"Respect My Authority!" - English Addict eXtra - LIVE Lesson - Learn words for 'being in control'

Did you miss me?

Beni özledin mi? Beni hiç

Did you miss me at all?

özledin mi? Geçen Pazar

Did you feel an empty space

bir boşluk hissettiniz mi

last Sunday? Hi.

? MERHABA.

Here we go. Yes, we are back.

İşte başlıyoruz. Evet, geri döndük.

Look, the garden is looking rather nice today.

Bak, bahçe bugün oldukça güzel görünüyor.

We have sunshine.

Güneş ışığımız var.

We have rain.

Yağmurumuz var.

In fact, we have everything except snow.

Aslında kar dışında her şeyimiz var.

There is no snow today.

Bugün kar yok.

You'll be pleased to hear.

Duyduğunuza memnun olacaksınız.

But everything is looking rather nice outside.

Ama dışarıda her şey oldukça güzel görünüyor. İngiliz dilinin doğum yerinden

It is another English addict coming to you live

canlı olarak size gelen başka bir İngiliz bağımlısı

from the birthplace of the English language.

.

Of course.

Elbette.

It is England

İngiltere, sen

who are you?

kimsin?

Hi, everybody. This is Mr. Duncan in England.

Selam millet. Ben İngiltere'den Bay Duncan.

How are you today? Are you okay?

Bugün nasılsın? İyi misin?

I hope so.

Umarım. Mutlu

Are you happy?

musun?

Are you feeling happy today?

Bugün mutlu hissediyor musun?

I hope you are, because I'm back.

Umarım öylesindir, çünkü geri döndüm.

Did you miss me on Sunday? I know I was not here.

Pazar günü beni özledin mi? Burada olmadığımı biliyorum.

Unfortunately, but we did have a rather

Ne yazık ki, ama oldukça

nice weekend and I hope whatever you did last

güzel bir hafta sonu geçirdik ve umarım geçen Pazar yaptığınız her şey

Sunday was as exciting as my Sunday.

benim Pazar günüm kadar heyecan verici olmuştur.

It was very different.

Çok farklıydı.

It did feel strange, I have to be honest with you.

Garip hissettirdi, sana karşı dürüst olmalıyım.

It did feel rather unusual.

Oldukça sıradışı hissettirdi.

Not to be with you on Sunday.

Pazar günü seninle olamamak. Canlı yayınımı

I was very aware that I was not doing

yapmadığımın çok farkındaydım

my live stream, so I also missed it.

, bu yüzden de kaçırdım.

Even though I was also having a very nice time.

Gerçi ben de çok güzel vakit geçiriyordum.

We went away to see some friends at the weekend.

Hafta sonu bazı arkadaşları görmeye gittik.

We had the most wonderful time and of course we went out and had something nice to eat.

En harika zaman geçirdik ve tabii ki dışarı çıktık ve güzel bir şeyler yedik.

And yes, as usual, I always let everyone down.

Ve evet, her zamanki gibi, her zaman herkesi hayal kırıklığına uğrattım.

Did I behave myself the other night?

Geçen gece uslu durdum mu?

No, I did not.

Hayır yapmadım.

I was so naughty.

Çok yaramazdım.

Not to mention the fact that I was at one point

Bir noktada garsonlardan biriyle sohbet ettiğim gerçeğinden bahsetmiyorum bile

chatting up one of the waiters.

.

But it was all good fun, that's all.

Ama hepsi çok eğlenceliydi, hepsi bu.

Nothing serious.

Önemli bir şey değil. İşte

Here we are, then. Yes, my name is Mr.

o zaman buradayız. Evet, benim adım Bay

Duncan and I live in England.

Duncan ve İngiltere'de yaşıyorum.

England is where I live and it also happens

İngiltere yaşadığım yer ve aynı zamanda

to be the birthplace of the English language.

İngiliz dilinin doğum yeri.

This is where it all started, around 1000 years ago,

Her şey burada başladı, yaklaşık 1000 yıl önce,

everyone suddenly decided, Ooh, I like those words.

herkes birdenbire "Ooh, bu sözler hoşuma gitti" diye karar verdi.

Let's take those words.

Bu sözleri alalım.

Ooh. And also I like those words over there.

Ah. Ayrıca oradaki o sözleri de seviyorum.

Let's take those words.

Bu sözleri alalım.

Let's mix them up slightly.

Biraz karıştıralım.

We can make some of our own words up and then we will call it English.

Kendi kelimelerimizden bazılarını uydurabiliriz ve sonra buna İngilizce diyeceğiz.

What a good idea.

Ne iyi bir fikir.

So I like English.

Bu yüzden İngilizceyi seviyorum.

I am one of those up there. Can you say

Ben oradakilerden biriyim.

I am an

Benim bir

English addict and I have a feeling you might be one of those as well.

İngiliz bağımlısı olduğumu söyleyebilir misin ve içimde senin de onlardan biri olabileceğine dair bir his var. Geri

I am back.

döndüm.

Everything back to normal, which means I am here today

Her şey normale döndü, yani bugün buradayım

and I am also with you on Sunday.

ve Pazar günü de sizlerleyim.

Everything is back to normal

on Sunday with myself and Mr. Steve.

Pazar günü ben ve Bay Steve ile her şey normale döndü.

We will both be here.

İkimiz de burada olacağız.

But for now you only have me.

Ama şimdilik sadece bana sahipsin.

There is no Mr. Steve today.

Bugün Bay Steve yok.

But he will be with us on Sunday.

Ama Pazar günü bizimle olacak.

Yes, we have made it to the middle of another week.

Evet, bir haftanın daha ortasına geldik.

It is Wednesday.

Çarşamba.

Beep, beep, beep, beep, beep, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme, gimme,

Bip, bip, bip, bip, bip, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, ver, bip sesini ver bip, bip, bip,

gimme, gimme, gimme, gimme, gimme the beep beep, beep, beep, beep.

bip.

We are back together and I hope you are having a good week so far.

Tekrar birlikteyiz ve umarım şimdiye kadar iyi bir hafta geçiriyorsunuzdur.

I hope it's going ever so nice.

Umarım her şey çok güzel olur.

I really do hope you are having a good week.

Umarım gerçekten iyi bir hafta geçiriyorsundur.

Not too bad here. Busy.

Burada çok kötü değil. Meşgul.

Let's just say I can't give you any details.

Diyelim ki size herhangi bir ayrıntı veremem.

But you do realise I'm sure that things

Ama

have not been normal here

over the past few weeks for various reasons.

son birkaç haftadır çeşitli sebeplerden dolayı burada her şeyin normal gitmediğinden eminim.

On Sunday we might talk about

Pazar günü,

one of the things, one of the things that has been going on recently.

son zamanlarda olan şeylerden biri hakkında konuşabiliriz. Yapacağımdan

I'm not sure I will I will ask Mr.

emin değilim Bay

Steve and I will ask him if he is okay

Steve'e soracağım ve ona

with me saying it on Sunday and

Pazar günü bunu söylememde sakınca olup olmadığını soracağım ve

maybe he will want to talk about it as well on Sunday.

belki Pazar günü de bu konu hakkında konuşmak ister.

So we will see what happens then.

O zaman ne olacağını göreceğiz.

Lots of things going on.

Pek çok şey oluyor. Çeşitli nedenlerle

It has been a rather chaotic month

oldukça kaotik bir ay oldu

for various reasons.

.

That's all I'm saying that is all I am saying for now,

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar

because I can't say anything else, unfortunately.

çünkü başka bir şey söyleyemem maalesef.

So I am back and we have the live chat.

Bu yüzden geri döndüm ve canlı sohbetimiz var.

I wonder who was first on today's live chat.

Bugünkü canlı sohbette ilk kimin olduğunu merak ediyorum.

Who was here in first place?

İlk etapta burada kim vardı?

Oh, wow.

Vay canına.

Very interesting thing.

Çok ilginç bir şey.

We have the return of the champion.

Şampiyon dönüşü bizde.

He's back on the top.

Zirveye geri döndü.

Congratulations.

Tebrikler.

Vitesse. Yes, you are.

Vitesse. Evet öylesin.

First on today's live chat.

İlk olarak bugünün canlı sohbetinde. En

I'm back at the top.

tepeye geri döndüm.

Very nice.

Çok güzel.

Vitesse, nice to see you back there in first place.

Vitesse, seni ilk etapta orada görmek güzel.

We also have my roots who is second on today's live chat?

Bugünün canlı sohbetinde ikinci olan köklerim de var mı ?

Paolo is here.

Paolo burada.

Hello, Paolo.

Merhaba Paolo.

I hope you are feeling good today.

Umarım bugün iyi hissediyorsundur.

Mohsen is here.

Mohsen burada.

Mr. Duncan, do you watch South Park?

Bay Duncan, South Park'ı izliyor musunuz?

Yes, I do.

Evet ediyorum.

How did you

know that? How?

Bunu nasıl bildin? Nasıl?

How do you know that?

Bunu nasıl biliyorsun?

I like South Park.

South Park'ı severim. Hiçbir

I have no idea.

fikrim yok.

Magdalena is here as well.

Magdalena da burada.

Palmira.

Palmira.

We also have Beatrice and also.

Ayrıca Beatrice'imiz var ve ayrıca.

Oh, you know, you know what's coming next.

Oh, biliyorsun, sırada ne olduğunu biliyorsun.

A big hello and welcome to Luis

Luis Mendez'e büyük bir merhaba ve hoş geldiniz

Mendez is here today.

bugün burada.

Hello, Luis.

Merhaba Luis.

I was watching some of

my very early English addict episode,

Çok erken İngilizce bağımlısı olduğum bölümlerden bazılarını izliyordum,

so I started making English addict with my life streams.

bu yüzden hayat akışlarımla İngilizce bağımlısı yapmaya başladım .

And I think it was the beginning

Ve sanırım

or the middle of November 2019

Kasım 2019'un başı ya da ortası,

is when I started doing my English addict.

İngilizce bağımlılığımı yapmaya başladığım zamandı.

Before that I was doing all sorts of other things as well on YouTube.

Ondan önce YouTube'da başka şeyler de yapıyordum.

But I started my English addict in I think it was around November,

Ama İngilizce bağımlıma

the early part of November 2019.

Kasım 2019'un başlarında,

But I did notice I actually watched

sanırım Kasım

one of my first ever episodes of my English Addict,

civarında başladım.

and I was amazed to see how many people

were on the live chat back then

who was still on the live chat today,

including Louis Mendez.

Louis Mendez de dahil olmak üzere bugün hala canlı sohbette olan o zamanki canlı sohbet.

So thank you very much.

Bu yüzden çok teşekkür ederim.

Lewis has been watching virtually all of my

Lewis,

English addict live streams, quite a few.

İngilizce bağımlısı canlı yayınlarımın neredeyse tamamını izliyor, epeyce.

In fact, today I think I think we've done around about

Aslında, bugün sanırım 200 civarında yaptık

200 and I want to say around

ve

230, maybe 240.

230, belki 240 civarında demek istiyorum.

And that is also including the English addict extra as well.

Ve buna ekstra İngiliz bağımlısı da dahil .

You see

quite a few, in fact.

Aslında epeyce görüyorsunuz.

So thank you very much, Lewis, for sticking with me.

Benimle birlikte olduğun için çok teşekkür ederim Lewis.

Throughout all of my English addict episodes,

Tüm İngilizce bağımlısı bölümlerim boyunca,

we also have beaches, also food.

ayrıca plajlarımız ve ayrıca yemeğimiz var.

And hello to you as well.

Ve sana da merhaba.

Petra is here.

Petra burada.

Nice to see you back, Z.

Sizi tekrar görmek güzel, Z.

Kurt is also here today and good news.

Kurt da bugün burada ve güzel haberler var.

Hello Carmouche. This is my first time here.

Merhaba Carmouche. Buraya ilk defa geliyorum.

I would like to be given a warm hi

Sıcak bir merhaba almak istiyorum

and I am watching you from Algeria.

ve sizi Cezayir'den izliyorum.

Hello, Garmisch.

Merhaba, Garmisch.

And can I say a big welcome to this wonderful

Ve bu harika İngiliz ailesine büyük bir hoş geldiniz diyebilir miyim

English family?

?

You will notice that we are all very friendly here

Burada hepimizin çok arkadaş canlısı olduğunu

and we like to talk about all sorts of subjects.

ve her türlü konuyu konuşmayı sevdiğimizi fark edeceksiniz.

Sometimes easy subjects, sometimes difficult subjects.

Bazen kolay konular, bazen zor konular.

Today we are talking about authority.

Bugün otoriteden bahsediyoruz.

You know what I'm talking about?

Ne hakkında konuştuğumu biliyorsun?

People who have authority or

Otoriteye sahip insanlar veya

maybe they are in a position of authority.

belki de otorite konumundalar.

They have the power.

Güç onlarda.

They have the authority

maybe to give instructions

Belki talimat

or orders or maybe to pass laws

veya emir verme veya belki kanun çıkarma

or enforce the law.

veya kanunu uygulama yetkisine sahiptirler. Demek

If you get my meaning, of course, in that respect,

istediğimi anladıysanız tabi o açıdan,

in that situation, we are talking about the police,

o durumda polisten,

the police, the law, those that can enforce the law on others.

polisten, kanundan, kanunu başkalarına uygulayabilenlerden bahsediyoruz.

We also have Vitoria.

Vitoria'mız da var.

Hello to you as well.

Sana da merhaba.

Lira is here. Hello, Lira.

Lira burada. Merhaba Lira.

Lira, can she say hello to you as well?

Lira sana da merhaba diyebilir mi?

Nice to see you back also.

Ayrıca seni tekrar görmek güzel. Bir

And also we have Beba.

de Beba'mız var.

I'm seeing quite a few names

here today that I don't recognise, so I have a feeling

Bugün burada tanımadığım epeyce isim görüyorum, bu yüzden

there might be lots of people watching for the first time today.

birçok insanın bugün ilk kez izleyeceğine dair bir his var içimde.

Hello, Vitoria.

Merhaba Vitoria.

I have always been watching and following Mr.

Bay Duncan'ı her zaman izliyorum ve takip ediyorum

Duncan, but I only started to take part in the chat later on.

, ancak sohbete ancak daha sonra katılmaya başladım.

Well, this is something that can happen.

Pekala, bu olabilecek bir şey.

People can be a little shy, a little intimidated, maybe.

İnsanlar biraz utangaç olabilir, belki biraz korkmuş olabilir.

Maybe you feel unsure,

Belki emin değilsiniz

or maybe you don't have much confidence to type.

ya da yazmak için kendinize pek güvenmiyorsunuz.

But don't worry, it doesn't matter because we are all here for the same reason

Ama merak etmeyin, önemli değil çünkü hepimiz aynı nedenle

to share our love of the English language and to have some fun and

İngilizce sevgimizi paylaşmak, biraz eğlenmek ve

to make new friends.

yeni arkadaşlar edinmek için buradayız. Bu

So I think this is a good opportunity

yüzden bunun hepsi için iyi bir fırsat olduğunu düşünüyorum

for all of that.

.

Hello. Also to

Merhaba. Ayrıca

can I say hello to Marois

Marois'e merhaba diyebilir miyim

or should I say Mo Wah Ma.

yoksa Mo Wah Ma demeli miyim?

Well,

it's so nice to see you back here again.

Seni tekrar burada görmek çok güzel.

Thank you very much for joining me.

Bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

I haven't seen Claudia.

Claudia'yı görmedim.

Has anyone seen Claudia?

Claudia'yı gören oldu mu?

Because Claudia or as many people know her, Belarus

Çünkü Claudia ya da birçok kişinin onu tanıdığı gibi, Belarus'u

here she is watching in Argentina

burada Arjantin'de izliyor

and also has been watching since the very beginning

ve aynı zamanda

of my English addict life streams as well.

benim İngiliz bağımlısı yaşam akışlarımın başından beri izliyor.

We also have who else is here.

Ayrıca burada başka kim var.

Oh, very interesting.

Çok ilginç.

Oh, it looks as if someone is going on holiday.

Oh, sanki biri tatile gidiyor gibi görünüyor.

Really?

Gerçekten mi?

I think someone might be going on holiday.

Sanırım birisi tatile gidiyor olabilir.

And I wonder who I am.

Ve kim olduğumu merak ediyorum.

Jealous, by the way, if you are about to go on holiday, if you are about to go travelling,

Kıskanç bu arada tatile gidecekseniz, seyahate çıkacaksanız

can I just say I am very jealous because I am not going anywhere at the moment.

çok kıskanıyorum diyebilirim çünkü şu an bir yere gitmiyorum.

Too busy, you see too many things going on.

Çok meşgul, çok fazla şey olup bittiğini görüyorsun.

I'm now making short lessons on Instagram.

Artık Instagram'da kısa dersler yapıyorum.

I've also started making some very short videos

Ayrıca YouTube'da çok kısa videolar çekmeye başladım

here on YouTube and I made my first one this week.

ve bu hafta ilk videomu yaptım.

You may have seen it posted during the week,

Hafta boyunca yayınlandığını görmüş olabilirsiniz

and of course I'm still busy doing my live streams as well.

ve elbette ben de canlı yayınlarımı yapmakla meşgulüm .

Not only that, there is more.

Sadece bu değil, dahası da var.

I am also making some new full length

Ayrıca İngilizce derslerimin bazı yeni tam uzunlukta

episodes of my English lessons.

bölümlerini hazırlıyorum.

So new subjects, new things to talk about as well.

Yani yeni konular, konuşulacak yeni şeyler. Bu

So I have been so busy over the past few days.

yüzden son birkaç gündür çok meşguldüm. Hafta

I was glad to have my break at the weekend.

sonu ara verdiğim için mutluydum.

I had a lovely time.

Güzel vakit geçirdim. Aslında

We went to a place in the north of England in North Wales, in fact,

İngiltere'nin kuzeyinde, Kuzey Galler'de bir yere gittik

and we had a lovely

ve

time with our friends, Sonia and Brent.

arkadaşlarımız Sonia ve Brent ile çok güzel zaman geçirdik.

We had some lovely food, maybe a little,

Güzel yemeklerimiz vardı, belki biraz, ama

just not much, but a little alcohol as well.

çok değil ama biraz da alkol.

I had a little drink.

Biraz içtim.

Not too much.

Çok fazla değil.

So that

Böylece

English with DC says, Oh, hello,

DC ile İngilizce, Oh, merhaba,

love your comprehensive and easy, beautiful accent.

kapsamlı ve kolay, güzel aksanına bayıldım diyor.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

This is British.

Bu İngiliz.

Not a lot of people like the British accent.

İngiliz aksanını pek çok insan sevmez.

It would appear that these days

Görünüşe göre bu günlerde giderek daha

more and more people seem to prefer the American accent.

fazla insan Amerikan aksanını tercih ediyor.

I don't know why. Because this is where it all started.

Neden bilmiyorum. Çünkü burası her şeyin başladığı yer.

This is the birthplace of the English language.

Burası İngiliz dilinin doğum yeridir.

Anything else

Başka bir şey

is just a pale substitute.

sadece soluk bir ikamedir.

That's all I have to say.

Bütün söylemem gereken bu.

Petra says I am going to have a holiday in one week from now.

Petra bundan bir hafta sonra tatil yapacağımı söylüyor.

My holiday will start from next Sunday

Önümüzdeki Pazar günü tatilim başlayacak

and I am looking forward to it very much.

ve çok sabırsızlıkla bekliyorum.

A lot of people, of course, at this time of year do go on holiday.

Elbette yılın bu zamanında pek çok insan tatile gider.

They take trips, maybe abroad or maybe just in their local area

Gezilere çıkıyorlar, belki yurt dışına, belki sadece kendi bölgelerine,

or maybe a place within their own country.

belki de kendi ülkeleri içinde bir yere.

I'm not sure what we are doing, Mr. Steve.

Ne yaptığımızdan emin değilim, Bay Steve.

We had said, and I am hoping

Söylemiştik ve

that we might take a short break in early September, so there might be something coming up.

Eylül başında kısa bir ara verebileceğimizi umuyorum, bu yüzden bir şeyler olabilir.

We're not sure about that, though.

Yine de bundan emin değiliz.

We're not sure

everything is undecided.

Her şeyin kararsız olduğundan emin değiliz.

It is all up in the air

Havada

when we say that something is up in the air,

bir şey var dediğimizde her şey havada kalıyor,

it means it has not been decided.

karar verilmemiş demektir.

We are not sure that particular thing

Belirli bir şeyin

is still up in the air.

hala havada olduğundan emin değiliz.

It's a great expression.

Bu harika bir ifade.

Oh, it would appear that Beatrice is going away.

Oh, görünüşe göre Beatrice gidiyor.

Hmm. Interesting.

Hmm. İlginç.

Mm hmm. Interesting.

Hmm. İlginç. Görünüşe

Apparently during the holiday time,

göre tatil sırasında,

because there are many people travelling.

çünkü seyahat eden birçok insan var.

Beatrice is travelling by not not a commercial plane,

Beatrice ticari bir uçakla değil,

but a plane that is owned by the Air Force.

Hava Kuvvetlerine ait bir uçakla seyahat ediyor.

Very interesting.

Çok ilginç.

Maybe they will fly over your destination and you will have to jump out of the plane with a parachute.

Belki gideceğiniz yerin üzerinden uçacaklar ve uçaktan paraşütle atlamak zorunda kalacaksınız.

That would be very interesting, wouldn't it?

Bu çok ilginç olurdu, değil mi?

The only problem is I wouldn't do that because I am afraid of heights.

Tek sorun, bunu yapmam çünkü yükseklik korkum var.

As you know, I do not like looking down if I'm high up.

Bildiğiniz gibi, yukarıdayken aşağıya bakmayı sevmiyorum.

So I don't think there is any chance of me

O yüzden

jumping out of an aeroplane with a parachute.

uçaktan paraşütle atlama ihtimalim yok.

I would be very worried about the parachute not opening

Paraşütün açılmamasından çok endişelenirdim

and also I would be rather concerned about landing on the ground.

ve ayrıca yere inmekten daha çok endişe duyardım .

Maybe I would land on my legs and break them.

Belki de bacaklarımın üzerine düşüp onları kırardım.

Or maybe I will come down and get stuck in a tree

Ya da belki aşağı inip bir ağaca takılıp kalacağım

and no one will find me.

ve kimse beni bulamayacak.

And I will be dangling in the tree.

Ve ben ağaçta sallanıyor olacağım.

Dangling long.

Uzun sallanıyor.

I like that word dangle.

Bu sarkıt kelimesini seviyorum.

If you dangle, it means you are hanging.

Sallanıyorsan, asılıyorsun demektir.

Hanging. You dangle.

Asılı. sallanıyorsun

So maybe my parachute will get caught in a tree

Yani belki paraşütüm bir ağaca takılır

and I will be dangling there forever.

ve sonsuza kadar orada sallanırım.

Mary is here.

Meryem burada.

Hello to you.

Merhaba sana.

It's a long time since we've seen you here on the live chat.

Seni burada canlı sohbette görmeyeli uzun zaman oldu.

Welcome back.

Tekrar hoşgeldiniz.

It has been a long time since I joined you.

Aranıza katılmayalı uzun zaman oldu.

By the way, Mr. Duncan.

Bu arada, Bay Duncan.

Congratulations for your 1 million subscribers.

1 milyon aboneniz için tebrikler.

Yes, I now have over 1 million subscribers.

Evet, şu anda 1 milyondan fazla abonem var.

A lot of people ask Mr.

Pek çok insan Bay

Duncan, is anything different?

Duncan'a soruyor, farklı bir şey var mı?

What has changed?

Ne değişti?

And my answer is nothing.

Ve cevabım hiçbir şey.

Can I just say anyone who is looking forward

to having 1 million subscribers, can I just say it changes absolutely nothing.

1 milyon aboneye sahip olmayı dört gözle bekleyen herkese bunun kesinlikle hiçbir şeyi değiştirmediğini söyleyebilir miyim?

Nothing happens.

Hiçbir şey olmuyor.

I haven't even been

acknowledged by YouTube.

YouTube tarafından onaylanmadım bile.

Even YouTube hasn't got in touch with me.

YouTube bile benimle iletişime geçmedi.

They haven't written to me.

Bana yazmadılar.

They haven't sent me anything.

Bana hiçbir şey göndermediler.

I haven't received any award for reaching 1 million subscribers.

1 milyon aboneye ulaştığım için herhangi bir ödül almadım.

So it would appear that as far as YouTube is concerned,

Öyle görünüyor ki, YouTube söz konusu olduğunda, o

I'm not all that important.

kadar da önemli değilim.

To be honest, I think so.

Dürüst olmak gerekirse, öyle düşünüyorum.

I think that might be the algorithms deciding

Bence bu,

who is important on YouTube and who isn't.

YouTube'da kimin önemli olup kimin olmadığına karar veren algoritmalar olabilir.

And I have a feeling maybe.

Ve belki de bir hissim var.

Perhaps I am not.

Belki de değilim.

Claudia is here.

Claudia burada.

Hello, Claudia.

Merhaba Claudia.

I suppose I should ask what is cooking?

Sanırım ne pişirdiğini sormalıyım?

Claudia.

Claudia.

What do you have in your pocket?

Cebinde ne var?

Can I also say Claudia has been watching

Ayrıca Claudia'nın

my English addict livestreams since they started in November 2019.

İngilizce bağımlısı canlı yayınlarımı Kasım 2019'da başladıklarından beri izlediğini söyleyebilir miyim?

So thank you for sticking with me.

Bu yüzden benimle kaldığınız için teşekkür ederim.

Thank you for staying with me, Claudia.

Benimle kaldığın için teşekkürler, Claudia.

And once again, the

Ve bir kez daha

question is, what is cooking, Claudia?

soruyorum, yemek pişirmek nedir Claudia?

What are what are you cooking in your pot?

Tencerenizde neler pişiriyorsunuz?

Mary says, I saw your YouTube short yesterday,

Mary, dün

which is one of my new short videos that I'm making.

yaptığım yeni kısa videolarımdan biri olan YouTube kısa videonuzu gördüm diyor.

And then I decided that I'm going to join your livestream today.

Ve bugün canlı yayınınıza katılmaya karar verdim.

Oh, thank you, Mary.

Ah, teşekkürler, Mary.

Very kind of you.

Çok naziksiniz.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Hello. Also, Laura.

Merhaba. Ayrıca, Laura.

Hello, Laura.

Merhaba Laura.

Laura molinaro.

Laura molinaro.

I hope I pronounce your name right today we are talking all about

Umarım adınızı doğru telaffuz etmişimdir, bugün hepimiz

authority.

otoriteden bahsediyoruz.

People who have authority,

Otoriteye sahip insanlar,

people who are able because of their position

konumları veya rütbeleri nedeniyle yetenekli insanlar

or their rank, they are able to tell other people what to do.

, diğer insanlara ne yapacaklarını söyleyebilirler.

Maybe you have authority to arrest someone.

Belki birini tutuklama yetkin vardır.

Maybe you are in the army

Belki ordudasınız

and you are able to give orders to other people to tell them what to do.

ve diğer insanlara ne yapmaları gerektiğini söylemeleri için emir verebilirsiniz.

So we are talking all about

Yani

giving orders, having authority,

emir vermekten, yetkiye sahip olmaktan,

having the power to do that as well.

bunu yapma gücüne sahip olmaktan bahsediyoruz.

We'll take a short break

Kısa bir ara vereceğiz

and then I will be back with you with more of this.

ve daha sonra bununla tekrar karşınızda olacağım.

Today, we are talking all about authority.

Bugün, hepimiz otorite hakkında konuşuyoruz. Senden ne haber

What about you?

?

Have you ever been in trouble

Hiç

with someone that has authority?

otorite sahibi biriyle başınız belaya girdi mi?

And by that I mean the police.

Ve bununla polisi kastediyorum.

All of that coming up right after this.

Bütün bunlar hemen ardından geliyor.

I'm a big boy

Ben artık büyük bir çocuğum

now. Mm.

. mm.

We are back together live.

Canlı yayında tekrar birlikteyiz.

And it is Wednesday, the 24th of August.

Ve bugün 24 Ağustos Çarşamba.

August is coming to an end.

Ağustos bitiyor.

September is just around the corner.

Eylül hemen köşede.

I hope you are feeling good today and everyone is happy.

Umarım bugün kendini iyi hissediyorsundur ve herkes mutludur.

And if you are not happy, if you are feeling a bit down in the mouth,

Ve eğer mutlu değilseniz, biraz moraliniz bozuksa,

then maybe we can cheer you up because everyone is here today

o zaman belki sizi neşelendirebiliriz çünkü bugün burada herkes

enjoying the English language and I hope you are having a good time.

İngilizce konuşuyor ve umarım iyi vakit geçiriyorsunuzdur.

Vitesse.

Vitesse.

Vitesse is making some of his usual jokes.

Vitesse her zamanki şakalarından bazılarını yapıyor.

Every time a bird does a poop on my car.

Ne zaman bir kuş arabama kaka yapsa.

I go out onto my terrace and I eat some scrambled eggs

Terasa çıkıyorum ve

just to show them who is the boss.

onlara patronun kim olduğunu göstermek için omlet yiyorum.

So I would say that Vitesse

Bu yüzden Vitesse'nin

is showing his authority to the birds.

otoritesini kuşlara gösterdiğini söyleyebilirim.

Some might say that's a little bit cruel,

Bazıları bunun biraz zalimce olduğunu söyleyebilir

but to be honest with you, I kind of agree with Vitesse.

ama sana karşı dürüst olmak gerekirse ben de Vitesse'ye katılıyorum. Arabanızda kuş kakasından

There is nothing more annoying than bird poop on your car.

daha sinir bozucu bir şey yoktur .

It is one of the things that Steve absolutely hates.

Steve'in kesinlikle nefret ettiği şeylerden biri. Araba

He gets so angry when he's driving along and then suddenly

sürerken çok sinirleniyor ve sonra aniden araba sürerken

a load of bird poop lands on his window whilst he's driving.

camına bir sürü kuş kakası düşüyor .

He hates it so much because you can't get out to clean the window

Bundan o kadar nefret ediyor ki, dışarı çıkıp camı temizleyemiyorsunuz

and if you use your windscreen wipers

ve ön cam sileceklerinizi kullanırsanız daha da

it makes it worse because then it smears all over the window.

kötüleşiyor çünkü o zaman camın her yerine bulaşıyor.

So maybe, maybe I agree with you.

Yani belki, belki sana katılıyorum.

And also eggs are very nice as well.

Ayrıca yumurta da çok güzel.

I have to be honest with you.

Sana karşı dürüst olmalıyım.

I do like eating eggs.

Yumurta yemeyi severim.

The view outside today is very nice.

Bugün dışarıdaki manzara çok güzel.

Can I just show you again?

Sana tekrar gösterebilir miyim?

Everything in the garden is looking rather lovely.

Bahçedeki her şey oldukça güzel görünüyor.

The sun has suddenly decided to come out.

Güneş aniden çıkmaya karar verdi.

It was dull this morning.

Bu sabah sıkıcıydı.

Then we had a little bit of rain.

Sonra biraz yağmur yağdık.

And now the sun has decided to come out and everything is looking rather nice.

Ve şimdi güneş çıkmaya karar verdi ve her şey oldukça güzel görünüyor. Ayrıca bitkiler üzerinde vızıldayan

You might also notice there are lots of bees

çok sayıda arı olduğunu da fark edebilirsiniz

buzzing around on the plants as well.

.

Ooh, I have something very nice to show you in a moment.

Ooh, birazdan sana gösterecek çok güzel bir şeyim var .

Another view looking at you can see we have blue sky.

Başka bir manzaraya baktığınızda gökyüzünün mavi olduğunu görebilirsiniz.

We also have some clouds floating overhead as well.

Ayrıca tepemizde yüzen bazı bulutlarımız da var.

Apparently, it's going to get rather cool over the next couple of days.

Görünüşe göre, önümüzdeki birkaç gün içinde oldukça havalı olacak.

I don't know what that means.

Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum.

I don't think winter is going to arrive just yet.

Kışın henüz geleceğini sanmıyorum.

I think we have a little bit longer to wait before winter comes along.

Sanırım kış gelmeden önce biraz daha beklememiz gerekiyor .

So don't worry about that.

Bu yüzden endişelenme.

I saw something the other night that was so beautiful.

Geçen gece çok güzel bir şey gördüm.

Would you like to see it?

Görmek istermisin?

I'm going to show it to you now.

Şimdi sana göstereceğim.

So this is something I spied out of my window the other night.

Bu geçen gece penceremden casusluk yaptığım bir şey .

I saw a certain bird flying around and I knew

Etrafta uçan bir kuş gördüm ve

that it was going to land somewhere near my house.

evime yakın bir yere konacağını biliyordum.

So I got my camera very quickly and I was lucky

Bu yüzden çok hızlı bir şekilde kameramı aldım ve bu alanda görebileceğiniz en muhteşem kuşun

to actually capture a few moments

birkaç anını gerçekten yakaladığım için şanslıydım

of the most magnificent bird

that you can see around this area.

.

Can you see it on the right of your screen?

Ekranınızın sağ tarafında görebiliyor musunuz?

Yes, it is a heron.

Evet, bu bir balıkçıl.

Huge birds.

Dev kuşlar.

They normally eat fish.

Normalde balık yerler.

And there are many people in this area who own large ponds

Ve bu bölgede balıklı büyük göletlere sahip olan birçok insan var

with fish.

.

So there you can see a lovely heron sitting in the tree.

Böylece orada ağaçta oturan sevimli bir balıkçıl görebilirsiniz .

Very large birds.

Çok büyük kuşlar.

And you will see it fly off in the moments.

Ve anlarda uçup gittiğini göreceksiniz.

Watch this.

Şunu izle.

It's magnificent.

Bu muhteşem.

Any second now,

Her an

it's going to fly away.

uçup gidebilir.

Goodbye, Mr. Heron. Goodbye.

Güle güle Bay Heron. Güle güle.

I see you soon.

Yakında görüşürüz.

Wow. Look at that.

Vay. Şuna bak. Aman

Oh, my goodness. I can't tell you how

tanrım.

how thrilled I was to see you that

the most amazing bird, a beautiful heron.

En harika kuş, güzel bir balıkçıl olan seni gördüğüme ne kadar heyecanlandım anlatamam.

And of course, you will know that in my garden.

Ve tabii ki bunu benim bahçemde bileceksin. bende

I do have.

var

Not a real heron.

Gerçek bir balıkçıl değil.

It's a fake heron in my garden.

Bahçemdeki sahte balıkçıl.

But there you just saw a real one.

Ama orada az önce gerçek bir tane gördün.

A real life heron flying around.

Etrafta uçan gerçek bir balıkçıl.

Today, we are looking at a very interesting subject.

Bugün çok ilginç bir konuya bakıyoruz.

Maybe some people won't like this subject, but I think it is something

Belki bazılarının hoşuna gitmeyecek bu konu ama bence bu,

that is part of all of our lives for good reasons

iyi sebeplerle

and also maybe for bad reasons as well.

de kötü sebeplerle de hayatımızın bir parçası.

So not always good and not always bad.

Yani her zaman iyi ve her zaman kötü değil. Otorite

We are looking at words connected to

ile bağlantılı kelimelere bakıyoruz

authority.

.

When we look at authority, we are talking about those with power.

Otoriteye baktığımızda, güce sahip olanlardan bahsediyoruz.

They have the power to do certain things.

Bazı şeyleri yapma güçleri var.

They have the power to tell people what to do.

İnsanlara ne yapacaklarını söyleme gücüne sahiptirler.

They have authority.

Yetkileri var.

They always Cartman would say authority to

Cartman her zaman otorite derlerdi

Yes, I do like South Park for all those wondering.

Evet, South Park'ı merak edenler için severim.

I do.

Evet.

Hello to Giovani O. Hello.

Giovani O'ya merhaba. Merhaba.

Giovani is here as well.

Giovani de burada.

Hello to Mr. Duncan.

Bay Duncan'a merhaba.

And also can I say hello to Mr.

Ayrıca mikrofonunuzdaki Bay Steve'e merhaba diyebilir miyim

Steve, who is on your microphone?

? İşte

There he is.

burada.

So unfortunately, we do not have the real Mr.

Ne yazık ki,

Steve here today.

bugün burada gerçek Bay Steve yok.

But there he is

Ama işte

saying hello on my microphone.

mikrofonumdan merhaba diyor.

But he he will be with us on Sunday.

Ama Pazar günü bizimle olacak.

So don't worry too much about that.

O yüzden bu konuda fazla endişelenme.

He will be back with us on Sunday.

Pazar günü tekrar bizimle olacak.

So today we are looking at authority.

Yani bugün otoriteye bakıyoruz.

It's a great word.

Bu harika bir kelime.

The word authority.

Söz otoritesi.

So that is what we are looking at today.

Yani bugün baktığımız şey bu. Bu

By the way, if you do like this and you want to show

arada, eğer bunu beğenirsen ve takdirini göstermek istersen

your appreciation, you can give me a lovely life.

bana güzel bir hayat verebilirsin.

Please, if you want to,

Lütfen, istiyorsanız,

please give me a lovely like under this

lütfen bu

live stream or underneath this video.

canlı yayının altında veya bu videonun altında bana güzel bir beğeni verin.

So let's have a look at today's subject, shall we?

O halde bugünün konusuna bir göz atalım, olur mu?

First of all, the word authority means to have the power or right

Her şeyden önce otorite kelimesi,

to give orders or instructions to others.

başkalarına emir veya talimat verme yetkisine veya hakkına sahip olmak anlamına gelir.

You can give orders.

Emir verebilirsiniz.

You can give instructions to other people.

Diğer insanlara talimat verebilirsiniz.

He has the authority to arrest you.

Seni tutuklama yetkisi var.

They have the authority to ban your book.

Kitabınızı yasaklama yetkisine sahipler.

So people with power.

Yani gücü olan insanlar.

When we think of power, there are two ways of looking at power.

Gücü düşündüğümüzde, güce bakmanın iki yolu vardır.

Well, maybe we think of energy, electricity,

Pekala, belki enerji, elektrik,

maybe something that can give energy or transfer energy.

belki de enerji veren veya enerji aktaran bir şey düşünüyoruz.

We often described that as power.

Bunu genellikle güç olarak tanımladık.

You need power to move your car.

Arabanızı hareket ettirmek için güce ihtiyacınız var.

An engine will provide power.

Bir motor güç sağlayacaktır.

It is a source of power.

Bu bir güç kaynağıdır.

Electricity is a type of power.

Elektrik bir güç türüdür.

Also, we can look at power as having another meaning,

Ayrıca, gücün başka bir anlamı olarak da bakabiliriz,

which means to have authority you are allowed good, you are able.

bu da otoriteye sahip olmanın iyi olmasına izin verilir, yapabilirsin anlamına gelir.

You are in a position where you can tell other people what to do.

Diğer insanlara ne yapmaları gerektiğini söyleyebileceğiniz bir konumdasınız .

So the word authority means to have the power or right

Dolayısıyla otorite kelimesi,

to give orders or instructions to others.

başkalarına emir veya talimat verme yetkisine veya hakkına sahip olmak anlamına gelir.

And I'm sure you can think of many examples of that.

Ve eminim ki bunun birçok örneğini düşünebilirsiniz.

To hold a position of power

Bir güç pozisyonuna sahip olmak

gives one the right of authority.

kişiye otorite hakkı verir.

For example in a sentence

Örneğin bir cümlede

the President has the authority to pardon you.

Cumhurbaşkanının sizi affetme yetkisi var.

He can say, Well, I know you've committed a crime,

Bir suç işlediğini biliyorum

but it wasn't very serious, so I am going to pardon you.

ama çok ciddi değildi, bu yüzden seni affedeceğim diyebilir.

The President has the authority to pardon you.

Başkanın sizi affetme yetkisi var.

That means that he will allow you to finish your sentence.

Bu, cümlenizi bitirmenize izin vereceği anlamına gelir .

Maybe you are in prison, or maybe the charge or the thing you are accused of.

Belki hapistesin, belki de suçlama ya da itham edildiğin şey.

The charge will be dropped

Şarj düşecek,

so you will no longer be in trouble.

böylece artık başınız belaya girmeyecek.

The manager's authority here

Burada yöneticinin yetkisi

is recognised, so maybe in a company.

tanınır, yani belki bir şirkette.

Maybe if a manager goes to another place or another part of the business,

Belki bir yönetici başka bir yere veya işin başka bir bölümüne giderse,

maybe his authority is not recognised

belki yetkisi tanınmaz

or in certain situations.

veya bazı durumlarda.

Perhaps it is.

Belki de öyle.

So if you recognise someone's authority,

Yani birinin otoritesini tanırsanız, size

it means they are still allowed to tell you what to do.

ne yapacağınızı söylemesine hâlâ izin veriliyor demektir. Şirketin

They still have the power, even if they are

in a different place or a different part of the company.

farklı bir yerinde veya farklı bir bölümünde olsalar bile, yine de güce sahipler.

Maybe they go to visit another place,

Belki başka bir yeri ziyarete gidiyorlar

but because they are the manager, because they are in charge

ama yönetici oldukları için,

of another part of the company, they still have authority.

şirketin başka bir bölümünden sorumlu oldukları için yine de yetkileri var.

The manager's authority here is recognised

Burada yöneticinin yetkisi tanınır,

so you can recognise someone's authority.

böylece birinin yetkisini tanıyabilirsiniz.

That means you acknowledge that they have

Bu, güce sahip olduklarını

the power, they have the authority

, kanunen yetkileri olduğunu

in law,

,

a group or maybe an organisation can hold authority.

bir grubun veya belki bir örgütün yetki sahibi olabileceğini kabul ettiğiniz anlamına gelir.

For example, in the sentence, military forces

Örneğin cümlede askeri güçlerin

have the legal authority

to arrest drug smugglers.

uyuşturucu kaçakçılarını yakalama konusunda yasal yetkisi bulunmaktadır.

The military forces have the legal authority.

Askeri güçler yasal yetkiye sahiptir.

That means by law they can enforce those rules.

Bu, yasa gereği bu kuralları uygulayabilecekleri anlamına gelir.

You are saying that the military force,

Askeri gücün kanunları çiğneyen herkesi

they have the authority to arrest

tutuklama yetkisi olduğunu söylüyorsunuz

anyone breaking the law.

.

But in this particular sentence, we are referring to smuggling.

Ama bu cümlede kaçakçılıktan bahsediyoruz.

Smuggling illegal drugs

to hold an office of power is to be in authority.

Bir iktidar makamını elinde tutmak için yasa dışı uyuşturucu kaçakçılığı yapmak, otorite sahibi olmaktır.

So a person who is in authority,

Yani otorite sahibi bir kişi,

a person who has authority,

otorite sahibi bir kişi,

we can say that that position means that they have power.

bu pozisyonun gücü olduğu anlamına geldiğini söyleyebiliriz.

They are in authority.

Onlar yetkilidir.

You can be in authority.

Yetkili olabilirsiniz.

You can have authority.

Otoriteye sahip olabilirsiniz.

It means you are in charge.

Sorumlu olduğunuz anlamına gelir.

You might say, I'm in authority here.

Burada yetkili benim diyebilirsiniz.

I'm in authority here.

Burada yetkili benim.

That means I have the power of authority so I can make decisions.

Bu, karar verebilmem için yetki gücüne sahip olduğum anlamına gelir .

I can tell other people what to do.

Diğer insanlara ne yapacaklarını söyleyebilirim.

I have authority.

yetkim var

A person can be in authority or hold a position

Bir kişi yetkili olabilir veya

where one can authorise and give permission.

yetki ve izin verebileceği bir pozisyonda olabilir.

So if you if you authorise

Yani bir şeye izin veriyorsanız

something, it means you are giving permission.

, izin veriyorsunuz demektir.

You are allowing something to happen.

Bir şeyin olmasına izin veriyorsun.

Your position means that you can say

Pozisyonunuz,

that something can happen.

bir şeyin olabileceğini söyleyebileceğiniz anlamına gelir.

You have authority.

Yetkiniz var.

So the term authorise means

Yani yetkilendirme terimi,

you are giving permission,

izin verdiğiniz,

you are allowing something to happen.

bir şeyin olmasına izin verdiğiniz anlamına gelir.

He authorised the use of force,

Güç kullanımına izin verdi,

maybe a leader, maybe someone very high up in the police force

belki bir lider, belki polis teşkilatında veya orduda çok üst düzey biri

or the army, or maybe the President or Prime Minister.

veya belki de Başkan veya Başbakan.

They can authorise the use of force.

Güç kullanımına izin verebilirler.

She has authorised new tax rises.

Yeni vergi artışlarına izin verdi.

To authorise something is to give permission.

Bir şeye izin vermek, izin vermektir.

You approve of that thing.

O şeyi onaylıyorsunuz.

You have the authority,

Yetkiniz var,

you authorise something.

bir şeye yetki veriyorsunuz.

A person of authority might be a leader,

Yetkili bir kişi lider,

president, manager, supervisor, chief,

başkan, yönetici, amir, şef

or anyone authorised to give orders.

veya emir vermeye yetkili herhangi biri olabilir.

So if you are in a position of power, quite often

Dolayısıyla, eğer güçlü bir konumdaysanız, çoğu zaman

it means also you are very high up,

bu, aynı zamanda çok yüksekte olduğunuz,

you are able to give orders.

emirler verebildiğiniz anlamına da gelir.

The President

Başkan

Well of course here in the UK we have Prime Minister.

Elbette burada Birleşik Krallık'ta Başbakanımız var.

So you might say that in this country

Yani diyebilirsiniz ki bu ülkede

the Prime Minister of Great Britain,

İngiltere Başbakanı,

the UK Prime Minister, is able to give orders

İngiltere Başbakanı emir verebilir

and announce decisions.

, kararları açıklayabilir.

So they have a certain amount of authority,

Yani

although at the moment I'm

şu anda

not quite sure who is running this country.

bu ülkeyi kimin yönettiğinden pek emin olmasam da belli bir yetkiye sahipler.

I'm not sure.

Emin değilim. Hiçbir

I have no idea.

fikrim yok.

Giovani O.

Giovani O.

Hello, Giovani. Sorry, Mr.

Merhaba, Giovani. Üzgünüm Bay

Duncan, could I use it amongst the job position in a company, a factory

Duncan, bunu bir şirketteki iş pozisyonu arasında kullanabilir miyim,

like I am the authority of the quality.

kalitenin otoritesi benim gibi bir fabrika.

Well, to be an authority can also mean expert, as well.

Otorite olmak aynı zamanda uzman anlamına da gelebilir.

So that is a very good observation.

Yani bu çok iyi bir gözlem.

Giovani You can be an authority on something,

Giovani Bir konuda otorite olabilirsiniz,

so maybe if you are an expert or you know something about a certain subject,

yani uzmansanız veya belli bir konuda bilginiz varsa,

you can describe yourself as an authority

kendinizi bir konuda

on something, on a certain subject.

, belli bir konuda otorite olarak tanımlayabilirsiniz.

So a person with authority can be a president, manager, supervisor,

Yani yetkili bir kişi,

chief, normally someone with a very high position

normalde şirkette çok yüksek bir konuma sahip olan bir başkan, müdür, denetçi, şef olabilir

in the company.

.

We can describe someone as an authority figure,

Birini otorite figürü olarak tanımlayabiliriz,

which means a person who is respected or looked up to.

bu da saygı duyulan veya örnek alınan kişi anlamına gelir.

And I'm sure in our lives we all have someone that we look up

Ve eminim hepimizin hayatında

to quite often as a child.

çocukken çok sık örnek aldığımız biri vardır.

There will always be someone who you will admire

Her zaman hayran kalacağınız

or maybe look up to a person

veya

who you might see as an authority figure.

otorite figürü olarak görebileceğiniz bir kişiye saygı duyacağınız biri olacaktır.

They have

not necessarily power,

Mutlaka güce sahip değiller,

but they have a way of controlling

ancak nazik davranırken durumları kontrol etmenin bir yolu var

situations whilst being nice.

.

At the same time, you might see someone as attractive in their position.

Aynı zamanda, birisini konumunda çekici görebilirsiniz.

They are an authority figure

Bir otorite figürüdürler,

so it can be used in a positive way,

bu yüzden olumlu yönde kullanılabilirler

but also it can be used in a negative way as well.

ama aynı zamanda olumsuz yönde de kullanılabilirler.

If we see someone as,

Birini görürsek,

I don't know, maybe using their power in a bad way.

bilmiyorum, belki de gücünü kötü bir şekilde kullanıyor. Bu

So quite often we can use this in a good way or a bad way.

yüzden çoğu zaman bunu iyi bir şekilde veya kötü bir şekilde kullanabiliriz.

But in a family we normally have at least one

Ancak bir ailede normalde geleneksel olarak en az bir

authority figure traditionally.

otorite figürümüz vardır.

And I know I'm going to get into trouble here.

Ve biliyorum ki burada başım belaya girecek.

I know what you're going to say, Mr.

Ne söyleyeceğinizi biliyorum Bay

Duncan.

Duncan.

Traditionally, the father in the family would be the authority figure,

Geleneksel olarak, ailede otorite figürü baba olurdu,

although these days, of course, it can be anyone.

ancak bu günlerde elbette bu herkes olabilir.

I suppose

Sanırım

my older brother is the authority figure in this house.

ağabeyim bu evde otorite figürü.

So maybe if your family has no father, maybe the father has left,

Yani belki ailenizin babası yoksa, belki babanız ayrıldı,

maybe your parents have divorced,

belki anne babanız boşandı,

maybe your father has passed away.

belki babanız vefat etti.

Maybe someone else in your family will take over

Belki ailenizden başka biri

as the authority figure,

otorite figürünü devralır,

maybe an older brother or an older sister, of course.

belki bir ağabey veya bir abla elbette.

So someone older in the family

Yani ailede

who becomes

an authority figure.

otorite figürü haline gelen daha yaşlı biri.

So I like that phrase.

O yüzden bu sözü seviyorum.

I like that phrase an authority figure, someone who can give orders,

Bir otorite figürü, emir verebilen,

someone who can decide what happens,

ne olacağına karar verebilen,

someone who has authority

in a certain place

belli bir yerde yetkisi olan birinin otorite sahibi olması,

to be in authority is to be in control,

kontrolde,

in command,

komutada,

in charge at the helm.

dümende sorumlu olması demektir.

They are calling the shots.

Kararları onlar veriyor.

They are giving orders.

Emir veriyorlar.

So a person with authority can

Yani otoriteye sahip bir kişi

have a certain amount of control.

belirli bir miktarda kontrole sahip olabilir.

They can command people, they can be in charge.

İnsanlara komuta edebilirler, sorumlu olabilirler.

They can be in charge of a certain part of the company

Şirketin belirli bir bölümünden

or maybe the whole company.

veya belki de tüm şirketten sorumlu olabilirler.

They are calling the shots.

Kararları onlar veriyor.

I like that one.

Bunu beğendim.

That is a very common expression that we use in English

Bu, İngilizce'de

when we are describing a person who has authority,

otorite sahibi, emir verebilen bir kişiyi tarif ederken kullandığımız çok yaygın bir ifadedir

they are able to give orders.

.

They have the power to do that.

Bunu yapacak güçleri var.

Mr. Smith will be in charge of accounts from today.

Bay Smith bugünden itibaren hesaplardan sorumlu olacak.

That means he will be calling the shots.

Bu, kararları kendisinin vereceği anlamına geliyor.

He will be in charge of that thing.

O işin sorumlusu olacak.

I will be calling the shots here from now on.

Bundan sonra burada kararları ben vereceğim.

I will be calling the shots here from now on.

Bundan sonra burada kararları ben vereceğim.

If I if I am calling the shots,

Kararları ben veriyorsam,

it means I am making all of the big decisions.

tüm büyük kararları ben alıyorum demektir.

I have the authority to do that.

Bunu yapmaya yetkim var.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

To be in a position of giving approval can be described

Onay verecek durumda olmak,

as having the authority to allow something to happen.

bir şeyin olmasına izin verme yetkisine sahip olmak olarak tanımlanabilir.

So if you are in a position

Yani bir

where you can give approval for something,

şeye onay verebilecek bir konumdaysanız,

so that means you can say

yani

yes, if a person wants

evet diyebilecek durumdaysanız, bir kişi bir

something or a person asks for something, you are in a position

şey isterse veya bir şey isterse,

where you can say yes or no.

evet veya hayır diyebileceğiniz bir konumdasınız.

You have authority.

Yetkiniz var.

For example, I can authorise your weeks holiday,

Örneğin ben size bir haftalık izin verebilirim,

maybe a person in the company wants to take a holiday for one week.

belki şirketten biri bir haftalık tatil yapmak ister.

Sometimes you have to gets your holiday approved.

Bazen tatilinizi onaylatmanız gerekir.

You have to ask if it is okay to have time off during that period.

Bu dönemde izin almanın uygun olup olmadığını sormalısınız.

So you might have to ask your supervisor or your manager

Bu nedenle, amirinize veya müdürünüze

if you can take that time off.

bu süreyi alıp alamayacağınızı sormanız gerekebilir.

I can authorise your weeks holiday

Haftalık tatilinize izin verebilirim,

so that means I am able to approve or give permission.

bu da onaylayabileceğim veya izin verebileceğim anlamına gelir.

I have the authority

the clerk can authorise his your cash refund

so that person who is working in the shop

Mağazada çalışan kişinin

has the authority.

yetkiye sahip olması için, katip sizin nakit iadenizi yetkilendirebilecek yetkiye sahibim. Geri

I am back.

döndüm. Az önce

I just had a quick drink of water,

hızlıca bir su içtim,

so to be in a position of giving approval can be described

bu yüzden onay verecek durumda olmak,

as having the authority to do it.

bunu yapma yetkisine sahip olmak olarak tanımlanabilir.

There are various phrases that we can use when we want to describe

a person who has authority,

Otorite sahibi

or maybe they are in a position of authority.

veya belki de otorite konumunda olan bir kişiyi tarif etmek istediğimizde kullanabileceğimiz çeşitli ifadeler vardır.

We can describe that person as the boss,

O kişiyi patron olarak nitelendirebiliriz,

maybe the owner of the company may be a person

belki şirketin sahibi, işin başında olan bir kişi olabilir

who is in charge, perhaps the manager.

, belki de müdür.

So we often use the term boss

Bu nedenle patron terimini genellikle

as the person who is in control,

kontrol sahibi olan

or may be the person who has complete authority

veya

over everything else or everyone in the company.

şirketteki diğer her şey veya herkes üzerinde tam yetkiye sahip kişi olarak kullanırız.

A person with authority

Otoriteye sahip bir kişiye

is often referred to as the boss,

genellikle patron,

the head honcho.

baş honcho denir.

I like that one.

Bunu beğendim.

So the head honcho is the person in charge.

Yani baş honcho sorumlu kişidir.

That is the person who can give permission

Yani izin verebilecek

or has authority.

veya yetki sahibi olan kişidir.

Maybe the big cheese is the boss

Belki de büyük peynir,

or the supervisor in your area, or maybe in your department.

bölgenizdeki veya belki departmanınızdaki patron veya amirdir.

So you have to ask that person for permission.

Yani o kişiden izin istemelisin.

They have the authority.

Yetki onlarda.

We can also say chief as well.

Şef de diyebiliriz.

So when we talk about chief, we are talking about a person

Yani şeften bahsettiğimizde,

who has a certain amount

belli bir

of authority, maybe not complete authority,

yetkiye sahip, belki tam yetkiye sahip olmayan,

so maybe they can make certain decisions.

bu yüzden belki belirli kararlar alabilen bir kişiden bahsediyoruz.

Not all of them, just some of those decisions

Hepsi değil, bu kararların sadece bir kısmı

can be made by the chief.

şef tarafından verilebilir.

Maybe they are just the supervisor

Belki de sadece

or the manager of a certain part of a company.

bir şirketin belirli bir bölümünün amiri veya yöneticisidirler.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

Authority figures in general are those enforcing the law.

Otorite figürleri genel olarak kanunu uygulayanlardır.

And this is the one that most people think of.

Ve çoğu insanın düşündüğü de bu.

Whenever we talk about authority, we often talk about people

Ne zaman otoriteden bahsetsek, genellikle

who give orders, who are in charge,

emir veren, yetkili,

have the power to enforce the law.

kanunu uygulama gücüne sahip insanlardan bahsederiz.

So authority figures in general are those enforcing the law and keeping order,

Yani genel olarak otorite figürleri, polis ve ordu gibi kanunu uygulayan ve düzeni sağlayan kişilerdir

such as the police and army.

.

So I think it would be fair

Bu nedenle,

to say that in different countries

farklı ülkelerde

the police have different

polisin farklı

levels of authority or power.

düzeylerde yetki ve güce sahip olduğunu söylemenin adil olacağını düşünüyorum. Bu

So in some countries, the police are restricted

nedenle, bazı ülkelerde polis,

by how much power they have, whilst in other countries

sahip olduğu güçle sınırlandırılırken, diğer ülkelerde

the police are given much more power or authority.

polise çok daha fazla güç veya yetki verilir.

So they are able to do more to enforce the law.

Böylece yasayı uygulamak için daha fazlasını yapabilirler.

I have the authority to arrest you.

Seni tutuklama yetkim var.

Perhaps the police officer will say that to you because they do.

Belki de polis memuru, öyle olduğu için size bunu söyleyecektir .

They have the authority.

Yetki onlarda.

They are a police officer.

Onlar bir polis memuru.

They have to enforce the law.

Yasayı uygulamak zorundalar.

So they have the authority to put you under arrest.

Yani sizi tutuklama yetkisine sahipler. Evinizi

They have been authorised to search

aramak için yetkilendirilmişler

your house.

.

Has anyone recently

Yakın zamanda

had their house searched?

evi arandı mı?

Can you think of anyone recently who has had their house

Son zamanlarda

searched by any particular department

herhangi bir hukuk departmanı tarafından evi aranmış birini düşünebiliyor musunuz

of law?

?

They have been authorised to search your quite often.

Sık sık arama yapmak için yetkilendirildiler.

And the same thing applies in this country and maybe where you are.

Aynı şey bu ülkede ve belki de bulunduğunuz yerde de geçerli.

The police cannot come into your house.

Polis evinize giremez.

They can't they can't just enter your house.

Yapamazlar, öylece evinize giremezler.

They have to have good reason to do it.

Bunu yapmak için iyi bir sebepleri olmalı.

So the police can't just

Yani polis,

smash your door down

in the middle of the night unless they have a good reason.

iyi bir sebebi olmadıkça, gecenin bir yarısı kapınızı öylece kıramaz.

And quite often they have to have special permission to do it.

Ve çoğu zaman bunu yapmak için özel izin almaları gerekir.

We often describe this as a warrant.

Bunu genellikle bir arama emri olarak tanımlarız.

So the warrant is the thing that says the police have the authority

Yani tutuklama emri, polisin size

to do this particular thing to you.

bu özel şeyi yapma yetkisine sahip olduğunu söyleyen şeydir.

Maybe in the night you're lying in bed

Belki gece yatakta uzanırsın

and then suddenly you hear a banging at the door

ve sonra aniden kapıda bir çarpma sesi duyarsın

and it's the police.

ve gelen polistir.

They have been authorised to search your house and maybe arrest you.

Evini arama ve belki de seni tutuklama yetkisi verildi.

What have you been doing?

Ne yapıyordun?

Have you been naughty again?

Yine yaramazlık mı yaptın?

The army seised the area and are in control.

Ordu bölgeyi ele geçirdi ve kontrol altına aldı. Bu

So when we think of authority, we often think of the police.

nedenle, otoriteyi düşündüğümüzde genellikle polisi düşünürüz.

And I suppose the other one is the military as well, the army.

Ve sanırım diğeri de ordu, ordu.

So the army can take control of a certain area,

Yani ordu belli bir bölgenin kontrolünü ele geçirebilir,

maybe if there is a problem, maybe if there is a social disturbance, maybe a riot,

belki bir sorun olursa, belki toplumsal bir karışıklık olursa, belki bir isyan çıkarsa,

sometimes the army will move in

bazen ordu devreye girer

and they will take the area over.

ve bölgeyi ele geçirir.

I have to be honest with you, we don't normally here in the UK

Size karşı dürüst olmam gerek, biz normalde burada Birleşik Krallık'ta

we don't normally see the army

orduyu

anywhere in public.

toplum içinde görmeyiz.

You might be surprised to find that is a fact.

Bunun bir gerçek olduğunu öğrenince şaşırabilirsiniz.

But no, you never see the army anywhere.

Ama hayır, orduyu hiçbir yerde göremezsin.

Quite often the police, but not the army.

Çoğu zaman polis, ama ordu değil.

So we don't normally use the military in this country

Bu yüzden normalde bu ülkede orduyu

to control the population.

halkı kontrol etmek için kullanmıyoruz.

It is very unusual.

Bu çok sıradışı.

However, sometimes the military in this country

Bununla birlikte, bazen bu ülkedeki ordu, acil yardımın gerekli olduğu

will give help in certain situations

belirli durumlarda yardım sağlayacaktır

where emergency assistance is required.

.

So maybe if there is a flood

Yani belki bir sel

or maybe a natural disaster, then the army will be

veya doğal afet olursa, o zaman ordu

called in to give assistance.

yardıma çağrılır.

But normally we don't have we don't use the army

Ama normalde bizde yok orduyu

in any way

hiçbir şekilde

domestically.

yurt içinde kullanmıyoruz.

We don't normally do it.

Normalde yapmayız.

Hello, Pedro Belmont.

Merhaba Pedro Belmont.

Oh, or should I say Pedro Belmont?

Oh, yoksa Pedro Belmont mu demeliyim?

We are talking about authority today.

Bugün otoriteden bahsediyoruz.

We're talking about the police.

Polisten bahsediyoruz. Bahse girerim

I bet you can't wait.

bekleyemezsin. Bahse girerim

I bet you can't wait.

bekleyemezsin.

So that's what we're talking about today.

Demek bugün bundan bahsediyoruz.

Authority figures the police have the authority

Otorite, polisin otoriteye sahip olduğunu

or anyone with a position of power.

veya güçlü bir konuma sahip herhangi birini ifade eder.

And I suppose finally

Ve sanırım nihayet

the word authority

otorite kelimesi,

derives from the Latin word for originator

or promoter, a person who promotes or put forward something.

bir şeyi teşvik eden veya ortaya koyan kişi anlamına gelen Latince yaratıcı veya destekçi kelimesinden türemiştir.

They put something forward as a suggestion,

Öneri olarak bir şey ileri sürüyorlar

or maybe they write something that they want to put into law.

ya da yasaya sokmak istedikleri bir şey yazıyorlar.

Or maybe they are the person that created something,

Veya belki de bir şeyi yaratan kişi onlar

and that is where the word authority comes from.

ve otorite kelimesi buradan geliyor.

It is also connected to the word author as well.

Aynı zamanda yazar kelimesiyle de bağlantılıdır.

In certain situations

where a person has decided something or created something,

Bir kişinin bir şeye karar verdiği veya bir şey yarattığı belirli durumlarda,

something that is genuine or authentic as well.

aynı zamanda gerçek veya otantik olan bir şey.

So that also has certain connexions

Yani bununla da belirli bağlantıları var

to that.

.

So hello, Pedro, nice to see you here as well today.

Merhaba Pedro, bugün seni de burada görmek güzel.

I will be going in a few moments.

Birkaç dakika sonra gideceğim.

I have to say, I love that illustration.

Söylemeliyim ki, bu illüstrasyonu seviyorum.

I spent a lot of time today working on that.

Bugün bunun üzerinde çalışmak için çok zaman harcadım.

I might keep it actually.

Aslında tutabilirim.

I might have that every week.

Bunu her hafta alabilirim.

I don't know why.

It always makes me laugh when I see it.

Neden bilmiyorum. Ne

zaman görsem beni hep güldürür.

Authorities So what about you?

Yetkililer Peki ya siz?

Have you ever been in trouble with any authority?

Herhangi bir otorite ile başınız hiç belaya girdi mi?

Maybe the police I have to say I have never been in trouble with the police.

Belki de polisle başım hiç derde girmedi demeliyim.

However, when I used to ride my motorbike

Ancak, motosikletimi sürerken

I was often stopped on the road by the police.

sık sık yolda polis tarafından durduruldum.

They would often drive behind me and then they would start

Sık sık arkamdan gelirlerdi ve sonra

flashing their light and they would want me to slow down.

ışıklarını yakmaya başlarlardı ve yavaşlamamı isterlerdi.

And then they would get out of the car.

Sonra arabadan ineceklerdi.

They would come and they would ask some questions, Is this your bike?

Gelirler ve bazı sorular sorarlardı, Bu senin bisikletin mi?

Is this your motorbike?

Bu senin motosikletin mi?

Are you the owner of this motorbike?

Bu motosikletin sahibi siz misiniz?

Of course I am.

Elbette öyleyim. Ben

I'm riding it.

sürüyorum.

It must be mine.

Benim olmalı.

But of course what they're asking is, have you stolen this bike?

Ama tabii ki sordukları şey, bu bisikleti çaldın mı?

Have you nicked the bike?

Bisikleti çaldın mı? Bu

So I would often be stopped on the road by the police.

yüzden sık sık yolda polis tarafından durdurulurdum.

Unfortunately I would often be stopped by the police.

Maalesef sık sık polis tarafından durdurulurdum.

Unfortunately, but never arrested.

Ne yazık ki, ama asla tutuklanmadı.

I've never been arrested another time as well that I'm often stopped

Başka bir zaman da hiç tutuklanmadım ki, sık sık

by someone with authority is at the airport.

havaalanında yetkili biri tarafından durduruluyorum.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

I know I've told you this story before, but I will tell you it very quickly before I go.

Bu hikayeyi size daha önce anlattığımı biliyorum ama gitmeden önce hızlıca anlatacağım.

I don't know why, but whenever I come from

Nedenini bilmiyorum ama ne zaman

my holiday, if I've been travelling somewhere

tatilden gelsem, bir yere seyahat ediyorsam

and I come to the airport and I go through the area

ve havaalanına geliyorsam ve

where you have the customs, so if you buy something and you need to show it

gümrüklerin olduğu bölgeden geçiyorsam, yani bir şey alırsan ve göstermen gerekiyorsa

to one of the officers at the airport, you have to do it.

havaalanındaki görevlilerden birine yapmalısın.

But I am always almost always stopped

Ama neredeyse her zaman

by one of the officers at the airport,

havaalanında görevlilerden biri tarafından durduruluyorum

and then they take you into a little room

ve sonra sizi küçük bir odaya alıyorlar

and ask you all sorts of questions.

ve size türlü türlü sorular soruyorlar.

And I don't know why.

Ve nedenini bilmiyorum.

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

Why do they choose me? Me?

Neden beni seçiyorlar? Ben? Bavulumda veya başka bir yerde bir

Do I look like someone who might be smuggling something

şey kaçırmış olabilecek biri gibi mi görünüyorum

in my suitcase

or somewhere else?

?

So they normally ask me some questions and they ask me to empty my bag if I have hand luggage.

Bu yüzden normalde bana bazı sorular soruyorlar ve el bagajım varsa çantamı boşaltmamı istiyorlar.

So I will take my my bag and I will empty the contents.

Bu yüzden çantamı alıp içindekileri boşaltacağım.

And if they see anything in there that they want to ask questions about, they will.

Ve orada soru sormak istedikleri bir şey görürlerse soracaklar.

But I don't know why.

Ama neden bilmiyorum.

It always seems to happen to me why does it happen to me?

Hep bana oluyormuş gibi geliyor neden benim başıma geliyor?

I don't know why.

Neden bilmiyorum.

Oh, Louis, is it a special occasion tomorrow?

Oh, Louis, yarın özel bir gün mü?

Louis, is it your wife's birthday or maybe your wedding anniversary?

Louis, karının doğum günü mü yoksa evlilik yıl dönümün mü?

I didn't see it on the live chat.

Canlı sohbette göremedim.

So is it is it a special day tomorrow?

Peki yarın özel bir gün mü?

Louis, can you please let me know and then I can send a special greeting also.

Louis, lütfen bana haber verir misin, ben de özel bir tebrik gönderebilirim.

So what is it tomorrow, Louis?

Yarın ne var, Louis?

Is it your birthday? Is it your wife's birthday?

Doğum günün mü? Karınızın doğum günü mü?

Is it your wedding anniversary tomorrow?

Yarın evlilik yıl dönümünüz mü?

Please let me know, Louis,

Lütfen bana haber ver Louis,

so I can say a special hello.

özel bir merhaba diyeyim.

Before I go, Beatrice.

Gitmeden önce, Beatrice.

Mr. Duncan, that was my only problem at Bristol Airport.

Bay Duncan, Bristol Havalimanı'ndaki tek sorunum buydu.

They also ask lots of questions.

Ayrıca çok soru soruyorlar.

Well, I suppose I would imagine

Sanırım

I have to be careful what I'm saying here.

burada söylediklerime dikkat etmem gerektiğini düşünürdüm.

I would imagine if you are coming from another country

Başka bir ülkeden geliyorsanız

and you don't live in this country, that they might be interested

ve bu ülkede yaşamıyorsanız,

in why you are coming here.

buraya neden geldiğinizle ilgilenebileceklerini hayal ediyorum.

But I am already a resident in this country.

Ama ben zaten bu ülkede ikamet ediyorum.

I am returning to this country.

Bu ülkeye dönüyorum. Yurt

I'm coming back to the UK from abroad

dışından İngiltere'ye dönüyorum

and they always take me into a little room

ve beni her zaman küçük bir odaya alıyorlar

and to be honest,

ve dürüst olmak gerekirse,

I normally quite scared and nervous.

normalde oldukça korkmuş ve gerginim.

If I was honest with you.

Sana karşı dürüst olsaydım.

So what is happening tomorrow, Louis?

Yarın ne oluyor, Louis?

Is it your wife's birthday?

Karınızın doğum günü mü?

Is it your wedding anniversary?

Evlilik yıl dönümünüz mü?

Please let me know so I can send a special

Özel bir selamlama gönderebilmem için lütfen bana bildirin

greeting.

.

Mr. Duncan,

Bay Duncan,

the steel glasses frighten me.

çelik camlar beni korkutuyor. Beni

They take me back to the Portuguese dictator.

Portekiz diktatörüne geri götürüyorlar.

Oh, I see.

Ah anlıyorum.

The steel glass.

Çelik cam.

Maybe you mean the place that you have to look for?

Belki de araman gereken yeri kastediyorsundur?

Maybe the steel wire or maybe the partition.

Belki çelik tel ya da belki bölme.

Perhaps.

Belki.

I still want to know what is happening tomorrow.

Hala yarın ne olduğunu bilmek istiyorum.

Louis, is it your wife's birthday?

Louis, karının doğum günü mü?

Please let me know.

Lütfen bana bildirin.

Talking of Portugal,

Portekiz'den bahsetmişken,

they're having a very interesting situation

at the moment in Brazil, where

şu anda

the heart

of their former emperor is actually

eski imparatorlarının kalbinin

going on display.

sergilendiği Brezilya'da çok ilginç bir durum yaşıyorlar.

Did you hear about that?

Bunu duydun mu?

200 years, the 200th anniversary?

200 yıl, 200. yıl dönümü mü?

I believe it's the independence of Brazil

Bunun Brezilya'nın bağımsızlığı

or the formation of the modern Brazil,

veya modern Brezilya'nın oluşumu olduğuna inanıyorum,

but apparently the heart of the original emperor.

ama görünüşe göre orijinal imparatorun kalbi.

What's his name is?

Adı ne?

It's Dom Pedro, I think his name was.

Dom Pedro, sanırım adı öyleydi.

But apparently they decided to keep his heart in a large container.

Ama görünüşe göre kalbini büyük bir kapta tutmaya karar vermişler.

And then it was.

Ve sonra oldu.

It was brought all the way from Portugal back to

Brazil for the special occasion.

Özel bir durum için Portekiz'den Brezilya'ya kadar getirildi.

And that's happening at the moment in Brazil.

Ve bu şu anda Brezilya'da oluyor.

Oh, it is.

Ah, öyle.

It's your wife's birthday.

Karınızın doğum günü.

Oh, thank you, Pedro.

Teşekkürler, Pedro. Pedro'ya

Can I say a big happy birthday

büyük bir mutlu yıllar diyebilir miyim,

to Pedro is why not Pedro?

neden Pedro olmasın?

Pedro.

Pedro.

Pedro isn't married, by the way, Louis,

Bu arada Pedro evli değil Louis,

thank you very much to Luis for letting me know.

haber verdiğin için Luis'e çok teşekkür ederim.

Happy birthday to Luis, his

Sevgili karısı Luis'in doğum günü kutlu olsun

lovely wife,

and I hope that I have the chance one day to sample

ve umarım bir gün sizin güzel yemeklerinizi tatma şansım olur

some of your lovely cooking, because I believe it is very nice.

çünkü çok güzel olduğuna inanıyorum.

Thank you, Louis.

Teşekkürler Louis.

And I hope you have a super time tomorrow with your wife on her birthday.

Ve umarım yarın doğum gününde karınla ​​harika vakit geçirirsin .

I hope you do something nice and special.

Umarım güzel ve özel bir şey yaparsın.

It is almost time for me to go in fact, I've gone slightly over today.

Benim de gitme vaktim geldi aslında, bugün biraz üzerinden geçtim.

Oh, fancy pants.

Oh, süslü pantolonlar.

So I will be back with you on Sunday.

Bu yüzden Pazar günü sizinle birlikte olacağım.

Don't forget Sunday 2 p.m.

Pazar 14:00'ü unutmayın.

uk time is when I'm back with you.

İngiltere zamanı, seninle geri döndüğüm zamandır.

Thank you Palmira.

Teşekkürler Palmira.

Thank you also Beatriz.

Beatriz'e de teşekkür ederim.

Thank you also to gamble.

Kumar için de teşekkür ederim.

Nice to see you all here today.

Bugün hepinizi burada görmek güzel.

It's not lovely.

So have a super time tomorrow.

Bu hoş değil.

O yüzden yarın iyi eğlenceler.

Lewis and your wife as well.

Lewis ve karınız da.

I don't actually know what your wife's name is.

Karınızın adının ne olduğunu gerçekten bilmiyorum.

Maybe you can share that with us one day.

Belki bir gün bunu bizimle paylaşırsın.

Maybe on Sunday.

Belki Pazar günü.

We'll be back on Sunday. Mr.

Pazar günü döneceğiz. Bay

Steve will be with us as well.

Steve de bizimle olacak.

He will be back, yes.

Geri dönecek, evet.

And maybe if Mr.

Ve belki Bay

Steve feels like it, he might tell us what his big news is.

Steve öyle hissederse bize büyük haberinin ne olduğunu söyleyebilir.

He has some big news to share.

Paylaşacak büyük haberleri var.

Thanks for your company.

Şirketiniz için teşekkürler.

I will see you later.

sonra görüşürüz

Don't forget to look out for my new English lessons.

Yeni İngilizce derslerimi takip etmeyi unutmayın.

Some very short English videos

that I will be posting over the next couple of weeks.

Önümüzdeki birkaç hafta içinde yayınlayacağım bazı çok kısa İngilizce videolar.

See you on Sunday 2 p.m. UK time.

Pazar 14:00'da görüşmek üzere. İngiltere saati.

Take care of yourself, have a good Wednesday

Kendinize iyi bakın, iyi bir Çarşamba geçirin

and enjoy the rest of your week until we meet again on Sunday.

ve Pazar günü tekrar buluşana kadar haftanızın geri kalanının tadını çıkarın.

This is Mr.

Bay

Duncan in the birthplace of English, saying

Duncan, İngilizcenin doğum yerinde, diyor ki:

Stay well, stay good, please behave yourself

İyi kalın, iyi kalın, lütfen kendinize iyi bakın,

and I will see you very soon.

çok yakında görüşürüz.

And of course, until the next time we meet here, you know what's coming next?

Ve tabii ki, bir dahaki sefere burada buluşana kadar, sırada ne var biliyor musun?

Yes, you

Evet,

it's great to be back.

geri dönmek harika.

Ta ta for now.

Şimdilik ta ta.