"Bonjour!" - "Bon Soir" - "Merci beaucoup!" -- English Addict 226 / Sunday 11th December 2022

Oh, Bonjour...

Oh, Bonjour...

Bonjour, Madame, Bonjour Monsieur.

Bonjour, Madam, Bonjour Mösyö.

Bonjour. les enfant...

iyi günler les enfant...

Je ma pel monsiour Duncan coming to you live

Je ma pel monsiour Duncan

from the city of romance.

romantizm şehrinden canlı yayında size geliyor.

They say here or the people will come to fall in love.

Burada yoksa insanlar aşık olmaya gelir derler.

Are you in love with the English language?

İngiliz diline aşık mısınız?

Talking of the English, did you see the match last night?

İngilizceden bahsetmişken, dün geceki maçı izledin mi?

Those naughty English, They were saying this.

O yaramaz İngilizler, Bunu söylüyorlardı.

They were going to.

Gidiyorlardı.

Beat us, but we beat them.

Bizi yendik ama biz onları yendik.

They are not three lions.

Üç aslan değiller.

They are actually. Three little kitty cats.

Aslında öyleler. Üç küçük kedi yavrusu.

You know.

Bilirsin.

Today we will be talking.

Bugün konuşacağız.

Go to bat.

Yarasaya git.

Is that a lovely English language,

Bu güzel bir İngilizce dili mi

which, as you can tell, I speak very,

, anlayabileceğiniz gibi,

very well indeed.

gerçekten çok çok iyi konuşuyorum. İngilizcede kullanılan

We are looking at French words

Fransızca kelimelere

that are used in the English language and once again a V.

ve bir kez daha V'ye bakıyoruz.

We have in the World Cup, even though sometimes my accent

Dünya Kupası'ndayız, bazen aksanım

sounds like it might be German, but it doesn't.

Almanca gibi görünse de, öyle değil.

It's supposed to be French.

Fransızca olması gerekiyordu.

I hope you will stick around

Umarım buralarda kalırsınız

and you will stay with us for the homework of today's livestream.

ve bugünkü canlı yayının ödevleri için bizimle kalırsınız.

Don't go. Away, you.

gitme Uzaklaş, sen.

naughty little thing

yaramaz küçük şey

au revoir for now.

au revoir şimdilik.

Bonjour my little crepe suzette.

Bonjour benim küçük krep suzette.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

We are back, everyone. Hi, everybody. This is Mr.

Geri döndük millet. Selam millet. Ben

Duncan in England. How are you today?

İngiltere'den Bay Duncan. Bugün nasılsın? İyi misin

Are you okay?

?

I hope so.

Umarım.

Are you feeling happy today? I hope so.

Bugün mutlu hissediyor musun? Umarım.

We have had a very busy morning here

Burada çok yoğun bir sabah geçirdik

because it's been snowy and in fact,

çünkü hava karlıydı ve aslında

it is still snowing outside right now.

şu anda dışarıda hala kar yağıyor.

Poor Mr. Steve.

Zavallı Bay Steve.

Poor Mr. Steve.

Zavallı Bay Steve.

What a shame.

Ne ayıp.

Mr. Steve is now driving to Wolverhampton

Bay Steve şimdi

in this awful weather.

bu berbat havada Wolverhampton'a gidiyor.

All I can say is I'm glad I am not doing it, but outside it looks amazing.

Söyleyebileceğim tek şey, yapmadığım için memnunum, ama dışarısı harika görünüyor.

Look at that.

Şuna bak.

It is so lovely today.

Bugün çok güzel.

Is that incredible?

Bu inanılmaz mı?

We have a very wintry view to look at.

Bakmak için çok kış bir manzaramız var.

Here's another one. Look at that.

İşte burada bir başkası. Şuna bak.

Isn't it amazing?

Harika değil mi?

We are having the most amazing day.

En muhteşem günü yaşıyoruz.

It really does look as if winter has arrived.

Gerçekten kış gelmiş gibi görünüyor.

And hi, everybody.

Herkese merhaba.

Yes, we are back together again.

Evet, yeniden birlikteyiz.

For those who don't know who I am, my name is Mr. Duncan.

Kim olduğumu bilmeyenler için adım Bay Duncan.

Or should I say today, Mr.

Ya da bugün mü demeliyim Bay

Duncan, a big a bone jaw to you.

Duncan, sizin için büyük bir kemik çene.

I hope you are having a good time wherever you are in the world.

Umarım dünyanın neresinde olursanız olun iyi vakit geçiriyorsunuzdur. Şu

It is freezing cold at the moment

anda

here in England because, well, it's winter.

burada, İngiltere'de dondurucu soğuk çünkü, şey, kış. Son birkaç gündür

A lot of people

over the last few days have been asking questions on television.

pek çok insan

televizyonda sorular soruyor.

They've been saying things like, why is it so cold?

Neden bu kadar soğuk gibi şeyler söylüyorlar.

My answer to that question is because it's winter.

Bu soruya cevabım kış olduğu için.

That's why I don't know why.

Bu yüzden nedenini bilmiyorum.

But every year, every year here in England,

Ama her yıl, burada, İngiltere'de her yıl,

people get very excited

insanlar çok heyecanlanıyor

and some people get a little bit worried and scared

ve yılın bu zamanında bazı insanlar biraz endişeleniyor ve korkuyorlar

at this time of year because they think, oh, it's going to be cold again.

çünkü, oh, yine soğuk olacak diye düşünüyorlar.

To be honest, it is cold every year at this time

Dürüst olmak gerekirse, her yıl bu zamanlar

it's winter.

kış olduğu için hava soğuktur.

That's why I love the English language.

Bu yüzden İngilizceyi seviyorum.

I love it so much.

Onu çok seviyorum.

In fact, I love it so much.

Aslında onu çok seviyorum.

I like to come here onto YouTube to talk about the English language.

İngilizce hakkında konuşmak için YouTube'a gelmeyi seviyorum.

That's how much I love English.

İngilizceyi bu kadar çok seviyorum.

I love it over such a lot.

Bunu çok fazla seviyorum.

And I have a feeling maybe you love it as well.

Ve içimde bir his var, belki sen de seversin.

Here we go again.

Yine başlıyoruz.

We have made it to the end of another weekend

Bir hafta sonunu

and also another week without blowing ourselves up.

ve bir haftayı daha havaya uçurmadan bitirdik.

For now.

Şimdilik.

Yes, it's Sunday.

Evet, bugün Pazar.

It is Dimanche,

as they say in French.

Fransızca'da dedikleri gibi Dimanche.

We might be talking quite a lot about French today.

Bugün Fransızca hakkında oldukça fazla konuşuyor olabiliriz.

I don't know why.

Neden bilmiyorum. Bugün Fransızlar veya Fransızlar hakkında konuşmamın

Is there any particular reason

özel bir nedeni var mı

why I should be talking about French or the French people today?

?

Any reason? Can you think of any reason?

Herhangi bir nedenle? Herhangi bir sebep düşünebiliyor musun? Bugün

If you think you know why I am talking about French

neden Fransızca konuştuğumu anladığınızı düşünüyorsanız

today, please let me know On the live chat.

, lütfen canlı sohbette bana bildirin.

Talking of which, we have the live chat everyone.

Hangisinden bahsetmişken, herkesle canlı sohbetimiz var.

Are you excited to be here today?

Bugün burada olduğun için heyecanlı mısın?

I am very glad to have you joining us right now live on YouTube.

Şu anda YouTube'da canlı yayında bize katıldığınız için çok mutluyum .

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

Who was first, I wonder?

İlk kimdi, merak ediyorum?

Let's have a look. Oh, very interesting.

Bir bakalım. Çok ilginç.

We have quite a race taking place today.

Bugün çok güzel bir yarışımız var.

In first place on the live chat,

Canlı sohbette birinci sırada,

Beatrice is Congratulations, Beatrice.

Beatrice, Tebrikler, Beatrice.

Well done.

Tebrikler. Bu

It is. Say fantastic.

. Harika söyle.

Magnifique.

Muhteşem.

Magnificent.

Muhteşem.

Even that you are first on today's live chat.

Hatta bugünün canlı sohbetinde birincisiniz.

So I thought I would give you some apple sauce.

Ben de sana biraz elma sosu vereyim dedim.

Oh, no, I meant applause.

Oh, hayır, alkış demek istemiştim.

Is that a French word?

Bu Fransızca bir kelime mi?

Oh, find out later on.

Ah, sonra öğrenirsin.

Also, we have Tomic.

Bir de Tomic'imiz var.

Tomic is second.

Tomic ikinci.

And as you know, in this game, you get nothing for coming second.

Ve bildiğiniz gibi, bu oyunda ikinci olduğunuz için hiçbir şey alamıyorsunuz.

It's a bit like the World Cup early.

Biraz erken Dünya Kupası gibi.

You get you get nothing if you're second.

Alırsın, ikinci olursan hiçbir şey alamazsın.

If you win the World Cup, you get a lovely trophy.

Dünya Kupası'nı kazanırsan, güzel bir kupa alırsın.

But if you come second, you get nothing.

Ama ikinci olursan, hiçbir şey alamazsın.

And these are the same rules that we apply here.

Ve bunlar burada uyguladığımız kuralların aynısı.

Tomic is in second place and also we have Vitesse, Paolo

Tomic ikinci sırada ve ayrıca Vitesse'ye sahibiz, Paolo

Vittoria Valentyn diary is

Vittoria Valentyn günlüğü

Dave Newberg

Dave Newberg

and who else is here?

ve burada başka kim var?

The School for your future.

Geleceğiniz için Okul.

Oh yes. Call.

Oh evet. Arama.

They call me in school or call Mean school.

Beni okulda arıyorlar ya da Ortalama okul diyorlar.

Yes. Very good.

Evet. Çok güzel.

Nice.

Güzel. Bugünkü canlı yayının

It's nice to see you joining in with the French flavour

Fransız lezzetine katıldığınızı görmek güzel,

of today's livestream,

you might be able to smell the onions

soğan

and maybe a little hint of garlic as well.

ve belki biraz da sarımsak kokusu alabilirsiniz.

Also joining us here from the place

I've mentioned already a few times,

Daha önce birkaç kez bahsettiğim yerden de aramıza katılan

Luis Mendez is here today.

Luis Mendez bugün burada.

Hello, Louis.

Merhaba Louis.

Nice to see you back as well.

Seni de görmek güzel.

We are here live from England for those getting a little bit

Kafası biraz

confused, you're wondering what the hell are you talking about, Mr.

karışanlar için İngiltere'den canlı yayındayız, neden bahsettiğinizi merak ediyorsunuz Bay

Lingard, we all know that you are in England.

Lingard, İngiltere'de olduğunuzu hepimiz biliyoruz.

I am in England.

Ben ingilteredeyim.

But today I've decided to be French

Ama bugün Fransız olmaya karar verdim Ne de olsa bende

After all, I do have a little bit of French blood as well.

de biraz Fransız kanı var.

You may know if you are regular here,

Burada müdavim olursanız,

you will know that I have a little bit of French in my family.

ailemde biraz Fransızca olduğunu bilirsiniz.

It is true.

Bu doğru.

Who else?

Başka kim?

Magdalena is here as well.

Magdalena da burada.

Nice to see you.

Sizi görmek güzel.

It's nice and warm here in the studio.

Stüdyoda burası güzel ve sıcak.

Unfortunately, outside it is now

Ne yazık ki, dışarısı şu anda

zero of zero degrees because we've had snow this morning.

sıfır derece çünkü bu sabah kar yağdı.

And poor Mr.

Steve, who is not here, by the way, we have no Mr.

Ve

bu arada burada olmayan zavallı Bay Steve, bizde Bay

Steve. So if you want to go and do something else,

Steve yok. Yani gidip başka bir şey yapmak istersen,

you can.

yapabilirsin.

But there is no Mr. Steve today.

Ama bugün Bay Steve yok.

He's he's gone to perform in a Christmas choir concert.

Bir Noel korosu konserinde sahne almaya gitti.

So that is what he's doing today.

Demek bugün yaptığı şey bu.

That is why there is no Mr. Steve. It's a shame, really.

Bu yüzden Bay Steve yok. Gerçekten çok yazık.

I know. I know you are disappointed.

Biliyorum. Hayal kırıklığına uğradığını biliyorum.

I know Mr.

Bay

Steve has a lot of fans who love watching him.

Steve'in onu izlemeye bayılan pek çok hayranı olduğunu biliyorum.

We also have Florence Zizic.

Bir de Florence Zizic var.

Who else is here today?

Bugün başka kim var?

Alessandra, If I have missed your name from the list, please don't get upset.

Alessandra, ismini listeden kaçırdıysam lütfen üzülme.

Please don't write those angry messages to me telling me how I stink

Lütfen bana nasıl koktuğumu

and how I'm a poopy pants.

ve nasıl pis bir pantolon olduğumu söyleyen o kızgın mesajları yazmayın.

I can't say hello to everyone because there are so many people watching right now.

Herkese merhaba diyemiyorum çünkü şu anda izleyen çok fazla insan var.

So why are we talking about French today?

Peki neden bugün Fransızcadan bahsediyoruz? Bunun

Well, there are two reasons.

iki nedeni var.

First of all, yesterday, did you see the match between England

Öncelikle dün İngiltere ile Fransa arasındaki maçı izlediniz mi

and France?

?

Interesting.

İlginç.

A very interesting state of affairs.

Çok ilginç bir durum.

Now, of course, France are very good at football,

Şimdi, elbette, Fransa futbolda çok iyi ki

which is ironic really, because England is the place where football was created.

bu gerçekten ironik, çünkü İngiltere futbolun yaratıldığı yer.

But the French play very well.

Ama Fransızlar çok iyi oynuyor.

Of course, the other

Tabii

shock yesterday was Portugal being knocked out by Morocco.

dünkü diğer şok Portekiz'in Fas'a elenmesiydi.

Morocco, I believe they are the first African country

Fas, yarı finale kalan ilk Afrika ülkesi olduklarına inanıyorum

to get through to the semi-finals.

.

I think they are, if I'm not mistaken.

Yanılmıyorsam öyle olduklarını düşünüyorum.

Helo two Oh, Moussa is here as well.

Helo iki Oh, Moussa da burada.

Wow. Mr.

Duncan, watching you on the P.C.

Vay. Bay

Duncan, sizi PC'de izliyor.

is much better than watching on the phone.

telefonda izlemekten çok daha iyidir.

Yes, I think so.

Evet bencede.

Some people watch me on their big TV screens in their house, so

Bazı insanlar beni evlerindeki büyük televizyon ekranlarından izliyorlar, bu yüzden

you can actually use the YouTube app on your television

televizyonunuzdaki YouTube uygulamasını gerçekten kullanabilir

and you can have me big.

ve beni büyütebilirsiniz.

Imagine me 55 inches.

Beni 55 inç hayal et.

Can you imagine if I was 55 inches in front of you right now?

Şu anda önünüzde 55 inç olduğumu hayal edebiliyor musunuz?

That is almost life size, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, bu neredeyse yaşam boyu.

Hello, Rose, sir.

Merhaba, Rose, efendim.

Hello.

Also to who else is here today?

Merhaba.

Ayrıca bugün burada başka kim var?

Francesca. Hello, Francesca.

Francesca. Merhaba, Francesca.

Nice to see you.

Sizi görmek güzel.

A big happy Bond show to you as well.

Sana da kocaman, mutlu bir Bond gösterisi.

Yes, we've had a lot of snow and, well, this is what it looked like earlier.

Evet, çok kar yağdı ve önceden böyle görünüyordu.

Would you like to see it?

Görmek istermisin?

So this is the snow that we had earlier.

Demek bu daha önce sahip olduğumuz kar.

I will show you now on the screen.

Şimdi size ekranda göstereceğim.

And this is what it looked like this morning when I woke up,

Ve bu sabah uyandığımda böyle görünüyordu ,

it was snowing quite a lot.

oldukça kar yağıyordu.

So that was the view from my studio window this morning as the snow started and poor Mr.

Bu sabah kar yağmaya başladığında ve zavallı Bay

Steve was starting to panic.

Steve paniğe kapılmaya başladığında stüdyomun penceresinden manzara buydu.

So what about you?

Peki ya sen? Hiç

Have you had any snow yet?

kar gördünüz mü?

We've had our first heavy snow today,

Bugün ilk yoğun karımızı gördük,

so I suppose I would say that today is the first day

bu yüzden sanırım bugünün

that we've had a lot of snow.

çok kar yağdığımız ilk gün olduğunu söyleyebilirim.

I think it's fair to say

Bence

hello also who else?

merhaba demek adil olur başka kim var?

Rosa is here.

Rosa burada.

It's very nice to see you all here today.

Bugün hepinizi burada görmek çok güzel.

Poor Mr. Steve.

Zavallı Bay Steve.

Actually, I was watching the video about Mr.

Aslında

Steve's Christmas songs just before the class.

dersten hemen önce Bay Steve'in Noel şarkılarıyla ilgili videoyu izliyordum.

He is wonderful indeed.

O gerçekten harika.

Thank you and congratulations.

Teşekkürler ve tebrikler.

Thank you, Beatrice. Yes.

Teşekkürler Beatrice. Evet.

There is a selection of Christmas songs sung by Mr.

Bay Steve tarafından söylenen bir dizi Noel şarkısı var

Steve. I'm not joking.

. Şaka yapmıyorum.

Mr. Steve is very good at singing Unfortunate at Lay.

Bay Steve, Lay'de Unfortunate şarkısını söylemekte çok iyidir. Şarkı

I am not very good at singing, but Mr.

söylemekte pek iyi değilim ama Bay

Steve is very good at it.

Steve bunda çok iyi.

So that is why

İşte bu yüzden

Steve is now performing in a Christmas concert.

Steve şimdi bir Noel konserinde sahne alıyor.

Christina Hello.

Christina Merhaba.

Christina We like your hat.

Christina Şapkanı beğendik.

Of course.

Elbette.

This is a traditional French hat called a beret.

Bu, bere adı verilen geleneksel bir Fransız şapkasıdır.

Beret.

Bere.

Very nice.

Çok güzel.

Do you think so?

Öyle mi düşünüyorsun?

I bought this from Paris when I went to Paris

Bunu 2019'da Paris'e gittiğimde Paris'ten aldım.

way back in 2019.

And we had a very nice time there.

Ve orada çok güzel zaman geçirdik.

We were exploring the streets.

Sokakları keşfediyorduk.

We were talking to the people.

İnsanlarla konuşuyorduk.

We even saw some of the famous landmarks

Hatta bazı ünlü yerleri gördük

and oh, we

ve ah, biz

we actually I went just before the livestream started.

aslında canlı yayın başlamadan hemen önce gitmiştik.

So there it was, some lovely views of the beautiful city of Paris.

Güzel Paris şehrinin güzel manzaraları işte buradaydı.

I hope you enjoyed that very much.

Umarım bundan çok keyif almışsındır.

I really do.

Gerçekten yaptım.

It is English Addict on a Sunday.

Pazar günü İngiliz Bağımlısı.

It's only myself today.

Bugün sadece kendim.

Yesterday, of course, England were knocked out.

Dün tabii ki İngiltere elendi.

They were defeated.

Yenildiler. Artık

They suffered a huge blow

because they are no longer in the World Cup 2022.

2022 Dünya Kupası'nda olmadıkları için büyük bir darbe aldılar.

Which is interesting because yesterday before the match started,

Bu ilginç çünkü dün maç başlamadan önce,

a certain well-known newspaper here in England

burada, İngiltere'de tanınmış bir gazete,

decided to put some large

illuminated posters around the city of Paris, including this one here.

Paris şehrinin etrafına bazı büyük ışıklı posterler asmaya karar verdi, bu da dahil Biri burada. İşte

So there it is.

orada.

It says Three Lions Roar.

Üç Aslan Kükrüyor diyor.

And that was on the side of one of the buildings in Paris.

Bu da Paris'teki binalardan birinin yan tarafındaydı .

In fact, there were lots of them around the city.

Aslında, şehirde onlardan çok vardı.

And you know what they say Sometimes they say

Ve ne derler bilirsin Bazen derler

that pride comes before a fall.

ki gurur düşüşten önce gelir.

So sometimes it is possible to be too proud.

Bu yüzden bazen çok gururlu olmak mümkündür.

Just like this particular newspaper.

Tıpkı bu özel gazete gibi.

They thought that England were going to beat France.

İngiltere'nin Fransa'yı yeneceğini düşünüyorlardı.

But unfortunately, the French

Ancak ne yazık ki,

in this particular situation were the better team.

bu özel durumda Fransızlar daha iyi takımdı.

Talking of

Fransızcadan bahsetmişken

French, we are also talking about words, looking at words and phrases

, aynı zamanda kelimelerden bahsediyoruz,

connected to the English language that are used from or have been borrowed.

İngilizceden kullanılmış veya ödünç alınmış kelimelere ve deyimlere bakıyoruz. Ödünç

I use the word borrowed very loosely,

alınmış kelimesini çok gevşek kullanıyorum

but borrowed from French.

ama Fransızcadan ödünç aldım.

And that's what we're looking at later on today.

Ve bugünün ilerleyen saatlerinde bakacağımız şey de bu.

I should also tell you that today's live stream is a little bit shorter than normal,

Ayrıca bugün canlı yayının normalden biraz daha kısa olduğunu da söylemeliyim ki

so it's not the full 2 hours,

tam 2 saat değil

but hopefully things will be back to normal next week.

ama umarım haftaya her şey normale döner.

Of course, there are some extra live streams as well.

Tabii ki, bazı ekstra canlı yayınlar da var.

I am with you next week.

Haftaya sizlerleyim.

Don't forget, I'm with you on Tuesday and Thursday.

Unutmayın Salı ve Perşembe sizlerleyim.

Next week, Tuesday, Thursday, and then I'm back next Sunday with Mr.

Gelecek hafta, salı, perşembe ve ardından gelecek pazar umarım Bay Steve'le birlikte dönerim

Steve as well, I hope.

.

And of course, next week we will be approaching that

Ve tabii ki, önümüzdeki hafta Noel yaklaşırken yılın o sihirli zamanına yaklaşıyor olacağız

magic time of year as

Christmas approaches.

.

So yes, there was no I did not see the match.

Yani evet, maçı izlemedim diye bir şey yoktu.

Can I just say I did not watch the football match last night between England and France.

Dün gece İngiltere ile Fransa arasındaki futbol maçını izlemediğimi söyleyebilir miyim? ben

I did not watch it.

izlemedim

I did look at the result and I suppose I wasn't too surprised

Sonuca baktım ve sanırım çok şaşırmadım

because of course, French people love football.

çünkü Fransızlar futbolu seviyor tabii.

Now, I suppose when you think of different countries,

Şimdi, sanırım farklı ülkeleri düşündüğünüzde,

you might think of their popular sports.

onların popüler sporlarını düşünebilirsiniz.

And I think I think it's fair to say

Ve

I'm sure you will tell me if I'm wrong.

yanılıyorsam bana söyleyeceğinden eminim demenin adil olduğunu düşünüyorum.

You will say, Mr. Duncan, you silly sausage.

Diyeceksin Bay Duncan, seni aptal sosis.

You are wrong, you silly little valorant,

Yanılıyorsun, seni aptal küçük yiğit,

you are wrong.

yanılıyorsun.

I think every country has its own favourite sport.

Bence her ülkenin kendi favori sporu var.

But I think it's also fair to say that football is probably popular

Ancak futbolun muhtemelen popüler olduğunu

and played quite a lot in many countries around the world.

ve dünyanın birçok ülkesinde oldukça fazla oynandığını söylemenin de adil olduğunu düşünüyorum.

So we have Brazil, for example, Argentina for example,

Yani elimizde örneğin Brezilya var, örneğin Arjantin

and I suppose Spain, Portugal as well.

ve sanırım İspanya ve Portekiz de var.

Portugal, of course, were knocked out yesterday.

Tabii ki Portekiz dün elendi.

Paul Ronaldo, did you see him?

Paul Ronaldo, onu gördün mü? Dürüst olmak

He did not look happy, although he he

gerekirse, zamanının çoğunu yedek kulübesinde oturarak geçirmesine rağmen mutlu görünmüyordu ki

he has spent most of his time sitting on the bench, to be honest,

which is not a good place to be when you are worth millions and millions of euros.

bu, milyonlar ve milyonlarca avro değerindeyken olmak için iyi bir yer değil.

I think so.

Bence de.

Hello to the live chat. Hello to Vietnam.

Canlı sohbete merhaba. Vietnam'a merhaba.

Oh, can I say hello to Vietnam?

Oh, Vietnam'a merhaba diyebilir miyim?

Are you having any snow at the moment in Vietnam?

Şu anda Vietnam'da hiç kar var mı?

We've had some snow this morning.

Bu sabah biraz kar gördük.

So you can see behind me that is the view in the garden right now.

Yani şu anda bahçedeki manzaranın arkamda olduğunu görebilirsiniz. çok

It's lovely.

güzel

It is now zero

Şimdi sıfır

zero Celsius.

sıfır Santigrat.

We have no degrees Celsius today.

Bugün Celsius derecemiz yok.

It is zero. Nothing.

sıfır. Hiç bir şey.

It is freezing.

Dondurucu.

Very, very cold.

Çok çok soğuk.

Yes. A lot of people talking about the England match.

Evet. Birçok insan İngiltere maçı hakkında konuşuyor.

Harry Kane missed the penalty

Harry Kane,

because he is having difficulty

putting his weight on his foot.

ağırlığını ayağına vermekte zorlandığı için penaltıyı kaçırdı. Futbol oynamaya çalışırken

That can be a big disadvantage when you are trying to play football.

bu büyük bir dezavantaj olabilir .

If your feet don't work very well, you might find that your

Ayaklarınız çok iyi çalışmıyorsa,

your football skills may become diminished somewhat.

futbol becerilerinizin bir şekilde azaldığını fark edebilirsiniz.

I think so.

Bence de.

Hello also you, Dom.

Sana da merhaba, Dom.

Nice to see you here, Chit chat,

Seni burada görmek güzel, sohbet,

talking.

sohbet.

Let's have a natter.

Biraz konuşalım.

It's a good opportunity to do it.

Bunu yapmak için iyi bir fırsat.

I think so.

Bence de.

I was outside yesterday.

Dün dışarıdaydım.

It was a very cold day and as you know,

Çok soğuk bir gündü ve bildiğiniz gibi burada, Wenlock'ta etrafımı saran

I love going outside to film the nature

doğayı filme almak için dışarı çıkmayı seviyorum

that surrounds me here in much Wenlock

and yesterday I decided to take some video

ve dün koyunların video kliplerini çekmeye karar verdim

clips of the sheep.

.

Would you like to see them?

Onları görmek ister misin?

Okay, here they are

Tamam, işte

right now. The

şimdi buradalar.

and there they were at the back of the house yesterday.

Dün evin arkasındaydılar. Dürüst olmak gerekirse

The sheep are not looking very happy at the moment, to be honest.

koyunlar şu anda pek mutlu görünmüyor .

They are not looking very happy because it's freezing cold and there isn't much grass.

Çok mutlu görünmüyorlar çünkü hava dondurucu soğuk ve fazla çimen yok.

But fortunately yesterday the farmer came

Ama neyse ki dün çiftçi

with some food and he put it on the ground

biraz yiyecekle geldi ve onu yere koydu

and that's what they were doing in that video you just saw.

ve az önce gördüğünüz videoda yaptıkları buydu.

So the sheep are okay. I was worried as well.

Yani koyunlar iyi. Ben de endişelendim.

I was really concerned because I noticed that the sheep were still at the back of the house,

Gerçekten endişelendim çünkü buz gibi patlamalara rağmen koyunların hala evin arkasında olduğunu fark ettim

despite the fact that it's freezing bursts.

.

The farmer is coming and he's taking care of them as well.

Çiftçi geliyor ve onlarla da ilgileniyor.

Hello to the live chat.

Canlı sohbete merhaba.

We have a lot of people here.

Burada bir sürü insan var.

Can I say hello to Anna and Rita?

Anna ve Rita'ya merhaba diyebilir miyim?

Thank you very much for joining me today on this very special day because we've had snow.

Kar yağdığı için bugün bu çok özel günde bana katıldığınız için çok teşekkür ederim.

I can't believe it.

inanamıyorum

It was snowing this morning and

Bu sabah kar yağıyordu ve

it looks very nice.

çok güzel görünüyordu.

Very nice.

Çok güzel.

Have I put my Christmas tree up yet?

Noel ağacımı henüz dikmedim mi?

No, I haven't.

Hayır, yapmadım.

I'm going to do it maybe tomorrow or Tuesday.

Belki yarın veya Salı yapacağım. Yarın eve

We are supposed to be having some visitors tomorrow to the house,

birkaç ziyaretçimiz gelecek

but I have a feeling that they're not going to come.

ama gelmeyeceklerine dair bir his var içimde.

Maybe they might have to cancel the appointment, which is a shame, really,

Belki de randevuyu iptal etmek zorunda kalabilirler ki bu gerçekten çok yazık,

because we were looking forward to welcoming some guests tomorrow.

çünkü yarın bazı konukları ağırlamayı dört gözle bekliyorduk.

But no, it doesn't look as if it's going to happen.

Ama hayır, olacak gibi görünmüyor.

Hello, Rosa.

Merhaba Rosa.

Celia, hello to you as well.

Celia, sana da merhaba.

Nice to see you here.

Seni burada görmek güzel. Fransızca'da iyi kullanılan

We are going to take a look at some words, some phrases that are used well,

bazı kelimelere, bazı ifadelere bir göz atacağız

they used in the French language, but as you know, if you have studied English for a long time,

, ancak bildiğiniz gibi, uzun bir süre İngilizce çalıştıysanız,

you will know that quite a lot of words in English

İngilizce'de oldukça fazla kelime olduğunu bileceksiniz. İngilizce

come from other languages

diğer dillerden gelir

or they have been slightly changed or altered and then used in English.

veya biraz değiştirilmiş veya değiştirilmiş ve daha sonra İngilizce olarak kullanılmıştır.

Maybe the spelling has been changed,

Belki imla değişmiş olabilir,

maybe the meanings are different, but quite often

belki anlamlar farklıdır, ancak çoğu zaman diğer dillerden alınmış

you will notice that the words are very easy

sözcükleri tanımlamanın çok kolay olduğunu fark edeceksiniz

to identify the ones that have been taken from other languages

and here in the English language we do use

ve burada İngilizce dilinde

many French words in everyday life.

her gün birçok Fransızca sözcük kullanıyoruz. hayat.

We'll be looking at that a little bit later on.

Buna biraz sonra bakacağız.

So the World Cup is happening.

Yani Dünya Kupası yaşanıyor.

Who do you think will win?

Kimin kazanacağını düşünüyorsun?

Will it be Morocco?

Fas mı olacak?

Maybe the French?

Belki Fransızlar?

We will have to wait and see.

Bekleyip görmemiz gerekecek.

You could see my nipples then.

O zaman meme uçlarımı görebilirsin.

Naughty Mr.

Duncan.

Yaramaz Bay

Duncan.

So who is going to win the World Cup 2022?

Peki 2022 Dünya Kupası'nı kim kazanacak?

We have to wait for another four years.

Dört yıl daha beklememiz gerekiyor.

By the way, before England once again can try and win.

Bu arada, İngiltere bir kez daha deneyip kazanmadan önce.

But at least we tried.

Ama en azından denedik.

A lot of people yesterday were saying those three lions,

Dün birçok insan o üç aslan diyordu,

they were roaring and fortunately

kükrüyorlardı ve neyse ki

they all fell asleep in their cage, which is a shame when you think about it.

hepsi kafeslerinde uyuyakaldı ki, düşününce ayıp oluyor.

A lot of people seem to think that friends are going to win the World Cup.

Pek çok insan arkadaşlarının Dünya Kupası'nı kazanacağını düşünüyor gibi görünüyor.

Oh, I see.

Ah anlıyorum. Özellikle şimdi,

They do appear to be the free favourites, especially now.

ücretsiz favoriler gibi görünüyorlar .

Portugal have gone, so they were knocked out yesterday by Morocco.

Portekiz gitti, bu yüzden dün Fas tarafından elendiler.

Lots of celebrations.

Bir sürü kutlama.

Did you see people last night in London?

Dün gece Londra'da insanları gördün mü?

They took to the streets to celebrate the win of Morocco.

Fas'ın galibiyetini kutlamak için sokaklara döküldüler.

A lot of people did get rather excited about it, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse, pek çok insan bu konuda oldukça heyecanlandı.

It is amazing how sport quite often

Sporun çoğu zaman

brings with it a lot of passion.

beraberinde çok fazla tutku getirmesi şaşırtıcı.

I think.

So now I am not really and I'm going to be honest with you, you know, I'm often honest

Bence.

Yani şimdi gerçekten değilim ve size karşı dürüst olacağım, bilirsiniz, çoğu zaman dürüst olurum

most of the time.

.

I am an honest person.

Ben dürüst bir insanım. Mohsin,

I don't really follow sport, but

sporu gerçekten takip etmiyorum, ancak

I have been watching little bits of it for various reasons,

çeşitli nedenlerle,

some of it because of the sport and some of it

bazıları spordan, bazıları da

because of the politics as well, Mohsin says.

politikadan dolayı küçük parçalar izliyorum, diyor.

Congratulations to the Moroccan team.

Fas ekibini tebrik ederiz.

Yes, they did very well.

Evet, çok iyi yaptılar.

They did quite well.

Oldukça iyi yaptılar.

They've got this far.

Buraya kadar geldiler.

Hello, Tomic.

Who says

Merhaba Tomic.

Tomic is being a little bit mean.

Tomic'in biraz kaba davrandığını kim söyledi? Hırvatistan maçından sonra

He hopes to see Messi crying in the tunnel

tünelde ağlayan Messi'yi görmeyi umuyor

after the match against Croatia.

.

This is it.

You see, people become very passionate about sport

Budur.

Bakın, insanlar

when they follow something, when they become a fan of something.

bir şeyi takip ettiklerinde, bir şeyin hayranı olduklarında spor konusunda çok tutkulu oluyorlar.

Quite often they will take it all away.

Oldukça sık, hepsini alacaklar.

They will become very involved in the sport.

Sporla çok ilgilenecekler.

I think so.

Bence de.

So we've had some snow today, but not too much.

Yani bugün biraz kar yağdı, ama çok fazla değil.

We are looking at French words in a few moments

Birazdan Fransızca kelimelere bakacağız

and we will be looking at lots of words that we use

ve İngilizcede oldukça sık kullandığımız birçok kelimeye bakacağız

in the English language quite often.

.

We might use a few today, but

Bugün birkaç tane kullanabiliriz, ama

oh boy.

aman tanrım.

Zero, everyone.

Sıfır, millet.

And welcome to English Addict on a Sunday afternoon.

Ve bir Pazar öğleden sonra English Addict'e hoş geldiniz.

The interview.

Görüşme.

And we are back.

Ve geri döndük.

Did you see the food there?

Oradaki yemekleri gördün mü? Şunu söylemeliyim ki

I have to say, watching that video with all of the food

, o videoyu tüm yiyeceklerle birlikte izlemek

and fortunately has now made me feel rather hungry, to be honest.

ve neyse ki şimdi kendimi oldukça acıktırdı, dürüst olmak gerekirse.

I hope you are feeling good today on this Sunday.

Umarım bugün bu Pazar günü kendinizi iyi hissediyorsunuzdur.

It's a fun day.

Bu eğlenceli bir gün.

It's time to study English.

İngilizce çalışma zamanı.

We are looking at French words that are used in the English language.

İngilizce dilinde kullanılan Fransızca kelimelere bakıyoruz.

We will go through some of them right now.

Şimdilik bazılarından geçeceğiz.

Are you ready?

Hazır mısın?

French In English, It is quite common

Fransızca İngilizce'de,

to see words from other languages in the English

İngilizce dilinde başka dillerden kelimelerin

language used in their original form.

orijinal halleriyle kullanıldığını görmek oldukça yaygındır.

It isn't unusual, but you might notice

Alışılmadık değil ama

that most of the words that are used in that way

bu şekilde kullanılan kelimelerin çoğunun

tend to be French.

Fransızca olma eğiliminde olduğunu fark edebilirsiniz.

I suppose in certain ways we are neighbours,

Sanırım bazı yönlerden komşuyuz,

we are very close to each other.

birbirimize çok yakınız. Bizi onlardan ayıran

There is just a little bit of ocean, a little bit of sea dividing us from them.

sadece biraz okyanus, biraz deniz var.

So we are pretty much neighbours.

Yani neredeyse komşuyuz.

So I suppose it's no coincidence many words and phrases are used

Bu yüzden, İngilizcede pek çok kelime ve deyimin kullanılmasının tesadüf olmadığını düşünüyorum

in the English language and we're going to look at some of them right now.

ve şimdi bunlardan bazılarına bakacağız.

Are you ready?

Hazır mısın? Her şeyden

First of all, the first word that we use

önce, aslında Fransızca olan İngilizce'de kullandığımız ilk kelime,

in English that is actually French

is the word rendezvous.

randevu kelimesidir.

Rendezvous.

buluşma.

It is an arranged meeting

at a certain place quite often.

Sıklıkla belirli bir yerde düzenlenmiş bir toplantıdır.

Also at a certain time you will have a meeting, a gathering,

Ayrıca belli bir zamanda bir toplantınız, bir toplantınız olacak,

you will meet together, you will have a rendezvous,

birlikte buluşacaksınız, bir randevunuz olacak,

You will meet at a certain place.

Belli bir yerde buluşacaksınız.

Quite often.

Oldukça sık.

At a certain time you will have a place normally prearranged.

Belirli bir zamanda normalde önceden ayarlanmış bir yeriniz olacak.

You will arrange the place to have your rendezvous.

Buluşma yerinizi siz ayarlayacaksınız.

It's a great word. So to meet.

Bu harika bir kelime. Yani tanışmak için.

To meet in a certain place at a certain time, you meet together,

Belirli bir zamanda belirli bir yerde buluşmak için buluşuyorsunuz, bir araya geliyorsunuz, bir

you join up, you get together,

araya geliyorsunuz,

you have a pre arranged meeting.

önceden ayarlanmış bir toplantınız var.

It is a rendezvous.

Bu bir buluşma.

Very nice.

Çok güzel.

Oh, here's another one.

İşte bir tane daha.

If you like watching mime artist.

Mim sanatçısı izlemeyi seviyorsanız.

It's like this. They pretend

Bunun gibi. Şu anda olduğum gibi

to be trapped inside a glass box

cam bir kutunun içinde kapana kısılmış gibi davranıyorlar

like I am right now.

.

See, I'm trapped behind this screen.

Bak, bu ekranın arkasında sıkışıp kaldım.

I can't.

I can't get out.

Yapamam.

çıkamıyorum

I'm trapped behind this. I can't get out. Can you?

Bunun arkasında kapana kısıldım. çıkamıyorum Yapabilir misin?

Can you see I'm trapped in here?

Burada kapana kısıldığımı görüyor musun?

Help! Help me.

Yardım! Bana yardım et.

I'm trapped.

Kapana kısıldım.

Silhouette.

Siluet.

Quite often we use the word silhouette to describe the outline of something,

especially when the details of the object cannot be seen.

Özellikle nesnenin ayrıntıları görülemediğinde, bir şeyin ana hatlarını tanımlamak için sıklıkla siluet kelimesini kullanırız .

So you might say the outline of something

Yani bir şeyin ana hatları

or the shape of a shadow, the silhouette.

veya bir gölgenin şekli, siluet diyebilirsiniz.

So something that can't be seen clearly quite often.

Yani oldukça sık net bir şekilde görülemeyen bir şey.

It is something that is lit from behind,

Arkadan aydınlatılan bir şey

but you can't see the detail of that thing.

ama o şeyin detayını göremiyorsunuz.

You can only see the outline of that particular thing.

Sadece o belirli şeyin ana hatlarını görebilirsiniz.

We describe it as a silhouette.

Onu bir silüet olarak tanımlıyoruz.

Very nice. And yes, it is used

Çok güzel. Ve evet,

in English,

İngilizce'de kullanılıyor,

even though it comes from the French language, it is used

Fransızca'dan gelmesine rağmen

quite a lot, something that is not clearly seen.

oldukça fazla kullanılıyor, net olarak görülmeyen bir şey.

You can only see the outline.

Yalnızca taslağı görebilirsiniz.

It is a silhouette.

Bu bir silüet.

Here's another one.

İşte burada bir başkası.

This one is cash.

Bu nakit.

Cash.

Peşin.

Now, this is not spelt in the same way as money,

Şimdi, bu

which is c a, s h, This is a different spelling.

c a, s h olan money ile aynı şekilde yazılmaz, Bu farklı bir yazımdır.

You can see that.

Görebilirsin.

And this particular word means a quantity of supplies,

Ve bu özel kelime, bir miktar malzeme,

something that is gathered or kept in a certain place,

belirli bir yerde toplanan veya saklanan bir şey anlamına gelir,

normally a quantity of something is a cash.

normalde bir miktar bir şey nakittir.

You might have a cash of food,

Nakit paranız olabilir,

something kept in a safe place,

güvenli bir yerde saklanan bir şey, belirli

something that you will use over a period of time,

bir süre boyunca kullanacağınız bir şey,

the quantity of supplies, things that you need, you

erzak miktarı, ihtiyacınız olan şeyler,

you have kept them or put in a certain place.

onları sakladığınız veya belirli bir yere koyduğunuz.

Also in computing as well.

Ayrıca bilgisayarda da.

Quite often we will use the word cash to describe

Çoğu zaman nakit kelimesini

a temporary memory, maybe a place where something is kept inside

geçici bir hafızayı, belki de bir şeyin bilgisayarın içinde

the computer in the memory for a temporary period of time.

geçici bir süre hafızada tutulduğu bir yeri tanımlamak için kullanırız.

Quite often, if you are watching a video, normally you will need

Oldukça sık olarak, bir video izliyorsanız, normalde

to do something called buffering,

ara belleğe alma adı verilen bir işlem yapmanız gerekir;

which means a certain amount of information has to be read

bu, video oynatılmadan önce belirli miktarda bilginin okunması gerektiği anlamına gelir

first before the video is played.

.

And quite often if you are looking at something on the internet or maybe you are writing something

Ve sıklıkla internette bir şeye bakıyorsanız veya belki bir şey yazıyorsanız

or editing a video, quite often will also need some cache

veya bir video düzenliyorsanız, sıklıkla bir önbellek önbelleğine de ihtiyaç duyacaksınız

memory cache, a place where

,

a certain amount of information is stored

belirli bir miktarda bilginin

quite often temporarily is another one.

oldukça sık geçici olarak depolandığı bir yer başka bir yerdir.

Oh, this is one

Oh, bu,

we often use these in everyday English.

günlük İngilizcede sıklıkla kullandığımız bir tanesidir.

Sometimes when we are trying to be clever we will use these.

Bazen zeki olmaya çalışırken bunları kullanırız.

The word is cliche, cliche

Söz klişe, klişe

a cliche.

klişe.

It's an overused thought or idea.

Aşırı kullanılmış bir düşünce veya fikir.

Something that a person says that seems witty

Bir kişinin söylediği bir şey

or amusing to them,

ona esprili veya eğlenceli gelebilir

but to the person listening, it is something that is that has been done many times before,

ama dinleyen kişiye daha önce birçok kez yapılmış,

something that a person has said many times

birçok kez söylenmiş

or something that has been done many times.

veya birçok kez yapılmış bir şeydir.

It is not original.

Orijinal değil.

It is something unoriginal.

Bu orijinal olmayan bir şey.

Or I suppose the other word we could use is trite.

Ya da sanırım kullanabileceğimiz diğer kelime basmakalıp.

I like that word.

Bu kelime hoşuma gitti.

So something that's been done many times before and someone is doing it,

Yani daha önce birçok kez yapılmış bir şey ve birileri yapıyor,

maybe they think they are being clever or smart, but they're not.

belki zekice ya da zekice davrandıklarını düşünüyorlar ama değiller.

Because what they are doing or what they are saying is a cliche.

Çünkü yaptıkları ya da söyledikleri bir klişe.

You might say that this

that I'm doing today is a cliche.

Bugün yaptığım şeyin bir klişe olduğunu söyleyebilirsin.

When we think of French people, we often think of

Fransızları düşündüğümüzde, genellikle

the beret, the hat,

bere, şapka

and we often think of striped clothing

ve çoğu zaman çizgili kıyafetleri

as well, quite often a t shirt or a long sleeve shirt.

de düşünürüz, çoğu zaman bir tişört veya uzun kollu bir gömlek.

So this my appearance today

Yani bugünkü görünüşüm

could be described as a cliche

bir klişe

or stereotype, and that is what it means in French.

veya klişe olarak tanımlanabilir ve Fransızcada anlamı budur.

So the stereotype of something that has been done many times before,

Yani daha önce defalarca yapılmış bir şeyin klişesi,

something we think of, but it is not original.

aklımıza gelen ama orijinal olmayan bir şey. Daha önce

It is something that has been done many times

birçok kez yapılmış bir şey

before.

.

Here is another one

İşte başka bir

cul de sac.

çıkmaz sokak.

This is used in English,

Bu İngilizce olarak kullanılır

and quite often you will see streets, small

ve sıklıkla sokakları, küçük

streets or roads that end.

sokakları veya biten yolları görürsünüz.

Suddenly they have no way through.

Birdenbire hiçbir yolları kalmaz.

So a cul de sac is a road that you can go up

Yani bir çıkmaz sokak, yukarı çıkabileceğiniz

or along, but there is no way through.

, ancak içinden geçilemeyen bir yoldur.

You can go up and, down, but you can't go through.

Yukarı ve aşağı gidebilirsin ama içinden geçemezsin.

It is a dead end.

Bu bir çıkmaz sokak.

So a dead end is a cul de sac, a road

Yani çıkmaz sokak,

that has no way through, unfortunately.

ne yazık ki içinden çıkılamayan bir yol, bir çıkmaz sokaktır.

And as I understand it, the French

Ve anladığım kadarıyla,

pronunciation of cul de sac,

cul de sac'ın Fransızca telaffuzu,

the definition is bottom of the back.

tanım arkanın altıdır.

I think it is the bottom of the bag.

Sanırım çantanın alt kısmı.

And another one, this is a very common one.

Ve bir diğeri, bu çok yaygın bir tanesidir.

I think you will know this one very well.

Bence bunu çok iyi bileceksin.

Oh, Mr.

Oh, Bay

Duncan, you have you have the little thingy there.

Duncan, orada küçük bir şey var.

Look very nice.

Çok güzel görünüyorsun.

You've made it look all French.

Tamamen Fransız görünmesini sağladın.

Cafe, cafe, cafe, cafe.

Kafe, kafe, kafe, kafe.

It is a word that literally means coffee.

Kelime anlamı olarak kahve anlamına gelen bir kelimedir. Her

Although quite often these days we will say cafe

ne kadar bu günlerde oldukça sık olarak kafe, normalde çok rahat bir atmosfere sahip olan,

to mean anywhere that serves drinks and snacks,

içecekler ve atıştırmalıklar sunan herhangi bir yer anlamına gelecek olsa da

normally a place with a very relaxed atmosphere.

.

So it isn't formal.

Yani resmi değil.

It is something that is relaxed.

Gevşemiş bir şeydir.

Maybe there is seating inside for people

Belki içeride insanların

to sit at and drink their tea or coffee or their lovely snacks,

oturup çaylarını, kahvelerini ya da güzel atıştırmalıklarını içtikleri

or maybe quite often outside as well, on the streets.

ya da belki de çoğu zaman dışarıda, sokaklarda oturma yerleri vardır. Ben de

And that's what I did with Mr. Steve. When we went to Paris.

Bay Steve'e bunu yaptım. Paris'e gittiğimizde.

We sat in the street, we sat outside a cafe drinking coffee,

Sokakta oturduk, bir kafenin dışında oturduk kahve içtik

and it was very nice, a small eatery or coffee shop.

ve çok güzeldi, küçük bir lokanta ya da kahve dükkanı.

Of course, it can also be a place that sells snacks

Tabii ki kahvenin yanı sıra atıştırmalık ve çay satan bir yer de olabilir

and tea as well as coffee,

,

so not necessarily a place that only sells coffee.

yani sadece kahve satan bir yer olması gerekmez.

So quite often we will use the word cafe

Bu yüzden sıklıkla kafe kelimesini, bir şeyler

as a generic word for a place to go into

to have a snack and a cup of tea or a cup of coffee.

atıştırmak ve bir fincan çay ya da bir fincan kahve içmek için gidilecek bir yer için genel bir kelime olarak kullanırız.

So we often use that to mean a place

Bu yüzden bunu genellikle

where we can grab something to eat quickly.

hızlı bir şekilde yiyecek bir şeyler alabileceğimiz bir yer anlamında kullanırız.

And you might notice there as well there was an interesting word

Orada da dikkatinizi çekmiştir, eatery adında ilginç bir kelime vardı

eatery, a word

,

that means a place to consume food eatery.

yemek yenen yer anlamına gelen bir kelime eatery.

So this is a real word.

Yani bu gerçek bir kelime.

It looks made up, but it is real, an eatery.

Uydurma görünüyor, ama gerçek, bir restoran.

So when we talk about a place that is designed

Yani

food to be served and consumed, we can call it an eatery.

yemeklerin sunulması ve tüketilmesi için tasarlanmış bir mekandan bahsettiğimizde, buna eatery diyebiliriz.

And the generic term is

Ve genel terim,

here's another one.

işte bir tane daha.

Oh, Mr.

Bay

Dunkin, you're very good with your French spelling. You.

Dunkin, Fransızca imla konusunda çok iyisiniz. Sen.

Thank you. Merci beaucoup.

Teşekkür ederim. Merci beaucoup.

And Ambassador, envoy

Ve büyükelçi, elçi

or a representative is often referred to

veya temsilciye genellikle

as an attaché.

ataşe denir.

Attaché.

ataşe.

So a person who has a certain amount of authority, quite often

Bu nedenle, belirli bir miktarda yetkiye sahip bir kişi, genellikle

they are connected with the government or maybe an embassy of a certain country.

hükümetle veya belki de belirli bir ülkenin büyükelçiliğiyle bağlantılıdır.

They will travel to different places and have discussions and meetings.

Farklı yerlere seyahat edecekler, tartışmalar ve toplantılar yapacaklar.

Quite often that person will be described as an attaché

Çoğu zaman bu kişi ataşe olarak tanımlanır

and maybe that person is representing a certain country

ve belki o kişi

like Great Britain, France, Germany, Spain,

İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya gibi belirli bir ülkeyi temsil ediyor

or maybe a person who is travelling from one place

veya belki de o ülkeyi temsil etmek için bir yerden başka bir yere seyahat eden bir kişidir

to another to represent that particular country.

.

Diplomat I suppose we can also use the word diplomat.

Diplomat Sanırım diplomat kelimesini de kullanabiliriz. Bay Duncan,

They often represent their own country

genellikle kendi ülkelerini

normally on behalf of the government,

normalde hükümet adına temsil ettiklerini,

quite often pale mirror, says Mr.

oldukça sık solgun bir ayna olduğunu söylüyor

Duncan. What about Bistro?

. Peki ya Bistro?

Yes, I believe Bistro is very similar.

Evet, Bistro'nun çok benzer olduğuna inanıyorum.

It is a small cafe or maybe a place that serves hot food.

Küçük bir kafe ya da sıcak yemek servisi yapan bir yer olabilir.

And Palmira says it comes

Palmira da bunun

from the Russian word bistro, which means quickly.

Rusça çabuk anlamına gelen bistro kelimesinden geldiğini söylüyor.

So a place where you can go and get food

Yani beklemenize gerek kalmadan hızlı veya hızlı bir şekilde gidip yiyecek alabileceğiniz bir yer

fast or quickly without having to wait.

.

BISTRO Yes, you are right.

BİSTRO Evet, haklısın.

I remember when I was in Paris, I saw a lot of places

Hatırlıyorum, Paris'teyken bistro kelimesini kullanan bir çok yer görmüştüm

using the word bistro, a place where you can go in

,

and have a meal quickly.

hızlıca girip yemek yiyebileceğiniz bir yer. Hizmet

You don't have to wait for a long time to be served.

almak için uzun süre beklemenize gerek yok.

Bistro I like that one.

Bistro Bunu beğendim.

Hello to Christina.

Christina'ya merhaba.

Christina Jackson says, I have been studying French for many years.

Christina Jackson, yıllardır Fransızca çalışıyorum diyor.

I would imagine I would imagine that learning French

Fransızca öğrenmenin

is easier.

daha kolay olduğunu hayal ederdim.

I'm taking a big risk here.

Burada büyük bir risk alıyorum.

I think it's easier to learn French

Bence Fransızca öğrenmek,

than it is to learn many other languages,

diğer birçok dili öğrenmekten daha kolay,

especially if you already have a grasp of English.

özellikle de zaten bir İngilizce bilginiz varsa. Bu

So I always think and this is what I discovered when I started learning French at school,

yüzden her zaman düşünürüm ve okulda Fransızca öğrenmeye başladığımda bunu keşfettim, bazı Fransızca kelimeleri

I realised how easy it was to pick up certain French words

almanın ne kadar kolay olduğunu fark ettim

because they're so similar to words that are used in English.

çünkü bunlar İngilizce'de kullanılan kelimelere çok benziyor .

So I always find that quite interesting.

Bu yüzden bunu her zaman oldukça ilginç buluyorum. Bu Dünya Kupası zamanlarında birçok insan gibi

Hello to Senator Reid, who

sat RINO is talking about football

RINO'da futbol hakkında konuşan Senatör Reid'e merhaba

as a lot of people are during these

these World Cup times.

.

The 18th of December is

18 Aralık'ta

when the World Cup final is going to be held, which I always think is quite amazing

Dünya Kupası finali yapılacak, ki bence bu her zaman oldukça şaşırtıcı

because we never normally have the World Cup so close to Christmas.

çünkü Dünya Kupası normalde Noel'e bu kadar yakın olmaz.

So we just feel feel strange.

Bu yüzden sadece garip hissediyoruz. Noel gelmeden hemen önce

It feels very weird that we're talking about having the World Cup

Dünya Kupası'nı yapmaktan bahsetmemiz çok garip geliyor

just before Christmas arrives.

.

There is a strange hello to Jemmy Jemmy from Hong Kong.

Hong Kong'dan Jemmy Jemmy'ye garip bir merhaba var.

It's nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek güzel.

Denoon meant yes, a narrative term,

Denoon,

referring to a series of closing actions in a plot.

bir olay örgüsünde bir dizi kapanış eylemine atıfta bulunan bir anlatı terimi olan evet anlamına geliyordu.

So the the final act or the closing act.

Yani son perde veya kapanış perdesi.

As something comes to a conclusion, you are concluding that particular thing.

Bir şey bir sonuca vardığında, o belirli şeyi sonuçlandırıyorsun.

Beatrice says. Mr.

Beatrice diyor. Bay

Duncan, don't forget to tell people to to give you a like

Duncan, insanlara size bir beğeni vermelerini söylemeyi unutmayın, biz de

they we go like if you like what you see,

beğendiyseniz, gördüklerinizi beğendiyseniz,

if you like what you are listening to right now, please

şu anda dinlediklerinizi beğendiyseniz, lütfen

give me a lovely like press your like button.

bana güzel bir beğeni verin, beğen düğmesine basın.

Now give me a big

Şimdi bana kocaman bir

like right now.

like atın.

Thank you very much.

Çok teşekkür ederim.

Hello Miller.

Merhaba Miller.

Miller is here.

Miller burada.

Miller Slavin Skyler, I hope I pronounce your name right.

Miller Slavin Skyler, umarım adını doğru telaffuz ediyorumdur.

Hello.

Merhaba.

Also to who else is here?

Ayrıca burada başka kim var?

Hello, Israel, who is also asking people to press the like button.

Merhaba, insanlardan beğen düğmesine basmalarını da isteyen İsrail.

Press the like button.

beğen butonuna basın.

Now you know you want to.

Artık istediğini biliyorsun.

It will keep me happy for the rest of the day.

Günün geri kalanında beni mutlu edecek.

We are looking at French words in English.

İngilizcedeki Fransızca kelimelere bakıyoruz.

I also noticed yesterday the latest edition

Ayrıca dün Wenlock Herald'ın son baskısının geldiğini fark ettim

of the much Wenlock Herald arrived.

.

So it's interesting to read this because there are lots of lovely things

Bunu okumak ilginç çünkü

to read little articles about Christmas and why we celebrate it.

Noel ve onu neden kutladığımız hakkında küçük makaleler okumak için pek çok güzel şey var .

So I thought that was quite nice to receive that yesterday.

Bu yüzden dün bunu almanın oldukça hoş olduğunu düşündüm .

So every month here in Much Wenlock, we always receive

Yani burada, Much Wenlock'ta her ay, her zaman kapımızdan

a little magazine through our door and it's often telling

küçük bir dergi alırız ve bu genellikle

all the residents in this

bu bölgedeki tüm sakinlere neler olup

area about what is going on.

bittiğini anlatır.

However, can you believe it?

Ancak buna inanabiliyor musunuz?

They never ever mention me.

Benden asla bahsetmezler.

I don't know why I think they should.

Neden yapmaları gerektiğini düşündüğümü bilmiyorum.

One week, maybe one month, because this is a monthly publication.

Bir hafta, belki bir ay, çünkü bu aylık bir yayın.

They should actually do an article about me

Aslında benim hakkımda bir makale yapmalılar

because I still think I am of the most famous people and much Wenlock.

çünkü hala en ünlü insanlardan ve Wenlock'tan olduğumu düşünüyorum.

I really do.

Gerçekten yaptım.

Hello.

Merhaba.

Also to raise a prince boy.

Ayrıca bir prens çocuğu yetiştirmek için.

Hello Mr.

Merhaba Bay

Prince boy.

Prens oğlum.

Nice to see you here as well. Watching in India.

Seni burada görmek de güzel. Hindistan'da izliyorum.

Nice to see you here as well.

Seni burada görmek de güzel.

Here we go. Another phrase.

İşte başlıyoruz. Başka bir cümle.

So this is not a word, I suppose you might describe this

Yani bu bir kelime değil, sanırım bunu

as a phrase used quite often in English.

İngilizce'de oldukça sık kullanılan bir cümle olarak tanımlayabilirsiniz.

This is for all those who are into art.

Bu, sanatla ilgilenen herkes içindir.

Maybe you are a person who is artistic

Belki de sanatla uğraşan birisin

and you love art very much.

ve sanatı çok seviyorsun. Kara

Film noir.

film.

It is a certain genre which also is a French word genre,

which means a thing of a particular category, the category genre.

Belirli bir kategoriye ait bir şey, kategori türü anlamına gelen, aynı zamanda Fransızca bir kelime türü olan belirli bir türdür .

It is belonging to a certain category.

Belirli bir kategoriye aittir.

So film noir is a darkly filmed movie,

Yani kara film, normalde kasvetli temalara sahip, karanlık bir şekilde filme alınmış bir filmdir

normally with gloomy themes.

. Bu

So we often think of film noir when we are talking about movies

yüzden,

from maybe the late forties, 1950s.

belki kırkların sonlarından, 1950'lerden kalma filmlerden bahsederken genellikle kara filmi düşünürüz. O dönemde

There were a lot of film noir

çok sayıda kara

movies made during that time.

film çekildi.

Often they were filmed in black and white, of course,

Elbette çoğu zaman siyah beyaz olarak çekildiler

and quite often the themes were dark.

ve çoğu zaman temalar karanlıktı.

Maybe, maybe it is fair to say that film

Belki, belki de kara film

noir is a type of filmmaking

that is not particularly pleasant or happy.

pek hoş ya da mutlu olmayan bir sinemacılık türü demek doğru olur.

So quite often there are tragedies or difficulties,

Sık sık trajediler veya zorluklar olur

or maybe a person is in love with someone, but that other person does not love them.

ya da belki bir kişi birine aşıktır ama o kişi onu sevmez.

Maybe there is some sort of romantic story taking place,

Belki bir tür romantik hikaye yaşanıyor

but everything is hidden within the shadow

ama her şey gölgede gizli,

is it is a certain type of moviemaking

that we call film noir

kara film dediğimiz,

a darkly filmed movie with gloomy themes.

kasvetli temalarla karanlık bir şekilde filme alınan bir film yapımı.

Talking of which,

Bahsetmişken,

here is another word that derives

işte Fransız sinemasından türeyen başka bir kelime

from the French language cinema.

.

When you go to the cinema, you go to see a movie, you go to watch the latest movie.

Sinemaya gittiğinizde bir film izlemeye gidersiniz, en son çıkan filmi izlemeye gidersiniz. En

Have you been to see the latest Avatar movie?

son Avatar filmini izlediniz mi?

A lot of people talking about it.

Birçok insan bunun hakkında konuşuyor.

I've never seen the first one.

İlkini hiç görmedim.

If I was honest with you, I've never seen the first Avatar movie.

Size karşı dürüst olmam gerekirse, ilk Avatar filmini hiç izlemedim.

I was not interested.

İlgilenmedim.

Too many people were talking about it, so I did want to go and see it.

Çok fazla insan bunun hakkında konuşuyordu, ben de gidip görmek istedim.

I didn't I didn't get to see it.

Görmedim, görmedim.

So it is unlikely that I will see

O yüzden

the second Avatar movie.

ikinci Avatar filmini izlemem pek olası değil.

The word cinema comes from the French cinematograph.

Sinema kelimesi Fransız sinematografından gelmektedir.

It's true.

Bu doğru.

It basically means a moving image.

Temel olarak hareketli bir görüntü anlamına gelir.

One more. I think we have one more and then we are going.

Bir tane daha. Sanırım bir tane daha var ve sonra gidiyoruz.

Unfortunately, it is a short one today for which I apologise, but Mr.

Ne yazık ki, bugün kısa olduğu için özür dilerim ama Bay

Steve will be back tomorrow.

Steve yarın dönecek.

I have some things that I must do today, unfortunately.

Maalesef bugün yapmam gereken bazı şeyler var.

Sorry about that.

Bunun için üzgünüm.

Hello to the live chat. Nice to see so many people here.

Canlı sohbete merhaba. Burada bu kadar çok insanı görmek güzel.

Very nice.

Çok güzel.

Alessandra says Louis, I am not a football fan,

Alessandra, Louis, ben bir futbol fanatiği değilim

but surely Maradona was special, very highly regarded.

ama Maradona kesinlikle özeldi, çok saygı görüyordu diyor.

Maradona, Diego Maradona.

Maradona, Diego Maradona.

Although I suppose for England fans,

Her ne kadar İngiltere hayranları için varsayalım,

there is a

slight problem.

ufak bir sorun var.

Who remembers the hand of God?

Tanrı'nın elini kim hatırlıyor?

Uh, dear, I almost sound like I know what I'm talking about.

Ah, hayatım, neredeyse neden bahsettiğimi biliyormuşum gibi konuşuyorum.

The final word for today.

Bugün için son söz.

This is a word that is often used in English.

Bu, İngilizce'de sıklıkla kullanılan bir kelimedir.

You might find it also used in American English.

Amerikan İngilizcesinde de kullanıldığını görebilirsiniz.

Boulevard. Boulevard.

Bulvar. Bulvar.

A wide avenue too often lined with trees.

Çoğu zaman ağaçlarla çevrili geniş bir cadde.

So the boulevard is normally a very wide road.

Yani bulvar normalde çok geniş bir yol.

And quite often there is lots of space as well for people to walk along.

Ve çoğu zaman insanların yürümesi için de çok fazla alan vardır.

And maybe there are trees or maybe signposts,

Ve belki ağaçlar ya da belki tabelalar,

maybe things for you to look at whilst you are walking along

belki de

the Road Boulevard, a very wide

çok geniş bir

avenue, often with trees.

cadde olan ve genellikle ağaçların olduğu Road Boulevard'da yürürken bakmanız gereken şeyler vardır.

And we do use this particular word in English.

Ve bu özel kelimeyi İngilizce olarak kullanıyoruz.

And of course in the United States there are many streets and avenues

Ve tabii ki Amerika Birleşik Devletleri'nde birçok cadde ve bulvar var

and they have the word boulevard in the

ve bunların içinde boulevard kelimesi var,

I'm sure

eminim

you can think of some of yours as well.

sizinkilerden bazılarını da düşünebilirsiniz.

Abdelkader, hello to you.

Abdelkader, sana merhaba.

You say ah of wa.

ah of wa diyorsun.

Yes, that's a good one.

Evet, bu iyi bir şey.

It's a good way of saying goodbye.

Hoşçakal demenin iyi bir yolu.

If you say au revoir, it means you are saying goodbye.

Au revoir derseniz, veda ediyorsunuz demektir.

Goodbye.

Güle güle.

Maybe if a person is going on a trip, maybe they are travelling

Belki bir insan seyahate çıkıyorsa, belki bir yere seyahat ediyorsa

somewhere, you might say to them a bon voyage.

, ona iyi yolculuklar diyebilirsiniz.

Ah, it means have a good journey.

Ah, iyi yolculuklar demek.

Bon voyage.

İyi yolculuklar.

Ah, good journey.

İyi yolculuklar.

Beatrice says we use the word boulevard many times.

Beatrice, bulvar kelimesini birçok kez kullandığımızı söylüyor.

We have lots of avenues that are like the boulevard.

Bulvar gibi bir çok caddemiz var.

I think so.

Bence de.

Thank you very much for your company.

Şirketiniz için çok teşekkür ederim.

Miller is waiting to go to see the latest horror, not horror.

Miller, dehşeti değil, en son dehşeti görmek için gitmeyi bekliyor .

It could be horror

for some people.

Bazı insanlar için korku olabilir.

The latest Harry Potter film, Harry Potter and the Cursed Child.

En son Harry Potter filmi, Harry Potter ve Lanetli Çocuk.

Now, is Johnny Depp in that film

Şimdi, Johnny Depp o filmde

because you know that Johnny Depp had a little bit of trouble, didn't it?

Johnny Depp'in biraz başı belada olduğunu bildiğiniz için mi?

But now he doesn't have that trouble anymore.

Ama artık o derdi yok. Başı

He's out of trouble. So.

beladan çıktı. Bu yüzden.

So will Johnny Depp be returning

Peki Johnny Depp,

to the prequels of the Harry Potter films, as they say?

söylendiği gibi, Harry Potter filmlerinin ön filmlerine geri dönecek mi? Bilen var

Anybody know? Do you know? Do I know?

mı? Biliyor musunuz? Biliyor muyum?

Does anyone know?

Kimse biliyor mu?

Does anyone care?

Kimsenin umurunda mı?

Thank you very much for your company today.

Bugün şirketiniz için çok teşekkür ederim.

It's been good and I will wish you well.

İyi oldu ve sana iyi dileklerimi sunacağım.

And you, as you.

Ve sen, senin gibi.

So you and you.

Yani sen ve sen.

And you and I will be back with you on Tuesday.

Ve sen ve ben salı günü sizinle birlikte olacağız.

Mr. Steve might be here on Tuesday.

Bay Steve Salı günü burada olabilir.

The only problem at the moment is Steve has a lot going on.

Şu anda tek sorun Steve'in devam eden çok şeyi var.

He's doing some Christmas performances.

Bazı Noel gösterileri yapıyor.

He's singing in some concerts.

Bazı konserlerde şarkı söylüyor.

So Steve might not be with us on Tuesday, but I'm hoping he will be.

Yani Steve salı günü bizimle olmayabilir ama olacağını umuyorum.

It's very nice to see you here today.

Bugün seni burada görmek çok güzel.

So many people already joining us. Thank you very much.

Şimdiden aramıza katılan pek çok kişi var. Çok teşekkür ederim.

You've had a lovely hour.

Güzel bir saat geçirdin.

I hope you've enjoyed it. I've enjoyed it.

Umarım eğlenmişsindir. Bundan zevk aldım.

And I hope you have as well.

Ve umarım sende de vardır.

I hope it's been very satisfying.

Umarım çok tatmin edici olmuştur.

Thank you for your lovely messages.

Güzel mesajlarınız için teşekkür ederim.

Don't forget to give me a lovely like as well.

Bana da güzel bir like atmayı unutmayın.

You might not realise it, but likes.

Farkında olmayabilirsin ama seviyorsun.

Oh well, they're a little bit like currency to be honest

Pekala, dürüst olmak gerekirse biraz para birimi gibiler

because the more of these I get,

çünkü bunlardan ne kadar çok alırsam

the more people will see my videos,

videolarımı o kadar çok insan görecek ki

which is very nice.

bu çok güzel.

Thank you for your company. I'm going now.

Şirketiniz için teşekkür ederiz. Şimdi gidiyorum.

I will not keep you any longer.

Seni daha fazla tutmayacağım. Pazar

Enjoy the rest of your Sunday and I will see you on Tuesday from 2 p.m.

gününüzün geri kalanının tadını çıkarın, Salı günü saat 14:00'te görüşürüz.

UK time.

İngiltere saati.

Enjoy whatever you are doing and I always say

Ne yapıyorsan yap tadını çıkar ve her zaman söylüyorum,

whatever you are doing, always have a smile on your face, always

ne yapıyorsan yap, her zaman yüzün gülsün, her zaman

be happy

mutlu ol

because one day you won't be able to be happy.

çünkü bir gün mutlu olamayacaksın.

You won't be able to be anything. In fact.

Hiçbir şey olamayacaksın. Aslında.

And of course

Ve tabii ki

au revoir for now,

şimdilik au revoir,

or should I say

yoksa

ta ta for now.

şimdilik ta ta mı demeliyim.