan.

Japonya'ya doğru ilerleyen büyük bir fırtına.

So i hope you stay safe, mika and everyone watching in japan.

Bu yüzden umarım güvende kalırsınız, Mika ve Japonya'da izleyen herkes.

Hello.

Also to sandra gonzalez is here today.

Merhaba.

Sandra Gonzalez'e de bugün burada.

It's nice to see you here.

Seni burada görmek güzel.

You are back with us.

Aramıza geri döndün.

Thank you, Christina.

Teşekkürler Christina.

Also we have AEDT.

Ayrıca AEDT'miz var.

Hello Edith.

Merhaba Edith.

I haven't seen you for a while.

Seni bir süredir görmedim.

It seems like a while since I've seen you eat it.

Seni onu yerken görmeyeli epey olmuş gibi.

It's nice to have you back where you belong on the live chat

Sizi canlı sohbette ait olduğunuz yere geri döndürmek güzel,

we also have he is back, one of our most regular viewers.

ayrıca geri döndü, en düzenli izleyicilerimizden biri.

You know who I'm talking about?

Kimden bahsettiğimi biliyor musun?

Luis Mendez is here once more today.

Luis Mendez bugün bir kez daha burada.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

Nice to see you back. Also, Claudia.

Seni tekrar görmek güzel. Ayrıca, Claudia.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia. Bay Steve'in annesiyle ilgili

Once again, can I say thank you for your lovely message concerning Mister Steve's mother?

güzel mesajınız için bir kez daha teşekkür edebilir miyim ?

Very kind of you. Thank you for

Çok naziksiniz. Tüm mesajlar için teşekkür ederim

all of the messages.

.

And we are going to try to get through

Biz de

today's livestream without getting too upset.

bugünkü canlı yayını çok fazla üzülmeden bitirmeye çalışacağız.

So we will see what happens because this is the first time

Ne olacağını göreceğiz çünkü geçen hafta canlı yayınımı birkaç dakikalığına yaptığım geçen Pazar gününden beri ilk kez

we've done anything live together

birlikte canlı bir şey yapıyoruz

since last Sunday when I did my live stream

for just a few moments last week when I broke the news.

.

So we will see what happens.

Yani ne olacağını göreceğiz.

We are we are testing the water.

Suyu test ediyoruz.

It's a great expression in English.

İngilizce'de harika bir ifade.

If we test the water, we are making sure that something is okay.

Suyu test edersek, bir şeylerin yolunda olduğundan emin oluruz.

Maybe we are trying to do something.

Belki bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

Maybe we are just making sure that we can do it.

Belki de yapabileceğimizden emin olmaya çalışıyoruz. Bu

So today we are testing the water

yüzden bugün,

to see if we can actually get through this live stream without breaking down.

bu canlı akışı bozulmadan geçip geçemeyeceğimizi görmek için suyu test ediyoruz .

Hello, Magdalena, nice to see you back also.

Merhaba Magdalena, seni tekrar görmek güzel.

Hello, Ma.

Merhaba anne.

Ma, Ma.

Anne, anne.

Raul, thank you very much for your lovely message about Mr.

Raul, Bay Steve'in annesi hakkındaki güzel mesajın için çok teşekkür ederim

Steve's mom.

.

Yes, it has been a very difficult week.

Evet, çok zor bir hafta oldu.

I'm not going to lie to you.

Sana yalan söylemeyeceğim.

Alessandra is here as well.

Alessandra da burada. Bir

We also have Autumn.

de sonbaharımız var.

Hello, Autumn smartphone is here today.

Merhaba, Autumn akıllı telefon bugün burada.

Sweden, Denmark, Norway,

İsveç, Danimarka, Norveç,

Spain, Maine and Belgium.

İspanya, Maine ve Belçika.

Royal Families.

Kraliyet Aileleri

Royal families, yes.

Kraliyet aileleri, evet.

So there are many royal families, many monarchs around the world.

Yani dünya çapında birçok kraliyet ailesi, birçok hükümdar var.

So not just here.

Yani sadece burada değil.

And of course, let's not forget Japan as well,

Ve tabii ki Japonya'yı da unutmayalım,

with the monarch there and also

orada hükümdar var ve ayrıca

in Japan, I'm sorry, Thailand as well.

Japonya'da, üzgünüm, Tayland da.

Thailand also has a monarch and also very strict rules

Tayland'ın ayrıca bir hükümdarı vardır ve ayrıca

concerning the way in which people

can talk about their monarch in Thailand.

Tayland'da insanların hükümdarları hakkında nasıl konuşabileceklerine ilişkin çok katı kuralları vardır.

I believe also there are very similar rules in Japan as well.

Japonya'da da çok benzer kurallar olduğuna inanıyorum.

Perhaps Meka could tell me about that.

Belki Meka bana bundan bahsedebilir.

Hello, Sandra.

Merhaba Sandra.

Once again, I was watching the news about the queen.

Yine kraliçeyle ilgili haberleri izliyordum.

It is incredible.

Bu inanılmaz.

It is an example for the world.

Dünyaya örnektir.

Yes, I suppose there is.

Evet, sanırım var.

Well, I suppose there are two different opinions at the moment about what is going on.

Sanırım şu anda olup bitenler hakkında iki farklı görüş var.

Some people are saying that everything that is happening is suitable

Birileri,

for someone who has been the

the head of a country for 70 years.

70 yıldır bir ülkenin başında olan birine her yaşananın yakıştığını söylüyor.

And there are other people who think that maybe it is going on for too long.

Ve bunun çok uzun sürdüğünü düşünen başka insanlar da var.

Some people have been complaining that the television.

Bazıları televizyondan şikayetçi.

Well, I must admit, when you turn the TV on, it has taken a while

Pekala, itiraf etmeliyim ki, televizyonu açtığınızda

for all of the news programmes to start talking about other things.

tüm haber programlarının başka şeylerden bahsetmeye başlaması biraz zaman aldı.

So I must admit during the week it did appear that nothing was happening in the world.

Bu yüzden, hafta boyunca dünyada hiçbir şey olmuyormuş gibi göründüğünü itiraf etmeliyim.

So I suppose if some people wanted to find out

Sanırım bazı insanlar

information about other countries and what is happening in the world, and let's face it,

diğer ülkeler ve dünyada neler olup bittiği hakkında bilgi edinmek isteseler ve bununla yüzleşelim, şu anda

there are a lot of things going on in the world at the moment,

dünyada pek çok şey oluyor ve

most of them not particularly good.

çoğu özellikle iyi değil.

So I can I can understand why some people might become annoyed

Böylece bazı insanların neden sinirlenebileceğini

and say there is too much of it.

ve bunun çok fazla olduğunu söyleyebildiğini anlayabiliyorum.

It's too much.

Bu çok fazla.

Some people are saying

Birileri

hello.

Also to Christine.

merhaba diyor.

Ayrıca Christine'e.

Tomorrow, I will watch the queen's funeral on TV.

Yarın televizyonda kraliçenin cenazesini izleyeceğim. Tabutu koruyan

I was struck by the tradition of relatives guarding the coffin.

akraba geleneği beni çok etkiledi .

I always like the story of the English monarchy.

İngiliz monarşisinin hikayesini her zaman sevmişimdir.

Well, let's not forget, before

Pekala, unutmayalım,

we start getting too romantic

about the English or British monarchy, we often think of the English monarchy.

İngiliz veya İngiliz monarşisi hakkında fazla romantikleşmeye başlamadan önce, genellikle İngiliz monarşisini düşünürüz.

The British monarchy. It is a big subject, by the way,

İngiliz monarşisi. Bu arada, bu büyük bir konu

and for some people may be a little controversial.

ve bazı insanlar için biraz tartışmalı olabilir. Bu

So I have to be careful what I'm saying.

yüzden ne söylediğime dikkat etmeliyim.

I don't want to start any fights or arguments today.

Bugün herhangi bir kavga veya tartışma başlatmak istemiyorum.

I want to keep it happy if we can.

Yapabilirsek onu mutlu etmek istiyorum.

But yes, over history,

Ama evet, tarih boyunca,

the monarch in this country, the king or queen?

bu ülkedeki hükümdar, kral mı, kraliçe mi?

Well, especially in the past.

Özellikle geçmişte.

Let's not let's not lie about it.

Bu konuda yalan söylemeyelim.

The British monarchy has been

İngiliz monarşisi

a little brutal in the past,

geçmişte biraz acımasızdı,

Henry.

The eighth is probably the best example of that treachery,

Henry.

Sekizincisi muhtemelen bu ihanetin,

treason.

ihanetin en iyi örneğidir. Sekizinci

Let's not forget about King Henry the eighth and his wives.

Kral Henry ve eşlerini unutmayalım.

Hello. Also to Lan Fong.

Merhaba. Ayrıca Lan Fong'a.

Hello to you.

Nice to see you here as well.

Merhaba sana.

Seni burada görmek de güzel. Bu

Nice to see so many people joining us.

kadar çok kişinin aramıza katıldığını görmek güzel.

Hopefully, Mr.

Umarım, Bay

Steve will be with us in a few moments.

Steve birkaç dakika içinde bizimle olur.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

Hello.

Also Unique Life Design is here as well.

Merhaba.

Eşsiz Yaşam Tasarımı da burada.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

We are looking at the subject of impact and that seems rather suitable to be honest.

Etki konusuna bakıyoruz ve bu dürüst olmak gerekirse oldukça uygun görünüyor.

The impact, the feeling that something

Etki, bir şeyin

can can give you or something

size verebileceği his ya da

that can be left with you as a feeling.

his olarak sizde kalabilecek bir şey. Biraz sonra bununla bağlantılı

We we will be looking at lots of words connected to that

birçok kelimeye bakacağız

a little bit later on.

.

Hello, Matt.

Merhaba Matt.

Matt Lyndale

Matt Lyndale

says, Mr. Duncan, you have to be careful.

, Bay Duncan, dikkatli olmanız gerektiğini söylüyor.

Please do not open a can of worms.

Lütfen solucan konservesini açmayın.

It's an expression we use in English.

İngilizcede kullandığımız bir ifadedir. Birçok insanın sinirlenmesine veya üzülmesine neden olan

When you say something or bring up a certain subject

bir şey söylediğinizde veya belirli bir konuyu gündeme getirdiğinizde

that causes many people to become angry or upset.

.

We can say that you have

opened a can of worms

because everything comes out.

Her şey çıktığı için bir kutu solucan açtınız diyebiliriz.

You can't control it.

Kontrol edemezsin.

You can't control what happens next.

Bundan sonra ne olacağını kontrol edemezsin.

So we often say that we often use that expression

Bu yüzden,

when a person has mentioned a subject

bir kişi bir konudan bahsettiğinde

or maybe something that might cause many people to become angry or upset.

veya belki de birçok insanı kızdıracak veya üzecek bir şeyden bahsettiğinde bu ifadeyi sık sık kullandığımızı söyleriz.

Maybe you might create

Belki bir

a fight

or an argument by saying something.

şey söyleyerek bir kavga ya da tartışma yaratabilirsiniz.

So when we talk about things like politics or religion,

Dolayısıyla, siyaset veya din gibi konulardan bahsettiğimizde,

quite often we describe those subjects or the mentioning of those subjects

çoğu zaman bu konuları veya bu konulardan bahsetmeyi

as opening a can of worms, because suddenly

bir solucan kutusu açmak olarak tanımlarız, çünkü birdenbire

everyone wants to have their opinion.

herkes kendi fikrini almak ister.

Everyone has something to say about it.

Herkesin bu konuda söyleyecek bir şeyi var.

Talking of saying things,

Bir şeyler söylemekten bahsetmişken,

we have Mr. Steve coming in a few moments.

birazdan Bay Steve gelecek.

I hope he will be here.

Umarım burada olur.

Christina says All monarchies hide brutal events.

Christina, Tüm monarşilerin acımasız olayları gizlediğini söylüyor.

You are right when we think of many countries

Pek çok ülkeyi düşündüğümüzde haklısınız

and again, I don't want to get too deep into this, but

ve yine bu konuya çok fazla girmek istemiyorum ama

many countries have their history.

birçok ülkenin kendi tarihi var.

Some of their history is good.

Bazılarının geçmişi iyidir.

Some of their history is not so good.

Bazılarının geçmişi o kadar iyi değil.

A very hot topic at the moment here in the UK

Şu anda burada Birleşik Krallık'ta

and also in certain parts of the world as well.

ve ayrıca dünyanın belirli bölgelerinde çok sıcak bir konu.

It is

so yes, Christina, you are right.

Öyle, Christina, haklısın.

But from a historical point of view,

Ama tarihsel bir bakış açısıyla,

I always think it is interesting to know the history.

tarihi bilmenin her zaman ilginç olduğunu düşünmüşümdür.

Thank you, Christine.

Teşekkürler Christine.

Well, I suppose another thing to mention when we talk about history,

Tarih hakkında konuştuğumuzda,

when we talk about historical moments or time from the past,

tarihsel anlardan veya geçmişten zamanlardan bahsettiğimizde bahsetmemiz gereken başka bir şey var sanırım,

you also have to remember

how civilisation was during those times,

o zamanlar medeniyetin nasıl olduğunu,

the education level, the way in which people explored

eğitim düzeyini, insanların dünyayı keşfetme şeklini de hatırlamanız gerekiyor.

the world around them was very different.

çevreleri çok farklıydı.

So I always think whenever you talk about history,

Bu yüzden, ne zaman tarih hakkında konuşsanız,

you also have to bear or think about other things as well,

such as the attitudes of that time

o zamanın tutumları

or the way in which the world was run

veya dünyanın nasıl yönetildiği

and the way in which people behaved as well

ve insanların

during those particular periods.

o zamanlar nasıl davrandığı gibi başka şeylere de katlanmanız veya bunları düşünmeniz gerektiğini her zaman düşünüyorum. belirli dönemler.

So I think it is worth mentioning.

Bu yüzden bahsetmeye değer olduğunu düşünüyorum.

Hello, Shubha Shubha

Merhaba, Shubha Shubha

Khatri, thank you very much for your super chat.

Khatri, süper sohbetiniz için çok teşekkür ederim.

What a lovely surprise.

Ne hoş bir sürpriz.

Thank you very much. That's very kind of you.

Çok teşekkür ederim. Çok naziksiniz. ne

I don't know what to say.

diyeceğimi bilmiyorum

It's not very often that I'm speechless,

Çok sık suskun kalmıyorum

but thank you very much for sending a lovely super chat today.

ama bugün harika bir süper sohbet gönderdiğiniz için çok teşekkür ederim .

That's very kind of you.

Çok naziksiniz.

We have something lovely to look at in a few moments.

Birkaç dakika sonra bakacak güzel bir şeyimiz var.

I had a nice surprise this week, which to be honest, was very welcome.

Bu hafta güzel bir sürprizle karşılaştım ve açıkçası bu beni çok memnun etti.

I really did need a nice surprise this week

Bu hafta gerçekten güzel bir sürprize ihtiyacım vardı

and I will be showing something to you that I noticed out of my window.

ve size penceremden fark ettiğim bir şeyi göstereceğim .

Something very lovely, something amazing.

Çok güzel bir şey, harika bir şey.

In fact, some lovely nature taking place right outside my window.

Aslında, penceremin hemen dışında çok güzel bir doğa yaşanıyor .

Coming up in a few moments, Mr.

Birkaç dakika sonra Bay

Steve will be here.

Steve burada olacak.

He he's on his way.

O yolda.

I'm keeping my fingers crossed that Mr.

Bay

Steve will be with us in a few moments time.

Steve'in birkaç dakika içinde bizimle olacağına inanıyorum.

So don't go away.

O yüzden gitme. İşte

There he was.

oradaydı.

In fact, I can tell you now, Mr.

Aslında, size şimdi söyleyebilirim, Bay

Steve was doing that yesterday in the garden.

Steve bunu dün bahçede yapıyordu.

He was cutting the grass, talking with Mr.

Çimleri biçiyor, Bay Steve'le konuşuyordu

Steve. Yes, he is here.

. Evet, o burada. Sanki sihirle

He is about to appear inside your computer as if by magic, Mr.

bilgisayarınızın içinde görünmek üzere , Bay

Steve is on his way.

Steve yolda.

Hmm. Here we go.

Hmm. İşte başlıyoruz.

Hello. Hello, everyone.

Merhaba. Herkese merhaba.

Hello, Mr.

Merhaba, Bay

Duncan. Hello, Mr. Steve. How are you? How are you?

Duncan. Merhaba Bay Steve. Nasılsın? Nasılsın?

How am I? Well, let's not go into that.

Nasılım? Peki, buna girmeyelim.

Well. Oh, Mr.

Kuyu. Bay

Duncan, it's a lovely day outside.

Duncan, dışarıda çok güzel bir gün var. Orada,

I've been out there in the garden.

bahçede bulundum.

I've been clearing up bits of wood for us to burn during the winter. Yes,

Kışın yakmamız için odun parçalarını temizliyordum. Evet,

I've.

yaptım.

Well, yes, because we had some trees, some old bushes that were conifer

Evet, çünkü bazı ağaçlarımız,

hedge that had died and we had it chopped down.

ölmüş kozalaklı çalılıklarımız vardı ve onları kestik.

And I've been chopping up the logs,

Ve

trying to keep myself busy and distracted away from certain events.

bazı olaylardan kendimi meşgul etmeye ve dikkatimi dağıtmaya çalışarak günlükleri parçalıyordum.

Well, what was going to say is we're actually using them

Aslında onları kullanıyoruz

because the past two nights we've actually been lighting the fire.

çünkü son iki gecedir gerçekten ateşi yakıyoruz diyecektim. Havalar

It is officially getting cold.

soğuyor resmen. Bu

It is.

.

Last night wasn't too bad, but it went below 20 degrees in the house,

Dün gece çok kötü değildi, ama evde 20 derecenin altına düştü,

which feels cold, so which is a bit on the chilly side

bu da soğuk hissettiriyor, yani

when you've been used to sort of 33

33

or more.

veya daha fazlasına alıştığınızda bu biraz soğuk oluyor.

So yeah, it was a time to

Yani evet,

light the fire and think about Autumn

ateşi yakmanın ve Sonbahar'ı

and all those things associated with when to prepare.

ve ne zaman hazırlanılacağıyla ilgili tüm o şeyleri düşünmenin zamanı gelmişti.

I like to prepare, yeah.

Hazırlanmayı severim, evet.

For the winter. Yes.

Kış için. Evet.

And that's what Mr. Steve is doing at the moment.

Ve şu anda Bay Steve'in yaptığı da bu.

He's, he's been out in the garden.

O, o bahçedeydi.

It would appear that once again we are at that time of year where we have things

Görünüşe göre bir kez daha, aniden yapmamız gereken işlerin olduğu yılın o zamanındayız

do jobs suddenly need doing?

?

Yesterday you were cutting the grass in the garden and making sure everything is prepared.

Dün bahçedeki çimleri biçiyor ve her şeyin hazır olduğundan emin oluyordunuz.

Before those autumn days

O sonbahar günleri

and winter nights, as some people say, putting the garden to bed.

ve kış geceleri öncesi, bazılarının dediği gibi, bahçeyi yatağına yatırmak.

Yes, normally people over the elderly people tend to say no.

Evet, normalde yaşlıların üzerindeki insanlar hayır deme eğilimindedir.

Many people over the age of 70 will say, that sounds like they're just

70 yaşının üzerindeki pek çok insan, bunun

covering up the garden, putting it to rest for a long sleep.

bahçeyi uzun bir uyku için dinlendirip üzerini örtüyormuş gibi göründüğünü söyleyecektir.

Almost like putting the garden into hibernation, waiting for spring.

Bahçeyi kış uykusuna yatırmak, baharı beklemek gibi.

Because of course, in lots of countries, this being one of them, we have quite distinct seasons.

Çünkü tabii ki birçok ülkede, bu onlardan biri, oldukça farklı mevsimlerimiz var.

You do?

Siz yapıyorsunuz? Bu

So we do definitely have a spring, often summer winter

yüzden kesinlikle bir baharımız var, genellikle yaz kış

and we're in autumn at the moment we officially in autumn.

ve şu anda sonbahardayız, resmen sonbahardayız.

We must be. I suppose it depends how you look at it.

olmalıyız. Nasıl baktığınıza bağlı sanırım.

Well, from the start of September it is the start of meteorological autumn.

Eylül ayının başından itibaren meteorolojik sonbaharın başlangıcıdır.

But I think officially I think I think in the other way that we look at the seasons,

Ama resmi olarak düşünüyorum, mevsimlere baktığımızda

I don't think it's actually started even though the other day I was walking from town

aslında başladığını düşünmüyorum, geçen gün kasabadan yürüyordum

and I noticed there were lots of leaves already on the ground as well.

ve yerde bir sürü yaprak olduğunu fark ettim. Peki.

Now I suppose we have to mention well, we have to mention two things.

Şimdi iyi bahsetmemiz gerektiğini düşünüyorum, iki şeyden bahsetmemiz gerekiyor. Her şeyden önce

First of all, the obvious one, that you are probably aware of is the passing of the Queen of England.

, muhtemelen farkında olduğunuz bariz olan, İngiltere Kraliçesi'nin vefatıdır.

And tomorrow we have the funeral of the Queen everywhere closed.

Ve yarın her yer kapalı Kraliçe'nin cenazesi var.

But what I found strange, Steve, is the other day I was in the shop

Ama garip bulduğum şey Steve, geçen gün dükkandaydım

and people were trying to find out if they could get any fresh bread

ve

on Tuesday because many of the shops are closed.

dükkanların çoğu kapalı olduğu için insanlar Salı günü taze ekmek alıp alamayacaklarını öğrenmeye çalışıyorlardı.

But of course these days you can actually buy

Ama elbette bu günlerde

all the bread you need and keep it somewhere else.

ihtiyacınız olan tüm ekmeği alıp başka bir yerde saklayabilirsiniz.

Maybe in the freezer.

Belki dondurucuda.

So I was quite surprised that many people

Bu yüzden birçok insanın

were starting to worry about the fact that because the shops

dükkanlar

were closed for just one day, that suddenly

sadece bir gün kapalı olduğu için aniden

there would be a food shortage or a bread shortage.

yiyecek kıtlığı veya ekmek kıtlığı olacağı gerçeğinden endişelenmeye başlamasına oldukça şaşırdım.

So I did hear a lot of people complaining, some people complaining about it.

Bu yüzden birçok insanın şikayet ettiğini duydum, bazılarının da bundan şikayet ettiğini.

They said, oh, no, we we want to get all bread on Monday.

Oh, hayır, pazartesi tüm ekmeği almak istiyoruz dediler.

How can we get all bread if you're closed?

Kapalıysan nasıl tüm ekmeği alabiliriz?

Because we have to remember that

Çünkü

it may be autumn here, but in other parts of the country,

burada sonbahar olabilir ama ülkenin başka yerlerinde,

other parts of the world, for example,

dünyanın başka yerlerinde örneğin,

Beatrice says that they're

Beatrice

waiting for spring. Yes.

baharı beklediklerini söylüyor. Evet.

You know, in Argentina, it's springtime. Yes.

Bilirsiniz, Arjantin'de bahar mevsimidir. Evet.

And so they're, you know, six months ahead of us.

Ve böylece, bilirsiniz, bizden altı ay önümüzdeler.

So we're approaching autumn.

Yani sonbahara yaklaşıyoruz. Önce

They're going into into spring and then summer.

bahara sonra yaza giriyorlar.

I mean, we used to have

Yani, büyüdüğümüzde

we used to have very distinct seasons, didn't we, when we grew up.

çok farklı mevsimler yaşardık, değil mi?

Very cold winters,

Çok soğuk kışlar,

mild springs, hottest, hottest summers.

ılıman baharlar, en sıcak, en sıcak yazlar.

And but now the the seasons are sort of

Ve şimdi mevsimler

not so distinct today.

bugün pek belirgin değil.

That's it.

Bu kadar.

We don't have such extremes of temperature, mind you.

Bu kadar aşırı sıcaklıklara sahip değiliz, dikkat edin.

We did this summer.

Bu yaz yaptık.

Yes. And well, that's the thing. That's the thing.

Evet. Ve olay bu. Olay bu.

No one seems to have their normal weather and if they do have their normal, whether it is

Hiç kimse normal havasına sahip görünmüyor ve eğer normal havaları varsa,

normally in the form of something extreme,

normalde aşırı bir şey şeklinde,

like too much sun, too much heat during summer.

yazın çok fazla güneş, çok fazla ısı gibi.

But it will be interesting to see what happens in winter

Ama kışın ne olacağını görmek ilginç olacak

because there are those who believe and I think looking back over the years,

çünkü yıllar sonra geriye dönüp baktığımda

that if you have a very hot summer, that your winter will be harsh.

çok sıcak bir yaz geçirirseniz kışın sert geçeceğine inananlar var ve bence.

If I'm not mistaken, I think that's the way round.

Yanılmıyorsam, sanırım yol bu.

Sofia, you have a very bad summer, hot summer.

Sofia, çok kötü bir yaz geçiriyorsun, sıcak bir yaz.

I think they often think that you will also have a very cold and bitter winter as well.

Sanırım çoğu zaman senin de çok soğuk ve sert bir kış geçireceğini düşünüyorlar.

So it will be interesting to see what happens next.

Bundan sonra ne olacağını görmek ilginç olacak.

Everything evens out.

Her şey eşitlenir.

So, for example, we've had very low rainfall all summer, very unusual.

Yani, örneğin, tüm yaz çok düşük yağış aldık, çok olağandışı.

There's been droughts, as we've discussed, and it's very dry still now.

Tartıştığımız gibi kuraklıklar oldu ve şu anda hala çok kuru.

We've had very little rain.

Çok az yağmur yağdık.

I think it's I think the droughts have gone already.

Sanırım kuraklık çoktan gitti.

Nobody seems to be talking about them.

Kimse onlardan bahsetmiyor gibi görünüyor.

But we still have very, very little rain normally.

Ama yine de normalde çok çok az yağmur yağar. Demek istediğim

I mean, I remember this time last year, I was if I was working at the back, Mr.

, geçen sene bu zamanlar hatırlıyorum, Bay

Duncan, for my usual work or when I go running,

Duncan, her zamanki işlerim için arkada çalışıyordum ya da koşmaya gittiğimde

it was soggy and wet, but it's almost bone dry.

ıslak ve ıslaktı ama neredeyse kemik kupkuruydu.

But, you know, everything evens out.

Ama bilirsiniz, her şey düzelir. Bu

So we are going to get a lot of rain at some point

yüzden, çok az yağış aldığımız gerçeğini dengelemek için bir noktada çok fazla yağmur yağacağız

to balance out the fact that we've had very little.

.

So I suspect it could well be a cold

Bu yüzden, soğuk

and wet winter and the

ve yağışlı bir kış olabileceğinden şüpheleniyorum ve

precipitation, as you call it, precipitation, the rain, rain,

yağış, sizin deyiminizle, yağış, yağmur, yağmur ,

snow, whatever comes down from the sky, it's got water in it.

kar, gökten ne inerse insin, içinde su olabilir.

I think that's a meteorological term, probably precipitation.

Sanırım bu meteorolojik bir terim, muhtemelen yağış.

It could well be snow.

Kar olabilir.

Yeah, we'll see. Get a lot of.

Evet, göreceğiz. Bir sürü al.

Let's see.

Görelim.

Let's see.

Görelim. İşin

The good thing is you will share it with us because we will be here during the winter

güzel yanı, bunu bizimle paylaşacaksınız çünkü hep birlikte İngiliz Kışını yaşayabilmek için kış boyunca burada olacağız

so we can all experience the British Winter

together.

.

It sounds like sounds like fun, Severino says.

Kulağa eğlenceli geliyor, diyor Severino.

Do you keep your bread in the freezer? Yes,

Ekmeğinizi dondurucuda mı saklıyorsunuz? Evet,

bread. A lot of things freeze well.

ekmek. Pek çok şey iyi donuyor.

And bread is one of them.

Ekmek de bunlardan biri.

So fruit doesn't freeze very well,

Yani meyve çok iyi donmaz,

tends to get mushy when you defrost it.

buzunu çözdüğünüzde lapa gibi olur.

But things like meat freeze very well.

Ama et gibi şeyler çok iyi donar.

Obviously, peas do certain vegetables

Açıkçası, bazı sebzeleri bezelye

and bread is a great right because you can you can.

ve ekmek yapmak büyük bir haktır, çünkü siz yapabilirsiniz.

I mean, I don't like to go out every other day or every day to get fresh bread.

Yani gün aşırı ya da her gün taze ekmek almak için dışarı çıkmayı sevmiyorum.

So we tend to buy a lot of loaves enough for the week and then freeze it.

Bu nedenle, bir hafta yetecek kadar çok somun alıp dondurma eğilimindeyiz.

And when you defrost bread, it almost comes out as good as fresh.

Ekmeği çözdürdüğünüzde, neredeyse taze gibi çıkıyor.

Sometimes you can't tell the difference.

Bazen farkı anlayamazsın.

So it is a very good thing to freeze to say if you have to go out every day to get fresh bread,

Bu yüzden, her gün taze ekmek,

things like bread, because it doesn't last very long, maybe a couple of days

ekmek gibi şeyler almak için dışarı çıkmanız gerekip gerekmediğini söylemek için donup kalmak çok iyi bir şey, çünkü çok uzun sürmez, belki birkaç gün

and then it goes hard or stale.

sonra sertleşir veya bayatlar.

It's nothing worse than stale bread.

Bayat ekmekten daha kötü bir şey yok. Bu

So sometimes it is good to to have

nedenle, bazen

a store of certain types of food.

belirli yiyecek türlerinden oluşan bir mağazaya sahip olmak iyidir.

Sometimes you stockpile the food as well.

Bazen yiyecekleri de stoklarsınız.

So things you can preserve of like bread.

Yani ekmek gibi saklayabileceğiniz şeyler.

Fish is another one. Fish is very good.

Balık bir başkadır. Balık çok iyidir.

You can freeze fish, freeze bread, freeze meat.

Balığı dondurabilir, ekmeği dondurabilir, eti dondurabilirsiniz.

So many things.

Çok şey.

You can actually just put it in the freezer and forget about and hope you don't get a power cut.

Aslında onu dondurucuya koyabilir ve unutabilir ve elektrik kesintisi yaşamayacağınızı umabilirsiniz.

Well, in which case you hope that the contents of your freezer

Peki, bu durumda, dondurucunuzun içindekilerin

are covered by your house insurance policy. Yes,

ev sigortası poliçeniz tarafından karşılanmasını umarsınız. Evet,

but then

ama

again, of course, you probably only lose if you had a freezer full of food.

yine de, elbette, muhtemelen yalnızca bir dondurucunuz yiyecekle doluysa kaybedersiniz.

Maybe, and that could be maybe 100 or £200.

Belki ve bu belki 100 veya 200 sterlin olabilir.

With the food in there, you've probably got an excess on your policy,

Oradaki yiyeceklerle, muhtemelen poliçenizde fazlalık var, bu

so you probably wouldn't get the money back for it anyway. No.

yüzden muhtemelen parayı geri alamayacaksınız . Hayır.

So I don't think anyone claims insurance

Bu yüzden kimsenin dondurucudaki yiyecekler için sigorta talep ettiğini düşünmüyorum

on the food in their freezer, but it often is covered by your insurance. Yes,

, ancak genellikle sigortanız tarafından karşılanıyor. Evet,

I don't think they would they would consider it, to be honest, because they might.

dürüst olmak gerekirse bunu dikkate alacaklarını sanmıyorum çünkü düşünebilirler.

My fish fingers have gone soft.

Balık parmaklarım yumuşadı.

You would have to just cook everything, wouldn't you, and put it in the.

Her şeyi pişirip fırına koyman gerekirdi, değil mi?

That's it.

So if you've got meat in the fridge

Bu kadar.

Yani buzdolabında et varsa, yapmak zorunda

you would have to and if you had a power cut or your fridge broke, you'd have to cook it

kalacaksın ve elektrik kesilseydi ya da buzdolabın bozulsaydı,

all, cook everything, then leave it in the refrigerator.

hepsini pişirmen, her şeyi pişirmen ve sonra buzdolabında bırakman gerekirdi.

And when your fridge is deep freezer breaking again, you can freeze the cooked meals and eat them.

Ve buzdolabınız tekrar bozulduğu zaman pişmiş yemekleri dondurup yiyebilirsiniz.

Anyway, this is very this is very in-depth.

Her neyse, bu çok bu çok derin.

It is really probably too much.

Gerçekten muhtemelen çok fazla.

Now, what do you want to talk about, Steve?

Şimdi ne hakkında konuşmak istiyorsun Steve?

Because there is one thing I want to talk about, but I don't know if you want to talk about it.

Çünkü benim bahsetmek istediğim bir konu var ama siz onu konuşmak ister misiniz bilmiyorum.

Well, it's it's part of life.

Bu hayatın bir parçası.

Death is part of life, as we know. Yes.

Bildiğimiz gibi ölüm hayatın bir parçasıdır. Evet.

And for those who don't know, I suppose we should explain.

Ve bilmeyenler için sanırım açıklamalıyız.

Besides besides the Queen of England passing away,

Ayrıca geçen hafta İngiltere Kraliçesi'nin vefatının yanı sıra

we also had our own personal loss last week, which made everything even more surreal.

kendi kişisel kaybımız da oldu ve bu her şeyi daha da gerçeküstü kıldı.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

If you if you had told me at the start of this year

Bana bu yılın başında

that the events

of the past week would have happened, we would never have believed you.

geçen hafta yaşananların olacağını söyleseydin, sana asla inanmazdık.

But here we are now, a week later.

Ama şimdi buradayız, bir hafta sonra.

So sadly, Mr. Steve's mother passed away.

Ne yazık ki, Bay Steve'in annesi vefat etti.

Can I say thank you very much once again, both of us,

Bir kez daha çok teşekkür edebilir miyim, ikimiz de

we I love reading the messages.

mesajları okumaya bayılıyoruz.

And and we we do appreciate it.

Ve biz bunu takdir ediyoruz.

It's it bad times.

Kötü zamanlar.

It's at moments like this when you realise

how important it is to have other people in your life,

Hayatınızda başka insanlara, belki şahsen tanımadığınız insanlara sahip olmanın ne kadar önemli olduğunu anladığınız anlarda böyle anlarda,

maybe people that you don't even know personally, but you will still find it.

ama yine de onu bulacaksınız.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

Thank you for your warm wishes and your because it really does help.

Sıcak dilekleriniz için teşekkür ederim ve gerçekten yardımcı oluyor çünkü. Bir

As many of you will know, you have had obviously losses

çoğunuzun bileceği gibi kayıplarınız oldu

and we've actually I mean, it's been the first few days are very difficult.

ve aslında ilk günler çok zor geçti.

Yes. And lots of everybody goes through this life.

Evet. Ve pek çok insan bu hayattan geçer.

Everybody has tragedies.

Herkesin trajedileri vardır.

Everybody has people that are very close to them that die, sadly passed away.

Herkesin çok yakınında ölen, ne yazık ki vefat eden insanlar vardır.

And we were remarking actually that we have reached quite

Ve biz aslında oldukça ulaştığımıza dikkat çekiyorduk

I mean, I'm over 60 years old now. Yes.

yani artık 60 yaşının üzerindeyim. Evet.

And I'm approaching 60.

Ve 60'a yaklaşıyorum.

And some people have tragedies that happened in their lives.

Ve bazı insanların hayatlarında yaşanan trajediler var.

And they're very young.

Ve onlar çok genç.

But for myself, it's the first time in my father died.

Ama kendim için, babam ilk kez öldü.

I know, ten years ago.

Biliyorum, on yıl önce.

But I think your mother dying has a greater impact.

Ama annenin ölmesinin daha büyük bir etkisi olduğunu düşünüyorum.

I think so.

Bence de.

And we were only remarking that,

Ve biz sadece şunu söylüyorduk,

you know, I've been very lucky to go through,

bilirsiniz, tüm bu yıllar boyunca yaşadığım için çok şanslıydım ve

you know, all these years and not have

I, you know, really bad tragedy or something

gerçekten kötü bir trajedi ya da

that is really somebody dying in the family that's really upsetting.

gerçekten aileden birinin gerçekten üzücü bir şekilde ölmesi gibi bir şey yaşamadım. .

Well, some people have brothers and sisters that die, their children that die,

Pekala, bazı insanların ölen erkek ve kız kardeşleri var , ölen çocukları var,

people suddenly die in car accidents.

insanlar araba kazalarında aniden ölüyor.

And I've managed to go this long in my life for that, having,

Ve bunun için hayatımda bu kadar uzun süre kalmayı başardım ,

you know, a significant something that's really affected me.

bilirsiniz, beni gerçekten etkileyen önemli bir şeye sahip oldum.

So, you know, time catches up with you. Yes.

Yani, bilirsiniz, zaman sizi yakalar. Evet.

And eventually, of course, we all have to go through this.

Ve sonunda, elbette, hepimiz bunu yaşamak zorundayız.

So I think I think I think both of us have been quite sheltered in life.

Bu yüzden sanırım ikimizin de hayatta oldukça korunaklı olduğunu düşünüyorum.

We've been quite lucky, I suppose.

Sanırım oldukça şanslıydık.

I know that's probably the wrong word to use, but we have been quite lucky

Bunun muhtemelen kullanmak için yanlış kelime olduğunu biliyorum, ama hayattan

in the fact that we've never really had any lessons from life that have been harsh

hiç gerçekten sert

and maybe, maybe something

ve belki de

that could change your view of things around you.

etrafınızdaki şeylere bakışınızı değiştirebilecek herhangi bir ders almadığımız için oldukça şanslıydık.

And this is it.

This is both of us are learning this lesson over the press over the past few days.

Ve işte bu.

Bu, ikimiz de son birkaç gündür basın üzerinden bu dersi öğreniyoruz.

I just want to reiterate what Mr. Duncan has said.

Bay Duncan'ın söylediklerini yinelemek istiyorum.

Thank you very much for your kind wishes and your notes of sympathy

Güzel dilekleriniz ve başsağlığı notlarınız

and also supportive comments as well.

ve ayrıca destekleyici yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

That is, quite a few people have sent

Yani, hem

very nice supportive comments in, in the live chat

canlı sohbette hem de aldığım kişisel mesajlarda pek çok kişi çok güzel destekleyici yorumlar gönderdi

as well as as well as personal messages that I've had as well.

.

And that's what helps at this time.

Ve bu zamanda yardımcı olan şey budur.

And of course if we know that if that happens to anybody else,

Ve tabii ki bunun başka birinin başına gelmesi durumunda, karşılığında size

we will be able to, to, to give you our support back in return as well, because that's what it's all about.

desteğimizi geri verebileceğimizi bilirsek , çünkü mesele bundan ibaret. Bu

It is. That's it.

. Bu kadar.

That's what that's what humanity is supposed to be about.

İnsanlığın olması gereken de bu zaten.

Civilised society, people taking care of each other.

Uygar toplum, birbirini kollayan insanlar.

And I like to think that does happen.

Ve bunun olduğunu düşünmeyi seviyorum.

But it has been serious.

Ama ciddi oldu.

It has been surreal that the Queen died one day and then the mum died the next.

Bir gün Kraliçe'nin ölmesi ve ertesi gün annenin ölmesi gerçeküstüydü.

It was I think was two days. Yes, two day and a half.

Sanırım iki gündü. Evet, iki buçuk gün. Bu

So it has been

yüzden

quite

strange, quite a strange time because it's difficult to watch the television

oldukça

garipti, oldukça garip bir zaman çünkü televizyon izlemek zor

because we've had sort of wall to wall coverage in the UK about the Queen's death

çünkü Birleşik Krallık'ta Kraliçe'nin ölümü

and the various ceremonies ceremonial

ve devam eden çeşitli tören törenleri hakkında bir tür duvardan duvara haber aldık

taking places as have been going on.

.

And you you can't get away from it on the news at the moment in the UK.

Ve şu anda Birleşik Krallık'ta haberlerde bundan kaçamazsınız.

So it's a constant reminder

Yani sürekli bir

of death and as somebody passing.

ölüm hatırlatıcısı ve geçen biri olarak.

So I don't think we'll forget this away.

Bu yüzden bunu unutacağımızı sanmıyorum.

I'm never going to forget this.

Bunu asla unutmayacağım.

The one thing I you know me can I just say you know me,

Beni tanıdığın tek şey, beni tanıdığını söyleyebilir misin,

I always managed to turn something into

her zaman bir şeyi

maybe a joke or a light hearted thing,

belki bir şakaya ya da hafif yürekli bir şeye dönüştürmeyi başardım,

but I had a little thought during the week that passed through my brain.

ama hafta boyunca beynimden geçen küçük bir düşüncem vardı .

And it was your mother was determined? Yes.

Ve kararlı olan annen miydi? Evet.

Determined to outlive the queen. Oh,

Kraliçeden daha uzun yaşamaya kararlı. Ah,

that's that's how I see it.

ben böyle görüyorum.

And so I saw what I'm saying.

Ve böylece ne dediğimi gördüm.

But it did bring a little smile to my face.

Ama yüzümde küçük bir gülümseme oluşturdu.

And I think even your mum would have appreciated that.

Ve bence annen bile bunu takdir ederdi.

You actually do know.

Aslında biliyorsun.

You know, I know you're not well,

Biliyor musun, iyi olmadığını biliyorum,

so that's what I think.

yani ben de öyle düşünüyorum.

Yes. Time heals all wounds.

Evet. Zaman herşeyin ilacıdır.

It's a natural process.

Bu doğal bir süreç.

Grieving is a

Yas tutmak,

they say there are about five or seven stages.

yaklaşık beş veya yedi aşama olduğunu söyledikleri bir şeydir.

You go through it and you come out the other side.

İçinden geçiyorsunuz ve diğer taraftan çıkıyorsunuz.

Of course, you never forget that loved one that's died, but at least you can get move on

Elbette, ölen sevdiğiniz kişiyi asla unutmazsınız, ancak en azından hayatınıza devam edebilir

with your life and start to function again.

ve yeniden işlev görmeye başlayabilirsiniz.

And I feel as I'm starting to go through that phase of it, but I think this

Ve bunun o aşamasından geçmeye başladığımı hissediyorum, ama bence

this is a test of of those phases.

bu, o aşamaların bir testi.

I think standing here now live.

Bence şimdi burada ayakta yaşıyor.

Steve I think it's very brave of you, actually.

Steve, aslında çok cesurca davrandığını düşünüyorum.

Yes. Catarina That's exactly right.

Evet. Catarina Bu kesinlikle doğru.

When the parents died in the first few days, you start to look where they were

Ebeveynler ilk birkaç gün içinde öldüğünde, nerede olduklarına

and where they used to sit and something that was I used to call my mother every day.

ve nerede oturduklarına ve her gün annem dediğim bir şeye bakmaya başlarsınız.

She had an iPad.

Onun bir iPad'i vardı. Kullanabileceği

She was the one bit of technical equipment she could use.

tek teknik ekipman oydu.

And I used to call her every day on the iPad.

Ben de onu her gün iPad'den arardım.

And that started during the pandemic because Mum was on her own, which was an awful time for her.

Ve bu salgın sırasında başladı çünkü annem tek başınaydı, bu onun için çok kötü bir zamandı.

But at least we were able to see each other every day through the iPad.

Ama en azından iPad aracılığıyla her gün birbirimizi görebildik .

I keep saying to you, Mr.

Size sürekli söylüyorum Bay

Duncan, I used to always call her about 8:00 at night.

Duncan, onu hep gece 8:00 gibi arardım.

We'd eaten and then I go upstairs and call on the iPad.

Yemek yemiştik ve sonra yukarı çıkıp iPad'den aradım.

And it's been a bit difficult, you know.

Ve bu biraz zor oldu, biliyorsun.

And in fact, several times I've said to you, I'm, you know, just going to, in my mind, eat,

Ve aslında, sana birkaç kez söyledim, " aklımda sadece yemek yiyeceğim

and then I go upstairs and then I'm getting halfway up the stairs and realising I can't do that anymore.

ve sonra yukarı çıkıyorum ve sonra merdivenlerin yarısına geliyorum ve yapabileceğimi fark ediyorum" Bunu artık yapma.

So as you say, sensory, you know, these are the things which she suddenly realised you can't do anymore.

Yani dediğin gibi, duyusal, bilirsin, bunlar birdenbire senin artık yapamayacağını anladığı şeyler.

It is very final

Bu çok final

and there's always things you wish you'd said,

ve her zaman keşke keşke deseydim dediğin şeyler oluyor,

maybe some things you wish you hadn't said yes, but you can't do anything about that.

belki keşke evet demeseydim dediğin şeyler var ama bu konuda hiçbir şey yapamazsın.

So I think the message is treasure your loved ones, because one day they won't be there.

Bence mesaj, sevdiklerinize değer verin, çünkü bir gün orada olmayacaklar.

That's it.

Bu kadar.

I think that's definitely something that you can take away.

Bence bu kesinlikle alıp götürebileceğiniz bir şey.

There's a beautiful poem.

Güzel bir şiir var.

I don't remember all of the lines from the poem, but there is a beautiful poem

Şiirin tüm mısralarını hatırlamıyorum ama yanınızdaki kişinin takdir edildiğinden emin olma hissini dile getiren güzel bir şiir vardır

that expresses that feeling of making sure the person who is with you is appreciated.

.

It's called Give Them the Flowers Now.

Adı Onlara Çiçekleri Şimdi Verin.

So instead of taking the flowers to a funeral

Bu yüzden çiçekleri bir cenazeye

or as a memorial, you should give the flowers to that person so they can see them,

ya da anma için götürmek yerine o kişiye vermelisiniz ki görsünler,

so they can look at the beautiful colours and so they can smell.

güzel renklere baksınlar ve koklasınlar. Yaşarken

They can enjoy the aroma and feel the nature near them when they are alive.

aromanın tadını çıkarabilir ve doğayı yanlarında hissedebilirler.

So give them the flowers now when they are with you.

O yüzden şimdi yanınızdayken onlara çiçek verin.

Mr. Duncan, I've had some lovely sympathy cards.

Bay Duncan, çok güzel sempati kartları aldım.

Yes, friend.

Evet arkadaş.

Well, this is something I'm not sure if this happens everywhere,

Bu, her yerde olup olmadığından emin olmadığım bir şey,

but we often send cards

ancak

to other people when something happens, something tragic,

bir şey olduğunda, trajik bir şey olduğunda sık sık diğer insanlara kartlar göndeririz

and we often send maybe a sympathy card.

ve sık sık belki bir sempati kartı göndeririz.

A condolence card.

Bir başsağlığı kartı.

Condolence. It's an interesting word, isn't it? Yes.

Taziye. İlginç bir kelime değil mi? Evet.

You are offering your your support.

Desteğinizi sunuyorsunuz.

You are also offering your your feelings of sorrow to that person,

Siz de o kişiye üzüntülerinizi,

your condolences, your sympathy.

taziyelerinizi, başsağlığı dileklerinizi sunuyorsunuz.

So condolence is is a type of sympathy.

Yani taziye bir tür sempatidir.

You are offering support.

Destek sunuyorsunuz.

You are offering sympathy to that person.

O kişiye sempati duyuyorsun.

It's all part of the process.

Hepsi sürecin bir parçası. Bu

It is. And it's just a human thing to do.

. Ve bu sadece insani bir şey.

It's a very human thing to do when somebody's suffering through grief.

Birisi keder yüzünden acı çekerken yapılacak çok insani bir şey.

It's it's a very human thing to do, to offer support in that way

Bu şekilde destek sunmak

and to say words that

ve

would encourage the person to come out the other side and get on with their lives.

kişiyi diğer taraftan çıkıp hayatına devam etmeye teşvik edecek sözler söylemek, yapılacak çok insani bir şey.

But the first few days of the difficult, difficult thing, I think I think the thing I'm always

Ama zor, zor olan ilk birkaç gün , sanırım

going to remember of this time is the fact that two things were happening at the same time.

bu kez hep hatırlayacağım şey, iki şeyin aynı anda oluyor olması.

Yes, I suppose one of them isn't really affecting us directly,

Evet, sanırım bunlardan biri bizi doğrudan etkilemiyor,

but it is hard to escape.

ama bundan kaçmak zor.

We even have a TV channel at the moment

Hatta şu anda kraliçeyi Westminster Hall'da yatarken gösteren bir TV kanalımız bile var

that is just showing the the the queen lying in state

at Westminster Hall and all of the general public,

ve tüm halk, kendi maaşlarını ödemek için

the people who are waiting for many, many hours to to actually go by

saatlerce bekleyen insanlar.

to actually pay their own personal respects to the Queen lying in state.

Eyalette yatan Kraliçe'ye kişisel saygılar.

Which reminds me at the time I did that for the Queen Mother.

Bu da bana bunu Ana Kraliçe için yaptığım zamanı hatırlattı.

You did?

So when the Queen Mother passed away, I actually went all the way to London

Yaptın?

Bu yüzden Kraliçe Anne vefat ettiğinde,

just for one day so I could go through Westminster

aslında bir günlüğüne ta Londra'ya gittim, böylece

Hall the same place and just

aynı yerden Westminster Hall'dan geçebilir ve

pay my respects to the Queen Mother

Kraliçe Anne'ye saygılarımı sunabilirdim

because I felt not not because I'm

çünkü kralcı olmadığımı hissettim.

a royalist, because I wouldn't describe myself as that.

, çünkü kendimi böyle tarif etmem.

I'm certainly not a monarchist.

Ben kesinlikle bir monarşist değilim.

However, I do appreciate the impact that these historical moments have.

Ancak, bu tarihi anların yarattığı etkiyi takdir ediyorum.

So I just wanted literally wanted to be there

Bu yüzden kelimenin tam anlamıyla orada olmak

and experience that thing, that moment of time.

ve o şeyi, o anı deneyimlemek istedim.

It's very strange.

Çok garip.

So some people have been queuing for 13 hours.

Yani bazı insanlar 13 saattir kuyruğa giriyor.

Yeah, well, 22 hours was the longest 22.

Evet, pekala, 22 saat en uzun 22 saatti.

Now I think it's gone down now to about in fact,

Şimdi sanırım şu an yaklaşık olarak aşağı indi,

I think the news this morning

sanırım bu sabahki haberlerde

said that they've closed the queue

so so people can now not join the queue.

insanların artık kuyruğa katılamamaları için kuyruğu kapattıklarını söyledi.

So I don't know how true that is, but you know what the media is

Yani bunun ne kadar doğru olduğunu bilmiyorum ama medyanın nasıl olduğunu bilirsiniz,

like sometimes they say one thing and then they say another thing.

bazen bir şey söylerler ve sonra başka bir şey söylerler.

So as I understand it, the queue,

Anladığım kadarıyla sıra,

you cannot join the queue anymore because it will be ending in just a few hours.

artık kuyruğa katılamazsınız çünkü sadece birkaç saat içinde sona erecek.

It's several miles long, I think, but certainly.

Sanırım birkaç mil uzunluğunda, ama kesinlikle.

Well, that's incredible.

Bu inanılmaz.

I mean, last night they were saying 13 hours.

Yani dün gece 13 saat diyorlardı.

Now, of course, they're saying 22.

Şimdi, tabii ki 22 diyorlar.

And of course, I think the fact that the whole thing is being televised

Ve tabii ki, bence her şeyin televizyonda yayınlanıyor olması

is probably encouraging more people to go. Yes.

muhtemelen daha fazla insanı gitmeye teşvik ediyor. Evet.

And it's something that we British love to do.

Ve bu, biz İngilizlerin yapmayı sevdiğimiz bir şey.

We love to queue in an orderly fashion.

Düzenli bir şekilde sıraya girmeyi seviyoruz.

I think that's so fitting.

Bence bu çok uygun.

It's just so suitable

O kadar uygun

that the way the British people have decided to do

ki, İngiliz halkının bunu yapmaya karar verdiği yol,

this is to stand in a five mile queue.

beş millik bir sırada durmak.

Nothing is more British

Hiçbir şey

than standing in a very long, slow moving queue.

çok uzun, yavaş hareket eden bir kuyrukta durmaktan daha İngiliz değildir.

We love it.

Onu seviyoruz.

Oh, yes.

Buses, if you're queuing for groceries, you will always see an orderly queue.

Oh evet.

Otobüsler, eğer market alışverişi için sıraya giriyorsanız, her zaman düzenli bir sıra görürsünüz.

And when we go abroad to other countries that don't really do any queuing, I've done that before.

Ve gerçekten kuyruk yapmayan diğer ülkelere yurt dışına gittiğimizde , bunu daha önce yaptım.

When you're waiting for a bus and then suddenly everybody just dies of a bus,

Otobüs beklerken birdenbire herkes otobüsten ölünce,

there's no orderly queues. Very.

düzenli kuyruklar olmuyor. Çok.

If that happened in the UK and somebody jump the queue, there'd be, there'd be a fight yes. Yes.

Birleşik Krallık'ta bu olsaydı ve birileri sıraya atlasaydı, bir kavga olurdu, evet. Evet.

Never, never.

Asla asla. Birleşik

If you are coming to the UK and you see a line of people queuing up,

Krallık'a geliyorsanız ve sırada bekleyen insanlar görürseniz,

never push in because you might not survive.

asla zorlamayın çünkü hayatta kalamayabilirsiniz.

They will be coming and they will be.

Gelecekler ve gelecekler.

They will be violent.

Şiddetli olacaklar.

Assume you made a funny remark about queues.

Kuyruklar hakkında komik bir açıklama yaptığınızı varsayalım.

Didn't you, Mr. Duncan?

Değil mi, Bay Duncan?

Think I did. People?

Sanırım yaptım. İnsanlar?

Yes. People going in long queues.

Evet. İnsanlar uzun kuyruklarda gidiyor.

Well, what I had this very, very strange sort of image of people getting into the wrong queue

İnsanların yanlış kuyruğa girdiği

and they thought they were queuing up for the new iPhone.

ve yeni iPhone için sıraya girdiklerini düşündükleri çok, çok garip bir imaja sahiptim.

And in fact, by mistake they had joined the queue to go and see the Queen.

Hatta yanlışlıkla Kraliçe'yi görmek için kuyruğa girmişlerdi.

So, so I just had this strange thought in my head.

Yani, bu yüzden kafamda bu garip düşünce vardı.

I don't know if it's in bad taste, but it did make me smile and it made Mr.

Tadı kötü mü bilmiyorum ama beni gülümsetti ve Bay

Steve laugh as well.

Steve'i de güldürdü.

And let's face it, we need a little bit of a laugh.

Ve kabul edelim, biraz gülmeye ihtiyacımız var.

We do at the moment.

Şu anda yapıyoruz.

Imagine.

Yes, because of course people do queue for the new AI,

Hayal etmek.

Evet, çünkü elbette insanlar yeni AI,

new iPhones and iPads.

yeni iPhone'lar ve iPad'ler için sıraya giriyor.

Yes. Yes.

Evet. Evet. Gidip kraliçeyi görmek için

Imagine imagine being in a in a 13 hour queue

13 saatlik bir kuyrukta olduğunuzu hayal edin

for the for the to go and see the queen.

.

And in fact, you were in the queue for the iPad and stuff.

Ve aslında, iPad falan için sıradaydınız.

This is the visor.

Bu vizör.

So there's a new iPhone coming out which apparently is completely the same as the iPhone.

Görünüşe göre iPhone ile tamamen aynı olan yeni bir iPhone çıkıyor.

Well, that's that's their that's their business model.

Bu onların iş modeli bu.

They make little slight tweaks to the product.

Üründe ufak tefek değişiklikler yapıyorlar.

But there's something in there that somebody wants and somebody wants to say

Ama içinde birinin istediği bir şey var ve birileri

that they have the latest version.

en son sürüme sahip olduklarını söylemek istiyor.

Yeah, it's just about showing off to your friends. Yes.

Evet, sadece arkadaşlarına gösteriş yapmakla ilgili. Evet.

I think the thing that they're hyping at the moment, Apple, is that you can link up to satellites now.

Sanırım şu anda abarttıkları şey, Apple, artık uydulara bağlanabiliyorsun.

Yeah, can't you.

Evet, yapamaz mısın?

That's what they're saying.

Söyledikleri bu.

It's it's compatible with satellites.

Uydularla uyumludur.

Well, apparently it's the way you go.

Görünüşe göre gittiğin yol bu.

You always make a phone call.

Her zaman bir telefon görüşmesi yaparsın.

I've done some research on Steve.

Steve hakkında biraz araştırma yaptım.

It's actually the emergency

service on

the phone that's linked apparently to a satellite service.

Görünüşe göre bir uydu servisine bağlı olan telefondaki acil servis.

So now you can you can literally get lost or stranded anywhere on the planet, they say.

Yani artık kelimenin tam anlamıyla kaybolabilir veya gezegenin herhangi bir yerinde mahsur kalabilirsiniz, diyorlar.

And you can be found.

Ve bulunabilirsin.

You can be found by it.

Ona göre bulunabilirsin.

You can't you can't watch a YouTube video, I think, in the middle of the Amazon rainforest.

Bence Amazon yağmur ormanlarının ortasında bir YouTube videosu izleyemezsiniz.

No, no.

Hayır hayır.

Or just for emergency purposes, as I understand, it's the emergency connexion.

Ya da sadece acil durum için, anladığım kadarıyla acil durum bağlantısı.

However, the problem is it doesn't work

Ancak sorun şu ki çalışmıyor

because because as you said the other day, to me,

çünkü geçen gün söylediğiniz gibi bana göre

the satellite is too far away and the signal from the phone is too weak.

uydu çok uzakta ve telefondan gelen sinyal çok zayıf.

So even though it seems like a very good idea, I think at the moment it's not working.

Bu yüzden çok iyi bir fikir gibi görünse de şu anda işe yaramadığını düşünüyorum.

However, as as technology changes, I think it will work,

Bununla birlikte, teknoloji değiştikçe,

especially when Elon Musk puts some more of those little satellites into space.

özellikle Elon Musk uzaya o küçük uydulardan biraz daha yerleştirdiğinde işe yarayacağını düşünüyorum.

Well, if you're going to go into remote areas, there are other devices you can buy

Pekala, uzak bölgelere gidecekseniz, kurtarılmak istiyorsanız satın alabileceğiniz başka cihazlar var

to if you want to be rescued.

.

Flares. Flares, yes.

İşaret fişekleri. Flaşlar, evet.

Not the trousers.

Pantolon değil.

Not the trousers, but the the rocket with the phone.

Pantolon değil, telefonlu roket.

You can buy GPS sort of trackers.

GPS tür izci satın alabilirsiniz.

I don't know.

Bilmiyorum.

But I'm sure if you were going off into the middle of nowhere,

Ama eminim ki hiçliğin ortasına gidiyor olsaydın,

you wouldn't rely on the latest iPhone to help you out.

sana yardım etmesi için en son iPhone'a güvenmezdin.

You would take some professional equipment.

Bazı profesyonel ekipman alırdın.

No, you wouldn't. You? Yeah.

Hayır, yapmazsın. Sen? Evet.

If you sort of were rock climbing and broke your ankle or you get off

Bir tür kaya tırmanışı yapıyorsanız ve bileğinizi kırarsanız veya

Mount Everest or something. Yes.

Everest Dağı'ndan inerseniz falan. Evet.

Yeah.

You wouldn't you wouldn't be relying on an iPhone to to help you out.

Evet. Size yardım etmesi için

bir iPhone'a güvenmezdiniz .

I just share some of my cards.

Kartlarımdan bazılarını paylaşıyorum.

Is that appropriate time? Mr..

Uygun zaman mı? Bey..

I think so, because as I mentioned earlier, we have we have a tradition.

Sanırım öyle çünkü daha önce de belirttiğim gibi bizim bir geleneğimiz var.

Maybe it doesn't happen all the time around the world.

Belki de dünyanın her yerinde her zaman olmuyor.

But here, if a person has a tragedy in their life,

Ancak burada, bir kişinin hayatında bir trajedi varsa,

quite often they will receive condolence cards or sympathy cards.

genellikle taziye kartları veya sempati kartları alırlar.

So we love sharing everything with you,

Bu yüzden sizinle her şeyi,

the good things and the not so happy things.

iyi şeyleri ve pek de mutlu olmayan şeyleri paylaşmayı seviyoruz.

So I thought it would be interesting just to show them because it may be where you are.

Bu yüzden onlara göstermenin ilginç olacağını düşündüm çünkü orası sizin bulunduğunuz yer olabilir.

Perhaps you don't do that.

Belki de bunu yapmıyorsun.

Well, they might be different. Yes.

Farklı olabilirler. Evet.

So you might not send cards.

Yani kart gönderemeyebilirsiniz.

Maybe you think it's it's a little distasteful or in bad taste.

Belki biraz tatsız ya da kötü bir tat olduğunu düşünüyorsun.

But here we do.

Ama burada yapıyoruz.

We like to let the other person know that we are thinking of them.

Diğer kişinin onu düşündüğümüzü bilmesini isteriz .

So quite often we will send sympathy cards or condolence cards.

Bu yüzden sık sık sempati kartları veya taziye kartları göndereceğiz.

Yes. The reason that we're both in black today is is for two reasons, actually.

Evet. Bugün ikimizin de siyahlar içinde olmamızın aslında iki nedeni var.

It is for the queen, because everyone's wearing black,

Kraliçe için, çünkü herkes siyah giyiyor,

because we're in this period of national mourning.

çünkü bu ulusal yastayız.

So it all comes to an end.

Böylece her şey sona erer.

Tomorrow is tomorrow with the funeral, but also obviously because of my own personal loss.

Yarın cenazeyle yarın ama aynı zamanda belli ki kendi kişisel kaybım yüzünden.

But here we go.

Ama işte başlıyoruz.

Here's do you want to you hold them up, Mr. Duncan?

Onları tutmak ister misiniz, Bay Duncan?

Because I'm not very good at

Çünkü bu konuda pek iyi değilim

it. Cherie Oh, it looks very good against your black T-shirt, Mr.

. Cherie Oh, siyah tişörtünüze çok yakışmış Bay

Duncan.

There's one thing about black.

Duncan.

Siyahla ilgili bir şey var.

Black is always very good as a background.

Siyah fon olarak her zaman çok iyidir.

I never go just fairly simple with sympathy and a heart.

Asla sempati ve bir kalp ile oldukça basit davranmam.

And that is from a work colleague of mine,

Bu da bir iş arkadaşımdan,

a friend of mine who is not just a workaholic, but a very dear friend, Caroline.

sadece bir işkolik değil aynı zamanda çok yakın bir arkadaşım olan Caroline'dan.

And she sent me that lovely card. It's not lovely.

Ve bana o güzel kartı gönderdi. Bu hoş değil.

I met it with some of my friends on on Thursday, which was lovely.

Perşembe günü bazı arkadaşlarımla buluştum, bu çok güzeldi.

So I'm just wondering, what about you? Where you are?

Yani sadece merak ediyorum, peki ya sen? Neredesin?

Do you do this?

Bunu yapıyor musun?

Do you send sympathy cards to each other?

Birbirinize sempati kartları gönderir misiniz?

I know many people send birthday cards,

Pek çok insanın doğum günü kartları gönderdiğini biliyorum ki

which is probably the complete opposite when you think about it.

bu, düşündüğünüzde muhtemelen tam tersidir . Tam zıt uç

The complete opposite end.

. Bir

There's another one.

tane daha var.

Some of these might appear strange on the screen because

Bunlardan bazıları ekranda garip görünebilir çünkü

there might be

some green in them, but that's that's another nice spot.

içlerinde biraz yeşil olabilir, ama bu da başka bir güzel nokta.

And there are some beautiful flowers there and often that are words inside

Ve orada bazı güzel çiçekler var ve çoğu zaman bunlar, kaybınız

that will help you to

think about

hakkında düşünmenize

your loss and help you to overcome it.

ve bunun üstesinden gelmenize yardımcı olacak kelimelerdir.

May the caring thoughts of others

Başkalarının şefkatli düşünceleri

comfort you at this sad time is what it says in here.

bu üzücü zamanda sizi rahatlatsın burada ne yazıyorsa odur.

And this is from actually my mother. Sister. Yes.

Ve bu aslında annemden. Kız kardeş. Evet.

Who who is still alive?

Hala hayatta olan kim?

She's 90.

90 yaşında.

And in fact, my mother still has

Ve aslında annemin

a sister and two brothers that is still alive.

hala hayatta olan bir kız kardeşi ve iki erkek kardeşi var.

She still has a brother who's 96, another brother

Hâlâ 96 yaşında bir erkek kardeşi, 94 yaşında başka bir erkek kardeşi

who's 94, and his sister who's 90.

ve 90 yaşında bir kız kardeşi var.

So so there is a lot of what we call longevity.

Yani uzun ömür dediğimiz pek çok şey var.

Yes, longevity is is the the instance of a person

Evet, uzun ömür,

living or something lasting for a long period of time.

uzun süre yaşayan bir kişinin veya bir şeyin örneğidir.

So may the caring thoughts of others

Öyleyse, başkalarının şefkatli düşünceleri

comfort you at this time? So

bu zamanda sizi rahatlatabilir mi? Yani

the fact that people are thinking about

insanların

you gives you comfort

sizi düşünmesi size rahatlık veriyor

and you know that that's the message in that I was going to

ve biliyorsunuz ki benim gideceğim mesaj bu,

I was going to also mention that in Italy, they don't do it right.

İtalya'da bunu doğru yapmadıklarını da söyleyecektim.

It's just been told in Italy they don't send condolence cards or sympathy.

Az önce İtalya'da taziye kartı veya sempati göndermedikleri söylendi.

I think flowers are often given

Bence çiçekler

normally at the point of the funeral or some sort of memorial.

genellikle cenaze töreninde veya bir tür anma töreninde verilir.

Quite often flowers are laid.

Oldukça sık çiçekler serilir.

But as I said earlier, I think it's nicer.

Ama daha önce de söylediğim gibi, bence daha güzel.

I think it's much nicer to give that person the flowers

Bence o kişiye çiçekleri

when they can still see them and smell them and feel the.

hala görebildikleri , koklayabildikleri ve hissedebildikleri zaman vermek çok daha güzel.

Claudia's saying they don't do it in

Claudia,

Claudia courses in in, say, Argentina.

örneğin Arjantin'deki Claudia kurslarında bunu yapmadıklarını söylüyor.

But it's not.

It's sad.

Ama değil.

Bu üzücü.

Is it Argentina? Yes, that's right.

Arjantin mi? Evet bu doğru.

Yes, I'm getting it.

Evet, alıyorum.

Yes. So they don't do that in Argentina.

Evet. Yani bunu Arjantin'de yapmıyorlar.

So maybe that's.

Yani belki de budur.

Yeah, so that's interesting.

Evet, bu ilginç.

So not Italy, not Argentina, Germany do, Czech Republic do.

Yani İtalya değil, Arjantin değil, Almanya yapmıyor, Çek Cumhuriyeti yapmıyor.

It's just different customs isn't it.

Sadece farklı gelenekler, değil mi?

We've always sent them here isn't. Here's the nice one.

Onları hep buraya gönderdik değil. İşte güzel olanı.

How beautiful.

Ne kadar güzel.

That that says that the writing is very small

Bu, annenizin kaybına sempati ile yazının çok küçük olduğunu söylüyor

with sympathy on the loss of your mum.

.

It's not lovely.

Bu hoş değil.

We like to send cards. Lots of lots of flowers.

Kart göndermeyi seviyoruz. Bir sürü çiçek.

Usually flowers, sometimes lilies.

Genellikle çiçekler, bazen zambaklar.

Although my mother hated lilies.

Annem zambaklardan nefret etse de.

We've got to be careful when we began to put a spray of flowers on Mum's coffin.

Annemin tabutuna çiçek serpmeye başladığımızda dikkatli olmalıyız.

And we've got to be careful when we tell the florist.

Ve çiçekçiye söylerken dikkatli olmalıyız.

So the florist is the shop that sends the flowers, and the message is,

Yani çiçekçi, çiçekleri gönderen dükkandır ve mesaj şudur:

do not put lilies

known by this coffin because no lilies.

Bu tabuta bilinen lilyumları koymayın çünkü lilyum yoktur.

In fact, my mother used to say, if you

Aslında annem derdi ki, eğer sen

you obviously you buy flowers for people at birthdays,

açıkça insanlara doğum günlerinde,

for mothers and Mother's Day

anneler ve Anneler Günü'nde çiçek alırsan

and I was just given of the flowers,

ve bana sadece çiçeklerden verildi,

but she said, I don't want lilies.

ama ben zambak istemiyorum dedi.

Don't come get me, ladies.

Gelip beni almayın bayanlar.

It reminds me of funerals. Yes.

Bana cenazeleri hatırlatıyor. Evet.

Because quite often lilies are either thrown or they are displayed.

Çünkü çoğu zaman zambaklar ya fırlatılır ya da sergilenir.

And they've got a very strong scent.

Ve çok güçlü bir kokuları var.

So unlike a lot of flowers, you can't always smell them.

Pek çok çiçeğin aksine, onları her zaman koklayamazsınız.

Lilies have got a very, very powerful perfume.

Zambaklar çok ama çok güçlü bir parfüme sahiptir.

My mother always hated them, a very strong reminder of funerals.

Annem onlardan her zaman nefret ederdi, bu cenazelerin çok güçlü bir hatırlatıcısıdır.

So there is no way we are going to put lilies on top of my mother's coffin. Yes.

Yani annemin tabutunun üstüne zambak koymamıza imkan yok . Evet. Başka bir arkadaşımdan

Caring thoughts are with you at this sad time

bu üzücü zamanda şefkatli düşünceler sizinle

from another friend of mine. Yes.

. Evet.

But as I said earlier, there is there is a

Ama daha önce de söylediğim gibi,

there is an element of longevity in your family on your mother's side?

ailenizde anne tarafınızda uzun ömürlülük diye bir unsur var mı ?

Certainly on my mother's side, yes.

Kesinlikle anne tarafından, evet.

They're all living to a ripe old age. Yes.

Hepsi olgun bir yaşa kadar yaşıyor. Evet.

Well, my mother would have done if she hadn't

Annem 91 yaşında olduğu için üzülmeseydi yapardı.

been sadly struck with she had 91.

By the way, there is one drink, 91.

Bu arada, bir içki var, 91.

Mr. Steve's mother was my cousin, not as old as the queen.

Bay Steve'in annesi benim kuzenimdi, kraliçe kadar yaşlı değil. Bir

There's another one that's that.

tane daha var o da

There's a lot going on.

Çok şey oluyor.

It's a lot going on in that card.

O kartta çok şey oluyor.

And it says with deepest sympathy, that's a very common

Ve derin bir sempatiyle,

way of expressing or putting that on a condolence card.

bunu ifade etmenin veya taziye kartına koymanın çok yaygın bir yolu olduğunu söylüyor.

Please know that at this time, when sadness touches you,

Lütfen bilin ki, bu zamanda, üzüntü size dokunduğunda,

these words of comfort come with warm sentiments.

bu teselli sözleri sıcak duygularla gelir.

So true. That's it's actually a rhyme, isn't it?

Çok doğru. Bu aslında bir kafiye, değil mi?

Please know that at this time, when sadness touches you,

Lütfen bilin ki, bu zamanda, üzüntü size dokunduğunda,

these words of comfort come with warm sentiments.

bu teselli sözleri sıcak duygularla gelir.

So true love.

Yani gerçek aşk.

And the words are There's a lot going on with this card.

Ve kelimeler, Bu kartla ilgili çok şey oluyor.

This is a very busy card.

Bu çok meşgul bir karttır.

It's again, it's from a friend of mine.

Yine bir arkadaşımdan.

And through your I'm very your heart is aching

Ve ben çok senin kalbin ağrıyor

and you know not what to do to escape the deepest sorrow

ve seni gölgeliyormuş gibi görünen en derin kederden kaçmak için ne yapacağını bilemiyorsun,

that seems to shadow you may these heartfelt words,

bu içten sözler,

heartfelt words of sympathy

yürekten sempati sözleri, iyileşme zamanı başlayana kadar

help somehow to ease your pain

bir şekilde acını hafifletmeye yardımcı olabilir

until the healing time begins

and let the sun through once again.

ve izin ver bir kez daha güneş

So with the sadness comes happy memories

Yani hüzünle birlikte mutlu anılar gelir

and hopefully during the dark time there will be

ve umarım karanlık zamanlarda

the return of sunshine. Yes.

güneş ışığı geri döner. Evet.

The happy thoughts, the happy memories.

Mutlu düşünceler, mutlu anılar.

Well, that's really what I said earlier as well.

Aslında daha önce de söylediğim buydu. Yakın zamanda

It's very hard to think of someone who's passed, who's recently

ölmüş birini

passed without thinking of all the nice memories.

tüm güzel anıları düşünmeden düşünmek çok zor.

And I suppose the best way of showing that, Steve, is photographs.

Sanırım bunu göstermenin en iyi yolu Steve, fotoğraflar.

We have so many photographs of Steve when Steve's mum,

Steve'in annesi, bizimle birlikte olduğu ve beni ziyarete geldiği bunca yıl boyunca Steve'in o kadar çok fotoğrafı var ki elimizde

when she was with us all the years she's been coming to visit me.

.

We need to find a younger photograph of my mother.

Annemin daha genç bir fotoğrafını bulmalıyız.

Okay. To put on the

Tamam aşkım. Şimdi herkesin önünde

of service to some interesting to you now in front of everybody.

sizin için ilginç olan bazı hizmetlere hizmet vermek .

Okay, that's good.

Tamam bu iyi.

We need that very quickly.

Buna çok çabuk ihtiyacımız var.

So we have to end quickly. So, Mr. Jones, that you can do that.

Bu yüzden çabuk bitirmemiz gerekiyor. Yani, Bay Jones, bunu yapabilirsiniz.

Here's another one with sympathy and flowers again, by the way.

Bu arada bir tane daha sempati ve çiçeklerle karşınızda.

They do in the Netherlands system.

Hollanda sisteminde yapıyorlar. Bahse girerim

They do send condolence cards as well and flowers, I bet.

taziye kartları ve çiçekler de gönderirler . Bahse

I bet they send flowers because they're surrounded by flowers.

girerim çiçeklerle çevrili oldukları için çiçek gönderiyorlardır. Bir

Lots of flowers, yes.

sürü çiçek, evet.

But we import a lot of flowers from the Netherlands.

Ama biz Hollanda'dan çok çiçek ithal ediyoruz.

And in fact, think the royal families of the Netherlands

Ve aslında, Hollanda

and the UK are very closely connected.

ve Birleşik Krallık kraliyet ailelerinin çok yakından bağlantılı olduğunu düşünün.

I mentioned to that, yes, I mentioned that earlier about other countries that have monarchs.

Bundan bahsetmiştim, evet, daha önce hükümdarları olan diğer ülkelerden bahsetmiştim. Bu

So we often think of this country as having a monarch.

yüzden sık sık bu ülkenin bir hükümdarı olduğunu düşünürüz.

But it's amazing how many other countries, European countries,

Ama diğer birçok ülkenin, Avrupa ülkesinin

many still have a king and queen.

hâlâ bir kralı ve kraliçesi olması şaşırtıcı.

A queen, if it's a lady or king like here.

Bir kraliçe, eğer bir hanımefendiyse ya da buradaki gibi bir kralsa.

Now we have King Charles,

Şimdi

the third, just in case we've forgotten.

unuttuysak diye üçüncü Kral Charles'a sahibiz.

Everyone keeps saying that

Herkes bunu tekrar tekrar söyleyip duruyor

again and again.

.

Just so we remember thinking of you

at this difficult time, it says inside.

Bu zor zamanda seni düşündüğümüzü hatırlayalım diye yazıyor içinden.

So yeah, people are thinking and we know you are too.

Yani evet, insanlar düşünüyor ve sizin de düşündüğünüzü biliyoruz.

So thank you very much.

Thank you. Is that.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

Teşekkür ederim. Bu mu.

Is that what I got?

Elimde olan bu mu?

That's it. But you didn't get them.

Bu kadar. Ama onları almadın.

You have to be joking.

Şaka yapıyor olmalısın.

How many joking?

Kaç tane şaka?

Oh, yes.

Right.

Oh evet.

Sağ.

Okay. Uh,

Tamam aşkım.

visit tombs? Yes.

Mezar ziyareti mi? Evet.

Sebastian talks about a special day in Mexico

Sebastian, kutlama yaptıkları Meksika'daki özel bir günden bahsediyor

where they celebrate.

.

People have died,

İnsanlar öldü

and we put a friend that must be like offerings,

ve bir arkadaşına adak gibi olması gerekenleri koyduk,

flowers, food, pictures, and we visit the tombs.

çiçekler, yemekler, resimler ve mezarları ziyaret ediyoruz.

Yeah, that's very nice.

Evet, bu çok hoş.

I like that one particular day, I think it's called Ancestors Day.

Belirli bir günü seviyorum, sanırım ona Atalar Günü deniyor.

I might be wrong, but they have similar traditions

Yanılıyor olabilirim ama

in Asia as well, in Japan and also in China.

Asya'da da, Japonya'da da, Çin'de de benzer gelenekleri var.

Tomb sweeping and they call it in China.

Mezar süpürme ve buna Çin'de derler.

So they go in, they tend to the to the grave or the tomb of one of their relatives.

İçeri giriyorlar, bir yakınlarının mezarına ya da türbesine bakıyorlar.

Normally their parents.

Normalde ebeveynleri.

And they will clean they will tend they will do a lot of things to interesting to show respects.

Ve temizleyecekler, eğilim gösterecekler, saygı göstermek için ilginç olacak pek çok şey yapacaklar.

Thanks for that, Sebastian.

Bunun için teşekkürler Sebastian.

It's nice to know, you know, cultures in other countries say you've got a specific day.

Diğer ülkelerdeki kültürlerin belirli bir gününüz olduğunu söylediğini bilmek güzel.

And that actually brings to mind

Ve bu aslında

talking of tombs, that would be Tino

mezarlardan bahsetmeyi akla getiriyor, bu Tino

MVS, wouldn't it, tomb. Yes.

MVS olurdu, değil mi, mezar. Evet.

The B is silent spelling on that rather than the way that you've done it there.

B, orada yaptığınız şekilde değil, bunun üzerinde sessiz hecelemedir .

But you know, we are an English teaching channel. Hmm.

Ama biliyorsunuz biz bir İngilizce öğretim kanalıyız. Hmm.

Yes, it would be t

Evet, bu size M olur, bu

to you be the becomes it for the M

so yes,

yüzden evet,

in this country, certainly in our country, probably in other countries,

bu ülkede, kesinlikle bizim ülkemizde, muhtemelen diğer ülkelerde,

there are different customs for dealing with the deceased deceased's body.

merhumun cesediyle ilgilenmek için farklı gelenekler vardır.

Okay, this is I have to be honest,

Tamam, dürüst olmam gerekirse, bu

I just told you that I was not expecting this, by the way.

arada sana bunu beklemediğimi söyledim.

Well, I didn't think we were going to go this far.

Şey, bu kadar ileri gideceğimizi düşünmemiştim.

No, I was I wasn't going what I was to say, Mr.

Hayır, ne söyleyeceğimi söylemiyordum, Bay

Duncan, I think I've

Duncan, sanırım, sanırım, sanırım

I think I think I think I know what you thought I was going to talk about, but it probably wasn't.

, ne hakkında konuşacağımı düşündüğünüzü biliyorum, ama muhtemelen değildi.

I don't know.

Bilmiyorum.

So the two traditional ways in this country

Yani bu ülkedeki iki geleneksel yol

is burial, okay?

cenaze töreni, tamam mı?

Or cremation.

Ya da ölü yakma.

I'm because we know other cultures like in India, the bodies burnt

Çünkü Hindistan'daki gibi diğer kültürleri biliyoruz , cesetler yakıldı

and then

ve sonra farklı kültürler tarafından

put into the Ganges and then put into the Ganges by different cultures.

Ganj'a atıldı ve sonra Ganj'a kondu .

So normally I think

Yani normalde

the traditional way this country, but always burial.

bu ülkenin geleneksel yolunu düşünüyorum ama hep cenaze töreni.

So the whole body is buried six feet under

Böylece tüm vücut 1,8 metre altına gömülür

and then you've got a headstone or two.

ve sonra bir veya iki mezar taşınız olur.

But usually just a headstone.

Ama genellikle sadece bir mezar taşı.

You only get tombs in this country if you've got if you're wealthy.

Bu ülkede ancak zenginsen mezarın olur .

So a tomb is like a proper sort of

Yani bir mezar,

obvious

concrete structure above the ground, a wall or stone.

yerin, bir duvarın ya da taşın üzerinde uygun bir tür bariz beton yapı gibidir.

It's the tomb is is as a the breeze blocks.

Mezar, bir esinti blokları gibidir.

Where is no woman in the UK you just I suppose it depends on how much money you've got.

Birleşik Krallık'ta hiçbir kadının olmadığı yerde, sanırım bu ne kadar paranız olduğuna bağlı.

Of course you just bury the bodies six feet underground

Tabii ki cesetleri yerin 1,8 metre altına gömüyorsunuz

and then you have an outline and a headstone with whatever

ve sonra, kişinin doğduğunda, öldüğünde adını bildiğiniz her neyse, bir taslağınız ve bir mezar taşınız oluyor

you know the name of the person when they were born, when they died.

.

And then a few words from In Loving Memory or something like that.

Ve sonra In Loving Memory'den birkaç kelime ya da onun gibi bir şey.

Headstone Normally. R.I.P. Yes,

Mezar taşı Normalde. HUZUR İÇİNDE YATSIN. Evet, Birleşik

that's what

we would do, I say in the UK, but of course

Krallık'ta yapacağımız şey buydu diyorum ama elbette

you run out of places to bury people.

insanları gömecek yeriniz kalmadı.

We're only a small island, so just

Biz sadece küçük bir adayız, o yüzden sadece

that but that following.

bu ama takip eden.

Well, the thing is.

Şey, şey şu ki.

Yes, well, that's why cremation has become a more popular way.

Evet, bu yüzden ölü yakma daha popüler bir yol haline geldi.

Most people are now cremated in the UK, I believe,

Sanırım artık Birleşik Krallık'ta çoğu insan yakılıyor

and then you just end up with a little container full of the person's ashes.

ve sonunda kişinin külleriyle dolu küçük bir kap elde ediyorsunuz .

I'm sorry. The bodies.

Üzgünüm. Cesetler.

The way you're explaining this, I don't know.

Bunu nasıl açıklıyorsun, bilmiyorum. bana

I'm laughing at me.

gülüyorum

But the thing is, you know, Mr.

Ama mesele şu ki, Bay

Duncan, I'd like to visit a grave site now.

Duncan, şimdi bir mezarlığı ziyaret etmek istiyorum.

I like to listen to. Oh, no crying.

Dinlemeyi seviyorum. Ağlamak yok.

I'm just.

I'm just finding it the way you're describing that there's not enough room.

Ben sadece.

Yeterince yer olmadığını tarif etme biçimini anlıyorum.

We haven't got look.

Bakışımız yok.

So it's only a very tiny island. We live on.

Yani sadece çok küçük bir ada. Yaşıyoruz.

Maybe we would have to start stacking everyone on top of each other.

Belki de herkesi üst üste yığmaya başlamalıyız.

Well, you could always fill in. Yes, that's true.

Her zaman doldurabilirsin. Evet, bu doğru.

You know, just going off subject Santorini, it was just a chrysanthemum

Biliyorsunuz, sadece Santorini'den yola çıkarak,

flower is the symbol of death.

ölümün simgesi olan bir kasımpatı çiçeğiydi.

Okay, well, very interesting.

Tamam, çok ilginç.

You should mention that Santorini, because the other flower that my mum's always hated

Santorini'den bahsetmelisin, çünkü annemin her zaman nefret ettiği diğer çiçek

is chrysanthemum.

krizantemdir.

Okay, so which flowers does your mum like?

Pekala, annen hangi çiçekleri sever?

She likes freezes, favourite ones freezes, freezes, freezes.

Donmaları sever, en sevdikleri donar, donar, donar.

I don't even know what that looks like.

Bunun neye benzediğini bile bilmiyorum.

It just kind of quite

got a nice scent to them.

Onlara oldukça hoş bir koku verdi.

Or tulips or roses.

Ya da laleler ya da güller.

But she hates.

Ama nefret ediyor.

Well, that's actually so I didn't know that the chrysanthemum know

Aslında bu yüzden kasımpatı çiçeğin

is the symbol of flower symbol of death.

ölüm sembolü olduğunu bilmiyordum.

Yeah, I didn't know that.

Evet, bunu bilmiyordum.

Well, obviously my mother knew that.

Belli ki annem bunu biliyordu.

Okay. And lilies are too.

Tamam aşkım. Ve zambaklar da öyle.

So that's why my mother didn't like

İşte bu yüzden annem

or chrysanthemums because they reminded her of death.

krizantemleri sevmezdi çünkü ona ölümü hatırlatıyorlardı.

Oh, by the way, there are three ways, of course.

Oh, bu arada, elbette üç yol var. Ölü

Three ways you so cremation, burial.

yakmanın üç yolu, cenaze töreni.

But also you can send into space. You could.

Ama aynı zamanda uzaya gönderebilirsiniz. Yapabilirdin.

Oh, okay. Okay.

Tamam. Tamam aşkım.

Well, that's just

Bu sadece

you can leave your body

vücudunu

to medical science, which is what I'm going to do. So.

tıp bilimine bırakabilirsin, ben de öyle yapacağım. Bu yüzden.

So when when I snuff it, I'm going to actually

Bu yüzden enfiye çektiğimde,

leave my body to the doctors

vücudumu doktorlara bırakacağım

so they can they can have a look at this, this wonderful specimen.

ki onlar da buna, bu harika örneğe bir baksınlar.

And they can they can take it all to pieces and have a little looking put little bits of me in jars.

Ve hepsini parçalara ayırabilirler ve küçük parçalarımı kavanozlara biraz baktırabilirler.

But I have but there will be one thing I have to it has to have my name on it.

Ama var ama yapmam gereken bir şey olacak, üzerinde adımın olması gerekiyor.

So don't just put brain or

Bu yüzden sadece beyin koymayın ya da

it has to say, Mr.

Bay

Duncan, Mr.

Duncan, Bay

Duncan's brain, it will be very small jar.

Duncan'ın beyni, demek zorunda değil, çok küçük bir kavanoz olacak. Sen

I know before you say anything, I know what you're going to say.

bir şey söylemeden önce biliyorum, ne söyleyeceğini biliyorum.

It be a very small jar, very small.

Çok küçük bir kavanoz olacak, çok küçük.

For that said, yes, I'm done.

Bunun için, evet, bitirdim.

I'm donating my body to medical science.

Vücudumu tıp bilimine bağışlıyorum.

And then doctors can compare you with a normal, healthy human being.

Ve sonra doktorlar sizi normal, sağlıklı bir insanla karşılaştırabilir.

Oh, thank you. Thank you very much. Yes. Yeah.

Ohh, teşekkürler. Çok teşekkür ederim. Evet. Evet.

You described me as this is the moment

Beni,

that the Elephant Man was put on display.

Fil Adam'ın sergilendiği an olarak tanımladınız.

You say, I will be I will be put next to the Elephant Man.

Fil Adam'ın yanına konulacağım diyorsun.

Thanks, Steve Rose not rosa.

Teşekkürler, Rosa değil Steve Rose.

Sorry, mika.

Üzgünüm Mika.

We are going to clean our family's grave next week.

Gelecek hafta ailemizin mezarını temizleyeceğiz.

You see, i like that.

Görüyorsun, bu hoşuma gitti.

I like somewhere.

Bir yerden hoşlanıyorum.

And then not everybody likes burials, but I want to.

Ayrıca cenaze törenlerini herkes sevmez ama ben istiyorum.

If somebody dies, it's very close to me.

Biri ölürse, bu bana çok yakın.

I want to be able to visit them.

Onları ziyaret edebilmek istiyorum.

If anything happened to you, Mr.

Size bir şey olursa, Bay

Duncan, I would want somewhere to go and visit.

Duncan, gidip ziyaret edeceğim bir yer isterim.

But you can.

You can come to the laboratory and you can look at me and all the jars.

Ama sen yapabilirsin.

Laboratuvara gelip bana ve tüm kavanozlara bakabilirsiniz.

You'll never be far from me.

Benden asla uzak olmayacaksın.

Do you think I recognise all the parts?

Tüm parçaları tanıdığımı mı düşünüyorsun?

Yes. Well, some of the, some of the parts might be a little bit worn out or shrivelled, wizened.

Evet. Şey, bazı parçalar, bazı parçalar biraz yıpranmış veya buruşmuş, buruşmuş olabilir.

Yeah. Yes, that's. Do they look like that now?

Evet. Evet bu. Şimdi öyle mi görünüyorlar?

Yes. But now

Evet. Ama şimdi

for me personally, I like to visit a grave

şahsen benim için bir mezarı

or a burial site.

veya gömü alanını ziyaret etmeyi seviyorum.

If you're very close to somebody, that would give me a connexion.

Birine çok yakınsanız, bu bana bir bağlantı sağlar.

I know this die that dies.

Ölen bu ölümü biliyorum.

But I mean, when my father died, he was cremated.

Ama demek istediğim, babam öldüğünde yakılmıştı.

This is ten years ago, and his ashes

Bu on yıl önceydi ve

were spread at sea because he was a sailor.

denizci olduğu için külleri denizde dağılmıştı.

I said in his you know, he loved the sea. And

Biliyorsun dedim, denizi severdi. Ve

his wishes were the ashes were spread at sea.

dileği, küllerin denize saçılmasıydı.

But we've got nowhere to visit.

Ama ziyaret edecek hiçbir yerimiz yok.

I can't visit Father and say anything.

Babamı ziyaret edip bir şey söyleyemem.

I've got nowhere physically to go.

Fiziksel olarak gidecek hiçbir yerim yok.

You can go for a swim.

Yüzmeye gidebilirsiniz.

Go for a swim?

Yeah, I could do you right, but

Yüzmeye gitmek?

Evet, seni doğru yapabilirdim ama

you know that

I don't know.

So my mother wanted to be cremated, but I would have preferred it to be buried because

bilmediğimi biliyorsun.

Bu yüzden annem yakılmak istedi, ama ben gömülmeyi tercih ederdim çünkü

then I can go and visit her and put some flowers and attend to the grave and say a few words.

o zaman gidip onu ziyaret edebilir, biraz çiçek koyabilir, mezara bakabilir ve birkaç kelime söyleyebilirim.

Well, some people, of course, keep the ashes their house in a little pot.

Elbette bazı insanlar evlerinin küllerini küçük bir tencerede tutuyorlar.

They do? Yeah.

Onlar yapar? Evet.

So you don't have to sprinkle them anywhere.

Böylece onları herhangi bir yere serpmek zorunda kalmazsınız.

You can take them home with you and a little popped and keep them next to the television.

Onları eve götürebilir ve biraz patlatabilir ve televizyonun yanında tutabilirsiniz.

Yes. Beatrice says, well, they do that a lot in America.

Evet. Beatrice, bunu Amerika'da çok yaptıklarını söylüyor.

I know I probably do to other countries, but certainly in America they do that a lot.

Muhtemelen diğer ülkelere yaptığımı biliyorum, ama kesinlikle Amerika'da bunu çok yapıyorlar.

And don't let me do that much here.

Ve burada o kadar çok şey yapmama izin verme.

Yes, Beatrice says.

Evet, diyor Beatrice.

So. Chrysanthemums and lilies.

Bu yüzden. Krizantemler ve zambaklar.

Both are symbols.

İkisi de sembol.

Death. Okay.

Ölüm. Tamam aşkım.

My Beatrice lives so

Beatrice'im çok

interesting, isn't it?

ilginç yaşıyor, değil mi?

So maybe it was in this country, you know, many years ago

Yani belki de bu ülkedeydi, bilirsiniz, yıllar önce

when my mother was born, back in the 19 1930, she was born.

annem doğduğunda, 19 1930'da doğdu.

So around that time, maybe it still was here, which is why my mother remembers that.

O sıralarda, belki hala buradaydı, bu yüzden annem bunu hatırlıyor.

So when she used to go to funerals, they were probably always chrysanthemums or lilies.

Bu yüzden cenazelere gittiğinde muhtemelen hep krizantemler ya da zambaklardı.

Uh, so, yeah.

Yani, evet.

Yeah.

Very interesting.

Evet.

Çok ilginç.

One of the places where funerals are crazy.

Cenazelerin çılgın olduğu yerlerden biri.

Crazy funerals, and I've experienced this myself when I was there.

Çılgın cenazeler ve bunu bizzat oradayken yaşadım.

China, then some of their funerals go on for two weeks and often

Çin, sonra cenazelerinden bazıları iki hafta sürer ve genellikle şu anda kraliçenin başına gelenlere

they will set up a small memorial, very similar to what's happening with the queen at the moment.

çok benzeyen küçük bir anıt kurarlar .

And they will have a little memorial with the body actually

Ve aslında

in that place, normally near the houses.

o yerde, normalde evlerin yakınında, cesetle birlikte küçük bir anma töreni yapacaklar.

And all of the neighbours know that the people will come and they will

Ve bütün komşular bilir ki insanlar gelecek ve

they will look, they will come and pay their respects.

bakacaklar, gelip hürmet edecekler.

And quite often the the relatives will stand guard.

Ve çoğu zaman akrabalar nöbet tutar.

Isn't that strange, just like we are seeing here now

Bu garip değil mi, tıpkı şu anda

in the UK and it goes on for normally two weeks

Birleşik Krallık'ta gördüğümüz gibi ve normalde iki hafta sürüyor

and quite often they will have a procession

ve sıklıkla

where very strange music is played.

çok garip müziklerin çalındığı bir geçit töreni oluyor.

They normally use trumpets, all things

Normalde trompet kullanırlar,

that sound like like horns and they will play those.

korna gibi ses çıkaran her şeyi ve bunları çalarlar.

And quite often people will dress in white robes as well.

Ve çoğu zaman insanlar da beyaz cüppeler giyerler.

They will proceed along the road in white robes and they will

Beyaz cüppeler içinde yol boyunca ilerleyecekler ve

they will actually cry and wail as they are marching.

yürürken gerçekten ağlayacaklar ve feryat edecekler.

Apparently a really it's incredibly intense.

Görünüşe göre gerçekten inanılmaz derecede yoğun.

I think I think you need I think it's probably very healthy because,

Bence buna ihtiyacın var bence bu muhtemelen çok sağlıklı çünkü

you know, one of the stages of grief is, you know, it's crying. And

bilirsin yasın aşamalarından biri de ağlamaktır.

but some people hold that in,

Ama bazı insanlar bunu içlerinde tutuyor ki

which is probably very unhealthy.

bu muhtemelen çok sağlıksız.

But if you are sort of forced, do it, then it's you know, it's helping you out.

Ama eğer biraz zorlanırsan, yap, o zaman biliyorsun, sana yardım ediyor.

I think that helps you overcome

Bence bu, üstesinden gelmenize yardımcı oluyor

because you have to let that emotion out.

çünkü bu duyguyu dışarı atmanız gerekiyor.

You cannot hold it in.

Tutamazsın.

So maybe a ceremony where everybody is getting very upset

Yani belki de herkesin çok üzüldüğü bir tören,

is a way of helping you to get those emotions out.

bu duyguları dışarı atmana yardım etmenin bir yolu olabilir.

It's probably very healthy now the 1st of November

Muhtemelen çok sağlıklı, şimdi 1 Kasım bazı

seems to be quite significant in a number of countries.

ülkelerde oldukça önemli görünüyor.

Yeah.

So Vitus has said that on the 1st of November

Evet.

Vitus, 1 Kasım'da

they remember the dead relatives and Lewis

ölen akrabalarını andıklarını söyledi ve Lewis,

has said on the 1st of November in France people go to cemeteries

1 Kasım'da Fransa'da insanların çiçeklerle mezarlıklara gittiklerini

carrying flowers and put them on the we would say graves

ve onları mezarlara koyduklarını söyledi.

tombs to us in the UK means a specific thing.

şey.

It means it means a very large structure made of stone.

Taştan yapılmış çok büyük bir yapı anlamına gelir.

It's normally a chamber of some sort, yes.

Normalde bir çeşit odadır, evet.

So normally a chamber that's above ground or quite often below ground,

Normalde yerin üstünde veya oldukça sık olarak yerin altında olan bir oda

and the one below ground is often referred to as a crypt.

ve yerin altındaki odaya genellikle mahzen denir.

And sometimes in a tomb you will have more than one person as well.

Ve bazen bir mezarda birden fazla kişi de olur.

So you can have a very large tomb with two or three people

Yani iki veya üç kişilik çok büyük bir mezara

or a large tomb for someone important,

veya önemli biri için büyük bir mezara sahip olabilirsiniz

and also a large structure that is just there as a memorial as well.

ve aynı zamanda sadece bir anıt olarak orada bulunan büyük bir yapıya sahip olabilirsiniz.

So there might not even be a person there.

Yani orada bir kişi bile olmayabilir.

This I can't believe we're talking about this.

Bunun hakkında konuştuğumuza inanamıyorum.

By the way, if if there is one thing I did not think we were going to talk about

Bu arada, bugün hakkında konuşacağımızı düşünmediğim bir şey varsa

today, it's well, it's everything basically everything we've said.

, o da temelde söylediğimiz her şey.

That's it.

Bu kadar.

We would always say a grave in the UK, g r a v e

Birleşik Krallık'ta her zaman bir mezar derdik, mezar, eğer gömülmüşlerse

we would always refer to somebody's grave if they've been buried

her zaman birinin mezarına atıfta bulunurduk,

for it's

because normally people are just put in a wooden coffin

çünkü normalde insanlar tahta bir tabutun içine konur

and then buried six feet and

ve ardından altı fit ve

a throne on top.

tepesinde bir taht gömülür.

The queen, of course, is going into a tomb.

Kraliçe elbette bir mezara giriyor.

She's going into a tomb.

Bir mezara giriyor.

So only important.

Yani sadece önemli.

A tomb is a specific structure.

Bir mezar belirli bir yapıdır.

Yes, that could be, as Mr.

Evet, bu, Bay

Duncan said, usually made a stone expense.

Duncan'ın dediği gibi, genellikle taş gibi bir masraf olabilirdi.

If somebody is put into there,

Eğer biri oraya konursa,

either it could be above ground or below ground, and usually so we wouldn't use the word tomb

ya yer üstünde ya da yer altında olabilir ve

unless it was somebody who was quite wealthy

oldukça zengin, maddi gücü yeten

and could afford or prominent in society

ya da toplumda öne çıkan

and would have been buried in like, for example,

ve benzer yerlere gömülecek biri olmadıkça genellikle mezar kelimesini kullanmayız. , örneğin, oradaki mezarlıkta kilisede

a much Wenlock

çok fazla Wenlock var

in the church there in the graveyard there.

.

There are a lot of tombs.

Çok sayıda mezar var.

Yes, yes.

Evet evet.

Granite, solid stone.

Granit, katı taş.

And obviously they're wealthy people because they could have afforded to have this done.

Ve belli ki zengin insanlar çünkü bunu yaptırmayı göze alabilirlerdi.

Most people are just buried and you would call just call that a grave or grave.

Çoğu insan yeni gömülür ve siz buna mezar ya da mezar diyebilirsiniz. Aynı zamanda

It can also be used to describe something serious,

ciddi bir şeyi,

maybe something that must be talked about immediately,

belki hemen konuşulması gereken bir şeyi,

maybe something that is of grave concern.

belki de çok endişe verici bir şeyi tarif etmek için de kullanılabilir.

It is important, something that has a lot of gravity.

Önemli, çok yerçekimi olan bir şey.

So, again, gravity means something that is important or how important something is.

Yani, yine, yerçekimi önemli olan bir şey veya bir şeyin ne kadar önemli olduğu anlamına gelir.

So a grave event is serious and maybe also solemn.

Yani bir mezar olayı ciddi ve belki de kutsaldır. Magdalena,

So it's interesting to see how that word is used in Germany,

bu kelimenin Almanya'da nasıl kullanıldığını görmek ilginç ,

says Magdalena.

diyor.

Thinks it isn't.

olmadığını düşünür.

You're not allowed to take the Ashes home.

Ashes'ı eve götürmenize izin verilmiyor.

Oh, okay.

Tamam.

They often have a lot of strict laws in, Germany,

Almanya'da genellikle çok katı yasalar vardır,

so that doesn't surprise me.

bu yüzden bu beni şaşırtmadı.

But we are here.

Ama biz buradayız.

It's surprising how happy they are, Mr.

Bu kadar mutlu olmaları şaşırtıcı, Bay

Duncan, because I remember when we collected my father's ashes, they.

Duncan, çünkü babamın küllerini topladığımız zamanı hatırlıyorum, onlar.

They're quite heavy, uh, heavier than I thought.

Oldukça ağırlar, uh, düşündüğümden daha ağır.

But I don't know what we're going to do.

Ama ne yapacağımızı bilmiyorum.

I think what we're going to do with my mother is I want somebody to visit,

Sanırım annemle yapacağımız şey, birinin ziyaret etmesini istiyorum,

so we're going to have a little site

bu yüzden küçük bir alanımız olacak

and we're going to think bury the ashes

ve sizin de diyeceğiniz gibi külleri gömmeyi

and have a small plot,

ve küçük bir arsa sahibi olmayı düşüneceğiz

as you would say, plot in a cemetery.

. bir mezarlıkta arsa.

If you have a plot, it just means a little area of ground that you pay for

Bir arsanız varsa, bu sadece parasını ödediğiniz küçük bir alan anlamına gelir

and then you've got somewhere to visit.

ve sonra ziyaret edecek bir yeriniz olur.

Can plant a tree or put a bench there, something like that.

Bir ağaç dikebilir veya oraya bir bank koyabilir, bunun gibi bir şey.

So you've just got somewhere to go and then once a year you can go and visit.

Yani gidecek bir yeriniz var ve yılda bir kez gidip ziyaret edebilirsiniz.

So, you know, my mum.

Yani, bilirsin, annem.

So when actually did mention that earlier

Bu yüzden daha önce sorduklarından ne zaman bahsettiler?

they asked Do you ever have maybe a seat

or a bench somewhere nearby

Yakınlarda bir yerde

that you can maybe have

that their name put on the actual bench?

adını gerçek banka yazdırabileceğiniz bir koltuk veya sıranız var mı?

And yes, that just happened here in much Wenlock

Ve evet, burada Wenlock'un çoğunda olan şey, arkasında onları hatırlamak için birinin adının yazılı olduğu

there are many benches, many seats, public

birçok sıra, birçok koltuk, halka açık

sitting areas that have someone's name on the back to remember them.

oturma alanı var .

So yes, it does happen a lot is another interesting point, Mr.

Yani evet, pek çok şey oluyor, bir başka ilginç nokta da Bay

Duncan.

Duncan.

Willian says

Willian,

how many days after the person's died

kişinin ölümünden kaç gün sonra

is is the body usually buried in Brazil?

cenazenin genellikle Brezilya'da gömülü olduğunu söylüyor?

It's usually the next day.

Genellikle ertesi gündür.

Yeah, well, in a lot of cultures that is true.

Evet, pek çok kültürde bu doğru.

Um, that in the UK there isn't really a specific time period.

Um, Birleşik Krallık'ta gerçekten belirli bir zaman dilimi yoktur.

Well, not the Church of England.

İngiltere Kilisesi değil.

Uh, depends on your religion,

Uh, dine göre değişir,

but certainly in the UK, I mean,

ama kesinlikle Birleşik Krallık'ta, yani,

my mother's funeral is two weeks tomorrow, so that'll be,

annemin cenazesi yarın iki hafta sonra, yani bu,

you know, over three weeks after she died.

bilirsin, öldükten üç hafta sonra olacak.

Um, and that's fairly normal.

Um, ve bu oldukça normal.

Yes, it can be. It can be a month.

Evet olabilir. Bir ay olabilir.

It can be a month and a half, can be longer, can be up to six weeks.

Bir buçuk ay olabilir, daha uzun olabilir, altı haftaya kadar olabilir.

But it's interesting, you mentioned certain cultures. Yes.

Ama ilginç, belirli kültürlerden bahsettiniz. Evet.

The quite often in I think in Islam,

İslam'da oldukça sık düşünüyorum,

I think you to be buried

before the sun sets, as I understand it.

anladığım kadarıyla güneş batmadan önce gömülmeyi düşünüyorum.

Yes, that's important.

Evet, bu önemli.

I mean, I've never known because at least in the UK,

Demek istediğim, hiç bilmiyorum çünkü en azından Birleşik Krallık'ta,

I think because as well of the nature of the fact

bence, çünkü

that people don't always grow up with their family all around them, now people live

insanların her zaman aileleriyle birlikte büyümedikleri gerçeğinin doğası gereği , şimdi

how people move away, have jobs in other parts of the country, in other parts of the world.

insanlar nasıl uzaklaşıyorsa öyle yaşıyorlar. ülkenin başka yerlerinde , dünyanın başka yerlerinde işler.

And that period that that two weeks.

Ve o dönem, o iki hafta.

I've never known it never been to a funeral under two weeks.

İki haftanın altında bir cenazeye gitmediğini hiç bilmiyordum.

I don't think when someone's died.

Birinin ne zaman öldüğünü düşünmüyorum.

I think it's unusual.

Bence bu alışılmadık bir şey. İngilizlerin çoğu

Unusual to be less than two weeks for

için iki haftadan az olması alışılmadık bir durum

most British born.

.

And unless, of course, there is no body. Yes,

Ve tabii ki ceset yoksa. Evet,

of course it takes longer.

elbette daha uzun sürer.

If there's got to be an autopsy, there's got to be an examination as to why that person

Otopsi yapılacaksa, yasal sebeplerden önce o kişinin neden öldüğüne dair bir inceleme yapılmalı

died before hand for legal reasons,

,

then that period of time can extend further.

o zaman bu süre daha da uzayabilir.

And, of course, bodies are refrigerated to stop them.

Ve elbette cesetler onları durdurmak için soğutulur.

Yes, Steve.

Evet, Steve.

But but yes, I mean, normally, of course,

Ama evet, normalde, tabii ki,

that the tradition to bury the body or to just burn the body as quickly as possible.

cesedi gömme ya da mümkün olduğu kadar çabuk yakma geleneğini kastediyorum.

Okay.

Tamam aşkım. Belki soğutmadan önce bildiğiniz

Would have caused been a health issue

bir sağlık sorununa neden olurdu

dating back maybe you know

before refrigeration and all that you don't want

ve tüm bunlar,

a dead body hanging around for long because.

bir cesedin uzun süre ortalıkta dolaşmasını istemezsiniz çünkü.

We don't need to explain why, but

Nedenini açıklamamıza gerek yok ama

it would be very healthy and better for everyone if that burial

o defin

or that ceremony took place as quickly as possible.

veya o tören bir an önce yapılırsa çok sağlıklı ve herkes için daha iyi olur.

Um, because, you know,

Um, çünkü,

as I said, we don't need to go into the details why countries,

dediğim gibi, ülkelerin,

particularly hot countries, don't want dead bodies hanging around.

özellikle sıcak ülkelerin neden cesetlerin ortalıkta dolaşmasını istemediklerinin ayrıntılarına girmemize gerek yok.

So the ceremony.

Yani tören.

The funeral is going to take place very quickly

Cenaze,

for purely practical medical health reasons.

tamamen pratik tıbbi sağlık nedenlerinden dolayı çok hızlı bir şekilde gerçekleşecek.

This this livestream has gone in a very, very strange direction.

Bu canlı yayın çok ama çok garip bir yöne gitti.

I was not expecting any of this today.

Bugün bunların hiçbirini beklemiyordum.

Yeah, but people are. Yeah, people are asking questions.

Evet ama insanlar öyle. Evet, insanlar soru soruyor.

It's good to talk about these things.

Bu konuları konuşmak güzel.

I think it's good. Well, at this moment.

Bence bu iyi. Peki, şu anda.

Well, I mean, does it matter?

Yani, önemli mi?

Oh, there's another one as well.

Ah, bir tane daha var.

You can be.

Olabilirsin.

You can you can do what Chairman Mao did in China.

Başkan Mao'nun Çin'de yaptığını siz de yapabilirsiniz.

He's in a giant vat of formaldehyde.

Dev bir formaldehit fıçısında.

So he floats around in this big box and everyone can still go

Böylece o, bu büyük kutunun içinde yüzüyor ve herkes hâlâ

there and see Chairman Mao in the tradition.

oraya gidip geleneğe göre Başkan Mao'yu görebiliyor.

Where were they are this hasn't Lenin, I think Lenin as well.

Nerdeydiler bu Lenin değil, bence Lenin de öyle.

I want to say Lenin.

Lenin'i söylemek istiyorum.

Yeah.

He used to be on display. Lenin didn't take this well.

Evet.

Eskiden vitrindeydi. Lenin bunu pek iyi karşılamadı. Valentin,

It was he was he in effect of formaldehyde or

formaldehit veya

or something else

bearing on the third day, says Valentin.

üçüncü gün etkisi olan başka bir şeyin etkisinde olan oydu, diyor.

Don't know where you are, Valentin.

Nerede olduğunu bilmiyorum, Valentin.

Perhaps you'd like to tell us after passing?

Belki de geçtikten sonra bize söylemek istersin?

Yes, Magdalena says.

Evet, diyor Magdalena. Külü bir elmasa presleme

Have you heard about the method to press the ash into a diamond?

yöntemini duydunuz mu ?

I have, yes. Well, you actually mentioned that.

Evet, var. Aslında bundan bahsetmiştin.

I mentioned it last week.

Geçen hafta bahsetmiştim.

My sister last week we were talking about this.

Ablam geçen hafta bunun hakkında konuşuyorduk.

And I said, there are people now who have half the ashes.

Ve dedim ki, artık küllerin yarısına sahip olan insanlar var.

They have them crushed and processed.

Onları ezip işlediler.

I think they heat it up to a very high temperature

Sanırım onu ​​çok yüksek bir sıcaklığa kadar ısıtıyorlar

and then compress it together and it turns into a stone, very similar to Diamond.

ve sonra birlikte sıkıştırıyorlar ve elmasa çok benzeyen bir taşa dönüşüyor.

And then they put it in some jewellery,

Sonra onu bazı mücevherlere,

maybe some nice earrings, maybe a necklace.

belki güzel küpelere, belki bir kolyeye koyarlar.

I don't know what you think that, but.

Ne düşündüğünü bilmiyorum ama.

Yeah,

Evet,

yeah, exactly.

evet, kesinlikle.

Yeah, that's right.

Evet bu doğru.

Alessandra says, I mean, this is referring back to

Alessandra, demek istediğim, bu

something I said about wanting somebody to go to visit

söylediğim, birinin

the deceased

ölüyü

like a grave, somebody

bir mezar gibi ziyarete gitmesini, birinin

to go to speak to their to speak and say a few words.

gidip onunla konuşmasını ve birkaç kelime söylemesini istemekle ilgili bir şeye gönderme yapıyor, diyor.

But Alessandra has said that

Ama Alessandra, ben

just speak with my father when I'm alone in the house

evde yalnızken babamla konuşmanı

and still feel the need near to you.

ve ihtiyacı hâlâ yanında hissetmeni söyledi.

Luis said something similar about his mother.

Luis annesi hakkında benzer bir şey söyledi.

Of course.

So there have been situations where a relative

Elbette.

Yani,

who's maybe one of their parents has died and they haven't.

belki de ebeveynlerinden biri olan bir akrabanın öldüğü ve ölmediği durumlar oldu.

They Haven't.

Yapmadılar.

And this I know this is awful what I'm about to say, but they haven't done anything.

Ve bunun söylemek üzere olduğum şeyin korkunç olduğunu biliyorum ama hiçbir şey yapmadılar. Onlardan ayrılamayacakları için

They just keep them there with them because they can't part

onları yanlarında tutuyorlar

with them.

.

Yeah, well, yes, that's right.

Evet, evet, doğru.

Yeah.

Evet. Bu

What fresh hell is that.

ne taze cehennem.

Yeah.

So everyone's got different ways of dealing with their loss and different traditions.

Evet.

Yani herkesin kayıplarıyla başa çıkmanın farklı yolları ve farklı gelenekleri var.

Of course

Tabii ki

in Switzerland,

İsviçre'de,

forests where ashes are buried at the roots of the tree.

küllerin ağacın köklerine gömüldüğü ormanlar.

Yes. So Bruno says that.

Evet. Yani Bruno bunu söylüyor.

And of course, then you can imagine that the essence of that person

Ve elbette, o zaman o kişinin özünün

is then being taken up by the tree of you.

sizin ağacınız tarafından alındığını hayal edebilirsiniz.

And you can imagine that their

Ve

parts of their body are then going into the ground and the tree is absorbing it.

vücutlarının parçalarının daha sonra toprağa girdiğini ve ağacın onu emdiğini hayal edebilirsiniz.

And so new life in a way he's created from that death, the

Ve o ölümden yarattığı bir şekilde yeni bir hayat,

the grass in a cemetery always looks brilliant.

mezarlıktaki çimenler her zaman parlak görünür.

And I don't think that's a coincidence.

Ve bunun bir tesadüf olduğunu düşünmüyorum.

I don't think it is partly Lenin does lie in a mausoleum in Red Square.

Kısmen Lenin'in Kızıl Meydan'daki bir mozolede yattığını düşünmüyorum.

So, yes, yes, Chairman Mao was preserved,

Yani, evet, evet, Başkan Mao korundu,

apparently every I think it's every five years or something.

görünüşe göre her beş yılda bir filan.

They have to they have to take him out and

Onu çıkarmaları gerekiyor ve

I think I don't know.

sanırım bilmiyorum.

I so this is this is such a strange direction that we're going in.

Yani bu çok garip bir yöne gidiyoruz.

This is not what we normally do, by the way.

Bu arada, normalde yaptığımız şey bu değil.

Well, yeah, you know, if you're not a regular viewer, but the things are strange

Evet, bilirsin, eğer düzenli bir izleyici değilsen, ama işler tuhaf

and circumstances have come at us at Mr.

ve koşullar bize, Bay

Steve and myself, mainly Mr.

Steve'e ve bana, özellikle de Bay

Steve, a little faster than we were expecting.

Steve'e, beklediğimizden biraz daha hızlı geldi.

Paul Mary says that she grew up near a cemetery and it had a huge impact.

Paul Mary, bir mezarlığın yanında büyüdüğünü ve bunun çok büyük bir etkisi olduğunu söylüyor.

Yes, I'm not surprised.

Evet, şaşırmadım.

Impact Well,

Etki Pekala,

something that's happening in the UK, particularly in the Church of England,

Birleşik Krallık'ta, özellikle Birleşik Krallık'taki baskın dinimiz olan İngiltere Kilisesi'nde olan bir şey,

which is our predominant religion here in the UK,

is attendance at church,

kiliseye katılım,

is on a Sunday attendance at Church of England

bir Pazar günü İngiltere Kilisesi'ne katılım

has diminished a lot over the last number of decades

son sayıya göre çok azaldı. on yıllardır

and churches are having to close down

ve kiliseler,

because of

they're not getting any money coming in to restore the Church of England.

İngiltere Kilisesi'ni restore etmek için para alamadıkları için kapanmak zorunda kalıyorlar.

Can't afford it. Attendances are dropping.

Bunu karşılayamam. Katılımlar düşüyor.

So what the Church of England are doing is selling off their old churches,

İngiltere Kilisesi'nin yaptığı şey eski kiliselerini satmak,

you know, big stone churches probably built hundreds of years ago.

bilirsiniz, muhtemelen yüzlerce yıl önce inşa edilmiş büyük taş kiliseler.

And you can quite often a my friend

Ve oldukça sık olarak bir arkadaşım

bought an old church

eski bir kilise satın alabilir

and the church was converted into four living for houses.

ve kilise dört yaşayan eve dönüştürülebilir.

Okay, so the outside still is a church looks like a church,

Tamam, yani dışarısı hala bir kilise gibi görünüyor,

but in fact inside it's got

ama aslında içinde

people can live in there. Oh I see.

insanların yaşayabileceği bir yer var. Ah anlıyorum.

There's the font and, the pews and the, the place

Yazı tipi ve sıralar ve

where the priest or the vicar would stand has gone.

rahibin veya papazın duracağı yer gitti.

That's where some people might find that very strange.

İşte bu noktada bazı insanlar bunu çok garip bulabilir.

But you can literally the church is converted a house and sometimes it's a small church.

Ama kelimenin tam anlamıyla kilise bir eve dönüştürülebilir ve bazen küçük bir kilisedir.

One family might live in it so that they then, you know, they put floors in and things like that.

Bir aile orada yaşayabilir, böylece, bilirsin, zeminleri ve bunun gibi şeyleri yaparlar.

You're living inside the old church. Yeah.

Eski kilisenin içinde yaşıyorsunuz. Evet.

My friend that did this

Bunu yapan arkadaşım

bought this church.

bu kiliseyi satın aldı.

Well, it had been converted by builders. Yes.

İnşaatçılar tarafından dönüştürülmüştü. Evet.

Because what they have to do, they to do something called the consecration.

Çünkü yapmaları gereken şey, kutsama denen bir şey yapmak.

So when you have a church, it has to be blessed

Yani bir kiliseniz olduğunda, kutsanması

and consecrated, which means then it is hallowed.

ve kutsanması gerekir, bu da o zaman kutsal olduğu anlamına gelir.

It is hallowed ground.

Kutsal topraktır.

It is something that now has a direct religious connexion.

Artık doğrudan dini bir bağlantısı olan bir şey.

And when you do the opposite, you have to do the opposite to that which is de consecrate.

Ve bunun tersini yaptığınızda, kutsal olmayanın tersini yapmak zorundasınız.

So you have to take away all of that.

Yani hepsini elinden almalısın.

And by that, well, I suppose if you've got graves

Ve bununla birlikte, sanırım senin de mezarların varsa

as well, and I remember your friend outside her front door,

ve arkadaşının ön kapısının dışında olduğunu hatırlıyorum,

there were gravestones, but I think the bodies were moved when they stayed.

mezar taşları vardı ama sanırım cesetler kaldıklarında taşınmıştı.

No, they weren't for the thing.

Hayır, o şey için değildiler.

They actually weren't.

Aslında değillerdi.

So she was living in a house and her garden.

Yani bir evde ve bahçesinde yaşıyordu.

There were gravestones in it outside.

Dışarıda mezar taşları vardı.

Just outside, front door.

Hemen dışarıda, ön kapı. Bir yeri

When you went to visit a you walk through, you know, it's very odd

ziyarete gittiğinde , bilirsin,

that Louise is going, by the way.

Louise'in gitmesi çok tuhaf, bu arada.

I'm not surprised that we're not depressing you. I think.

Seni üzmememize şaşırmadım. Bence.

I think I want to go.

Sanırım gitmek istiyorum.

So shall we shall we move the subject on Mr.

Peki

to this when people wanted to talk about this, is this.

insanlar bunun hakkında konuşmak istediğinde konuyu Sn.'ye taşıyalım mı, bu mu?

Yes, you get well people people are talking about nothing else at the moment.

Evet, geçmiş olsun insanlar şu anda başka bir şeyden bahsetmiyor.

Here in the UK, there are some people who are, dare

Burada Birleşik Krallık'ta,

I say, sick

and tired of hearing about it.

bunu duymaktan bıkmış ve yorulmuş bazı insanlar var.

There are many people now complaining because,

Şu anda şikayet eden birçok insan var çünkü

well, even you said the other day you think it's gone on a little bit too long.

geçen gün sen bile biraz fazla uzadığını düşündüğünü söyledin.

All of the TV coverage, you can't actually get news about anything else in the world.

Televizyonun tamamı, aslında dünyada başka hiçbir şey hakkında haber alamazsınız.

So it would appear that the only thing happening on planet

Böylece Dünya gezegeninde olan tek şeyin

Earth is this, because nothing else.

bu olduğu anlaşılıyor, çünkü başka bir şey değil.

But I noticed last night I was watching the news last night, Steve,

Ama dün gece haberleri izlediğimi fark ettim Steve

and they are now talking about other things as well really.

ve şimdi gerçekten başka şeylerden de bahsediyorlar.

So they are now slowly

Yani şimdi

taking us back into, well, normality.

bizi yavaş yavaş normale döndürüyorlar.

I suppose.

So that we haven't upset Lewis?

Sanırım.

Lewis'i üzmemek için mi?

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

Why know? Lewis always leaves at about 330.

Neden bilmek? Lewis her zaman yaklaşık 330'da ayrılır

Oh oh. Right.

. Sağ.

Okay. It's all right, Steve.

Tamam aşkım. Her şey yolunda, Steve.

Oh, right.

Ah, doğru.

Okay, right.

Tamam, doğru.

Or just hopefully not. Yes, that's it.

Ya da umarım değildir. Evet, bu o.

We're

İyiyiz Bay

well, Mr.

Good, you did have a subject you wanted to talk about today,

Good, bugün konuşmak istediğiniz bir konu vardı

but we haven't got much time left, have we? Hmm.

ama fazla zamanımız kalmadı, değil mi? Hmm.

So is that possible to carry this?

Peki bunu taşımak mümkün mü?

Yes, I think Lewis is actually having trouble with the connexion. Yes.

Evet, bence Lewis aslında bağlantıyla ilgili sorun yaşıyor. Evet.

Because he was complaining. Oh, yes. Yes, he says that.

Çünkü şikayet ediyordu. Oh evet. Evet, öyle diyor.

Thank you, Rose.

Teşekkürler Gül.

Yes. At the start I was upset that we know Lewis.

Evet. Başlangıçta Lewis'i tanıdığımız için üzülmüştüm.

Lewis knows us now and we know Lewis.

Lewis artık bizi tanıyor ve biz de Lewis'i tanıyoruz.

So. Yes, fine,

Bu yüzden. Evet, iyi,

don't worry. But I'm feeling hungry, Mr. Duncan.

merak etme. Ama karnım acıktı Bay Duncan.

And we are having something after the live stream today

Ve bugün canlı yayından sonra,

that we haven't had for many months because the local

yerel ekmekçi kapalı olduğu için aylardır sahip olmadığımız bir şey yaşıyoruz

bread shop is closed down.

.

But we bought some packet version.

Ama bazı paket versiyonları satın aldık.

Okay, go on. Just show them. Mr. Duncan.

Tamam, devam et. Sadece onlara göster. Bay Duncan.

They we always used to say.

Biz bunları hep söylerdik.

Goodbye and going.

Hoşçakal ve git.

We're going. There's a cup of tea and a tea cake.

gidiyoruz Bir fincan çay ve bir çay keki var.

And today we are going to have some tea cake because we bought some yesterday we bought some from the shop.

Ve bugün biraz çay keki yiyeceğiz çünkü dün biraz aldık dükkandan biraz aldık.

But these are not fresh ones. These are in a packet.

Ama bunlar taze değil. Bunlar bir paket içinde.

I'm afraid so they're not.

Korkarım öyle değiller.

But we will be having one.

Ama bir tane yaşayacağız.

We will be saying a little.

Biraz söyleyeceğiz.

Well, I suppose we might have a little toast as well with our what we say toast.

Pekala, sanırım tost dediklerimizle birlikte biraz da tost yapabiliriz .

We don't need toast.

Tost ihtiyacımız yok.

We mean we say a little cheers maybe as well.

Belki de biraz şerefe diyoruz demek istiyoruz.

So a cup of tea and a tea

Yani bugünkü canlı yayının sonunda bir çay bir çay

will be coming our way at the end of today's live stream.

ikramımız olacak .

And then can I mention Mr.

Ve sonra Bay

and Mrs.

was lovely was my mother when she was in hospital.

ve Bayan'ın

annem hastanedeyken çok hoş olduğunu söyleyebilir miyim?

And the last time I saw my mother was

Ve annemi en son

two weeks, about a week before she died.

iki hafta önce, ölmeden yaklaşık bir hafta önce görmüştüm.

And Mr.

Ve Bay

Duncan remembered that my mother liked well, my mother does like chocolate,

Duncan, annemin çikolatayı çok sevdiğini hatırladı, annem çikolatayı sever

but she particularly liked Kit Kats.

ama özellikle Kit Kats'ı severdi.

And you brought a Kit Kat because my mother was, you know,

Ve bir Kit Kat getirdin çünkü annem, bilirsin,

she wasn't very it wasn't feeling very volatile.

pek de değişken değildi.

She wasn't really eating.

Gerçekten yemek yemiyordu.

And Duncan brought in a Kit Kat for my mother,

Ve Duncan, annem için bir Kit Kat getirdi

and she was so excited.

ve annem çok heyecanlıydı.

And she couldn't wait for you to unwrap that Kit Kat.

Kit Kat'ı açmanı bekleyemedi.

She was she was saying, come on, come.

Haydi, gel, diyordu.

I like this. You're saying come on.

Bunu severim. hadi diyorsun.

I want to eat it at that Kit Kat down and that really she is.

Onu Kit Kat'ta yemek istiyorum ve gerçekten o.

So thank you for that, Mr. Duncan. Okay.

Bunun için teşekkürler, Bay Duncan. Tamam aşkım.

Remembering that

those little moments are always quite poignant.

Bu küçük anların her zaman oldukça dokunaklı olduğunu hatırlamak.

Poignant. What that mean.

Dokunaklı. Bu ne demek.

If something is poignant, it brings back a strong feeling of memory or feeling.

Bir şey dokunaklıysa, güçlü bir anı veya duygu hissini geri getirir.

So a poignant thing is

Yani dokunaklı bir şey,

it's a little bit I always think poignancy is a little bit like when you're cutting the roses

birazcık, her zaman dokunaklılığın biraz, bahçenizdeki gülleri keserken

in your garden and significant and then suddenly, oh, what are the thorns sticks in you?

ve önemli olduğunu düşünürüm ve sonra aniden, ah, içindeki dikenler ne?

You feel it.

Hisset.

And I think poignancy is not just a thing

Ve dokunaklılığın sadece hissettiğin bir şey olmadığını düşünüyorum

that you feel, but also I think it can be physical as well.

, aynı zamanda fiziksel de olabileceğini düşünüyorum.

I think it can be a physical thing, poignancy, something very significant.

Bence bu fiziksel bir şey, dokunaklılık, çok önemli bir şey olabilir.

But I think it goes it doesn't just go into your mind, it goes into your soul as well.

Ama bence sadece zihnine gitmiyor, ruhuna da giriyor.

A poignant moment, maybe a moment to think about.

Dokunaklı bir an, belki de düşünülmesi gereken bir an.

A moment of reflection.

Bir yansıma anı.

Yes, a moment of remembrance,

Evet, bir an hatırlama,

something that suddenly happens makes you feel,

birdenbire olan bir şey,

wow, I remember that moment. Wow.

vay canına, o anı hatırlıyorum. Vay.

It is poignant.

Dokunaklı.

Somebody asked earlier about, you know, what what do you believe in after death?

Daha önce birisi sordu, bilirsiniz, ölümden sonra neye inanıyorsunuz?

But I think we'll go into that thought.

Ama sanırım bu düşünceye gireceğiz.

Is this a loss?

Bu bir kayıp mı?

That's rather a big subject, let's just say.

Bu oldukça büyük bir konu, sadece söyleyelim.

And everybody has their own belief. Yes.

Ve herkesin kendi inancı vardır. Evet.

But if you if you're asking what I think that Mr.

Ama ne düşündüğümü soruyorsanız Bay

Duncan.

I'm not.

Duncan.

Değilim.

Well, everyone knows anyway what I think.

Zaten herkes ne düşündüğümü biliyor.

Yes. I mean, I'm going to be in jam jars.

Evet. Yani, reçel kavanozlarında olacağım.

I think that tells you all you need to know.

Bence bu sana bilmen gereken her şeyi anlatıyor.

I'm going to be in little jam jars in the laboratory.

Laboratuvarda küçük reçel kavanozlarında olacağım.

I'm not going to visit you if you're in pieces, Mr.

Paramparçaysanız sizi ziyaret etmeyeceğim Bay

Deacon, you can just.

Deacon, gidebilirsiniz.

We can keep a bit.

biraz tutabiliriz.

Which part of my body in a jam jar.

Vücudumun hangi bölgesi reçel kavanozunda.

Would you like to keep it?

Saklamak ister misin?

I wish to think about that.

Bunun hakkında düşünmek istiyorum.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Be careful, because that wish to think about that.

Dikkatli olun, çünkü bunun hakkında düşünmek istersiniz.

Not the obvious one,

Bariz olanı değil,

because that would

çünkü bu

be a very small jar.

çok küçük bir kavanoz olurdu.

Let's move on to the.

konusuna geçelim.

Have we got time to talk about your subject, Mr.

Konunuz hakkında konuşacak vaktimiz var mı, Bay

Nicholls? We haven't got 20 minutes.

Nicholls? 20 dakikamız yok.

That's forever.

Bu sonsuza kadar.

20 minutes is forever.

20 dakika sonsuzdur.

That's how long those gods have to stand when they're watching the Queen. Yes.

Tanrıların Kraliçe'yi izlerken bu kadar uzun süre dayanmaları gerekiyor . Evet.

Even though one of them collapsed the other day, he

Geçen gün bir tanesi yere yığılmasına rağmen

he was getting a bit dizzy and he collapsed.

biraz başı dönüyordu ve yere yığıldı.

And then, of course, we had some drama on Friday night when someone tried to attack

Ve sonra, elbette, Cuma gecesi birisi

the Queen in her coffin.

tabutunun içinde Kraliçe'ye saldırmaya çalıştığında biraz dram yaşadık.

Not everyone's a fan.

Herkes hayran değil. Öyle olmasına

He did not last very long, though he was.

rağmen çok uzun sürmedi.

Soon he was dragged away.

Yakında sürüklendi.

He was grappled and wrestled by the police.

Polis tarafından boğuştu ve güreşti.

15 seconds it took.

15 saniye sürdü.

So there is a word of warning.

Yani bir uyarı sözü var.

Be careful. Watch out. Don't break the law.

Dikkat olmak. Dikkat. Yasayı çiğneme.

Well, be good.

İyi ol.

Be good.

İyi ol.

Like it said at the at the end of each.

Her birinin sonunda söylediği gibi.

That's that's nurse.

Bu hemşire.

Nurse, can I have some more pills, please?

Hemşire, biraz daha hap alabilir miyim lütfen?

So today we're looking at where to make.

Bu yüzden bugün nerede yapılacağına bakıyoruz.

Amicus says that I remember my mother enjoyed eating a meal

Amicus, annemin

which I cooked the day before she passed away.

vefatından bir gün önce yaptığım yemeği severek yediğimi hatırladığımı söylüyor.

This is easy.

Bu kolay.

Well, that makes you know, it makes your Kit Kat look a bit unimpressive.

Bu, Kit Kat'ınızın biraz etkileyici görünmediğini bilmenizi sağlar.

Yes, but your mum, your mother was in hospital like she was.

Evet ama annen, annen de kendisi gibi hastanedeydi.

She was. Yeah.

O idi. Evet.

And she liked it.

Ve bundan hoşlandı.

Kit Kat, she one I think most days. No she didn't.

Kit Kat, sanırım çoğu gün o. Hayır yapmadı.

She only had half of one is a Kit Kat is in two and you break it in half

Birinin sadece yarısı vardı, ikiye bölünmüş bir Kit Kat'tır ve onu ikiye bölersiniz,

then you just have one half.

o zaman sadece bir yarısınız olur. Kendini

It's very, very good at

holding back and not overindulging.

tutmakta ve aşırıya kaçmamakta çok ama çok iyidir.

No. And things. But she did enjoy it.

Hayır. Ama bundan zevk aldı.

That's one of the really children.

Bu gerçekten çocuklardan biri.

That's one of the last images I have.

Elimdeki son görüntülerden biri bu. Biz ondan

Your mum before we left her is eating the Kit Kat

ayrılmadan önce annen Kit Kat'ı yiyor

and being really excited about it.

ve gerçekten çok heyecanlanıyor.

Let's face it, there's not much to be excited about when you're in hospital.

Kabul edelim, hastanedeyken heyecanlanacak pek bir şey yok .

There is not impact words and phrases.

Etkileyici kelimeler ve ifadeler yoktur.

Steve So we will we will go through this because I've spent a lot of time preparing it.

Steve Bunun üzerinden geçeceğiz çünkü onu hazırlamak için çok zaman harcadım.

So we are going to do this.

Yani bunu yapacağız.

Impact words and phrases to impact

Etkilemek kelime ve deyimleri etkilemek,

is to come into contact with force.

kuvvetle temasa geçmektir.

So we often think of impact as being a physical thing.

Bu yüzden genellikle etkiyi fiziksel bir şey olarak düşünürüz.

One thing will, it's

Bir şey olacak, bu

another thing.

başka bir şey.

Excuse me, are you burping.

Affedersiniz, geğiriyor musunuz?

I have some water belching.

Biraz su geğiriyorum.

I know it's not belching breaking wind.

Biliyorum, rüzgar geğirmiyor.

I'm not breaking wind.

Rüzgar kesmiyorum.

I know that's the other at the other end.

Bunun diğer uçta olduğunu biliyorum.

At the other end to impact is to come into contact with force.

Çarpmanın diğer ucunda kuvvetle temasa geçmek vardır.

So we often think of it as physical.

Bu yüzden genellikle bunu fiziksel olarak düşünürüz.

You can make an impact as well.

Siz de bir etki yaratabilirsiniz.

So, so yeah.

Yani, evet.

So if, if, if, if, if something comes from space

Yani eğer, eğer, eğer, eğer, eğer uzaydan bir şey gelse

and lands on the ground like the other day,

ve

the other day, there is an impact.

önceki günkü gibi yere inerse, bir etki olur.

That moment when that object hits another solid

O cismin başka bir katı cisme çarptığı o an

object, an object hit two cars.

, bir cisim iki arabaya çarptı.

The other day we had a big flying.

Geçen gün büyük bir uçuş yaptık.

Yes, a big meteorite.

Evet, büyük bir göktaşı.

Oh, yes. I told you. I don't remember that.

Oh evet. Sana söyledim. Bunu hatırlamıyorum.

Yes. Over northern England, a huge ball

Evet. Kuzey İngiltere'ye uzaydan büyük bir top

came from space and it landed.

geldi ve yere indi.

It was apparently magnificent.

Görünüşe göre muhteşemdi. O iki

There was a tremendous impact

when the two vehicles collided that moment when that two objects

cismin çarptığı o an iki araç

hit. Yes.

çarpıştığında muazzam bir etki oluştu. Evet.

So in that sense, it is physical.

Yani bu anlamda fizikseldir.

That's physical.

Bu fiziksel.

You can also feel an impact as well.

Ayrıca bir etki de hissedebilirsiniz.

So again, it's when something hits you physically

Yani yine, bir şey size fiziksel olarak

or maybe in another way as well, which we will look at in a moment.

veya belki başka bir şekilde çarptığında, buna birazdan bakacağız.

Figurative impact is emotional.

Figüratif etki duygusaldır.

So when we look at figurative impact, we are looking at the effect that one thing has on you

Yani mecazi etkiye baktığımızda, bir şeyin duygusal olarak üzerinizde yarattığı etkiye

emotionally, the feeling it gives you.

, size verdiği duyguya bakıyoruz.

So not something hitting you physically, but the feeling that it gives you

Yani fiziksel olarak sana vuran bir şey değil,

when it goes into your mind and maybe into your heart.

aklına ve belki de kalbine girdiğinde sana verdiği his.

The feeling, the emotional feeling

Duygu, duygusal duygu

could also be the impact.

da etki olabilir.

A moment of time can have an impact.

Bir anın etkisi olabilir.

Rather like what Steve just said when we were giving Mr.

Bay Anne'ye onu verirken Steve'in söylediği gibi

Mother her.

.

Kit Kat So there is an impact

Kit Kat Yani orada bir etki var

there, a moment that leaves an impression

, bir izlenim bırakan

or makes an impression it has an impact.

ya da izlenim bırakan bir anın etkisi var.

A sudden event or situation can impact someone.

Ani bir olay veya durum birini etkileyebilir.

So again, a thing that happens might have an effect

Yani yine, olan bir şey

on something else to have an impact.

başka bir şeyi etkileyerek etki edebilir.

So something that happens.

Yani olan bir şey.

Well, I suppose we could talk about our own experience and also the impact of

Pekala, sanırım kendi deneyimlerimizden ve ayrıca

maybe what happened on a national basis as well with the Queen of England.

İngiltere Kraliçesi ile ulusal bazda yaşananların etkisinden bahsedebiliriz.

Yes. Passing away.

Evet. Ölmek

The Queen's death has ever has had a great impact on a lot of people.

Kraliçe'nin ölümü birçok insan üzerinde büyük bir etki yarattı.

Yeah, it's a significant event

Evet, bu önemli bir olay

and people are likely to remember it

ve insanlar muhtemelen onu

for a long time and changes will occur because of it.

uzun süre hatırlayacak ve bu nedenle değişiklikler meydana gelecek.

Yes, a sudden shock or traumatic event.

Evet, ani bir şok veya travmatik olay.

Do we need to explain that one?

Bunu açıklamamıza gerek var mı?

No, I don't think so. You could lose your job suddenly.

Hayır, sanmıyorum. Aniden işinizi kaybedebilirsiniz.

Yes, your boss could sack you and that would have a great impact on you.

Evet, patronunuz sizi işten atabilir ve bunun üzerinizde büyük bir etkisi olur.

You know, some, but it doesn't have to be bad news.

Bilirsin, bazıları, ama kötü haber olmak zorunda değil.

It could be, you know, somebody you could be getting married. Yes.

Bu, bilirsin, evlenebileceğin biri olabilir . Evet.

You might hear somebody that's getting married or you might be getting married.

Evlenmekte olan birini duyabilirsin ya da sen evleniyor olabilirsin.

That will have a great impact. Yes. On your life.

Bunun büyük bir etkisi olacak. Evet. Hayatın üzerine.

You know, the at the moment, the rise in energy cost is having a great impact

Biliyorsunuz, şu anda enerji maliyetlerindeki artışın

on people's ability to pay their bills.

insanların faturalarını ödeme gücü üzerinde büyük etkisi var.

So it can be a positive thing or a negative thing.

Yani olumlu bir şey veya olumsuz bir şey olabilir.

You kind of have a positive impact yes or a negative impact,

Olumlu bir etkiniz var, evet ya da olumsuz bir etki,

something that makes things better and some things

işleri daha iyi yapan bir şey ve bazı şeylerin

that happen that make things worse.

olması işleri daha da kötüleştiriyor.

The test is going by.

Test geçiyor.

The tests to be inspired

by something or someone is also impact.

Bir şeyden veya birinden ilham almak için yapılan testler de etkidir.

Maybe something you heard a person say or something you saw them do.

Belki bir kişinin söylediğini duyduğun ya da yaptığını gördüğün bir şey.

So to be inspired by something

Yani bir şeyden veya birinden ilham almak için

or someone, maybe you read the life story of a famous person.

belki de ünlü bir kişinin hayat hikayesini okursunuz.

Yes. And

Evet. Ve senin üzerinde

it has an

impact on you because you want to do the same thing as they did.

bir etkisi var

çünkü sen de onların yaptığı şeyi yapmak istiyorsun.

You want to learn from their own experiences.

Kendi deneyimlerinden öğrenmek istiyorsunuz.

That thing has an impact. A film.

O şeyin etkisi var. Bir film.

Yes. My go to watch a film or a piece of music. Yes.

Evet. Bir film ya da müzik parçası izlemeye gidiyorum. Evet. Orada olan bir şeyin

Can have and a real effect on you something that is there

sizin üzerinizde gerçek bir etkisi olabilir

and you know you can't have the significant effect on you.

ve sizin üzerinizde önemli bir etkiye sahip olamayacağınızı bilirsiniz.

An impact like two objects coming together suddenly.

Aniden bir araya gelen iki nesne gibi bir etki.

Oh, it's an impact. Yes.

Oh, bu bir etki. Evet.

So to me was going as well.

Yani bana da gidiyordu.

I'm Beatrice and Alexandra. It's a busy day.

Ben Beatrice ve Alexandra. Yoğun bir gün.

It's a busy day.

Yeah, busy sun.

Yoğun bir gün.

Evet, yoğun güneş.

Sun is quite often called here.

Güneş oldukça sık burada denir.

Sundays are often busy so.

Pazar günleri genellikle meşgul olur.

See you all later, girls.

Sonra görüşürüz kızlar.

Yes, the girls are going.

Evet, kızlar gidiyor.

They've got they've got things to do.

Yapacak işleri var.

Here's another one to make or leave an impression.

İşte bir izlenim bırakmak veya bırakmak için bir tane daha.

So you can make an impression on someone.

Böylece birileri üzerinde bir izlenim bırakabilirsiniz.

You can leave an impression.

Bir izlenim bırakabilirsiniz.

So imagine making your mark on something.

Öyleyse bir şeye damgasını vurduğunuzu hayal edin.

One thing hits another thing and quite often there will be an impact

Bir şey başka bir şeye çarpar ve sıklıkla bir etki

made, a mark made or left,

, bir işaret yapılır veya bırakılır

and that once again can be physical, literal, or it can be figurative.

ve bu yine fiziksel, gerçek veya mecazi olabilir.

Maybe something you are expressing using words.

Belki kelimelerle ifade ettiğin bir şey.

Yes, that's the thing of having an impact.

Evet, etkilemek böyle bir şeydir.

It leaves impression.

izlenim bırakıyor.

You're right there is that I'm concerned if another object hits another object,

Haklısın, başka bir nesne başka bir nesneye çarparsa endişeleniyorum,

a physical impact, there is evidence that that has happened

fiziksel bir etki, bunun

lasting in the form of damage or something or a crater.

hasar veya başka bir şey veya bir krater şeklinde kalıcı olduğuna dair kanıtlar var.

If it was

a meteorite hitting the earth like the far side of the moon, apparently on the far

Ayın uzak yüzü gibi dünyaya çarpan bir göktaşı olsaydı, görünüşe göre

side of the moon, it's just covered with impact marks, craters.

ayın uzak tarafında, sadece darbe izleriyle, kraterlerle kaplıydı.

Yeah.

So the whole dark side of the moon looks nothing like the side that we can see.

Evet.

Yani ayın karanlık yüzü bizim görebildiğimiz yüzüne hiç benzemiyor.

Because over the years, because of the way that the moon goes around the earth,

Çünkü yıllar geçtikçe, Ay'ın Dünya'nın etrafında dönme şekli nedeniyle,

that side is always facing away so that over

o taraf her zaman başka tarafa dönüktür, öyle ki

the millions of years has suffered all of the impacts

milyonlarca yıl boyunca tüm

of the meteors and all of the asteroids that have hit it over the years.

meteorların ve tüm asteroitlerin çarpmasına maruz kalmıştır. yıl.

So that's why the moon looks different on the dark side than the side

İşte bu yüzden ayın karanlık tarafında,

that we can see with the big man smiling at us.

iri adam bize gülümserken görebildiğimiz taraftan farklı görünüyor.

One person's judgement of another.

Bir kişinin başka bir kişi hakkındaki yargısı.

Yes. So maybe the impact

Evet. Yani belki de

that you feel from that person you are judging person

yargıladığınız o kişiden hissettiğiniz etki,

may be based on your feelings,

duygularınıza,

the impact that that person has on you.

o kişinin üzerinizdeki etkisine bağlı olabilir.

So you might use it also as a judgement

Dolayısıyla,

as as a way of describing their character

karakterlerini

or the way they are or the way you think they are

veya nasıl olduklarını veya

to leave your mark on another.

bir başkasında iz bırakmak için nasıl olduklarını düşündüğünüzü tanımlamanın bir yolu olarak bunu bir yargı olarak da kullanabilirsiniz.

And as I said earlier, it is always important to mention

Ve daha önce de söylediğim gibi,

that it is figurative in that sense.

bu anlamda mecazi olduğunu belirtmek her zaman önemlidir.

You expressing the feeling so it can be real.

Gerçek olabilmesi için duyguyu ifade ediyorsun.

If you hit someone and you leave a mark,

Birine vurursanız ve bir iz bırakırsanız,

you can see the impact, the mark that is left.

etkiyi, kalan izi görebilirsiniz.

But quite often we

Ancak çoğu zaman bir şeye çarpmak için geride

also use it figuratively to show the feeling that it leaves

bıraktığı duyguyu göstermek için mecazi olarak da kullanırız

behind to be struck by something.

.

Once again, it is figurative, so you can be struck by something.

Bir kez daha, mecazi, bu yüzden bir şey tarafından etkilenebilirsiniz.

An object like a car or another person.

Araba veya başka bir kişi gibi bir nesne.

But also you can be struck by something if it has a deep effect on you.

Ama aynı zamanda, üzerinizde derin bir etkisi varsa, bir şeyden etkilenebilirsiniz.

You were struck by it.

Ondan etkilendin.

Christina says the film mission had an impact on.

Christina, film görevinin üzerinde etkisi olduğunu söylüyor.

Oh, yes, that's a good film as well.

Ah evet, bu da güzel bir film.

And a a good use of of the word mission in there.

Ve orada görev kelimesinin iyi bir kullanımı.

I want to say, why do I want to say Robert Redford?

Söylemek istiyorum, neden Robert Redford demek istiyorum?

I'm I right there.

Ben oradayım.

The mission I meant a good example of how to use

Kastettiğim misyon, bir cümlede etkinin nasıl kullanılacağına dair güzel bir örnek,

impact in a sentence is what I meant to say.

söylemek istediğim buydu.

Alexandra hasn't gone.

Alexandra gitmedi.

I think people thought you were giving

Bence insanlar senin verdiğini düşündüler

but an says that they're still here so yes good please don't go.

ama bir tanesi hala burada olduklarını söylüyor yani evet güzel lütfen gitme.

Please don't go.

Lütfen gitme. Kelimenin tam anlamıyla mecazi anlamda

To be struck by something figuratively so literally.

bir şey tarafından vurulmak.

But in the figurative sent to strike you

Ama sana vurmak için gönderilen figüratifte

you might leave a mark

your the impression that you left

on my face with your fist so similar to impact then

yumruğunla yüzümde bıraktığın izlenimi bir iz bırakabilirsin, o zaman

a lasting impression is a lifelong impact.

kalıcı bir etki ömür boyu süren bir etkidir.

So maybe something you experienced as a child

Yani belki de çocukken deneyimlediğiniz bir şey

and that thing has stayed with you for all of your life.

ve o şey tüm hayatınız boyunca sizinle birlikte kalmıştır. Senin

Something that you, you, you might not even be aware it.

, senin, senin farkında bile olmayabileceğin bir şey.

So sometimes you can have an impact on someone

Yani bazen birileri üzerinde bir etkiniz olabilir

or maybe you feel an impact from something, but you might not even realise it.

veya bir şeyin etkisini hissedebilirsiniz ama bunun farkında bile olmayabilirsiniz.

So it can change the way you think, even if you don't realise

Böylece, düşünme şeklinizi değiştirdiğinin farkında olmasanız bile,

it has changed the way you think.

düşünme şeklinizi değiştirebilir.

So that sometimes it losing a limb

Böylece bazen bir uzvunuzu kaybetmek

you have a lasting, a lifelong impact.

kalıcı, ömür boyu sürecek bir etkiye sahip olursunuz.

Yes, you do lose a leg or an arm.

Evet, bir bacağınızı veya kolunuzu kaybedersiniz.

People, obviously soldiers

İnsanlar, belli ki

at war often get severely injured.

savaştaki askerler sıklıkla ciddi şekilde yaralanır.

They lose limbs, landmines attached.

Uzuvlarını kaybederler, kara mayınları takılır.

The thing you could say that that would have a lifelong impact on that person. Yes.

Bunun o kişi üzerinde ömür boyu etkisi olacağını söyleyebileceğiniz şey. Evet.

Robert De Niro was in mission. Yes.

Robert De Niro görevdeydi. Evet.

Mission.

Misyon.

Is that is it because I maybe I'm getting confused with another film.

Acaba başka bir filmle karıştırıyor olabilir miyim?

I wonder.

Merak ediyorum.

I wonder which film I'm thinking of.

Hangi filmi düşündüğümü merak ediyorum.

Mission. Hmm.

Misyon. Hmm.

I wonder if it is a bank holiday tomorrow in the UK Palmira.

Acaba yarın İngiltere Palmira'da resmi tatil mi?

Yes, we've got a well, it's not actually a bank holiday.

Evet, bir kuyumuz var, aslında resmi tatil değil.

No, it's it's a special public holiday.

Hayır, özel bir resmi tatil.

A public holiday.

Resmi tatil.

But they want to turn it into there are a lot of people trying to turn the the Queen's

Ama Kraliçe'nin

Funeral Day

Cenaze Günü'nü

into an annual holiday.

yıllık bir tatile dönüştürmeye çalışan pek çok insan var.

And they would probably then call it a bank holiday.

Ve muhtemelen o zaman buna banka tatili diyeceklerdi.

But it's not actually

Ama

it's actually called a public holiday, too,

aslında resmi tatil olarak da adlandırılmıyor

because it's not a regular event at the moment.

çünkü şu anda düzenli bir olay değil.

If it becomes a regular annual event, they will probably call it a bank holiday.

Düzenli bir yıllık etkinlik haline gelirse, muhtemelen buna banka tatili diyeceklerdir.

But yes,

Ama evet,

I would just say bank holiday because I mean, it's

sadece banka tatili derdim çünkü bildiğiniz gibi

only the banks that aren't working normally as you know, in Trafalgar Square,

sadece bankalar normal çalışmıyor , Trafalgar Meydanı'nda

there are lots of monuments and statues and apparently there is one place where there is

çok sayıda anıt ve heykel var ve görünüşe göre olması gereken bir yer var.

supposed to be a statue, but there isn't an apparent they're saying that the

bir heykel, ama

this particular area,

bu belirli bölgede, o kayıp heykelin üzerine

they might put a statue of Queen

Kraliçe Elizabeth'in bir heykelini koyabileceklerini söylediklerine dair bir belirti yok

Elizabeth on that that missing statue.

.

So I think it's the fifth plinth, they call it,

Sanırım buna beşinci kaide diyorlar

and it's always had nothing there.

ve orada her zaman hiçbir şey yoktu.

I can't remember why.

Nedenini hatırlayamıyorum.

I think maybe maybe they ran out of marble

Belki mermerleri bitmiştir

and or they they just couldn't think of what to put there.

ve oraya ne koyacaklarını bilememişlerdir.

But they're saying now that in maybe in Trafalgar Square,

Ama şimdi diyorlar ki belki Trafalgar Meydanı'nda,

maybe the Queen of England will be on that that plinth,

belki İngiltere Kraliçesi o kaidenin üzerinde olacak,

the missing statue could be that of the queen.

kayıp heykel kraliçeninki olabilir.

That will cause quite an impact.

Bu oldukça etki yaratacaktır.

I think so, yeah.

Sanırım, evet.

Tourists. Yeah, actually.

turistler. Evet, aslında.

Can I just mention something that Palmira said earlier?

Palmira'nın daha önce söylediği bir şeyden bahsedebilir miyim?

Had I found the right. Okay.

Doğruyu bulsaydım. Tamam aşkım.

And in fact, it's a it's a bit of a misconception because we found out

Ve aslında, bu biraz yanlış bir kanı çünkü

we found this out ourselves because we actually thought the same thing.

bunu kendimiz keşfettiğimizi fark ettik çünkü aslında aynı şeyi düşünmüştük.

The soldier the Beefeaters and the various military personnel

Asker Beefeaters ve Westminster Sarayı'nda kraliçeyi koruyan çeşitli askeri personel

that are standing guarding the queen

in the

Palace of Westminster.

.

No, it is Westminster Hall.

Hayır, Westminster Hall.

Westminster Hall.

Westminster Salonu.

They're standing there, aren't they.

Orada duruyorlar, değil mi?

Holding with their heads bowed, with their stakes,

Başları öne eğik, kazıkları,

their pipes and their various uniforms.

pipoları ve çeşitli üniformalarıyla tutanlar.

And then the other guys with the big sword.

Ve sonra büyük kılıçlı diğer adamlar.

We thought this too.

Biz de bunu düşündük.

They were telling us that the soldiers are on guard for 6 hours, 6 hours,

Bize askerlerin 6 saat 6 saat nöbette olduğunu söylüyorlardı

but they're not standing there for 6 hours at a time.

ama 6 saat orada durmuyorlar.

They're on a hour shifts notation.

Bir saatlik vardiya notasyonundalar.

And so there are many more soldiers,

Ve böylece çok daha fazla asker var,

many more soldiers that you can see there,

orada görebileceğiniz çok daha fazla asker var

but they do it for 20 minutes. Yes.

ama bunu 20 dakika yapıyorlar. Evet.

And then they're relieved.

Ve sonra rahatlarlar.

And then and another set of.

Ve sonra ve başka bir dizi.

Yeah. Of guards come in.

Evet. Gardiyanlar içeri girdi.

But they're they're still doing that every 20 minutes and they have a 20 minute rest and they get back.

Ama bunu hala her 20 dakikada bir yapıyorlar ve 20 dakika dinlenip geri dönüyorlar.

Yes. That's not quite right.

Evet. Bu pek doğru değil.

Well, they're not there for 6 hours solid.

6 saat boyunca orada değiller.

That's it.

So it's it's a six hour shift shift,

Bu kadar.

Yani bu altı saatlik bir vardiya,

but they do 20 minutes then take 40 minutes break.

ama 20 dakika yapıp 40 dakika ara veriyorlar.

So it's a three shift.

Yani üç vardiya.

If you see my meaning that it's two, there must be three sets of. Yes.

İki tane demek istediğimi anlıyorsan, üç set olmalı. Evet.

So soldiers of God, that's it.

Yani Tanrı'nın askerleri, hepsi bu.

So the rotation takes place over 40 minutes, but there are

Yani rotasyon 40 dakikadan uzun sürüyor ama nöbet tutan

three sets of people

üç grup insan var

standing guard and then after 6 hours, a new set of people. So.

ve 6 saat sonra yeni bir grup insan var. Bu yüzden.

Yes, so they're not that I see.

Evet, yani benim gördüğüm onlar değil.

That's what I was that's what I thought.

Ben böyleydim, düşündüğüm buydu.

But in fact, it isn't because when you watch it

Ama aslında

live on television, they're changing every 20 minutes.

televizyonda canlı izlediğinizde her 20 dakikada bir değiştiği için değil.

But you'll see probably after 40 minutes, the same ones will come back, if you can remember that.

Ama muhtemelen 40 dakika sonra göreceksiniz, eğer hatırlarsanız, aynı kişiler geri gelecektir.

But yeah,

Ama evet,

otherwise,

how would they go to the toilet as power moves as well?

yoksa

güç de hareket ederken tuvalete nasıl gideceklerdi?

Well, those ones are the big long boots.

Şey, bunlar büyük uzun botlar.

Well, you're right, because I can just sort of fill those.

Haklısın, çünkü onları bir şekilde doldurabilirim.

Exactly.

Kesinlikle.

But that's such bad taste.

Ama bu çok kötü bir tat.

That's it. You see? That's it. It's over.

Bu kadar. Anlıyorsun? Bu kadar. Bitti.

Let's say our days on YouTube have just been cancelled just because of that one comment.

Diyelim ki YouTube'daki günlerimiz sırf bu yorum yüzünden iptal oldu.

That's it.

Bu kadar.

What are you saying, Mr. Duncan?

Ne diyorsunuz, Bay Duncan?

You're saying those soldiers are weeing into their boots?

Askerlerin botlarının içine işediğini mi söylüyorsun?

No, I'm not saying that.

Hayır, bunu söylemiyorum.

Not at all.

Hiç de bile.

But yes, they're very, very ancient

Ama evet, onlar çok çok eski

costume costumes is the wrong word.

kostümler, kostümler yanlış kelime.

Uniforms, costume wearing.

Üniforma, kostüm giymek.

They're not in fancy dress.

Onlar süslü elbiseli değiller. Yüzlerce,

It's not a fancy dress party that they gave to these uniforms go by date back hundreds and hundreds of years.

yüzlerce yıl öncesine dayanan bu üniformalara verdikleri süslü bir kıyafet partisi değil.

And it might seem strange to some people to see that on television.

Ve bunu televizyonda görmek bazı insanlara garip gelebilir .

It must look maybe people

Belki de

in the evening looks strange to us.

akşamları insanlar bize garip görünüyor olmalı.

We watch it and we think, oh, that does it looks odd, doesn't it?

Onu izliyoruz ve ah, tuhaf görünüyor, değil mi diye düşünüyoruz.

It looks out of touch with modern society.

Modern toplumdan kopuk görünüyor.

But yes, that's the beauty of having these traditions, is that you have this continuity

Ama evet, bu geleneklere sahip olmanın güzelliği bu, devam eden bu devamlılığa sahip olmanız

that goes on, gives you a sense of national identity.

, size bir ulusal kimlik duygusu veriyor.

Yeah.

I mean, other monarchies, other monarchies do the same thing.

Evet.

Yani diğer monarşiler, diğer monarşiler de aynı şeyi yapıyor.

Yes. Other countries will have their own ceremonies and traditions

Evet. Diğer ülkelerin, doğduğunuz ülkenin bir parçası olduğunuzu hissettiren kendi törenleri ve gelenekleri olacaktır

that make you feel part of that country that you were born in.

.

I like the Greek gods because they they have the most amazing outfit.

Yunan tanrılarını seviyorum çünkü en muhteşem kıyafetlere sahipler.

Have you seen the Greek gods, Steve?

Yunan tanrılarını gördün mü Steve?

No, I haven't.

But They have, they have the tights do they.

Hayır, yapmadım.

Ama onlar var, taytları var mı?

And the little tutu.

Ve küçük tütü.

No it's not, it's not a tutu but

Hayır değil, tutu değil ama

is you must have seen them and it's it's literally might have done.

onları görmüş olmalısın ve tam anlamıyla yapmış olabilir.

Yes, I've seen I've seen them there in Greece.

Evet, onları orada Yunanistan'da görmüştüm.

Traditional dress.

Geleneksel kıyafet.

I also like the ones that stand guard at the Vatican as well

Ayrıca Vatikan'da nöbet tutanları da seviyorum,

that they've got their

big sort of they look like giant axes.

dev baltalara benzeyen büyük çeşitleri var.

You wouldn't want to mess with one of them.

Onlardan biriyle uğraşmak istemezsin.

The Swiss Swiss Guards.

İsviçre İsviçre Muhafızları.

Oh, dating back hundreds of hundreds of years. Yes.

Oh, yüzlerce yüzlerce yıl öncesine dayanan. Evet.

Well, traditions that all make us feel

Bizi

connected to the country that we live in gives you a sense of national identity.

içinde yaşadığımız ülkeye bağlı hissettiren gelenekler, size bir ulusal kimlik duygusu verir.

Yes, some people are a little bit more crazy about it than others.

Evet, bazı insanlar bu konuda diğerlerinden biraz daha çılgın.

I think most people go it's a good idea to have a monarchy but that's it.

Bence çoğu insan bir monarşiye sahip olmanın iyi bir fikir olduğunu düşünüyor ama o kadar.

That's that's where they leave the conversation.

Sohbeti burada bırakıyorlar.

But there are others,

Ama

to be honest with you.

sana karşı dürüst olmak gerekirse başkaları da var.

They are they're a little bit.

Onlar biraz onlar.

What's the word I want to say crazy.

Deli demek istediğim kelime nedir?

But it is true.

Ama bu doğru.

Christina Jackson.

Kristina Jackson. Beyaz kulenin önünde parlak renkli üniformalı

I like Christine and the Beefeaters

Christine ve Beefeaters'ı seviyorum

with the brightly coloured uniform before the white tower.

.

They were so beautiful.

Çok güzellerdi.

And Christina also says that the soldiers,

Ve Christina ayrıca askerlerin,

the royal soldiers with their big

büyük

black hats, very big Busby's, they call them, don't

siyah şapkalı kraliyet askerlerinin, çok büyük Busby'lerin, onları aradıklarını

they call or bearskin they actually made a bearskin

ya da ayı postu yapmadıklarını,

apparently not anymore for those worrying.

görünüşe göre artık endişelenenler için bir ayı postu yapmadıklarını söylüyor.

The modern ones that are made are artificial.

Yapılan modern olanlar yapaydır.

It's not real bears.

Gerçek ayılar değil.

So they don't go out when they need some more hats for the guards,

Böylece gardiyanlar için biraz daha şapkaya ihtiyaç duyduklarında dışarı çıkmıyorlar,

they don't chase a bear around and shoot it anymore.

artık ayı kovalayıp onu vurmuyorlar.

It's something they left.

Bu bıraktıkları bir şey.

Well, not in this country.

Bu ülkede değil.

There are still bears in the world. I know. Yes.

Dünyada hala ayılar var. Biliyorum. Evet.

Okay, Steve.

Tamam, Steve.

But they often faint.

Ama genellikle bayılırlar.

Go on.

But like nothing,

Devam et.

Ama hiçbir şey gibi,

they often faint

genellikle

in the heat they do pristinely because they are.

sıcakta bayılırlar çünkü öyleler.

So I mean, imagine having that big furry hat on your head.

Demek istediğim, kafanızda o büyük tüylü şapkayı hayal edin .

You're going to get a bit hot

in the height of summer, particularly that uniform.

Yazın zirvesinde biraz ısınacaksın, özellikle de bu üniforma.

And so yes, they do often faint.

Ve evet, genellikle bayılırlar.

Yes, they're very tall. Yes.

Evet, çok uzunlar. Evet.

I think they're obviously designed to.

Açıkçası bunun için tasarlandıklarını düşünüyorum.

Yet Thomas says the Greek gods stand out.

Yine de Thomas, Yunan tanrılarının öne çıktığını söylüyor.

They do.

I think I've got a vague memory.

Onlar yapar.

Sanırım belirsiz bir hafızam var.

Yes, they've got they've got the long slippers.

Evet, uzun terlikleri var.

They look like they're wearing giant slippers.

Dev terlikler giymiş gibi görünüyorlar.

We don't want to be disrespectful. I'm not.

Saygısızlık etmek istemiyoruz. Değilim.

I know.

Biliyorum.

I know.

They just respect. They do look like giant slippers.

Biliyorum.

Sadece saygı duyarlar. Dev terliklere benziyorlar.

I also like the Greek.

Yunanı da severim.

Have you ever seen the Turkish dancer as well?

Hiç Türk dansçıyı da gördünüz mü?

They're not gods, but they're Turkish dancers.

Tanrı değiller ama Türk dansçılar.

And they.

Ve onlar.

They just go around and around and they wear

Etrafta dolaşıyorlar ve giyiyorlar, çok

they wear this lovely sort of it looks like a skirt.

güzel bir etek gibi görünüyorlar.

But as they spin around, the thing opens out and they do this beautiful, beautiful

Ama döndükçe, şey açılıyor ve bu güzel, güzel

twirl in.

dönüşü yapıyorlar.

Fact they're called whirling dervish is why have you ever heard of this?

Gerçekte onlara semazen deniyor, bunu neden hiç duydunuz?

I have to say the whirling dervish that came from Turkey, though.

Yine de Türkiye'den gelen semazen söylemeliyim.

Yeah, it's Turkish dancers.

Evet, Türk dansçılar.

They twirl and they move around and everything flows in a beautiful way.

Dönüyorlar ve hareket ediyorlar ve her şey güzel bir şekilde akıyor.

The whirling dervish.

Dönen derviş.

It's a lovely word.

Bu çok hoş bir kelime.

Well, Mr. Duncan, it is 4:00.

Bay Duncan, saat 4:00.

It is 4:00.

4:00.

Everyone's hungry, and I'm feeling a bit faint right next to Mr.

Herkes acıktı ve Bay'ın bayılan

talking about soldiers with big hats fainting.

büyük şapkalı askerlerden bahsederken yanında kendimi biraz baygın hissediyorum.

I'm feeling a little faint myself.

Ben de biraz baygın hissediyorum. Senin

I don't think you could ever be a soldier.

asker olabileceğini hiç sanmıyorum.

Can you imagine, Mr. Steve, in the Army?

Orduda olduğunuzu hayal edebiliyor musunuz Bay Steve?

I wouldn't have been very good.

Çok iyi olmazdım.

He wouldn't last for a second.

Bir saniye dayanamayacaktı.

I would probably run off.

Muhtemelen kaçardım.

I don't know. Who knows?

Bilmiyorum. Kim bilir? Savaşa girdiğinizde

Who knows how you you know what what

nasıl davrandığınızı nasıl bildiğinizi kim bilebilir

how you behave when you are thrust into war?

?

Nobody knows, do they?

Kimse bilmiyor, değil mi? Demek

I mean, for a lot of people, the wars around the world at the moment, they are being, you know,

istediğim, birçok insan için, şu anda dünyanın dört bir yanındaki savaşlar, bilirsiniz,

put into conflict situations must be very difficult.

çatışma durumlarına sokuluyorlar, çok zor olmalı.

Yeah.

Who knows how we would step up to the mark

Evet.

if we were to be challenged in that way would certainly have an impact, Mr.

Bu şekilde bir meydan okumayla karşı karşıya kalsaydık, kesinlikle bir etkimiz olurdu, kim bilir nasıl adım atardık, Bay

Duncan.

It would definitely have an impact, yes. Yes.

Duncan.

Kesinlikle etkisi olurdu, evet. Evet.

Faint egos pass out.

Zayıf egolar bayılır.

That is correct.

Bu doğru.

Stomach to faint.

Bayılmak için mide.

Of course, the word faint

Tabii ki, baygınlık kelimesi,

is something that where a person feels maybe dizzy.

bir kişinin başının döndüğünü hissettiği bir şeydir.

You can feel faint as well.

Baygınlık da hissedebilirsiniz.

So you can feel faint, but you don't pass out.

Böylece baygınlık hissedebilirsiniz ama bayılmazsınız.

You just feel a little dizzy.

Sadece biraz başın dönüyor.

You can say, Oh, oh, I feel faint, but you don't actually faint.

Oh, oh, baygın hissediyorum diyebilirsin ama aslında bayılmıyorsun.

You just feel faint or feel dizzy.

Sadece baygın hissedersiniz veya başınız döner.

I think that's a good way to end.

Bence bu bitirmek için iyi bir yol. Bayan

Lady's faint. Good. A good, good word.

baygın. İyi. Güzel, güzel bir söz.

Yes, they are synonyms. I would say a good word.

Evet, eş anlamlıdırlar. Güzel bir söz söylerdim.

I think so.

Pass out also means to to if you pass out.

Bence de.

Pass out, eğer bayılırsanız yapmak anlamına da gelir.

I think that's if I'm correct in saying if you, uh,

Sanırım bu doğruysa, eğer

get your qualification

to graduate, to graduate may, I think that graduate means to pass out as yes.

mezun olma yeterliliğinizi elde ederseniz, mezun olmak Mayıs, bence bu mezun evet olarak geçmek demektir.

In the army normally used in the military.

Orduda normalde orduda kullanılır.

Right.

Sağ.

But give me those, give me those cakes Mr.

Ama bana onları verin, bana o kekleri verin Bay

Duncan.

Duncan.

Those teacakes I'm going to make to change those.

Onları değiştirmek için yapacağım çay kekleri.

For those wondering teacakes are they're like little buttons,

Çay keklerini merak edenler için küçük düğmeler mi,

little rolls, but they have currants inside.

küçük rulolar mı ama içinde kuş üzümü var.

And this whole time, as Mr.

Ve tüm bu süre boyunca, Bay

Steve is now going to put them in the toaster

Steve şimdi onları tost makinesine koyacak

and we are going to have teacakes with butter spread on them.

ve üzerlerine tereyağlı kekler yiyeceğiz .

Yes, plenty of butter by everyone.

Evet, herkese bol tereyağı.

Thank you again for your your your wishes, your good wishes, your messages of sympathy.

Dilekleriniz, iyi dilekleriniz, başsağlığı mesajlarınız için tekrar teşekkür ederim.

And I shall no doubt see you won't be Wednesday

Ve çarşambaya gelmeyeceğine şüphem yok

because I've got business to attend to on Wednesday.

çünkü çarşamba günü halletmem gereken bir iş var.

Okay. My mother's funeral.

Tamam aşkım. Annemin cenazesi.

Okay.

Tamam aşkım.

So hope you have a nice time with Mr.

Umarım Çarşamba günü Bay Duncan'la iyi vakit geçirirsiniz

Duncan on Wednesday.

. Abone değilseniz

Don't forget to subscribe and like this video if you haven't subscribed.

abone olmayı ve bu videoyu beğenmeyi unutmayın . Görünüşe

Apparently I was watching a YouTube video other day, Mr.

göre geçen gün bir YouTube videosu izliyordum , Bay

Duncan, when they were saying

Duncan,

the one I listen to regularly on financial matters.

mali konularda düzenli olarak dinlediğimi söylüyorlardı.

And he was saying that a lot of his subscribers

Ve birçok abonesinin

have noticed that they have been unsubscribed.

abonelikten çıktıklarını fark ettiğini söylüyordu.

Yes, it happens.

Evet olur.

I see YouTube.

YouTube'u görüyorum.

Yes, I still still say that YouTube doesn't like me anymore.

Evet, hala YouTube'un artık beni sevmediğini söylüyorum.

So please do check.

Bu yüzden lütfen kontrol edin.

Was it down at the bottom right inside from underneath?

Alttan sağ alta doğru muydu?

Check that you are subscribed to Mr.

Bay Duncan'a abone olup olmadığınızı kontrol edin

Duncan, then that little bell icon has been clicked.

, ardından o küçük zil simgesine tıklandı.

So because apparently sometimes something happens

Bu nedenle, görünüşe göre bazen bir şey olur

and you can be unsubscribed so you won't get notified of Mr.

ve Bay

Duncan's latest videos.

Duncan'ın en son videolarından haberdar olmamak için aboneliğinizi iptal edebilirsiniz.

You have got a new one on at the moment.

Şu anda yeni bir tane var. Tüm drama başlamadan

There is a new one that I posted a few days ago before

birkaç gün önce yayınladığım yeni bir tane var

all the drama started.

.

So what's that about?

Peki bu ne hakkında?

It's about being in public.

Halkın içinde olmakla ilgili.

Being in public.

Halkın içinde olmak.

So, yes, Mr.

Duncan put a lot of effort into that sort of thing.

Evet, Bay

Duncan bu tür şeyler için çok çaba sarf etti.

That took me six to be notified.

Haberdar olmam altı dakikamı aldı.

Okay, Steve, it took me six days to make has got a new video, right.

Pekala Steve, yeni bir video çekmem altı günümü aldı, değil mi?

So I need to see rules and to come back.

Bu yüzden kuralları görmem ve geri gelmem gerekiyor.

My voice is going and see you on.

Sesim gidiyor ve görüşürüz.

I'll definitely turn to Mr.

Kesinlikle Bay Duncan'a döneceğim

Duncan and I am back on Wednesday.

ve Çarşamba günü döneceğim.

I think I might be here on Wednesday, so don't take my word.

Sanırım çarşamba günü burada olabilirim, o yüzden sözüme inanma.

I have a lovely week.

Güzel bir hafta geçiriyorum.

I enjoy learning English and see you next time.

İngilizce öğrenmekten zevk alıyorum ve bir dahaki sefere görüşürüz.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

Thank you, Mr. Stevens.

Teşekkürler, Bay Stevens.

That was that was interesting.

İlginç olan buydu.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

If you told me that we would we would talk about all of the things we talked about today.

Bana söyleyeceğimizi söyleseydin, bugün konuştuğumuz her şey hakkında konuşurduk. sana

I would not believe you.

inanmazdım

That was very interesting.

Bu çok ilginçti.

In fact, thank you very much for your company.

Aslında, şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I think it's raining outside.

Sanırım dışarıda yağmur yağıyor.

I'm just looking at the camera outside

Sadece dışarıdaki kameraya bakıyorum

and it would appear to be raining.

ve yağmur yağıyor gibi görünüyor.

I think so.

Oh, my goodness.

Bence de. Aman

tanrım.

I can't believe it.

inanamıyorum

It's actually raining outside.

Aslında dışarıda yağmur yağıyor.

Can you see behind me?

Arkamı görebiliyor musun?

I think it is actually raining at the moment.

Sanırım şu an gerçekten yağmur yağıyor.

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz.

Thank you for watching today. It's been interesting.

Bugün izlediğiniz için teşekkürler. İlginçti.

We've had a lot of things going on today, a lot of moments,

Bugün pek çok şey yaşadık, pek çok an,

some of them memorable

bazıları unutulmaz

and some of them not so memorable.

ve bazıları o kadar da unutulmaz.

I hope today's live stream has had an impact

Umarım bugünkü canlı yayın

on you.

sizi etkilemiştir.

Take care of yourselves.

Kendine iyi bak.

If you are watching the Queen's Funeral tomorrow,

Yarın Kraliçe'nin Cenazesini izliyorsanız, kadehinizi kaldırıp Şerefe İngiltere Kraliçesi demek için

don't forget to have a little glass with you

yanınızda küçük bir kadeh bulundurmayı unutmayın

so you can raise your glass and say Cheers,

Queen of England.

.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

I might be with you on Wednesday.

Çarşamba günü sizinle olabilirim.

We will see what happens because everything is

Ne olacağını göreceğiz çünkü

let's just say everything is chaotic at the moment.

şu anda her şey kaotik diyelim.

And of course, until the next time we meet, you know what's coming next.

Ve tabii ki, bir dahaki görüşmemize kadar, sonra ne olacağını biliyorsun.

Yes, you do.

Evet yaparsın.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

And don't forget to tell your loved one

Ve sevdiğinize

how much you care for them and

onu ne kadar sevdiğinizi söylemeyi ve

send them the flowers now.

hemen ona çiçek göndermeyi unutmayın.

ta ta for now

Şimdilik ta ta