English Addict - (( LIVE from MUCH WENLOCK CHRISTMAS FAIR )) Saturday 3rd December 2022

Oh, a very good afternoon to you.

Oh, sana çok iyi günler.

Welcome. Here we are, though. We are now live on YouTube.

Hoş geldin. Yine de buradayız. Artık YouTube'da yayındayız.

The first thing I have to ask is, can you hear us?

Sormam gereken ilk şey, bizi duyabiliyor musunuz?

Can you hear is all right.

Duyabiliyor musun, sorun değil.

Please tell us on the live chat.

Lütfen canlı sohbette bize bildirin.

And I will be very pleased to know that you can hear us perfectly.

Ve bizi mükemmel bir şekilde duyabildiğinizi bilmekten çok memnun olacağım . Şu anda

For those who don't know what is happening now, live in the town

neler olduğunu bilmeyenler için ,

square of much Wenlock here in England.

İngiltere'de Wenlock kasaba meydanında yaşayın.

It is the day of the Christmas fair.

Noel panayırı günü.

And right now down there, there is some traditional

Ve şu anda aşağıda, bazı geleneksel

Morris dancing taking place.

Morris dansları yapılıyor.

The Morris dancers are dancing around.

Morris dansçıları etrafta dans ediyor.

And this tradition of Morris dancing goes back.

Ve bu Morris dansı geleneği çok eskilere dayanmaktadır.

Well, I think it's over maybe 200 years.

Sanırım 200 yılı aşkın bir süredir. Pagan inançlarından kalma

It's a very old tradition from the days

çok eski bir gelenektir

of pagan beliefs.

.

Actually, I hope you can hear us all right.

Aslında, umarım bizi iyi duyabilirsiniz.

That's the first thing I have to make sure you can hear is okay.

Duyabildiğinden emin olmam gereken ilk şey bu .

It's very noisy here, as you may be able to hear.

Duyabileceğiniz gibi burası çok gürültülü.

Talking of noises,

Gürültüden bahsetmişken,

we have

the guy that everyone loves.

herkesin sevdiği bir adamımız var.

Here he is.

İşte burada.

It's Mr. Steve.

Ben Bay Steve.

I do. Hello, everybody.

Evet. Herkese merhaba.

Well, it's all very exciting as well.

Ayrıca hepsi çok heyecan verici.

This is the most exciting thing that happens in a whole year.

Bu, koca bir yıl içinde gerçekleşen en heyecan verici şey.

Probably. Yeah.

Muhtemelen. Evet.

I mean, there'll be nothing till the summer fair, so.

Demek istediğim, yaz panayırına kadar hiçbir şey olmayacak yani.

Hello.

Merhaba.

Not normally as exciting as this.

Normalde bu kadar heyecan verici değil.

No, not normally, no.

Hayır, normalde değil, hayır.

So we'll have to match up to that.

Yani buna kadar eşleşmemiz gerekecek.

Mr. Duncan, we just.

Bay Duncan, biz sadece.

Luckily, you haven't.

Şans eseri, yapmadın.

We have all just missed that. The Brass Band. Yes.

Hepimiz bunu kaçırdık. Pirinç Bant. Evet. Biraz önce

There was a brass band playing just a few moments ago, making a lot of noise.

bir bando çalıyordu ve çok gürültü yapıyordu.

And now we have the Morris Dance class.

Şimdi de Morris Dance sınıfımız var.

And what they normally do, they dance around and they used sticks.

Ve normalde yaptıkları şey, etrafta dans etmek ve sopalar kullanmak.

So you might be able to hear a little bit of cocking

Böylece,

a clucking, saying as the sticks bang together.

çubuklar birbirine vururken, biraz öksürme ve gıdaklama duyabilirsiniz.

Can can you hear is this what we want to know? Yes.

Bilmek istediğimiz bu mu duyabiliyor musun? Evet.

We we can sort of see the live chat, but not very well.

Canlı sohbeti bir şekilde görebiliriz, ancak çok iyi değil.

But we just want to know if you can hear as you can probably hear the background.

Ama biz sadece arka planı muhtemelen duyabildiğiniz için duyup duyamadığınızı bilmek istiyoruz .

But can you hear us talking?

Ama konuştuğumuzu duyabiliyor musun?

Do we need to shout a bit?

Biraz bağırmaya gerek var mı?

I mean, the first thing I said to Steve was, don't forget, don't shout.

Yani, Steve'e ilk söylediğim şey unutma, bağırma oldu.

I know.

We just want to know if you can hear us.

Biliyorum.

Sadece bizi duyup duyamadığınızı bilmek istiyoruz.

I'm pretty sure that everyone can hear us.

Herkesin bizi duyduğundan oldukça eminim.

Everyone is saying yes, we can hear you.

Herkes evet diyor, sizi duyabiliyoruz.

So this is great. It's very exciting.

Yani bu harika. Bu çok heyecan verici.

It's been a long time since we've done anything like this,

Böyle bir şey yapmayalı uzun zaman oldu,

so we couldn't resist for two reasons.

bu yüzden iki nedenden dolayı karşı koyamadık.

One, the weather is very nice at the moment.

Bir, şu anda hava çok güzel.

It is very pleasant.

Bu çok hoş.

It's not too bad.

Çok kötü değil.

It's not raining.

Yağmur yağmıyor.

It's not very cold, to be honest.

Dürüst olmak gerekirse çok soğuk değil.

Well, luckily, there isn't a wind, Mr. Duncan.

Neyse ki rüzgar yok Bay Duncan.

It's sort of cloudy and damp.

Biraz bulutlu ve nemli.

It is probably only about five or six degrees.

Muhtemelen sadece beş veya altı derecedir.

But because there's no wind,

Ama rüzgar olmadığı için

then it doesn't feel particularly cold.

pek soğuk gelmiyor.

In fact, I haven't even got my gloves on. Hi.

Aslında eldivenlerimi bile takmadım. MERHABA.

Can you just.

Yapabilir misin?

Can we just take a moment to admire Mr.

Bay Steve'in kıyafetine hayran olmak için biraz zaman ayırabilir miyiz

Steve's outfit?

?

Beautiful scarf, and, of course, his very posh hat,

Güzel atkı ve tabii ki bir zamanlar babama ait olan çok şık şapkası

which used to belong to my father.

.

Because my father's, when he wanted to look very posh

Çünkü babam, çok havalı görünmek istediğinde

and he wanted to go around the town and pretend

ve kasabayı dolaşıp

that he was someone from the aristocracy.

aristokrasiden biriymiş gibi davranmak istediğinde.

Gentry Yes.

Evet.

You see, I put this on.

Görüyorsun, bunu giydim.

I'm here if feel as though I'm with the horse set. Yes.

At setinin yanındaymışım gibi hissedersem buradayım. Evet.

And, you know, gallivanting around with the queen and but we like that.

Ve bilirsin, kraliçeyle ortalıkta dolaşmak ve ama bu hoşumuza gidiyor.

We do know that you are very posh, Mr. Steve.

Çok havalı olduğunuzu biliyoruz, Bay Steve.

Very funny.

Çok komik.

So for those wondering what's going on, we are now live on YouTube

Neler olduğunu merak edenler için

from much Wenlock Christmas Fair.

Wenlock Noel Fuarı'ndan YouTube'da canlı yayındayız.

Every year they hold a special celebration

Her yıl

to welcome the Christmas season and today

Noel sezonunu karşılamak için özel bir kutlama düzenliyorlar ve bugün

they have something extra special because we are here talking to you ladies.

çok özel bir şeyleri var çünkü biz burada siz hanımlarla konuşuyoruz. Çok

Isn't it lovely?

güzel değil mi?

So I hope you can hear us okay.

Umarım bizi iyi duyabilirsiniz.

I hope the signal is strong.

Umarım sinyal güçlüdür.

A few people have say have.

Birkaç kişi var dedi.

To shout, Steve, I'm. Just talking on the message.

Bağırmak için, Steve, ben. Sadece mesajla konuşuyorum.

A few people have said that they can hear it quite well.

Birkaç kişi oldukça iyi duyabildiklerini söyledi.

As you can see, there are lots of people milling about.

Gördüğünüz gibi etrafta dolanan bir sürü insan var.

Yes, milling about.

Evet, hakkında frezeleme.

If we say people are milling about, it means they're sort of wandering around randomly.

İnsanlar ortalıkta dolanıyor dersek, bir nevi gelişigüzel dolaşıyorlar demektir.

Yes. Movement, milling about, selling.

Evet. Hareket, gezinme, satış.

So people are moving around.

Yani insanlar dolaşıyor.

They are milling about. Yes.

Öğütüyorlar. Evet.

So just sort of randomly going from one thing to another.

Yani rastgele bir şekilde bir şeyden diğerine gitmek.

Not really with any real purpose or destination in mind.

Gerçekten akılda herhangi bir gerçek amaç veya hedef ile değil.

You were teaching English already, Mr. Duncan.

Zaten İngilizce öğretiyordunuz, Bay Duncan.

You say that's an even line of work.

Bunun eşit bir iş olduğunu söylüyorsunuz.

Steve, can we just admire the Christmas lights, the new Christmas lights?

Steve, Noel ışıklarına, yeni Noel ışıklarına hayran olabilir miyiz?

These are actually new Christmas lights for this year.

Bunlar aslında bu yıl için yeni Noel ışıkları.

So these have just been put up and they are brand new lights.

Bunlar daha yeni asıldı ve yepyeni ışıklar.

And to be honest with you, can I just say I am very jealous of their life.

Ve sana karşı dürüst olmak gerekirse, hayatlarını çok kıskandığımı söyleyebilir miyim?

Well, I'm thinking that we might be able to if we distract everybody,

Herkesin dikkatini dağıtırsak

we might be able to pinch them and take them home and put them up around the house.

onları çimdikleyip eve götürüp evin etrafına asabiliriz diye düşünüyorum.

We might steal the lights later because I put my Christmas

Daha sonra ışıkları çalabiliriz çünkü Noel

lights up outside the house and half of them don't work.

ışıklarımı evin dışına koydum ve yarısı çalışmıyor.

For some reason I think all of the rain has got into them

Nedense yağmurun tamamının içlerine girdiğini

and has destroyed them.

ve onları yok ettiğini düşünüyorum.

So I'm a little bit jealous of the Christmas lights here because they are new

Bu yüzden buradaki Noel ışıklarını biraz kıskandım çünkü onlar yeni

and they are rather nice even in daylight.

ve gün ışığında bile oldukça güzeller.

And you can see them quite clearly.

Ve onları oldukça net bir şekilde görebilirsiniz.

And it's very exciting with the Boris Johnson Mr.

Ve Boris Johnson ile bu çok heyecan verici Bay

Duncan I feeling I should do Morris dancing.

Duncan, Morris dansı yapmam gerektiğini hissediyorum.

You would you.

yapardın

Think you would be any good at. It.

Herhangi bir konuda iyi olabileceğini düşün. BT.

I think you would be a very good Morris dancer.

Bence çok iyi bir Morris dansçısı olursun.

Yes. So, Christine, the Christmas spirit is on the way.

Evet. Christine, Noel ruhu yolda.

So that's where we are.

Demek buradayız.

The much Wenlock Christmas fair we are now live.

Wenlock Noel fuarı kadar canlı yayındayız.

Giovanni says.

Giovanni diyor.

Nice hat to Mr. Steele.

Bay Steele'e güzel şapka. Ben de

Indeed, I am starting to use

kullanmaya başladım

them too, you know.

doğrusu.

I. Yes, exactly.

I. Evet, kesinlikle.

Giovanni has the same problem as us.

Giovanni'nin de bizimle aynı sorunu var.

Maybe I should have it at a jaunty angle. Yes.

Belki de gösterişli bir açıyla almalıyım. Evet.

Well, Giovanni has the same problem.

Giovanni'de de aynı sorun var.

Is this not much have you seen?

Bu kadarını görmedin mi?

So I think it's a virtue.

Bu yüzden bence bu bir erdem.

You know, we are the chosen ones, those of us of that.

Biliyorsunuz, biz seçilmiş olanlarız, bunun için biziz.

Hey, I don't forget, we're more advanced

Hey, unutmuyorum, biz

in an

evolutionary terms, being more advanced because, you know,

evrimsel açıdan daha ileriyiz, daha ileriyiz çünkü bilirsiniz,

they used to be gorillas and then we evolved into human beings.

onlar bir zamanlar gorillerdi ve sonra biz insanlara evrimleştik.

We lost hair. And the last place the hair is on the head.

Saç kaybettik. Ve saçın son yeri başın üzerindedir.

So we are more advanced ecologically

Yani ekolojik

or evolutionary, I should say.

veya evrimsel olarak daha gelişmişiz, söylemeliyim.

So, you know, I mean, look at aliens.

Yani, bilirsin, demek istediğim, uzaylılara bak.

Aliens are always born bald.

Uzaylılar her zaman kel doğarlar.

Oh, okay.

Tamam.

So, you know.

Sen bilirsin.

But. Okay, Steve. Aliens?

Ancak. Tamam, Steve. Uzaylılar mı?

No hair. That means we're more advanced.

Saç yok. Bu, daha gelişmiş olduğumuz anlamına gelir.

This has nothing to do with Christmas.

Bunun Noel ile ilgisi yok. Daha

A smarter, cleverer.

akıllı, daha zeki.

I wonder if aliens in space.

Acaba uzaylılar uzayda mı?

I wonder if they have Christmas.

Noelleri var mı merak ediyorum.

They have a time of year where they worship a person

Bir kişiye

or they the grand alien that made them originally and came down to earth.

veya onları orijinal olarak yapan ve dünyaya inen büyük uzaylıya taptıkları yılın bir zamanı vardır.

I think that may be on village.

Sanırım bu köyde olabilir.

In a little flying saucer.

Küçük bir uçan daire içinde.

That's probably way, way beyond religion.

Bu muhtemelen dinin çok çok ötesindedir.

Yes, Carol, Mary says, why aren't you wearing a scarf?

Evet, Carol, diyor Mary, neden atkı takmıyorsun?

Right. It's too hot to wear a scarf.

Sağ. Eşarp takmak için çok sıcak.

I eat with Mr. Duncan. Gets very hot. Yes,

Bay Duncan'la yemek yerim. Çok sıcak olur. Evet

I'm good.

I'm always cold. I'm doing all the work. You, sir.

iyiyim.

Ben her zaman üşüyorum. Bütün işi yapıyorum. Siz bayım.

Mr. Gentleman, if we walk in, you get very hot.

Bay Beyefendi, içeri girersek çok ısınırsınız.

So he needs half as many layers as I do.

Yani benim yaptığımın yarısı kadar katmana ihtiyacı var.

Okay.

Tamam aşkım.

And of course, the stress of performing, the anxiety attack the build-up has made Mr.

Ve tabii ki performans stresi, biriken anksiyete nöbeti Bay

Duncan all hot and excited.

Duncan'ı ateşli ve heyecanlı yaptı.

There is always anxiety now.

Artık hep kaygı var.

Well, not too much today. We've managed to not fall out.

Eh, bugün çok fazla değil. Düşmemeyi başardık.

I think it's.

I think it's worth mentioning that we did walk in,

Bence bu.

Sanırım içeri girdiğimizi söylemeye değer,

so we've actually walked in today.

bu yüzden bugün içeri girdik.

It's too much. Wenlock I'm nowhere here.

Bu çok fazla. Wenlock burada hiçbir yerde değilim.

And then afterwards we will have to walk all the way back home.

Ve sonrasında eve kadar tüm yolu yürümek zorunda kalacağız.

Another thing to mention, Steve, there are lots of places

Bahsedilmesi gereken başka bir şey Steve, lezzetli abur cubur satan bir sürü yer var

selling delicious

junk food.

.

Yes, Christine, what happen to know from my hand on there, will I break everything? No.

Evet, Christine, benim elimden ne gelir, her şeyi kırar mıyım? Hayır.

You can move the track up and down.

Parçayı yukarı ve aşağı hareket ettirebilirsiniz.

You practise that.

Mr. Duncan, I don't want to switch off the live stream.

Bunu uyguluyorsun.

Bay Duncan, canlı yayını kapatmak istemiyorum.

But you remember the swipe.

Ama tokatlamayı hatırlıyorsun.

Don't tap.

dokunmayın.

Don't swipe, don't turn, don't tap.

Kaydırma, döndürme, dokunma.

That's the rule.

Kural bu.

Christina has asked because she's probably just, come on, let's get going on

Christina sordu çünkü muhtemelen sadece, hadi,

what we have explained at the beginning.

en başta anlattıklarımıza devam edelim.

But of course, we know what you are joining at different times.

Ama elbette, farklı zamanlarda neye katıldığınızı biliyoruz.

Behind us there is a morris dance taking place, Morris Dancing.

Arkamızda bir morris dansı yapılıyor, Morris Dancing.

It is an old traditional form of dancing.

Bu eski bir geleneksel dans şeklidir.

People will dance around and they will wave the stick

İnsanlar etrafta dans edecek, sopayı sallayacak

and make all sorts of gay noises.

ve her türlü eşcinsel sesini çıkaracaklar.

Sammy I think, I think.

Sammy sanırım, sanırım.

Morris Dancing might be gay.

Morris Dancing eşcinsel olabilir.

I think the only people who do Morris dancing are gay.

Bence Morris dansı yapanlar sadece eşcinsel.

They've got to be.

Olmak zorundalar.

If they're not, they should be. I think so.

Değillerse, olmalılar. Bence de.

Yes. So we haven't eaten any I think it was Merritt's I can't remember the name.

Evet. Yani hiç yemedik, sanırım Merritt'indi, adını hatırlayamıyorum.

It's gone now off the like straight.

Şimdi düz yoldan gitti. O

I don't get that ice cream.

dondurmayı anlamıyorum.

Do go with me. Hello.

benimle gel Merhaba.

Welcome to How to Work the internet.

İnternette Nasıl Çalışılır'a hoş geldiniz.

I do like to touch your equipment, Mr..

Ekipmanınıza dokunmayı seviyorum Bay.

No, you get. You get a bit excited.

Hayır, anladınız. Biraz heyecanlanırsın.

If I do that for us, I'm talking about this not ever things

Bunu bizim için yaparsam, bundan şimdi hiç olmayan şeylerden bahsediyorum

now. We haven't eaten any junk food yet.

. Henüz abur cubur yemedik.

We're going to. Going to.

Biz gidiyoruz. Gidiyor.

We're going to eat junk food.

Abur cubur yiyeceğiz.

Well, it depends what you mean by junk food.

Abur cuburdan ne kastettiğine bağlı.

I've seen some nice Indian food here.

Burada güzel Hint yemekleri gördüm.

I don't want Indian food and I don't want to have I don't want to have diarrhoea tomorrow.

Hint yemeği istemiyorum ve yarın ishal olmak istemiyorum. Önümüzdeki üç gün boyunca bağırsaklarımı tıkayacak

I want some solid, stodgy meat

biraz katı, hantal et istiyorum

that will block my intestines for the next three days. Yes.

. Evet.

We have, of course. Lewis's here.

Elbette var. Lewis burada.

Hello? Lewis.

Merhaba? Lewis.

Lewis. Lewis Mendez.

Lewis. Lewis Mendez.

Lewis Mendez.

Lewis Mendez.

And we've got lots of people that we recognise that Giovanni's here as well.

Giovanni'nin de burada olduğunu bildiğimiz birçok insan var.

Okay. Hello. I'll go.

Tamam aşkım. Merhaba. Gideceğim.

Welcome to the Christmas Fair Live.

Noel Fuarı Canlı'ya hoş geldiniz. Şu

Right now it is. What time is it?

anda öyle. Saat kaç?

It is 2:10 o'clock.

Saat 2:10.

Yes, Giovanni.

Evet, Giovanni.

Giovanni, this is the village centre.

Giovanni, burası köy merkezi.

It's all going on.

Her şey oluyor.

There's lots of people.

Bir sürü insan var.

We'd like to interview somebody, actually.

Aslında biriyle röportaj yapmak istiyoruz. Gerçekten çevrimiçi olacak

I wonder if anyone's brave enough to actually come online.

kadar cesur biri var mı merak ediyorum .

He wants to talk to us live.

Bizimle canlı konuşmak istiyor.

To try and get somebody roped in.

Birini bağlamaya çalışmak.

I don't think anyone wants to.

Kimsenin bunu yapmak isteyeceğini sanmıyorum.

Rope somebody in.

Birini iple bağla.

It means you get them involved in something.

Bu, onları bir şeye bulaştırdığın anlamına gelir.

I've no idea where that phrase comes from.

Bu sözün nereden geldiği hakkında hiçbir fikrim yok.

What you have to say is,

Would you like to talk to us?

Bizimle konuşmak ister misiniz?

Would you like to be interviewed live on YouTube?

YouTube'da canlı röportaj yapmak ister misiniz?

And they will probably say No, thank you.

Ve muhtemelen hayır, teşekkür ederim diyeceklerdir.

You look completely mad.

Tamamen kızgın görünüyorsun.

That's normally what happens.

Normalde olan budur.

We should have we should have actually got our junk food ready.

Abur cuburumuzu gerçekten hazırlamalıydık.

And to show everybody our hot

Ve herkese sosisli

dogs are giant beef burgers,

sandviçlerimizin dev biftek burgerleri olduğunu göstermek için,

Indian food, which it's called Indian street foods.

Hint sokak yemekleri denen Hint yemekleri.

Okay.

Tamam aşkım.

I'm just, you know, who's planning this?

Ben sadece, bilirsin, bunu kim planlıyor?

This is this is not very Christmassy.

Bu pek Noel'e uygun değil.

Well, actually, standing in front of an are an art shop

Aslında, bir sanat mağazasının önünde duran

unique life designers here.

benzersiz yaşam tasarımcıları burada.

I love a unique life design.

Eşsiz bir yaşam tasarımını seviyorum.

Okay we're standing in front of an art shop.

Tamam, bir sanat mağazasının önünde duruyoruz.

We're not blocking or in any way

interfering with the business of this art show.

Bu sanat sergisinin işini engellemiyoruz veya hiçbir şekilde müdahale etmiyoruz.

I think I think they would have told us by now. I know, I know.

Sanırım şimdiye kadar bize söylerlerdi. Biliyorum biliyorum.

I'm just joking. I'm just. I'm just talking jabbering.

Ben sadece şaka yapıyorum. Ben sadece. Sadece gevezelikten bahsediyorum.

This comes into my head.

Bu benim başıma geliyor.

I know. Verbalise.

Biliyorum. söze dök.

I know. We all know.

Biliyorum. Hepimiz biliyoruz.

Can you see the Christmas tree just behind Mr. Steve?

Bay Steve'in hemen arkasındaki Noel ağacını görebiliyor musunuz?

If you move over, Steve, I just want to show the tree, you see.

Kenara geçersen Steve, sadece ağacı göstermek istiyorum.

So the Christmas tree is just.

Yani Noel ağacı sadece.

Just that.

Sadece bu.

Can you see the Christmas tree?

Noel ağacını görebiliyor musun?

It's very nice this year.

Bu yıl çok güzel.

Save.

Kaydetmek. Görünüşe göre

We've actually spent some money this year by the looks of it.

bu yıl biraz para harcadık .

Here we go. Just walking in those.

İşte başlıyoruz. Sadece bunların içinde yürümek.

It is a bit cold.

Biraz soğuk.

This is uncomfortable. Yeah.

Bu rahatsız edici. Evet.

We haven't even got any warm drinks.

Sıcak içeceklerimiz bile yok.

Well, well, no, not yet.

Şey, hayır, henüz değil.

We are going to have a hot drink afterwards.

Daha sonra sıcak bir şeyler içeceğiz.

A hot toddy?

Ateşli bir toddy mi?

Can I just say, the tradition here is every year

Buradaki gelenek her yıl

the much Wenlock Christmas Fair takes place.

Wenlock Noel Fuarı'nın düzenlendiğini söyleyebilir miyim?

Now, originally I used to do everything on the same day.

Şimdi, başlangıçta her şeyi aynı gün yapardım. Gündüzleri

They would have the celebrations

kutlamalar yapılır,

during the day and then at night they would turn the lights on.

geceleri ise ışıklar yakılırdı.

But now they do it differently.

Ama şimdi farklı yapıyorlar.

They turn the lights on.

Işıkları açarlar.

A few days earlier and then they

Birkaç gün önce ve

have the Christmas fair later.

sonra Noel panayırı var.

That's well done.

Aferin.

Well done.

Tebrikler.

Well done.

A round of applause for the gay Morris dance.

Tebrikler.

Eşcinsel Morris dansı için bir alkış.

The Morris dancers.

Morris dansçıları.

We mustn't we mustn't cast aspersions

if that is the word on the Mark Morris dance is Mr..

Mark Morris dansındaki kelime Bay ise iftira atmamalıyız.

We'd like you to point out as well because when we've done things nice trying to form Mr.

Sizin de belirtmenizi isteriz çünkü Bay Duncan'ı oluşturmaya çalışırken güzel şeyler yaptığımızda

Duncan, people have always said that everyone's elderly.

, insanlar her zaman herkesin yaşlı olduğunu söylemişimdir.

Old, yes. Elderly.

Eski, evet. Yaşlı.

Including. Us.

İçermek. Biz.

But maybe you can see some young people today.

Ama belki bugün bazı gençleri görebilirsiniz.

You come on to the camera.

Kameraya geliyorsun.

To prove that, in fact, there are there is young life in much very

Bunu kanıtlamak için, aslında, gelecekte çok yaşayan genç yaşamlar var

living at future.

.

There's somebody with a giant scarf.

Kocaman bir atkısı olan biri var.

There are there are people here under the age of 80.

Burada 80 yaşının altında insanlar var

I mean, there's us we might be generally generally speaking,

we might be the youngest people who actually live here all the time.

.

I think so.

Bence de.

For I think it sounds like they're tuning up for another dance or dance.

Çünkü bence başka bir dansa veya dansa hazırlanıyorlar gibi geliyor.

Okay. And you're on how you want to pronounce it.

Tamam aşkım. Ve sen onu nasıl telaffuz etmek istediğine bağlısın.

I'm here to teach English music. We really have to.

İngilizce müzik öğretmek için buradayım. Gerçekten yapmalıyız.

We don't have to worry too much about that today, to be honest,

Bugün bunun için çok fazla endişelenmemize gerek yok, dürüst olmak gerekirse,

I haven't.

yapmadım.

It's okay. It wasn't a murder.

Sorun değil. Bu bir cinayet değildi.

There wasn't a murder taking place.

Bir cinayet işlenmedi.

Can you see them?

Onları görebiliyor musun?

So the Morris dancers, if you move over slightly, Steve,

Yani Morris dansçıları, eğer biraz yana kayarsan, Steve,

the Morris dancers are just over there just kind of

Morris dansçıları tam şurada bir tür

dancing.

dans ediyorlar.

They're waving their big sticks in the air.

Büyük sopalarını havada sallıyorlar.

They're looking very happy.

Çok mutlu görünüyorlar. Kamerayı salladığını sandığı

Did you see that nice young man that he thought he was rocking the camera?

o yakışıklı genci gördün mü ?

He moved.

He saw you see, there are nice, pleasant people.

O taşındı.

Gördün mü, güzel, hoş insanlar var.

I didn't see the manners. Yes.

göremedim tavırları Evet.

Okay.

Tamam aşkım.

Well, he's gone now, but he was there with his girlfriend.

Şimdi gitti ama kız arkadaşıyla oradaydı.

It could have been his sister, though. I don't know.

Yine de kız kardeşi olabilirdi. Bilmiyorum.

Okay, this is what?

Tamam, bu ne?

Well, I'm just explaining what's going on, Mr. Davis.

Ben sadece neler olduğunu açıklıyorum, Bay Davis.

There are human beings over here.

Burada insan var.

You have noticed there are human beings and they are the residents of the planet Earth.

İnsanların var olduğunu ve Dünya gezegeninin sakinleri olduklarını fark ettiniz.

So as you can see, they in the Morristown

Gördüğünüz gibi, Morristown

Sun, sort of crumbs is the way to reduce crime.

Sun'da bir nevi kırıntılar suçu azaltmanın yolu.

Like like black gay people.

Siyah eşcinsel insanlar gibi.

Keep saying that

he's getting into the spirit of it.

Onun ruhuna girdiğini söylemeye devam et.

If you get into the spirit of something, it means you join in, like in a party.

Bir şeyin ruhuna giriyorsanız, bu, bir partide olduğu gibi, katıldığınız anlamına gelir.

Maybe I'll do it later.

Belki daha sonra yaparım.

All I need now is to bang my stick.

Şimdi tek ihtiyacım olan sopamı vurmak.

Oh, yes.

Oh evet.

And they paint their faces. Yeah.

Ve yüzlerini boyarlar. Evet.

As you can see, their faces are painted.

Gördüğünüz gibi yüzleri boyalı.

Against it under the canvas like you.

Senin gibi tuvalin altına karşı.

Yes, I know, but. Well, you can come back.

Evet biliyorum ama. Geri gelebilirsin.

When they paint the faces and they bang sticks together

Yüzleri boyadıklarında ve sopaları birbirine vurduklarında

because it creates a sound that everyone is drawn to.

herkesin ilgisini çeken bir ses çıkıyor.

You can imagine why they did that in the olden days. Yes.

Eski günlerde bunu neden yaptıklarını tahmin edebilirsiniz . Evet.

Well, it was before. It was before electricity.

Daha önceydi. Elektrikten önceydi.

So modern Morris dancers would use drums,

Modern Morris dansçıları davul,

electronic drums and beat boxes.

elektronik davul ve beat box kullanırdı.

And their playing probably sounds like a sort

Ve çalımları muhtemelen bir

of a wind instrument, like a flute or something.

tür üflemeli çalgı gibi geliyor, flüt gibi.

That's a trumpet

Bu

that is definitely a trumpet.

kesinlikle bir trompet olan bir trompet.

Or is it some kind of a sort of organ?

Yoksa bir çeşit organ mı?

That's a trumpet.

I just saw it.

Bu bir trompet.

Sadece gördüm.

I saw his horn.

Kornasını gördüm.

There's a man with a very large horn

Çok büyük bir borusu olan bir adam var

and he's blowing it right in the centre of much.

ve onu çoğu şeyin tam ortasına üflüyor.

Wenlock

Disgusting.

İğrenç.

Well, I hope you find it.

Umarım bulursun.

It's exciting because this is literally, as I've already said, the most exciting thing

Heyecan verici çünkü bu, daha önce de söylediğim gibi, gerçek anlamda başına gelen en heyecan verici şey

that ever happens in most.

.

When this this is, this is the only time most people come out of the house, to be honest.

Bu olduğunda, dürüst olmak gerekirse, çoğu insanın evden çıktığı tek zamandır.

Most people just live in their houses.

Çoğu insan sadece evlerinde yaşıyor.

Fact, all the time I've seen a lot of people, they just in their slippers.

Aslında, her zaman bir sürü insan gördüm, sadece terlikleriyle.

I haven't even put shoes on, Mr. Duncan.

Ayakkabı bile giymedim Bay Duncan. Kelimenin

They just literally come out of there.

tam anlamıyla oradan çıkıyorlar.

Sniffs some of them jumpers.

Atlayıcılardan bazılarını kokluyor.

Yeah, they're in the pyjamas still.

Evet, hala pijamalılar. Yeterince

If we are on long enough,

uzun süre devam edersek,

the Morris dancers will will stop.

Morris dansçıları duracak.

And the brass band for the brass band.

Ve pirinç bant için pirinç bant.

Okay. And you can pronounce that in two different ways.

Tamam aşkım. Ve bunu iki farklı şekilde telaffuz edebilirsiniz.

We'll start up and it will be quite noisy,

Başlayacağız ve oldukça gürültülü olacak

but hopefully you'll still be able to hear the Shrewsbury brass Band.

ama umarım Shrewsbury bandosunu hâlâ duyabileceksiniz.

Yes, except for it isn't because somebody else is in this one.

Evet, bunun dışında başka biri bunda olduğu için değil.

It's not shrews, but we.

Kır faresi değil, ama biz.

Have a programme with all the events that are occurring.

Meydana gelen tüm olayları içeren bir programınız olsun.

It is actually on our 230.

Aslında bizim 230'umuzda.

Oh that strange because quite there.

Ah bu garip çünkü oldukça orada.

Let me just see what we've got.

Bakalım elimizde ne var.

We've got yes of course. Two.

Elbette evetimiz var. İki.

Oh yes. The Shrewsbury Brass Band.

Oh evet. Shrewsbury Bandosu.

Well it's very long. Yes.

Çok uzun. Evet.

So it is Simon.

Yani Simon'dur. Bizi

So stay tuned.

izlemeye devam edin.

Yes. Well, what will happen is you probably won't be able to hear a single word we're saying.

Evet. Pekala, muhtemelen söylediğimiz tek bir kelimeyi bile duyamayacaksınız.

If he was honest with you,

Sana karşı dürüst olsaydı,

we can't show you the street food because we can't move from here.

sana sokak yemeklerini gösteremeyiz çünkü buradan taşınamayız.

We can't move from it. Too dangerous. Far too. Dangerous.

Ondan hareket edemeyiz. Çok tehlikeli. Çok uzak. Tehlikeli.

It's not dangerous.

Tehlikeli değil.

It's just that you'll lose the signal and there will be no live stream.

Sadece sinyali kaybedersiniz ve canlı yayın olmaz.

Classic happy home idea.

Klasik mutlu ev fikri.

We might bump into people, the equipment might get damaged.

İnsanlara çarpabiliriz, ekipman zarar görebilir. Burada perde arkasındaki

You should see the vast amount of equipment behind the scenes here.

muazzam miktarda ekipmanı görmelisiniz .

Yes. That

Evet.

if it gets anywhere near, the general public could become very damaged.

Herhangi bir yere yaklaşırsa, genel halk çok zarar görebilir.

So I'm sure we can.

Bu yüzden yapabileceğimizden eminim.

Come back a bit, Steve.

Biraz geri gel, Steve.

That's all. Right. It's better we want to see more of you.

Bu kadar. Sağ. Seni daha çok görmek istememiz daha iyi.

You see. There we go. We can see more of you now.

Anlıyorsun. Oraya gidiyoruz. Artık seni daha çok görebiliriz.

Well, they've just finished. Just give him a clap.

Neyse ki bitirdiler. Ona bir alkış ver.

Yeah, very good. Very good.

Evet, çok iyi. Çok güzel.

Round of applause for the Morris dancers and they did

Morris dansçıları için bir alkış tufanı ve

not in any way.

hiçbir şekilde yapmadılar.

Look, there's a man there with a very big

Bakın, orada çok büyük

hat and a very big hat, Mr.

ve çok büyük bir şapkası olan bir adam var, Bay

Duncan. Okay, can you see here is somewhere there.

Duncan. Tamam, burada bir yerlerde olduğunu görebiliyor musun?

He must he must be their leader.

Onların lideri olmalı.

What do you mean? One of those dots down there.

Ne demek istiyorsun? Aşağıdaki noktalardan biri.

I'm sure they might be watching

Eminim

a very big screen to see what's going on.

neler olup bittiğini görmek için çok büyük bir ekran izliyor olabilirler.

They'd have to be watching in a stadium.

Bir stadyumda izliyor olmalılar.

Okay, that's it.

Tamam, bu kadar.

Yeah, they're doing more.

Evet, daha fazlasını yapıyorlar.

There's more, there's more, there's more.

Daha fazlası var, daha fazlası var, daha fazlası var.

Morris dancing. Even more exciting.

Morris dansı. Daha da heyecan verici.

I bet you're glad that you tuned into this.

Bahse girerim buna uyum sağladığın için mutlusundur.

So the Morris dancers are now going to do another dance

Yani Morris dansçıları şimdi başka bir dans yapacaklar

and maybe this one will be a little bit more macho.

ve belki bu biraz daha maço olacak.

Mr. Duncan The thing with Morris dancing is

Bay Duncan Morris'in dans etmesiyle ilgili olan şey, yüzlerce yıldır

he was seen as a very macho pursuit for hundreds of years.

çok maço bir uğraş olarak görülmesiydi .

I'm just can we just enjoy it?

Sadece tadını çıkarabilir miyiz?

Enjoy the sound?

Sesin tadını çıkarıyor musunuz? Görünüşe

Turns out Mr.

göre Bay

Duncan doesn't want me to talk, so I'll just move aside. I'm

Duncan konuşmamı istemiyor, ben de kenara çekileceğim. Ben

Yes, that's a good question, Florence.

Evet, bu iyi bir soru, Florence.

Nobody has actually come up to us and wondered

Hiç kimse yanımıza gelip

why we are talking in front of a microphone.

neden mikrofon önünde konuştuğumuzu merak etmedi.

They're not interfering with us.

Bize karışmıyorlar.

It's all almost like we're invisible or invisible.

Neredeyse görünmez ya da görünmezmişiz gibi.

You see, there's a man behind us.

Görüyorsun, arkamızda bir adam var.

He's eating a really big hamburger.

Gerçekten büyük bir hamburger yiyor.

I might go over and take a bite.

Gidip bir ısırık alabilirim.

Do you think he.

Sence o.

Will mind it?

Aldırmaz mı?

I like it when they shriek.

Çığlık atmaları hoşuma gidiyor.

Very.

Çok.

Very. They're very fit.

Çok. Çok formdalar.

Very fit to be able to leap around and down.

Etrafta ve aşağı zıplayabilmek için çok uygun.

So I bang the sticks together. You've got to be very thin indeed.

Bu yüzden çubukları birbirine vuruyorum. Gerçekten çok ince olmalısın.

We mustn't take that.

Bunu almamalıyız.

We mustn't joke about that.

Bu konuda şaka yapmamalıyız.

We take the mickey out because we're. Not talking to me.

Mickey'i çıkarıyoruz çünkü öyleyiz. Benimle konuşma.

I'm just saying. Well, this is just an observation.

Ben sadece söylüyorum. Bu sadece bir gözlem.

It's very macho.

Çok maço.

That is Mr..

Bu Bay..

Mr.. Denver very macho down.

Bay.. Denver çok maço.

So I think we would be very good.

Bu yüzden çok iyi olacağımızı düşünüyorum.

Morris Dancers to. Me, I think I could do that.

Morris Dansçılar için. Ben, sanırım bunu yapabilirim.

I could do the skipping and the hopping, definitely.

Kesinlikle zıplamayı ve zıplamayı yapabilirim.

But now that I'm sort of

Ama artık

retired, I could maybe join a group like that.

emekli olduğum için, belki böyle bir gruba katılabilirim.

What do you think?

Ne düşünüyorsun?

Would you like to see me do some more time?

Beni biraz daha görmek ister misin?

Did you say retired or retired? It?

Emekli mi dediniz emekli mi? BT?

Are they dancing? No.

Dans mı ediyorlar? Hayır.

They have got traditional outfits on.

Geleneksel kıyafetleri var.

Yeah, it's just

Evet, sadece

Amelio.

Amelio.

It's just a former traditional country dancing.

Bu sadece eski bir geleneksel ülke dansı.

And I think.

Ve düşünüyorum.

It's from the pagan times.

Pagan zamanlarından.

And this it's it's it's normally done to to

Ve bu, normalde

to bring good luck for the harvest

hasat için iyi şans getirmek için

or maybe as the winter comes or maybe as the spring arrives.

veya belki kış geldiğinde veya belki de bahar geldiğinde yapılır.

So a lot of these things date from pagan time going.

Yani bu şeylerin çoğu, pagan zamanının gidişatına dayanıyor.

Back hundreds and hundreds of years.

Yüzlerce ve yüzlerce yıl önce.

And these guys behind us now

Ve arkamızdaki bu adamlar şimdi

are wearing costumes that were around

maybe 200, maybe 300, maybe 400 years ago.

belki 200, belki 300, belki 400 yıl önceki kostümleri giyiyorlar.

Yeah, it's not longer than that.

Evet, bundan daha uzun değil. Sence

Do you think it's a fertility dance?

doğurganlık dansı mı?

Well, they certainly they certainly smell like it anyway.

Eh, kesinlikle kesinlikle öyle kokuyorlar.

For eternity.

Sonsuza dek.

Dance is something that attracts the opposite.

Dans karşı tarafı çeken bir şeydir.

Sex, a fertility dance, I think actually the more

Seks, bir doğurganlık dansı, bence

they spell mo double.

onlar mo'yu daha çok heceledikçe çiftleşiyorlar.

Are fertility tents.

Doğurganlık çadırlarıdır.

A timothy dance is just to bring.

Bir timothy dansı sadece getirmek içindir.

You know, to attract a mate.

Bilirsin, bir eş çekmek için.

But it's for offspring.

Ama yavrular için.

It's a good luck thing, isn't it?

Bu iyi bir şans işi, değil mi?

I'm not sure.

But if you look at them, you can look up Morris dancing in on Google.

Emin değilim.

Ama onlara bakarsanız, Google'da dans eden Morris'i arayabilirsiniz.

Okay.

And it'll tell you all about it. Yes.

Tamam aşkım.

Ve size her şeyi anlatacak. Evet.

It's pagan and pagan.

Pagan ve pagan.

Richmond, as I was saying.

Richmond, dediğim gibi.

From the days when they believed that if they had a good time, good things would come.

İyi vakit geçirirlerse güzel şeylerin geleceğine inandıkları günlerden.

So you can see the church in the background as well.

Böylece kiliseyi arka planda da görebilirsiniz.

It's empty.

Bu boş.

It's always empty. No one goes to church anymore.

Her zaman boş. Artık kimse kiliseye gitmiyor.

Oh, they do.

They're very busy, Mr. Duncan.

Ah, yaparlar.

Çok meşguller, Bay Duncan.

They've got a thriving community.

Gelişen bir toplulukları var.

Much went on, according to the census. The.

Nüfus sayımına göre çok şey oldu. .

Have you heard about the British census?

İngiliz nüfus sayımını duydunuz mu?

Apparently only half of this country

Görünüşe göre bu ülkenin sadece yarısı

now goes to church or believed in anything.

artık kiliseye gidiyor veya herhangi bir şeye inanıyor.

But we

Ama

know it's a very thriving community here in the church.

kilisede çok gelişen bir topluluk olduğunu biliyoruz.

We know who is having fun.

Kimin eğlendiğini biliyoruz.

And that church used to have a big spire on the time,

Ve o kilisenin zamanında büyük bir kulesi vardı,

but it fell off or was dismantled because it was dangerous.

ama düştü ya da tehlikeli olduğu için söküldü.

Yeah.

Evet.

So used to have a big spire on the top.

Yani tepede büyük bir sivri uç vardı.

So that used to have a big spire.

Yani eskiden büyük bir kulesi vardı.

Go on, do that again Mr. Duncan

Devam edin, bir daha yapın Bay Duncan

But it, it was dangerous

Ama bu tehlikeliydi

and they had to remove it because it could have fallen on people below.

ve aşağıdaki insanların üzerine düşebileceği için onu kaldırmak zorunda kaldılar.

It used to wobble in the wind. Yes.

Eskiden rüzgarda sallanırdı. Evet.

So yeah.

That must have been quite nice to see a big spire on the church anymore.

Yani evet.

Artık kilisede büyük bir sivri uç görmek çok hoş olmalı.

By the way, by the way, the brass band is getting ready.

Bu arada, bu arada bando hazırlanıyor.

Steve, can I just point it over there? Yes.

Steve, şuraya doğrultabilir miyim? Evet.

Yeah, that.

Evet, bu.

There we go.

Oraya gidiyoruz.

So there you can see the brass band is now preparing.

Orada bando takımının hazırlanmakta olduğunu görebilirsiniz.

They're getting ready to do their blowing up.

Havaya uçurmak için hazırlanıyorlar. Bundan

There will be a lot of blowing a lot of noise taking place

in a few moments from now when the brass band starts.

birkaç dakika sonra bando başladığında çok fazla üfleme ve gürültü olacak.

So that should be interesting to see what happens there.

Orada ne olduğunu görmek ilginç olmalı.

I can see a big silver cock. Mr.

Büyük bir gümüş horoz görüyorum. Bay

Duncan.

Duncan.

Yes, I did notice there was a large cock earlier.

Evet, daha önce büyük bir horoz olduğunu fark ettim.

On top of the church.

Kilisenin tepesinde.

I don't know if you can see it, but it's so silvery golden.

Görebiliyor musun bilmiyorum ama çok gümüşi altın renginde.

Someone's going to be able to see that.

Birisi bunu görebilecek.

Well, I'm not sure if you're watching on a big flat screen TV.

Şey, büyük bir düz ekran TV'de seyredip izlemediğinizden emin değilim.

Don't know that you can zoom in on your device.

Cihazınızı yakınlaştırabileceğinizi bilmiyorum.

No, I can't.

Hayır, yapamam.

You can't zoom. Not with the front camera. You can't.

Yakınlaştırma yapamazsınız. Ön kamera ile değil. Yapamazsın.

I meant people watching. Yes. Okay.

İzleyen insanları kastetmiştim. Evet. Tamam aşkım.

If you zoom in on that bit there, there's a

Oradaki parçayı yakınlaştırırsanız,

there's a very large golden cockerel

çok büyük bir altın horoz

and hunchback.

ve kambur var.

Yeah, it is a weathervane, Mr. Duncan.

Evet, bu bir rüzgar gülü, Bay Duncan.

I think it is.

I think it shows you which way the wind is blowing.

Sanirim oyle.

Bence rüzgarın hangi yönden estiğini gösteriyor.

And there's also

Ayrıca

on the top of that church tower,

o kilise kulesinin tepesinde de

there is also a flagpole,

bir bayrak direği var

but there's no flag on the top of that. No.

ama onun tepesinde bayrak yok.

Well, which is unusual.

Hayır. Bu alışılmadık bir durum.

Well, normally they fly the flag when there are special events

Normalde,

taking place across the country like St George's Day,

St George Günü gibi ülke çapında özel etkinlikler olduğunda

or maybe when when the Queen passed away,

veya belki Kraliçe öldüğünde

they had the flag flying for a long time.

bayrağı uzun süre dalgalandırdıklarında bayrağı dalgalandırırlar.

Who's playing tonight? Football. Does.

Bu gece kim oynuyor? Futbol. Yapmak.

Are there any matches on today? I have no. Idea.

Bugün maç var mı Bende yok. Fikir.

Occurring then playing today?

Meydana gelen o zaman bugün oynuyor?

I don't know.

Bilmiyorum.

I don't I don't know.

bilmiyorum.

And to be honest, I don't care.

Ve dürüst olmak gerekirse, umurumda değil.

Maybe somebody could tell us. Yes.

Belki birisi bize söyleyebilir. Evet.

Because no one's talking about football at the moment anywhere in the world.

Çünkü şu anda dünyanın hiçbir yerinde kimse futboldan bahsetmiyor .

Yes, sir.

Beatrice.

Evet efendim.

Beatrice.

Yes, there are lots of tourists today in much Wenlock.

Evet, bugün Wenlock'ta çok sayıda turist var.

So a lot of people will have come from nearby towns,

Yani yakın kasabalardan,

probably from Birmingham, Wolverhampton.

muhtemelen Birmingham, Wolverhampton'dan birçok insan gelmiş olacak.

They will have travelled here

because there's a lot of cars, aren't there?

Bir sürü araba olduğu için buraya gelmiş olacaklar, değil mi?

Mr. Juncker Lots of people parking on the verges, on the pavements.

Bay Juncker Bir sürü insan kaldırımların üzerine park ediyor.

We walked in so that we didn't have to park anywhere because it would have been very difficult.

Herhangi bir yere park etmek zorunda kalmamak için içeri girdik çünkü çok zor olurdu.

Yes, Palmira, everyone's very polite here and friendly.

Evet, Palmira, burada herkes çok kibar ve arkadaş canlısı.

Except Mr.

Bay

Steve.

Steve hariç. Şimdi

Are they dancing with that

o çiftle dans ediyorlar mı

couple now?

?

We don't know what it means, but you can look it up.

Ne anlama geldiğini bilmiyoruz, ama bakabilirsiniz.

Yes, it's been very tense.

Evet, çok gergindi.

Maurice.

Dancing is is a tradition for

Maurice.

Dans etmek,

how you can festival. Yes.

festival yapabileceğiniz bir gelenektir. Evet.

I used to dance around with home games.

Ev oyunlarında dans ederdim.

They would get the horns from there and they would dance around with them.

Boynuzları oradan alırlar ve onlarla dans ederlerdi.

There's a place nearby for Abbots Bromley

Yakınlarda Abbots Bromley için bir yer var

and every year they have the Abbots Bromley Pawn Dance.

ve her yıl Abbots Bromley Piyon Dansı yapıyorlar.

And it's similar to this, except for they have large horns on their heads.

Başlarının üzerinde büyük boynuzları olması dışında buna benzer.

Any task that's an interesting question.

İlginç bir soru olan herhangi bir görev.

They have noticed the dogs, people with dogs.

Köpekleri, köpekleri olan insanları fark ettiler.

There are a lot of people with dogs.

Köpekleri olan bir sürü insan var.

Yeah.

Evet.

They haven't got muzzles on the dogs.

Köpeklerde ağızlık yok.

Oh, no. Yes.

Oh hayır. Evet.

So everybody nobody does that here.

Yani burada kimse bunu yapmıyor.

Well, that's what I'm saying.

Ben de bunu söylüyorum.

You don't have to have your dogs in public with muzzles on.

Köpeklerinizi halka açık ağızlıklarla sahip olmak zorunda değilsiniz .

I think they should. So, V8'S,

Bence yapmalılar. Pekala, V8'S,

remind us where you are.

bize nerede olduğunuzu hatırlatın.

US, Lithuanian, Lithuania.

ABD, Litvanya, Litvanya.

Don't consent.

Kabul etme.

So do you have to have muzzles on your dogs when they're in public?

Öyleyse, halka açıkken köpeklerinize ağızlık takmak zorunda mısınız ? Bence

I think you should hear it. To be honest with you.

duymalısın. Dürüst olmam gerekirse.

I think some of the owners should have muzzles trained.

Bazı sahiplerin ağızlık eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum.

Thank you for your comments.

Yorumlarınız için teşekkür ederim.

It is a lovely little town.

Bu sevimli küçük bir kasabadır. işte

It's it's. Yes.

bu Evet.

So those gazebos over there, Giovanni,

Şuradaki çardaklar, Giovanni,

they probably are selling things.

muhtemelen bir şeyler satıyorlar.

I don't know what's in there.

Orada ne olduğunu bilmiyorum.

There's lots of hot food on sale today.

Bugün indirimde bir sürü sıcak yemek var.

Here are lots of hot dogs, beef burgers.

Burada bir sürü sosisli sandviç, dana burger var.

I we had some very

Çok

unfortunate young people come past

talihsiz gençlerimiz geldi

and they asked me where they can buy some chips.

ve bana nereden cips alabileceklerini sordular.

Is there a fish and chip shop here in which when Mark and I said, no, there is, there isn't.

Burada bir balık ve patates cipsi dükkanı var mı , burada Mark'la ben hayır, var, yok dedik.

We don't have a fish and chip shop, although there might be

Balık ve patates cipsi dükkanımız yok ama

some chips on sale somewhere around here.

buralarda bir yerlerde cips satılıyor olabilir.

Nicola from Poland.

Polonya'dan Nicola.

I know from Poland.

Polonya'dan biliyorum.

Well, I hope you're enjoying the festivities.

Umarım şenliklerden keyif alıyorsundur.

Richard. This is the much Wenlock Christmas fair. Yes.

Richard. Bu, Wenlock Noel fuarı. Evet.

Which is like a pre-Christmas celebration that we have here in much Wenlock.

Bu, Wenlock'un çoğunda yaptığımız Noel öncesi bir kutlamaya benziyor .

In fact, in many villages and towns across

Aslında, Birleşik Krallık'taki birçok köy ve kasabada buna

the UK we'll be having maybe something similar to this.

benzer bir şey yaşıyor olacağız.

Yeah, a lot of small villages, very small towns.

Evet, bir sürü küçük köy, çok küçük kasaba.

They will often have some sort of Christmas fair.

Genellikle bir çeşit Noel fuarı düzenlerler.

Lots of people get together for celebration, lots of food

Pek çok insan,

and lots of music, as you can hear right now.

şu anda duyabileceğiniz gibi, kutlama, bol yemek ve bol müzik için bir araya geliyor.

And I believe there will be a brass band playing in

Ve birkaç dakika sonra bir bando çalacağına inanıyorum

just a few moments from now because I can see them right behind Mr.

çünkü onları Bay Steve'in hemen arkasında görebiliyorum

Steve. They are getting ready.

. Hazırlanıyorlar.

They are getting their horns and their trombones

Kornalarını, trombonlarını

and the trumpets as well, getting them warmed up.

ve trompetlerini de alıyorlar, onları ısıtıyorlar.

Yeah.

Evet.

Yes, Savage has.

Evet, Savage var.

He's saying that where he is.

Nerede olduğunu söylüyor.

I have to have the dogs muzzled.

Köpeklere ağızlık takmak zorundayım.

There isn't a law that for that here, I think it should be.

Burada bunun için bir yasa yok, olması gerektiğini düşünüyorum.

I think we should campaign for that.

Bence bunun için kampanya yapmalıyız.

Mr. Duncan, my involvement.

Bay Duncan, benim katılımım.

Well, some of you might as well.

Bazılarınız da olabilir.

They really are getting excited now.

Şimdi gerçekten heyecanlanmaya başladılar.

Yes, that's that's true.

Evet, bu doğru.

They're finished.

Bitirdiler.

They're coming by. Oh, here we go.

Geliyorlar. İşte başlıyoruz.

You can see them now. It's written by

Onları şimdi görebilirsin. Hepsi tarafından yazılmış

they all

and it's not great.

ve harika değil.

So you can see the Morris dancers.

Böylece Morris dansçılarını görebilirsiniz.

They've just finished the Morris dancing mood

Morris dans havasını yeni bitirdiler

and now they are having a morris sit down.

ve şimdi bir morris oturtuyorlar.

They have bells on, they're attached to their ankles.

Zilleri var, ayak bileklerine bağlı.

Right.

Sağ.

It would have been nice with a bit of snow.

Biraz kar yağsa güzel olurdu.

You're right.

Haklısın.

It would have been nice.

Hoş Olurdu.

So can I just say it's about to get noisy.

Gürültülü olmak üzere olduğunu söyleyebilir miyim?

So suddenly you might notice that there is a brass band

Yani aniden, o anda çalan bir bando olduğunu fark edebilirsiniz

playing in the moment.

.

So there they are.

İşte oradalar.

So it might get a little bit noisy over the next few minutes.

Bu yüzden önümüzdeki birkaç dakika içinde biraz gürültülü olabilir.

And you took it, sir?

Ve aldınız mı, efendim?

Yes, we do remember your name.

Evet, adınızı hatırlıyoruz.

You're you're a regular visitor to the.

Sen düzenli bir ziyaretçisin.

Oh, no, I think I think we saw you last.

Oh, hayır, sanırım seni en son biz gördük.

We didn't. Yes.

Biz yapmadık. Evet.

You you are actually a person who's recently joining the live chat we remember.

Siz aslında hatırladığımız canlı sohbete son zamanlarda katılan bir kişisiniz.

Thank you for joining us again.

Bize tekrar katıldığınız için teşekkür ederiz.

To cut to Cato.

Cato'ya kesmek için.

I think we could be asking you how to pronounce your name.

Sanırım adınızı nasıl telaffuz edeceğinizi soruyor olabiliriz.

So I hope we've got that right.

Umarım bunu doğru anlamışızdır.

Giovanni says.

Giovanni diyor.

I read online that much.

İnternetten o kadar okudum.

Wenlock is the village where the Olympic Games or the idea for the modern Olympic Games started?

Wenlock, Olimpiyat Oyunlarının veya modern Olimpiyat Oyunları fikrinin başladığı köy mü?

Yes, this is the place where the modern Olympic Games

Evet, burası

began a very long time ago.

çok uzun zaman önce modern Olimpiyat Oyunlarının başladığı yer.

I think it's about 160 years since.

Sanırım üzerinden 160 yıl geçti.

I think it was maybe not that long ago.

Sanırım çok uzun zaman önce değildi.

It feels like it's long ago.

Uzun zaman önceymiş gibi hissettiriyor.

But yeah, it's about about 100 years ago and

Ama evet, yaklaşık 100 yıl önce ve

the modern Olympic Games were introduced

modern Olimpiyat Oyunları tanıtıldı

because here in much Wenlock they have

çünkü burada, Wenlock'ta çok

that's nice.

güzel bir şey var.

They have the, the local Olympic Games.

Yerel Olimpiyat Oyunlarına sahipler.

So the Wenlock games is what they call from

Yani Wenlock oyunlarından aradılar

and a guy came over from friends

ve arkadaşlarından bir adam geldi

and he said, Oh Bonzo, we like your games.

ve Ah Bonzo, oyunlarını seviyoruz dedi.

Maybe we can start having the Olympic Games again like the Greeks used to,

Belki de olimpiyat oyunlarını Yunanlıların eskisi gibi yapmaya başlayabiliriz,

except for the Greeks used to do it naked.

ama Yunanlılar bunu çıplak yapardı.

So they decided to start doing the Olympic Games again.

Böylece Olimpiyat Oyunlarını yeniden yapmaya karar verdiler.

But they they did not do it naked.

Ama bunu çıplak yapmadılar.

They did it with clothes on.

Giysilerle yaptılar.

Some people might say that that's a sampling.

Bazı insanlar bunun bir örnekleme olduğunu söyleyebilir.

So the the brass band is getting their instruments ready.

Bando takımı enstrümanlarını hazırlıyor.

Yes. Nystrom Well, we'd like to interview

Evet. Nystrom Yoldan geçen insanlarla röportaj yapmak isteriz

passing people, but we're actually a bit scared that we might get beaten up.

ama aslında dayak yiyeceğimizden biraz korkarız.

Well, you don't know how people are going to react, if you know what I think

İnsanların nasıl tepki vereceğini bilmiyorsun, ne düşündüğümü biliyorsan,

what you what you have to do is ask somebody in advance.

yapman gereken önceden birine sormak.

Yeah, and also the fact that we're static, we can't move around.

Evet, ayrıca durağan olduğumuz için hareket edemiyoruz.

So people would have to come to us.

Yani insanlar bize gelmek zorunda kalacaktı.

They're not coming to us because we've got a certain reputation

Bize gelmiyorlar çünkü bölgede belli bir itibarımız var

in the area and nobody comes anywhere near us.

ve kimse yanımıza gelmiyor.

I'm joking. I'm joking.

Şaka yapıyorum. Şaka yapıyorum.

If only you were.

Keşke olsaydın.

So the brass band will be starting in a moment.

Bando birazdan başlayacak.

We have the brass band. They are just warming up.

Bando takımımız var. Sadece ısınıyorlar.

When we say that you are warming up, we mean that you are just preparing,

Isınıyorsun dediğimizde, sadece hazırlanıyorsun,

you are getting ready to do whatever it is you are going to do.

yapacağın her şeyi yapmaya hazırlanıyorsun demek istiyoruz.

And in this case, it is pride play.

Ve bu durumda, gurur oyunudur.

Their brass band music.

Onların bando müziği.

Which will be Christmas themed.

Noel temalı olacak.

So you will hear lots of traditional Christmas songs.

Böylece birçok geleneksel Noel şarkısı duyacaksınız.

I hope not. I hope not. If it is in copyright.

Umarım değildir. Umarım değildir. Telif hakkı varsa.

Again and they're off

Yine ve kapalılar

Not sure what tune that is.

Bunun hangi melodi olduğundan emin değilim.

Classic tune.

Klasik melodi.

People are clapping.

İnsanlar alkışlıyor.

Oh, hurrah. Cheery Christmas song.

Yaşasın. Neşeli Noel şarkısı. Buna

I don't know what that was called.

ne denirdi bilmiyorum.

I don't recognise that particular song.

O şarkıyı tanımıyorum.

Maybe somebody does recognise that that's watching now.

Belki birisi şu anda izlediğini fark eder.

Giovani wants to come here.

Giovani buraya gelmek istiyor.

One day to much.

Bir gün çok.

Wenlock Yes, of course you are more than welcome to come

Wenlock Evet, tabii ki buraya gelmenizden memnuniyet duyarız

here.

.

I don't recognise that piece of music.

O müzik parçasını tanımıyorum.

I think it must be an old hymn.

Sanırım eski bir ilahi olmalı.

Sounds like a yes.

Evet gibi geliyor.

Somebody said it sounds like a national anthem.

Birisi milli marş gibi geldiğini söyledi.

It does a bit sound like a national anthem. Hmm.

Kulağa biraz milli marş gibi geliyor. Hmm.

It's a bit.

It's a little bit sad.

Biraz.

Bu biraz üzücü.

In fact.

Aslında.

Emotionally, yes.

Duygusal olarak, evet. Bir

It's sort of Christmas.

çeşit Noel.

It must be a Christmas.

Noel olmalı.

I think it's an old. Song that I don't know.

Bence eski. bilmediğim şarkı.

I think it's an old hymn.

Sanırım eski bir ilahi.

Rubbing alcohol or something.

Alkol falan.

Yeah. You might hear something.

Evet. Bir şeyler duyabilirsin.

We might hear something like Good King Wenceslas lashing out.

İyi Kral Wenceslas'ın saldırdığını duyabiliriz.

Oh, we wish you a merry Christmas. Yes. Or Jingle Bells.

Ah, sana mutlu Noeller diliyoruz. Evet. Veya Jingle Bells.

Jingle bells. I hope we don't get any copyright strikes.

Jingle çanları. Umarım telif hakkı ihtarı almayız.

Can we have no copyright strikes, please?

Telif hakkı ihtarı alamaz mıyız lütfen?

The lights are twinkling.

Işıklar yanıp sönüyor.

On the famous poppies

Meşhur haşhaşlarda

we just mentioned that it's been paid off.

az önce ödendiğinden bahsetmiştik.

Mr. Stephen.

Bay Stephan.

I took my underpants off

İç çamaşırlarımı çıkarıp

and I put them on the fire.

ateşe verdim.

That was good. King Wenceslas looked out.

Bu iyi oldu. Kral Wenceslas dışarı baktı.

I think I think one or two people have said that the playing

Sanırım bir veya iki kişi oyunun

is not very good, but I think that's probably because they're cold.

pek iyi olmadığını söyledi, ama bence bunun nedeni muhtemelen soğuk olmaları.

Their lips.

Dudakları.

I'm sorry. Good to me, a cold.

Üzgünüm. Bana iyi geldi, soğuk algınlığı.

It sounds okay where we are.

Olduğumuz yer kulağa hoş geliyor.

What a coincidence that we should say I want to thank my good king.

İyi kralıma teşekkür etmek istiyorum dememiz ne tesadüf.

Went to his looked out and then they did.

Dışarı baktı ve sonra yaptılar.

It's almost like.

Neredeyse gibi.

It's a venue. It's very famous song, isn't it? Good. Good.

Bu bir mekan. Çok ünlü bir şarkı değil mi? İyi. İyi.

King Wenceslas like last looked out

Kral Wenceslas, Stephen'ın listesinde en son göründüğü gibi

on the list of Stephen.

.

Stephen Bear the something was round roundabout.

Stephen Bear dolambaçlı bir şeydi.

Stephen is mentioned in that song.

O şarkıda Stephen'dan bahsediliyor.

Amazing.

İnanılmaz.

I know.

Well it's not surprisingly it is it.

Biliyorum.

Peki, bu şaşırtıcı değil. Bir tane

They're getting ready for another one.

daha için hazırlanıyorlar.

Do you recognise the tune?

Melodiyi tanıyor musun?

If you recognise the tune or the song, please tell us.

Melodiyi veya şarkıyı tanıyorsanız, lütfen bize bildirin.

We'd like to know if you're familiar with lots of these

Bu geleneksel Noel şarkılarının çoğuna aşina olup olmadığınızı bilmek istiyoruz

traditional Christmas songs.

.

Hopefully they're playing will improve. It through a live stream tomorrow, says Florence.

Umarım oynuyorlar gelişecekler. Yarın canlı yayın yoluyla, diyor Florence.

There is, yes, we are with you live from 2 p.m.

Var evet saat 14.00'ten itibaren canlı yayında sizlerleyiz.

with da

da da da da da da da da

da da da da da da da da da da

da da da

Francesca.

Playing sax in a band. I know this music.

Francesca ile.

Bir grupta saksafon çalmak. Bu müziği biliyorum.

It's just Christmas music.

Sadece Noel müziği.

Oh, time fans of course I sometimes

Ah zaman hayranları tabi ki ben bazen

God rest ye merry gentlemen

Allah rahmet eylesin siz neşeli beyler

is what this is called. As.

buna denir. Gibi.

You know

what all.

Ne olduğunu biliyorsun.

Ratings of 000 which I enjoy going.

Gitmekten zevk aldığım 000 puan.

Oh ratings Ofcom. First time.

Ofcom'un oyları. İlk kez.

I was on.

açıktım

Really good.

Tidings Hong Kong.

Gerçekten iyi.

Haberler Hong Kong.

Drama joy time, joy.

Drama neşe zamanı, neşe.

Oh, tidings of comfort

Oh, rahatlık

and joy.

ve neşe haberleri.

Oh, I hope you enjoyed that

Ah, umarım bundan hoşlanmışsındır

because we were unable to revisit.

çünkü tekrar ziyaret edemedik. Şarkı

We were singing,

söylüyorduk, sonra

we should go round afterwards with a hat and then we can get some money.

şapkayla dolaşıp biraz para kazanabiliriz.

Yes, we are with you tomorrow, by the way.

Evet bu arada yarın sizlerleyiz.

Tomorrow we are back with you from 2 p.m.

Yarın saat 14:00'den itibaren sizlerleyiz.

UK. Time for our usual

İngiltere Her zamanki gibi

in the studio go.

stüdyoya gitme zamanı.

All nice and warm tomorrow.

Yarın her şey güzel ve sıcak.

Yes Francesca those are Christmas carols.

Evet Francesca, bunlar Noel şarkıları.

So that last one was

Yani sonuncusu

comfort and joy.

rahatlık ve neşeydi.

It was so good again. Yes.

Yine çok iyiydi. Evet.

God rest ye merry gentlemen.

Tanrı huzur içinde yatsın, neşeli beyler.

It's a great time that.

Bu harika bir zaman.

That one's. Good one. That one.

Bu onun. İyi bir. Şu.

That's a good one.

And then before that it was good.

Bu iyi bir tanesi.

Ve ondan önce iyiydi.

King Wenceslas last looked out.

Kral Wenceslas en son baktı.

On the feast of Stephen.

Stephen bayramında.

Stephen.

Stephen.

We're not joking.

Şaka yapmıyoruz.

Well, I'm hoping for Hark the Herald Angels.

Haberci Melekleri Hark'ı umuyorum.

That's one of my favourites because I like to do that.

Bu benim favorilerimden biri çünkü bunu yapmayı seviyorum.

I think the next one will be a Christmas one like We wish you a merry Christmas.

Sanırım bir sonraki Noel gibi olacak Size mutlu Noeller diliyoruz.

Or maybe Jingle Bells.

Ya da belki Jingle Bells.

So I think the next one is going to be a Christmas song, one that everyone knows.

Bu yüzden sıradaki herkesin bildiği bir Noel şarkısı olacağını düşünüyorum.

Let's see if I'm right.

Bakalım haklı mıyım?

Good.

İyi.

Oh, little town of Bethlehem.

Oh, küçük Beytüllahim kasabası.

Little town.

Küçük kasaba.

Of Bethlehem.

Beytüllahim'in.

Abide with us our Lord Emmanuel.

Bizimle kalın, Efendimiz Emmanuel.

I can't wait to find out what this sounds like.

Bunun kulağa nasıl geldiğini öğrenmek için sabırsızlanıyorum.

Weather. It sounds. Awful.

Hava durumu. Kulağa hoş geliyor. Berbat.

And you're still hearers.

Ve siz hala dinleyicisiniz.

I hope you can still hear there is a Roy.

Umarım hala bir Roy olduğunu duyabilirsiniz.

Can you hear us talking over the.

üzerinden konuştuğumuzu duyabiliyor musun?

Brass band?

Bando mu?

Thank you, Florence.

Teşekkürler, Floransa.

I think Florence is making a compliment

Sanırım Florence

about our singing.

şarkı söylememizle ilgili iltifat ediyor.

Oh, I.

Oh, I.

Wish I could remember all the words, but it's called our little town of Bethlehem.

Keşke tüm kelimeleri hatırlayabilseydim, ama bizim küçük kasabamız Beytüllahim deniyor.

So you can look that up.

Böylece buna bakabilirsiniz.

Very good. Very nice.

Çok güzel. Çok güzel.

Well done. Well done.

Tebrikler. Tebrikler.

Solid. Excellent.

Sağlam. Harika.

For those wondering what this is, we are now live from much Wenlock Town Square

Bunun ne olduğunu merak edenler için, şimdi Wenlock Kent Meydanı'ndan canlı yayındayız

and it is the Christmas fair today.

ve bugün Noel panayırı.

Everything everything is happening right now.

Her şey her şey şu anda oluyor.

Lots of fun, lots of music, lots of chatter

Bol eğlence, bol müzik, bol sohbet

as well from myself and also you in the live chat.

canlı sohbette hem benden hem de sizden.

So I hope you are enjoying this rather unusual live stream.

Bu yüzden, umarım bu oldukça sıra dışı canlı yayından keyif alıyorsundur.

So that brass band is from a

Yani o bando

local town called Shrewsbury.

Shrewsbury adlı yerel bir kasabadan.

Some people pronounce it Shrewsbury.

Bazı insanlar Shrewsbury olarak telaffuz ediyor.

So that's a local town, quite a big town,

Yani bu yerel bir kasaba, oldukça büyük bir kasaba,

probably the biggest town in Shropshire, and that's where they're from,

muhtemelen Shropshire'daki en büyük kasaba ve orası onların geldiği yer,

probably about 12, 15 miles away from here.

muhtemelen buradan yaklaşık 12, 15 mil uzakta.

It's 30 kilometres, something like that, and they've travelled all the way here to take part.

30 kilometre, onun gibi bir şey ve katılmak için buralara kadar geldiler.

They're probably doing it for nothing.

Muhtemelen boşuna yapıyorlar.

They're not going to be paid when they're off again.

Tekrar izinli olduklarında onlara ödeme yapılmayacak.

Don't recognise this.

Bunu tanıma.

Well, what is this?

Peki bu nedir?

I wonder?

Merak ediyorum?

You know, they're getting louder.

Biliyorsun, sesleri artıyor.

And louder.

Ve daha yüksek sesle.

Yes, this is an old

Evet, bu eski bir

Christmas Carol.

Noel Şarkısı.

But we don't know the name of it.

Ama adını bilmiyoruz.

By the way, lovely tune.

Bu arada, güzel melodi.

If you don't like brass music or brass band music,

Eğer bando müziği ya da bando müziği sevmiyorsanız,

you are definitely in the wrong place at the moment.

şu anda kesinlikle yanlış yerdesiniz.

People are still talking about the dogs.

İnsanlar hala köpeklerden bahsediyor.

Mr. Duncan.

Well, dogs.

Bay Duncan.

Köpekler.

Dogs are quite a subject to talk about.

Köpekler oldukça konuşulacak bir konudur.

Well, my feet are getting cold, Mr. Duncan.

Ayaklarım üşüyor Bay Duncan.

Everyone has dogs. That's why

Herkesin köpekleri vardır. Bu yüzden solumuzda

there's a

passageway to our left and the wind is whistling through.

bir geçit var

ve rüzgar ıslık çalıyor.

But it's blowing through quite. Yes, quite strongly.

Ama oldukça esiyor. Evet, oldukça güçlü.

But I must say, I'm beginning to feel

Ama söylemeliyim ki, üşümeye başladım

cold.

.

My feet are getting rather cold, Mr. Duncan.

Ayaklarım üşümeye başladı Bay Duncan.

Okay,

Tamam,

that's a shame.

bu bir utanç.

I wonder what tune we've got next.

Sırada hangi melodimiz olduğunu merak ediyorum.

I think it will be a Christmas song.

Sanırım bir Noel şarkısı olacak.

I think it will be Jingle Bells.

Sanırım Jingle Bells olacak.

Oh, we wish you a merry Christmas.

Ah, sana mutlu Noeller diliyoruz.

Hark, the Herald Angels.

Hark, Haberci Melekler.

I think hopefully something they won't get me a copyright strike.

Umarım bir telif hakkı ihtarı almayacakları bir şey düşünüyorum.

It was it was quite pleasant, but I've noticed the temperature

Oldukça hoştu ama

the temperature is definitely dropping at the moment.

şu anda sıcaklığın kesinlikle düştüğünü fark ettim. Daha da

I can feel it getting colder.

soğuduğunu hissedebiliyorum.

I'm afraid.

We're a bit scared to ask if people want to be interviewed because the trouble is, if they say no,

Korkarım.

İnsanlara röportaj yapmak isteyip istemediklerini sormaya biraz korkuyoruz çünkü sorun şu ki, hayır derlerse,

then well

o zaman iyi

and they're a bit cold because they've been dancing that cold

ve biraz üşüyorlar çünkü o kadar soğuk dans ediyorlar ve gidip

and that to go off and getting changed back into that world.

tekrar değiştiriliyorlar o dünyaya

As the Holly and the Ivy.

Holly ve Ivy olarak.

In the Ivy is the name of this song.

In the Ivy bu şarkının adı.

We know how to write.

Nasıl yazılacağını biliyoruz.

A song for any song.

Herhangi bir şarkı için bir şarkı.

That's, of course,

Bu, elbette,

Holly and Ivy

Holly ve Ivy'nin

to plough through that evergreen.

yaprak dökmeyen ağaçların arasından geçmesi.

And they're going to be one of the few parts

Ve

that are still alive at this time of the year.

yılın bu zamanında hala hayatta olan birkaç parçadan biri olacaklar.

I know Holly, of course, is has berries on it,

Elbette Holly'nin üzerinde

which the banyan tree and Holly regrows all over.

banyan ağacı ve Holly'nin her yerde yeniden büyüdüğü meyveler olduğunu biliyorum.

Its name is also name.

Adı da isimdir.

You can be called.

çağrılabilirsin.

Like twinkle and.

Pırıltı gibi ve.

That was a little short.

Bu biraz kısa oldu.

Holly in the living.

Holly yaşamda.

Holly and the Ivy is growing up.

Holly ve Ivy büyüyor.

My leg is the name of that particular song.

Bacağım, o şarkının adıdır.

It's a Carol Again.

Yine bir Carol.

Christmas Carol.

Noel ilahisi.

Thank you for your wishes in and I'm glad you're

Dilekleriniz için teşekkür ederim ve

enjoying what we're doing today.

bugün yaptığımız şeyden keyif aldığınıza sevindim.

So, yes, Chris

Evet, Chris

Christian says

Christian

that after Christmas songs, we drink hot wine in France.

Noel şarkılarından sonra Fransa'da sıcak şarap içtiğimizi söylüyor.

Well, yes, I'm hoping that we're going to have something like that after this life.

Evet, umarım bu hayattan sonra böyle bir şey yaşarız.

So that's something called mulled wine.

Demek buna sıcak şarap denen bir şey var.

Yes. Yes, mulled wine.

Evet. Evet, sıcak şarap.

It's got sort of herbs and spices in it.

İçinde çeşitli otlar ve baharatlar var.

So maybe it's something similar to that.

Yani belki buna benzer bir şeydir.

Personally, I don't like it.

Şahsen ben bundan hoşlanmıyorum.

I think they've got another

Sanırım başka bir

live, another tune coming up.

canlı yayınları var, başka bir melodi geliyor.

This is probably the last one.

Bu muhtemelen sonuncusu.

Now, I would say let's.

Şimdi, hadi diyelim.

Available to say nine. Minutes.

Dokuz demek mümkün. dakika.

So there's probably two more songs from the brass band

Muhtemelen bandodan iki şarkı daha var

and then we can all rest our ears for a while.

ve sonra hepimiz bir süre kulaklarımızı dinlendirebiliriz.

And then I think that said, for a while here, I think it's quiet.

Ve sonra sanırım bu, bir süreliğine burasının sessiz olduğunu söyledi.

Then we'll go.

Sonra gideceğiz.

We three kings.

Biz üç kral.

Three kings of Orient.

Doğu'nun üç kralı.

Mountains, water.

Dağlar, su. Şimdiye

So, so far.

kadar.

Oh, star of the star of the Light.

Ah, nur yıldızının yıldızı.

Star Wars.

Yıldız Savaşları.

The Sun Rise,

The Sun Rise,

Westworld Boarding School For us to.

Westworld Yatılı Okulu Bizim için.

Guide us to that fateful.

Bizi o kadere ulaştır.

Thinking knows that.

Düşünmek bunu bilir.

So this is the song about the thing about the three wise men.

Yani bu şarkı üç bilge adamla ilgili.

Oh, oh.

Ah, ah.

Stop,

Dur

stop,

dur

stop.

dur.

You know, I was.

Biliyorsun, öyleydim.

Actually meaning to go for a

Aslında bir I için gitmek demek.

I. Don't to that I know. And.

Bunu yapma, biliyorum. Ve.

Yes the light in the star

Evet,

that is guiding the way to baby Jesus in the crib.

beşikte bebek İsa'ya giden yolu gösteren yıldızdaki ışık.

Oh star from the start of the lines.

Ey yıldız, satırların başından.

So, you know, which came right away.

Yani, bilirsiniz, hemen geldi.

Leaning still for a seating guy.

Hala oturan bir adam için eğiliyor. Bu ...

That was.

idi.

Thank you.

Thank you, everyone.

Teşekkür ederim.

Herkese teşekkürler.

Thank you for the big cloud. We we thank you, everyone.

Büyük bulut için teşekkürler. Biz herkese teşekkür ederiz.

Thank you for your applause. You can't see a bright star.

Alkışlarınız için teşekkür ederiz. Parlak bir yıldız göremezsiniz.

And we will be going around afterwards asking for money.

Sonra da etrafta dolaşıp para isteyeceğiz.

We will be holding our hats.

Şapkalarımızı tutacağız.

And then normally people will put

Ve sonra normalde insanlar,

I hope that sounded all right.

kulağa iyi geldiğini umuyorum.

I dread to think what this sounds like.

Bunun kulağa nasıl geldiğini düşünmeye korkuyorum.

Steve Well, I'm amazed that we can remember then see these carols when we grew up.

Steve Pekala, büyüdüğümüzde bu ilahileri görüp hatırlayabildiğimize hayret ediyorum.

They would have been played at school, we'd have been singing them

Okulda çalınırdı,

at school to share the words.

sözlerini paylaşmak için okulda söylerdik.

A lot of the words in our deep in our brain. Yes.

Bir çok kelime beynimizin derinliklerinde. Evet.

I used to sing these songs as a child.

Çocukken bu şarkıları söylerdim.

Maybe one more Jingle Bells. Yes.

Belki bir Jingle Bells daha. Evet.

So we test these musicians come from a town

Bu yüzden, Shrewsbury adlı sadece 12 mil uzaktaki bir kasabadan gelen bu müzisyenleri test ediyoruz

not too far from the only about 12 miles away called Shrewsbury.

.

S h e w

S h e w

s b u r y.

s b u r y.

I think I've got that correct me now.

Sanırım şimdi beni düzelttim.

You missed the art.

Sanatı kaçırdın.

Shrewsbury.

Shrewsbury.

Fh r e w s taping you all.

Hepinizi bantlıyoruz.

So you can look that up.

Böylece buna bakabilirsiniz.

That's not too far from here.

Orası buradan çok uzak değil. Bunun

Instead, I think it's a sort of capital of Shrewsbury and it is the biggest town on the street.

yerine, sanırım bir tür Shrewsbury'nin başkenti ve caddedeki en büyük kasaba.

You might say it's in Shropshire.

Shropshire'da olduğunu söyleyebilirsin.

Either it's the county town or

Ya ilçe kasabası ya da

away in a manger.

uzakta bir yemlikte.

In a. Manger.

İçinde. Yemlik.

No crib for his head.

Başına beşik yok.

The little Lord Jesus was a bit unhappy about that because he was very tired.

Küçük Rab İsa, çok yorgun olduğu için bundan biraz rahatsız oldu.

He's just been bored, you see.

Sadece sıkıldı, görüyorsun.

I, Roberto, Lord and Lazarus.

Ben, Roberto, Lord ve Lazarus.

Asleep and I had.

Uyudum ve uyudum.

All those dogs and whistles.

Bütün o köpekler ve ıslıklar.

Oh, real. Yes.

Ah, gerçek. Evet.

Look down here.

Buraya bak.

Muzzled dogs.

Ağızlı köpekler.

So these dogs down here have Muslims.

Yani buradaki köpeklerin Müslümanları var.

Let's they are.

Hadi onlar.

Can we see them.

Onları görebilir miyiz?

So very good. They are responsible owner.

Çok iyi. Sorumlu sahibidirler.

I know all Muslims that

Bütün Müslümanların

they must be very dangerous dogs.

çok tehlikeli köpekler olduğunu biliyorum.

The Spaniels

Spaniels

Spaniels were very dangerous.

Spaniels çok tehlikeliydi.

It looks like muzzle dogs or the the discussion of muzzle

Görünüşe göre namlu köpekler veya namlu köpekler tartışması

dogs is the most interesting thing that's happened to the live stream today.

bugün canlı yayının başına gelen en ilginç şey.

So there you have it.

Demek oradasın.

There you have it live.

İşte canlı yayında.

Muzzle to dogs.

Köpeklere ağızlık.

So there are some. Folks I hope you're impressed. Yes.

Yani bazıları var. Millet, umarım etkilenmişsinizdir. Evet.

So that's amazing.

Yani bu harika.

Although they do look like crazy dogs.

Çılgın köpekler gibi görünmelerine rağmen.

I didn't get very by the lack of

a very discreet

Çok sağduyulu bir

muzzle.

namlu olmamasından pek hoşlanmadım.

They.

Onlar.

Thank you.

Teşekkür ederim.

Thank you. Thank you. Thank you. Thank you.

Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim.

Thank you.

Teşekkür ederim.

It's very calm. We don't normally get applause

Çok sakin. Normalde

for comment here.

burada yorum için alkış almayız.

The applause normally what.

Alkış normalde ne.

I should do, Mr. Duncan, is have my cap,

Yapmam gereken, Bay Duncan, şapkamı almak,

hold my cap, and then people will put money in it.

şapkamı tutmak ve sonra insanlar içine para koyacaklar.

Coins.

Madeni paralar.

We'll be doing that to you soon.

Bunu yakında size yapacağız.

We'll be standing here and we will hold our hat.

Burada duracağız ve şapkamızı tutacağız.

And then you have to send or put money into our hands.

Ve sonra elimize para göndermeniz veya koymanız gerekir.

It's not a good idea.

İyi bir fikir değil.

I think we've probably got one more song and then we are going to get some junk food.

Sanırım muhtemelen bir şarkımız daha var ve sonra biraz abur cubur yiyeceğiz.

Mr. Duncan We. Will be we will be ending in a moment.

Bay Duncan Biz. Olacak mı birazdan bitireceğiz.

But we have one last song from the brass band.

Ama bandodan son bir şarkımız var.

They are going to play us out.

Bizi oyuna getirecekler.

Come on, guys, are you ready?

Haydi çocuklar, hazır mısınız?

Are you ready, guys? To play us out?

Hazır mısınız çocuklar? Bizi oyuna getirmek için mi?

We have one last song and then we're going.

Son bir şarkımız var ve sonra gidiyoruz.

But what will the song be?

Ama şarkı ne olacak?

I think it'll be Hark the Herald Angels.

Sanırım Hark the Herald Angels olacak.

I think it's going to be We Wish You a merry Christmas.

Sanırım We Wish You mutlu Noeller olacak.

It could be. Yes.

Olabilir. Evet.

It's a sad last one.

Sonuncusu üzücü.

It could be.

Olabilir.

A happy new year.

Mutlu bir yeni yıl.

Hasta.

Hasta.

Oh, he could very well.

Oh, çok iyi yapabilirdi.

Once in a royal david city.

Bir zamanlar bir kraliyet david şehrinde.

Once in a.

bir kez

David's City

David'in Şehri,

where

someone love me.

birinin beni sevdiği yer.

For which bad so.

Hangisi için çok kötü.

All swans is like a. Lullaby.

Tüm kuğular bir gibidir. Ninni.

Child

Çocuk

And it's okay I.

Ve sorun değil I.

Got it wrong I got it wrong.

Yanlış anladım Yanlış anladım.

Don't turn it

on Never. Mind

Asla açmayın. Zihin

We don't know all the words.

Tüm kelimeleri bilmiyoruz.

You don't know all the words because what old

Tüm kelimeleri bilmiyorsun çünkü ne yaşlı

robins, old child

ardıç kuşları, yaşlı çocuk

the muscles have come off.

kasları yerinden çıktı.

When we're in danger. Oh,

Biz tehlikedeyken. Ah,

oh, oh.

ah, ah.

She was crying and did it.

Ağlıyordu ve yaptı.

Oh, oh.

Ah, ah.

Well I.

Peki ben.

Think they finished now.

Sanırım şimdi bitirdiler.

The dog muzzles.

Köpek ağızları.

Muzzles have come off.

Ağızlıklar çıktı.

Beware the dogs on its feet.

Ayaklarındaki köpeklere dikkat edin.

If you are a young baby, beware, you might have your face

Küçük bir bebekseniz, dikkat edin, yüzünüz

chewed off.

çiğnenebilir.

Well, they don't seem to be going.

Pekala, gidecek gibi görünmüyorlar.

If there's another one.

Başka biri varsa.

I think there's another song. There's another song.

Sanırım başka bir şarkı var. Başka bir şarkı var.

Everybody might be one more song.

Herkes bir şarkı daha olabilir.

So another song coming up.

Yani başka bir şarkı geliyor.

Are they on later on or is this their last performance of the day?

Daha sonra mı geliyorlar yoksa bu onların günün son performansı mı? Bakmama

Let me have a look. Mr.

izin ver. Bay

Adam, can I have a quick look?

Adam, hızlıca bir göz atabilir miyim?

Because it could be a good play.

Çünkü iyi bir oyun olabilir.

We wish you a merry Christmas. Only

Size mutlu Noeller diliyoruz. Sadece

that they're on again at 330.

330'da tekrar yayında olduklarını.

Oh. Well, we well, we won't be here then because we will be eating beef burgers.

Oh. Pekala, o zaman burada olmayacağız çünkü etli burger yiyeceğiz.

They're on for an entire hour at 330. Mr.

330'da tam bir saat çalışıyorlar.

Duncan fortunately, we won't be here.

Neyse ki Bay Duncan, burada olmayacağız.

330 to 430.

330'dan 430'a.

And then there's carols, carols by candlelight

Ve sonra ilahiler var, beşe çeyrek kala mum ışığında ilahiler

at quarter to five.

.

But again, we will be long since gone because we have to be back before it gets dark.

Ama yine de çoktan gitmiş olacağız çünkü hava kararmadan geri dönmeliyiz.

Yes, because we're walking back home, you see.

Evet, çünkü eve dönüyoruz, anlıyor musun?

And I get I get very scared through the woods.

Ve ormanda çok korktuğumu anlıyorum.

I get very scared.

çok korkuyorum

Over the fields and through the woods.

Tarlaların üzerinden ve ormanların içinden.

I might get I might get eaten by one of the wild animal.

Vahşi hayvanlardan biri tarafından yenebilirim.

Elements or somebody's dog without a muzzle on.

Elementler veya birinin ağzı olmayan köpeği.

Yeah, we. We do. We're not joking.

Evet, biz. Yaparız. Şaka yapmıyoruz.

We have to walk back over fields and through a woods to get home.

Eve gitmek için tarlaların üzerinden ve bir ormanın içinden yürümek zorundayız.

So we have to. And

Öyleyse yapmalıyız. Ve

Rudolph the Red-Nosed Reindeer.

Kırmızı Burunlu Ren Geyiği Rudolph.

Yes. Go back.

Evet. Geri gitmek.

Knows one day

Bir gün

we shall know.

bileceğimizi biliyor.

And then one foggy winter's night.

Ve sonra sisli bir kış gecesi.

Santa can do it.

Noel Baba yapabilir.

I good Rudolph with the nose

Burnu çok parlak olan Rudolph'a iyi davrandım

so bright and got my snow. And.

ve karımı aldım. Ve.

The Red Cross screaming at a very sharp.

Kızıl Haç çok keskin bir şekilde bağırıyor.

Eye. La la, la, la, la.

Göz. La la, la, la, la. Gelmeyi

I know you still love

hala çok sevdiğini biliyorum

horrible

to come.

To town I know Rudolph.

.

Kasabaya Rudolph'u tanıyorum.

With your nose so bright kind of guy

Burnun çok parlak bir adamla,

Straight to my house after closing

kapanış saatinden sonra doğruca evime

time.

I'm not going.

.

Gitmiyorum.

To get nervous when.

Ne zaman sinirlenmek için.

You. Go down, hit store.

Sen. Aşağı in, mağazaya bas.

Okay, this is fun.

Tamam, bu eğlenceli.

Oh, you're having a good time there.

Oh, orada iyi vakit geçiriyorsun.

I might be the only person here who's having fun.

Burada eğlenen tek kişi ben olabilirim.

People appreciating. Everything that's going.

İnsanlar takdir ediyor. giden her şey.

On. More, more, more.

Açık. Daha daha daha.

They are definitely going over there half an hour.

Mutlaka yarım saate oraya gidiyorlar.

Perhaps somebody paid them extra.

Belki biri onlara fazladan para ödemiştir. Bunu gönüllü olarak

I would imagine they're not being paid at all to be doing

yapmaları için onlara hiç para ödenmediğini düşünürdüm

it voluntarily, which means that they're not being paid

, bu da bunun için onlara para ödenmediği anlamına gelir

for that.

.

I have to say, I love the lights this year.

Bu sene ışıkları çok sevdiğimi söylemeliyim.

These lights are incredible and I am so jealous.

Bu ışıklar inanılmaz ve ben çok kıskanıyorum.

I wish these lights were hanging outside my window tonight, but they're not.

Keşke bu ışıklar bu gece penceremin dışında asılı olsaydı, ama değiller.

They're here as the same incident and we'll come back later

Aynı olay olarak buradalar ve daha sonra tekrar geleceğiz

and we'll remove them

ve onları kaldıracağız

because it'll be dark and there'll be no one around and we'll take them back

çünkü hava kararacak ve etrafta kimse olmayacak ve onları geri alacağız

and we'll have them for ourselves. Yes.

ve kendimize alacağız. . Evet.

And then when we're caught by the police, they will use this

Ve sonra polis tarafından yakalandığımızda, bu

live stream as evidence,

canlı yayını delil olarak kullanacaklar,

because we've just told you exactly what we're planning to do.

çünkü az önce size tam olarak ne yapmayı planladığımızı anlattık.

What time is it, Mr. Duncan?

Saat kaç, Bay Duncan?

What time is it? Does it matter?

Saat kaç? Önemli mi? saat

It's 3:04.

3:04.

This must have been finished. One that.

Bu bitmiş olmalı. Bir o.

So? I say I don't want to go there.

Bu yüzden? Oraya gitmek istemediğimi söylüyorum.

Once they start, they go off again.

Başladıktan sonra tekrar sönüyorlar.

They're off, they're off. They go in.

Kapalılar, kapalılar. İçeri girerler.

For a long

Uzun

time.

süre.

Tis the season to be jolly.

Eğlence mevsimidir bu.

For another la la in Moscow

Moskova'da başka bir la la için

La la la la la la la la la la la la

La la la la la la la la la la la la

la la la la fa la la

la la fa la la la la

la la la la.

la la.

A la la la la la la la

A la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la

a la la la la la la la la la la la la la

la la la la la la la la la la la la la

la la la.

la la.

A la la la la la la la la la la la la la

A la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la la

la la la la la la la la la la la la la

la la la la la la.

la la.

Very nice.

Çok güzel.

That one was called FA la la la la

Bunun adı FA la la la la la la

la la la.

la idi.

It wasn't cool that, but I can't remember.

Bu hiç hoş değildi ama hatırlayamıyorum.

They don't want to go.

Gitmek istemiyorlar.

I don't think anyone's really noticing us. Mr. Stern. Come on.

Kimsenin bizi gerçekten fark ettiğini sanmıyorum . Bay Stern. Hadi.

We singing away here. We've had no compliment.

Burada şarkı söylüyoruz. Hiç iltifat almadık.

No one cares about us because they were all coal mine.

Kimse bizi umursamıyor çünkü hepsi kömür madeniydi.

We're invisible.

Biz görünmeziz.

It is almost like we don't exist.

Neredeyse yokmuşuz gibi.

Then the dogs have got their muzzles off.

Sonra köpekler ağızlıklarını çıkardı.

I mean, they're still going on.

Demek istediğim, hala devam ediyorlar.

I'm getting hungry, Mr. Jones.

Acıkıyorum, Bay Jones.

I know we aren't going in the moment.

Şu anda gitmediğimizi biliyorum.

We are going in too much. Right.

fazla giriyoruz. Sağ.

Maybe that we ought to wait.

Belki de beklememiz gerektiğini.

Do you want us to wait until the brass band have finished,

Bando bitene kadar beklememizi ister misin,

or have you had enough?

yoksa yeter mi?

And you would rather us go now?

Şimdi gitmemizi mi tercih edersin?

Well, Shepherd's what she said all good.

Shepherd'ın söylediği her şey iyi.

All the

charm of the Lord came down.

Rab'bin tüm cazibesi yere indi.

I'm sorry.

Üzgünüm.

So this was a nice.

Yani bu güzeldi.

You've got the birds.

Kuşları aldın.

Fear not.

Korkma.

All right.

Elbette.

We're waiting till they're finished.

Bitene kadar bekliyoruz.

They just don't want to go, do they? Just don't want to go.

Sadece gitmek istemiyorlar, değil mi? Sadece gitmek istemiyorum.

Shall we go?

Gidelim mi?

I think.

Bence.

I think we will go and we will leave you with our last song.

Sanırım gideceğiz ve sizleri son şarkımızla baş başa bırakacağız.

So we're going now.

Şimdi gidiyoruz.

We're tomorrow 2 p.m. UK time.

Yarın 2'deyiz. İngiltere saati.

Thank you, Mr. Steve.

Teşekkürler, Bay Steve.

Thank you, Steve.

Teşekkürler Steve.

Thank you.

Teşekkür ederim.

I'm just reading the live stream.

Sadece canlı yayını okuyorum.

Here is the last song today. The last one.

İşte bugünün son şarkısı. Sonuncu. Seninle

We will see you tomorrow. 2 p.m., 2 p.m.

yarın görüşeceğiz. 14:00, 14:00

UK time tomorrow we are back.

İngiltere saati ile yarın geri dönüyoruz.

We might show some highlights of this if there are any.

Varsa, bunun bazı önemli noktalarını gösterebiliriz.

So for the last time

Bu yüzden bando son kez

the brass band is going to play a song

bir şarkı çalacak

and we will let you carry on with your day.

ve biz de gününüze devam etmenize izin vereceğiz.

So enjoy the rest of your day.

O yüzden günün geri kalanının tadını çıkar.

And of course, you know what's coming next for Mr.

Ve tabii ki, Bay

Steve and myself

Steve ve benim için

ta ta for now.

şimdilik ne olacağını biliyorsun.