This will BLOW your MIND! - English Addict EXTRA - LIVE Lesson + CHAT - Wed 28th SEPT 2022

We are on.

Başlıyoruz.

We are back. Hello, everyone. This is English addict.

geri döndük Herkese merhaba. Bu İngiliz bağımlısı.

Coming to you live from the birthplace of the English language, which just happens to be.

Size İngilizcenin doğum yerinden canlı olarak geliyor , ki bu tesadüfen oluyor. Aman

Oh, my goodness. Yes, it is true.

tanrım. Evet bu doğrudur.

This is England

Burası İngiltere Herkese

Hi, everybody.

merhaba.

This is Mr. Duncan in England. How are you today?

Ben İngiltere'den Bay Duncan. Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım. Mutlu

Are you happy?

musun?

Are you feeling happy today? I hope you are feeling good.

Bugün mutlu hissediyor musun? Umarım iyi hissediyorsundur.

I hope you are feeling perky.

Umarım neşeli hissediyorsundur.

Ooh. Ooh.

Ah. Ah.

Now that's a word.

Şimdi bu bir kelime.

I bet this morning when you woke up, you did not realise that you were going to hear

Bahse girerim bu sabah uyandığında

such an interesting word, like perky.

şımarık gibi çok ilginç bir kelime duyacağını fark etmemişsindir.

If a person is feeling perky, it means they feel rather lively.

Bir kişi kendini canlı hissediyorsa, bu kendilerini oldukça canlı hissettikleri anlamına gelir.

They have a lot of energy.

Çok fazla enerjileri var.

I feel perky today.

Bugün kendimi neşeli hissediyorum.

I hope you are feeling very good.

Umarım çok iyi hissediyorsundur.

My name is Mr. Duncan.

Benim adım Bay Duncan.

I talk about English.

İngilizce hakkında konuşuyorum.

You might say that I am one of those up there.

Oradakilerden biri olduğumu söyleyebilirsin.

Up there.

Yukarıda. İşte

Oh, there it is. Yes, up there.

burada. Evet, orada.

I'm an English addict, you see.

Ben bir İngiliz bağımlısıyım, anlıyor musun? Senin de

And I have a feeling you might be one of those as well.

onlardan biri olabileceğine dair bir his var içimde.

So now we know who I am.

Yani artık kim olduğumu biliyoruz. kim olduğunu

I would like to find out

öğrenmek istiyorum

who you are.

Please feel free to join in on the live chat today.

Lütfen bugün canlı sohbete katılmaktan çekinmeyin.

Yes, we are back and I am with you

Evet, geri döndük ve

normally on Sunday and also Wednesday.

normalde Pazar ve Çarşamba günleri de sizlerleyim. Şu

As you can see right now, I am here on Wednesday

an gördüğünüz gibi Çarşamba günü buradayım

because it is you see, it is Wednesday.

çünkü o an Çarşamba.

We have made it all the way to the middle of the week.

Haftanın ortasına kadar geldik.

And what a week

Ve şimdiye kadar ne bir hafta

it has been so far.

oldu.

It has been quite a busy week.

Oldukça yoğun bir hafta oldu.

Hectic.

Ateşli.

And in some ways

Ve bazı açılardan

disastrous.

felaket.

Anyway, let's not talk about the bad things.

Neyse kötü şeylerden bahsetmeyelim. Şu anda konuşulacak

There are too many bad things to talk about at the moment.

çok fazla kötü şey var . Şu anda dünyada olup biten tüm kötü şeyler hakkında

I could spend two, maybe 3 hours talking

konuşarak iki, belki üç saat geçirebilirim

about all the bad stuff that is going on in the world at the moment.

.

But instead, I will try to bring some good things your way on the live stream.

Ama bunun yerine canlı yayında size güzel şeyler sunmaya çalışacağım .

Hello, everyone. Hello. Also to the live chat.

Herkese merhaba. Merhaba. Ayrıca canlı sohbete.

Oh, a very interesting situation

Ah, canlı sohbette çok ilginç bir durum

taking place on the live chat.

yaşanıyor.

Very interesting, in fact.

Aslında çok ilginç.

Hello, Tommy.

Merhaba, Tommy.

Guess what?

Ne oldu?

This is a most unusual occurrence.

Bu çok sıra dışı bir olaydır.

May I say it isn't very often that you are first on the live chat,

Canlı sohbette ilk sırada olduğunuzu çok sık söylememe izin verin,

but here you are first on the live chat.

ancak burada canlı sohbette ilk sizsiniz.

Well, good.

İyi iyi.

Well done, Tomek.

Aferin Tomek.

You are first.

Sen birincisin.

Today you have the fastest finger on the Internet at this moment.

Bugün, şu anda internetteki en hızlı parmak sizde.

Also, we have Vitesse, we have Beatrix,

Ayrıca Vitesse var, Beatrix var,

Palmira, Claudia is here as well.

Palmira var, Claudia da burada.

Did you enjoy your Sunday meal, Claudia?

Pazar yemeğini beğendin mi Claudia?

I wonder what is cooking in your pot today?

Acaba bugün tencerenizde ne pişiyor?

What are you cooking?

Ne pişiriyorsun?

Claudia, please let me know.

Claudia, lütfen bana haber ver.

Also, we have said Sica.

Bir de Sica dedik.

We have.

Sahibiz.

Oh, hello.

Oh merhaba.

Also to Palmira.

Palmira'ya da.

Nice to see you back here

Seni burada,

where you belong.

ait olduğun yerde görmek güzel.

It's so nice to see you here as well.

Seni de burada görmek çok güzel.

I've made some changes, by the way, to my camera.

Bu arada kameramda bazı değişiklikler yaptım.

Wait there a moment.

Orada bir dakika bekleyin.

This is what we do.

Bu bizim yaptığımız şey.

You see, in the film industry.

Film endüstrisinde görüyorsunuz.

Because. Because I own three cameras.

Çünkü. Çünkü üç kameram var.

I am now officially a film maker.

Artık resmi olarak bir film yapımcısıyım.

So this is what we do.

Yani yaptığımız şey bu.

You see, we have to make sure that we can put everything in the shot.

Görüyorsunuz, her şeyi çekime koyabileceğimizden emin olmalıyız.

So quite often you will see filmmakers doing this.

Film yapımcılarının bunu yaptığını sıklıkla görürsünüz.

They are making sure that they can fit everything on the screen.

Her şeyi ekrana sığdırabileceklerinden emin oluyorlar.

So quite often, Steven Spielberg will do this quite often.

Oldukça sık, Steven Spielberg bunu oldukça sık yapacak.

He's he's making sure that you can fit everything on the screen.

O, her şeyi ekrana sığdırabileceğinizden emin oluyor.

Who else does it?

Başka kim yapar?

Well, I suppose I.

Pekala, sanırım ben.

Who's the other guy?

Diğer adam kim?

You know the other one?

Diğerini biliyor musun?

No, not him. The other one.

Hayır, o değil. Diğeri.

No, no, not him.

Hayır, hayır, o değil.

The other one. The other guy. You know who I am on about!

Diğeri. Diğer adam. Kimin hakkında konuştuğumu biliyorsun!

Quentin Tarantino?

Quentin Tarantino?

Yes. That's him.

Evet. Bu o.

He always does this as well.

Bunu da her zaman yapıyor.

He's he has to make sure that the shot will fit on the screen.

Çekimin ekrana sığacağından emin olması gerekiyor.

So that's what I've been doing this morning.

Demek bu sabah yaptığım şey buydu.

I've been rearranging my main camera, so everything looks slightly different.

Ana kameramı yeniden düzenliyorum, böylece her şey biraz farklı görünüyor.

I think actually you can see more of me on the screen

Sanırım aslında beni ekranda daha çok görebiliyorsunuz

and that's it, really.

ve hepsi bu, gerçekten.

Did you enjoy that?

Bundan zevk aldın mı?

Do you feel better now?

Şimdi daha iyi hissediyor musun?

I've told you all of those things.

Bunların hepsini sana anlattım.

Elisabeth is here.

Elisabeth burada.

That is a great name.

Bu harika bir isim.

You know what?

Biliyor musun?

Elisabeth would be a great name

Elisabeth bir hükümdar için harika bir isim olurdu

for a monarch.

.

It would.

Olurdu.

Hello. Also to Christina.

Merhaba. Ayrıca Christina'ya.

We have Christina. We have Angel. Hello, Angel.

Christina'mız var. Angel'ımız var. Merhaba Melek.

Or should I say hello, Angel?

Yoksa merhaba mı demeliyim, Angel? Canlı yayında

You are today's Angel

bugünün Meleği sizsiniz

on the livestream.

.

Hello, Angel.

Merhaba Melek.

Nice to see you here. Eric is here.

Seni burada görmek güzel. Eric burada.

We also have

Bizde de var

you as well.

.

Welcome. It's nice to see you here. Wow.

Hoş geldin. Seni burada görmek güzel. Vay.

So many people are joining in. I wonder.

Pek çok insan katılıyor. Merak ediyorum. Claudia'nın tenceresinde

I wonder what is cooking today

bugün ne pişiyor acaba

in Claudia's pot,

,

shall we ask? Should we find out?

soralım mı? Öğrenmeli miyiz? Claudia'nın

Should we try to find out what is cooking in Claudia's pot?

tenceresinde ne piştiğini öğrenmeye çalışmalı mıyız ?

Would you like to know?

Bilmek ister misin?

I know I would.

Yapacağımı biliyorum.

If I can find the button.

Düğmeyi bulabilirsem.

Where's my button? Gone.

Düğmem nerede? Gitmiş.

I don't believe it.

inanmıyorum

I've lost.

Kaybettim.

I've lost my Claudia.

Claudia'mı kaybettim.

My Claudia has vanished.

Claudia'm ortadan kayboldu.

What's cooking, Claudia?

Ne pişiriyorsun, Claudia?

It's vanished. How.

Ortadan kayboldu. Nasıl.

How is that happened?

Bu nasıl oldu?

It's not fair.

Bu adil değil. Geri

Come back.

gelmek.

Claudia is.

Claudia öyle.

I don't know why it's disappeared.

Neden kayboldu bilmiyorum.

It's vanished. It's not there.

Ortadan kayboldu. Orada değil.

I'm a bit sad now, to be honest with you,

Sana karşı dürüst olmak gerekirse şimdi biraz üzgünüm

because I wanted to say what's cooking, Claudia?

çünkü neler oluyor Claudia?

What have you got in your pot?

Tencerende ne var?

What's cooking, Claudia?

Ne pişiriyorsun, Claudia?

Is it something spicy and hot?

Baharatlı ve sıcak bir şey mi?

Is it something salty or not?

Tuzlu bir şey mi, değil mi?

Oh, Claudia, what is in your pot?

Claudia, tencerende ne var?

So what is in the pot today?

Peki bugün tencerede neler var?

I wonder. Claudia, please let us know.

Merak ediyorum. Claudia, lütfen bize haber ver.

We are talking about two words today.

Bugün iki kelimeden bahsediyoruz.

The words mind and

Akıl ve

blow.

darbe kelimeleri. Bu iki kelimeye

You might be surprised to find out how many words and phrases

kaç kelime ve kelime öbeğinin

are connected to those two words.

bağlı olduğunu öğrenince şaşırabilirsiniz.

Claudia today is having some meat. Hmm.

Claudia bugün biraz et yiyor. Hmm. Dürüst olmak gerekirse, bunun

I don't mind if I have a little taste

tadına biraz sahip olsam da umurumda değil

of that, to be honest.

.

What else are you having today with lettuce salad?

Bugün marul salatası ile başka ne yiyeceksiniz?

You know what?

Biliyor musun?

I have a feeling because the weather is getting better where you are.

İçimde bir his var çünkü senin olduğun yerde havalar güzelleşiyor.

Claudia, maybe you are having more cold food

Claudia, belki daha çok soğuk yemek yiyorsun

because during the warm seasons and we have some here as well,

çünkü sıcak mevsimlerde ve bizde de var,

quite often during the warm seasons,

sıcak mevsimlerde sıklıkla

people will eat cold food,

insanlar soğuk yiyecekler,

salads, vegetables, cold meat.

salatalar, sebzeler, soğuk et yerler.

So there are lots of things you can eat during the the hot summer days.

Yani sıcak yaz günlerinde yiyebileceğiniz pek çok şey var .

And quite often people will have food that is not hot, they will have cold food.

Ve çoğu zaman insanlar sıcak olmayan yiyecekler yerler, soğuk yiyecekler yerler.

And salad is a good example of that.

Ve salata buna güzel bir örnektir.

To be honest.

Dürüst olmak gerekirse.

Mm hmm.

Hmm.

Vitesse is going already.

Vitesse zaten gidiyor.

Unfortunately, I have some urgent business.

Maalesef acil bir işim var.

Anyway, thank you for popping in and saying hello.

Her neyse, uğrayıp merhaba dediğin için teşekkürler. Ben

Can I also

de

say hello to.

merhaba diyebilir miyim?

Oh, Beatrice is now going to the doctor, so I will catch the class later on.

Ah, Beatrice şimdi doktora gidiyor, ben de derse sonra yetişirim. Sorun

That's okay.

yok.

It would appear that quite a lot of people are already on

Görünüşe göre oldukça fazla insan zaten

here. Hmm.

burada. Hmm.

Interesting.

İlginç.

Today we have meet Cristina.

Bugün Cristina ile tanıştık.

Hello, Cristina.

Merhaba Cristina.

Can I say hello to you, by the way?

Bu arada sana merhaba diyebilir miyim?

Because I want to send you my best wishes.

Çünkü sana en iyi dileklerimi iletmek istiyorum. Şu

I know at the moment you are recovering

anda

from the dreaded Luigi.

korkunç Luigi'den kurtulduğunu biliyorum.

We all know what it is.

Hepimiz ne olduğunu biliyoruz.

There are many people around the world still suffering with.

Dünyada hala acı çeken birçok insan var.

You know what?

Biliyor musun?

You know what?

Biliyor musun?

So I hope you are feeling better today.

Bu yüzden umarım bugün daha iyi hissediyorsundur.

I am recovering from the virus.

Virüsten kurtuluyorum. Kendimi

I always feel weak and tired.

her zaman zayıf ve yorgun hissediyorum.

Cristina, can I send you my best wishes?

Cristina, sana en iyi dileklerimi iletebilir miyim?

And I'm sure everyone here today on the live

Ve eminim bugün canlı sohbetteki herkes

chat will also do the same thing as well.

de aynı şeyi yapacaktır.

Very nice to see you here.

seni burada görmek çok güzel

Anyway, I hope you can enjoy the livestream even if you are resting.

Her neyse, umarım dinlenirken bile canlı yayının tadını çıkarabilirsiniz .

You can always close your eyes and listen.

Her zaman gözlerinizi kapatıp dinleyebilirsiniz.

I will try my best to send some of my positive wishes.

Bazı olumlu dileklerimi iletmek için elimden geleni yapacağım. Senin

Your way. I will try.

yolun. Yapmaya çalışacağım.

Hello, OMICS.

Merhaba OMICS.

Perez. Oh, hello to you as well.

Perez. Ah, sana da merhaba.

Thank you very much for joining me in Mexico.

Meksika'da bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

A big hello to you.

Sana kocaman bir merhaba.

Thank you for joining me here today.

Bugün burada bana katıldığınız için teşekkür ederim.

Hello, Nordstrom.

Merhaba Nordstrom.

Hello, Mr. Duncan.

Merhaba, Bay Duncan.

Was Avatar also rereleased in the UK?

Avatar İngiltere'de de yeniden yayınlandı mı?

Can I just tell you something?

Sana bir şey söyleyebilir miyim?

I've never seen Avatar the movie.

Avatar filmini hiç izlemedim.

I've never seen it. Never seen it. Never watched it.

Onu hiç görmedim. Hiç görmedim. Hiç izlemedim.

A lot of people have seen it.

Birçok insan bunu gördü.

Apparently, they say it's really, really, really, really good.

Görünüşe göre, gerçekten, gerçekten, gerçekten, gerçekten iyi olduğunu söylüyorlar.

But I haven't seen it.

Ama görmedim.

So I know nothing about the movie.

Yani film hakkında hiçbir bilgim yok.

But yes, you are right. It is.

Ama evet, haklısın. Bu.

I think it is being rereleased in certain cinemas across the country.

Sanırım ülke çapında bazı sinemalarda yeniden gösterime giriyor .

In fact, I've noticed there is a trend at the moment,

Aslında, şu anda bir trend olduğunu fark ettim,

a trend taking place in cinemas

sinemalarda

where they are rerun releasing

very popular movies.

çok popüler filmlerin yeniden gösterime girdiği bir trend yaşanıyor.

So one good example is E.T.

İyi bir örnek E.T.

the Extra-Terrestrial.

Dünya dışı.

Uh oh.

ah ah.

And don't forget.

Ve unutma.

Be good.

İyi ol.

The Extra-Terrestrial

The Extra-Terrestrial

is also being rereleased here, and it would appear to be a little bit of a trend

burada da yeniden gösterime giriyor ve

at the moment where they are rereleasing old movies or classic

eski filmleri veya klasik

popular movies into the cinemas.

popüler filmleri sinemalara yeniden saldıkları şu anda biraz trend gibi görünüyor.

I think it is another way of trying

Bence bu,

to get people to go back to the cinemas

insanları sinemalara geri döndürmenin başka bir yolu

because a lot of people apparently aren't even bothering anymore.

çünkü görünüşe göre pek çok insan artık zahmet etmiyor bile.

Since we had two years of lockdown, a lot of people decided

İki yıllık karantinamız olduğu için pek çok insan bunun yerine

that they could just stay at home and watch all of the movies on the television instead.

evde kalıp tüm filmleri televizyonda izleyebilmeye karar verdi.

So that's what they are doing.

Demek yaptıkları bu.

You see, that is what they are doing.

Görüyorsunuz, yaptıkları şey bu.

But no, I haven't seen Avatar and I know there is a sequel coming out.

Ama hayır, Avatar'ı izlemedim ve bir devam filminin çıkacağını biliyorum.

I think that is later this year.

Sanırım bu yıl daha sonra.

Avatar two.

Avatar iki.

Wow. Such imagination

Vay.

to come up with that title.

Bu başlığı bulmak için böyle bir hayal gücü.

But no, I've never seen it.

Ama hayır, hiç görmedim.

Never seen it.

Hiç görmedim.

I have no interest in it. Even I don't know why, but.

Benim hiç ilgim yok. Nedenini ben bile bilmiyorum ama.

No, I think maybe that's too many people were talking about it, you see.

Hayır, belki de çok fazla insan bunun hakkında konuşuyordu, anlıyor musun?

That's what happens when people talk about something and they talk about it too much.

İnsanlar bir şey hakkında konuştuğunda ve onun hakkında çok fazla konuştuklarında böyle olur.

I normally become bored,

Normalde sıkılırım,

so if I keep being told

bu yüzden sık sık

that I have to go and see a certain movie

belirli bir filme gitmem gerektiği söylenmeye devam ederse,

quite often I won't go to see it because I am sick and tired

onu izlemeyeceğim çünkü

of hearing about people, talking about it.

insanlar hakkında konuşmaktan, onun hakkında konuşmaktan bıktım usandım.

Am I being unreasonable there?

Orada mantıksız mıyım?

Am I just a little bit?

Ben biraz mıyım?

Maybe we will see what happens.

Belki de ne olacağını göreceğiz.

So yes.

Yani evet.

Very interesting.

Çok ilginç.

I can't remember the last time I went to the cinema.

En son ne zaman sinemaya gittiğimi hatırlamıyorum.

I think it must have been

five years ago since I went to the cinema last time.

En son sinemaya gitmemin üzerinden beş yıl geçmiş olmalı.

A very long time indeed.

Gerçekten çok uzun bir süre.

When I worked,

Çalışırken,

I went to see Avatar with my teenage pupils.

genç öğrencilerimle Avatar'ı izlemeye gittim.

But it was not a movie that I like.

Ama beğendiğim bir film olmadı.

Mhm. Yes, that's the same feeling I get.

Mhm. Evet, hissettiğim duygunun aynısı bu. Zevk

I don't think I would enjoy it.

alacağımı sanmıyorum.

I'm not into all of that CGI.

Tüm bu CGI'lara ilgi duymuyorum.

There is far too much CGI

computer generated images in movies these days.

Bu günlerde filmlerde çok fazla CGI bilgisayar tarafından oluşturulan görüntü var.

He really does bore me.

Beni gerçekten sıkıyor.

I'm bored by CGI.

CGI'dan sıkıldım.

I want to see real things.

Gerçek şeyler görmek istiyorum.

I want to see real people, real places,

Gerçek insanları, gerçek yerleri görmek istiyorum, tamamen sahte

not computer generated images that look

görünen bilgisayar yapımı görüntüleri değil

totally fake.

.

If I was honest with you.

Sana karşı dürüst olsaydım.

So I'm not interested.

Yani ilgilenmiyorum.

No interest whatsoever. It's very strange.

Herhangi bir ilgi yok. Çok garip.

All of these superhero movies, I also have no interest in them.

Tüm bu süper kahraman filmleri, benim de onlara ilgim yok.

The main reason being

Asıl sebep

I'm not 12.

12 yaşında olmamam.

I'm always amazed how many older,

Ne kadar çok yaşlı,

mature people are actually crazy about superhero movies.

olgun insanın gerçekten süper kahraman filmlerine deli olduğuna her zaman şaşırmışımdır.

I always find that slightly worrying

Bunu her zaman biraz endişe verici

and also a little bit sad as well.

ve aynı zamanda biraz da üzücü buluyorum.

Am I being unreasonable?

Mantıksız mıyım?

Am I being unreasonable or is it a fair point to make?

Mantıksız mı davranıyorum yoksa bu makul bir nokta mı?

I don't know.

Bilmiyorum.

Oh, we also have joining us today.

Oh, biz de bugün bize katılıyoruz.

Yes, he is back here.

Evet, buraya döndü.

Luis Mendez is here today.

Luis Mendez bugün burada.

Hello, Luis. Nice to see you here as well.

Merhaba Luis. Seni burada görmek de güzel.

If you are wondering about the weather today, we have some very strange weather.

Bugün hava durumunu merak ediyorsanız, çok tuhaf bir havamız var.

We had rain well, we've had a lot of rain for the past two days.

İyi yağdık, son iki gündür çok yağmur yağdık.

But now outside it is cloudy.

Ama şimdi dışarısı bulutlu. Hava

It is overcast.

bulutlu.

And you will notice there are lots of clouds in the sky.

Ve gökyüzünde bir sürü bulut olduğunu fark edeceksiniz.

It is a little bit dull outside today, I will be honest with you,

Bugün dışarısı biraz sıkıcı, sana karşı dürüst olacağım

but we have had quite a lot of rain over the past

ama son birkaç saatte epey yağmur yağdı

few hours, but today it's looking a little better.

ama bugün biraz daha iyi görünüyor.

It's not beautiful, but it is better.

Güzel değil ama daha iyi.

And you might notice also some of the trees are now

Ayrıca,

starting to change colour as autumn arrives.

sonbahar geldiğinde bazı ağaçların renk değiştirmeye başladığını da fark edebilirsiniz.

Yes, we are now officially

Evet, artık resmi olarak

heading directly

doğrudan

into autumn.

sonbahara gidiyoruz.

As you can see, lots of red leaves on the trees.

Gördüğünüz gibi, ağaçlarda çok sayıda kırmızı yaprak var. Diğer şeylerin yanı sıra

That's what's happening right now here in England,

şu anda burada, İngiltere'de olan da budur

amongst other things.

.

I'm sure you know all about what is happening at the moment in this country.

Eminim şu anda bu ülkede olup bitenler hakkında her şeyi biliyorsunuzdur.

In fact, lots of dramatic things happening around the world

Aslında, bazı ülkelerdeki hükümet değişiklikleriyle birlikte dünya çapında pek çok dramatik olay oluyor

with changes of government in certain countries.

.

Some very interesting times are coming our way.

Bazı çok ilginç zamanlar yolumuza geliyor.

Not necessarily good times, but they still might be interesting

Mutlaka iyi zamanlar değil, ama yine de

to those who like to follow those sorts of stories.

bu tür hikayeleri takip etmeyi sevenler için ilginç olabilir.

We will see.

Göreceğiz.

Hello.

Merhaba.

Hello. Mhm.

Merhaba. Mhm.

I like your name by the way.

Bu arada ismini beğendim.

The last time I went to the cinema says

En son sinemaya gittiğimde

Christina was many years ago before the virus.

Christina'nın virüsten yıllar önce olduğunu söylüyor. Daha önce bahsettiğim Quentin Tarantino'nun

I saw the film Once Upon a Time in Hollywood

Once Upon a Time in Hollywood filmini izledim

by Quentin Tarantino, the person I mentioned earlier.

.

Can I just say that is a movie.

Bunun bir film olduğunu söyleyebilir miyim?

It is a movie I wanted to see.

izlemek istediğim filmdir.

Apparently it's supposed to be very good and it's all connected to the kidnapping

Görünüşe göre çok iyi olması gerekiyor ve hepsi Roman Polanski'nin kızı

and unfortunately, the murder of Catherine

Catherine Tate'in kaçırılması ve ne yazık ki öldürülmesiyle bağlantılı

Tate, the daughter of Roman Polanski.

.

Am I right?

That but apparently that's what it's all about.

Haklı mıyım?

Bu ama görünüşe göre her şey bununla ilgili.

It has Brad Pitt.

Brad Pitt'e sahiptir.

It also has Leonardo DiCaprio, who apparently is very good in the movie.

Ayrıca filmde görünüşe göre çok iyi olan Leonardo DiCaprio da var. O

So that is a movie that I would like to see.

yüzden izlemek istediğim bir film.

But I haven't seen it yet.

Ama henüz görmedim.

But apparently it is supposed to be very good.

Ama görünüşe göre çok iyi olması gerekiyor.

It is based on true events, things that really happened.

Gerçek olaylara, gerçekten yaşanmış olaylara dayanıyor.

However, a lot of the things that happened in the movie

Bununla birlikte, filmde olan birçok şey

are also fictitious, which means they are not true or real.

de hayalidir, yani gerçek veya doğru değildir.

So it is a combination of those things.

Yani bu şeylerin bir kombinasyonudur.

A combination of those actual things,

Bu gerçek şeylerin bir kombinasyonu

and that is a good movie that I would like to see.

ve bu, görmek istediğim iyi bir film.

So today we are talking about some very interesting subjects.

Yani bugün çok ilginç bazı konulardan bahsediyoruz.

We are looking at two particular words.

İki özel kelimeye bakıyoruz.

We are looking at the word mind

Akıl kelimesine bakıyoruz

and also blow

ve aynı zamanda

steady.

sabit darbe.

I know what you're thinking out there.

Orada ne düşündüğünü biliyorum.

I know some of you, your level of English is a little higher than others

Bazılarınızı tanıyorum, İngilizce seviyeniz diğerlerinden biraz daha yüksek

and you might be thinking some very rude things.

ve çok kaba şeyler düşünüyor olabilirsiniz.

I hope you are not.

Umarım değilsindir.

So we will be doing that today.

O yüzden bugün bunu yapacağız. Hoşunuza gideceğine emin olduğum bu güzel görselin hemen ardından aşağıda da

We'll be talking all about those two subjects, the word mind

bu iki konudan, zihin kelimesinden

and also below as well,

ve aşağıdan bahsedeceğiz

right after this lovely image which I'm sure you will enjoy.

.

At least I hope you will

En azından umarım

No Mr Steve today. Unfortunately, I'm ever so sorry about that.

bugün Bay Steve olmaz. Ne yazık ki, bunun için çok üzgünüm.

But there he was anyway, doing the thing he loves doing

Ama yine de oradaydı, yapmayı sevdiği şeyi yapıyordu

and that is cutting the grass.

ve bu da çimleri biçmekti.

We are back. Hello there.

geri döndük Selamlar.

Did you enjoy those videos?

Bu videolardan hoşlandınız mı?

I hope you really, really did.

Umarım gerçekten, gerçekten yapmışsındır.

A lot of people now talking about the movie.

Şimdi birçok insan film hakkında konuşuyor. Az

I just mentioned Once Upon a Time in Hollywood by Quentin

önce Quentin Tarantino'nun yazdığı Once Upon a Time in Hollywood'dan bahsetmiştim,

Tarantino, apparently, yes, it is based on real events,

görünüşe göre evet, gerçek olaylara dayanıyor

but many of the things that happen in the movie are not real

ama filmde olan birçok şey gerçek değil

or they have been exaggerated.

ya da abartılmış.

Sometimes that happens.

Bazen bu olur.

Even if you tell a true story

of something that really happened quite often,

Gerçekten çok sık yaşanmış bir şeyin gerçek hikayesini anlatsanız bile,

you will change some of the situations or the events.

bazı durumları veya olayları değiştireceksiniz.

So the story will make more sense.

Böylece hikaye daha anlamlı olacaktır.

But no, I haven't seen that movie.

Ama hayır, o filmi izlemedim.

I would like to see it very much if I get the chance.

Fırsatım olursa görmeyi çok isterim.

And yes, of course, Quentin Tarantino is well known for his violent movies.

Ve evet, tabii ki Quentin Tarantino şiddet içeren filmleriyle tanınır.

A lot of people don't like his movies because they are a little violent in places.

Pek çok insan, yer yer biraz şiddet içerdiği için onun filmlerinden hoşlanmaz.

I suppose most people think of Pulp Fiction.

Sanırım çoğu insanın aklına Ucuz Roman geliyor.

Pulp Fiction, which was actually

Ucuz Roman, aslında

that was a very long time ago, wasn't it?

çok uzun zaman önceydi, değil mi?

It seems like a movie that was made maybe in the 1990s.

Belki de 1990'larda yapılmış bir film gibi görünüyor.

It seems like a very, very old distant movie,

Çok, çok eski bir uzak film gibi görünüyor,

but one that caused a lot of controversy

ancak vizyona girdiği sırada pek çok tartışmaya neden olan bir film

at the time when it was released, because his his films do tend

, çünkü filmleri

to be a little bit violent, to say the least.

en hafif tabirle biraz şiddet içeriyor.

Today we are looking at two words which may or may not be violent.

Bugün şiddet içeren veya içermeyen iki kelimeye bakıyoruz.

In fact, one of them can be used in a violent way.

Aslında, bunlardan biri şiddet içeren bir şekilde kullanılabilir.

So we will see what happens as we go along.

Yani ilerledikçe neler olacağını göreceğiz.

We are looking at words and phrases

connected to two words mind and also

İki kelimelik zihinle bağlantılı kelimelere ve deyimlere ve ayrıca

below.

aşağıya bakıyoruz.

Oh, Mr.

Bay

Duncan, are you intrigued by what I'm talking about?

Duncan, bahsettiğim şey ilginizi mi çekiyor?

I hope you are.

Umarım öylesindir.

If you're not, I'm sorry.

Eğer değilsen, üzgünüm.

I will try better next time.

Bir dahaki sefere daha iyisini deneyeceğim.

The word mind as a noun is the control centre of thought.

İsim olarak zihin kelimesi, düşüncenin kontrol merkezidir.

You might describe it as the paradigm of consciousness and reasoning.

Bunu bilinç ve muhakeme paradigması olarak tanımlayabilirsiniz.

So quite often when we describe the mind or we talk about the mind,

Zihni tarif ettiğimizde ya da zihin hakkında konuştuğumuzda, çoğu zaman,

it is everything that is going on up there.

yukarıda olup biten her şeydir.

All the things, all the thoughts, all of the questions you might have,

Her şey, tüm düşünceler, sahip olabileceğiniz tüm sorular,

the things you ask yourself at night as you are falling asleep.

gece uykuya dalarken kendinize sorduğunuz şeyler .

Maybe there are many thoughts going around

Belki de siz uyumaya çalışırken zihninizde dönüp duran birçok düşünce vardır

and then around in your mind as you try to get to sleep.

.

The mind is the control centre of thought

Zihin, düşüncenin kontrol merkezidir

and I suppose also you could say that it is the paradigm, it is the construct,

ve sanırım siz de onun

the idea of all of those thoughts,

tüm bu düşüncelerin,

all of the feelings, all of the things that we've experienced

tüm duyguların, hayatımızda deneyimlediğimiz tüm şeylerin paradigması, yapısı, fikri olduğunu söyleyebilirsiniz.

in our life, things you might think of, things

hayat, düşünebileceğiniz şeyler, hatırlayabileceğiniz şeyler,

you might remember, things that you recall,

hatırlayabileceğiniz şeyler,

good things, bad things,

iyi şeyler, kötü şeyler,

everything up here, the mind.

buradaki her şey, zihin.

And it still is something that we don't understand.

Ve hala anlamadığımız bir şey var.

We don't understand much about the mind.

Zihin hakkında pek bir şey anlamıyoruz.

We try to, but

Deniyoruz ama

it isn't easy.

kolay değil.

Now we have another definition of the word mind to mind.

Şimdi zihinden akla kelimesinin başka bir tanımına sahibiz .

Something as a verb is to take care of something.

Fiil olarak bir şey, bir şeyle ilgilenmektir.

For example, can you mind my baby tonight?

Mesela bu gece bebeğime bakar mısın?

Can you mind my baby tonight?

Bu gece bebeğime bakar mısın?

This means that you are asking someone to take care

Bu, birinden bebeğinize bakmasını veya bakmasını istediğiniz anlamına gelir

or look after your baby.

.

You can mind the dog, maybe the dog

Köpeğe bakabilirsin, belki

that you own.

sahip olduğun köpeğe.

It will be on its own whilst you go on holiday.

Siz tatile giderken kendi başına olacak.

So you might ask your friends or neighbours to mind the dog.

Bu yüzden arkadaşlarınızdan veya komşularınızdan köpeğe bakmalarını isteyebilirsiniz.

They will have to look after the dog, mind something

Köpeğe bakmak zorunda kalacaklar, bir şeyleri

to accept or reject reject uses.

kabul etmek ya da reddetmek için akıllarını kullanırlar.

So mind can be used as an indicator of rejecting

Dolayısıyla zihin,

or accepting something to accept or reject.

bir şeyi kabul etmek veya reddetmek için reddetmenin veya kabul etmenin bir göstergesi olarak kullanılabilir.

The uses of mind can be used as an indicator.

Aklın kullanımları bir gösterge olarak kullanılabilir.

For example, do you mind if I open the window?

Örneğin, pencereyi açmamın sakıncası var mı?

Do you mind if I open the window?

Pencereyi açmamın sakıncası var mı?

So in that sentence we are saying, do you do you allow it?

Yani o cümlede diyoruz ki buna izin veriyor musunuz?

Do you accept the thing that I want to do?

Yapmak istediğim şeyi kabul ediyor musun?

Do you mind if I open the window?

Pencereyi açmamın sakıncası var mı?

Does it bother you if I do it?

Bunu yaparsam seni rahatsız eder mi?

And of course, if we allow something to happen, we can say this.

Ve elbette bir şeyin olmasına izin verirsek şunu söyleyebiliriz.

I don't mind.

umursamıyorum.

I don't mind if you smoke.

Sigara içmen umurumda değil.

I don't mind.

umursamıyorum.

It means I am okay with it.

Bu onunla iyi olduğum anlamına geliyor.

It doesn't matter if you want to do it.

Bunu yapmak isteyip istememen önemli değil.

I don't mind.

umursamıyorum.

It is fine by me

to be aware of something is to mind.

Bir şeyin akılda olduğunun farkında olmak benim için sorun değil.

So maybe something you have to be careful of or something you have to look out for.

Yani belki dikkat etmeniz gereken bir şey veya dikkat etmeniz gereken bir şey olabilir.

Or maybe something you might come across

Ya da

that could be dangerous or harmful.

tehlikeli veya zararlı olabilecek bir şeyle karşılaşabilirsiniz.

So to be aware of something is to mind, for example,

Bir şeyin farkında olmak, örneğin

mind your head as you go under the bridge,

köprünün altından geçerken kafanıza,

mind the gap between the platform and the train.

peron ile tren arasındaki boşluğa dikkat etmektir.

So maybe if you are stepping on to a train

Yani belki de

from the place where people are standing,

insanların durduğu yerden trene biniyorsanız,

there might be a gap between those two things.

bu iki şey arasında bir boşluk olabilir.

You will have to be careful.

Dikkatli olmanız gerekecek.

You have to mind the gap

just in case you fall over and injure yourself.

Düşüp yaralanma ihtimaline karşı boşluğa dikkat etmelisiniz.

So the word mind, as you can already see, can be used

Yani zihin kelimesi, zaten görebileceğiniz gibi,

in many different ways.

birçok farklı şekilde kullanılabilir.

Mr. Steve would like this one

Bay Steve, bunun

to be mindful

dikkatli olmasını ister,

is to use clear and reasoned thought.

açık ve mantıklı düşünce kullanmaktır.

So maybe if your mind, your way of thinking

Yani belki de zihniniz, düşünce tarzınız

is clear and you can make sense of things

netse ve

and stay calm at the same time,

aynı zamanda hem bir şeyleri anlamlandırabiliyor hem de sakin kalabiliyorsanız,

it means you are feeling or being mindful.

bu, hissediyor veya dikkatli oluyorsunuz demektir.

Mindful.

dikkatli.

I feel more mindful after a good night's sleep.

İyi bir gece uykusundan sonra daha dikkatli hissediyorum.

So maybe in the morning when you wake up, maybe you find that during the day

Yani belki sabah uyandığınızda, belki gün içinde daha

you are able to think clearly, you are able

net düşünebildiğinizi,

to concentrate better on things.

şeylere daha iyi konsantre olabildiğinizi fark edersiniz.

You become more mindful.

Daha dikkatli olursun.

Quite a lot of people these days feel anxious,

Bugünlerde pek çok insan

restless, worried, concerned about everything that's happening around them,

çevrelerinde,

maybe in the world or in their own private life.

belki dünyada ya da kendi özel hayatlarında olup biten her şey hakkında endişeli, huzursuz, endişeli, endişeli hissediyor.

So to be mindful means

Mindful olmak,

to be more calm, to see things

daha sakin olmak, olayları

in a more clear way, to be mindful,

daha açık bir şekilde görmek, mindful olmak anlamına gelir,

another use of the word mind

mind kelimesinin başka

as a noun mind

bir isim mind olarak kullanımı, bir

is a position of responsibility for something.

şey için sorumluluk pozisyonudur.

So a person might be a minder.

Yani bir kişi bir bakıcı olabilir. Bir

You look after something or someone may be

şeye bakarsın ya da

a person who looks after, Oh, I see.

bakan biri olabilir, Oh, anlıyorum.

Just a moment.

I have to just do something here.

Bir dakika.

Burada bir şeyler yapmalıyım.

That was easy.

Kolaydı.

They've gone. No.

Gittiler. Hayır.

Who else do I have to get rid of?

Başka kimden kurtulmam gerekiyor?

Oh, yes, I think I have to get rid of them as well.

Oh, evet, sanırım onlardan da kurtulmalıyım.

Bye bye. Bye bye.

Güle güle. Güle güle.

Bye bye. There we go.

Güle güle. Oraya gidiyoruz.

Where was I?

Neredeydim?

As I now own minder is a position of responsibility for something

Artık bakıcılığımın sahibi olduğum için,

perhaps a famous celebrity, not me.

belki de ünlü bir ünlünün sorumluluğundayım, ben değil.

Unfortunately.

Maalesef.

Sadly, I am not a famous celebrity,

Ne yazık ki ünlü bir ünlü değilim,

so I don't need to have a minder.

bu yüzden bir bakıcıya ihtiyacım yok.

I do not need to have a minder.

Bir bakıcıya ihtiyacım yok.

You see, in my normal life, in my normal life, I don't need anyone to care of me

Görüyorsun, normal hayatımda, normal hayatımda, kimsenin benimle ilgilenmesine ihtiyacım yok

because I'm not a celebrity, but quite often a person who is famous

çünkü ben bir ünlü değilim, ama çoğu zaman ünlü biriyim

or might have lots of people following them in the streets.

ya da sokaklarda onları takip eden bir sürü insan olabilir. .

If they recognise who they are, they will need someone to take care of them.

Kim olduklarını tanırlarsa, onlara bakacak birine ihtiyaçları olacaktır.

Another word we can use is bodyguard guard.

Kullanabileceğimiz başka bir kelime de koruma görevlisidir.

A person can also be a bodyguard as well.

Bir kişi aynı zamanda bir koruma olabilir.

So when we say that someone is a minder,

Bu nedenle, birisinin bakıcı olduğunu söylediğimizde,

it means they are looking after the welfare

bu,

or the safety of a person who is out in public.

toplum içinde olan bir kişinin refahı veya güvenliği ile ilgilendikleri anlamına gelir.

They are a mind, a very nice

Onlar bir akıl, çok güzel bir

another one.

başkası.

It's a very strange one today, don't you think as a phrase

Bugün çok garip, deyim olarak

we can say that you lose your mind,

aklınızı kaybedersiniz,

you lose your mind.

aklınızı kaybedersiniz diyemeyiz değil mi?

To lose your mind is to lose control

Aklınızı kaybetmek,

of your senses or your actions.

duyularınızın veya eylemlerinizin kontrolünü kaybetmektir.

You lose your mind.

Aklını kaybedersin.

You stop having control over your senses.

Duyularınız üzerinde kontrol sahibi olmayı bırakırsınız.

You stop being able to control yourself.

Kendine hakim olamıyorsun.

Are we still on, by the way?

Bu arada, hala devam ediyor muyuz?

Are we still on?

Hala devam ediyor muyuz?

I'm just making sure.

Sadece emin oluyorum.

So as a phrase, if you lose your mind, it means you lose control of your senses.

Yani bir deyimle, eğer aklınızı kaybederseniz, duyularınızın kontrolünü de kaybedersiniz demektir.

You go a little bit crazy.

Biraz deliriyorsun.

Even something

Bir şey bile

can blow your mind.

aklınızı başınızdan alabilir.

Something can

Bir şey

blow your mind.

aklınızı başınızdan alabilir.

If something blows your mind It leaves you feeling stunned

Bir şey aklınızı başınızdan alırsa, kendinizi sersemlemiş

and and amazed.

ve hayrete düşmüş hissetmenize neden olur.

Something you can't believe.

İnanamayacağın bir şey.

Something you saw that makes you feel surprised or shocked.

Gördüğün bir şey seni şaşırttı ya da şok etti.

Maybe something you can't even begin to understand

Belki de anlamaya başlayamadığın bir şey, olduğuna inanamadığın,

is something that blows your mind you can't believe it is happening.

aklını başından alan bir şeydir .

It is incredible.

Bu inanılmaz.

It blows your mind.

Aklını başından alıyor.

Something leaves you feeling stunned

Bir şey sizi sersemletmiş

and amazed.

ve hayrete düşürmüş hissettiriyor.

We might also say a mind blowing experience.

Akıllara durgunluk veren bir deneyim de diyebiliriz.

If you have a mind blowing experience,

Akıllara durgunluk veren bir deneyiminiz varsa,

it means to experience and

deneyimlemek ve

well, experience

iyi, deneyim

and an experience that you cannot comprehend the experience

ve deneyimleyemeyeceğiniz bir deneyim,

of something you can't comprehend, something you can't take in,

kavrayamayacağınız bir şey, içine alamadığınız bir şey,

something amazing.

harika bir şey.

It's a very strange one today.

Bugün çok garip.

Can I just say today's live chat is very strange

Bugünün canlı sohbetinin,

as a question you might ask someone on.

birine sorabileceğiniz bir soru olarak çok garip olduğunu söyleyebilir miyim?

Are you out of your mind?

Aklını mı kaçırdın?

You might ask a person if they are feeling okay, are you okay?

Bir kişiye kendini iyi hissedip hissetmediğini sorabilirsin , sen iyi misin?

Are you doing things that seem strange or unusual?

Garip veya olağandışı görünen şeyler mi yapıyorsunuz?

Are you out of your mind?

Aklını mı kaçırdın?

Maybe a person makes a suggestion

Belki bir kişi bir öneride bulunur

and maybe this is a suggestion.

ve belki bu bir öneridir.

They make is strange or aren't.

Garip ya da değiller.

You might ask that person, Are you out of your mind?

O kişiye sorabilirsin, Aklını mı kaçırdın?

Are you crazy?

Sen deli misin?

What wrong with you?

Senin derdin ne?

Then there is the phrase Out of sight, out of mind.

Sonra gözden ırak, gönülden ırak deyimi var.

This means that when you are not with a person

Bu, bir kişiyle birlikte olmadığınızda

or when you are away from someone, you will stop thinking about them.

veya birinden uzakta olduğunuzda, onu düşünmeyi bırakacağınız anlamına gelir.

They will not be in your thoughts.

Düşüncelerinde olmayacaklar.

Your thoughts will not include them.

Düşünceleriniz onları içermeyecek.

So when that person is not near you,

Yani o kişi senin yanında olmadığında

they are also out of your mind.

senin de aklını kaçırmış oluyor.

And we often say out sight out of mind.

Ve sık sık gözden ırak deriz.

It means that the person is nowhere

Bu, kişinin hiçbir yerde görülmediği anlamına gelir

to be seen, but also they are

, ama aynı zamanda

nowhere in your thoughts as well

to be of sound mind.

aklı başında olmak için düşüncelerinizde de hiçbir yerde değildir.

If a person is of sound mind,

Bir insan aklı başındaysa

it means they are not crazy, they are sane.

deli değil, aklı başında demektir. Aklı başında oldukları için

They are a person whose thoughts and decisions can be trusted

düşüncelerine ve kararlarına güvenilebilecek kişilerdir

because they are of sound mind. So.

. Bu yüzden.

So when we talk about sound in this particular sentence,

Dolayısıyla, bu özel cümlede ses hakkında konuştuğumuzda, sesi

we are using sound to mean something that is complete

tam

and is in one piece, something that is sound.

ve tek parça olan, ses olan bir şey anlamında kullanıyoruz.

So we describe a person as having sound mind.

Bu yüzden bir insanı aklı başında olarak tanımlarız.

We are saying that they are saying

they are not crazy, they are not insane, they're not mad.

Deli olmadıklarını, deli olmadıklarını, deli olmadıklarını söylediklerini söylüyoruz.

They are of sound mind.

Aklı başındalar.

Moving on now to some more words.

Şimdi biraz daha fazla kelimeye geçiyoruz.

This time we are looking at

Bu sefer

below words and phrases.

aşağıdaki kelimelere ve deyimlere bakıyoruz.

I'm sure you can think of some of your own.

Eminim siz de kendinize ait bir şeyler düşünebilirsiniz.

I would imagine

I'm saying nothing else, nothing else.

Başka bir şey söylemediğimi hayal ediyorum, başka bir şey değil.

That's all I need to say.

Tüm söylemem gereken bu.

So when we talk about the word blow,

Yani üfleme kelimesinden bahsettiğimizde,

we can describe it as the force of wit and

onu doğal çevreyi etkilediği için zekanın gücü ve rüzgarın gücü olarak tanımlayabiliriz

the force of wind as it affects the natural surrounding.

.

This is blow.

Bu darbe.

So maybe the wind will blow.

Yani belki rüzgar esecek.

The wind is strong.

Rüzgar güçlü. Rüzgar esecek

It might cause things to move

nesnelerin hareket etmesine neden olabilir

the wind will blow.

.

It is forcing things to move.

Eşyaları hareket etmeye zorluyor.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

The wind is blowing in a northerly direction.

Rüzgar kuzey yönünden esiyor.

So in this particular sentence, we are describing which way

Yani bu cümlede rüzgarın hangi yönden

the wind is blowing, how it is blowing, the direction that it is blowing in.

estiğini, nasıl estiğini, hangi yönde estiğini açıklıyoruz.

The wind is blowing in a northerly direction.

Rüzgar kuzeyden esiyor.

The wind blew my neighbour's tree down

Rüzgar komşumun ağacını devirdi

and in that particular sense we are using it

ve bu anlamda,

in the past tense in

the event of blunt force

as one thing strikes another

bir şeyin diğerine çarpması gibi künt kuvvet durumunda onu geçmiş zamanda kullanıyoruz

is blow.

.

You might hit something very hard with an object.

Bir nesneyle çok sert bir şeye vurabilirsiniz.

This is described as a blow.

Bu bir darbe olarak tanımlanır.

You hit something very hard.

Bir şeye çok sert vurdun.

He was killed by a blow to the head.

Başına aldığı darbe sonucu hayatını kaybetti.

He fell to the floor after just one blow.

Tek darbeden sonra yere düştü.

So anything that strikes another thing may be an object

Yani başka bir şeye çarpan herhangi bir şey bir nesne

or maybe part of your body, perhaps your fist.

veya belki de vücudunuzun bir parçası, belki de yumruğunuz olabilir.

We can say that you blow, you cast a blow,

Üflersiniz, darbe yaparsınız,

you blow

using force

kuvvetli

tomahawk.

tomahawk kullanarak üflersiniz diyebiliriz.

Oh, that's very good. Yes.

Bu çok iyi. Evet.

Tomahawk has come up with another one to blow your own trumpet.

Tomahawk kendi trompetinizi üflemek için bir tane daha buldu.

If you blow your own trumpet, it means you are boasting.

Kendi borunu üflersen, övünüyorsun demektir.

You are talking about something you've done.

Yaptığın bir şeyden bahsediyorsun.

A sudden shock

Ani bir şok

or traumatic experience

ya da travmatik bir deneyim,

can be described as a figurative blow.

mecazi bir darbe olarak tanımlanabilir.

So something that affects you, maybe a shock,

Yani sizi etkileyen bir şey, belki bir şok,

maybe something you've heard suddenly can be described.

belki bir anda duyduğunuz bir şey anlatılabilir.

Also as a blow, something that shocks you, maybe an unexpected event,

Darbe olarak da sizi sarsan bir şey, belki beklenmedik bir olay,

something you were not expecting to happen can be described as a blow,

olmasını beklemediğiniz bir şey, darbe,

a shock, a sudden,

şok, ani,

tragic event that affects you deeply.

sizi derinden etkileyen trajik bir olay olarak tanımlanabilir.

It can be described also as a blow.

Darbe olarak da tanımlanabilir.

It gives you a nasty surprise.

Size kötü bir sürpriz verir.

This month's poor sales figures have been a blow.

Bu ayın zayıf satış rakamları bir darbe oldu.

They've been something negative, a negative event,

Olumsuz bir şey oldular, olumsuz bir olay,

something that has caused shock or surprise.

şoka veya şaşkınlığa neden olan bir şey.

It has a deep effect on those around you.

Çevrenizdekiler üzerinde derin bir etkisi vardır.

This month's poor sales figures have been a blow.

Bu ayın zayıf satış rakamları bir darbe oldu.

We have felt the blow caused by the financial crash.

Finansal çöküşün neden olduğu darbeyi hissettik.

You might find a lot of people saying that

over the next few days for various reasons,

Önümüzdeki birkaç gün içinde, çeşitli nedenlerle,

especially here in the UK, this month's

özellikle burada Birleşik Krallık'ta, bu ayın

poor sales figures have been a blow.

zayıf satış rakamlarının bir darbe olduğunu söyleyen birçok insan bulabilirsiniz.

They have been a shock.

Bir şok oldular. Bir deyimle söylendiği gibi

They have caused a lot of shock and surprise

çok fazla şok ve şaşkınlığa

as a phrase said, to be blown away by something.

, bir şey tarafından uçurulmaya neden oldular.

If you are blown away by something

Eğer bir şey sizi uçurduysa,

we can describe this as the feeling of shock and awe caused by an event or site,

bunu bir olay veya sitenin,

something you have seen, something you have experience

gördüğünüz bir şeyin, deneyimlediğiniz bir şeyin

that might blow you away.

sizi uçurabilecek şekilde yarattığı şok ve huşu duygusu olarak tanımlayabiliriz.

You are blown away by it.

Onun tarafından havaya uçuruldun.

It is been a very surprising thing.

Çok şaşırtıcı bir şey oldu.

It has been something or it was something that has left you feeling impressed.

Bir şey oldu ya da sizi etkilenmiş hissettiren bir şeydi.

It has left a deep impression on you.

Sizde derin bir etki bırakmıştır.

You were blown away by it.

Onun tarafından havaya uçuruldun.

Maybe you went

Belki

to see a display of fireworks and the event was amazing.

bir havai fişek gösterisi izlemeye gittiniz ve olay muhteşemdi.

You saw some incredible things.

İnanılmaz şeyler gördün.

We can say that you were blown away by it.

Bayıldınız diyebiliriz.

This is an interesting one.

Bu ilginç bir tanesidir.

To blow off someone is to reject or snub a person

Birini havaya uçurmak, Amerikan İngilizcesinde sıklıkla kullanılan bir kişiyi reddetmek veya küçümsemektir

often used in American English.

.

It can be used in other ways, but I'm not going to say that I'm not going to mention the other meaning.

Başka anlamlarda da kullanılabilir ama diğer anlamından bahsetmeyeceğim demiyorum.

But yes, in American English you can blow someone off because you are

Ama evet, Amerikan İngilizcesinde

well, you don't want to see them or you don't want to be with them.

iyi olduğun, onu görmek istemediğin ya da onlarla birlikte olmak istemediğin için birini başından savabilirsin.

You cancel an engagement,

Bir nişanı,

maybe a person who you don't really like and they want to see you,

belki de pek sevmediğiniz ve sizi görmek isteyen birini iptal edersiniz

but you make other plans instead.

ama onun yerine başka planlar yaparsınız. Bir şeye karşı

Something blows if we are showing disdain or disappointment

küçümseme veya hayal kırıklığı gösteriyorsak bir şey ters gider

towards something, this is often used in American English as well.

, bu genellikle Amerikan İngilizcesinde de kullanılır.

Something really blows.

Bir şey gerçekten patlıyor.

Oh, it blows up.

Oh, patlıyor.

That means it's awful. I don't like it.

Bu korkunç olduğu anlamına gelir. hoşuma gitmedi

It's terrible. It's awful,

Bu korkunç. Korkunç,

horrible, horrible situation.

korkunç, korkunç bir durum.

Horrible thing that has happened.

Korkunç bir şey oldu.

It really blows

finally to blow up something if you blow up something.

Bir şeyi havaya uçurursanız, sonunda bir şeyi havaya uçurmak gerçekten esiyor. Her şeyden önce

Well, first of all, if you are inflating a balloon,

, eğer bir balonu şişiriyorsanız,

you are blowing the balloon up

balonu şişirmek

to inflate, to blow up something.

, bir şeyi havaya uçurmak için şişiriyorsunuz.

Also, if you want to make something larger, perhaps a photograph,

Ayrıca daha büyük bir şey yapmak isterseniz, belki bir fotoğraf,

maybe there is a photograph and you want to see some of the detail

belki bir fotoğraf var ve

of that photograph more clearly, they will make the photograph much larger.

o fotoğrafın bazı detaylarını daha net görmek istiyorsunuz, fotoğrafı çok daha büyük yapacaklar.

We can describe that also as a blow up.

Bunu bir patlama olarak da tanımlayabiliriz.

You are taking a small picture and you are making it larger,

Küçük bir resim çekiyorsun ve onu büyütüyorsun,

so the detail stands out much more.

bu yüzden detay çok daha fazla öne çıkıyor.

Also, we can destroy something with explosives as well.

Ayrıca patlayıcılarla da bir şeyleri yok edebiliriz.

If we destroy something using explosives that is also blow up,

Patlayıcı kullanarak bir şeyi yok edersek , o da

you might blow up a building,

patlayabilir, bir binayı havaya uçurabilirsin,

you might blow up a car, you blow something up,

bir arabayı havaya uçurabilirsin, bir şeyi havaya uçurabilirsin,

you blow it up

using explosives.

patlayıcı kullanarak onu havaya uçurabilirsin.

Very nice.

Çok güzel.

Yes. There are some bad words that you can use

Evet. Darbe kelimesiyle kullanabileceğiniz bazı kötü kelimeler var

with the word blow, but we won't be using them today.

ama bugün onları kullanmayacağız.

We will not.

Yapmayacağız.

So there you can see there are many ways of using the word

Orada,

mind, the place where all your thoughts live

tüm düşüncelerinizin yaşadığı yer olan zihin kelimesini

and also the word blow,

ve ayrıca

which is an expression that can be used in many ways.

birçok şekilde kullanılabilen bir ifade olan darbe kelimesini kullanmanın birçok yolu olduğunu görebilirsiniz.

Also, it describes the force of the wind,

Ayrıca, rüzgarın kuvvetini,

something that moves another thing normally

normalde hava basıncı darbesinin kuvvetinden başka bir şeyi hareket ettiren bir şeyi tanımlar

from the force of air pressure blow.

.

That is just about.

Bu sadece yaklaşık.

Yes, and I know what you're going to say, Mr. Duncan.

Evet ve ne söyleyeceğinizi biliyorum Bay Duncan.

Why is it so short?

Neden bu kadar kısa?

Why is it a short one?

Neden kısa?

Well, there is no reason to be honest.

Dürüst olmak için bir sebep yok.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

I hope you've enjoyed today's live stream.

Umarım bugünkü canlı yayını beğenmişsinizdir.

Some information there.

Bazı bilgiler var.

I hope it has been useful.

Umarım faydalı olmuştur.

I'm back on Sunday with Mr. Steve

Pazar günü Bay Steve ile geri döndüm

and I will see Mr.

ve Bay

Steve here and I hopefully, hopefully will see you as well here on Sunday.

Steve'i burada göreceğim ve umarım, umarım sizi de Pazar günü burada görürüm.

Also.

Ayrıca.

Thank you very much for the company.

Şirket için çok teşekkür ederim.

See you soon.

Yakında görüşürüz.

And we have a busy week next week, as you may or may not know,

Ve bilip bilmeyeceğiniz üzere önümüzdeki hafta yoğun bir hafta geçireceğiz

but we might talk about that a little bit more on Sunday.

ama Pazar günü bunun hakkında biraz daha konuşabiliriz.

We will see what happens.

Ne olacağını göreceğiz.

Thank you for your company.

Şirketiniz için teşekkür ederiz.

This is Mr.

Duncan in the birthplace of English, saying thank you for watching.

Ben

İngilizcenin doğum yerindeki Bay Duncan, izlediğiniz için teşekkür ediyorum.

And I hope you enjoyed this.

Ve umarım bundan hoşlanmışsındır.

Wherever you are in the world, enjoy the rest of your Wednesday and enjoy the rest of your week.

Dünyanın neresinde olursanız olun, Çarşamba gününüzün ve haftanın geri kalanının tadını çıkarın.

And of course, until the next time we meet, you know what's coming next.

Ve tabii ki, bir dahaki görüşmemize kadar, sonra ne olacağını biliyorsun.

Yes, you do...

Evet, yapıyorsun...

ta ta for now

şimdilik ta ta