We have reached 1 MILLION SUBSCRIBERS 🎈 'partytime' 🎆 CELEBRATION - (EDITED)

Mr. Steve is here.

Bay Steve burada.

Oh, my goodness, Mr. Steve.

Aman Tanrım, Bay Steve.

And you might have to squeeze over slightly

Ve

because we're only on a very small part of the camera.

kameranın çok küçük bir kısmında olduğumuz için biraz sıkıştırmanız gerekebilir.

It's okay to come across.

Karşılaşmak sorun değil.

You guys. Yes. Hello, everyone.

Siz çocuklar. Evet. Herkese merhaba. Bay

Mr. Steve is here.

Steve burada.

We are now just two subscribers away

Artık

two subscribers away from 1 million.

1 milyondan iki abone uzaktayız.

Fingers crossed this time.

Parmaklar bu sefer geçti.

So do you have Mr. Steve?

Bay Steve var mı?

Oh, we are one away.

Bir uzağız.

Oh, my God.

Aman Tanrım.

My goodness. It's getting exciting.

Tanrım. Heyecan verici oluyor.

We are now on 999, nine, nine, nine.

Şimdi 999'dayız, dokuz, dokuz, dokuz.

So I'm glad you came in, Steve, at this moment.

Bu yüzden, şu anda içeri girmene sevindim, Steve.

Well, I went upstairs and I saw it counting it very, very quickly.

Yukarı çıktım ve çok çok hızlı saydığını gördüm.

Oh, it's it's.

İşte bu. Yine

It's gone down again.

düştü.

Oh, this is so frustrating.

Bu çok sinir bozucu. Şunu

Can I just say, over the past two days, I've actually developed stomach ulcers from this

söyleyebilir miyim, son iki gün içinde gerçekten mide ülseri geliştirdim.

We know what's going on.

Neler olduğunu biliyoruz.

We know it's all YouTube's fault.

Tüm suçun YouTube'da olduğunu biliyoruz.

Yes, it's all YouTube. We're blaming YouTube. Yes.

Evet, hepsi YouTube. YouTube'u suçluyoruz. Evet.

It's very strange.

Çok garip.

I've got you here, but also a little photograph of you as well.

Seni burada buldum, ama aynı zamanda küçük bir fotoğrafın da var.

It's very confusing.

Bu çok kafa karıştırıcı.

You can take that down now. I'm here.

Bunu şimdi kaldırabilirsin. Buradayım.

Yes, baby.

Evet bebek.

Oh, it's come back up again.

Oh, tekrar ortaya çıktı.

999999 again at eight Home EC.

999999 yine sekiz Home EC'de.

Hello, everyone.

Herkese merhaba.

And again, people can see your lovely face has gone down again.

Ve yine, insanlar senin güzel yüzünün tekrar asıldığını görebilirler. Haydi

Let's look.

bakalım.

If there's someone out there doing this on purpose, I'm going to come back up again.

Bunu bilerek yapan birileri varsa, tekrar geleceğim.

Oh, it's going to come back up again.

Oh, tekrar geri gelecek.

I think someone is doing this on purpose.

Bence birileri bunu bilerek yapıyor.

If you look, I have a certain set of special skills, and I will find you.

Bakarsan, benim bir dizi özel yeteneğim var ve seni bulacağım.

I will. Thank you.

Yapacağım. Teşekkür ederim.

Oh, it's a million. It's a million.

Oh, bu bir milyon. Bu bir milyon.

Way there.

Orada.

It's gone.

Gitti.

It's gone to a million. It's gone to a million.

Bir milyona çıktı. Bir milyona çıktı.

It's a million.

Bu bir milyon.

It's a million. I keep saying it

Bu bir milyon. Sürekli söylüyorum

It's 1 million subscribers.

1 milyon abone.

Now, just a moment. Let me just make sure this is right.

Şimdi, bir saniye. Bunun doğru olduğundan emin olayım.

It's got to be right.

Doğru olmalı.

Surely I've got the champagne ready.

Elbette şampanyayı hazırladım.

Any minute now, I shall pop the cork and pour it.

Her an mantarı açıp dökebilirim.

No, it's gone down again.

Hayır, yine düştü.

We had it for a few brief seconds.

Birkaç kısa saniyeliğine elimizdeydi.

Mr. Duncan had reached a million, and now

Bay Duncan bir milyona ulaşmıştı ve şimdi

it's gone down to

ona düştü

that. Never mind.

. Boş ver.

This is what it's like in YouTube world.

YouTube dünyasında böyle bir şey var.

It's very frustrating,

Bu çok sinir bozucu

and we've had plenty of frustrations over the last few days, as I've seen Mr.

ve son birkaç gün içinde Bay

Duncan go high and then low again.

Duncan'ın yükselip sonra tekrar alçaldığını gördüğüm için pek çok hayal kırıklığı yaşadık.

Just when you think. But he did get there.

Tam düşündüğün zaman. Ama oraya ulaştı.

It did go to a million.

Bir milyona çıktı.

They did get there very briefly.

Oraya çok kısa sürede ulaştılar.

I think that counts.

Bence bu önemli.

People people are saying congratulations, but it's gone back down.

İnsanlar tebrik ediyor, ama geri döndü.

No, it has to be at least 1 million. And to

Hayır, en az 1 milyon olması gerekiyor. Ve

come back up again, we celebrate again.

tekrar yukarı çıkmak için tekrar kutluyoruz.

A million, everyone. Another million.

Bir milyon, millet. Bir milyon daha.

Million. We're on a million again.

Milyon. Yine bir milyona ulaştık.

We've done it again.

Yine yaptık.

We're on a million subscribers. Every one.

Bir milyon aboneye ulaştık. Herkes.

A million twice in the last minute.

Son dakikada iki kez bir milyon.

A million. A million.

Bir milyon. Bir milyon. Havai

Shall we have the fireworks?

fişekleri alalım mı? Havai

Let's have the fireworks.

fişekleri atalım.

Please don't go down again.

Lütfen bir daha aşağı inme.

We've made it Take a screenshot.

Ekran görüntüsü almasını sağladık.

It says Tomek. Oh, yeah. Take a screenshot.

Tomek diyor. Ah evet. Ekran görüntüsü al.

Yes. Thank you.

Evet. Teşekkür ederim.

We've got it now. Yes, that's it.

Şimdi aldık. Evet, bu o.

That would have been.

Bu olurdu.

That would have been.

Bu olurdu.

Yes, 1,000,002 and then two.

Evet, 1.000.002 ve ardından iki.

Right?

Sağ?

Oh, 1,000,001.

Ah, 1.000.001.

Can you please make up your bloody mind?

Lütfen kararını verir misin?

All you're going to subscribe to is a note.

Abone olacağınız tek şey bir not.

This might be the stupidest thing I've ever done in my life.

Bu hayatımda yaptığım en aptalca şey olabilir .

Oh, no.

1,000,003.

Oh hayır.

1.000.003.

Now it's.

Şimdi o.

We're on to the towards the second millionaire. Mr.

İkinci milyonere doğru gidiyoruz. Bay

Duncan is going to stay on here and tie it until we get to.

Duncan burada kalacak ve biz gelene kadar bağlayacak.

We get to 2 million. 2 million. So I hope your patient

2 milyona ulaşıyoruz. 2 milyon. Umarım hastanız

oh, 1,000,004.

oh, 1.000.004.

Now, I think it's safe to say that we have done it, Mr.

Şimdi, bunu başardığımızı rahatlıkla söyleyebiliriz Bay

Duncan, through.

We have done it.

Duncan.

Biz yaptık.

We have hit 1 million subscribers congratulations.

1 milyon aboneye ulaştık tebrikler.

Baby, baby,

Bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim, bebeğim

baby, baby, baby, baby, baby, baby, baby, baby, baby.

, bebeğim.

We've done it.

Yaptık.

We've done it.

Yaptık.

We are there, everyone.

Biz oradayız, herkes.

We have made it all the way to 1 million subscribers.

1 milyon aboneye kadar ulaştık.

We have done it. Mr.

Biz yaptık. Bay

Steve is now bringing this champagne and. Wow.

Steve şimdi bu şampanyayı getiriyor ve. Vay. Aman

Oh, my goodness.

tanrım.

I can't believe it.

inanamıyorum

Here we are. 1 million subscribers.

Buradayız. 1 milyon abone.

How do I feel?

Nasıl hissediyorum?

Do I feel different?

Farklı mı hissediyorum? Daha

Do I feel better?

iyi hissediyor muyum?

And then

Ve sonra

beep, beep, beep, beep.

bip, bip, bip, bip.

We've done it again.

Yine yaptık.

Yes. I couldn't resist doing it again.

Evet. Dayanamadım tekrar yaptım.

Oh, we've done it.

Oh, başardık.

Mr. Steve here.

Bay Steve burada.

What have I got here? We've done it.

Burada neyim var? Yaptık.

We have champagne, Mr.

Şampanyamız var, Bay

Duncan. We've reached 1 million subscribers.

Duncan. 1 milyon aboneye ulaştık.

It's only taken 15 and a half years

Sadece 15 buçuk yıl sürdü,

so let's stand back a bit.

o yüzden biraz geride duralım.

Let's

look at this.

Well, by doing this, first of all, first of all, look.

Şuna bir bakalım.

Peki, bunu yaparak, her şeyden önce, her şeyden önce bakın.

Look at the quality of this champagne.

Şu şampanyanın kalitesine bak.

Well, I don't know if it is quality or not.

Kaliteli mi değil mi bilmiyorum.

It is Andre Rosa.

Andre Rosa'dır.

I don't think it's anything special, Mr. Duncan.

Özel bir şey olduğunu düşünmüyorum Bay Duncan.

No, it was free. I haven't paid for this.

Hayır, ücretsizdi. Bunun için ödeme yapmadım.

No, I did explain the story of this, so don't say too much, because you might spoil my lovely story.

Hayır, bunun hikayesini anlattım, o yüzden fazla konuşma çünkü güzel hikayemi bozabilirsin. İşte

So here it is.

burada.

It's been in the refrigerator.

Buzdolabında kaldı.

For the past 15 and a half years.

Son 15 buçuk yıldır.

Waiting patiently.

Sabırla beklemek.

Root beer says no, and it is not root beer.

Kök birası hayır diyor ve kök birası değil.

I dare you.

Yap da görelim.

How very dare you? Yes.

Bune cesaret? Evet.

We will pour everyone a glass of champagne because it's everyone

Herkese bir kadeh şampanya koyacağız çünkü izleyen herkes

that's watching that's got you to a million viewers yes, of course.

sizi bir milyon izleyiciye ulaştırdı, evet, tabii ki.

I wouldn't be able to do this without you following me on YouTube for all of these years.

Bunca yıldır beni YouTube'da takip etmeseydin bunu yapamazdım.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

I'm supposed to be working, but this is worth skiving for. Yes.

Çalışıyor olmam gerekiyor ama bunun için çabalamaya değer. Evet.

Well, give it to me. Right.

Pekala, onu bana ver. Sağ.

They might sack you, but does it matter?

Seni görevden alabilirler, ama fark eder mi?

Does it matter that Mr.

Bay

Steve is is willing to be sacked from his job just so he can be here with is?

Steve'in sırf onunla birlikte olabilmek için işinden kovulmaya istekli olması önemli mi?

I might do this by the window, because if it comes and I say it's OK, let's do it here.

Bunu pencerenin yanında yapabilirim, çünkü eğer gelirse ve tamam dersem, hadi burada yapalım.

We have got to open the champagne.

Şampanyayı açmalıyız.

Let's go back slightly OK?

Biraz geriye gidelim tamam mı?

We're going to open the champagne to make sure I'm in the right place.

Doğru yerde olduğumdan emin olmak için şampanyayı açacağız.

Well, she won't see anything.

Şey, hiçbir şey görmeyecek.

Should have a cloth over it.

Üstünde bir bez olmalı.

That's all right. That worry about Steve

Tamam. Steve için endişelen

I do a bit of damage

biraz zarar veririm hayatımda

I've never opened champagne before

daha önce hiç şampanya açmadım

in my life.

.

OK, so something in here might be destroyed.

Tamam, yani buradaki bir şey yok olabilir.

Oh, by the way, it's going back down.

Oh, bu arada, geri gidiyor.

Don't open the champagne just yet.

Henüz şampanyayı açma.

It's going down. It's going down again

Aşağı gidiyor.

before it goes down.

Düşmeden önce tekrar düşüyor.

Mr. Duncan, open it.

Bay Duncan, açın.

We might have to do this again.

Bunu tekrar yapmak zorunda kalabiliriz.

Now, please, quickly.

Can everyone please stop unsubscribing?

Şimdi, lütfen, çabuk.

Lütfen herkes abonelikten çıkmayı durdurabilir mi?

This might take forever.

Bu sonsuza kadar sürebilir.

Don't wait till it goes down.

Düşene kadar beklemeyin.

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Quickly.

Hızlıca.

OK, I'm going to open the champagne.

Tamam, şampanyayı açacağım.

I don't know what's going to happen. I might destroy the studio.

Ne olacağını bilmiyorum. Stüdyoyu mahvedebilirim.

I don't like loud bangs.

Yüksek sesli patlamaları sevmiyorum.

Mm hmm. Here we get

Hmm. Buradan

Mr. Steve doesn't like loud bangs.

Bay Steve'in yüksek sesli patlamalardan hoşlanmadığını anlıyoruz.

That's not what I've heard.

Ben öyle duymadım.

Oh, oh, oh.

Ah, ah, ah.

I've never opened champagne before.

Daha önce hiç şampanya açmadım.

Oh, my God. That was very scary.

Aman Tanrım. Bu çok korkutucuydu.

Champagne.

Şampanya.

Come on, Steve. Get the champagne in the glass.

Hadi Steve. Şampanyayı bardağa al.

There you go, Mr.

Duncan.

İşte, Bay

Duncan.

Well deserved.

Hak etti.

That's. That's.

Listen, listen to the champagne.

bu bu

Dinle, şampanyayı dinle.

Oh, it's going back down, by the way.

Oh, bu arada, geri gidiyor.

Oh, it's gone back down to 1 million that quickly.

Oh, o hızla 1 milyona düştü.

Quickly celebrate it.

Çabuk kutlayın.

Cheers. Congratulations.

Şerefe. Tebrikler.

Cheers.

Şerefe.

And congratulations, everybody. Watching Mr.

Ve tebrikler millet. Bay

Duncan across the world.

Duncan'ı dünya çapında izliyorum.

Yes. Don't go down to 999.

Evet. 999'a inme.

Let's drink first the hmm.

Önce hmm'yi içelim.

Ooh, that's quite nice.

Bu çok hoş.

Oh, my God. This is good.

Aman Tanrım. Bu iyi.

We're celebrating with all of you. Yes.

Hepinizle kutluyoruz. Evet.

So congratulations to Mr.

Bu yüzden Bay

Duncan and also to all of you who have watched Mr.

Duncan'ı ve ayrıca Bay

Duncan and stayed loyal and watched Mr.

Duncan'ı izleyen ve sadık kalan ve Bay

Duncan for many, many years.

Duncan'ı uzun yıllar boyunca izleyen hepinizi tebrik ederim.

So cheers to you to all

Hepinize şerefe,

all I'm waiting for now is my special reward from YouTube.

şimdi YouTube'dan özel ödülüm için bekliyorum.

And, oh, it's gone back up again.

Ve, oh, tekrar yükseldi.

Good. We're stabilising. Thank God for that.

İyi. Stabilize oluyoruz. Bunun için Tanrı'ya şükürler olsun.

You'll have to put the champagne basin back in the bottle.

Şampanya leğeni şişeye geri koymalısın.

I don't normally like champagne, but this is quite nice.

Normalde şampanya sevmem ama bu çok güzel. O

I was a bit scared then, cos can I say for a moment

zaman biraz korkmuştum çünkü bir an için

that I was genuinely scared

of that champagne bottle because I could see the cork slowly coming off.

o şampanya şişesinden gerçekten korktuğumu söyleyebilirim çünkü mantarın yavaşça çıktığını görebiliyordum.

It was moving. It was moving on its own.

Hareket ediyordu. Kendi kendine hareket ediyordu.

And then it suddenly went up.

Ve sonra aniden yükseldi.

Still, we have recorded

Yine de

the Chinook, it just went down to 900, it just went down.

Chinook'u kaydettik, şimdi 900'e düştü, birden düştü.

Then right.

Sonra doğru.

We've got to put the champagne back in the bottle now.

Şampanyayı şimdi şişeye geri koymalıyız.

See, I think somebody is playing a track.

Bak, sanırım biri bir şarkı çalıyor.

We're going to put the champagne back in the bottle, a recall kit and then we can do it all over again.

Şampanyayı şişeye geri koyacağız, bir geri çağırma kiti ve sonra her şeyi yeniden yapabiliriz. Tekrar

It's gone back up again.

yukarı çıktı.

Half a million subscribers again. Congratulations

Yine yarım milyon abone. Tebrikler

baby. Be doing this all day long.

bebeğim. Bütün gün bunu yap. Tekrar geri

Let's come back again.

dönelim.

Oh, it's gone back down again.

Oh, tekrar aşağı indi.

It's dropped now to nine, 999999 again.

Şimdi tekrar dokuza, 999999'a düştü.

Look, whoever is doing that, I'm going to find you.

Bak, bunu kim yapıyorsa, seni bulacağım.

I have a very special set of skills, and I will

Çok özel becerilerim var ve

use those set of skills

bu becerilerimi

to find you, hunt you down, and I will give you a big kick at the bottom.

seni bulmak, avlamak için kullanacağım ve seni dibe vuracağım.

So when it goes back up to a million, Steve you don't have to shout.

Yani bir milyona çıktığında bağırmana gerek yok Steve. Bir

I have got to open another bottle of champagne.

şişe şampanya daha açmam gerekiyor.

Every time it goes back up to a million, we might have to.

Ne zaman bir milyona geri dönse, mecbur kalabiliriz.

We're going to be consuming a lot of alcohol today.

Bugün çok fazla alkol tüketeceğiz.

Yes, it's going down. Notes dropped again.

Evet, düşüyor. Notlar yine düştü.

Still.

Hala.

It's happened.

Oldu.

It's happened.

Oldu.

And that's all that counts, Mr. Duncan.

Ve önemli olan da bu, Bay Duncan.

And so let's hope it doesn't take 15 years for you to reach 2 million.

Umalım da 2 milyona ulaşmanız 15 yıl sürmesin. Tekrar

It might it might take 15 years to reach 1 million again.

1 milyona ulaşması 15 yıl alabilir.

Let's hope you can do it in.

Umarız bunu başarabilirsin.

Let's set a target for five is OK.

Beş için bir hedef belirleyelim, tamamdır.

It's come back a bit.

Biraz geri geldi.

I've realised that we can't actually be seen.

Görünemeyeceğimizi fark ettim.

There we go. That's better.

Oraya gidiyoruz. Bu daha iyi.

Can you see us now going back up again?

Şimdi tekrar yukarı çıktığımızı görebiliyor musun?

Yes. You champagne there's the cork.

Evet. Şampanya, işte mantar.

Where's your champagne, Steve?

Şampanyan nerede, Steve?

Steve's lost his champagne.

Steve şampanyasını kaybetti.

Come on, Steve, bring your champagne. It's.

Hadi Steve, şampanyanı getir. Onun.

It's 1,000,001 again.

Yine 1.000.001.

We're doing it again.

Tekrar yapıyoruz.

We're up against the 50

50'ye karşıyız

I'm going to be pissed

kızacağım

oh, dear.

ah canım.

So we've just done 1 million again.

Yani yine 1 milyon yaptık.

Oh, no, no, it's gone down again. Right.

Oh, hayır, hayır, yine düştü. Sağ.

So how many times have we done it now?

Peki şimdi bunu kaç kez yaptık?

I'm losing track about three times so far.

Şimdiye kadar üç kez izini kaybettim.

Three times.

Üç kere.

Right. So, yes, it's going down and down again now and again.

Sağ. Yani, evet, şimdi ve tekrar tekrar aşağı iniyor.

This might take a while.

Bu biraz zaman alabilir.

I'm really getting drunk, by the way.

Bu arada gerçekten sarhoş oluyorum.

This is going to get very interesting this afternoon

Bu öğleden sonra çok ilginç olacak

because every time it hits a million, we've got to drink more champagne.

çünkü ne zaman bir milyona ulaşsa, daha fazla şampanya içmeliyiz. Havai

We've got to have fireworks.

fişek atmalıyız.

And we've got to drink the champagne.

Ve şampanyayı içmeliyiz.

I don't normally I don't normally like champagne, but this is quite nice.

Normalde şampanya sevmem ama bu çok güzel.

I want that yes.

bunu istiyorum evet

How? In a raffle.

Nasıl? Bir çekilişte.

What did you have to do?

Ne yapman gerekiyordu?

It's been in the cupboard for about five years.

Yaklaşık 5 yıldır dolapta duruyor.

Did you have to perform a task?

Bir görevi yerine getirmek zorunda mıydınız?

Something, something rude

Bir şey, aslında kaba bir şey

actually, I was at a party.

, bir partideydim.

I went to a friend's party.

Bir arkadaşın partisine gittim.

Oh, OK.

Ah tamam.

Two weeks ago.

İki hafta önce.

And I thought, you know, take take a bottle of something.

Ve düşündüm ki, bilirsin, bir şişe bir şey al. Ben de

And I was going to take the champagne.

şampanya alacaktım.

And then I looked up how much it cost would cost to buy.

Sonra satın almanın ne kadara mal olacağına baktım.

And it was something like £26 a bottle of champagne we got that.

Ve aldığımız bir şişe şampanya £26 gibi bir şeydi . Şu

That's the champagne we are drinking at the moment.

anda içtiğimiz şampanya bu.

Oh, we've done it again.

Ah, yine başardık.

Right.

Sağ.

A million, a million subscribers.

Bir milyon, bir milyon abone.

Everyone get the champagne, Steve.

Herkes şampanyayı alsın, Steve.

Your champagne is

Şampanyanız

oh, my.

Oh, you've done it again.

aman tanrım.

Oh, yine yaptın.

OK, 1 million.

Tamam, 1 milyon.

Oh, no, it's gone down again.

Oh, hayır, yine düştü.

It's just it's dropped again.

Sadece tekrar düştü.

So we might be here all day. We've got another cheers.

Yani bütün gün burada olabiliriz. Bir alkış daha aldık.

Oh, this is again.

Ah, bu yine.

This is wonderful.

Bu harika.

The subsidy is dropped down again.

Sübvansiyon yeniden düşürülür.

So to finish that story,

Bu hikayeyi bitirmek için,

I decided because this was £25 a bottle,

bunun bir şişesi 25 sterlin olduğu için,

I would not take it to this party because they weren't worthy

onu bu partiye götürmeyeceğime karar verdim çünkü onlar,

you know, they weren't worthy of a £25 bottle of champagne.

bilirsiniz, 25 sterlinlik bir şişe şampanyaya layık değillerdi.

So I instead got an £8 bottle of wine. Yes.

Bunun yerine 8 şişe şarap aldım. Evet.

And just as well, because we wouldn't have been able to celebrate.

Ve aynı şekilde, çünkü kutlama yapamayacaktık.

So even, even if we never make it to 1 million, at least we're having fun doing it.

Yani hiç 1 milyona ulaşamasak bile en azından bunu yaparken eğleniyoruz.

Who is Andre? Roger.

André kimdir? Roger.

By the way?

Bu arada?

I've never it's not my it's not Moa, is it.

Asla benim değil, Moa değil, değil mi?

Oh it's not the wrong Perrier.

Oh, bu yanlış Perrier değil.

No, it's not Perrier or Don Perry. Yes.

Hayır, Perrier veya Don Perry değil. Evet.

So maybe did you know that Don Perry on Don

Don Perignon'daki Don Perry'nin

Perignon was actually a monk?

aslında bir keşiş olduğunu biliyor muydunuz?

He's a he was a monk who invented champagne.

O, şampanyayı icat eden bir keşişti.

Now, that sounds like I've just made that up because

Bunu sarhoş olduğum için uydurmuşum gibi geliyor

I'm drunk, but I'm not drunk and I didn't make it up.

ama sarhoş değilim ve ben uydurmadım.

It's actually a true story.

Aslında gerçek bir hikaye.

Look it up.

Şuna bak

Don Perry on Don Perignon is actually a monk,

Don Perignon'daki Don Perry aslında bir keşiş

and he invented champagne.

ve şampanyayı icat etti.

Why now?

Neden şimdi?

My mother is saying we've done it again and again.

Annem defalarca yaptığımızı söylüyor.

Right. Celebrate again.

Sağ. Tekrar kutlayın.

1 million.

1 milyon.

We go

gidiyoruz

ooh. Oh, dear.

ooh Ah hayatım.

This is getting tiring. Oh, is it?

Bu yorucu olmaya başladı. Öyle mi? Son birkaç dakika içinde yaklaşık yedinci kez

There's just, well, million subscribers again

yine, yani, milyon abone var

for about the seventh time

in the last few moments.

.

This is getting to be quite interesting, Mr. Duncan.

Bu oldukça ilginç olmaya başladı, Bay Duncan. Sence

How long do you think we can keep this up?

bunu daha ne kadar sürdürebiliriz?

Oh, God. It's dropped again. Dropped again.

Aman Tanrım. Tekrar düştü. Tekrar düştü.

OK, right.

Tamam doğru.

OK. We might have to wait for a few moments for it to go back to a million.

TAMAM. Bir milyona geri [ __ ] için birkaç dakika beklememiz gerekebilir .

Well, this is great. You don't.

Bu harika. bilmiyorsun

You don't just get one chance to celebrate.

Kutlamak için tek bir şansın yok.

You get, you know, many, many chances to celebrate

Pek çok şansı kutlamak için pek çok şansınız var

many chances, which isn't quite what we expected. Yes.

, bu pek de beklediğimiz gibi değil. Evet. Çok

Can I say you're looking lovely.

hoş göründüğünü söyleyebilir miyim?

We've got people asking questions about English.

İngilizce hakkında sorular soran insanlar var.

They're bored already, Z. They want to learn English again.

Zaten sıkıldılar Z. Tekrar İngilizce öğrenmek istiyorlar.

Stop celebrating this 1 million.

Bu 1 milyonu kutlamayı bırakın. İngilizce ile ilgili

I am in no condition to answer my questions about English.

sorularıma cevap verecek durumda değilim .

Please.

Lütfen.

I think YouTube is just trying to get us drunk.

Bence YouTube bizi sarhoş etmeye çalışıyor.

Beatrice says

Beatrice

yes, Lewis says, because it keeps going up

evet diyor, Lewis diyor, çünkü yükselmeye devam ediyor

and every time it goes back up, we've got to drink more champagne.

ve her yükseldiğinde daha fazla şampanya içmemiz gerekiyor.

Oh, it's back up. It's 1 million again.

Geri geldi. Yine 1 milyon oldu.

Back up again. Off we go.

Tekrar yedekleyin. Kapalı gidiyoruz.

Congratulations.

Tebrikler.

Everyone.

Herkes.

Oh, yes.

Another small celebrations.

Oh evet.

Başka bir küçük kutlama.

More celebrations now.

Şimdi daha fazla kutlama.

That's about 8 million so far. Missed it.

Şimdiye kadar yaklaşık 8 milyon. Kaçırdım.

Didn't get a million subscribers.

Bir milyon aboneye ulaşmadı.

Oh, dear.

Ah hayatım.

OK, we've done it again.

Tamam, yine yaptık.

We've reached 1 million subscribers.

1 milyon aboneye ulaştık.

So for the eighth time.

Yani sekizinci kez.

Yes, please.

Don't tell on me that I'm working and getting drunk.

Evet lütfen. Bana

çalışıp sarhoş olduğumu söyleme.

Oh, weather.

Ah, hava durumu.

Ooh, excuse me.

Affedersiniz.

Disgusting. I'm sorry about that.

İğrenç. Bunun için üzgünüm. O

I had a little windy then.

zamanlar biraz rüzgarlıydım.

And we with 1 million subscribers, shouldn't be burping like.

Ve biz 1 milyon abone ile böyle geğirmemeliyiz.

It's all right.

Her şey yolunda.

We don't have them.

Onlara sahip değiliz.

We don't have 1 million. We've gone down again.

1 milyonumuz yok Yine düştük.

All right? We've gone down to the K 919.

Elbette? K 919'a

We have. Yes.

indik. Evet. Bu

We're not making this up, by the way.

arada bunu biz uydurmuyoruz.

This is this is really happening.

Bu gerçekten oluyor.

That is the genuine life counter.

Gerçek yaşam sayacı budur.

You can see it for yourself.

Bunu kendin görebilirsin. Geri

It keeps going back down.

aşağı inmeye devam ediyor.

I guess this might take a while, Steve.

Sanırım bu biraz zaman alabilir, Steve.

People keep people are subscribing and then they're unsubscribing.

İnsanlar abone olmaya devam ediyor ve sonra abonelikten çıkıyorlar.

It's very rude.

Bu çok kaba.

So we've done it again. Steve, 1 million out.

Böylece tekrar yaptık. Steve, 1 milyon çıktı.

We're off again.

1 million cheers.

Tekrar yola çıktık.

1 milyon alkış.

Steve is

Steve

oh, oh, yeah.

, oh, oh, evet.

So this is is this is great.

Yani bu, bu harika.

You're not getting bored of this I'm not. I'm.

Bundan sıkılmıyorsun, ben sıkılmam. Ben.

This is as much a celebration of you as it is, Mr.

Bu sizin kadar sizin için bir kutlama Bay

Duncan.

Duncan.

This might be the best live streaming we've ever done.

Bu şimdiye kadar yaptığımız en iyi canlı yayın olabilir.

Nothing to do with me.

Benimle ilgisi yok.

It's all Mr.

Duncan's hard work and your loyalty.

Hepsi Bay

Duncan'ın sıkı çalışması ve sizin sadakatiniz.

There's a rabbit going by.

Bir tavşan geçiyor.

There's a rabbit going by the window.

Pencerenin önünden geçen bir tavşan var.

I think it's gone down again.

Sanırım yine düştü. Yine

It's gone down again. I'm down again.

düştü. Yine düştüm.

OK, I think someone's doing this on purpose.

Tamam, bence birisi bunu bilerek yapıyor.

There is a slight delay, so Mr.

Bay

Duncan can see it's a few seconds in advance of you.

Duncan'ın sizden birkaç saniye önce olduğunu görebilmesi için hafif bir gecikme var.

So yes, I don't. Yeah.

Yani evet, bilmiyorum. Evet.

So I don't know how that works, but I guess we've got another celebration coming up.

Yani bunun nasıl çalıştığını bilmiyorum ama sanırım yaklaşan bir kutlamamız daha var.

So brace yourself, Brace.

Kendini hazırla, Brace.

If you brace yourself, it means you're preparing I'm preparing myself hearing.

Kendini hazırlıyorsan, hazırlanıyorsun demektir, ben kendimi işiterek hazırlıyorum.

We will have to get some more champagne.

Biraz daha şampanya almamız gerekecek.

Well, oh, no, there's plenty left. It's a very big blow.

Şey, oh, hayır, çok şey kaldı. Bu çok büyük bir darbe. Tekrar geri geldi

It's come back up again.

.

It's a million an again. It's a million subscribers.

Yine bir milyon oldu. Bir milyon abone var.

Everyone, congratulations. We have done it.

Millet, tebrikler. Biz yaptık.

We have done it for the 10th time in the past 50 minutes.

Son 50 dakikada 10. kez yaptık.

We are on 1 million subscribers cheers, Steve.

1 milyon aboneye ulaştık, şerefe, Steve.

It's Steve is really confusing me now.

Steve şu an kafamı gerçekten karıştırıyor. İPad'de bir milyon abone

He said should we make wait until it's a million subscribers on the iPad?

olana kadar beklemeli miyiz dedi ?

Well, the iPad is delayed, so it's always very confusing.

Pekala, iPad ertelendi, bu yüzden her zaman çok kafa karıştırıcı.

I can't actually explain how any of this works anymore.

Artık bunların nasıl çalıştığını gerçekten açıklayamıyorum.

Steve is actually resting on me

Steve aslında bana güveniyor

I've never seen Jokic I'm not really

Jokic'i hiç görmedim Gerçekten

I'm not really drunk he's not ready to run but but please can I have some more champagne? Yes,

sarhoş değilim koşmaya hazır değil ama lütfen biraz daha şampanya alabilir miyim? Evet,

it's gone down and down again.

düştü ve tekrar düştü.

Wait, we better wait.

Bekle, beklesek iyi olur.

We need more champagne.

Daha fazla şampanyaya ihtiyacımız var.

Steve, just keep the champagne flowing, OK?

Steve, şampanyayı akıtmaya devam et, tamam mı?

So in fact,

Yani aslında

my mother is staying my mother is staying with us, as you know as well.

annem kalıyor, senin de bildiğin gibi bizde kalıyor.

Always advertised. Why isn't your mother here?

Her zaman reklamı yapılır. Annen neden burada değil?

Well, she's not feeling very well, but I'm going to take a small sip

Kendini pek iyi hissetmiyor ama şampanyamdan küçük bir yudum alacağım

of champagne

well, fima.

, fima.

Yes, this is the glass.

Evet, bu cam.

My mother is going to have it in, and we're just going to pour just a very, very tiny taste.

Annem onu ​​içeri alacak ve biz sadece çok çok küçük bir tat dökeceğiz.

So this is what Mr. C's mother is having

Demek Bay C'nin annesi görünüşe göre bunu yaşıyor

apparently.

If Mr.

.

Bay

C's mother has too much champagne, she's.

C'nin annesinin çok fazla şampanyası varsa, öyledir.

She gets very wild.

Çok vahşileşiyor.

She doesn't really know what's happening.

Neler olduğunu gerçekten bilmiyor.

No, to be honest, that's significant.

Hayır, dürüst olmak gerekirse, bu önemli.

I we got to be quick, Steve, because we will be reaching 1 million subscribers.

Hızlı olmalıyız Steve çünkü 1 milyon aboneye ulaşacağız.

Again, a bit of a mystery. OK, Steve. Arthur, quick

Yine, biraz gizem. Tamam, Steve. Arthur, çabuk

chop chop, Clyde.

kes, Clyde.

Yeah, quite.

Evet, oldukça.

As we say in Chinese.

Çince dediğimiz gibi.

In Chinese, we say,

Çince'de,

OK, it's 999 again.

tamam, yine 999 diyoruz.

Mr. Steve has disappeared.

Bay Steve ortadan kayboldu.

Oh yeah.

Ah evet.

This, this is just this might go on forever.

Bu, bu sadece bu sonsuza kadar sürebilir.

So here we are waiting once again to reach 1 million subscribers

Yani burada bir kez daha

as it keeps going up and then down again.

yükselip sonra tekrar aşağı inerken 1 milyon aboneye ulaşmayı bekliyoruz.

Oh, yeah.

Ah evet.

Hmm. I'm not joking.

Hmm. Şaka yapmıyorum.

This champagne is lovely. Yeah.

Bu şampanya çok güzel. Evet.

I can't remember the last time I actually had champagne.

En son ne zaman şampanya içtiğimi hatırlamıyorum.

Oh, yeah.

Ah evet.

No, we're still waiting once again

Hayır, yine

to go back

to 1 million subscribers.

1 milyon aboneye geri dönmek için bekliyoruz.

Hello, Pedro.

Merhaba Pedro.

Pedro Belmont is here today. Hello, Pedro.

Pedro Belmont bugün burada. Merhaba Pedro.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

And here we go.

Ve işte başlıyoruz.

We've reached 1 million subscribers again.

Yine 1 milyon aboneye ulaştık.

Mr. Steve has disappeared here we go.

Bay Steve ortadan kayboldu.

1 million subscribers.

1 milyon abone.

Cheers, everyone.

Şerefe millet.

Happy again.

Tekrar mutlu.

It's happened again.

Yine oldu. Geri

I'm back. OK,

döndüm. Tamam,

Mr. Steve is back.

Bay Steve geri döndü.

Hello, Mr. Steve.

Merhaba Bay Steve.

Is your mom OK? She hasn't got to drink.

Annen iyi mi? İçmek zorunda değil.

I hope one sip and she keeled over.

Umarım bir yudum alır ve yere yığılır.

Pedro Belmont is here.

Pedro Belmont burada.

Your secret lover

Gizli sevgilin

Oh, OK.

Oh, tamam.

Just for Pedro.

Sadece Pedro için. Bir

I'm pouring another glass of champagne.

bardak daha şampanya dolduruyorum.

Well, just for everyone.

Sadece herkes için.

I'm only saying that I don't want to upset anyone, particularly Tomic.

Sadece kimseyi, özellikle Tomic'i üzmek istemediğimi söylüyorum . Bu

So I'm pouring this for everyone.

yüzden bunu herkes için döküyorum.

But especially Pedro.

Ama özellikle Pedro.

No, I'm joking. I'm joking.

Şaka yapmıyorum. Şaka yapıyorum.

All the people that Steve is in love with

Steve'in aşık olduğu tüm insanlar

so this is for Pedro Belmont, is it?

yani bu Pedro Belmont için, öyle mi?

Cheers, Pedro. To everything. To everyone.

Şerefe, Pedro. Her şeye. Herkes için.

It's to everyone.

Bu herkese.

Cheers, Pedro and cheers to your freedom.

Şerefe Pedro ve hürriyetin şerefe.

Why? Well,

Neden? İyi

yes. No, we don't want to upset anyone today.

evet. Hayır, bugün kimseyi üzmek istemiyoruz.

As we get

looser and looser due to the effects of alcohol.

Alkolün etkisiyle gevşedikçe gevşeriz.

Oh, my God, Steve, we've got to go again.

Aman Tanrım, Steve, tekrar gitmeliyiz.

We're at 1 million subscribers again.

Yine 1 milyon abonedeyiz.

Just additions can granulation.

Sadece eklemeler granülasyon yapabilir.

Steve,

Evet

Oh, yeah.

.

How many more times is this going to happen?

Bu daha kaç kez olacak?

Yes. So it's quite interesting, because if anyone comes on late today, if anyone is, you know, working

Evet. Bu oldukça ilginç, çünkü bugün biri geç gelirse, yani biri çalışıyorsa

and then they're coming on to MR doing his livestream, they can get to celebrate the 1 million

ve sonra MR'ın canlı yayınını yapmak için geliyorsa, 1 milyonu kutlayabilir

because it's going to happen many, many times.

çünkü bu birçok kez olacak. zamanlar.

Oh, it's gone down again over the next few hours.

Oh, sonraki birkaç saat içinde tekrar düştü.

So if anyone notices you are alive and they're worried that they've missed it,

Yani biri sizin hayatta olduğunuzu fark ederse ve bunu kaçırdığından endişelenirse,

they won't return because they can come in on maybe the maybe the 20th or 30th time.

geri dönmeyeceklerdir çünkü belki 20. belki 30. kez gelebilirler.

You know, what it reminds me goes over a million, I think I think in Switzerland,

Biliyor musun, bana hatırlattığı şey bir milyondan fazla, sanırım İsviçre'de,

I'm sure it's Switzerland. There is a very special clock.

eminim İsviçre'dir. Çok özel bir saat var.

And on every hour these little things will come out

Ve her saat başı bu küçük şeyler ortaya çıkacak

and they will walk along and they will do something like this.

ve onlar birlikte yürüyecekler ve bunun gibi bir şey yapacaklar. Bu

So maybe I feel like one of those little clocks

yüzden belki de

that normally has something coming out and going round

normalde her saat geldiğinde bir şeyler çıkan ve

every time the hour comes and goes.

dönen o küçük saatlerden biri gibi hissediyorum.

I don't think they're actually idioms.

Aslında deyim olduklarını düşünmüyorum.

Those are the I've never heard of any of those idioms ever.

Bunlar, şimdiye kadar bu deyimlerin hiçbirini hiç duymadım.

No, I don't know.

Hayır, bilmiyorum.

I've never heard of the C I've never heard of the C.

C'yi hiç duymadım C'yi hiç duymadım.

Has many thousand sevens. Never heard of that one.

Pek çok bin yedili var. Bunun gibisini hiç duymamıştım.

All matter is indestructible.

Tüm maddeler yok edilemez.

Never heard of that one either. Never heard of it.

Bunu da hiç duymadım. Hiç duymadım. Bir

I don't think they're they might be

sort of sayings a barking sound.

tür sözler ve havlama sesi olabileceklerini sanmıyorum.

The Shepherd hears.

Çoban duyar.

We don't know those never heard of those idioms.

Bu deyimleri hiç duymayanları bilmiyoruz.

Ain't true about matter though matter.

Madde olsa da madde hakkında doğru değil.

Well, anyway, Steve Steve, we can't talk about that now

Her neyse, Steve Steve, bundan şimdi söz edemeyiz

because we have 1 million subscribers a drivers

çünkü 1 milyon abonemiz ve sürücümüz var

oh dear.

canım.

Oh hello everyone.

Herkese merhaba.

But we haven't upset anyone.

Ama kimseyi üzmedik. Yine

It's gone down again. It's gone down again. Right. OK.

düştü. Yine düştü. Sağ. TAMAM. Kelimenin

Literally whilst we were celebrating then it actually went down.

tam anlamıyla biz kutlama yaparken aslında düştü.

I'm getting bored with this.

Bundan sıkılmaya başladım.

I'm getting a bit bored, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse biraz sıkılmaya başladım.

Yes. We've got to think of something more interesting.

Evet. Daha ilginç bir şey düşünmeliyiz.

I'm really very bored now.

Artık gerçekten çok sıkıldım.

I'm going to have a look at the live chat because I've been neglecting the live chat

Canlı sohbete bir göz atacağım çünkü canlı sohbeti

where it's not Sunday, but it's what's wonderful is that all your most loyal

Pazar günleri dışında ihmal ediyorum, ama harika olan şey, en sadık

viewers are here right now.

izleyicilerinizin hepsinin şu anda burada olması.

Yeah, I think that's fantastic.

Evet, bence bu harika.

It is the Duncan

Duncan

Lewis is here.

Lewis burada.

Pedro's here, Tomic's here. Batteries. He is here.

Pedro burada, Tomic burada. piller. O burada.

Claudia Miller is here.

Claudia Miller burada.

Claudia Mosen is here.

Claudia Mosen burada.

Unique life design is here.

Eşsiz yaşam tasarımı burada.

Just, you know,

Sadece, bilirsin,

the people that have been following Mr Duncan for years and years and years.

Bay Duncan'ı yıllardır, yıllarca ve yıllarca takip eden insanlar.

Yes. And it's fantastic to have you all here right at this special moment for Mr.

Evet. Bay Duncan için bu özel anda hepinizin burada olması harika

Duncan.

I mean, I couldn't care less, but it's special, Mr.

.

Yani, umurumda değil ama bu özel, Bay

Duncan.

Duncan.

That's good.

Bu iyi.

Ooh, I'm just joking.

Sadece şaka yapıyorum.

We've gone back down now, right to.

Şimdi geri döndük, doğru.

No, no, let's come back up again. Please come back here.

Hayır, hayır, tekrar geri dönelim. Lütfen buraya geri dön .

1 million subscribers.

1 milyon abone.

Every 1 million we've made it all the way to 1 million subscribers.

Her 1 milyonda bir 1 milyon aboneye ulaştık.

Isolation, cancellations, everyone from

İzolasyonlar, iptaller, herkes

and starting

to think that someone on here is doing this on purpose.

buradan birilerinin bunu bilerek yaptığını düşünmeye başlıyor.

And I have a feeling I know who it is, who so.

Ve içimde kim olduğunu bildiğime dair bir his var.

Yes, just a feeling.

Evet, sadece bir his.

I think there are there are at least two people doing this.

Bunu yapan en az iki kişi olduğunu düşünüyorum. Sence

Do you think they are?

onlar mı?

You know, subscribers are unsubscribing

Biliyorsunuz, aboneler abonelikten çıkıyor

and then time and again, someone on here now is doing this on purpose.

ve sonra tekrar tekrar, burada birileri bunu kasıtlı olarak yapıyor.

I wonder who I wonder who

Acaba kimde

who has got that sort of nature that they would do that, that who watches this regularly?

öyle bir tabiat var ki bunu yapacak, kim düzenli olarak bunu izliyor?

Who would be so cruel to do that?

Kim bunu yapacak kadar zalim olabilir?

Who would who would who would have a bit of fun with this?

Bununla kim kim biraz eğlenir ki?

Mr. Duncan, it's no way to treat your loyal viewers.

Bay Duncan, sadık izleyicilerinize böyle davranamazsınız.

Excuse me.

Affedersin.

It's this is the bubbly.

Bu kabarcıklı.

The champagne is full of bubbles.

Şampanya baloncuklarla dolu.

And that's the reason why we sometimes call it bubbly.

Ve bazen ona kabarcıklı dememizin nedeni budur.

Look at that.

Şuna bak.

He is going to have fish and chips tonight.

Bu akşam balık ve patates kızartması yiyecek.

Oh, so we celebrate. It's a very British meal.

Oh, öyleyse kutluyoruz. Tam bir İngiliz yemeği.

Yes, it includes you.

Evet, seni de içeriyor.

I think that's.

Sanırım bu.

So tonight we are having chips as well.

O yüzden bu akşam cips de yiyoruz.

We're having chips.

Cips yiyoruz.

Sausage, tomatoes, baked beans, egg.

Sosis, domates, kuru fasulye, yumurta.

And I am making it.

Ve ben yapıyorum.

And my mother sends her congratulations. To you.

Ve annem tebriklerini gönderdi. Sana.

She doesn't want to appear

live, unfortunately, because she has a black eye.

Maalesef canlı görünmek istemiyor çünkü gözü morarmış.

And can I just say, we did not give the black tie, the black tie.

Ve sadece siyah kravatı, siyah kravatı vermedik diyebilir miyim?

We did not do anything to Steve's mum, nasty

Steve'in morarmış gözü olan annesine hiçbir şey yapmadık

black eye because unfortunately she fell over

çünkü ne yazık ki düştü

and I think I might fall over in a minute. And

ve sanırım bir dakika içinde düşebilirim. Ve

yes, the glasses her glasses

evet, gözlüğün

went into into her eye and it's given her a black eye, unfortunately.

gözüne girdiği gözlük maalesef gözüne morarmış.

And it did. It wasn't that we were neglecting her.

Ve oldu. Onu ihmal ettiğimizden değildi.

Empty, empty, bright.

Boş, boş, parlak.

OK, empty, empty glass.

Tamam, boş, boş bardak.

Come on, Mr.

Hadi, Bay

Steve, give me some more champagne, eh?

Steve, bana biraz daha şampanya verin, ha?

Yeah, yeah. It's still over.

Evet evet. Hala bitti.

We're OK. We're still over a million.

Biz iyiyiz. Hala bir milyondan fazlayız. Sorun

That's okay. Oh, it's going to the top.

yok. Oh, zirveye gidiyor.

Oh. Mm. Hmm.

Ah. mm. Hmm.

We don't.

We don't normally drink like this.

yapmıyoruz.

Normalde böyle içmeyiz.

By the way, what would be really nice is if we could meet up

Bu arada,

with all your lovely Laura viewers.

tüm güzel Laura izleyicilerinizle buluşabilsek gerçekten güzel olurdu.

We could all have a glass of champagne in person.

Hepimiz yüz yüze birer kadeh şampanya içebiliriz.

That would be wonderful.

Bu harika olurdu.

And I look forward to the day when we can, in fact, and will do that.

Ve aslında bunu yapabileceğimiz ve yapacağımız günü dört gözle bekliyorum.

It will happen. We will meet one day.

O olacak. Bir gün buluşacağız. bir

We will get together.

araya geleceğiz

At the moment, we don't know when or where,

Şu anda ne zaman ve nerede olduğunu bilmiyoruz

but I know we'll meet some sunny day.

ama güneşli bir günde buluşacağımızı biliyorum.

Thank you.

Teşekkür ederim.

I will give the best of my mother.

Annemin en iyisini vereceğim.

Thank you very much for that. Hmm.

Bunun için çok teşekkür ederim. Hmm.

Yes, that's what it's just.

Evet, sadece olan bu.

I'm glad that mr. Don't.

Bay olduğuna sevindim. yapma

I nearly went out to see a customer this afternoon.

Bu öğleden sonra neredeyse bir müşteriyi görmeye gidiyordum.

You did?

Yaptın?

But you didn't.

I decided not to. That I would have missed this event.

Ama yapmadın.

Yapmamaya karar verdim. Bu etkinliği kaçırmış olacağımı.

It would have been upsetting because I've had to live through this for the last 14 years.

Üzücü olurdu çünkü son 14 yıldır bunu yaşamak zorunda kaldım.

15 and a half and half. Yes.

15 buçuk buçuk. Evet.

We've been doing this for 15 and a half years.

15 buçuk yıldır bu işi yapıyoruz.

In Paris.

Paris'te.

Yes, Paris. Is the place to go.

Evet, Paris. gidilecek yer mi

Yeah, definitely. And

Evet kesinlikle. Ve

strangely enough though, I'm a bit worried about flying at the moment

garip bir şekilde, şu anda uçma konusunda biraz endişeliyim

because I've got to work colleagues.

çünkü iş arkadaşlarım var.

Oh yes.

Oh evet.

And they both came back from holiday.

Ve ikisi de tatilden döndüler.

Are you going to bring my mood down? No, not at all.

Moralimi mi bozacaksın? Hayır, hiç de değil.

But they both caught COVID.

Ama ikisi de COVID'e yakalandı.

They went on separate holidays, came back and they got together and it must have been

Ayrı tatillere gittiler, döndüler ve barıştılar ve uçaktan gelmiş olmalı

from the aeroplane and one of them is quite ill.

ve içlerinden biri oldukça hasta.

It's gone down too, by the way.

Bu arada, o da düştü.

It's dropped again right so get ready.

Tekrar düştü, bu yüzden hazırlanın.

We've got to do this really all over again.

Bunu gerçekten yeniden yapmalıyız.

We might have to celebrate again in the moment.

Şu anda tekrar kutlamak zorunda kalabiliriz. Bugün

It's not Groundhog Day.

Groundhog Günü değil.

This is I'm having a Bill Murray moment.

Bu bir Bill Murray anı yaşıyorum.

It's definitely a Groundhog Moment.

Bu kesinlikle bir Groundhog Moment.

I'm Bill Murray and this is Andy MacDowell.

Ben Bill Murray ve bu da Andy MacDowell.

I know she hasn't aged very well.

İyi yaşlanmadığını biliyorum.

Here we go. We've done it again.

İşte başlıyoruz. Yine yaptık.

Right. Sorry, sorry. 1 million. Got to do it again.

Sağ. Pardon pardon. 1 milyon. Tekrar yapmalıyım.

Done it again.

Congratulations. We've made it all the way to 1 million.

Tekrar yaptım.

Tebrikler. 1 milyona kadar ulaştık.

But well, I'm so bored

Ama çok sıkıldım,

how many more times is this going to happen?

bu daha kaç kez olacak?

What's the heaven, Pedro?

Cennet nedir, Pedro?

We're going to celebrate in the heaven behind a huge table. Hmm.

Cennette kocaman bir masanın arkasında kutlama yapacağız. Hmm.

What's the heaven know?

Tanrı ne biliyor ki?

A nightclub.

Gece kulübü.

It will take place in the heaven behind a huge table.

Cennette kocaman bir sofranın arkasında geçecektir.

Please tell us what the heaven is.

Lütfen bize cennetin ne olduğunu söyleyin.

Maybe.

Belki.

Maybe he's talking about the last supper.

Belki de son akşam yemeğinden bahsediyordur. Kulağa

It sounds like the last supper.

son akşam yemeği gibi geliyor.

That's what it sounds like to me.

Bana öyle geliyor.

You know, the famous painting by Leonardo I did have Capri a

Bilirsin, Leonardo'nun ünlü tablosunda çok Capri vardı

lot oh.

oh.

Sandra and Beatrice are here as well.

Sandra ve Beatrice de buradalar.

Can I just warn you, I am the worst person in the world when I'm drunk to Zeke.

Seni uyarabilir miyim, Zeke ile sarhoş olduğumda dünyanın en kötü insanı oluyorum.

Is here, as well as I'm mentioning people that I recognise as regular viewers.

Burada olduğu gibi, düzenli izleyici olarak tanıdığım insanlardan da bahsediyorum.

Yeah.

Evet.

100 DOB is here.

100 DOB burada.

Yeah,

Evet,

and I'm going to say it again, but it's just wonderful to have Mr.

tekrar söyleyeceğim ama Bay

Duncan's loyalist viewers on today to witness this very special moment.

Duncan'ın sadık izleyicilerinin bugün bu çok özel ana tanıklık etmesi harika.

A very special moment.

Çok özel bir an.

Well, witnessing again and again and again and again.

Pekala, tekrar tekrar tanık olmak.

Over again and again and again as the champagne and we've got a special.

Şampanya olarak tekrar tekrar ve tekrar ve özel bir şeyimiz var.

Yes. It's not the usual set up, right? Yes.

Evet. Her zamanki kurulum değil, değil mi? Evet.

I think work

could be very interesting for the last couple of hours this afternoon.

Sanırım bu öğleden sonraki

son birkaç saat iş çok ilginç olabilir .

I mean, what are they going to do? Are they going to sack you?

Yani, ne yapacaklar? Seni işten mi atacaklar?

Well, they don't have to talk about that another day.

Başka bir gün bunun hakkında konuşmak zorunda değiller.

Yeah, it's OK.

Evet tamam.

I wasn't I stayed

Kalmadım

a I'm not feeling anything.

ve hiçbir şey hissetmiyorum.

It hasn't hit me yet. I'm not sure about that.

Henüz bana ulaşmadı. Bunun hakkında emin değilim.

What I love about when Steve has alcohol, he starts saying things

Steve alkol aldığında en sevdiğim şey, en

all of his deepest and darkest secrets come out.

derin ve en karanlık sırlarının ortaya çıktığını söylemeye başlaması.

Pedro says, Heaven is a nightclub in my town.

Pedro, "Cennet benim kasabamda bir gece kulübüdür" der.

There is a heaven in London and it's normally a fall.

Londra'da bir cennet var ve normalde sonbahardır.

Well, I would like to go to heaven.

Şey, ben cennete gitmek istiyorum.

Heaven is a is a is a nightclub.

Cennet bir gece kulübüdür.

The name like that, it's got to be worth going to.

Böyle bir isim, gitmeye değer olmalı.

Yeah, you know, I mean, it's the name conjures up a lot of promise

Evet, bilirsin, demek istediğim, bu isim pek çok

of of of nice things. Yes.

güzel şey vaadini çağrıştırıyor. Evet.

That should happen while you are in that nightclub. Yes.

Bu, sen o gece kulübündeyken olmalı. Evet.

And we would, of course, would love I would love to get what I want to go to South America anyway.

Ve tabii ki, Güney Amerika'ya gitmek istediğimi almayı çok isterim.

Steve Brazil.

steve brezilya.

I might have to send Steve out of the room because he's starting

Steve'i odadan çıkarmak zorunda kalabilirim çünkü

to get a little bit too loose with his mouth.

ağzı biraz fazla gevşemeye başladı.

Really? I'm keeping it quite clear.

Gerçekten mi? Oldukça açık tutuyorum.

You're burping Mr.

Bay

Duncan very rudely.

Duncan'a çok kaba bir şekilde geğiriyorsunuz.

Mind you, it's it's not rude in some countries, in some be not rude.

Dikkat edin, bazı ülkelerde kaba değil, bazılarında kaba değil.

Yes. In some cultures, it's good manners to burp.

Evet. Bazı kültürlerde geğirmek görgü kurallarıdır.

If you burp or belch, it is good manners.

Geğirir veya geğirirseniz, bu iyi bir davranıştır.

At least we are now staying over 1 million.

En azından şu anda 1 milyonun üzerinde kalıyoruz.

Does that mean we don't have to celebrate anymore?

Bu artık kutlamak zorunda olmadığımız anlamına mı geliyor?

But we can still have champagne?

Ama yine de şampanya içebilir miyiz?

I'm sure it's got.

Eminim vardır. Bu ...

That was. Are you recording this, mr.

idi. Bunu kaydediyor musunuz bayım?

I hope you are posterity. I'm not sure.

Umarım gelecek nesilsindir. Emin değilim.

I'm not sure what I'm doing with this, Luana says,

Bununla ne yaptığımdan emin değilim, diyor Luana,

loving this live stream, watching it whilst working.

bu canlı yayına bayılıyor ve çalışırken izliyor.

And you could say while working or

whilst working in British English, we normally say whilst, whilst,

İngiliz İngilizcesinde çalışırken veya çalışırken diyebilirsiniz, biz normalde while, while deriz

and in American English, people say while whilst.

ve Amerikan İngilizcesinde insanlar while der.

Thank you both and congratulations again. Thank you very much.

İkinize de teşekkürler ve tekrar tebrikler. Çok teşekkür ederim.

Two things that are happening.

Olan iki şey.

Christina VI is here as well.

Christina VI da burada. Ben bir şey yaparken

Two things that are happening consecutively

arka arkaya iki şey oluyor

whilst I'm doing something, whilst

,

another thing is happening

başka bir şey oluyor

guys, are you guys

arkadaşlar, siz

only part time, part time on on Sundays,

sadece part-time mısınız, pazar günleri part-time,

Wednesdays and Fridays is only part time.

çarşamba ve cuma günleri sadece part-time.

But for the rest of the week, we go around beating up people.

Ama haftanın geri kalanında, insanları döverek dolaşıyoruz.

Yes, I'm Five-O. I'm

Evet, ben Five-O'yum. Ben

Monday, Tuesday, Wednesday, Thursday.

Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe. ben

I'm straight.

heteroseksüelim

Yes, Friday, Saturday, Sunday. Yeah.

Evet, Cuma, Cumartesi, Pazar. Evet.

You know, part time guys, I'm

Bilirsiniz, yarı zamanlı çocuklar, bunu

it's too much trouble to do it every day, so we just do it part time.

her gün yapmak çok zahmetli, o yüzden sadece yarı zamanlı yapıyoruz.

I cross over to the dark side the time for three days a week

Haftada üç gün

I try being bi, but it just didn't work.

biseksüel olmayı denediğimde karanlık tarafa geçiyorum ama işe yaramadı.

I just couldn't get the calendar right.

Takvimi tam tutturamadım. Bir haftadan fazla kapıda

I kept having the wrong person turning up at the door beyond a week.

yanlış kişiyi görmeye devam ettim .

That is here as well.

Burası da öyle.

Oh, I'm just anyone that I see.

Oh, ben sadece gördüğüm herhangi biriyim.

I mention mentioning then if I haven't mentioned your name

Ben senin adını zikretmediysem

and you want me to mention your name only because I haven't seen.

ve sadece görmediğim için senin adını zikretmemi istiyorsan zikrediyorum .

Please do.

Lütfen yap.

I've mentioned Lewis. I'm sure I've mentioned Lewis

Lewis'ten bahsetmiştim. Lewis'ten de bahsettiğime eminim

as well.

.

And 100 job and to take and be on the week.

Ve 100 iş ve almak ve haftada olmak.

Steve, do you want some more?

Steve, biraz daha ister misin? Daha

No more. No. Champagne's getting drunk.

fazla yok. Hayır. Şampanya sarhoş oluyor.

I'm enjoying this. Are you enjoying this?

Bundan zevk alıyorum. Bundan zevk alıyor musun?

If you are enjoying this, please don't forget to give me a like,

Bunu beğendiyseniz, lütfen bana bir beğeni vermeyi unutmayın,

a lovely thumbs up. Hmm.

güzel bir yaşasın. Hmm.

Oh, maybe this could be a new thing that we do

Oh, belki bu yaptığımız yeni bir şey olabilir

oh. Well. Hmm.

. Kuyu. Hmm.

This is great.

Bu harika.

So if you just joined us, we are now celebrating the

Aramıza yeni katıldıysanız, şimdi

very historic moment

where we've reached 1 million subscribers.

1 milyon aboneye ulaştığımız çok tarihi anı kutluyoruz.

The only problem was

Tek sorun

it happened more than once.

birden fazla olmasıydı.

But I hope you're enjoying this anyway.

Ama umarım yine de bundan zevk alıyorsundur.

Whatever you are doing today, I hope you all having a good Friday.

Bugün ne yapıyorsanız yapın, umarım hepiniz iyi bir Cuma geçirirsiniz.

We are having a very good Friday, aren't we?

Çok güzel bir Cuma geçiriyoruz değil mi?

My my mother is getting worried. Why?

Annem endişelenmeye başlıyor. Neden?

Because she says don't drink too much.

Çünkü çok içme diyor.

Because you've got to drive tomorrow.

Çünkü yarın araba kullanmak zorundasın.

That's tomorrow. Tomorrow, tomorrow.

O yarın. Yarın yarın. Bence

I think we'll be OK.

iyi olacağız.

This is just the start of it.

Bu sadece başlangıç. Taşıdığı

You get into the black eye she carries on. Yeah, she should be.

kara göze girersin . Evet, öyle olmalı.

Should get a joke and maybe a broken arm.

Bir şaka ve belki de bir kol kırılması gerekir.

Will throw that in for free.

Bunu bedavaya atacak.

Pedro, did you already kiss or dated a woman, says Pedro.

Pedro, zaten bir kadınla öpüştün mü veya çıktın mı, diyor Pedro.

Well, I tried it. I did, didn't I?

Ben denedim. Yaptım, değil mi?

I did.

Yaptım.

I remember there was.

olduğunu hatırlıyorum.

There was a girl when I was about 70, you know, maybe 18.

Ben 70 yaşlarındayken bir kız vardı, bilirsiniz, belki 18.

I remember going to a disco I think it was a birthday party,

Bir diskoya gittiğimi hatırlıyorum , sanırım bu bir doğum günü partisiydi

and there was a girl there called Vanessa.

ve orada Vanessa adında bir kız vardı.

Vanessa Baker.

Vanessa Baker.

I'm sure she's not watching, but I had a little bit too much to drink that night.

Eminim izlemiyor ama o gece biraz fazla içtim.

And I walked with Vanessa Baker down a railway line,

Vanessa Baker'la bir demiryolu hattında yürüdüm

and we ended up snogging,

ve sonunda öpüştük,

disgusting, snogging and kissing.

iğrençleştik, öpüştük ve öpüştük.

Ooh, for ages.

Yıllardır.

I was kissing this girl on the lips.

Bu kızı dudaklarından öpüyordum.

Like, like, oh, I don't know.

Sanki, oh, bilmiyorum.

We don't need all the details.

Tüm ayrıntılara ihtiyacımız yok.

Like, it's like a giant plunger trying to empty the contents of a toilet but it was.

Sanki tuvaletin içindekileri boşaltmaya çalışan dev bir piston gibi ama öyleydi.

I was

I was kissing, and it seemed like ages, and it's the only time I've ever done it.

Öpüşüyordum ve bu asırlar gibi geliyordu ve bunu yaptığım tek seferdi.

Every time.

Her zaman.

Not quite.

Pek değil.

I think you're not quite telling us the full story, but anyway, nothing else.

Bence bize tam olarak hikayenin tamamını anlatmıyorsun, ama her neyse, başka bir şey değil.

Nothing else happened.

Başka bir şey olmadı.

I did not invent yourself.

Kendini ben icat etmedim.

The answer to me, Pedro, is,

Bana cevap, Pedro,

is actually no.

aslında hayır.

But when I was younger, you know,

Ama ben daha gençken, yani

when I was going through puberty,

ben ergenliğe girerken,

I think you still going still.

bence sen hâlâ aynı durumdasın.

I think you're still going through puberty.

Bence hala ergenlik çağındasın.

And I was attracted to, you know, the opposite sex.

Ve ben, bilirsiniz, karşı cinsten etkilendim.

Certain parts of Mr. Steve's body have not dropped yet.

Bay Steve'in vücudunun bazı kısımları henüz düşmedi.

And even when I was at college, there was a few moments,

Ve üniversitedeyken bile, bilirsin, birkaç an vardı, bilirsin

you know, when I thought, well, maybe, you know, but then I met somebody

, şey, belki, bilirsin, ama sonra biriyle tanıştım

and there was no turning back.

ve geri dönüş yoktu.

Was that was that me?

O ben miydim?

No, it wasn't you, actually. So, yes,

Hayır, aslında sen değildin. Yani, evet,

so so yes, I did.

öyleyse evet, yaptım.

I did once have a very passionate moment with a girl,

Bir keresinde bir kızla, kullanılmayan bir demiryolu hattının aşağısında bir kızla çok tutkulu bir an yaşadım

with a girl down a railway line, a disused railway line.

.

Vanessa.

Vanessa.

But nothing else happened.

Ama başka bir şey olmadı.

It was just a lot of kissing.

Sadece çok öpüşmekti.

And I think it was the first time I'd ever kissed anyone passionately.

Ve sanırım ilk defa birini tutkuyla öpüyordum.

And it was a girl.

Ve bir kızdı.

So you've never you've never heard me say that.

Yani bunu söylediğimi hiç duymadın. Bunun

And the reason is because I've been drinking a lot of champagne.

nedeni de çok fazla şampanya içmem.

And when I drink champagne, I tend to tell you things that maybe I shouldn't.

Ve şampanya içtiğimde sana belki de söylememem gereken şeyler söylüyorum.

But you've never drink champagne before, Mr. Duncan.

Ama daha önce hiç şampanya içmediniz Bay Duncan.

I don't think I've ever seen you drink champagne.

Seni hiç şampanya içerken gördüğümü sanmıyorum.

We've had champagne before.

Daha önce şampanya içtik.

At weddings.

Düğünlerde.

Well,

Pekala,

I may h.t

that actually are quite happy the way we are.

aslında bizim halimizden oldukça mutlu olabiliriz.

We were made this way, and we're quite happy to stay this way. Yes.

Biz bu şekilde yaratıldık ve bu şekilde kaldığımız için oldukça mutluyuz. Evet.

Who said we shouldn't be?

Olmamamız gerektiğini kim söyledi?

But does it matter now? Yeah.

Ama şimdi önemi var mı? Evet.

Yes, Pedraza, I hope that answers your question.

Evet, Pedraza, umarım bu sorunun cevabını verir.

I hope you find your straight way in life.

Umarım hayatta doğru yolu bulursun.

It's a bit late for that.

Bunun için biraz geç.

It's a bit late and it's a bit late.

Biraz geç ve biraz geç.

I'm sorry.

Üzgünüm.

And yes, we are fully.

Ve evet, biz tamamen.

We are full members of the club.

Kulübün tam üyesiyiz.

We've signed our subscription.

Aboneliğimizi imzaladık.

We like our club.

Kulübümüzü seviyoruz.

And this is about to relinquish it's a good club, lots of good people in our club.

Ve bu iyi bir kulüpten vazgeçmek üzere, kulübümüzde bir sürü iyi insan var.

And so we've decided to stay in our club. Yes.

Biz de kulübümüzde kalmaya karar verdik. Evet.

Vanessa is a beautiful name.

Vanessa güzel bir isim.

Have we got a Vanessa No on the line?

Hatta Vanessa No var mı?

No, because the girl that I kissed.

Hayır, çünkü öptüğüm kız.

Oh, right. The girl I kissed. Her name was Vanessa.

Ah, doğru. Öptüğüm kız. Adı Vanessa'ydı.

I wasn't listening, obviously.

Açıkçası dinlemiyordum.

Clearly do you ever listen do you ever listen to anything that I say?

Açıkçası hiç dinliyor musun, söylediğim herhangi bir şeyi hiç dinliyor musun?

I don't think so.

Öyle düşünmüyorum.

The teacher says this looks very dangerous.

Öğretmen bunun çok tehlikeli göründüğünü söylüyor.

Does it yes.

Evet mi?

So I think we I don't know.

Yani bilmediğimizi düşünüyorum.

Those last days we are seeing our teacher.

Hocamızı gördüğümüz o son günler.

We're having a hard day with this hay fever or

Bu saman nezlesiyle zor bir gün geçiriyoruz ya da

drinking some champagne while celebrating.

kutlama yaparken biraz şampanya içiyoruz.

Well, I think it's a big thing.

Bence bu büyük bir şey.

This is a big thing to celebrate, isn't it?

Bu kutlanacak büyük bir şey, değil mi?

Reaching 1 million subscribers. 1 million?

1 milyon aboneye ulaşmak. 1 milyon?

How many, Mr. Duncan?

Kaç tane, Bay Duncan?

1 million.

1 milyon.

One M 1,000,006 zeros.

Bir M 1.000.006 sıfır.

Isn't that.

öyle değil mi

Isn't that a thousand?

Bu bin değil mi?

Hundreds. Thousands?

yüzlerce. Binlerce mi?

Yes, it's a it's.

Evet, bu bir o.

Yes, it's a thousand.

Evet, bindir.

Bigger than 100,000.

100.000'den büyük.

OK, well, I think I'm right with that.

Tamam, sanırım bu konuda haklıyım.

My maths is correct. And another zero

Matematiğim doğru. Ve bir sıfır daha

yes, it's a thousand thousands tonight.

evet, bu gece bin binler.

We are having sausage, sausages, chips,

Sosis, sosis, cips yiyoruz

and I am making the meal I'm cooking the meal tonight.

ve bu akşam yemeği ben yapıyorum. Sizin ve anneniz için yemek pişirdiğimi

Are you happy to hear that,

duymaktan memnun musunuz

Mr Steve, that I am cooking for you and your mother? Yes.

Bay Steve ? Evet.

I mean, yes, we're having sausages, chips.

Yani, evet, sosis ve cips yiyoruz. Üzücü olduğu için

I don't think we should have beans because it's upsetting.

fasulye yememiz gerektiğini düşünmüyorum . Ben mide

I'm of the stomach beans.

fasulyesiyim.

Last night, did we have beans?

Dün gece fasulye yedik mi?

What do we have last night? Mm.

Dün gece elimizde ne var? mm.

So we yes.

Yani biz evet.

I mean, we don't need beans or having eggs.

Yani, fasulyeye ya da yumurtaya ihtiyacımız yok.

Too much information.

Çok fazla bilgi.

That black pudding.

O siyah puding.

We having black pudding.

Siyah puding yiyoruz.

It's an English sort of,

Bu bir tür İngiliz,

I believe you can see you're quite keen on black pudding on you.

siyah muhallebi konusunda oldukça istekli olduğunuzu görebileceğinize inanıyorum .

Yes. I'll never turn down a bit of black pudding.

Evet. Bir parça siyah pudingi asla geri çevirmem.

Mr Steve is a big fan of black pudding.

Bay Steve siyah pudingin büyük bir hayranıdır.

If you give him a big piece of black pudding, what's the first thing you'll do?

Ona büyük bir parça siyah puding verirseniz, yapacağınız ilk şey nedir?

I'll put it down now.

Şimdi onu yere koyacağım.

I don't. Let's not get food, Mr Duncan.

Yapmıyorum. Yiyecek bulmayalım, Bay Duncan.

Let's keep it clean.

Temiz tutalım.

This is a family show. It is.

Bu bir aile gösterisi. Bu.

And this isn't.

Ve bu değil.

You know, we don't want people to see your other side.

Biliyorsun, insanların senin diğer tarafını görmesini istemiyoruz.

What happens when you drink alcohol?

Alkol içtiğinizde ne olur?

And we know the evil.

Ve kötüyü biliyoruz.

Mr Duncan says it's not evil. By the way.

Bay Duncan bunun kötü olmadığını söylüyor. Bu arada. çok

It's lovely.

güzel

I'm more fun.

Ben daha eğlenceliyim.

Drink now. If you thought I was fun sober.

Şimdi iç. Ayıkken eğlendiğimi düşündüyseniz. Ayıkken

If you think that I am a great person when I'm sober, you should see me when I'm drunk.

harika biri olduğumu düşünüyorsan , beni sarhoşken görmelisin.

When I'm dancing on the disco floor.

Disko zemininde dans ettiğimde.

Do you remember that?

I remember that time in Paris when we were at that party and

Bunu hatırlıyor musun?

Paris'te o partideyken

there was a live band playing

canlı bir grubun çaldığını

and I decided to dance.

ve dans etmeye karar verdiğim zamanı hatırlıyorum.

And all of the people there just stopped.

Ve oradaki tüm insanlar durdu.

And they watched me as I was dancing was quite a scene.

Ve ben dans ederken beni izlediler, tam bir sahneydi.

It was quite a scene, actually. Quite a sight.

Güzel bir sahneydi aslında. Oldukça iyi bir manzara.

Thank you, Lewis. Yes,

Teşekkürler Lewis. Evet,

I would like to bring my mother on.

annemi getirmek istiyorum.

We were going to bring my mother onto the live stream.

Annemi canlı yayına çıkaracaktık.

I think the only way we could have done is pretended that,

Bence yapabileceğimizin tek yolu öyleymiş gibi yapmaktı ,

you know, not even said what was, but she's got a big black eye.

bilirsin, ne olduğunu söylemedi bile ama onun kocaman bir siyah gözü var.

What we should have done is actually what we should have done is got your mum drunk first.

Aslında yapmamız gereken şey, önce anneni sarhoş etmekti.

True.

Doğru.

Because unfortunately, she fell over

Çünkü ne yazık ki düştü

and her glasses went into her eyes

ve gözlükleri gözlerine girdi

and she's got a big black eye, so she feels a bit self-conscious coming on.

ve büyük bir siyah gözü var, bu yüzden biraz utangaç hissediyor.

So once again, can I just point out we did not do it.

Yani bir kez daha, bunu bizim yapmadığımızı belirtebilir miyim?

So if

Yani

this is being used in evidence in a court of law,

bu bir mahkemede delil olarak kullanılıyorsa

can we just say that we did not give the black eye to Steve's

Steve'in annesine kesinlikle göz yummadığımızı söyleyebilir miyiz?

mum said definitely not.

Lewis must be an expert in champagne.

Lewis şampanya konusunda uzman olmalı.

So what do you think of the of the brand? Hmm.

Peki marka hakkında ne düşünüyorsunuz? Hmm.

Bring it back all of any experts

on champagne watching at the moment.

Şu anda şampanya izleme konusunda tüm uzmanları geri getirin.

I know it's a long shot.

Uzun bir atış olduğunu biliyorum.

I know it's not not possible.

Bunun mümkün olmadığını biliyorum.

I will go say hi there.

Ben oraya merhaba diyeceğim.

Maybe it's maybe it's just too bright on the screen.

Belki de belki de ekranda çok parlaktır.

But there I can do better than that.

Ama orada bundan daha iyisini yapabilirim.

Andre Roger,

Andre Roger, kulağa

he sounds French.

Fransızca geliyor.

But it be.

Ama olsun.

It should be. Roger Andre really shouldn't. It sounds like.

Olmalı. Roger Andre gerçekten yapmamalı. Kulağa hoş geliyor .

It sounds like the names round the wrong way. Is that good champagne?

İsimler yanlış yöne dönüyor gibi. Bu iyi bir şampanya mı?

Is that good champagne, Louis?

Bu iyi bir şampanya mı, Louis?

I don't know, because it was given to me free.

Bilmiyorum, çünkü bana bedava verildi.

I didn't pay for that.

Bunun için ödeme yapmadım.

So it sounds like I'm a bit of a cheapskate,

Yani biraz cimri biri gibiyim

but can you tell us, is that decent champagne?

ama bize söyleyebilir misin, bu iyi bir şampanya mı?

Or not?

Ya da değil?

Is this good or is it rubbish?

Bu iyi mi yoksa çöp mü?

Yes. So it's not Brut.

Evet. Yani Brut değil.

I don't know what CRU is.

CRU'nun ne olduğunu bilmiyorum.

I don't know what that means.

That mean it's quite sweet. Actually, it is Brut.

Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum.

Bu oldukça tatlı olduğu anlamına gelir. Aslında, Brut'tur.

This is.

Bu.

It's quite sweet.

Oldukça tatlı.

I thought Brut was dry, but this is quite sweet.

Brut'un kuru olduğunu düşünmüştüm ama bu oldukça tatlı.

Very nice.

Çok güzel.

I've got to say, I'm thinking of having another glass

Söylemeliyim ki, bir bardak daha içmeyi düşünüyorum

but maybe somebody in France can tell us,

ama belki Fransa'da birileri bize söyleyebilir,

like Louis, for example, whether this is a recognised

örneğin Louis, bunun dünyada tanınan bir

brand in the world of

marka olup olmadığını,

I know way is we are recognised

Laurent Perrier area, I think periodontist,

Laurent Perrier bölgesinde tanınıp tanınmadığımızı biliyorum. , Sanırım periodontist,

Don Perrier is having, you know Laurent Perrier is,

Don Perrier geçiriyor, bilirsiniz Laurent Perrier,

I had some friends who were from I still got them from

bazı arkadaşlarım vardı, hala

you still got French, French, Guyana, Steve still has friends.

sizden aldım Fransız, Fransız, Guyana, Steve'in hala arkadaşları var.

They were born in French Guyana

Fransız Guyanası'nda doğdular

and they now live in the UK and they're friends of mine.

ve şimdi Birleşik Krallık'ta yaşıyorlar ve benim arkadaşlarım.

I haven't seen them for quite a long time.

Onları çok uzun zamandır görmedim.

But they always used to drink champagne.

Ama onlar hep şampanya içerlerdi.

Yes, it is a party and it yes, always has to be Laurent Perrier.

Evet, bu bir parti ve evet, her zaman Laurent Perrier olmak zorunda.

Yes, we know black people just just to clear that up

Evet, siyah insanları sadece bunu açıklığa kavuşturmak için tanıyoruz ve

before anyone asks and your tongue is becoming very loose. Mr.

kimse sormadan ve diliniz gevşemeye başladı. Bay

Dinkins. No, it's true.

Dinkins. Hayır bu doğru.

That's just a fact. What we do yeah, yeah, yeah.

Bu sadece bir gerçek. Ne yapıyoruz evet, evet, evet.

And that

Ve

they were very good friends of mine and they would.

benim çok iyi arkadaşlarım olduklarını ve yapacaklarını da.

The thing is, you I once

Mesele şu ki, sen bir keresinde

turned up to a party.

bir partiye gitmiştim.

I was invited to one of their parties, and they said, Oh,

Partilerinden birine davet edildim ve 'Oh,

bring a bottle of champagne.

bir şişe şampanya getir' dediler.

And I thought,

Ve

I won't bring champagne.

şampanya getirmeyeceğimi düşündüm.

I bought a bottle of Cava

Bir şişe Cava aldım

because I thought, I'm not spending £25 on a bottle of Laurent Perrier.

çünkü bir şişe Laurent Perrier'e 25 sterlin harcamayacağımı düşündüm.

That seems a little expensive.

Bu biraz pahalı görünüyor.

And I, you know, didn't want a glass.

Ve ben, bilirsin, bir bardak istemedim.

So I took

Bu yüzden

a bottle of Cava, which obviously is

temelde köpüklü şarap olan bir şişe Cava aldım

but basically sparkling wine.

.

And they told me that I had to leave Steve to go and buy a bottle of champagne.

Ve bana bir şişe şampanya almak için Steve'den ayrılmam gerektiğini söylediler. Şampanya getirmezsem

They wouldn't let me into the party unless I brought champagne.

beni partiye almazlardı .

But you have some money you have some friends who like to go to very posh

Ama biraz paran var, çok lüks restoranlara gitmeyi seven arkadaşların var

restaurants and they, they sometimes will order

ve onlar bazen

very expensive bottles of champagne and they wish you to do.

çok pahalı şampanya şişeleri sipariş ediyorlar ve bunu yapmanı istiyorlar.

How much? How much?

Ne kadar? Ne kadar?

Well Lauren Perrier is £25 a bottle. It used to be.

Lauren Perrier'in şişesi 25 sterlin. Eskiden öyleydi.

But you said they used to spend much more than that.

Ama eskiden bundan çok daha fazlasını harcadıklarını söylemiştin.

Well what used to happen is sometimes 60 or perhaps 60 or £70.

Eskiden olan şey bazen 60 ya da belki 60 ya da 70 £ idi.

What used to happen? Yes.

Eskiden ne olurdu? Evet.

Because for some reason ditching me energy

Çünkü nedense enerjimi atmak

we used to go out for a meal with these friends of mine.

için bu arkadaşlarımla yemeğe çıkıyorduk.

Mr. Dinkins didn't come because he doesn't like them.

Bay Dinkins onları sevmediği için gelmedi.

And, and

Ve

they I was always driving

onlar her zaman benim arabamdı,

so I used to give them a lift into town

bu yüzden onları kasabaya kadar bırakırdım,

so they would order all this alcohol.

böylece tüm bu alkolü ısmarlasınlar.

And of course I couldn't drink any of it.

Ve tabii ki hiçbirini içemedim.

Then when the bill came at the end of the night, they wanted to split the bill evenly between everybody.

Sonra gecenin sonunda fatura geldiğinde, faturayı herkes arasında eşit olarak bölmek istediler.

And they'd had about four or five bottles of champagne. Yes.

Ve yaklaşık dört beş şişe şampanya içmişlerdi. Evet.

And and I said, Well, I haven't drunk any the champagne.

Ben de " Şampanyayı hiç içmedim" dedim.

It's not fair to split the bill.

Hesabı bölmek doğru değil. Hiç

Have you ever been in this situation where you've been out for a meal with somebody?

biriyle yemeğe çıktığın bu durumda bulundun mu?

Yeah. And a group of people, they have lots of drink.

Evet. Ve bir grup insan, çok içki içiyorlar.

They have lots of alcohol.

Çok fazla alkolleri var.

You're not drinking or they order a sweet or very expensive meal.

İçmiyorsun ya da tatlı ya da çok pahalı bir yemek sipariş ediyorlar.

And then at the end they say, oh, let's split it evenly.

Ve sonunda derler ki, hadi eşit olarak bölelim.

And then, you know, you're having to pay for half a meal. Yes.

Ve sonra, bilirsin, yarım yemek için para ödemek zorundasın. Evet.

That is actually I know that that is a trick that people do. Yes.

Bu aslında insanların yaptığı bir numara olduğunu biliyorum. Evet.

And they know that they're doing it as anybody has fell victim to this,

Ve bunu yaptıklarını biliyorlar, çünkü herhangi biri buna kurban gitti,

particularly if you're driving and everyone else is drinking alcohol,

özellikle de araba kullanıyorsanız ve herkes alkol alıyorsa,

you have to end up paying for a lot of their alcohol.

sonunda onların alkolünün çoğunu ödemek zorunda kalırsınız.

Because they split the bill.

Çünkü faturayı bölüştüler.

That's it.

Bu kadar.

But this champagne.

Ama bu şampanya.

Can I just say it's it's gorgeous.

Sadece muhteşem olduğunu söyleyebilir miyim?

Gorgeous, gorgeous champagne.

Muhteşem, muhteşem şampanya.

It's very nice.

Bu çok hoş.

This duchess is on today.

Bu düşes bugün yayında.

Not feeling very good. Got a bit of asthma,

Çok iyi hissetmiyorum. Biraz astım hastasıyım,

Mr. Duncan.

Bay Duncan.

Oh, disrespectful. I'm sorry.

Ah, saygısız. Üzgünüm.

I'm sorry.

You have to do that. I can't help it. It's bubbles.

Üzgünüm.

Bunu yapmak zorundasın. Elimde değil. Baloncuklar.

It's the champagne. It's coming up.

Şampanya. Yaklaşıyor.

We've gone down to 999 again, so we're going to celebrate again.

Tekrar 999'a düştük, bu yüzden tekrar kutlayacağız.

You mean nine

Dokuz evet demek istiyorsun

yes. 999,999.

. 999.999.

Champagne ready?

Şampanya hazır mı?

Because we've got to do this all over again, folks.

Çünkü bunu baştan yapmak zorundayız millet.

You have to celebrate again.

Tekrar kutlamak zorundasın.

We will stay on for as long as you are still watching.

Siz izlediğiniz sürece biz devam edeceğiz.

August.

Ağustos.

Hey, you know,

Hey, bilirsin,

I was off, but now I'm back.

izinliydim ama şimdi geri döndüm.

It's happened.

Well, Olga, it's happened many times, Olga.

Oldu.

Pekala, Olga, bu birçok kez oldu, Olga.

And it's about to happen again.

Ve yine olmak üzere.

This is about the 10th time it's gone up to a million.

Bu, yaklaşık 10. kez bir milyona çıktı.

And it's gone back down again. It's gone back up.

Ve tekrar aşağı indi. Geri gitti.

It's come back down again.

Tekrar aşağı indi.

So you can celebrate with this all over again.

Böylece bununla yeniden kutlayabilirsiniz.

Oh, so you haven't really missed anything.

Oh, yani gerçekten hiçbir şey kaçırmadın.

You've missed the first one, but there have been many episodes.

İlkini kaçırdınız ama birçok bölüm oldu.

We've had 12 so far.

Şimdiye kadar 12 tane yaşadık.

We've had 12 celebrations of reaching a million subscribers.

Bir milyon aboneye ulaşan 12 kutlama yaptık.

And that's the reason why we have drink so much champagne

Ve bu kadar iyi şampanya içmemizin nedeni de bu

well, your burp made Duchess laugh.

, geğirmeniz Düşes'i güldürdü.

Then we got her again. This is a million.

Sonra onu tekrar yakaladık. Bu bir milyon. 13. kez

We've made it to a million subscribers for the 13th time.

bir milyon aboneye ulaştık .

Here we go.

İşte başlıyoruz.

Cheers, Steve.

Şerefe, Steve.

Oh, God.

Aman Tanrım.

Make it stop.

Durdur.

Stop.

Durmak.

Oh, we can't keep this up all night, Mrs. Duncan.

Bunu bütün gece devam ettiremeyiz Bayan Duncan.

Oh, dear. I'm supposed to be working. Apparently, Mr.

Ah hayatım. Çalışıyor olmam gerekiyordu. Görünüşe göre, Bay

Steve's mother is very worried about us because we seem to be

Steve'in annesi bizim için çok endişeleniyor çünkü

coming quite drunk at the moment.

şu anda oldukça sarhoş görünüyoruz. Bu

I don't normally drink by the way, which makes this worse.

arada normalde içmem ki bu durumu daha da kötüleştiriyor.

So if you don't.

Yani eğer yapmazsan.

If you don't normally drink alcohol, then even if you have

Normalde alkol kullanmıyorsanız, o zaman

the smallest amount of alcohol, it will make you drink so that's the problem.

en az miktarda alkol alsanız bile sizi içirir, sorun budur.

I shouldn't have done this.

Bunu yapmamalıydım.

I feel that my credibility, my reputation is at risk.

Güvenilirliğimin, itibarımın risk altında olduğunu hissediyorum.

What reputation?

Ne itibarı?

Precisely exactly your right.

Kesinlikle tam olarak hakkınız.

Yes, exactly.

Evet kesinlikle.

But I think it's good to have a party sometimes.

Ama bence bazen bir parti vermek iyidir.

Well, yes.

İyi evet.

Just wants a party well, you can all have a party.

Sadece bir parti istiyor, hepiniz bir parti verebilirsiniz.

Have a party now with us. It's like a big zoom meeting.

Şimdi bizimle bir parti yapın. Büyük bir yakınlaştırma toplantısı gibi.

It is a zoom meeting with alcohol.

Alkol ile zoom toplantısıdır.

And because we've done that at work, we've had company

Ve bunu işte yaptığımız için,

Zoom meetings where we've all poured ourselves drinks.

hepimizin kendimize içki doldurduğumuz şirket Zoom toplantıları yaptık.

And but the trouble is we can't see you, which is a shame,

Ve sorun şu ki, sizi göremiyoruz, bu çok yazık,

but we can't see you if you if you tell us you're drinking, have a look no in your house,

ama eğer bize içtiğinizi söylerseniz, evinize bir bakın,

go and get some alcohol and have a drink with us.

gidip biraz alkol alın ve bizimle bir içki. Bir

If you've got something, maybe there is a bottle of wine or maybe some Baileys.

şeyin varsa, belki bir şişe şarap ya da belki biraz Baileys vardır.

A lot of people like Bailey's.

Bailey's gibi birçok insan.

Your mother likes Bailey's, doesn't she?

Annen Bailey's'i seviyor, değil mi?

She sometimes gets completely.

Bazen tamamen alır.

Rhett asked at the weekend on Bailey's.

Rhett hafta sonu Bailey's'de sordu.

That is a euphemism for drunk.

Bu sarhoş için bir örtmece.

If you get rat arsed

Sıçan kıçına basarsan,

it means drunk.

sarhoş demektir.

Says N says congratulations.

N tebrikler diyor.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Well, what we're hoping is that we're not teaching very much English today.

Umduğumuz şey, bugün çok fazla İngilizce öğretmiyor olmamız.

I can.

I can no longer see the live chat, by the way. It is.

Yapabilirim.

Bu arada canlı sohbeti artık göremiyorum. Bu.

It is becoming more and more blurred.

Giderek daha da bulanıklaşıyor. Her an

As each moment passes.

geçtikçe.

I would say this is we need 14 times.

Bunun 14 kereye ihtiyacımız olduğunu söyleyebilirim.

Well, we're going to get it. We've gone down again.

Pekala, onu alacağız. Yine düştük.

Thank you very much to whoever.

Kime çok teşekkür ederim.

Whoever keeps subscribing.

Kim abone olmaya devam ederse.

I have a certain set of skills and I'm going to use them.

Belli bir takım becerilerim var ve onları kullanacağım.

I'm willing to use them to find you.

Seni bulmak için onları kullanmaya hazırım.

I will hunt you down I will kick your door down

Seni avlayacağım, kapını tekmeleyeceğim

and I will go up to you and I will kick you right at the bum.

ve sana geleceğim ve seni tam kıçına tekmeleyeceğim.

We're going to mess you up. Left you big time.

Seni mahvedeceğiz. Seni büyük zaman bıraktı.

I was going to swear then, but I'm just going to say mess you up.

O zaman küfür edecektim ama sadece seni mahvettim diyeceğim.

Mess you up.

Seni mahvetmek. Senin

We're going to come round to your house.

evine geleceğiz. Sürekli

That person that keeps unsubscribing and subscribing,

abonelikten çıkıp abone olan o kişi

and we are going to set you up we're going to sort you out,

ve biz sizi ayarlayacağız, sizi çözeceğiz, size

give you, give you.

vereceğiz, size vereceğiz. Bir

You'll never do it again.

daha asla yapmayacaksın. Bir

You'll never do it again.

daha asla yapmayacaksın.

It's my I have a certain set of skills.

Bu benim belirli bir dizi becerim var.

Oh, tomic's going to an Irish pub tonight and he's going to celebrate.

Oh, Tomic bu gece bir İrlanda barına gidecek ve bunu kutlayacak.

Oh, good. But can you can you have one for us?

Oh iyi. Ama bizim için bir tane alabilir misin?

Maybe a Guinness because Guinness is a drink that is often drink.

Belki bir Guinness çünkü Guinness sıklıkla içilen bir içecektir.

It is a popular drink in Ireland

İrlanda'da popüler bir içki olan

to Deacon says that sounds great

Deacon,

English fluently says ha ha.

İngilizce'nin kulağa harika geldiğini söylüyor akıcı bir şekilde ha ha diyor.

Yeah that's what it is. Mm

Evet olan bu.

oh. According to Louis, this is good champagne.

Ah! Louis'e göre bu iyi bir şampanya.

It is good champagne.

İyi bir şampanyadır.

I must admit it does taste very nice.

Tadının çok güzel olduğunu itiraf etmeliyim.

This is very good champagne.

Bu çok iyi bir şampanya.

I wish now we had got some more.

Keşke şimdi biraz daha alsaydık.

Well, as I was recounting with you

Pekala, ben size

recounting a story which means I'm remembering recounting

bir hikaye anlatırken, yani

remembering a story about a few weeks ago

birkaç hafta önce

when I went to a party and I felt very mean afterwards,

bir partiye gittiğimde bir hikayeyi hatırladığımı hatırlıyorum ve sonrasında kendimi çok kötü hissettim, oradaki bir

I was invited to this friend's house there, got a lovely house

arkadaşımın evine davet edildim , bir güzel ev

and obviously if you go to to

ve belli ki

be invited to a party, you have to take some alcohol or some drink with your food or something.

bir partiye davet edilmek için gidersen, yemeğinle birlikte biraz alkol ya da içki almalısın. Ben de

So I was going to take this bottle of champagne.

bu şişe şampanyayı alacaktım.

I thought it was cheap champagne.

Ucuz şampanya sanmıştım.

And then I looked it up on the Internet and it said 25, £26 a bottle.

Sonra internetten baktım ve şişesi 25, 26 sterlin yazıyordu.

So I thought, that's too much to take to these friends of mine.

Ben de düşündüm ki, bu arkadaşlarıma götürmek için çok fazla.

I don't think that much of them.

Ben onları pek düşünmüyorum.

And now look, here we are sipping the same champagne.

Ve şimdi bakın, burada aynı şampanyayı yudumluyoruz.

So I put it back in the cupboard and took a much cheaper bottle of wine

Bu yüzden dolaba geri koydum ve onun yerine çok daha ucuz bir şişe şarap aldım

instead and I'm hoping I got away with it.

ve umarım paçayı kurtarmışımdır.

We'll soon find out if I got invited, get invited back to another party.

Yakında başka bir partiye davet edilip edilmediğimi öğreneceğiz.

You see, the problem is now if you get me to do this more, then

Görüyorsun, sorun şu ki, bana bunu daha fazla yaptırırsan, o zaman

20 times I won't actually notice.

20 kere gerçekten fark etmeyeceğim.

When it's gone down, it has gone down again.

Düştüğünde, tekrar düştü.

I was 15 now, so eventually I won't actually care.

Şimdi 15 yaşındaydım, bu yüzden sonunda gerçekten umursamayacağım.

No, it's gone up again.

Hayır, yine yükseldi.

Yes, well it went down. We're going to do it again.

Evet, iyi ki düştü. Tekrar yapacağız.

See where it went down just to know it's going up again.

Tekrar yükseleceğini bilmek için nereye düştüğünü görün.

Congratulations, everyone. We've

Tebrikler millet.

just oh, make this stop.

Sadece ah, bunu durduracağız.

Make it stop the sound of a quality glass.

Kaliteli bir camın sesini kesmesini sağlayın. Kulağa

That sounds like good quality.

kaliteli gibi geliyor.

Unless you're wearing headphones.

Kulaklık takmadığınız sürece.

What's that thing where you can.

Yapabileceğin o şey nedir?

Yeah, you can wet the top.

Evet, üstünü ıslatabilirsin.

You have to have it.

Ona sahip olmalısın.

You have to have it.

Ona sahip olmalısın.

Still, though, it takes a lot of effort.

Yine de, çok çaba gerektiriyor.

This is what you do.

Yaptığın şey bu.

You wet the top and then you think, everybody, I thank you.

Üstünü ıslatıyorsun ve sonra düşünüyorsun, millet, teşekkür ederim.

I don't think it works with these types of glasses.

Bu tür gözlüklerle işe yaradığını sanmıyorum.

Oh, it's

O

you that.

sensin. İşte bu

So that's it.

kadar.

Steve's doing it.

Steve yapıyor.

That's why I like children.

Bu yüzden çocukları severim.

It's like that, isn't it?

Öyle değil mi?

Oh, I haven't done that since I was about ten. Yes.

Oh, bunu on yaşımdan beri yapmamıştım. Evet.

So there is a trick.

Yani bir hile var.

You could you can.

yapabilirsin yapabilirsin.

You can wet the top of it.

Üzerini ıslatabilirsiniz.

You know what to do. I know not everyone. Everyone knows

Ne yapacağını biliyorsun. Herkesi tanımıyorum. Herkes

you. So if you

seni tanıyor. Yani

wet the top of your glass and then Steve,

bardağınızın üstünü ıslatırsanız ve sonra Steve,

if you run your finger around

parmağınızı etrafında gezdirirseniz

it sounds like heaven.

cennet gibi geliyor.

It's amazing.

Bu harika. Tegan'ın olduğu yerin

That's what you hear in the nightclub near where Tegan is.

yakınındaki gece kulübünde duyduğun şey bu .

Apparently, that's the last thing you hear just before you die.

Görünüşe göre, ölmeden hemen önce duyduğun son şey bu.

Well, again, you see, I didn't.

Yine, görüyorsun, yapmadım.

It's a cheapskate, these glasses.

Bu gözlük ucuz.

I haven't paid for these glasses either.

Bu gözlükler için de para ödemedim.

Please, Kane, I want a prise at work.

Lütfen Kane, iş yerinde bir ödül istiyorum.

I'm always I'm always winning prises at work.

Ben her zaman işte hep ödüller kazanıyorum.

You seem to win a lot of prises.

Pek çok ödül kazanmış gibisin.

Everything's free in this house from prises that I've won

Bu evde satışlardan kazandığım ödüller dışında her şey bedava

through sales

Steve is very good at selling things,

Steve bir şeyler satmakta çok iyidir,

even his soul.

ruhu bile.

Oh, I do that all the time. Hmm.

Ah, bunu her zaman yapıyorum. Hmm.

Well, it looks like it's just as it did it go down and back up again because it's saying a million again.

Görünüşe göre aşağı iniyor ve tekrar yükseliyor çünkü yine bir milyon diyor.

I have. We've lost.

Sahibim. Kaybettik.

We're losing count.

Sayı kaybediyoruz.

Now, look, if you're doing it now, you're wasting your time because.

Şimdi bak, eğer şimdi yapıyorsan zamanını boşa harcıyorsun çünkü.

Because really, we're getting to the point where we don't care.

Çünkü gerçekten umursamadığımız bir noktaya geliyoruz .

Oh, I didn't know that trick.

Ah, bu numarayı bilmiyordum.

Yes. See, I told you not everyone knows it.

Evet. Bak, sana herkesin bilmediğini söyledim.

You just wet. Wet the top

Sadece ıslaksın. Üstünü ıslatın

we're not making it up.

biz uydurmuyoruz.

You can do it with making it.

Yaparak yapabilirsiniz. Böyle

It's got to be.

How can we make this up?

olmalıydı.

Bunu nasıl telafi edebiliriz?

Think you can do virtually any any gasp?

Neredeyse her türlü nefesi kesebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?

You've got to sort of hold it.

Bir şekilde tutmalısın. Demek

I mean, I think it works better with Crystal.

istediğim, bence Crystal ile daha iyi çalışıyor.

It works better with Crystal, obviously.

Açıkçası, Crystal ile daha iyi çalışıyor.

So this is

Bence bu

I think this is crystal glass,

kristal cam, bu

so it works better, but you can do it with a normal beer glass.

yüzden daha iyi çalışıyor, ama bunu normal bir bira bardağıyla da yapabilirsiniz.

So if you're drinking your beer, you can do it with your beer glass as well.

Yani biranızı içiyorsanız, bunu bira bardağınızla da yapabilirsiniz.

Am I going back to work today?

Bugün işe geri dönecek miyim?

I'm never going back to work.

Asla işe geri dönmeyeceğim.

Oh, God, no.

Oh tanrım hayır.

I think you know, I think you should do Steve.

Bence biliyorsun, bence yapmalısın Steve. Bence

I think you should just quit your job. Yes.

işini bırakmalısın. Evet.

Quit your job and just say to hell

İşini bırak ve

with everything and just enjoy the rest of your life.

her şeyin canı cehenneme de ve hayatının geri kalanının tadını çıkar.

Because you know what? I'm being sincere here.

Çünkü biliyor musun? Burada samimiyim.

Life is short, brief,

Hayat kısa, kısa

and you never know what's around the corner.

ve köşede ne olduğunu asla bilemezsiniz.

You're upsetting Mohsen with your burping and I think it's rude now.

Gaz çıkarmanla Mohsen'i üzüyorsun ve bence bu artık kabalık.

The truth is, I've actually got the afternoon off is the truth.

Gerçek şu ki, aslında öğleden sonra iznim var, gerçek bu.

Well, yes.

İyi evet.

So on a Friday afternoon, we can flex our time, and that's what I'm doing now.

Yani bir Cuma öğleden sonra, zamanımızı esnetebiliriz ve şu an bunu yapıyorum.

I'm deciding that I see.

gördüğüme karar veriyorum.

I didn't take a lunch break

Öğle yemeği molası vermedim,

so I'm allowed to flex the working time a bit.

bu yüzden çalışma süresini biraz esnetmeme izin verildi.

And you really going to drink some more?

Ve gerçekten biraz daha içecek misin?

I've never seen Mr. John.

Bay John'u hiç görmedim.

Mr. Drinking.

Bay İçme.

I will be known from now on.

Bundan sonra tanınacağım.

You will know me as Mr.

Beni

Drink and not Mr. Duncan.

Bay Duncan olarak değil, Bay Drink olarak tanıyacaksınız.

Mr. Drunken

Bay Sarhoş

You know what?

Ne var biliyor musun?

I could get used to this lifestyle drinking champagne

every Friday afternoon, every time you get to a movie.

Her cuma öğleden sonra, ne zaman sinemaya gitsen şampanya içmeye alışabilirim bu yaşam tarzına.

So actually, what we want people to do is unsubscribe towards the end of every week

Yani aslında, insanların yapmalarını istediğimiz şey, her haftanın sonuna doğru abonelikten çıkmak

and then suddenly re subscribe so we can keep going back over and editing. Yes.

ve ardından aniden yeniden abone olmak, böylece geri dönüp düzenlemeye devam edebiliriz. Evet.

So we need to lose about 20 or 30.

Yani yaklaşık 20 veya 30 saat kaybetmemiz gerekiyor.

Subscribe hours, and then every week we can do this.

Abone olun ve ardından her hafta bunu yapabiliriz.

And then we have a very good excuse for drinking champagne.

Ve sonra şampanya içmek için çok iyi bir bahanemiz var .

But, but, but it has to be this champagne.

Ama, ama, ama bu şampanya olmalı.

These are this is all Mr.

Bunların hepsi Bay

Duncan's hard work.

Duncan'ın sıkı çalışması.

It's nothing to do with me, really.

Benimle ilgisi yok, gerçekten.

I'm just along for the ride, as they say.

Dedikleri gibi, gezinti için yanındayım.

It is true.

Bu doğru.

I do like to be along for a ride. Hmm.

Bir gezintiye çıkmayı seviyorum. Hmm.

Yeah.

Evet.

Mr. Duncan?

Bay Duncan?

Yes. Yes, Mr.

Evet. Evet, Bay

Duncan

Duncan

sounds like Duncan,

Duncan'a benziyor

but it's drunken, and we know we know we get the joke.

ama sarhoş ve espriyi anladığımızı biliyoruz. Kafama

Oh, it's gun to my head, Mr.

silah dayadım Bay

Duncan. Queasy.

Duncan. mide bulandırıcı mide

Queasy. Mr.

bulandırıcı Bay

Steve might be falling to the floor.

Steve yere düşüyor olabilir. Senin

You might have a black eye as well.

de gözün morarmış olabilir. Mide

If you feel queasy, it means you feel a bit light-headed.

bulantısı hissediyorsanız, biraz sersemlemiş hissediyorsunuz demektir.

It may be sick.

Hasta olabilir.

I feel a little queasy, a little queer, maybe

Biraz midem bulanıyor, biraz tuhaf hissediyorum, belki sen

do you feel a little queer?

biraz tuhaf hissediyorsundur?

You felt a little queer all your life.

Hayatın boyunca kendini biraz tuhaf hissettin.

I feel a little queer.

Biraz tuhaf hissediyorum.

I've only been waiting for three days.

Sadece üç gündür bekliyorum.

I'm not going. Yes, you have three. Very frustrating.

Gitmiyorum. Evet, üç tane var. Çok sinir bozucu.

Very frustrating for three days.

Üç gün boyunca çok sinir bozucu.

I've been waiting for this to happen.

Bunun olmasını bekliyordum.

It's like waiting for you.

Seni beklemek gibi.

Do you ever have a boil on your bum?

Hiç poponuzda çıban var mı?

You get a little boil or a spot on your bum and it seems to be there for days and days

Kalçanızda biraz çıban veya bir leke oluyor ve sanki günlerce oradaymış gibi geliyor

and you're waiting for it to go away because every time you sit down, you can feel it.

ve geçmesini bekliyorsunuz çünkü her oturduğunuzda bunu hissedebiliyorsunuz.

You sit down and you out.

Otur ve dışarı çık.

Oh, I've got a boil on my boom and say all the time.

Oh, patlamamda bir çıban var ve her zaman söylüyorum.

And you're waiting patiently and waiting for my millionth subscriber.

Ve sabırla milyonuncu abonemi bekliyorsunuz.

It's been a bit like waiting for a boil on your bum to go away.

Kıçındaki çıbanın geçmesini beklemek gibiydi biraz.

It's been a pain for Mr. Didn't.

Bay Didn't için bir acı oldu.

It was getting very down yesterday

Dün çok aşağı iniyordu

because it seemed to be very close and it went down 20 or something anyway, within.

çünkü çok yakın görünüyordu ve zaten içeride 20 falan düştü.

Now I was crying yesterday I, I went into the garden and the cows were by

Şimdi dün ağlıyordum, bahçeye gittim ve inekler

the fence and I went up to them and I cried.

çitin yanındaydı ve onlara gittim ve ağladım.

I held one of the cows in my arms

İneklerden birini kucağıma aldım

and I wept for about 10 minutes.

ve yaklaşık 10 dakika ağladım.

I was so sad.

Ben çok üzgündüm.

And then the cow went away.

Ve sonra inek gitti.

It walked off, it was annoyed.

Yürüdü, sinirlendi.

I think that's true.

Bence bu doğru.

I don't think that's true.

Bunun doğru olduğunu sanmıyorum.

I think I had probably better

Sanırım

go and check some of my emails.

gidip e-postalarımdan bazılarını kontrol etsem iyi olacak.

Is this party coming to a close or are you staying bit longer?

Bu parti sona mı eriyor yoksa biraz daha mı kalacaksın?

No, we haven't got any snacks.

Hayır, abur cuburumuz yok.

We've got nothing to eat. We've got nothing to eat.

Yiyecek hiçbir şeyimiz yok. Yiyecek hiçbir şeyimiz yok.

One of the things I'm amazed by is that we've come here with alcohol, but we have no snacks.

Şaşırdığım şeylerden biri de buraya alkolle gelmemiz ama abur cubur yemememiz.

Nothing in the house at all.

Evde hiçbir şey yok.

So we might have to go out later and buy some things to eat some junk.

Bu yüzden daha sonra dışarı çıkıp biraz abur cubur yemek için bir şeyler almamız gerekebilir.

As you know, I like eating junk food junk

Bildiğiniz gibi,

such as Jaffa Cakes

Jaffa Cakes

Divide, Duchess off to speak to her mother.

Divide gibi abur cubur yemeyi severim, Duchess annesiyle konuşmaya gider.

I better go and speak to mine.

Gidip benimkiyle konuşsam iyi olur.

Just checking.

Sadece kontrol.

Everyone is checking on their mothers. Yes.

Herkes annesini kontrol ediyor. Evet.

I can't check on my mother because she's ill at the moment and in a care home

Annemi kontrol edemiyorum çünkü şu anda hasta ve bakımevinde

and she doesn't know where she is.

ve nerede olduğunu bilmiyor.

She doesn't know what day it is or what year it is.

Hangi gün olduğunu veya hangi yılda olduğunu bilmiyor.

A bit like me.

biraz benim gibi

In a few moments, Natalie, there's a song

Birazdan Natalie,

with Natalie in it.

içinde Natalie'nin olduğu bir şarkı çalacak.

Is that Natalie?

Bu Natalie mi?

Natalie, you are young.

Natalie, sen gençsin.

You are free.

Özgürsün.

Shirley Bassey. It oh, is that it?

Shirley Bassey. O, bu mu?

I can't remember the rest of you know Shirley Bassey.

Geri kalanınızın Shirley Bassey'i tanıdığını hatırlayamıyorum.

I thought we were getting the whole song.

Şarkının tamamını aldığımızı sanıyordum.

Natalie If you look up Shirley Bassey, Natalie

Natalie Shirley Bassey'e bakarsanız, Natalie'nin

there is a song especially dedicated to you.

özellikle size adanmış bir şarkısı var.

You don't love him.

Onu sevmiyorsun.

I can't remember the rest of it

Geri kalanını

like I do.

benim gibi hatırlayamıyorum.

It goes on a bit, but it's a song with your name in it.

Biraz uzayıp gidiyor ama içinde senin adın geçen bir şarkı.

Natalie Shirley Bassey.

Natalie Shirley Bassey.

So look it up on YouTube. Yes, on YouTube.

Öyleyse YouTube'da arayın. Evet, YouTube'da.

Look on YouTube.

YouTube'a bakın.

Natalie by Shirley Bassey.

Shirley Bassey'den Natalie.

And I tell you now, there will be a song all about you

Ve şimdi sana söylüyorum, onu bana geri göndermenle ilgili bir şarkı olacak

send him back to me.

.

Yes. It's all about

Evet. Her şey, birinin

somebody singing

to this person called Natalie that stolen their love.

aşklarını çalan Natalie adlı kişiye şarkı söylemesiyle ilgili.

And they're asking Natalie.

Ve Natalie'ye soruyorlar.

So I hope you're not stealing anybody's lover love.

Umarım kimsenin sevgilisinin sevgisini çalmıyorsundur.

And the singer is requesting

Ve şarkıcı

in a very sort of sad way that Natalie gives

çok üzgün bir şekilde Natalie'den

the person that they love back to them. Hmm.

sevdikleri kişiyi kendilerine geri vermesini istiyor. Hmm.

So we have now officially reached

Yani artık resmen

the point of being completely drunk

tamamen sarhoş olma noktasına

and also the point of having a million subscribers

ve ayrıca bir milyon aboneye sahip olma noktasına geldik

and this one wants us to dance

ve bu,

on this terms are in each and wants you to dance twice.

her birinde bu şartlarda dans etmemizi istiyor ve iki kez dans etmenizi istiyor.

He has requested this,

Bunu o istedi,

so I'm not sure whether we're going to do that

bu yüzden bunu yapıp yapmayacağımızdan emin değilim

because I've got to find some music, though, Thomas says,

çünkü biraz müzik bulmam gerekiyor, diyor Thomas,

What about the Slavic style of drinking alcohol straight from the bottle without any snacks?

Slav tarzı alkolü herhangi bir atıştırmalık olmadan doğrudan şişeden içmeye ne dersiniz? Bugün

That's what we're doing today. We're going Slavic style.

yaptığımız şey bu . Slav stili gidiyoruz.

Slavic style, baby. Yeah. Yes.

Slav tarzı bebeğim. Evet. Evet.

What was I doing when Mr.

Bay

Duncan lived in China?

Duncan Çin'de yaşarken ben ne yapıyordum?

Did a whale of a time?

Bir balina bir zaman mı?

Did you do a whale of a you don't want to know.

Bilmek istemediğin bir şey yaptın mı?

You don't want to know what Mr. Steve was up to.

Bay Steve'in neyin peşinde olduğunu bilmek istemezsin.

I was living let's just say it involved a lot of

Yaşıyordum,

careful what you're saying.

ne söylediğine çok dikkat etmeyi gerektirdi diyelim.

Think of the alcohol I am thinking of it involved a lot of

Alkolü düşünün, bence çok fazla

debauchery.

sefahat içeriyordu.

But I wouldn't say debauchery. Not with you.

Ama sefahat demezdim. Seninle değil.

You are the least debauched person that I know, clean living kind of guy.

Sen tanıdığım en az ahlaksız insansın, temiz yaşayan bir adamsın.

And definitely don't ask me what I was doing.

Ve kesinlikle bana ne yaptığımı sorma.

Yes, though I went a bit off the rails when Mr.

Evet, Bay Duncan Çin'deyken biraz yoldan çıkmış olsam da

Duncan was in China.

.

One thing that's off the rails and I thought my life got a bit chaotic chaotic and unravelled.

Bir şey raydan çıktı ve hayatımın biraz kaotik kaotik ve çözüldüğünü düşündüm.

It's sort of. Yes, and crazy.

Bu bir nevi. Evet ve çılgın.

But Steve missed me.

Ama Steve beni özledi.

You see, when I was in China, me, Steve missed me.

Görüyorsun, ben Çin'deyken, ben, Steve beni özlemişti.

And I miss Mr.

Ve Bay

Steve, but I knew that it was something I had to do

Steve'i özlüyorum ama bunun yapmam gereken bir şey olduğunu biliyordum

because I was at a certain age.

çünkü belli bir yaştaydım.

I was in my late thirties and I realised

Otuzlu yaşlarımın sonundaydım ve

that I had to do this or else if I waited longer,

bunu yapmam gerektiğini, yoksa daha fazla beklersem

then I would not be able to do it because I would be too afraid to do it.

yapamayacağımı, çünkü yapmaktan çok korktuğumu fark ettim.

So that's why I went to China I had an amazing experience.

Bu yüzden Çin'e gittim, harika bir deneyim yaşadım.

And from that experience, well, my life changed completely

Ve bu deneyimden sonra, hayatım tamamen değişti

and that is really the reason why I'm here now, because if it wasn't for China, if it wasn't for me

ve gerçekten şu anda burada olmamın nedeni bu, çünkü Çin olmasaydı,

going to China, I wouldn't be standing here now talking to you doing this,

Çin'e gitmeseydim, ayakta duramazdım burada şimdi sizinle konuşuyoruz, bunu

which we've been talking.

konuşuyoruz.

How long have we been live now? It must be an hour.

Ne kadar süredir yayındayız? Bir saat olmalı.

No, 3 hours.

Hayır, 3 saat.

I've been on for about 3 hours.

Yaklaşık 3 saattir uğraşıyorum.

That's how I burp very, you know, hand in front of your mouth

Ben de böyle geğiriyorum, bilirsin, eli ağzının önünde

discretely.

belli belirsiz.

You're only doing that because your mother's here discreetly.

Bunu sadece annen sağduyulu bir şekilde burada olduğu için yapıyorsun.

Your mum's here.

Annen burada.

If you weren't here, you'd be just burping straight into my face.

Burada olmasaydın, doğruca yüzüme geğiriyordun.

Yes. Have a listen to that song, Natalie. Hmm.

Evet. Şu şarkıyı bir dinle, Natalie. Hmm.

And you will be surprised.

Ve şaşıracaksınız.

I don't think I don't think Natalie comes off very well in the song.

Natalie'nin şarkıda pek iyi olduğunu düşünmüyorum.

Oh, why is she dumped?

Oh, neden terk edildi?

I think she's trying to steal somebody else's lover.

Bence başka birinin sevgilisini çalmaya çalışıyor.

Oh, sure.

Tabiiki.

That's not you at all, but it's. It's nice.

Bu kesinlikle sen değilsin, ama öyle. Bu iyi.

Still nice to have a song that's written.

Yine de yazılmış bir şarkının olması güzel.

Well, we're not saying that you your name in it.

İçinde adının geçtiğini söylemiyoruz. Her

We're not saying that you are trying to steal someone's lover just in case.

ihtimale karşı birinin sevgilisini çalmaya çalıştığını söylemiyoruz.

Natalie.

Natalie.

Natalie, you are young.

Natalie, sen gençsin.

You are free.

Özgürsün.

Ooh, that's good.

Ooh bu iyi.

Or something like that. Sorry about that.

Ya da böyle bir şey. Bunun için üzgünüm.

You don't love him, and you could never be.

Onu sevmiyorsun ve asla olamazsın.

Send him back to me there.

Onu bana geri gönder.

I just remembered a few more is coming.

Birkaç tane daha geleceğini hatırladım.

It's coming back slowly. Coming back.

Yavaş yavaş geri geliyor. Geri geliyor.

The fog is beginning to clear.

Sis dağılmaya başlıyor.

Yes, it's the alcohol.

Evet, alkol.

Yes, I think it is.

Evet, bence öyle.

The million is stable. Yes, I wish.

Milyon sabit. Evet dilerim.

I wish I was stable.

Keşke istikrarlı olsaydım.

I am anything but stable.

Kararlı olmaktan başka her şeyim.

I've never done this before.

Bunu daha önce hiç yapmadım.

But this champagne.

Ama bu şampanya.

Can I just say this champagne?

Bu şampanyayı söyleyebilir miyim?

I don't normally advertise on here, but Louis, you are correct.

Normalde burada reklam yapmam ama Louis, haklısın.

Andre, Roger

Andre, Roger

or Roger.

veya Roger.

This champagne is

Bu şampanya

very nice.

çok güzel.

It's very interesting because they are both what

Bu çok ilginç çünkü ikisi de

we would call Christian names.

Hıristiyan isimleri dediğimiz isimler.

You don't have to show off, Mr.

Gösteriş yapmanıza gerek yok Bay

Duncan, because Roger

Duncan, çünkü Roger

Andre is obviously a Christian name.

Andre belli ki bir Hıristiyan ismi.

Because I know somebody called Andre from French Guyana.

Çünkü Fransız Guyanasından Andre diye birini tanıyorum .

As it happens, so Andre is a first name, but so is Roger.

Olduğu gibi, Andre bir ilk isim, ama Roger da öyle.

Roger is also a Christian.

Roger aynı zamanda bir Hristiyandır.

But this happens quite a lot.

Ama bu oldukça sık oluyor.

You can get you can get people Elton John. Yes.

İnsanları elde edebilirsin Elton John'u elde edebilirsin. Evet.

Elton is a first name, and so is John.

Elton bir ilk isim, John da öyle.

Elton John is two first name.

Elton John iki ilk isimdir.

There must be a name for that.

Bunun için bir isim olmalı.

George Michael.

George Michael.

Yes, George Michael.

Evet, George Michael.

But that's not his real name.

Ama bu onun gerçek adı değil.

His real name is George.

Gerçek adı George'dur.

Yes. Top a lot of pop up.

Evet. Bir sürü pop-up ekleyin.

A lot of people that for you, Mr.

Pek çok insan sizin için Bay

George Michael is called Blob La. Pull up George

George Michael'a Blob La diyor. George'u

less.

daha az çekin.

We've nearly drunk this.

Bunu neredeyse içtik.

We were hoping my mother would help, but unfortunately,

Annemin yardım edeceğini umuyorduk ama ne yazık ki

she doesn't care, so she should be drinking alcohol.

umursamıyor, bu yüzden alkol alması gerekiyor.

Thomas says there is another line in the song.

Thomas şarkıda başka bir dize olduğunu söylüyor.

Natalie, please do me.

Natalie, lütfen beni yap.

I don't remember that line.

O satırı hatırlamıyorum.

I've got to say.

söylemeliyim

I don't remember that line.

O satırı hatırlamıyorum.

No, I think that was the that was.

Hayır, bence olan buydu.

She would never say that that was the extended version.

Bunun genişletilmiş versiyon olduğunu asla söylemezdi.

Oh, no,

Oh, hayır

Thomas, just come up with another line for the song.

Thomas, şarkı için başka bir replik bul yeter.

I yes.

Ben evet.

That's just wishful thinking, Tom, acting on your behalf.

Bu sadece hüsnükuruntu, Tom, senin adına hareket ediyorum.

Thomas

Thomas

Kahn. That Kahn.

Kahn. Şu Kahn.

Mm hmm.

Hmm.

I wonder if YouTube will send you a gold button.

YouTube size altın düğme gönderecek mi merak ediyorum.

I don't know.

Bilmiyorum.

Maybe after this live stream. They definitely won't.

Belki bu canlı yayından sonra. Kesinlikle yapmazlar.

But do they know your address?

Ama adresinizi biliyorlar mı?

They do.

Onlar yapar.

YouTube knows everything about me.

YouTube benim hakkımda her şeyi biliyor.

Everything. Everything.

Her şey. Her şey.

They know everything about me.

Benim hakkımda her şeyi biliyorlar.

They know my inside leg measurement.

Bacağımın iç ölçüsünü biliyorlar.

They know how many times I have a poop.

Kaç kez kaka yaptığımı biliyorlar.

Each week, they know everything. I'm with you.

Her hafta her şeyi biliyorlar. Seninleyim.

Circumcised or uncircumcised.

Sünnetli veya sünnetsiz.

They know. They know everything.

Biliyorlar. Her şeyi biliyorlar.

I know that. Well, I'm not.

Biliyorum ki. Ben değilim.

I'm not interested in kids. No, no.

Çocuklarla ilgilenmiyorum. Hayır hayır.

I was going to say, I'm not worried about it.

Söyleyecektim ki, bunun için endişelenmiyorum.

I'm not worried about it.

Bunun için endişelenmiyorum.

Well, we're hoping.

Umuyoruz.

Yes, if we do, we'll show it.

Evet, yaparsak gösteririz.

Obviously, we won't.

We will parade it in front of the screen.

Açıkçası, yapmayacağız.

Ekranın önünde sergileyeceğiz.

I don't think it's going to happen.

Bunun olacağını sanmıyorum.

I don't think YouTube is going to send me anything.

YouTube'un bana bir şey göndereceğini sanmıyorum.

I will. I'm going to say no.

Yapacağım. hayır diyeceğim

Can I say now, for the record, I don't think YouTube is going to send me anything.

Şimdi şunu söyleyebilir miyim, kayıtlara geçmesi için, YouTube'un bana bir şey göndereceğini düşünmüyorum.

Well, if you say that they probably won't.

Muhtemelen yapmayacaklarını söylersen.

Somebody is listening.

Biri dinliyor.

Well, OK, then.

İyi tamam o zaman.

Can YouTube send me £1,000,000?

YouTube bana 1.000.000 £ gönderebilir mi?

There you go. Moss is here. Moss is here.

İşte gidiyorsun. Yosun burada. Yosun burada. O.

She is.

Marsha, I suppose we should have a toast for Marsha.

Marsha, sanırım Marsha için kadeh kaldırmalıyız.

Thank you, Marsha, for joining us.

Bize katıldığın için teşekkürler Marsha.

We all

Hepimiz

disgusting how crude, uncouth.

iğrenç, ne kadar kaba, görgüsüz.

I burped in the glass. I'm sorry about that.

Cama geğirdim. Bunun için üzgünüm.

If you are uncouth, it means that you are

Kabaysanız,

bad mannered, uncouth.

terbiyesizsiniz, kabasınız demektir.

I don't normally do that.

Normalde bunu yapmam.

It's just because champagne has a lot of bubbles.

Bunun nedeni, şampanyanın çok fazla köpürmesidir.

Yet, but you can release those bubbles in a dignified manner.

Yine de, ancak onurlu bir şekilde bu baloncukları serbest bırakabilirsiniz .

That doesn't make you seem uncouth and common.

Bu seni kaba ve sıradan biri gibi göstermez.

Well, I don't know how to do it.

Nasıl yapacağımı bilmiyorum.

Common I've a common behaviour.

Yaygın Ortak bir davranışım var.

I don't know how to do it.

Nasıl yapacağımı bilmiyorum.

I can't because I'm common.

Yapamam çünkü sıradanım.

You see, I was raised by people.

Bakın, ben insanlar tarafından büyütüldüm.

I was raised by scumbags.

Ben pislikler tarafından büyütüldüm.

Well, you see, I had a sophisticated upbringing.

Görüyorsunuz, sofistike bir yetiştirilme tarzım vardı.

Steve was raised by posh people.

Steve havalı insanlar tarafından büyütüldü.

Yeah, exactly.

Evet kesinlikle.

So that sort of behaviour to me is anathema.

Yani bu tür davranışlar benim için aforoz.

I mean, I was born in a shed on the compost heap. Yes.

Gübre yığınının üzerindeki bir barakada doğdum demek istiyorum. Evet.

Whereas I was born with a silver spoon in my mouth.

Oysa ben ağzımda gümüş kaşıkla doğmuşum.

No, I wasn't. Really.

Hayır, değildim. Gerçekten mi.

Was it really in your mouth?

Gerçekten ağzında mıydı?

I heard it was somewhere else.

Başka bir yerde olduğunu duydum.

Well, let's just say, ah, our upbringings were slightly different.

Pekala, diyelim ki, ah, yetiştirilme tarzımız biraz farklıydı.

So Steve is the posh one and I'm the scumbag.

Yani Steve gösterişli olan ve ben de pisliğim.

Yeah. So burping in that way, belching

Evet. Yani bu şekilde geğirmek, geğirmek

is seen as, you know, uncouth.

kabalık olarak görülür.

Well, in many cultures, of course it isn't.

Pek çok kültürde, elbette öyle değil.

If you have a meal in some countries,

Bazı ülkelerde yemek yerseniz,

I think maybe some Arab countries, I don't know.

belki bazı Arap ülkelerinde diye düşünüyorum, bilmiyorum.

But I might be wrong there.

Ama orada yanılıyor olabilirim.

Burping is a sign of is,

Geğirme,

you know, seen as a good thing to do by the hosts.

bilirsin, ev sahipleri tarafından yapılacak iyi bir şey olarak görülen bir işarettir.

You're showing your appreciation to me, but in the UK

Bana minnettarlığını gösteriyorsun ama İngiltere'de

it is seen as, you know, a bit rude

biraz kaba

and uncouth well, why is my neck like this?

ve görgüsüz olarak görülüyor, boynum neden böyle?

Mike was like this.

Mike böyleydi.

Well, it's because you're doing that.

Şey, çünkü bunu yapıyorsun.

What's going on?

Neler oluyor?

Am I getting old?

Yaşlanıyor muyum?

I've just realised I don't know why I can see myself on the camera and I don't like what I'm seeing.

Kendimi neden kamerada gördüğümü bilmediğimi ve gördüklerimden hoşlanmadığımı yeni fark ettim.

I can see this. This?

Bunu görebiliyorum. Bu? Bu da

What the hell's this?

ne?

What if you shaved?

Ya tıraş olsaydın?

It would be less obvious I have shave effort yesterday.

Dün tıraş eforum olduğu daha az belli olurdu.

Yes. I don't know what's happening.

Evet. Neler olduğunu bilmiyorum.

I, I think I'm getting one of those strange nets that people get when they get older.

Ben, sanırım insanların yaşlanınca sahip oldukları o garip ağlardan birini alıyorum .

They get they get a weird shape on their neck.

Boyunlarında garip bir şekil alıyorlar.

Khan says

Khan,

is not how we pronounce your name.

adınızı böyle telaffuz etmediğimizi söylüyor.

K A And is it pronounced Khan or Khan?

K A Ve Khan mı yoksa Khan mı telaffuz ediliyor?

Or Kayhan play?

Ya da Kayhan çalıyor mu?

Which is is it, say, one for Khan

Hangisi, diyelim ki, Khan için bir mi

or two for Khan? Yes.

yoksa Khan için iki mi? Evet.

One is Khan to is Khan. Hmm.

Biri Khan'dan Khan'a. Hmm.

Well, maybe it's not.

Belki de değildir.

Three is both are incorrect.

Üç, ikisi de yanlış. Tek

All I can say is I'm so glad there's a bed next to me.

söyleyebileceğim, yanımda bir yatak olduğu için çok mutluyum.

Well, the thing is, you might be sharing at my mother's bed there.

Şey, mesele şu ki, orada annemin yatağını paylaşıyor olabilirsin .

Down there.

Aşağıda.

I'm sure there's room for both of us because we've had to convert.

Eminim ikimiz için de yer vardır çünkü din değiştirmek zorunda kaldık.

Have you explained why?

Nedenini açıkladın mı?

I've.

I've explained until I'm blue in the face.

Ben sahibim.

Yüzüm mavi olana kadar anlattım.

Yes. This room now used to be my studio, but at the moment, Mr.

Evet. Bu oda artık benim stüdyomdu ama şu anda Bay

C's mother is staying with us. We are having a wonderful time.

C'nin annesi bizde kalıyor. Harika bir zaman geçiriyoruz.

We had a lovely time yesterday.

Dün çok güzel zaman geçirdik.

Watching the birds in the garden.

Bahçedeki kuşları izlemek.

Beyond the right says they're not allowed to drink.

Sağın ötesinde içmelerine izin verilmediğini söylüyor.

I normally don't drink, by the way.

Bu arada normalde içmem.

We don't normally have.

Normalde sahip değiliz.

We don't normally drink alcohol, but because it's a special day

Normalde alkol kullanmıyoruz ama özel bir gün olduğu

and we have reached, as you can see on the screen, there cannot allow 1 million subscribers.

ve ulaştığımız için ekranda gördüğünüz gibi 1 milyon aboneye izin veremiyoruz.

Is it Canal or Canal? O Canal?

Kanal mı, Kanal mı? Ey Kanal?

Yes, it might be Canal.

Evet, Kanal olabilir.

LT like the place where the boats go

LT teknelerin gittiği yeri sever

yes. Is that correct?

evet. Bu doğru mu?

Have we pronounced that correctly?

Bunu doğru telaffuz ettik mi?

We also have had our Lithuanian watches on.

Litvanya saatlerimizi de açtık.

Yes. Oh, by the way, Victor, isn't here three times.

Evet. Oh, bu arada Victor, üç kez gelmedi.

I think he's been abducted attending

Sanırım

a birthday party and I think he's having a very good time like we are today.

bir doğum günü partisine giderken kaçırıldı ve bence bugün bizim gibi çok iyi vakit geçiriyor.

You see almost. Almost all the champagne has everything.

Neredeyse görüyorsun. Neredeyse tüm şampanya her şeye sahiptir.

Thank you, Maria.

Teşekkürler Maria. Az önce koca

We've just drunk a whole bottle of champagne.

bir şişe şampanya içtik.

Marcia, Helena, Miranda Cardoso, Podesta.

Marcia, Helena, Miranda Cardoso, Podesta.

I love that name. It's a long name.

Bu ismi seviyorum. Uzun bir isim.

This bomb, dear

Bu bomba, sevgili

Maria Helena.

Maria Helena.

Miranda Caso de Post-test tester.

Miranda Caso de Post-test test cihazı.

Very good, very good.

Çok iyi çok iyi.

This deficiency.

Bu eksiklik.

Helena, Miranda,

Helena, Miranda,

I'll try again.

tekrar deneyeceğim.

Marcia, Helena, Miranda, Cardoza.

Marcia, Helena, Miranda, Cardoza.

Podesta. That's very good. You pronounce.

Podesta. Çok iyi. sen telaffuz et

And I just say you are more entertaining when you're drunk.

Ve sadece sarhoşken daha eğlenceli olduğunu söylüyorum .

I like to be entertained when I'm drunk.

Sarhoşken eğlenmeyi severim.

And that means Paradise Canal has the same meaning.

Ve bu, Cennet Kanalı'nın aynı anlama geldiği anlamına gelir.

Well,

Pekala,

I'm going to say that again.

bunu tekrar söyleyeceğim.

I'm going to see how fast I can say it myself.

Kendim ne kadar hızlı söyleyebileceğimi göreceğim.

Helena Miranda Cardoso. Podesta.

Helena Miranda Cardoso. Podesta.

Well,

Peki

Masa.

Helena Miranda does a pizza.

Masa.

Helena Miranda pizza yapıyor.

Might be the funniest thing you've ever done.

Yaptığın en komik şey olabilir.

Can I have a round of applause?

Bir alkış alabilir miyim?

Veronika thought about that.

Veronika bunu düşündü.

OK, Steve, you kind of own to overdoing it now.

Tamam, Steve, artık aşırıya kaçtığını kabul ediyorsun.

So you did it.

Demek yaptın.

It was funny, and then you ruined it.

Komikti ve sonra onu mahvettin.

You spoilt it, right?

Bozdun, değil mi?

But I'm probably not doing it fast enough.

Ama muhtemelen yeterince hızlı yapmıyorum.

It's probably even faster than that, I would imagine.

Muhtemelen bundan daha hızlıdır, tahmin ediyorum.

I think. I think so. I think you did very well there.

Bence. Bence de. Bence orada çok iyi iş çıkardın.

I think we should do our live streams from now on with a bottle of champagne.

Bence bundan sonra canlı yayınlarımızı bir şişe şampanya ile yapmalıyız.

Champagne?

Şampanya?

English.

İngilizce.

I'm feeling very Latin when you say that. You.

Bunu söylediğinde kendimi çok Latin hissediyorum. Sen.

I sort of feel like I'm becoming Latin, you know,

Sanki Latinleşiyormuşum gibi hissediyorum,

because that's just just such a lovely name.

çünkü bu çok hoş bir isim. Kendimi

I'm feeling very Roman. That

çok Romalı hissediyorum.

that's the thing with, with, with

that language.

O dille olan şey bu.

It just sort of trips off the tone.

Sadece tonun dışına çıkıyor. Çok

It's got a lovely sound to it.

hoş bir sesi var.

I love the fact that you're you're mostly hidden for the whole of this live stream.

Bu canlı yayının tamamında çoğunlukla gizli olmana bayılıyorum.

You have been hidden by the microphones.

Mikrofonlar tarafından gizlendiniz.

What do you like that you like me to be hidden? Don't be.

Gizli olmamı sevdiğin neyi seviyorsun? Olma

Don't you normally stand on something?

Normalde bir şeyin üzerinde durmaz mısın?

I'll stand up now. Where's mr.

Şimdi ayağa kalkacağım. Bay nerede? Ben

I'm fine. I'm mr. Steve's box.

iyiyim. ben bayım Steve'in kutusu.

He normally stands on a box. I doubt he's lying there.

Normalde bir kutunun üzerinde durur. Orada yattığından şüpheliyim.

Go find it. Where's Mr. Steve? All right, i'm fine.

Git onu bul. Bay Steve nerede? Tamam, ben iyiyim.

Marcelo Perez.

Marcelo Perez.

Marcela Perez.

Marcela Perez.

A big hug from Chile. Mr.

Şili'den kocaman bir kucaklama. Bay

Duncan, Mr. Z, congratulations.

Duncan, Bay Z, tebrikler.

I follow you since 2014.

Seni 2014'ten beri takip ediyorum.

Well, Tomic said earlier that he was been following you since 2010.

Tomic daha önce seni 2010'dan beri takip ettiğini söylemişti. Bu

Not that it's a competition, but we're just saying we're very grateful.

bir yarışma olduğundan değil ama biz sadece çok minnettar olduğumuzu söylüyoruz.

Mr. Duncan is very grateful for his loyal viewers and it's just wonderful

Bay Duncan, sadık izleyicileri için çok minnettar ve bu harika

and I love to come home and say hello to everybody every week,

ve her hafta,

normally on a Sunday.

normalde bir Pazar günü eve gelip herkese merhaba demeyi seviyorum.

But today, a special day.

Ama bugün özel bir gün.

Of course, it's still hovering just above.

Tabii ki, hala biraz yukarıda geziniyor.

Yes, the one and most of us.

Evet, birimiz ve çoğumuz.

Let's not say anything though, because we don't want to have to do that all over again.

Yine de bir şey söylemeyelim, çünkü bunu baştan yapmak zorunda kalmak istemiyoruz.

Oh, I don't think I have the energy

Ah,

I'm getting a headache. Hi.

başım ağrıyacak kadar enerjim olduğunu sanmıyorum. MERHABA.

Yes, I'm getting a headache.

Evet, başım ağrıyor.

Well, maybe that's not because of the alcohol.

Belki de bunun nedeni alkol değildir.

I'm definitely getting a headache.

Kesinlikle başım ağrıyor.

Maybe something else is causing that from this cheap champagne.

Belki de bu ucuz şampanyadan başka bir şey buna sebep oluyor .

No, it's not.

Hayır değil.

It's very, very, very expensive. Champagne.

Çok, çok, çok pahalı. Şampanya.

This is brilliant. I'm glad I didn't have to pay for it. I am.

Bu harika. Bunun için ödeme yapmak zorunda olmadığım için mutluyum. Ben.

Can I say, after this live stream has finished, whenever it finishes, it might never finish.

Bu canlı yayın bittikten sonra ne zaman biterse bitmeyebilir diyebilirim.

Can I say I am going to go online?

İnternete gireceğimi söyleyebilir miyim?

And I'm going to look up that champagne,

Ve o şampanyaya bakacağım,

because that might be the most

çünkü bu

amazing champagne I've ever tasted in my I've got to say, I've tried my way.

hayatımda tattığım en muhteşem şampanya olabilir, söylemeliyim, yolumu denedim.

I've tried the wrong Perrier. That is nice.

Yanlış Perrier'i denedim. Güzel.

Yeah, because it's quite sweet.

Evet, çünkü çok tatlı.

It's not dry. It's quite sweet.

Kuru değil. Oldukça tatlı.

It's got a nice nose, a nice bouquet, as they say.

Güzel bir burnu, dedikleri gibi güzel bir buketi var.

Yes, a bouquet. That's what you say, isn't it? With

Evet, bir buket. Öyle diyorsun, değil mi?

fine wines and fine champagne.

Kaliteli şaraplar ve kaliteli şampanya ile.

The bouquet you normally see you only the smell is the bouquet or the nose.

Normalde sadece kokusunu gördüğünüz buket buket veya burundur.

They sometimes say it has a very nice nose.

Bazen çok güzel bir burnu olduğunu söylerler.

POW, mia. Has made a good point here.

POW, mia. Burada iyi bir noktaya değindi.

You can only call it champagne if it comes from France.

Sadece Fransa'dan geliyorsa şampanya diyebilirsin.

And that is correct.

Ve bu doğru.

Dom Perignon was a monk

Dom Perignon bir keşişti,

you've said that already.

bunu zaten söyledin.

I know, but I just find that amazing that Dom Perignon, I can't say it now.

Biliyorum ama Dom Perignon'u inanılmaz buluyorum, şimdi söyleyemem.

Don Perignon was a monk

Don Perignon bir keşişti

and he invented champagne.

ve şampanyayı icat etti. O

He created.

yarattı.

Have you finished the champagne?

Şampanyayı bitirdin mi?

No. There's still some more left. Shall we have the last bit?

Hayır. Hala biraz daha var. Son kısmı alalım mı?

So this one is now.

Yani bu şimdi.

I can't read it because of the alcohol.

Alkol yüzünden okuyamıyorum.

It's all gone blurred.

Her şey bulanıklaştı.

Well, what about your reading glasses?

Peki ya okuma gözlüğün?

Well, well, I have, actually.

Aslında bende var.

Mr Steve.

Bay Steve.

Mr Steve now has reading glasses.

Bay Steve'in artık okuma gözlüğü var.

I don't need them.

Onlara ihtiyacım yok.

I don't need them. He bought them last week.

Onlara ihtiyacım yok. Onları geçen hafta satın aldı.

So now Mr Steve has to wear glasses

Şimdi Bay Steve,

because he is losing his eyesight.

görme yeteneğini kaybettiği için gözlük takmak zorunda.

And your mother said for all those years, she said, stop doing that.

Ve annen onca yıl boyunca bunu yapmayı bırak dedi.

If you keep doing that, you'll go blind.

Bunu yapmaya devam edersen, kör olacaksın.

It's empty. Mr. Is that the last bit of that?

Bu boş. Bay bu son kısmı mı?

This we are now officially out of champagne.

Bu, artık resmen şampanyamız bitti. Artık

No more champagne,

şampanya yok,

no more celebrations.

kutlama yok.

I do actually have another bottle is really a rabbit running around out there.

Aslında başka bir şişem var, gerçekten orada dolaşan bir tavşan var .

Let's kill it and eat it tonight.

Onu öldürelim ve bu gece yiyelim.

Or am I just imagining things? I think I should run out.

Yoksa sadece bir şeyler mi hayal ediyorum? Sanırım bitmeliyim.

Have you got an egg?

Yumurtan var mı?

Is that really a rabbit?

Bu gerçekten bir tavşan mı?

We could get it from here. Mr. Duncan.

Buradan alabilirdik. Bay Duncan.

What the hell is it eating?

Ne yiyor bu?

I've never tasted rabbit.

Hiç tavşan yemedim.

I don't think it's very nice.

bence çok güzel değil

There is a rabbit outside our window running around.

Penceremizin dışında koşan bir tavşan var.

What did eating his grass everywhere. Mr Duncan.

Her yerde otunu yemek ne yaptı. Bay Duncan.

I'm guessing it's the grass. It's grass

Sanırım çimen.

or grass, as Mr.

Bay Duncan'ın dediği gibi çimen ya da çimen

Duncan says.

.

You see, you can tell Mr.

Görüyorsunuz, Bay

Duncan's had had a not particularly good upbringing.

Duncan'ın pek iyi bir yetiştirilme tarzına sahip olmadığını söyleyebilirsiniz.

I'm common, as he says, grass or as I would say grass.

Ben sıradanım, onun dediği gibi, çimen ya da benim dediğim gibi çimen.

So I would suggest to you that if you want to sound sophisticated.

Bu yüzden, sofistike görünmek istiyorsanız size bunu öneririm.

I'm from a well-to-do family that you pronounce.

Ben senin telaffuz ettiğin hali vakti yerinde bir ailedenim.

Grass is grass, not grass.

Çim ottur, ot değil.

Yes. Just as grass and not grass should seek a sense.

Evet. Tıpkı otun değil de otun bir anlam araması gerektiği gibi.

The last tier has dropped. Yes.

Son seviye düştü. Evet.

So the last drop that falls from the glass or from the bustle

Yani camdan ya da koşuşturmadan düşen son damla

is the last tier

son katman

I think when I finish this thing,

sanırım ben bu işi bitirdiğimde

your mum is called the taxi, actually gone back home another time. Yes.

annen taksi çağırıyor, aslında başka zaman eve gitmiş. Evet.

Left us.

Bizi bıraktı.

Can't hear anything, any movement.

Hiçbir şey duyamıyorum, herhangi bir hareket.

I can hear the sound of a taxi driving away at high speed

she won't like as being drunk.

Sarhoş olduğu için hoşlanmayacağı yüksek hızla uzaklaşan bir taksinin sesini duyabiliyorum.

This is a very strange situation

Bu

for everyone, including me.

ben dahil herkes için çok garip bir durum.

Bamboo for you.

Bambu senin için.

Hello. Bamboo for you.

Merhaba. Bambu senin için.

Can you please save the rabbit's right leg for me to eat?

Lütfen tavşanın sağ bacağını yemem için ayırabilir misin?

Have you ever tried rabbit?

Hiç tavşan denedin mi?

Rabbit. Is actually quite nice meat.

Tavşan. Aslında oldukça güzel bir et.

Sorry. Sorry, Rabbit. It's gone now.

Üzgünüm. Üzgünüm, Tavşan. Şimdi gitti.

I am thinking of buying an egg and

Yumurta almayı düşünüyorum ve

I am.

alıyorum.

I'm not.

Değilim.

When. When you know, when this.

Ne zaman. Bildiğin zaman, ne zaman bu. Sen

When you.

When you think about that we can't buy actual proper guns here in the UK.

ne zaman.

Bunu düşündüğünüzde, Birleşik Krallık'ta gerçek uygun silahları satın alamıyoruz.

Because, well, you can buy a shotgun, but you have to be licenced.

Çünkü av tüfeği satın alabilirsiniz, ancak ruhsat almanız gerekir.

And it's very strict.

Ve çok katı.

Very strict.

And if you're a farmer, basically, you can only get one.

Çok sıkı.

Ve eğer bir çiftçiyseniz, temelde yalnızca bir tane alabilirsiniz.

If you're a farmer. Yes,

Eğer bir çiftçi iseniz. Evet,

but you can buy an air gun. Yes.

ama havalı tabanca alabilirsin. Evet.

But they're not very powerful. They're not very powerful.

Ama çok güçlü değiller. Çok güçlü değiller.

But they look like, you know, you can get an air pistol.

Ama havalı tabanca alabilirsin gibi görünüyorlar.

So, you know, you could wave that around.

Yani, bilirsin, bunu etrafta sallayabilirsin.

No, that would be dangerous.

Hayır, bu tehlikeli olurdu.

Now, the only reason I was thinking of getting one is simply so that we could we could catch

Şimdi, bir tane almayı düşünmemin tek nedeni

him. Guess who that was?

onu yakalayabilmemizdi. Tahmin et o kimdi?

It wasn't me.

Ben değildim. Bunun

Is simply because, you know,

nedeni, bilirsin, hayatımdaki

if I'm always thinking of worst case scenarios in my life, you know, what is it?

her zaman en kötü durum senaryolarını düşünüyorsam, bilirsin, nedir bu?

What is the worst that could happen?

Olabilecek en kötü şey nedir?

So at the moment, I'm thinking, you know, if there was,

Yani şu anda, düşünüyorum da,

for example, at a nuclear war or something

örneğin bir nükleer savaş ya da

like that, I don't think a gun is going to help you if there's a nuclear war.

onun gibi bir şey olsaydı, nükleer bir savaş olursa silahın sana yardım edeceğini düşünmüyorum .

Well, you worry when there's when this conflict going on around the world, you're worried about

Pekala, dünyanın her yerinde bu çatışma olduğunda endişeleniyorsun ,

what are you going to do?

You're going to shoot at the nuclear fallout.

ne yapacaksın diye endişeleniyorsun?

Nükleer serpintiye ateş edeceksiniz.

Well, no, you'd want an egg again, wouldn't you?

Hayır, yine yumurta isterdin, değil mi?

Because if you saw any wildlife for survival and you for survival, that's

Çünkü hayatta kalmak için herhangi bir yaban hayatı gördüyseniz ve hayatta kalmak için gördüyseniz, ya

what if what if what if the rabbit is full of radioactivity?

tavşan radyoaktivite ile doluysa?

Well, I would have to get a Geiger counter.

Bir Geiger sayacı almam gerekecek.

You see a Geiger counter.

Bir Geiger sayacı görüyorsunuz.

So you have to check to make sure that your food is not full of radiation.

Bu nedenle, yemeğinizin radyasyonla dolu olmadığından emin olmak için kontrol etmelisiniz .

In my mind, I thought, you know, if there is a nuclear war

Aklımda düşündüm, bilirsiniz, eğer bir nükleer savaş varsa

and there are these people, what do they call them?

ve bu insanlar varsa, onlara ne diyorlar?

They call them idiots.

Onlara aptal diyorlar.

No, there are people preppers, prepper lunatics are epi eras.

Hayır, hazırlayan insanlar var, hazırlayan deliler epi dönemlerdir.

I think United United States citizens, people who are always thinking

Bence Amerika Birleşik Devletleri vatandaşları, her zaman

that the world could come to an end and they dig bunkers and they have generators

dünyanın sonunun gelebileceğini düşünen insanlar sığınaklar kazıyorlar, jeneratörleri var,

and buy dried food and have that all ready just in case the whole society breaks down.

kuru gıda satın alıyorlar ve tüm toplum çökerse diye hepsini hazır bulunduruyorlar.

Oh, I know what that means.

Bunun ne anlama geldiğini biliyorum.

They they buy those rice buckets from that Jesus guy.

O pirinç kovalarını şu İsa denen adamdan alıyorlar.

There's a guy that is an evangelist and he sells.

Müjdeci bir adam var ve satıyor.

Can you believe this?

He sells buckets of rice for when Judgement Day comes.

Buna inanabiliyor musun?

Kıyamet Günü geldiğinde kullanılmak üzere kovalarca pirinç satıyor.

Well, that's it you say.

Peki, sen öyle diyorsun.

And it will come it will come bother my judgement day.

Ve gelecek mahşer günümü rahatsız edecek.

Yeah, I, you know,

Evet, ben, biliyorsun

and so you need to be ready.

ve bu yüzden hazır olmalısın.

So I thought an air gun would, would

Ben de hava tabancasıyla

we could attract the pigeons and the rabbits and then shoot them and eat them.

güvercinleri ve tavşanları çekip sonra onları vurup yiyebilir miyiz diye düşündüm.

We could survive for a bit longer that way.

Bu şekilde biraz daha hayatta kalabilirdik.

Tommy it's got some, some days off

Tommy'nin bazı günleri var, bazı günleri izinli

and been meeting up with friends, some that he hasn't seen for ten years now.

ve bazılarını on yıldır görmediği arkadaşlarıyla buluşuyor.

That's what I want to do.

Yapmak istediğim şey bu.

It's, you know it just to meet up with people you haven't seen for a long time,

Bu, bilirsin, uzun zamandır görmediğin insanlarla buluşmak,

have a good chinwag, a chat

çene çalmak, sohbet etmek

and it's not my soul about it.

ve bu bana göre değil.

Life is all about friends and family and meeting people.

Hayat arkadaşlar, aile ve insanlarla tanışmaktan ibarettir.

Enjoyment and yeah.

Zevk ve evet.

Finding happiness, if you can do that.

Mutluluğu bulmak, eğer bunu yapabilirsen.

Yeah, nothing else. Matters.

Evet, başka bir şey yok. önemli

I mean, yes, you need some money, obviously, to pay your bills, but that comes in useful.

Yani, evet, faturalarını ödemek için belli ki biraz paraya ihtiyacın var ama bu işe yarar.

Ultimately, it's all about people.

Nihayetinde her şey insanlarla ilgili.

I wonder if anyone has sent me any money today.

Bugün bana hiç para gönderen oldu mu merak ediyorum.

Massad is still here.

Massad hala burada.

Please do listen to that song about you later.

Lütfen seninle ilgili o şarkıyı daha sonra dinle.

It's a very unique song.

Bu çok eşsiz bir şarkı.

Very, very unique.

Çok, çok benzersiz.

So I'm still a bit amorous. I'm not.

Bu yüzden hala biraz aşığım. Değilim.

I'm just leaning against you because I might fall on the floor he's getting drunk,

Sadece sana yaslanıyorum çünkü yere düşebilirim o sarhoş oluyor,

mind you. So am I.

dikkat et. Ben de.

But when we go back in to where my mother is, we've got to pretend that we're sober.

Ama annemin yanına döndüğümüzde, ayıkmış gibi davranmalıyız.

So what we have to do now is get Mr.

Şimdi yapmamız gereken Bay

C's mum drunk, and then we will all be as drunk as each other.

C'nin annesini sarhoş etmek ve sonra hepimiz birbirimiz kadar sarhoş olacağız.

Always.

Olga's got to go back to her family.

Her zaman.

Olga ailesinin yanına dönmeli.

But this is your family. Olga.

Ama bu senin ailen. Olga.

Yes, we are all your family.

Evet, hepimiz sizin aileniz.

Whoever you think is your family, I'm the.

Ailen kim sanıyorsan, ben oyum.

I'm the kind uncle who always gives you lovely treats.

Ben sana her zaman güzel ikramlar yapan nazik bir amcayım.

And Mr.

Steve is the is the uncle that no one ever talks about.

Ve Bay

Steve, kimsenin hakkında konuşmadığı amcadır.

We are your family.

Biz senin aileniz.

How dare you say you've got to go back to your family?

Ailene geri dönmen gerektiğini söylemeye nasıl cüret edersin?

I believe your leaving is insult it.

Gitmenizin ona hakaret olduğuna inanıyorum.

Why are you leaving us, Olga? But only joking.

Bizi neden terk ediyorsun Olga? Ama sadece şaka.

Go, Olga, please stay.

Git Olga, lütfen kal.

Tell your family that there's something very important.

Ailene çok önemli bir şey olduğunu söyle.

Tell your family.

Ailene söyle.

I'm sorry. I've got to go back to my real family.

Üzgünüm. Gerçek aileme geri dönmeliyim.

The online community, that is.

Çevrimiçi topluluk, yani.

Mr. Duncan. There are two.

Bay Duncan. İki tane. Garip bir şekilde büyülendiğim

There are two weirdos that I am strangely fascinated with.

iki tuhaf insan var .

Joking of course. Spy.

Tabii ki şaka. Casus.

We know that you have alternative families elsewhere.

Başka yerlerde alternatif aileleriniz olduğunu biliyoruz.

We accept it.

Kabul ediyoruz.

Accept it.

Kabul et.

We have to accept a goodly motion pain.

İyi bir hareket acısını kabul etmeliyiz.

I'm not opening another bottle.

Başka bir şişe açmıyorum.

We don't have any more. Well, we might.

Artık yok. Olabilir.

We might. Really?

Biz belki. Gerçekten mi? Bir

You mean there's another bottle of champagne?

şişe daha şampanya olduğunu mu söylüyorsun?

Yes. So we'll wait until the 2,000,000th subscriber. Yes.

Evet. O yüzden 2.000.000. aboneye kadar bekleyeceğiz. Evet.

And then we will do that again. But, yeah,

Ve sonra bunu tekrar yapacağız. Ama evet,

well, you are my family.

sen benim ailemsin.

In some way. Yes, in some way.

Bir şekilde. Evet, bir şekilde.

You are my family in some ways, but not every way.

Bazı yönlerden benim ailemsin ama her yönden değil.

Because you know, I like to keep my distance from you.

Çünkü biliyorsun, senden uzak durmayı seviyorum. Bence

I think that's what you're saying in some way.

bir şekilde bunu söylüyorsun.

We're joking, Olga.

Şaka yapıyoruz Olga.

We're joking.

şaka yapıyoruz

Because obviously we know.

Çünkü belli ki biliyoruz.

We you know, by the way, can I tell you something?

Bu arada, sana bir şey söyleyebilir miyim?

I've I've made I've made a new

I've made a new friend,

Yeni bir arkadaş edindim

mate.

Yes, I've made the I've made a new friend.

dostum.

Evet, yeni bir arkadaş edindim.

Does his name begin with B?

Adı B ile mi başlıyor?

Yes, I've I've made a new friend yesterday.

Evet, dün yeni bir arkadaş edindim.

Why do you keep letting me?

Neden bana izin veriyorsun?

Because your acts, you're behaving in a very strange way.

Çünkü davranışların, çok garip davranıyorsun.

I'm not. I've made a new friend.

Değilim. Yeni bir arkadaş edindim.

A new friend.

Yeni bir arkadaş.

Let me tell you, viewers, I've made a new friend, and it's my next door neighbour's dog.

İzleyiciler size şunu söyleyeyim, yeni bir arkadaş edindim ve o da yan komşumun köpeği.

We have a neighbour who's just moved here, and

Buraya yeni taşınan bir komşumuz var ve çok

he has a lovely dog.

tatlı bir köpeği var.

And yesterday, we, we, we bonded

Ve dün, biz, biz, birbirimize bağlandık,

we connected his little face staring through the fence at me.

çitin arkasından bana bakan küçük yüzünü birleştirdik.

And I think I may, may I think I may have fallen in love instantly.

Ve sanırım yapabilirim, sanırım anında aşık olmuş olabilirim.

This lovely little dog, his lovely little face is looking at it.

Bu sevimli küçük köpek, sevimli küçük yüzü ona bakıyor.

He's a lovely dog.

O sevimli bir köpek.

And I want to, I want to take it.

Ve istiyorum, onu almak istiyorum.

I want to take the dog, keep it, I want to keep it in my house.

Köpeği almak, tutmak, evimde tutmak istiyorum.

I don't want I don't want the next door neighbour to have though it's a lover.

Yan komşunun sevgili olduğunu düşünmesini istemiyorum.

What sort of what breed of dog is it, Mr.

Bu ne tür bir köpek, Bay

Duncan? It's it's a small dog.

Duncan? Bu küçük bir köpek. Oldukça

It's a small for the quite it's got the kitty sort of tousled hair.

küçük, pisi gibi dağınık saçları var.

Yes, it's it's small about that but it has,

Evet, bu konuda küçük ama çok

it has a lovely face and it, it, it likes to show its teeth

güzel bir yüzü var ve o, o, bu şekilde dişlerini göstermeyi seviyor

like this.

.

I I think it's

Sanırım

what we come to the conclusion that it could be,

olabileceği sonucuna vardığımız şey bu,

we think it might be a little,

biraz olabileceğini düşünüyoruz,

it might be in it, it might be a little shitzu

içinde olabilir, biraz boktan olabilir

well.

.

Oh no wait, wait. That's no that's what it leaves behind.

Oh hayır, bekle, bekle. Bu hayır, geride bıraktığı şey bu.

I think it's a like it's not a terrier is it.

Sanırım bu bir teriyer değil gibi bir şey, değil mi?

It's but it's a lovely small dog with sort of quite a lot of

Bu, ama oldukça fazla görünüşe sahip, sevimli, küçük bir köpek

sort of looks tousled sort of.

.

And it's like, it's like a Jack Russell.

Ve sanki, bu bir Jack Russell gibi.

I tell Russell or a small terrier,

Russell'a ya da küçük bir teriye söylüyorum,

but it's, it's it looked at me yesterday through the fence

ama o, dün çitin ardından bana baktı

and we connected we actually had a moment where we connected.

ve biz gerçekten bağlandığımız bir an yaşadık.

And now, now I can't stop thinking about his dog,

Ve şimdi, köpeğini düşünmeden edemiyorum,

so I might, I might take it next week.

bu yüzden belki, haftaya alabilirim.

It's got and it's not looking.

Var ve bakmıyor.

It's a lovely dog.

Bu sevimli bir köpek.

I must admit, I met the dog because it came into our garden accidentally through a fence.

İtiraf etmeliyim ki köpekle kazara bir çitin arasından bahçemize girdiği için tanıştım.

That's a part of a fence panel. Is it broken?

Bu bir çit panelinin parçası. Bozuk mu?

And it was just a lovely dog.

Ve sadece sevimli bir köpekti.

It's a lovely dog.

Bu sevimli bir köpek.

What's his name is?

Adı ne?

Davies is its name is Baxter.

Davies, adı Baxter.

Baxter. Baxter.

Baxter. Baxter.

His lovely dog is a dog.

Onun sevimli köpeği bir köpektir.

He lives next door and he's so lovely.

Yan evde yaşıyor ve çok sevimli.

And I want to keep him in my house.

Ve onu evimde tutmak istiyorum.

But his name is Baxter.

Ama adı Baxter.

And he's so cute.

Ve o çok tatlı.

No, yes.

Hayır Evet.

100 DOB has learnt two things today

100 DOB bugün

to make that sound with a glass.

bardakla o sesi çıkarmak için iki şey öğrendi.

Yes, that's great.

Evet bu harika.

You can't do it now because our glasses are able to burp into champagne glasses.

Bunu şimdi yapamazsınız çünkü bardaklarımız şampanya bardaklarına geğirebilir.

Oh, yes, I can.

Evet, yapabilirim.

So that

you can't do.

Yapamayacaksın diye. Kulaklıkla izliyorsan

You're working with your big giant fingers

koca koca parmaklarınla ​​çalışıyorsun

if you are watching with headphones,

, özür

I apologise.

dilerim. Bazen

You have to get quite a lot of liquid on there

oraya çok fazla sıvı almanız gerekir

at times.

.

I've heard that said

oh, okay.

Oh, tamam dediğini duydum.

Steve, there are people listening with headphones who have now thrown their headphones

Steve, kulaklıkla dinleyen insanlar var ve

across the room because you've just made them complete.

sen onları tamamladığın için kulaklıklarını odanın diğer ucuna fırlattılar.

Olga has got the headphones.

Olga kulaklıkları aldı.

I thought Olga was going to have family.

Olga'nın bir ailesi olacağını sanıyordum.

Them all couldn't break away.

Hepsi kaçamadı.

It is a bit like an Asemaa video.

Biraz Asemaa videosu gibi.

I just can't break away. Hi, everybody.

Ayrılamıyorum. Selam millet.

This is.

Bu.

This is Mr.

Duncan.

Bu Bay

Duncan.

This is the closest that I've ever been

Bu şimdiye kadar kulaklarına en yakın olduğum şey

to your ears.

.

And I hope you are enjoying every moment

Ve umarım bugünün özel canlı yayınının her anından keyif alıyorsundur

of today's special livestream

Well, there's no more champagne, Mr.

Pekala, artık şampanya kalmadı Bay

Duncan, and it seems to be staying well above all.

Duncan ve her şeyden önce kalıyor gibi görünüyor.

Of the

the count, the number of subscribers.

Sayının, abone sayısı.

Mr. Duncan has just collapsed on to my mother's bed.

Bay Duncan az önce annemin yatağına yığıldı.

And he's falling asleep.

Ve uykuya dalıyor.

So I have a feeling that this live stream

Bu yüzden, bu canlı yayının doğal olarak sona ermek üzere olduğuna dair bir his var içimde

is coming to its natural conclusion.

.

And, uh, I better be careful.

Dikkatli olsam iyi olur.

My mother might want to have a lay down on their home

Annem evlerine uzanmak isteyebilir

and yes, we are stabilising

ve evet,

at 1,000,005 subscribers,

1.000.005 abonede sabitleniyoruz

and whoever was the 1,000,000th subscriber like this.

ve 1.000.000'inci abone kim olursa olsun böyle.

Please, please, like this.

Lütfen, lütfen, böyle.

I wonder who was the 1,000,000th subscriber.

1.000.000'inci abone kimdi merak ediyorum.

I don't know.

Bilmiyorum.

Whoever they are, they're very special.

Her kimseler, çok özeller.

Whoever it is, they are a pain in the neck.

Her kimse, tam bir baş belası.

Well, actually, technically, that 15 people, whoever did it,

Aslında, teknik olarak, bunu kim yaptıysa, 15 kişi tam

they're a pain in the neck because they caused me a lot of inconvenience.

bir baş belası çünkü bana çok fazla rahatsızlık verdiler.

And you are the reason why I've had too much alcohol today.

Ve bugün çok fazla alkol almamın sebebi sensin.

I've never seen you drunk in charge.

Seni hiç sarhoş görmedim.

Of a live stream, Mr. Turner.

Canlı yayın Bay Turner.

I've never been drinking in charge of whatever this is.

Bu her ne ise, asla içki içmedim.

Can't believe we've just drank a whole bottle of champagne.

Bir şişe şampanya içtiğimize inanamıyorum.

Oh, I can't believe we've done that.

Oh, bunu yaptığımıza inanamıyorum.

I can't believe we've done that.

Bunu yaptığımıza inanamıyorum.

We have drunk of Roger.

Roger'dan içtik.

Andre.

Andre. Roger is now empty.

Andre.

Andre. Roger artık boş.

Yes, they drunk him dry and

Evet, onu iyice sarhoş ettiler

well, Mr.

Logan, I think.

, Bay

Logan, sanırım.

Cam, does it feel like it's coming to a natural close or.

Cam, doğal bir şekilde yaklaşıyormuş gibi hissettiriyor mu?

I think it came to a natural close about 2 hours ago.

Sanırım yaklaşık 2 saat önce doğal bir kapanışa geldi.

We don't want to overstay our welcome.

Karşılamamızı uzatmak istemiyoruz.

Olga has her real family to get back to.

Olga'nın geri [ __ ] gereken gerçek ailesi var.

Yes, I'm sure you have your real life to get back to.

Evet, eminim geri dönmen gereken gerçek hayatın vardır.

This is what we're stuck with. We have no choice.

Sıkıştığımız şey bu. Başka çaremiz yok.

But you can walk away from this at any moment.

Ama her an buradan uzaklaşabilirsiniz.

But we are stuck with this.

Ama bu konuda sıkışıp kaldık.

This is it.

Budur.

This is our reality forever.

Bu sonsuza kadar bizim gerçeğimizdir.

Until until my last breath.

Son nefesime kadar.

This is it. This is all we've got.

Budur. Tüm sahip olduğumuz bu.

I know.

It's sad.

Biliyorum.

Bu üzücü.

It's been wonderful.

Harikaydı.

Mr. Duncan, this is a unique moment.

Bay Duncan, bu eşsiz bir an.

I should remember it for least the next hour.

En azından önümüzdeki bir saat boyunca hatırlamalıyım.

Yes, I think maybe for me, I will remember this moment for the next 10 minutes.

Evet, sanırım belki benim için önümüzdeki 10 dakika boyunca bu anı hatırlayacağım.

Exactly. No.

Kesinlikle. Hayýr.

And we will always have a record of the people that were here.

Ve burada olan insanlarýn kaydý her zaman elimizde olacak .

Yes, especially people that were here to share this moment of Mr.

Evet, özellikle Bay Duncan'ın 1.000.000'inci abonesinin bu anını paylaşmak için burada olan insanlar

Duncan's 1,000,000th subscriber.

.

Might know, but you might not believe this.

Bilebilirsin, ama buna inanmayabilirsin.

But you can watch all of this again.

Ama tüm bunları tekrar izleyebilirsiniz.

You can relive all of those special moments forever.

Tüm bu özel anları sonsuza kadar yeniden yaşayabilirsiniz.

Forever. Forever.

Sonsuza kadar. Sonsuza kadar. Çamurda buldukları o adam gibi

It will be here forever on YouTube, preserved

korunarak YouTube'da sonsuza kadar burada kalacak

like like that guy they found in the mud.

. Demir

Do you remember that bloke, that man he was apparently in

Çağı'nda olduğu anlaşılan o herifi hatırlıyor musun

in the Iron Age?

?

Piltdown man.

Piltdown adamı.

Yeah, I think it was.

Evet, sanırım öyleydi.

No, it must have been the Iron Age.

Hayır, Demir Çağı olmalı.

He was walking along the road one day and he fell over,

Bir gün yolda yürürken düştü

and then a million years later, they found him.

ve bir milyon yıl sonra onu buldular.

They found him underneath a car park. How was he?

Onu bir otoparkın altında bulmuşlar. O nasıldı?

He wasn't very well.

O pek iyi değildi.

He'd had a very rough day.

Çok zor bir gün geçirmişti.

See, that's an interesting fact, isn't it? What came first?

Bak, bu ilginç bir gerçek, değil mi? Önce ne geldi?

The Iron Age of the Bronze Age. Yes. Which one?

Tunç Çağı'nın Demir Çağı. Evet. Hangisi?

Now, in my mind, you think iron is just a simple metal?

Şimdi, bana göre demirin basit bir metal olduğunu mu düşünüyorsun?

Bronze is a mixture of things.

Bronz, şeylerin bir karışımıdır.

Is it copper and tin?

Bakır ve kalay mı?

You would think that bronze would be more difficult

Bronz yaratmanın daha zor olacağını düşünürsünüz

to create, but in fact, they didn't.

, ama aslında öyle olmadı.

The Bronze Age came before the Iron Age did, yes.

Tunç Çağı, Demir Çağı'ndan önce geldi, evet.

Is it strange you think bronze. Yeah.

Bronz olduğunu düşünmen garip mi? Evet.

Would come before iron? No. Off.

Demirden önce gelir miydi? Hayır. Kapalı.

Do you think it would come after? I have to.

Sonra gelir mi dersiniz? Mecburum.

I don't really care to think it would, but it doesn't iron.

Olacağını düşünmek umurumda değil, ama ütülenmiyor.

They didn't discover that till later.

Bunu daha sonra keşfetmediler.

What about the Stone Age?

Peki ya Taş Devri?

When did people discover stones?

İnsanlar taşları ne zaman keşfetti?

I mean, years ago.

Yani yıllar önce.

It wasn't stones.

Taş değildi. Taşları

I wonder who the first person who who discovered stones. Yes.

ilk keşfeden kim merak ediyorum . Evet.

And then he said Common.

Sonra Ortak dedi.

I declare this the age of the stone.

Bunu taş devri ilan ediyorum.

This is the stone age. Yes, but. But

Bu taş devridir. Evet ama. Ama

how did no one discover them earlier?

nasıl daha önce kimse onları keşfetmedi?

Because they're everywhere.

Çünkü onlar her yerdeler.

When you walk along the road, you can find stones everywhere.

Yol boyunca yürüdüğünüzde her yerde taş bulabilirsiniz.

I don't understand how that's possible.

Bunun nasıl mümkün olduğunu anlamıyorum.

How it took so long to discover the Stone Age.

Taş Devri'ni keşfetmenin ne kadar uzun sürdüğünü.

What can you do with this cork?

Bu mantarla ne yapabilirsiniz?

There are many, Mr. Duncan.

Çok var, Bay Duncan.

I would like to put this somewhere

Bunu bir yere koymak istiyorum,

do you mind if I put it somewhere, Mr.

bir yere koyabilir miyim, Bay

Steve?

Steve?

Maybe after this.

Belki bundan sonra.

Oh, OK.

Ah tamam.

How very clever.

Ne kadar zekice.

100 job.

100 iş.

You see, you keep saying job and it's dub dub.

Görüyorsun, iş demeye devam ediyorsun ve bu dub dub.

Sorry. $100.

Üzgünüm. 100 dolar.

I don't think Mr. Steve can read.

Bay Steve'in okuyabileceğini sanmıyorum.

That's Welsh, isn't it?

Bu Galce, değil mi?

And you know full well that we cannot pronounce.

Ve telaffuz edemediğimizi çok iyi biliyorsun.

Then farewell to Queen it duel.

Ardından Queen it düellosuna veda.

Well, there is the longest there is the longest place

Peki, içinde en uzun olan en uzun yer

name in it.

adı var.

It is in. Well, it's something like land fair.

İçeride. Arazi fuarı gibi bir şey.

Good, good.

I usually get in and land fair.

İyi iyi.

Genelde içeri girerim ve fuara inerim.

Go gear.

Vites değiştir.

Go, go, go, go, go, go, go, go.

Git, git, git, git, git, git, git, git.

Sunset Free Willy Freeing free living drill.

Sunset Free Willy Freeing ücretsiz yaşam tatbikatı.

We need a Welsh person willing to put you in gear.

Seni donatmaya istekli bir Galli'ye ihtiyacımız var. En

One of the strangest.

tuhaflarından biri.

One of the strangest, strangest languages is Welsh,

En garip, en garip dillerden biri Galce'dir,

especially when it's written down.

özellikle de yazıldığı zaman.

When you see Welsh written, it just looks like lots of consonants.

Galce yazıldığını gördüğünüzde, pek çok ünsüz harf gibi görünür.

There's too many consonants.

Çok fazla ünsüz var.

Hello. Hello. If you. If you.

Merhaba. Merhaba. Eğer sen. Eğer sen.

If you're Welsh, you have too many consonants in your language.

Galce iseniz, dilinizde çok fazla sessiz harf var.

100 dub.

100 kopya

Yes, it's in the U.K..

Evet, İngiltere'de.

It's in Wales.

Galler'de.

And the Welsh are very, very proud of their language.

Ve Galli dilleriyle çok ama çok gurur duyuyorlar.

And in fact, when we go because we're only about 20 miles from Wales,

Ve aslında, Galler'den sadece 20 mil uzakta olduğumuz için gittiğimizde,

we love Wales, but we only live 20 miles from Wales.

Galler'i seviyoruz ama Galler'den sadece 20 mil uzakta yaşıyoruz.

And yet

Ve yine de

if you go to a cashpoint

machine here in much Wenlock, which is in England.

burada, İngiltere'de bulunan Wenlock'ta bir para çekme makinesine giderseniz.

Yes, here yes.

Evet, burada evet.

You go to the cashpoint machine, he asks you,

Bankamatik makinesine gidersiniz, size bankamatik ekranında dil olarak

do you want Welsh or English

Galce mi yoksa İngilizce mi görünmesini istersiniz diye sorar

as the language to come up on the cashpoint display screen

because the Welsh are very proud.

çünkü Galli çok gururludur.

I don't know why because we're not in Wales, but we're not in Wales.

Nedenini bilmiyorum çünkü Galler'de değiliz ama Galler'de değiliz.

But even here in much Wenlock well all cash machine

Ama burada bile birçok Wenlock kuyusunda tüm bankamatikler

comes up in Welsh

Galce çıkıyor

and I don't speak Welsh,

ve ben Galce konuşmuyorum,

although I think if you have enough champagne you will start to speak.

gerçi bence yeterince şampanyanız varsa konuşmaya başlayacaksınız.

Well, goodbye, Max.

Pekala, hoşçakal, Max.

So enjoy this special day.

O halde bu özel günün tadını çıkarın.

Cheers.

Şerefe.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Here's to you, to those wondering.

İşte size, merak edenlere.

We will be back Uh oh.

Geri geleceğiz Uh oh.

Well, I won't be here Sunday. You will be here Sunday.

Pazar günü burada olmayacağım. Pazar günü burada olacaksın.

I've got a rehearsal for my AM DRAM show.

[ __ ] DRAM şovum için bir provam var.

What is the name of your show?

Gösterinizin adı nedir?

Orpheus in the Underworld.

Yeraltı Dünyasında Orpheus.

It sounds as exciting as it appears in comic opera.

Komik operada göründüğü kadar heyecan verici geliyor.

All about the Greek gods. Yes.

Yunan tanrıları hakkında her şey. Evet.

Are you playing one of the Greek gods?

Yunan tanrılarından birini mi oynuyorsun?

I am Orpheus. Mr. Steve is a Greek god.

Ben Orpheus'um. Bay Steve bir Yunan tanrısıdır.

I I never thought I would ever say that.

Bunu söyleyeceğimi hiç düşünmemiştim.

And I've got to pretend to play a violin.

Ve bir keman çalıyormuş gibi yapmak zorundayım.

So the music is by often Bach. Hmm.

Yani müzik genellikle Bach'a aittir. Hmm. Sık

He often is.

sık öyledir.

And it's all right.

Ve sorun değil.

I'm just doing it because I, you know, I was asked

Bunu yapıyorum çünkü bana

that. See, is not.

I'm not being paid because it's how much they were desperate

bu sorulmuştu. Bak, değil.

so I won't see you on Sunday.

Pazar günü seni göremeyeceğim için çaresiz oldukları için bana para ödenmiyor.

Mr. Duncan will be here, hopefully with my mother.

Bay Duncan umarım annemle birlikte burada olacak.

I might have a bit of a hangover.

Biraz akşamdan kalmış olabilirim.

On Sunday, and therefore, I will wish you all.

Pazar günü ve bu nedenle hepinize diliyorum.

Are you going to stay on for a bit longer, Mr. Duncan?

Biraz daha kalacak mısınız, Bay Duncan?

I am not. I might.

Ben değilim. Olabilir.

I might actually have a lie down on the bed for a while.

Aslında bir süre yatakta uzanmış olabilirim .

I lie down on the bed.

Yatağa uzanıyorum.

I think you've.

Sanırım yaptın.

I think you deserve it.

Bence bunu hak ediyorsun.

I think it may take you an hour or so to sober up.

Sanırım ayılman bir saat kadar sürebilir.

I've been I've been working to this point.

Bu noktaya kadar çalıştım.

Can I just say this seriously?

Bunu cidden söyleyebilir miyim? 15 buçuk yıldır

I've been working to this point for 15 and a half years.

bu noktaya kadar çalışıyorum .

So you imagine

Yani

out there trying to do something

for 15 and a half years

15 buçuk yıl

without ever charging anyone,

kimseden ücret almadan bir şeyler yapmaya çalıştığınızı,

doing everything for free for 15 and a half years.

15 buçuk yıl boyunca her şeyi bedavaya yaptığınızı hayal edin.

And this is the point that we've reached today

Ve bugün geldiğimiz nokta da

as we we pass 1 million subscribers,

1 milyon aboneyi,

1 million for four people.

1 milyonu dört kişi için aşmaktır.

Thank you very much. To the, to the.

Çok teşekkür ederim. için, için.

Is that so is that for Steve

Öyle mi, Steve

three you need another finger OK

Üç için, bugün bizimle kalan dört kişi için başka bir parmağa ihtiyacın var

four for the four people who have also stayed with us today.

.

Thank you very much. I do appreciate it.

Çok teşekkür ederim. takdir ediyorum.

Thank you, Beatrice.

Teşekkürler Beatrice.

Thank you.

Jesus. Do

Teşekkür ederim.

İsa.

Judy care?

Judy'nin umurunda mı?

Sandra Tomac, Max Lewis, Natalie

Sandra Tomac, Max Lewis, Natalie

Oh, Kim Wilde has also.

Oh, Kim Wilde da var.

Oh, no, no.

Hayır, hayır.

I mean, yes.

I don't think Kim Wilde is here.

Yani, evet.

Kim Wilde'ın burada olduğunu sanmıyorum.

I keep you hanging keep me hanging on.

Seni asılı tutuyorum, beni asılı tutuyorum.

And Natalie has been hanging on.

Ve Natalie dayanıyordu.

Kim Wilde, by the way, is the daughter of Marty Wilde,

Bu arada Kim Wilde,

who was a very successful pop star during the 1960s.

1960'larda çok başarılı bir pop yıldızı olan Marty Wilde'ın kızı.

Thank you to Lewis and to Beatrice.

Lewis'e ve Beatrice'e teşekkür ederim.

To Deka, Sandra, Sandra again Lewis Max Potomac Natalie

Deka'ya, Sandra'ya, Sandra'ya yine Lewis Max Potomac Natalie

somebody whose name I can't pronounce bamboo

adını telaffuz edemediğim biri bambu

$100.

100 dolar.

Rosa Unique Life Design Palmira

Rosa Eşsiz Yaşam Tasarımı Palmira

Rosa Unique Life Design.

Rosa Eşsiz Yaşam Tasarımı.

Natalie Bamboo for you to take at our blue

Natalie Bamboo'yu mavi

sky at as our means

gökyüzümüze de aracımız olarak

and also.

da götürmeniz için.

And also.

Ve ayrıca.

And what am I to know Lewis What about Canal?

Peki Lewis'i ne bileceğim, peki ya Canal?

Canal.

Kanal.

Yes, Olga and I'll I think I'll just go on to every real family now. Yes.

Evet, Olga ve ben sanırım artık her gerçek aileye gideceğiz. Evet.

I don't blame you, Olga.

Seni suçlamıyorum Olga.

If you have any sense you will now leave

Biraz aklınız varsa, şimdi

the live chat and you will go in do something

canlı sohbetten ayrılacaksınız ve bundan daha iyi bir şey yapacaksınız

better than this.

.

Beyond the break

Molanın ötesinde

is still here.

hala burada.

Marsha, these these are ages ago Steve.

Marsha, bunlar yıllar önce Steve.

Is that my number again?

Bu yine benim numaram mı?

That's the very long time, you know, not just here, right?

Bu çok uzun bir zaman, biliyorsun, sadece burada değil, değil mi?

I should say my babies and I shall let Mr.

Bebeklerimi söylemeliyim ve Bay

Duncan say his special goodbye.

Duncan'ın özel vedasını söylemesine izin vermeliyim.

Yes, I don't know.

Evet, bilmiyorum. Birlikte

What do you want to do it together? We'll do it together, OK?

ne yapmak istersiniz ? Bunu birlikte yapacağız, tamam mı?

Because to be honest, I don't know if you've noticed, but

Çünkü dürüst olmak gerekirse, fark ettin mi bilmiyorum ama

I've had a little bit too much to drink.

biraz fazla içtim.

Just slightly.

Sadece biraz.

He can't hold his liquor.

İçkisini tutamıyor.

I can't. He's a lightweight.

Yapamam. O bir hafif siklet.

It's very hard to hold down your liquor.

İçkinizi bastırmak çok zor.

Sometimes you have to grab the hair

Bazen saçından tutman gerekir

OK, you do the final speech.

, tamam mı, son konuşmayı sen yaparsın. İzlediğiniz

Thanks for

için teşekkürler

watching.

. Excel'de son 15 yıldır

Thank you very much for your company for the last 15 years

şirketiniz için çok teşekkür ederim

in Excel. Yes,

. Evet,

that's my.

bu benim.

My nephew.

Yeğenim.

Hello. You are.

Merhaba. Sen.

Unfortunately, you are related to me.

Ne yazık ki, benimle akrabasın.

But don't tell anyone, OK?

Ama kimseye söyleme, tamam mı?

Just keep it a secret.

Bunu bir sır olarak sakla.

Keep it a secret that you are related to me.

Benimle akraba olduğunu bir sır olarak sakla.

We've just.

Biz sadece.

We've just actually drink a whole bottle of champagne between us.

Aslında aramızda koca bir şişe şampanya içtik .

And I am slightly just ever so slightly

Ve ben biraz öyleyim ki

Dougie is still with us.

Dougie hala bizimle.

She's frying meat

Et kızartıyor, et

she's frying meat.

kızartıyor. Ne

You know what I mean?

demek istediğimi biliyorsun?

Well, dedication and dedication.

Peki, özveri ve özveri.

You know what I'm getting now? What I'm getting?

Şimdi ne alıyorum biliyor musun? Ne alıyorum?

I'm getting the munchies.

Abur cubur alıyorum.

I want to eat something. Right? OK.

Birşeyler yemek istiyorum. Sağ? TAMAM.

See, the thing is, if you eat, if you know there, forget that.

Bak, mesele şu ki, yersen, bilirsen orayı unut gitsin.

Forget that bit. If you drink

O kısmı unut.

quite often, you want to eat something.

Çok sık içerseniz, bir şeyler yemek istersiniz.

I remember.

Ben hatırlıyorum.

Do you remember one of my friends

Arkadaşlarımdan birini hatırlıyor musun

Steve?

Steve?

They do this to me every day.

Bunu bana her gün yapıyorlar.

We said we were going to go away.

Gideceğimizi söyledik. Git

That go away, Steve. Just stay here for a bit longer.

git, Steve. Sadece biraz daha burada kal.

Do you remember one of my friends called Craig? Yes.

Arkadaşlarımdan biri olan Craig'i hatırlıyor musun? Evet.

And didn't you fancy him?

Ve ondan hoşlanmadın mı?

We used to meet.

Buluşurduk.

We used to go out on a Friday night together,

Cuma akşamları birlikte dışarı çıkardık

and we would always drink too much beer.

ve her zaman çok fazla bira içerdik.

And then we'd go back and we'd have lots of pizza.

Sonra geri dönerdik ve bir sürü pizza yerdik.

And I remember one night, we both went back to his house, and we we.

Ve bir gece hatırlıyorum, ikimiz de onun evine gittik ve biz.

We vomited so much, we vomited everywhere.

Çok kustuk, her yere kustuk. Family Guy'da bütün ailenin kustuğu

There's that famous, that famous sequence

o ünlü, o ünlü sekans var

in Family Guy where the whole family vomits.

.

It was a bit like that.

Biraz öyleydi.

We couldn't stop throwing it before my time.

Benden önce atmayı bırakamadık.

Yes, before you.

Evet, senden önce.

The good old days. When I was happy and young and free.

Eski güzel günler. Mutlu, genç ve özgür olduğum zamanlar.

Right.

OK, off you go, then.

Sağ.

Tamam, git o zaman.

Go on, then go. We're going to do it together.

Devam et, sonra git. Bunu birlikte yapacağız.

Do you want me to go this guy? Then

Bu adama gitmemi ister misin? Sonra bana

I've been told, well, I won't see you on Sunday,

söylendi, Pazar günü sizi görmeyeceğim,

but it was just very special today to share this moment with you all.

ama bugün bu anı hepinizle paylaşmak çok özeldi.

I'm with Mr. Duncan.

Bay Duncan'la birlikteyim.

And I will not see you Sunday, but I will see you

Ve seni Pazar günü görmeyeceğim, ama

probably the Sunday afterwards.

muhtemelen sonraki Pazar günü görüşürüz.

No, I think I'm away two Sundays. Never.

Hayır, sanırım iki pazar yokum. Asla.

We won't see Steve until Christmas time.

Steve'i Noel'e kadar görmeyeceğiz.

No, something like that.

Hayır, onun gibi bir şey.

Steve, the next time you see Steve, he will be dressed as Santa Claus.

Steve, Steve'i bir dahaki görüşünde Noel Baba gibi giyinmiş olacak.

Yes. So bye bye, everyone,

Evet. O yüzden herkese güle güle,

and have a lovely time the rest of your day or night, whatever you're doing,

ne yapıyorsanız yapın, gününüzün veya gecenizin geri kalanında iyi vakit geçirin

and see you whenever

ve ne zaman görüşürüz

and you can't fade me away

ve beni gözden kaçıramazsınız

because you haven't got the the technology, so I just fade away.

çünkü teknolojiye sahip değilsiniz, bu yüzden ben sadece solup gitmek.

Shalom. Are you still here?

Şalom. Hala burada mısın?

We want to see Mr.

Bay

Steve walk in a straight line without falling over.

Steve'in düşmeden düz bir çizgide yürüdüğünü görmek istiyoruz.

That's Steve. Can you see him going?

Bu Steve. Onun gittiğini görebiliyor musun? İşte

There he is.

burada.

We can't actually see you, Steve.

Seni gerçekten göremiyoruz, Steve.

Because the camera can't catch you.

Çünkü kamera seni yakalayamaz.

You have to go a bit bit further over that way.

O yoldan biraz daha ileri gitmeniz gerekiyor.

That's it. That's it. Stay there.

Bu kadar. Bu kadar. Burada kal.

That's it.

Bu kadar.

Steve.

Steve.

Steve is going now.

Steve şimdi gidiyor.

He has a slightly haunted look on his face.

Yüzünde biraz perişan bir ifade var.

Mm. Is gone.

mm. Gitti.

There is going to get punished by his mother.

Annesi tarafından cezalandırılacak.

Thanks for watching. I'm going now.

İzlediğiniz için teşekkürler. Şimdi gidiyorum.

I have no idea

how long I've been on for, but I've really enjoyed today.

Ne kadar süredir buradayım bilmiyorum ama bugün gerçekten çok eğlendim.

I have to say, I think we might do this every.

Söylemeliyim ki, sanırım bunu her zaman yapabiliriz.

Every live stream.

Her canlı yayın. Her canlı yayınımız olduğunda

I think we will open a bottle of champagne every time we have a live stream.

bir şişe şampanya açacağımızı düşünüyorum .

From now on,

Artık

we have crossed

the point of no return.

geri dönülmez noktayı aştık.

1 million subscribers.

1 milyon abone.

Thanks for your company. See you later.

Şirketiniz için teşekkürler. Sonra görüşürüz.

See, one Sunday, I will be here, hopefully sober and.

Bak, bir Pazar burada olacağım, umarım ayık ve.

Yeah, that's it.

Evet işte bu.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

It's been very weird, very unusual.

Çok tuhaf, çok sıradışıydı.

I might actually do a little bit of editing

Aslında biraz düzenleme yapabilirim

and make this much shorter so you can see the best bits

ve bunu çok daha kısa yapabilirim, böylece varsa en iyi parçaları görebilirsiniz

if there are any.

.

If there are any.

Eğer varsa.

Is this the the longest live stream by Mr Duncan?

Bu Bay Duncan'ın en uzun canlı yayını mı?

I don't know.

Bilmiyorum.

I think three and a half hours is the longest.

Sanırım üç buçuk saat en uzun süre.

Three and a half hours.

Üç buçuk saat.

The longest live stream.

En uzun canlı yayın.

I'm going now thanks for watching. See you later.

Şimdi gidiyorum izlediğiniz için teşekkürler. Sonra görüşürüz.

This is Mr.

Duncan.

Bu Bay

Duncan.

I think I am in the birthplace of the English language.

Sanırım İngiliz dilinin doğum yerindeyim.

I'm not quite sure saying thanks for watching see you later.

İzlediğiniz için teşekkür ettiğimden pek emin değilim sonra görüşürüz.

I will give you a few moments to say goodbye to each other and I will see you on Sunday.

Size birbirinize veda etmeniz için birkaç dakika vereceğim ve Pazar günü görüşürüz.

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz. Son 15 buçuk yıldır

Thank you for being part of my life for the past 15 and a half years.

hayatımın bir parçası olduğun için teşekkür ederim .

And we have finally made it to 1 million subscribers.

Ve sonunda 1 milyon aboneye ulaştık.

Thanks a lot.

Çok teşekkürler.

See you later.

Sonra görüşürüz.

And of course, you know what's coming next. Yes, you do.

Ve tabii ki, sırada ne olduğunu biliyorsun. Evet yaparsın.

As I collapse on the floor...

Yere yığılırken...

ta ta for now.

şimdilik ta ta.